iş birliği - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

iş birliği



"iş birliği" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 9 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
iş birliği collaboration i.
iş birliği cooperation i.
General
iş birliği cooperativeness i.
iş birliği cooperative i.
iş birliği coadjument i.
iş birliği coadjuvancy i.
iş birliği coefficiency i.
Trade/Economic
iş birliği labor union i.
Archaic
iş birliği concourse i.

"iş birliği" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 85 sonuç

Türkçe İngilizce
General
geçici iş birliği yapan ortak bedfellow i.
geçici iş birliği yapan ortak bedfere i.
geçici iş birliği yapan ortak bedphere i.
birkaç doktorun iş birliği içinde hizmet verdiği uygulama şekli clinic i.
iş birliği yapmak collaborate f.
birisiyle iş birliği yapmak play ball with someone f.
iş birliği yolu açmak lubricitate f.
bir yan kesici ile iş birliği yapmak stall f.
iş birliği yapmak isteyen cooperative s.
iş birliği yapan cooperative s.
iş birliği yapan coadjuvant s.
iş birliği yapan concurrent s.
Phrasals
iş birliği yapmak affiliate with f.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği yapmak partner up (with someone or something) f.
iş birliği yapmak partner up f.
biriyle iş birliği yapmak associate with someone f.
ile iş birliği yapmak associate oneself with f.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği yapmak collaborate with (someone or something) f.
(biriyle) gizlice iş birliği yapmak connive with (one) f.
iş birliği yapmak go along f.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği yapmak go along with (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği yapmak involve with (someone or something) f.
iş birliği yapmak join up f.
(biriyle) iş birliği içerisinde çalışmak work with (someone) f.
Phrases
(biriyle) iş birliği içinde in league (with someone) expr.
ile iş birliği içinde in league with expr.
ile iş birliği içinde in cahoots with expr.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği içinde in with (someone or something) expr.
Colloquial
iş birliği içinde in league expr.
Idioms
alışılmadık bir iş birliği strange bedfellows i.
politikacıların bir siyasi hedef veya amaç için muhalif parti veya üyeleriyle birleşmesi veya iş birliği yapması cross the aisle f.
başkasıyla iş birliği yapmak align oneself with f.
iş birliği içine girmek align oneself with f.
ile iş birliği yapmak be in bed with f.
biriyle/bir şeyle iş birliği yapmak (uygunsuz şekilde) be in bed with somebody/something f.
(biriyle) gizlice iş birliği yapmak be in bed with (someone) f.
(biriyle) gizli bir ilişki/iş birliği içinde olmak be in bed with (someone) f.
(biriyle) gizli bir iş birliği içinde olmak be in cahoots (with somebody) f.
iş birliği içinde olmak be shoulder to shoulder f.
(biriyle) iş birliği içinde olmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder (with somebody) f.
iş birliği içinde olmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder f.
alışılmadık bir iş birliği olmak make strange bedfellows f.
alışılmadık bir iş birliği olmak be strange bedfellows f.
(biriyle) iş birliği yapmak join/combine forces (with somebody) f.
(biriyle) iş birliği yapmak join forces (with one) f.
iş birliği yapmak join/combine forces f.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği yapmak make common cause with (someone or something) f.
(biriyle) iş birliği yapmak play ball with (one) f.
(biriyle) gizliden iş birliği yapmak play footsies (with someone) f.
(biriyle) el altından iş birliği yapmak play footsies (with someone) f.
(biriyle) gizliden iş birliği yapmak play footsie (with someone) f.
(biriyle) el altından iş birliği yapmak play footsie (with someone) f.
başkalarıyla iş birliği yapmak konusunda iyi olmak play well with others f.
(biriyle/bir şeyle) yakın iş birliği içerisinde çalışmak work hand and glove with (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) yakın iş birliği içerisinde çalışmak work hand in glove with (someone or something) f.
(biriyle) iş birliği yapan in harness (with somebody) [uk] s.
ile iş birliği içinde involved with s.
(bir şeyle) iş birliği yapan involved with (something) s.
(biriyle) iş birliği içinde hand in glove (with somebody) expr.
(biriyle/bir şeyle) iş birliği içinde hand in glove with (someone or something) expr.
iş birliği içinde in cahoots expr.
(biriyle) iş birliği içinde in cahoots (with someone) expr.
Speaking
iş birliği yapmayı reddedersen if you refuse to cooperate expr.
Politics
avrupa dış sınırlarda operasyonel iş birliği yönetimi ajansı european agency for the management of operational cooperation at the external borders i.
europeaid iş birliği ofisi europeaid cooperation office i.
iş birliği süreci cooperation procedure i.
slovenya iş ve araştırma birliği slovenian business and research association i.
(siyasi iş birliği) eski ittifaka dönme taraftarı reversionist i.
ihracatla ilgili uluslararası bir iş birliği düzenlemesi coassembly i.
avrupa güvenlik ve iş birliği konferansı csce (conference for security and cooperation in europe) i.
iş birliği ile yasallaştırmak logroll f.
menfaate dayalı iş birliği yapmak logroll f.
hint okyanusu'na kıyısı olan 23 ülke arasındaki iş birliği ve yakın ilişkileri destekleyen uluslararası bir kuruluş ionarc (indian ocean national association for regional cooperation) kısalt.
Institutes
iş makinaları distribütörleri ve imalatçıları birliği construction equipment manufacturers and distributors' association i.
iş makineleri distribütörleri ve imalatçıları birliği construction equipment distributors and manufacturers association of turkey i.
iş makinaları distribütörleri ve imalatçıları birliği the association of construction equipment manufacturers and distributors i.
yatırımlar ve kamu özel iş birliği daire başkanlığı department for investments and public private partnership i.
Biology
(kas) diğer organlar ile iş birliği yapan organ synergist i.
Social Sciences
eşcinsellik karşıtı olan ve hristiyan olmayanların şeytanla iş birliği yaptığını savunan aşırı muhafazakar bir topluluk american family association i.
Military
deniz kuvvetleri iş birliği toplantısı naval forces cooperation meeting i.
hava kuvvetleri iş birliği toplantısı air force cooperation meeting i.
kara kuvvetleri iş birliği toplantısı land forces cooperation meeting i.
sivil-askeri iş birliği civil-military cooperation i.
ön cephedeki ordular ile iş birliği yürüten bir gözetleyici forward observer i.
Chess
iki oyuncunun belirli bir hedefe ulaşmak için iş birliği yaptığı yaratıcı problem helpmate i.