Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
durumda olmak
"durumda olmak"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
durumda olmak
be in a position to
f.
"durumda olmak"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 337 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
başka bir şeyle bitişik durumda olmak
lap
i.
2
Genel
diğerlerine göre daha kötü durumda olmak
be at the bottom of the heap
f.
3
Genel
başkasına göre avantajlı bir durumda olmak
have an advantage over someone
f.
4
Genel
nazik bir durumda olmak
hang in the balance
f.
5
Genel
hakim durumda olmak
domineer
f.
6
Genel
en iyi durumda olmak
be at one's best
f.
7
Genel
sıralanmış durumda olmak
be in order
f.
8
Genel
çok zor bir durumda olmak
be at bay
f.
9
Genel
sıkışık bir durumda olmak
be pressed
f.
10
Genel
zor durumda olmak
be in a tight corner
f.
11
Genel
iyi işler durumda olmak
be in good working order
f.
12
Genel
çok zor bir durumda olmak
be in dire straits
f.
13
Genel
kullanılmaz durumda olmak
lapse
f.
14
Genel
zor bir durumda olmak
be up a gum tree
f.
15
Genel
daha iyi durumda olmak
be better off
f.
16
Genel
daha elverişli durumda olmak
have the inside track
f.
17
Genel
çok zor bir durumda olmak
be in a bad way
f.
18
Genel
olmak (belirli bir durumda)
stand
f.
19
Genel
çok zor bir durumda olmak
be in desperate straits
f.
20
Genel
olmak (hayat/işler herhangi bir durumda)
go
f.
21
Genel
diğerlerine göre daha kötü durumda olmak
be at the bottom of the pile
f.
22
Genel
çok güç durumda olmak
be in dire straits
f.
23
Genel
kötü durumda olmak
be in bad state
f.
24
Genel
kötü durumda olmak
be in a poor condition
f.
25
Genel
kötü durumda olmak
be in bad condition
f.
26
Genel
kötü durumda olmak
be in a bad state
f.
27
Genel
kötü durumda olmak
be in a bad condition
f.
28
Genel
mali açıdan kötü durumda olmak
be financially in bad shape
f.
29
Genel
kötü durumda olmak
be in poor condition
f.
30
Genel
kötü durumda olmak
be in bad shape
f.
31
Genel
zor durumda olmak
be on the hook
f.
32
Genel
iyi durumda olmak
be in good condition
f.
33
Genel
güç durumda olmak
be in a difficult situation
f.
34
Genel
zor durumda olmak
be in an awkward situation
f.
35
Genel
zor durumda olmak
be in a difficult situation
f.
36
Genel
güç durumda olmak
be in an awkward situation
f.
37
Genel
iyi durumda olmak
be in good shape
f.
38
Genel
kafa olarak hazır durumda olmak
be mentally ready
f.
39
Genel
çalışır durumda olmak
be in working order
f.
40
Genel
çok iyi kondisyonda/durumda olmak
be in great shape
f.
41
Genel
kötü durumda olmak
ail
f.
42
Genel
kötü durumda olmak
be ill off
f.
43
Genel
içinden çıkılmaz bir durumda olmak
be at a stand
f.
44
Genel
müşkül durumda olmak
hard put
f.
45
Genel
çözmesi zor bir durumda olmak
hard put
f.
46
Genel
gelişmemiş durumda olmak
bud
f.
47
Genel
pasif durumda olmak
hibernate
f.
48
Genel
(belirli bir durumda) olmak
go
f.
49
Genel
belirli bir durumda var olmak
rule
f.
50
Genel
belirli bir durumda olmak
dwell
f.
51
Genel
ilerleme göstermeyen durumda olmak
flatline
f.
52
Genel
önceki durumda olmak
preexist
f.
53
Genel
önceki durumda olmak
pre-exist
f.
54
Genel
pasif durumda olmak
stand
f.
55
Genel
kullanılabilir durumda olmak
survive
f.
Phrasals
56
Öbek Fiiller
ağladı ağlayacak durumda olmak
cloud up
f.
57
Öbek Fiiller
birine/bir şeye bağlı olmak (bir konu/durumda)
rest upon
f.
58
Öbek Fiiller
daha yüksek durumda olmak
be above
f.
59
Öbek Fiiller
durumda kötü bir gelişme olmak
fall in
f.
60
Öbek Fiiller
durumda kötü bir gelişme olmak
fall into
f.
61
Öbek Fiiller
belli bir durumda emekli olmak
retire in (something or some place)
f.
62
Öbek Fiiller
belli bir durumda emekli olmak
retire into (something or some place)
f.
63
Öbek Fiiller
gayet iyi durumda olmak
perk along
f.
64
Öbek Fiiller
(bir şey bir durumda) gerekli olmak
call for (something)
f.
65
Öbek Fiiller
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak
last (one) (up) until (something)
f.
66
Öbek Fiiller
(bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak
last (up) until (something)
f.
67
Öbek Fiiller
(birinden/bir şeyden) avantajlı durumda/konumda olmak
remain ahead of (someone or something)
f.
68
Öbek Fiiller
(birinden/bir şeyden) daha iyi bir durumda/konumda olmak
remain ahead of (someone or something)
f.
69
Öbek Fiiller
(bir durumda) olmak/kalmak
stand at (something)
f.
Colloquial
70
Konuşma Dili
zor durumda olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk]
f.
71
Konuşma Dili
felaket bir durumda olmak
be on the rocks
f.
72
Konuşma Dili
bir konuda bir şeyler yapabilecek durumda olmak
be in a position to do something about
f.
73
Konuşma Dili
çok kötü durumda olmak
be up against it
f.
74
Konuşma Dili
çok zor bir durumda olmak
be up against it
f.
75
Konuşma Dili
zor durumda olmak
be in a hole
f.
76
Konuşma Dili
rahat durumda olmak
have it easy
f.
77
Konuşma Dili
birinden avantajlı durumda olmak
be one up on somebody
f.
78
Konuşma Dili
birinden avantajlı durumda olmak
get one up on somebody
f.
79
Konuşma Dili
birinden avantajlı durumda olmak
have one up on somebody
f.
80
Konuşma Dili
iki seçenek de eşit durumda olmak
be a toss-up
f.
81
Konuşma Dili
iki seçenek de eşit durumda olmak
be a toss-up (between a and b)
f.
82
Konuşma Dili
zor durumda olmak
do it tough
f.
83
Konuşma Dili
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha parlak durumda olmak
have (got) it over (someone or something)
f.
84
Konuşma Dili
çok kötü/zayıf durumda olmak
have had it
f.
85
Konuşma Dili
tamir edilemez durumda olmak
have had it
f.
86
Konuşma Dili
boku yemiş durumda olmak
be (all) shot to hell
f.
87
Konuşma Dili
kötü durumda olmak
be (all) shot to hell
f.
88
Konuşma Dili
uzun zamandır kullanılmasına rağmen iyi durumda olmak
wear well
f.
89
Konuşma Dili
iyi durumda olmak
be laughing
f.
90
Konuşma Dili
çalışır durumda olmak
be on
f.
91
Konuşma Dili
kötü durumda olmak
be shot
f.
92
Konuşma Dili
istisnai bir durumda olmak
(have) got it going on
f.
93
Konuşma Dili
(belli bir düzeyde/miktar) avantajlı durumda olmak
be ... to the good
f.
94
Konuşma Dili
(belli bir düzeyde/miktar) karlı durumda olmak
be ... to the good
f.
95
Konuşma Dili
kötü durumda olmak
be badly off
f.
96
Konuşma Dili
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumda olmak
be good for something
f.
97
Konuşma Dili
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey olmak
be just the thing
f.
98
Konuşma Dili
birinden avantajlı durumda olmak
be one up on someone
f.
99
Konuşma Dili
uçmuş durumda olmak
be out of it
f.
100
Konuşma Dili
avantajlı durumda olmak
have (one) up
f.
101
Konuşma Dili
'-den daha parlak durumda olmak
have it over
f.
Idioms
102
Deyim
başkalarına bağımlı durumda olmak
be in leading strings
f.
103
Deyim
koptu kopacak bir durumda olmak
hang by the eyelids
f.
104
Deyim
kötü bir durumda olmak
be out at the heels
f.
105
Deyim
ne yapacağını bilemez durumda olmak
be abroad
f.
106
Deyim
sıkıntılı durumda olmak
be in a pickle
f.
107
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to chin in (something)
f.
108
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's chin in (something)
f.
109
Deyim
işlerle sıkışık durumda olmak
be up to ninety
f.
110
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to ears in (something)
f.
111
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's ears in (something)
f.
112
Deyim
işlerle sıkışık durumda olmak
be up to your ears in something
f.
113
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar işlere gömülmüş/batmış durumda olmak
be up to your ears in something
f.
114
Deyim
daha kötü/sıkıntılı/problemli bir durumda olmak
be worse off
f.
115
Deyim
avantajlı durumda olmak
be/stay one jump a head (of somebody/something)
f.
116
Deyim
(şimdi) eski püskü/kötü durumda/külüstür olmak
have known better days
f.
117
Deyim
(şimdi) eski püskü/kötü durumda/külüstür olmak
have seen better days
f.
118
Deyim
tekrar/yine çalışır/işler durumda olmak
be back in business
f.
119
Deyim
birçok kez onarım görse de hâlâ çalışıyor/çalışır durumda olmak
take a licking but keep on ticking
f.
120
Deyim
avantajlı durumda olmak
be ahead of the game
f.
121
Deyim
avantajlı durumda olmak
remain ahead of the game
f.
122
Deyim
avantajlı durumda olmak
stay ahead of the game
f.
123
Deyim
avantajlı durumda olmak
get ahead of the game
f.
124
Deyim
avantajlı durumda olmak
keep ahead of the game
f.
125
Deyim
birine karşı avantajlı durumda olmak
have the edge over
f.
126
Deyim
birisiyle aynı durumda olmak
be in the same boat as someone
f.
127
Deyim
birisinden avantajlı durumda olmak
get the draw on someone
f.
128
Deyim
bir işin altından kalkabilecek durumda olmak
be up to doing something
f.
129
Deyim
çok riskli bir durumda olmak
sit on a powder keg
f.
130
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up the creek without a paddle
f.
131
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up shit creek without a paddle
f.
132
Deyim
denetlenemez durumda olmak
be out of hand
f.
133
Deyim
dezavantajlı durumda olmak
have over a barrel
f.
134
Deyim
çok iyi durumda olmak
live on the fat of the land
f.
135
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up the creek
f.
136
Deyim
çok riskli bir durumda olmak
be sitting on a powder keg
f.
137
Deyim
çok iyi durumda olmak
be in the pink of condition
f.
138
Deyim
daha iyi durumda olmak
have the edge over
f.
139
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up against the wall
f.
140
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up shit creek
f.
141
Deyim
güç durumda olmak
be in a jam
f.
142
Deyim
hiçbir şey yapamaz durumda olmak
be tied hand and foot
f.
143
Deyim
hiçbir şey yapamaz durumda olmak
be bound hand and foot
f.
144
Deyim
fiziksel olarak hazır durumda olmak
be in fighting trim
f.
145
Deyim
geçmişte yapmış olduğu hatalar yüzünden zor durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket
f.
146
Deyim
fiziksel olarak iyi (fit) durumda olmak
be in fighting trim
f.
147
Deyim
güç durumda olmak
be on the hook
f.
148
Deyim
en son gelişmeleri bilir durumda olmak
be up to speed
f.
149
Deyim
güncellenmiş (durumda) olmak
be up to speed
f.
150
Deyim
hala iyi/güçlü durumda olmak
be still going strong
f.
151
Deyim
kötü durumda olmak
be coming apart at the seams
f.
152
Deyim
ne yapacağını bilemez durumda olmak
be in uncharted waters
f.
153
Deyim
ne olup bittiğinin farkında olamayacak durumda olmak
be out for the count
f.
154
Deyim
mükemmel durumda olmak
be in mint condition
f.
155
Deyim
kötü durumda olmak
be falling apart at the seams
f.
156
Deyim
kötü durumda olmak
be in the mire
f.
157
Deyim
mali yönden zor durumda olmak
be in queer street
f.
158
Deyim
rakiplerinden daha avantajlı durumda olmak
stay ahead of the game
f.
159
Deyim
rakiplerine göre daha avantajlı bir durumda olmak
keep ahead of the game
f.
160
Deyim
rakiplerine göre daha avantajlı bir durumda olmak
be ahead of the game
f.
161
Deyim
rakiplerine göre daha avantajlı bir durumda olmak
remain ahead of the game
f.
162
Deyim
rakiplerine göre daha avantajlı bir durumda olmak
get ahead of the game
f.
163
Deyim
rakiplerinden daha avantajlı durumda olmak
remain ahead of the game
f.
164
Deyim
sıkışık durumda olmak
be in a bind
f.
165
Deyim
rakiplerinden daha avantajlı durumda olmak
keep ahead of the game
f.
166
Deyim
rakiplerinden daha avantajlı durumda olmak
get ahead of the game
f.
167
Deyim
rakiplerinden daha avantajlı durumda olmak
be ahead of the game
f.
168
Deyim
rakiplerine göre daha avantajlı bir durumda olmak
stay ahead of the game
f.
169
Deyim
zor durumda olmak
be in a jam
f.
170
Deyim
zor durumda olmak
be in deep water
f.
171
Deyim
zor durumda olmak
be in a tough spot
f.
172
Deyim
zor durumda olmak
be behind the eight ball
f.
173
Deyim
zor durumda olmak
be out on a limb
f.
174
Deyim
zor durumda olmak
hard put
f.
175
Deyim
zor durumda olmak
be in a tight spot
f.
176
Deyim
üzüntülü ya da sinirli bir durumda olmak
get into a state
f.
177
Deyim
üzüntülü ya da sinirli bir durumda olmak
get in a state
f.
178
Deyim
zor durumda olmak
be in a hole
f.
179
Deyim
zor durumda olmak
have a hard time
f.
180
Deyim
zor durumda olmak
be on the hook
f.
181
Deyim
zor durumda olmak
be in a bind
f.
182
Deyim
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak
be better off dead
f.
183
Deyim
avantajlı durumda olmak
have the drop on
f.
184
Deyim
karlı/avantajlı durumda olmak
have an easy time of it
f.
185
Deyim
çok şanslı/avantajlı durumda olmak
have an easy time of it
f.
186
Deyim
çok elverişli/iyi durumda olmak
have an easy time of it
f.
187
Deyim
çok olumlu bir durumda olmak
have an easy time of it
f.
188
Deyim
yeterde artar bile bir durumda olmak
have (something) to play with
f.
189
Deyim
daha önce olduğundan daha kötü durumda olmak
be a ghost of (someone's or something's) former self
f.
190
Deyim
(birine) karşı avantajlı durumda olmak
get a leg up on (someone)
f.
191
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the weather gage of (someone or something)
f.
192
Deyim
dezavantajlı bir durumda olmak
be at a disadvantage
f.
193
Deyim
zor/güç bir durumda olmak
be at a disadvantage
f.
194
Deyim
ölümden beter bir durumda olmak
be better off dead
f.
195
Deyim
uçmuş durumda olmak
be higher than a kite
f.
196
Deyim
sıkıntılı bir durumda olmak
be in a spot of bother
f.
197
Deyim
can sıkıcı bir durumda olmak
be in a spot of bother
f.
198
Deyim
sinirli bir durumda olmak
be in a state
f.
199
Deyim
kızgın bir durumda olmak
be in a state
f.
200
Deyim
kötü bir durumda olmak
be in a state
f.
201
Deyim
dağınık bir durumda olmak
be in a state
f.
202
Deyim
karmakarışık bir durumda olmak
be in a state
f.
203
Deyim
sinirli bir durumda olmak
get into a state
f.
204
Deyim
kızgın bir durumda olmak
get into a state
f.
205
Deyim
kötü bir durumda olmak
get into a state
f.
206
Deyim
dağınık bir durumda olmak
get into a state
f.
207
Deyim
karmakarışık bir durumda olmak
get into a state
f.
208
Deyim
gafil bir durumda olmak
be off one's guard
f.
209
Deyim
düzgün işler durumda olmak
be off the ground
f.
210
Deyim
sıkışık durumda olmak
be out of pocket
f.
211
Deyim
uçmuş durumda olmak
be out of this world
f.
212
Deyim
karmaşık/kaotik bir durumda olmak
go off-kilter
f.
213
Deyim
karmaşık/kaotik bir durumda olmak
go out of kilter
f.
214
Deyim
mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
have more than one string to (one's) bow
f.
215
Deyim
berbat durumda olmak
have a heavy heart
f.
216
Deyim
perişan durumda olmak
have a heavy heart
f.
217
Deyim
perişan durumda olmak
have the mulligrubs
f.
218
Deyim
kötü durumda olmak
have the mulligrubs
f.
219
Deyim
(birinden/bir şeyden) avantajlı durumda olmak
have the wood on (someone or something) [australia/new zealand]
f.
220
Deyim
adice bir hareketi durdurabilecek durumda olmak
not be above
f.
221
Deyim
elinden bir şeyler gelebilir durumda olmak
not be above
f.
222
Deyim
berbat durumda olmak
look a sight [old-fashioned] [uk]
f.
223
Deyim
ne yapacağını bilemez durumda olmak
be in murky waters
f.
224
Deyim
ne yapacağını bilemez durumda olmak
get into murky waters
f.
225
Deyim
ne yapacağını bilemez durumda olmak
get into uncharted waters
f.
226
Deyim
ne yapacağını bilemez durumda olmak
be in uncharted waters
f.
227
Deyim
avantajlı durumda/konumda olmak
keep one jump ahead
f.
228
Deyim
kazanma şansı olmayan bir durumda olmak
be (batting) on a losing wicket [uk]
f.
229
Deyim
acınası/acınacak durumda olmak
be in a sorry state
f.
230
Deyim
üzücü durumda olmak
be in a sorry state
f.
231
Deyim
zavallı durumda olmak
be in a sorry state
f.
232
Deyim
kötü durumda olmak
be in a sorry state
f.
233
Deyim
zayıf durumda olmak
be in a sorry state
f.
234
Deyim
berbat durumda olmak
be in a sorry state
f.
235
Deyim
güç bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
236
Deyim
zor bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
237
Deyim
berbat durumda olmak
be in a sticky situation
f.
238
Deyim
içinden çıkılması zor bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
239
Deyim
müşkül durumda olmak
be in a sticky situation
f.
240
Deyim
tatsız durumda olmak
be in a sticky situation
f.
241
Deyim
sıkıntılı bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
242
Deyim
mahcup edici bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
243
Deyim
can sıkıcı bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
244
Deyim
utanç verici bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
245
Deyim
yüz kızartıcı bir durumda olmak
be in a sticky situation
f.
246
Deyim
başarı elde edecek durumda olmak
be in like flynn
f.
247
Deyim
kabul görecek durumda olmak
be in like flynn
f.
248
Deyim
avantajlı durumda olmak
be on the front foot
f.
249
Deyim
başarısız olma/sona erme tehlikesi olan bir durumda olmak
be on the rocks
f.
250
Deyim
ideal konumda/durumda olmak
be ripe for the picking
f.
251
Deyim
kullanılabilir/kar sağlanabilir durumda olmak
be ripe for the picking
f.
252
Deyim
başaracak durumda olmak
be set fair [uk]
f.
253
Deyim
biriyle aynı durumda olmak
be in (someone's) shoes
f.
254
Deyim
çaresiz durumda olmak
be at a loss
f.
255
Deyim
belirsiz bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel
f.
256
Deyim
her an değişebilecek bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel
f.
257
Deyim
problemli bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel
f.
258
Deyim
bir anda felakete dönüşebilecek bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel
f.
259
Deyim
iyi durumda olmak
be (as) sound as a dollar
f.
260
Deyim
zor bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk]
f.
261
Deyim
sıkıntılı bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk]
f.
262
Deyim
uygunsuz bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk]
f.
263
Deyim
tatsız bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk]
f.
264
Deyim
nahoş/rezil bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk]
f.
265
Deyim
utanç verici bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk]
f.
266
Deyim
olumlu bir durumda olmak
be (something) to the good
f.
267
Deyim
iyi bir durumda olmak
be (something) to the good
f.
268
Deyim
iyi durumda olmak
be as good as new
f.
269
Deyim
berbat durumda olmak
be bitter and twisted
f.
270
Deyim
zor bir durumda olmak
be in a cleft stick
f.
271
Deyim
sıkıntılı bir durumda olmak
be in a cleft stick
f.
272
Deyim
biriyle aynı durumda olmak
be in another person's shoes
f.
273
Deyim
yeni ve iyi durumda olmak
be in mint condition
f.
274
Deyim
temiz durumda olmak
be in mint condition
f.
275
Deyim
iyi durumda olmak
be in good shape
f.
276
Deyim
kötü durumda olmak
be in bad shape
f.
277
Deyim
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey olmak
be just what the doctor ordered
f.
278
Deyim
eşit durumda olmak
be level pegging
f.
279
Deyim
(birinden/bir şeyden) hep avantajlı durumda olmak
be one jump ahead (of somebody/something)
f.
280
Deyim
(birinden/bir şeyden) hep avantajlı durumda olmak
stay one jump ahead (of somebody/something)
f.
281
Deyim
iyi durumda olmak
be onto a good thing
f.
282
Deyim
kazançlı bir durumda/konumda olmak
be onto a good thing
f.
283
Deyim
iyi durumda/konumda olmak
be onto something
f.
284
Deyim
uçmuş durumda olmak
be out of (one's) face
f.
285
Deyim
uçmuş durumda olmak
be out of (one's) skull
f.
286
Deyim
zor durumda olmak
be under the cosh [uk]
f.
287
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up a creek (without a paddle)
f.
288
Deyim
çok zor bir durumda olmak
be up the creek (without a paddle)
f.
289
Deyim
iyi durumda olmak
be well off
f.
290
Deyim
avantajlı durumda olmak
be well off
f.
291
Deyim
elverişli bir durumda/konumda olmak
be well placed
f.
292
Deyim
zor durumda olmak/zor duruma düşmek
be in a fix
f.
293
Deyim
zor durumda olmak/zor duruma düşmek
get in a fix
f.
294
Deyim
birinden avantajlı durumda olmak
be up on somebody
f.
295
Deyim
birinden avantajlı durumda olmak
have one up on somebody
f.
296
Deyim
birinden avantajlı durumda olmak
get one up on somebody
f.
297
Deyim
her an kavga edebilecek/tartışabilecek durumda olmak
be on the warpath
f.
298
Deyim
her an kavga edebilecek/tartışabilecek durumda olmak
go on the warpath
f.
299
Deyim
belirli bir durumda yeterince yetkin olmak
hold one's own
f.
300
Deyim
(bir şeye) boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to (one's) eyebrows in (something)
f.
301
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's ears in
f.
302
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's eyes in
f.
303
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's eyebrows in
f.
304
Deyim
tüm silindirler devrede/çalışır durumda olmak
fire on all cylinders
f.
305
Deyim
zor durumda olmak
be hard-pressed
f.
306
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek
get the upper hand (over somebody)
f.
307
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek
have the upper hand (over somebody)
f.
308
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek
gain the upper hand (over somebody)
f.
309
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get an edge on (someone or something)
f.
310
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the edge on (someone or something)
f.
311
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get an edge over (someone or something)
f.
312
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the edge over (someone or something)
f.
313
Deyim
zor durumda olmak
get into a (tight) spot
f.
314
Deyim
sıkıntılı/zor bir durumda olmak
get into a fix
f.
315
Deyim
-den avantajlı durumda olmak
get the draw on
f.
316
Deyim
(birinden/bir şeyden) avantajlı durumda olmak
get the draw on (someone or something)
f.
317
Deyim
avantajlı durumda olmak/duruma gelmek
get/have/gain the upper hand
f.
318
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/duruma gelmek
get/have/gain the upper hand (over somebody)
f.
319
Deyim
(bir konuda birinden/bir şeyden) daha parlak durumda olmak
have (got) it over (someone or something) in (something)
f.
320
Deyim
(biriyle/bir şeyle) ilgili zorluk yaşamak/zor durumda olmak
have a hard time with (someone or something)
f.
321
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
have an edge over (someone or something)
f.
322
Deyim
(birinden/bir şeyden) daha iyi durumda olmak
have an edge over (someone or something)
f.
323
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
have the edge over (someone or something)
f.
324
Deyim
(birinden/bir şeyden) daha iyi durumda olmak
have the edge over (someone or something)
f.
325
Deyim
zor durumda olmak
have your back to the wall
f.
326
Deyim
zor durumda olmak
have your back against the wall
f.
327
Deyim
zor durumda olmak
up the creek without a paddle
expr.
Law
328
Hukuk
fena durumda olmak
be in bad conditions
f.
Slang
329
Argo
zor/güç bir durumda olmak
be in a pickle
f.
330
Argo
zor/güç bir durumda olmak
get in a pickle
f.
331
Argo
aynı durumda olmak
in the same boat
f.
332
Argo
kötü durumda olmak
be in a hole
f.
333
Argo
uçmuş durumda olmak
be out of (one's) head
f.
334
Argo
dezavantajlı durumda olmak
be in the hole
f.
335
Argo
boku yemiş durumda olmak
be shot to hell
f.
336
Argo
kötü durumda olmak
be shot to hell
f.
337
Argo
bitik durumda olmak
be shot to hell
f.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of durumda olmak
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy