ona - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

ona



"ona" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 10 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
ona him zm.
ona her zm.
ona it zm.
General
ona to it zf.
ona therefor zf.
ona he [dialect] [uk] zm.
ona hir zm.
ona mun [dialect] [uk] zm.
Archaic
ona thereto zf.
ona thereunto zf.

"ona" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 427 sonuç

Türkçe İngilizce
General
önceden tahmin edip ona göre davranma anticipation i.
inanılan bir şeyden vazgeçip ona zıt başka bir şeye inanabilme leap of faith i.
bir durumdan öğrenilen becerinin ona benzer başka bir durumda kullanılması carry-over i.
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı hayvan esa (emotional support animal) i.
bir şeyi kısa ve basit bir şekilde ifade etmenin veya ona atıfta bulunmanın yolu shorthand i.
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı kedi/köpek emotional support dog/cat i.
ölçülebilir iki kümeden ilkinin ikincisini kapsadığı durumda ilk kümenin ölçümünün ikincisinden daha az veya ona eşit olması monotonicity i.
annesinin gözdesi olup ona çok benzeyen kız evlat mother's daughter i.
(abd'de) baba adayını kutlayıp ona hediye vermek için düzenlenen parti dadchelor party [us] i.
ilk ona giren yarışmacı runner-up i.
ilk ona giren yarışmacılar runners-up i.
daha önemli bir gazete makalesi ile ilişkili olup genellikle ona ek olarak basılan gazete makalesi follow i.
(abd'de) yerel kiliseye bağlı olup ona ait binaları elinde bulunduran ve papazın maaşını veren kongregasyonalist kurum parish i.
önceden tahmin edip ona göre davranmak anticipate f.
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak face the issue f.
ona buna sormak ask around f.
biriyle samimi olmamak için ona çok mesafeli davranmak keep someone at arm's length f.
biri bağırdığında ona bağırarak karşılık vermek yell back f.
dinleyip ona göre hareket etmek take f.
birini mahcup ederek ona bir şeyi yaptırmak embarrass someone into doing something f.
önceden tahmin edip ona göre davranmak forehold f.
doğu medeniyeti ve ona ait olan oriental s.
bir ulusa ait veya ona özgü olan national s.
hollanda'yla ilgili veya ona ait dutch s.
asya kıtasıyla ilgili veya ona ait asian s.
sözüm ona alleged s.
sözüm ona of a sort s.
çok dillilikle ilgili veya ona ait olan polyglot s.
andora, cebelitarık, portekiz ve ispanya'yı kapsayan yarımadayla ilgili veya ona ait olan iberian s.
benzeyen (ona) related s.
sözüm ona so-called s.
sözüm ona would-be s.
ona eşit olan ten s.
ona ait her s.
ona ait her s.
bir siyasi parti hangi adayı çıkarırsa çıkarsın ona oy veren brass-collar s.
ona özgü hers [obsolete] s.
ona ait hers [obsolete] s.
ona has hers [obsolete] s.
ona ait hir s.
ona ait his s.
ona bağlı his s.
ona özgü his s.
yeni giriş veya çıkış aygıtının eklendiğini tespit edip ona göre uygun kontrol yazılımını otomatik etkinleştirebilen plug and play s.
ona gelince for that matter zf.
ona dayanarak thence zf.
ona rağmen anyhow zf.
ona sebep for that reason zf.
ona yakın bir tarihte thereabouts zf.
ona yakın bir miktarda thereabouts zf.
ona göre accordingly zf.
ona sebep accordingly zf.
ona uyarak thereby zf.
ona kadar thereuntil zf.
sözüm ona supposedly zf.
ona yakın thereabouts zf.
ona karşı against him/her zf.
ona karşı for him/her zf.
ona doğru theretoward zf.
ona dayanarak therefrom zf.
ona dayanarak thereof zf.
ona (katılmıyorum) so zf.
ona (erkek) un [dialect] zm.
ona ait olan şey hern [dialect] zm.
ona ait olan şey his zm.
ki ona which bağ.
ki o/onu/ona whom bağ.
ki ona who bağ.
Phrasals
birisi başladıktan sonra ona katılmak strike in f.
biri şarkı söylerken (ona) enstrüman vb ile eşlik etmek sing along with someone f.
birden ona kadar saymak count out f.
bir şeyi üstlenmek yada ona dahil olmak istemek want in on f.
birinin hakkında ona karşı bir bilgi edinmek get something on someone f.
birinin hakkında ona zarar verecek bir bilgi edinmek get something on someone f.
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek stack up to someone or something f.
birinin eskiden yaptığı bir şeyi ona karşı kullanmak hold something over someone f.
birinin yaşadığı yerin yakınlarına gittiğinde onu aramak/ona haber vermek hunt up f.
Phrases
başına bir şey gelirse/bir yerin kırılırsa ben karışmam (bak ona göre) don't come running to me if you break your leg expr.
ne diyorsunuz ona, işte o what do you call it expr.
bir yarayı iyileştirmek için ona dokunmayı bırakman gerek to heal a wound you must stop touching it expr.
ona de ki tell him that expr.
ona de ki tell her that expr.
her şey ona işaret ediyor five will get you ten expr.
ona şahsen kefilim I personally vouch for him expr.
Proverb
tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset man plans and god laughs f.
bir şeyin yapmaya değer olup olmadığı ona nasıl baktığına bağlıdır whether a thing is worth doing or not really depends on how you look at it
Colloquial
helal sana/ona/onlara bully for you/him/her/them ünl.
sana/ona/onlara helal olsun bully for you/him/her/them ünl.
aferin sana/ona/onlara bully for you/him/her/them ünl.
bravo sana/ona/onlara bully for you/him/her/them ünl.
ona hiç güvenemezsin you can never tell with (someone or something) expr.
aklı/mantığı ona aksini söylese bile against one's better judgment expr.
bu iş ona uygun değil somebody's face doesn't fit expr.
doktor ona yardım edemez doctor can't help him expr.
doktor ona yardım edemez doctor can't help her expr.
kadehimi ona kaldırıyorum here's to him expr.
peki daha sonra ona ne oldu? so what happened to her? expr.
tanrım ona yardım et god help him expr.
işte o, ne diyorsunuz ona what do you call it expr.
hayat ona/bana/sana iyi davrandı life has been good expr.
ona yakın bir şey anything like that expr.
ona benzer bir şey anything like that expr.
ona yakın bir şey something like that expr.
ona benzer bir şey something like that expr.
ona ben karar vereceğim/veririm I'll be the judge of that expr.
ona karışma stay out of it expr.
ona karışma stay out of this expr.
ona ne oldu? what's got into him/her? expr.
ona ne oldu? what's gotten into him/her? expr.
bundan ona ne? what's it to him/her? expr.
ona ne oluyor? what's it to him/her? expr.
ona mı kalmış? what's it to him/her? expr.
Idioms
(araba kazası ya da ona benzer bir yol kenarı hadisesini izlemek için yavaşlayan şoförlerin yarattığı) hıncahınç trafik gapers' block i.
birisi ayrılırken ona güle güle anlamında söylenen söz don't take any wooden nickels i.
birinin güvenini kazanıp ona kazık atma a confidence game i.
birinin yaptığı şeyin aynısını ona yapma a dose of (one's) own medicine i.
genç sevgilisi olan ve ona para yediren zengin ve yaşlı adam a sugar daddy i.
(birinin) yaptığının aynısını ona yaşatma a taste of (one's) own medicine i.
yaptığının aynısını ona yaşatma a taste of own medicine i.
suçu ondan ona atma blame shifting i.
suçu ona buna atma blame shifting i.
birinin yaptığı şeyin aynısını ona yapma dose of one's own medicine i.
ona göre olmak be (one's) scene f.
ona göre olmamak be (not) somebody’s scene f.
tam ona göre olmak be (one's) scene f.
hiç ona göre olmamak be (not) somebody’s scene f.
ona öyle buna böyle konuşmak talk out of both sides of one's mouth f.
bedeni veya karakteri ona müsait olmamak not built that way f.
biriyle işi olmamak/ona bulaşmak istememek not touch someone with a ten-foot pole f.
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek take the hint f.
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek take a hint f.
ona öyle buna böyle konuşmak speak out of both sides of your mouth f.
ona öyle buna böyle konuşmak talk out of both sides of your mouth f.
ona yüksek paye vermek set someone on a pedestal f.
ona göre olmamak be out of one's element f.
ona göre olmamak get out of one's element f.
bir hedef belirleyip ona yönelik hareket etmek hunt where the ducks are f.
bir şeyi birinin yerine yapmaktansa ona nasıl yapacağını öğretmek teach a man to fish f.
birine bir şeyi hazır vermektense ona nasıl yapacağını öğretmek teach a man to fish f.
bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret teach a man to fish f.
ondan ona dolaşmak do the rounds f.
ondan ona aktarılmak do the rounds f.
(birini/bir şeyi) anlayıp ona göre davranmak get (someone or something) taped [uk/australia] f.
nasıl biri/bir şey olduğunu anlayıp ona göre davranmak get (someone or something) taped [uk/australia] f.
(birinin) eski hatalarını/davranışlarını ona karşı kullanmak have a hold over (someone) f.
birinin başarısından/potansiyelinden yararlanmak için ona yakın durmak hitch (one's) wagon to (someone or something) f.
(birinin) hakkında bildiklerini ona karşı kullanmak have a hold on (someone) f.
(birinin) hakkında bildikleriyle ona baskı yapmak have a hold on (someone) f.
(bir şey yapmak bana, ona) uyar be not above (doing something) f.
birinin yaptığının aynısını ona yaparak intikam almak take an eye for an eye f.
ona öyle buna böyle konuşmak be talking out of both sides of (one's) mouth f.
(birini/bir şeyi tanımak için) ona bir şans vermek give (someone or something) a chance f.
birinin/bir şeyin başarısından/potansiyelinden yararlanmak için ona yakın durmak hitch your wagon to someone/something f.
birinin eskiden yaptığı bir şeyi ona karşı kullanmak hold something over someone's head f.
(biriyle) samimi olmamak için ona mesafeli davranmak keep (one) at arm's length f.
ona öyle buna böyle konuşmak speak out of both sides of (one's) mouth f.
ona göre to someone's way of thinking zf.
herkes ona yükleniyor the knives are out [brit] expr.
herkes ona yükleniyor the knives are out (for somebody) expr.
bütün silahlar ona yöneltildi the knives are out [brit] expr.
bütün silahlar ona yöneltildi the knives are out (for somebody) expr.
yalnızca ona ait to call one's own expr.
ona iyi dileklerimi ilet give my best to someone expr.
ona benden selam söyleyin remember me to him expr.
ona iyi dileklerimi ilet all the best to someone expr.
ona rağmen in the teeth of expr.
onun derdi ona yeter have one's plate full expr.
onun derdi ona yeter have a lot/enough on one's plate expr.
sıra ona/size geliyor/sıradaki in the hopper expr.
tüm oklar ona döndü the knives are out for someone expr.
(birinin) yöntemlerini ona karşı kullanarak at (one's) own game expr.
(birinin) kendi taktiklerini ona karşı kullanarak at (one's) own game expr.
(birinin) kendi tekniklerini ona karşı kullanarak at (one's) own game expr.
ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan more sinned against than sinning expr.
ona yapılanlara bakınca yaptıkları pek de suç sayılmayan more sinned against than sinning expr.
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur (one) could sell snow to eskimos expr.
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur (someone) could sell freezers to eskimos expr.
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak sell freezers to eskimos expr.
ona tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.
ona asla bulaşmam/bulaşmazdım I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.
ona bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.
hayat ona/bana/sana iyi davrandı life's been good expr.
(birinin) bilmediği şey ona zarar veremez what (someone) doesn't know can't hurt them expr.
ona bir metre bile yaklaşmaz wouldn't touch it with a bargepole [uk] expr.
ona tırnağının ucuyla bile dokunmaz wouldn't touch it with a bargepole [uk] expr.
ona bir metre bile yaklaşmaz wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.
ona tırnağının ucuyla bile dokunmaz wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.
Speaking
ona iyi bak take (good) care of him/her f.
ona güveniyorum I trust him ünl.
ona güveniyorum I trust her ünl.
artık ona yardım edemem I can't help her anymore expr.
aferin ona good for him expr.
aferin ona good for her expr.
bu ses ona aitti that voice belonged to him expr.
bunu ona sordum I asked him that expr.
bu ses ona aitti it was his voice expr.
bunu ona kim yaptı? who did this to him? expr.
ben de bir ayar çektim ona so I tuned him up expr.
burası ona yaramıyor this place is not good for her expr.
bu sana/ona ders olsun that'll teach (someone) expr.
bana inanmıyorsan ona sor if you don't believe me ask him/her expr.
bunu ona karşı kullanma don't hold this against him expr.
borç verme ona don't lend him any money expr.
ben ona gösteririm I'll make him dance to a different tune expr.
bu ses ona aitti it was her voice expr.
bu, ona göre pek de önemli bir şey sayılmaz this won't weight very heavily with her expr.
dokunma ona don't touch that expr.
eğer ona bir şey olursa if something happens to him expr.
gözünüz gibi bakın ona make sure she's well taken care of expr.
eğer ona bir şey olursa if something happens to her expr.
evet eminim (ona ne şüphe) oh, sure expr.
eğer insanların seni ciddiye almasını istiyorsan ona göre davran if you want people to take you seriously then act accordingly expr.
gözünüz gibi bakın ona make sure he's well taken care of expr.
ona ne şüphe! no wonder expr.
ona selamlarımı söyle say hello to her for me expr.
ona söyledin mi? did you tell her? expr.
ona sevgilerimi söyle! give her my love! expr.
ona saygılarımı ilet all the best to someone expr.
ona yalan söylediğine inanamıyorum I can't believe you lied to her expr.
ona beni aramasını söyle tell him to call me expr.
ona durumu anlatırım I'll tell him what's what expr.
ona bunu kimin yaptığını öğrenmeliyiz we have to find out who did this to her/him expr.
ona göz kulak olmalıydım I should've taken care of her expr.
ona benziyorsun you look like him expr.
ona elimi bile sürmedim I never laid a hand on her expr.
ona kalsa if he had his druthers expr.
ona nasıl güvenebilirsin? how can you trust him? expr.
ona ihtiyacım var I need it expr.
ona bir iyilik yapalım let's do him a favor expr.
ona bir metre bile yaklaşmam I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr.
ona gözün gibi bak keep a good eye on her expr.
ona en ufak bir ilgi duyuyor gibi bir halim mi var? do I look like I have any interest in dating her? expr.
ona ne oldu? what happened to him? expr.
ona ne oldu? what happened to her? expr.
ona neler oluyor? what's happening to her/him? expr.
ona yalan söylediğine inanamıyorum I can't believe you lied to him expr.
ki ona that expr.
ona hiç elimi kaldırmadım I never laid a hand on her expr.
o ses ona aitti it was his voice expr.
ona selamımı söyle say hello to him for me expr.
ona benden selam söyle all the best to someone expr.
ona saygılarımı ilet give my best to someone expr.
ona ne söyledin? what did you tell her? expr.
ona hiç/asla elimi kaldırmadım I never laid a hand on her expr.
ona bir şey olmasına izin verme don't let anything happen to him expr.
ona sırtını göster show him your back expr.
ona bir iyilik yapalım let's do him a favour expr.
ona böyle mi sesleniyorlar? is that what they call him? expr.
ona kendini toparlamasını söyle tell him to get his shit together expr.
özür dilediğimi söyle ona tell him i apologize expr.
ona ihtiyacım var I need her expr.
ona sorarsan as far as he is concerned expr.
ona bir şey olmasına izin verme don't let anything happen to her expr.
ne olmuş ona? what about her? expr.
ona lafım yok but it's true expr.
ona hayatından uzak durmasını söyledi she told him to stay out of her life expr.
ona inanıyor musun? do you believe her? expr.
ona ne yaptın? what did you do to him? expr.
ona, parasını ödemenin bir yolunu bulmalısın you should figure out a way to pay him his money expr.
ona çıkma teklif ettim ve kabul etti I asked her out and she accepted expr.
ne olmuş ona? what about him? expr.
ona bir şey olmasına izin verme don't let anything happen to it expr.
ona ne şüphe that's for sure expr.
ona bir şiir yazdım I wrote her a poem expr.
ona inanıyor musunuz? do you believe her? expr.
ona selam söyle all the best to someone expr.
ona birkaç dakika ver give him a few minutes expr.
ona bir içki daha ver give her/him another drink expr.
ona benim için iyi geceler öpücüğü ver give him a kiss goodnight for me expr.
ona benden selam söyle give my best to someone expr.
ona nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum I don't know how to tell her expr.
ona saygı göstermelisin you need to show him respect expr.
ona sorma fırsatım olmadı I didn't get a chance to ask him expr.
ona kendimle ilgili her şeyi anlattım I told her everything about myself expr.
ona vız gelir he doesn't give a damn expr.
ona benden selam söyle give her my regards expr.
ona iyilik yaptığını sanıyorsun you think you're doing her a favor expr.
ona çıkma teklif ettim o kabul etti I asked her out and she accepted expr.
ona böyle davranamazsın you shouldn't treat her this way expr.
ona adıyla mı hitap ediyorsun? are you on a first name basis with him? expr.
ona nerede olduğunu söyledin mi? did you tell him where he is? expr.
ona selamlarımı söyle say hello to him for me expr.
ona biraz yiyecek ver give him some food expr.
ona birkaç dakika ver give her a few minutes expr.
ona ismiyle mi hitap ediyorsun? are you on a first name basis with him? expr.
ona zerre kadar güvenmiyorum I wouldn't trust as far as I could throw expr.
ona artık yardım edemezsiniz you can't help her anymore expr.
ona güvenemezsin you can't trust him/her expr.
ona hakkını vermelisin çok iyi bir iş çıkardı you've really got to hand it to him he has done a fine job expr.
ona inanmadım I didn't believe her/him expr.
ona selamımı söyle say hello to someone (for me) expr.
ona müstehak it serves him right expr.
ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım I'm gonna make him an offer he can't refuse expr.
ona bir iyilik yapalım let's do her a favour expr.
ona aptal deme don't call him stupid expr.
ona inanıyor musun? do you believe him? expr.
ona benziyorsun you look like her expr.
ona bunu ödeteceğim! I will make him pay for it! expr.
ona bir metre bile yaklaşmam I wouldn't touch him with a barge pole expr.
ona uyumasına yardımcı olacak bir şey verdim I gave her something that will help her sleep expr.
ona yatıştırıcı verdim I gave her a sedative expr.
ona güvenebileceğini biliyorsun you know you can trust him expr.
ona selamımı söyle give him my best expr.
ona benden selam söyle give him my best expr.
ona selamımı söyle give her my best expr.
ona benden selam söyle give her my best expr.
ona selamımı söyle give him my best expr.
ona benden selam söyle give him my best expr.
ona selamımı söyle give her my best expr.
ona benden selam söyle give her my best expr.
ona söylemeye dilim varmıyor I couldn't bring myself to tell him expr.
ona kadar saymak count to ten expr.
ona katlanamıyorum I can't stand her expr.
ona çıkma teklif ettim beni reddetti I asked her out and she refused expr.
ona numaranı veririm I'll give him your number expr.
ona üzgün olduğumu söyle tell him i'm sorry expr.
ona gözün gibi bak keep a good eye on him expr.
o ses ona aitti that voice belonged to him expr.
ona selam söyle give my best to someone expr.
ona benden bahsetme don't tell him about me expr.
ona sorma fırsatım olmadı I didn't get a chance to ask her expr.
ona selamımı söyle say hello to her for me expr.
ona ihtiyacım var I need him expr.
ona kalırsa as far as he is concerned expr.
ona inanıyor musunuz? do you believe him? expr.
ona zerre kadar güvenmiyorum I wouldn't trust him/her as far as I could throw him/her expr.
ona numaranı vereceğim I'll give him your number expr.
kapasitesi ona yetmez it's not within her capacity expr.
ona benden selam söyleyin say hello to her for me expr.
ona ne olduğunu biliyorum I know what happened to him expr.
ona gününü göstereceğim! I will make him pay for it! expr.
ona ne söyleyeceksin? what are you going to tell her? expr.
ona çıkma teklif ettim beni reddetti I asked her out and she rejected expr.
ona ne olduğunu bilmemiz lazım we need to know what happened to her expr.
ona yakın kaynaklar sources close to him/her expr.
ona yalan söylemeye devam edemem I can't keep lying to her expr.
o ses ona aitti it was her voice expr.
ona bundan bahsettim I mentioned that to her expr.
ona ne şüphe I'll tell you that expr.
ona bir iyilik yapalım let's do her a favor expr.
ona ne söyleyeceksin? what are you going to tell him? expr.
ona ne olduğunu bilmemiz gerekiyor we need to know what happened to her expr.
ona ne söyledin? what did you tell him? expr.
ona benden selam söyle say hello to her for me expr.
ona benden selam söyle say hello to him for me expr.
ona numaramı verme do not give him my number expr.
ona benden selam söyle say hello to someone (for me) expr.
ona elimi bile kaldırmadım I never laid a hand on her expr.
ona kendini özel hissettirin make her feel special expr.
ona güvenmemeni söylemiştim I told you not to trust her expr.
ona sırtını göster show her your back expr.
ona böyle diyorlar that's what they call him expr.
ona kadar say count to ten expr.
ona benden bahsetme don't tell her about me expr.
ona benden selam söyleyin say hello to him for me expr.
ona selam söyle say hello to someone (for me) expr.
ona katlanamıyorum I can't stand him expr.
sen ona aldırma don't listen to her expr.
sıra ona gelmişti it was his turn expr.
saat ona yaklaşıyor it's getting on for ten expr.
sanırım ona yardımcı olabilirim I think I can help her expr.
tanrım ona yardım et heaven help him expr.
telefonda ona ne söyledin? what did you say to him on the phone? expr.
yürüyüşün ona benziyor you resemble her in the way you walk expr.
ona tahammül edemiyorum I can't stand him expr.
ona dayanamıyorum I can't stand him expr.
ona tahammül edemiyorum I can't stand the sight/sound of him expr.
ona dayanamıyorum I can't stand the sight/sound of him expr.
ona katlanamıyor I can't stand the sight/sound of him expr.
başarı sana gelmez, sen ona gidersin success doesn't come to you, you go to it expr.
ona benim kadar güvendin mi? did you trust him as much as I did? expr.
ona benim kadar güvendin mi? did you trust her as much as I did? expr.
ona katlanamıyorum I can't stand him expr.
Trade/Economic
bir kimsenin belli bir işi kabul etmesi için ona önerilmesi gereken en düşük ücret acceptance wage i.
emre yazılı bir senedin devredilebilirliğini artırmak amacıyla üçüncü bir kimsenin ona imza koyması accommodation endorsement i.
Politics
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem juche sasang i.
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem chuch'e i.
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem joo-cheh i.
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem juche idea i.
hindistan'da mihracenin ona bağlılık sözü veren tebaası için verdiği yemekli şenlik durbar i.
bir kişiyi rakibini eleştirerek ya da ona saldırarak destekleyen negative s.
Advertising
başka bir reklamla aynı sayfada olup ona bitişik olmayan reklam semisolus i.
Technical
bir maddeyi işleyerek ona şekil verme shaping i.
ona tümler tens complement i.
Computer
ona tümler tens complement i.
Informatics
ona tümler ten's complement i.
Automotive
özellikle dört değerli platin içeren veya ona benzeyen ya da bu tür platine ait platinic s.
Anatomy
birçok balıkta işitsel kapsülün ön tarafında bulunan ve sfenoid kemikle bağlantılı veya ona bitişik olan kemik veya kıkırdak sphenotic i.
Psychology
iyi bir davranışın yapılma olasılığını ona olumsuz etki yapan bir uyarıcıyı ortadan kaldırarak artırma negative reinforcement i.
Math
ona eşit veya ondan büyük tamsayı large integer i.
kare matrisin her bir sırasının ona denk gelen sütun ile değiştirilmesi matrix transposition i.
Physics
(dalda mekaniği teorisinde) hareket eden elektron ve proton gibi bir temel parçacığa eşlik eden ve ona dalga özelliği kazandıran varsayımsal dalgalar dizisi matter waves i.
Chemistry
nitröz asidin hidrokinon üzerindeki etkisiyle üretilen beyaz kristalli madde ile ilgili veya ona ait nitranilic s.
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait tetraboric s.
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait pyroboric s.
dört farklı atomu veya ona bağlı yapısal grubu olan bir karbon atomuna ait veya ilgili asymmetric s.
dört farklı atomu veya ona bağlı yapısal grubu olan bir karbon atomuna ait veya ilgili asymmetrical s.
Biology
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp ona bağlanarak öldüren cd8 reseptörlü t hücresi cd8 cell i.
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp ona bağlanarak öldüren cd8 reseptörlü t hücresi cd8 T cell i.
başka bir antikoru tanıyarak ona bağlanan antikor anti-antibody i.
(hücre) bir organ veya dokuda bulunduğu halde onunla sınırlı veya ona özgü olmayan intersticial s.
Literature
hikayenin temeline etkisi olmayıp ona hareket katan nesne, olay veya karakter macguffin i.
hikayenin temeline etkisi olmayıp ona hareket katan nesne, olay veya karakter mcguffin i.
Linguistics
önceden bahsedilen bir şey ile ona atıfta bulunan zamir arasındaki ilişki anaphoric relation i.
Religious
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme anthropolatry i.
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme worship of man i.
dostların dini derneği'ne mensup kimselerin ruhu aydınlatıp ona rehberlik edeceğine inandıkları kutsal varlık light within i.
dostların dini derneği'ne mensup kimselerin ruhu aydınlatıp ona rehberlik edeceğine inandıkları kutsal varlık christ within i.
dostların dini derneği'ne mensup kimselerin ruhu aydınlatıp ona rehberlik edeceğine inandıkları kutsal varlık inner light i.
tanrı'nın evreni yaratıp daha sonra ona hiçbir müdahalesi bulunmadığı yönündeki inanç deism i.
(yeni ahit'te) hz. isa'nın henüz bebekken mesih olduğunu görüp ona ilahi okumuş dini bütün bir yahudi simeon i.
Geography
akarsuyun ana koldan ayrıldıktan sonra ona dönmeyen dalı distributory i.
Boxing
nakavttan itibaren birden ona kadar sayma count i.
Abbreviation
birleşik devletler hava kuvvetleri'nde bir ana komutanlığa tabi olan ve ona operasyonel birimleri atayan organizasyon türü naf (numbered air force) i.
Reptiles
permiyen ve triyas dönemlerinde güney afrika'da yaşamış, günümüzde soyu tükenmiş olan theriodontia alt grubuyla ilgili veya ona ait theriodont s.
Slang
rakip şampiyondan kaçarken ona hasar verme ve kendine yaklaşmasına engel olma durumu kiting i.
rakip şampiyondan kaçarken ona hasar verme ve kendine yaklaşmasına engel olma durumu kite f.
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak (someone) could sell an icebox to an eskimo expr.
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak (someone) could sell ice to eskimos expr.
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak (someone) could sell sawdust to a lumber mill expr.
ona bulaşma don't mess with her expr.
ona bulaşma don't mess with him expr.
ona bulaşma don't piss on his leg expr.
ona da sana da siktir fuck him and fuck you too expr.
söyle ona alsın işini kıçına soksun tell him he can take his job and shove it up his arse! expr.
sahi ona ne diyorlardı? whatchamacallit expr.
Modern Slang
gey bir erkeğin gey olduğunu gizlemesi için ona bir randevuda eşlik eden kadın a beard i.