|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
cevabı beklenmeyen ve etkili olmak için sorulan soru |
rhetorical question i.
|
|
2 |
Genel |
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf |
mouthpiece i.
|
|
3 |
Genel |
zengin olmak için elinden geleni yapan kimse |
mammonite i.
|
|
4 |
Genel |
gümrük kaçakçılığına engel olmak için kullanılan silahlı deniz motoru |
revenue cutter i.
|
|
5 |
Genel |
çevre için bir tehdit olmak |
pose a threat to the environment i.
|
|
6 |
Genel |
büyükbaş hayvanların kaçmasına engel olmak için iki ayağına takılan ip ya da zincir |
spancel i.
|
|
7 |
Genel |
bir işletmeye destek olmak için organize olup o işletmede para harcayan insanlar |
cash mob i.
|
|
8 |
Genel |
desteği arttırmak ve popüler olmak için yapılan kampanya |
charm campaign i.
|
|
9 |
Genel |
oxford üniversitesi'nin klasik bilimler lisans programından özellikle onur derecesiyle mezun olmak için geçilmesi gereken son sınav |
great i.
|
|
10 |
Genel |
oxford üniversitesi'nin klasik bilimler lisans programından özellikle onur derecesiyle mezun olmak için geçilmesi gereken son sınava hazırlanmak için alınan ders |
great i.
|
|
11 |
Genel |
inşaat işlerine yardımcı olmak için iskeleye tırmanan kimse |
climber i.
|
|
12 |
Genel |
(ilk olmak için) mücadele |
race i.
|
|
13 |
Genel |
geçinmek için uyanık ve kurnaz olmak |
live by one's wits f.
|
|
14 |
Genel |
bir şey için göz kulak olmak |
keep an eye out for f.
|
|
15 |
Genel |
bir şey için birine borçlu olmak |
have someone to thank for f.
|
|
16 |
Genel |
kısa süre için kiracı olmak |
lodge f.
|
|
17 |
Genel |
için fazla büyümüş olmak |
outgrow f.
|
|
18 |
Genel |
birisi için kötü olmak |
fare badly f.
|
|
19 |
Genel |
belirli bir iş için yeterince insan olmak |
man f.
|
|
|
20 |
Genel |
parası olmak (bir şey için) |
afford f.
|
|
21 |
Genel |
biri için olumlu bir puan olmak |
speak well for f.
|
|
22 |
Genel |
papaz olmak için okumak |
study for the ministry f.
|
|
23 |
Genel |
biri için olumsuz bir puan olmak |
speak ill for f.
|
|
24 |
Genel |
için geçerli olmak |
go for f.
|
|
25 |
Genel |
emin olmak için gerekeni yapmak |
make sure f.
|
|
26 |
Genel |
için çok zor olmak |
be too much for f.
|
|
27 |
Genel |
bir şey için deli olmak |
go gaga over f.
|
|
28 |
Genel |
için yeterli nitelikte olmak |
measure up f.
|
|
29 |
Genel |
birbirleri için yaratılmış olmak |
be meant for each other f.
|
|
30 |
Genel |
düşünmek için zamana ihtiyacı olmak |
need time to think f.
|
|
31 |
Genel |
nöbet tutmak için gönüllü olmak |
volunteer for sentry duty f.
|
|
32 |
Genel |
iyileşmek için zamana ihtiyacı olmak |
need time to recover f.
|
|
33 |
Genel |
iyileşmek için zamana ihtiyacı olmak |
need recovery time f.
|
|
34 |
Genel |
ameliyat olmak için hastaneye yatmak |
go in for an operation f.
|
|
35 |
Genel |
birine yardım etmek için tüm imkanlarıyla seferber olmak |
use every means available to help someone f.
|
|
36 |
Genel |
bir iş için biçilmiş kaftan olmak |
be uniquely suited to f.
|
|
37 |
Genel |
biri için mutlu olmak |
be pleased for someone f.
|
|
38 |
Genel |
evlenmek için çok yaşlı olmak |
be too old to marry f.
|
|
39 |
Genel |
.. mesi için gerekli olmak |
be essential to f.
|
|
|
40 |
Genel |
birşey için yer olmak |
have room for f.
|
|
41 |
Genel |
-e için olmak |
apply to f.
|
|
42 |
Genel |
(bir şey elde etmek için) birisiyle arkadaş olmak |
buddy up f.
|
|
43 |
Genel |
bir şey için birine sinirli olmak |
be angry with someone for something f.
|
|
44 |
Genel |
sahne için doğmuş olmak |
be born for stage f.
|
|
45 |
Genel |
bir makam için aday olmak |
run for an office f.
|
|
46 |
Genel |
(biri/bir şey için) mezar olmak |
entomb f.
|
|
47 |
Genel |
meydana çıkarmak için yeterli olmak |
make f.
|
|
48 |
Genel |
(bir şey için) alana veya kapasiteye sahip olmak |
hold f.
|
|
49 |
Genel |
(eğlence ve medya sektöründe) bedava gösteri ve atıştırmalıktan faydalanmak için bir işe dahil olmak |
lig f.
|
|
50 |
Genel |
(birini) devlet memuru adayı olmak için ikna etmek |
draft f.
|
|
51 |
Genel |
(birini) devlet memuru adayı olmak için zorlamak |
draft f.
|
|
52 |
Genel |
emin olmak için ikinci kez kontrol etmek |
countercheck f.
|
|
53 |
Genel |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh f.
|
|
54 |
Genel |
(bir şey) için külfetli olmak |
outweigh f.
|
|
55 |
Genel |
bir şeyi yapmış olmak için yapmak |
shuffle f.
|
|
56 |
Genel |
yapmış olmak için yapmak |
siwash f.
|
|
57 |
Genel |
yapmış olmak için yapmak |
slur f.
|
|
58 |
Genel |
yapmış olmak için |
perfunctory s.
|
|
59 |
Genel |
söylemiş olmak için söylenen |
rhetorical s.
|
|
60 |
Genel |
iyilik yapmış olmak için iyilik yapan |
do-gooding s.
|
|
61 |
Genel |
oyuncu olmak için çıldıran |
stagestruck s.
|
|
62 |
Genel |
oyuncu olmak için çıldıran |
stage-struck s.
|
|
Phrasals |
|
63 |
Öbek Fiiller |
bir makam için aday olmak |
start for f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about (someone or something) f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about someone or something f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood on someone or something f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood over someone or something f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
(yardım etmek için) gönüllü olmak |
come forward f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(yardım etmek için) gönüllü olmak |
come forward f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için uygun olmak/düşmek |
come up for (something) f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için münasip olmak |
come up for (something) f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
birisi için deli olmak |
nuts about someone f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
birisi için deli olmak |
mad about someone f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
birisi için deli olmak |
crazy about someone f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
bir şey için gönüllü olmak |
volunteer for something f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
bir işin yapılıp yapılmadığından emin olmak için sözkonusu kişiyle irtibat halinde olmak |
follow up with somebody f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
birisi için deli olmak |
crazy for someone f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyleri yapmak için) izin verilmek/izni olmak |
be allowed to do something f.
|
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi elde etmek için) peşinde olmak |
set out after f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(insanlar için) birbirlerine bağlı olmak |
belong together f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) yaklaşmasına engel olmak için (bir şeyi) çitle çevirmek |
fence (someone or something) off from (something) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için musallat olmak |
devil (someone or something) for (something) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir hayvana bir şey) için musallat olmak |
devil (someone or an animal) for something f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
için geçerli olmak |
go for f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
için uygun olmak |
go for f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
biri için değerli olmak |
go for f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi sevmemek için bir nedeni olmak |
have something against someone or something f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
bir şey yaptırmak için askıntı/musallat olmak |
badger into f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
bir şey yaptırmak için birine askıntı/musallat olmak |
badger someone into something f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) sahip olmak için pazarlık etmek |
bargain for (someone or something) f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için seferber olmak |
campaign for (someone or something) f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin göstergesi olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin sembolü olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin temsili olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye biri/bir şey) için göz kulak olmak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
biri için birine/bir şeye göz kulak olmak |
keep someone or something for someone f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
için gerekli niteliklere sahip olmak |
qualify for f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
bir şey için gerekli niteliklere sahip olmak |
qualify for something f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
bir şey için yeterli olmak |
qualify for something f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
için uygun olmak |
qualify for f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
için elverişli olmak |
qualify for f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
için uygun şartlara/niteliklere sahip olmak |
qualify for f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
için yeterli olmak |
qualify for f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için değerli olmak |
credit to someone or something f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için onur kaynağı olmak |
credit to someone or something f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
için geçerli olmak |
appertain to f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
biri için geçerli olmak |
appertain to something f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için olmak |
apply to someone or something f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için uygun olmak |
apply to someone or something f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
(biri) için çocuğuna/çocuklarına göz kulak olmak |
babysit for (someone) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey için) destek olmak/vermek |
back (someone) for (something) f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
(biriyle birine/bir şeye) sahip olmak için tartışmak/pazarlık etmek |
bargain (over someone or something) (with someone) f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
(biriyle birine/bir şeye) sahip olmak için tartışmak/pazarlık etmek |
and bargain (for someone or something) (with someone) f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) (bir şeye sahip olmak için) görüşmek |
bargain with (one) f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
belirli bir süre için yeterli olmak |
bridge over f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmamak için) kendine hakim olmak |
chomp down on (something) f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
(biri) için anlamlı olmak |
click with (one) f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
için önemli olmak |
count with f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
için anlamlı olmak |
count with f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(biri) için anlamlı olmak |
count with (one) f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
(biri) için önemli olmak |
count with (one) f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
(bir işin) yapılıp yapılmadığından emin olmak için söz konusu kişiyle irtibat halinde olmak |
follow up on (something) f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
bir işin yapılıp yapılmadığından emin olmak için (biriyle) irtibat halinde olmak |
follow up with (one) f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için dezavantajlı/istenmeyen bir durum olmak |
go against (someone or something) f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
(biri) için de geçerli olmak |
go for (someone) f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
(bir şey için) büyümüş olmak |
grow out of (something) f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) olmak |
have (something) for (someone or something) f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir çözümü) olmak |
have (something) for (someone or something) f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
biri için bir şeyi olmak |
have something for someone f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
bir şey için kullanılabilecek bir şeyi olmak |
have something for something f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
için (bir şeyi) olmak |
have for f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
için göz kulak olmak |
hold for f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
(biri) için göz kulak olmak |
hold for (someone) f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
(birinin evine/yaşadığı yere bir şey için) davetsiz misafir olmak |
invite (oneself) over (for something) f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
(biri için) çok dikkat çekici olmak |
jump out at (one) f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
için göz kulak olmak |
keep for f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak |
last (one) (up) until (something) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için var olmak |
live to f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
için ölümcül olmak |
murder on f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
için planı olmak |
plan for f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
biri için zor olmak |
put one out f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
biri için sıkıntı olmak |
put one out f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
biri için uygunsuz olmak |
put one out f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(bir problemin) önüne geçebilmek için bir adım önde olmak |
remain ahead of (something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
için (bir şeyin) göstergesi olmak |
represent to f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
için (bir şeyin) sembolü olmak |
represent to f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) sahip olmak için acele etmek |
rush for (someone or something) f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) işareti olmak |
spell (something) for (someone or something) f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) göstergesi olmak |
spell (something) for (someone or something) f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(biri) için aniden/hissettirmeden olmak/gelişmek |
steal up on (someone) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
(biri) için dikkat çekici olmak |
stick out to (someone) f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
(biri) için uygunsuz olmak |
stick out to (someone) f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için uygun olmak |
suffice for (something) f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için yeterli olmak |
suffice for (something) f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
(biri) için yeterli olmak |
suffice for (someone) f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması) için musallat olmak |
torment (one) into (doing something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
work for (someone or something) f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için/üzerinde etkili olmak |
work for (something) f.
|
|
Phrases |
|
161 |
İfadeler |
bunun bir parçası olmak için |
to be a part of it expr.
|
|
Proverb |
|
162 |
Atasözü |
sırf bir şey söylemiş olmak için konuşmamak gerekir |
a closed mouth gathers no feet
|
|
163 |
Atasözü |
güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir |
beauty is more than skin deep
|
|
164 |
Atasözü |
güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir |
beauty is only skin deep
|
|
165 |
Atasözü |
yasayı bilmiyor olmak onu ihlal etmek için mazeret değildir |
ignorance of the law is no excuse
|
|
Colloquial |
|
166 |
Konuşma Dili |
ünlü olmak için ne kadar aşağılayıcı veya küçük düşürücü olduğuna bakılmaksızın, bir şeyi yapmaya istekli olan kişi |
fame whore i.
|
|
167 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something f.
|
|
168 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something f.
|
|
169 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için dışarıda olmak |
be out for (something) f.
|
|
170 |
Konuşma Dili |
bebek sahibi olmak için çok çabalamak |
try very hard to have a baby f.
|
|
171 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için cesaretli olmak |
make so bold as to f.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
çocuklara bakmak için birine yardımcı olmak |
help someone out with the kids f.
|
|
173 |
Konuşma Dili |
(erkek için) adam olmak |
make a man of f.
|
|
174 |
Konuşma Dili |
zengin olmak için macera peşine düşmek |
seek your fortune f.
|
|
175 |
Konuşma Dili |
(biri veya kendi) için kötü olmak |
do (oneself) no favors f.
|
|
176 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak |
do better to (do something) f.
|
|
177 |
Konuşma Dili |
(biri) için iyi/kötü olmak |
do somehow for (someone) f.
|
|
178 |
Konuşma Dili |
(biri) için uygun olmak/olmamak |
do somehow for (someone) f.
|
|
179 |
Konuşma Dili |
(biri) için yeterli olmak |
do for (someone) f.
|
|
180 |
Konuşma Dili |
(biri) için iyi olmak |
do for (someone) f.
|
|
181 |
Konuşma Dili |
(biri) için uygun olmak |
do for (someone) f.
|
|
182 |
Konuşma Dili |
belli bir zaman için planları olmak |
have something doing f.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
belli bir zaman için planları olmak |
have something on f.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
bir şey özellikle biri için olmak |
with your name on it f.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
(biri) için üzücü olmak |
hell on (someone) f.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
(biri) için acı verici olmak |
hell on (someone) f.
|
|
187 |
Konuşma Dili |
(biri) için üzüntü verici olmak |
hell on (someone) f.
|
|
188 |
Konuşma Dili |
(biri) için tatsız olmak |
hell on (someone) f.
|
|
189 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için zararlı olmak |
hell on (something) f.
|
|
190 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için zarar verici olmak |
hell on (something) f.
|
|
191 |
Konuşma Dili |
bir şey için bir şeyin içinde olmak |
be in it for f.
|
|
192 |
Konuşma Dili |
bir amaç için bir şeyin içinde olmak |
be in it for f.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
bir şey için bir şeyin parçası olmak |
be in it for f.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
be past it f.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
look past it f.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmış olmak için yapmak |
phone it in f.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
(birisi için) önemsiz olmak |
be all (the) one (to someone) f.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
biri için hepsi bir olmak |
be all one to f.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için planda olmak |
be up for (something) f.
|
|
200 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için sırada olmak |
be up for (something) f.
|
|
201 |
Konuşma Dili |
bir şey için uygun olmak |
be up for something f.
|
|
202 |
Konuşma Dili |
biri için önemsiz olmak |
be nothing to somebody f.
|
|
203 |
Konuşma Dili |
biri için önemsiz olmak |
mean nothing to somebody f.
|
|
204 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
205 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
206 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
207 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) f.
|
|
208 |
Konuşma Dili |
bir şeyden ayrıldığı/çıktığı için şanslı olmak |
be well out of something [uk] f.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
artık bir şeyin içerisinde bulunmadığı için şanslı olmak |
be well out of something [uk] f.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
(bir şeye, toplantıya, etkinliğe) katılmak için müsait olmak |
able to make (something) f.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
(bir şey, toplantı, etkinlik) için müsait olmak |
able to make (something) f.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
(biri için) uygun olmak |
be all right (by/with somebody) f.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
(biri) için hepsi bir/aynı olmak |
be all the same to (one) f.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
biri için hepsi bir/aynı olmak |
be all the same to somebody f.
|
|
215 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli olmak |
be crazy about (someone or something) f.
|
|
216 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için divane olmak |
be crazy about (someone or something) f.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
iyi bir amaç için olmak |
be for/in a good cause f.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
(biri) için yeterli olmak |
be good enough for (one) f.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
(biri) için yeterince iyi olmak |
be good enough for (one) f.
|
|
220 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için iyi olmak |
be good for (someone or something) f.
|
|
221 |
Konuşma Dili |
bir şey vermek/sağlamak için müsait olmak |
be good for something f.
|
|
222 |
Konuşma Dili |
(biri için/birine) hava hoş olmak |
be just the same (to someone) f.
|
|
223 |
Konuşma Dili |
(biri için/birine) hepsi aynı olmak |
be just the same (to someone) f.
|
|
224 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yaratılmış olmak |
be made for (someone or something) f.
|
|
225 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için biçilmiş kaftan olmak |
be made for (someone or something) f.
|
|
226 |
Konuşma Dili |
(biri) için dikilmiş olmak |
be made for (someone) f.
|
|
227 |
Konuşma Dili |
(biri) için özel olarak yapılmış/dikilmiş olmak |
be made for (someone) f.
|
|
228 |
Konuşma Dili |
(biri için) anlamsız olmak |
be no use (to somebody) f.
|
|
229 |
Konuşma Dili |
(biri için) lüzumsuz olmak |
be no use (to somebody) f.
|
|
230 |
Konuşma Dili |
(biri için) gereksiz olmak |
be no use (to somebody) f.
|
|
231 |
Konuşma Dili |
(biri için) fuzuli olmak |
be no use (to somebody) f.
|
|
232 |
Konuşma Dili |
hasta olduğu için izinli olmak/okula gitmemek |
be off sick f.
|
|
233 |
Konuşma Dili |
için çok fazla olmak |
be too many for f.
|
|
234 |
Konuşma Dili |
için çok sayıda olmak |
be too many for f.
|
|
235 |
Konuşma Dili |
(biri) için çok fazla olmak |
be too many for (someone) f.
|
|
236 |
Konuşma Dili |
(biri için) fazla olmak |
be too much (for somebody) f.
|
|
237 |
Konuşma Dili |
(biri için) sinir bozucu olmak |
be too much (for somebody) f.
|
|
238 |
Konuşma Dili |
(biri için) zor olmak |
be too much (for somebody) f.
|
|
239 |
Konuşma Dili |
(biri için) dayanılmaz/katlanılmaz olmak |
be too much (for somebody) f.
|
|
240 |
Konuşma Dili |
(biri için) kabul/tahammül edilemez olmak |
be too much (for somebody) f.
|
|
241 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak |
be past it [uk] f.
|
|
242 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak |
be past it [uk] f.
|
|
243 |
Konuşma Dili |
için musallat olmak |
devil for f.
|
|
244 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yeterli olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
245 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için makul olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
246 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
247 |
Konuşma Dili |
için iyi/kötü olmak |
do somehow for f.
|
|
248 |
Konuşma Dili |
için uygun olmak/olmamak |
do somehow for f.
|
|
249 |
Konuşma Dili |
(biri) için önemli/değerli olmak |
mean to (one) f.
|
|
250 |
Konuşma Dili |
(biri) için bir anlamı olmak |
mean to (one) f.
|
|
251 |
Konuşma Dili |
daha iyi olmak için |
in order to be better expr.
|
|
252 |
Konuşma Dili |
emin olmak için |
for good measure expr.
|
|
253 |
Konuşma Dili |
iyi niyetli olmak için zalim ol |
be cruel to be kind expr.
|
|
254 |
Konuşma Dili |
kibar olmak için kaba ol |
be cruel to be kind expr.
|
|
255 |
Konuşma Dili |
yasayı bilmiyor olmak onu ihlal etmek için mazeret değildir |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
|
256 |
Konuşma Dili |
(sadece) emin olmak için |
(just) to be safe expr.
|
|
257 |
Konuşma Dili |
olmak için yaratılmış |
meant to be expr.
|
|
Idioms |
|
258 |
Deyim |
iki kişinin arasındaki cinsel çekime engel olmak için yanlarında bulunan kişi |
a fire extinguisher i.
|
|
259 |
Deyim |
seçimde başarılı olmak için saflarını birleştiren iki veya daha fazla siyasetçi |
dream ticket i.
|
|
260 |
Deyim |
(biri için) değerli olmak |
mean something f.
|
|
261 |
Deyim |
zengin olmak için bir yol bulmak |
strike a lead f.
|
|
262 |
Deyim |
(belli bir zaman dilimi için) buralarda olmak |
be around f.
|
|
263 |
Deyim |
biri için çok kıymetli olmak |
be the world to (one) f.
|
|
264 |
Deyim |
biri için çok kıymetli olmak |
be all the world to somebody f.
|
|
265 |
Deyim |
biri için çok kıymetli olmak |
mean all the world to somebody f.
|
|
266 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak |
be the world to (one) f.
|
|
267 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak |
be/mean (all) the world to somebody f.
|
|
268 |
Deyim |
ayrıldığı için şanslı olmak |
be well out of (something) f.
|
|
269 |
Deyim |
ayrıldığı için şanslı olmak |
be well out of f.
|
|
270 |
Deyim |
kurtulduğu için şanslı olmak |
be well rid of (someone or something) f.
|
|
271 |
Deyim |
kurtulduğu için şanslı olmak |
be well rid of f.
|
|
272 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak |
be the world to (one) f.
|
|
273 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak |
mean the world to (someone) f.
|
|
274 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli/anlamlı olmak |
mean the world to (someone) f.
|
|
275 |
Deyim |
(bir şey için) çok heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
276 |
Deyim |
bir yere gitmek/bir olaya katılmak için çok heyecanlı olmak |
be there with bells on f.
|
|
277 |
Deyim |
bir yere gitmek/bir olaya katılmak için çok istekli olmak |
be there with bells on f.
|
|
278 |
Deyim |
(şirket vb. için) projeden/ihaleden çekilmesine neden olmak |
put (someone or something) out of business f.
|
|
279 |
Deyim |
(şirket vb. için) kapanmasına neden olmak |
put (someone or something) out of business f.
|
|
280 |
Deyim |
(şirket vb. için) işi bırakmasına neden olmak |
put (someone or something) out of business f.
|
|
281 |
Deyim |
(bir hizmetin ya da program için) sona ermek üzere olmak |
be for the chop f.
|
|
282 |
Deyim |
(taksi için) taksimetresi çalışıyor olmak |
be on the clock f.
|
|
283 |
Deyim |
'-nin için doğal bir şey olmak |
come easily to (one) f.
|
|
284 |
Deyim |
'-nin için doğal bir şey olmak |
come easy to (one) f.
|
|
285 |
Deyim |
birisini için deli olmak |
crazy for someone f.
|
|
286 |
Deyim |
birisini için deli olmak |
mad about someone f.
|
|
287 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için helak olmak |
be at pains to do something f.
|
|
288 |
Deyim |
bir şey için çok heyecanlı olmak |
be in a fever about something f.
|
|
289 |
Deyim |
bir şeyi başarmak için gereken niteliklere sahip olmak |
have what it takes f.
|
|
290 |
Deyim |
birisini için deli olmak |
nuts about someone f.
|
|
291 |
Deyim |
bir iş için gerekli yeteneklere/özelliklere sahip olmak |
have something will travel f.
|
|
292 |
Deyim |
iş için aday olmak |
be in line for the job f.
|
|
293 |
Deyim |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
work up a head of steam f.
|
|
294 |
Deyim |
(çok sevilen birisi için) birinin hayatının ışığı olmak |
be the light of somebody's life f.
|
|
295 |
Deyim |
(bir iş için) uygun olmak |
be cut out for f.
|
|
296 |
Deyim |
(yarış vb kazanmak için) avantajlı olmak |
be in pole position f.
|
|
297 |
Deyim |
(bir iş için) gerekli meziyetleri olmak |
have a lot going for one f.
|
|
298 |
Deyim |
(bir şey için) iyi/ciddi bir şansı olmak |
have a fighting chance f.
|
|
299 |
Deyim |
(görev/adaylık için) aklında biri olmak |
have somebody in mind f.
|
|
300 |
Deyim |
(özellikle seks için bir partner) arayışında olmak |
be on the prowl f.
|
|
301 |
Deyim |
(bir görev için) biçilmiş kaftan olmak |
have a lot going for one f.
|
|
302 |
Deyim |
(kadın için) ailenin reisi olmak |
wear the pants (in the family) f.
|
|
303 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough courage up (to do something) f.
|
|
304 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough pluck up (to do something) f.
|
|
305 |
Deyim |
(erkek için) kısır olmak |
be shooting blanks f.
|
|
306 |
Deyim |
(erkek için) kısır olmak |
be firing blanks f.
|
|
307 |
Deyim |
(bir iş için) birine kefil olmak |
put in a good word for someone f.
|
|
308 |
Deyim |
(bir şey için) yeteri kadar iyi olmak |
make the cut f.
|
|
309 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak |
have the gall to do something f.
|
|
310 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) isteksiz olmak |
be loath to do something f.
|
|
311 |
Deyim |
(özellikle bir oyun/maç için) gününde olmak |
hit one's stride f.
|
|
312 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough spunk up (to do something) f.
|
|
313 |
Deyim |
yardımcı olmak için elinden geleni yapmak |
bend over backwards f.
|
|
314 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the courage up (to do something) f.
|
|
315 |
Deyim |
(birisi için) zor olmak |
go hard with f.
|
|
316 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the nerve up (to do something) f.
|
|
317 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough guts up (to do something) f.
|
|
318 |
Deyim |
(bir şey için) şansı olmak |
stand a chance (of doing something) f.
|
|
319 |
Deyim |
(emin olmak için) kitaba bakmak |
look up f.
|
|
320 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the pluck up (to do something) f.
|
|
321 |
Deyim |
(kadın için) ailede sözü geçen olmak |
wear the pants (in the family) f.
|
|
322 |
Deyim |
(biri için) önemi olmak/fark etmek |
make a difference to someone f.
|
|
323 |
Deyim |
(bir şey için) biçilmiş kaftan olmak |
cut out for f.
|
|
324 |
Deyim |
(bir iş için) uygun olmak |
make the cut f.
|
|
325 |
Deyim |
(kadın için) ailenin reisi olmak |
wear the britches f.
|
|
326 |
Deyim |
yardımcı olmak için elinden geleni yapmak |
lean over backwards f.
|
|
327 |
Deyim |
(birisi için) zor olmak |
go hard for f.
|
|
328 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough nerve up (to do something) f.
|
|
329 |
Deyim |
(özellikle bir oyun/maç için) gününde olmak |
reach one's stride f.
|
|
330 |
Deyim |
(kadın için) ailenin reisi olmak |
wear the breeches (in the family) f.
|
|
331 |
Deyim |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
build up a head of steam f.
|
|
332 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the guts up (to do something) f.
|
|
333 |
Deyim |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the spunk up (to do something) f.
|
|
334 |
Deyim |
(görev/adaylık için) aklında biri olmak |
have someone in mind f.
|
|
335 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak |
have the gall to do something f.
|
|
336 |
Deyim |
(birisi için) çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to somebody f.
|
|
337 |
Deyim |
(kadın için) ailede sözü geçen olmak |
wear the breeches (in the family) f.
|
|
338 |
Deyim |
(kadın için) ailede sözü geçen olmak |
wear the britches f.
|
|
339 |
Deyim |
bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak |
have money, time to play with f.
|
|
340 |
Deyim |
bir şey yapmak için elinde bolca para, vakit olmak |
have money, time to play with f.
|
|
341 |
Deyim |
bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak |
have money, time to play with f.
|
|
342 |
Deyim |
yapmak için kullanacak çok parası, vakti olmak |
have money, time to play with f.
|
|
343 |
Deyim |
(birisi/bir şey) için uyanık/tetikte olmak |
have an eye out for (someone or something) f.
|
|
344 |
Deyim |
(birisi/bir şey) için uyanık/tetikte olmak |
have (one's) eye out for (someone or something) f.
|
|
345 |
Deyim |
huzurlu olmak için çalışmak |
do anything for a quiet life f.
|
|
346 |
Deyim |
huzurlu olmak için her şeyi yapmak |
do anything for a quiet life f.
|
|
347 |
Deyim |
bir işi yapmak için en uygun konumda olmak |
have the ball at (one's) feet f.
|
|
348 |
Deyim |
bir işi yapmak için en uygun konumda olmak |
have the ball at (one's) feet f.
|
|
349 |
Deyim |
ünlü birinin yakını olduğu için tanınır olmak |
bathe in reflected glory f.
|
|
350 |
Deyim |
ünlü birinin yakını olduğu için tanınır olmak |
bask in reflected glory f.
|
|
351 |
Deyim |
(biri için) yaşanacak yer olmak |
be (one's) spiritual home f.
|
|
352 |
Deyim |
(bir şey için) birebir olmak/gelmek |
be a recipe for (something) f.
|
|
353 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) çok hevesli olmak |
be falling over (oneself) to (do something) f.
|
|
354 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) dünden hazır olmak |
be falling over (oneself) to (do something) f.
|
|
355 |
Deyim |
(bir şey için) aşırı sevinçli olmak |
be made up about (something) f.
|
|
356 |
Deyim |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up about (something) f.
|
|
357 |
Deyim |
(bir şey için) aşırı sevinçli olmak |
be made up (about/with something) [uk] f.
|
|
358 |
Deyim |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up (about/with something) [uk] f.
|
|
359 |
Deyim |
(bir şey için) aşırı sevinçli olmak |
be made up with (something) [uk] f.
|
|
360 |
Deyim |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up with (something) [uk] f.
|
|
361 |
Deyim |
(biri) için iyi olmak |
do fine for (someone) f.
|
|
362 |
Deyim |
(biri) için uygun olmak |
do fine for (someone) f.
|
|
363 |
Deyim |
(özellikle seks için bir partner) arayışında olmak |
go on the prowl f.
|
|
364 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) için çok/gerçek bir çaba sarf etmek zorunda olmak |
have to go some to (do something) f.
|
|
365 |
Deyim |
(birinin) geleceği için planlanmış bir şeyi olmak |
have something in store (for someone) f.
|
|
366 |
Deyim |
(biri) için olmak |
have (one's) name on it f.
|
|
367 |
Deyim |
bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak |
have a second string to (one's) bow f.
|
|
368 |
Deyim |
bir şeye ulaşmak için başka bir yolu olmak |
have a second string to your bow f.
|
|
369 |
Deyim |
(biri) için çok önemli bir unsur olmak |
weigh heavily with (one) f.
|
|
370 |
Deyim |
(biri) için etkili bir unsur olmak |
weigh heavily with (one) f.
|
|
371 |
Deyim |
bir vaizin uyanış toplantısında günahlarını affettirmek, ıslah olmak veya ruhunu rahatlatmak için hristiyanlığa dönmek/hristiyanlığı kabul etmek |
hit the sawdust trail [us] f.
|
|
372 |
Deyim |
ana akım/ortalama tüketici için cezbedici olmak |
play in peoria f.
|
|
373 |
Deyim |
başarılı olmak için ihtimalleri hesaplarken güvenli ve sistemli bir eylem planı tercih etmek |
play the percentages f.
|
|
374 |
Deyim |
başarılı olmak için ihtimalleri hesaplarken güvenli ve sistemli bir eylem planı tercih etmek |
play the percentage game f.
|
|
375 |
Deyim |
apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak |
hide in plain view f.
|
|
376 |
Deyim |
(biri) için yeni olmak |
come as a revelation (to somebody) f.
|
|
377 |
Deyim |
(biri) için yeni olmak |
be a revelation (to somebody) f.
|
|
378 |
Deyim |
bir iş, ödül için düşünülen kişi olmak |
be in the frame f.
|
|
379 |
Deyim |
bir iş, ödül için düşünülen kişi olmak |
be in the frame f.
|
|
380 |
Deyim |
sırf karşı çıkmış olmak için tartışmak |
be arguing for the sake of arguing f.
|
|
381 |
Deyim |
sırf karşı çıkmış olmak için tartışmak |
be arguing for the sake of argument f.
|
|
382 |
Deyim |
biri/bir şey için iyiye işaret olmak |
augur well for someone or something f.
|
|
383 |
Deyim |
ünlü/başarılı birinin yakını olduğu için tanınır olmak |
bathe in reflected glory f.
|
|
384 |
Deyim |
ünlü/başarılı birinin yakını olduğu için tanınır olmak |
bask in reflected glory f.
|
|
385 |
Deyim |
krikette ilk atışı yapmak için ilk iki vurucudan biri olmak |
open the batting f.
|
|
386 |
Deyim |
(bir şey için/bir şeyi yapmak için) hazır olmak |
be (all) set (for something/to do something) f.
|
|
387 |
Deyim |
(biri) için (tam) biçilmiş kaftan olmak |
be (just) up (one's) street f.
|
|
388 |
Deyim |
(biri) için (tam) biçilmiş kaftan olmak |
be (right) up (one's) street f.
|
|
389 |
Deyim |
senin için (tam) biçilmiş kaftan olmak |
be (right) up your street f.
|
|
390 |
Deyim |
biri için doğru adres olmak |
be somebody's man/woman f.
|
|
391 |
Deyim |
biri için yaşanacak yer olmak |
be somebody's spiritual home f.
|
|
392 |
Deyim |
görmek için heyecan duyulan/heyecanlanılan kimse/şey olmak |
be a sight for sore eyes f.
|
|
393 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kolaylıkla ikna edilebilir olmak |
be a soft touch for (someone or something) f.
|
|
394 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kolay lokma olmak |
be a soft touch for (someone or something) f.
|
|
395 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kolayca kandırılabilir olmak |
be a soft touch for (someone or something) f.
|
|
396 |
Deyim |
için kötü bir örnek olmak |
be an apology for f.
|
|
397 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için helak olmak |
be at (great) pains to do something f.
|
|
398 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötü olmak |
be bad news (for somebody/something) f.
|
|
399 |
Deyim |
(biri/bir şey) için sorun olmak |
be bad news (for somebody/something) f.
|
|
400 |
Deyim |
(biri) için önemli/değerli olmak |
be close to (one's) heart f.
|
|
401 |
Deyim |
biri için önemli/değerli olmak |
be close to somebody's heart f.
|
|
402 |
Deyim |
biri için önemli/değerli olmak |
be near to somebody's heart f.
|
|
403 |
Deyim |
biri için önemli/değerli olmak |
be dear to somebody's heart f.
|
|
404 |
Deyim |
(bir şey) için uygun olmak |
be cut out for (something) f.
|
|
405 |
Deyim |
(bir şey) için biçilmiş kaftan olmak |
be cut out for (something) f.
|
|
406 |
Deyim |
biri/bir şey için uygun olmak |
be cut out for somebody/something f.
|
|
407 |
Deyim |
biri/bir şey için biçilmiş kaftan olmak |
be cut out for somebody/something f.
|
|
408 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için çok hevesli olmak |
be falling over yourself to do something f.
|
|
409 |
Deyim |
iyi bir amaç için olmak |
be for a good cause f.
|
|
410 |
Deyim |
iyi bir amaç için olmak |
be (all) in a good cause f.
|
|
411 |
Deyim |
iyi bir amaç için olmak |
be (all) for a good cause f.
|
|
412 |
Deyim |
şov için olmak |
be for show f.
|
|
413 |
Deyim |
görünüm/görüntü için olmak |
be for show f.
|
|
414 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyi olmak |
be good news (for somebody/something) f.
|
|
415 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyi haber olmak |
be good news (for somebody/something) f.
|
|
416 |
Deyim |
(biri/bir şey) için faydalı/yararlı olmak |
be good news (for somebody/something) f.
|
|
417 |
Deyim |
(biri) için zor olmak |
be hard on (one) f.
|
|
418 |
Deyim |
biri için zor olmak |
be hard on somebody f.
|
|
419 |
Deyim |
(biri) için kötü olmak |
be hell on (one) f.
|
|
420 |
Deyim |
(biri) için yıkıcı olmak |
be hell on (one) f.
|
|
421 |
Deyim |
(biri) için üzücü olmak |
be hell on (one) f.
|
|
422 |
Deyim |
(biri) için acı verici olmak |
be hell on (one) f.
|
|
423 |
Deyim |
(biri) için tatsız olmak |
be hell on (one) f.
|
|
424 |
Deyim |
iyilik için olmak |
be in a good cause f.
|
|
425 |
Deyim |
'-e yardım için olmak |
be in aid of f.
|
|
426 |
Deyim |
'-e destek için olmak |
be in aid of f.
|
|
427 |
Deyim |
için sırada olmak |
be in line for f.
|
|
428 |
Deyim |
için aday olmak |
be in line for f.
|
|
429 |
Deyim |
bir şey için sırada olmak |
be in line for something f.
|
|
430 |
Deyim |
bir şey için aday olmak |
be in line for something f.
|
|
431 |
Deyim |
(biri için) eli kulağında olmak |
be in store (for somebody) f.
|
|
432 |
Deyim |
(biri için) hazırlanmış olmak |
be in store (for somebody) f.
|
|
433 |
Deyim |
(biri için) eli kulağında olmak |
be in store (for one) f.
|
|
434 |
Deyim |
(biri için) hazırlanmış olmak |
be in store (for one) f.
|
|
435 |
Deyim |
oyuna girmek için ısınmak/ısınma alanında olmak |
be in the bullpen f.
|
|
436 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) f.
|
|
437 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) f.
|
|
438 |
Deyim |
(bir şey için) yeterince cesareti olmak |
be man enough (to do something/for something) f.
|
|
439 |
Deyim |
(bir şey için) yeterince cesur olmak |
be man enough (to do something/for something) f.
|
|
440 |
Deyim |
için teşvik edici olmak |
be meat and drink to f.
|
|
441 |
Deyim |
için haz/keyif kaynağı olmak |
be meat and drink to f.
|
|
442 |
Deyim |
(biri) için çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) f.
|
|
443 |
Deyim |
(biri) için çok çekici/cazip bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) f.
|
|
444 |
Deyim |
(biri) için çok eğlenceli/zevkli olmak |
be meat and drink to (someone) f.
|
|
445 |
Deyim |
(biri) için heyecan verici bir haber olmak |
be music to (one's) ears f.
|
|
446 |
Deyim |
(biri) için çok değerli/önemli olmak |
be near to (one's) heart f.
|
|
447 |
Deyim |
biri için çok değerli/önemli olmak |
be close to somebody's heart f.
|
|
448 |
Deyim |
biri için çok değerli/önemli olmak |
be dear to somebody's heart f.
|
|
449 |
Deyim |
biri için çok değerli/önemli olmak |
be near to somebody's heart f.
|
|
450 |
Deyim |
-e/için yeni bir haber/bilgi olmak |
be news to f.
|
|
451 |
Deyim |
birine/biri için yeni bir haber/bilgi olmak |
be news to someone f.
|
|
452 |
Deyim |
(bir şey) için deli olmak |
be nuts about (someone or something) f.
|
|
453 |
Deyim |
(bir şey) için deli olmak |
be nuts about (something) f.
|
|
454 |
Deyim |
(biri) için deli divane olmak |
be nuts about (someone) f.
|
|
455 |
Deyim |
satış için sergilenmekte olmak |
be on show f.
|
|
456 |
Deyim |
için hayal kırıklığı olmak |
be one in the eye for f.
|
|
457 |
Deyim |
(bir şey) için planda olmak |
be slated for (something) f.
|
|
458 |
Deyim |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak |
be treading on eggshells f.
|
|
459 |
Deyim |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak için) çok dikkatli olmak |
be treading on eggshells f.
|
|
460 |
Deyim |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak |
be walking on eggshells f.
|
|
461 |
Deyim |
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak için) çok dikkatli olmak |
be walking on eggshells f.
|
|
462 |
Deyim |
(biri/bir şey) için deli divane olmak, (biri/bir şey) için çok heyecanlı/hevesli olmak |
be wild about (someone or something) f.
|
|
463 |
Deyim |
biri için önemsiz olmak |
mean nothing to somebody f.
|
|
464 |
Deyim |
biri için önemsiz olmak |
be nothing to somebody f.
|
|
465 |
Deyim |
biri için dünyalara bedel/değer olmak |
be the world to somebody f.
|
|
466 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak |
be the world to somebody f.
|
|
467 |
Deyim |
biri için dünyalara bedel/değer olmak |
mean the world to somebody f.
|
|
468 |
Deyim |
biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak |
mean the world to somebody f.
|
|
469 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye işaret olmak |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
470 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye alamet olmak |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
471 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye delalet olmak |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
472 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye işaret olmak |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
473 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye alamet olmak |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
474 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye delalet olmak |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
475 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye işaret olmak |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
476 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye alamet olmak |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
477 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye delalet olmak |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
478 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye işaret olmak |
bode well for (someone or something) f.
|
|
479 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye alamet olmak |
bode well for (someone or something) f.
|
|
480 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye delalet olmak |
bode well for (someone or something) f.
|
|
481 |
Deyim |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
build up/work up a head of steam f.
|
|
482 |
Deyim |
(biri/bir şey) için bir ağırlığı olmak |
carry weight with (someone or something) f.
|
|
483 |
Deyim |
(biri/bir şey) için etkili olmak |
carry weight with (someone or something) f.
|
|
484 |
Deyim |
(biri) için yeni olmak |
come as/be a revelation (to somebody) f.
|
|
485 |
Deyim |
biri için çok kolay/basit olmak |
come easily, naturally to somebody f.
|
|
486 |
Deyim |
biri için doğal bir şey olmak |
come easily, naturally to somebody f.
|
|
487 |
Deyim |
biri için tereyağından kıl çeker gibi olmak |
come easily, naturally to somebody f.
|
|
488 |
Deyim |
için çok kolay/basit olmak |
come easy to f.
|
|
489 |
Deyim |
için doğal bir şey olmak |
come easy to f.
|
|
490 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok kolay olmak |
come naturally (to somebody/something) f.
|
|
491 |
Deyim |
(biri için) bedeli ağır olmak |
cost (one) dear f.
|
|
492 |
Deyim |
(biri için) çok şeye mal olmak |
cost (one) dear f.
|
|
493 |
Deyim |
(biri için) bedeli ağır olmak |
cost (someone) dearly f.
|
|
494 |
Deyim |
(biri için) çok şeye mal olmak |
cost (someone) dearly f.
|
|
495 |
Deyim |
(biri) için gurur kaynağı olmak |
do (one) proud f.
|
|
496 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) rahat olmak |
feel free (to do something) f.
|
|
497 |
Deyim |
(biri için) biçilmiş kaftan olmak |
fit (someone) like a glove f.
|
|
498 |
Deyim |
birisi için biçilmiş kaftan olmak |
be up your street f.
|
|
499 |
Deyim |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get an itch for (something) f.
|
|
500 |
Deyim |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get the itch for (something) f.
|
|