|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
önceden tahmin edip ona göre davranma |
anticipation i.
|
|
2 |
Genel |
inanılan bir şeyden vazgeçip ona zıt başka bir şeye inanabilme |
leap of faith i.
|
|
3 |
Genel |
bir durumdan öğrenilen becerinin ona benzer başka bir durumda kullanılması |
carry-over i.
|
|
4 |
Genel |
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı hayvan |
esa (emotional support animal) i.
|
|
5 |
Genel |
bir şeyi kısa ve basit bir şekilde ifade etmenin veya ona atıfta bulunmanın yolu |
shorthand i.
|
|
6 |
Genel |
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı kedi/köpek |
emotional support dog/cat i.
|
|
7 |
Genel |
ölçülebilir iki kümeden ilkinin ikincisini kapsadığı durumda ilk kümenin ölçümünün ikincisinden daha az veya ona eşit olması |
monotonicity i.
|
|
8 |
Genel |
annesinin gözdesi olup ona çok benzeyen kız evlat |
mother's daughter i.
|
|
9 |
Genel |
(abd'de) baba adayını kutlayıp ona hediye vermek için düzenlenen parti |
dadchelor party [us] i.
|
|
10 |
Genel |
ilk ona giren yarışmacı |
runner-up i.
|
|
|
11 |
Genel |
ilk ona giren yarışmacılar |
runners-up i.
|
|
12 |
Genel |
daha önemli bir gazete makalesi ile ilişkili olup genellikle ona ek olarak basılan gazete makalesi |
follow i.
|
|
13 |
Genel |
(abd'de) yerel kiliseye bağlı olup ona ait binaları elinde bulunduran ve papazın maaşını veren kongregasyonalist kurum |
parish i.
|
|
14 |
Genel |
önceden tahmin edip ona göre davranmak |
anticipate f.
|
|
15 |
Genel |
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak |
face the issue f.
|
|
16 |
Genel |
ona buna sormak |
ask around f.
|
|
17 |
Genel |
biriyle samimi olmamak için ona çok mesafeli davranmak |
keep someone at arm's length f.
|
|
18 |
Genel |
biri bağırdığında ona bağırarak karşılık vermek |
yell back f.
|
|
19 |
Genel |
dinleyip ona göre hareket etmek |
take f.
|
|
20 |
Genel |
birini mahcup ederek ona bir şeyi yaptırmak |
embarrass someone into doing something f.
|
|
21 |
Genel |
önceden tahmin edip ona göre davranmak |
forehold f.
|
|
22 |
Genel |
doğu medeniyeti ve ona ait olan |
oriental s.
|
|
23 |
Genel |
bir ulusa ait veya ona özgü olan |
national s.
|
|
24 |
Genel |
hollanda'yla ilgili veya ona ait |
dutch s.
|
|
25 |
Genel |
asya kıtasıyla ilgili veya ona ait |
asian s.
|
|
26 |
Genel |
sözüm ona |
alleged s.
|
|
27 |
Genel |
sözüm ona |
of a sort s.
|
|
28 |
Genel |
çok dillilikle ilgili veya ona ait olan |
polyglot s.
|
|
29 |
Genel |
andora, cebelitarık, portekiz ve ispanya'yı kapsayan yarımadayla ilgili veya ona ait olan |
iberian s.
|
|
30 |
Genel |
benzeyen (ona) |
related s.
|
|
|
31 |
Genel |
sözüm ona |
so-called s.
|
|
32 |
Genel |
sözüm ona |
would-be s.
|
|
33 |
Genel |
ona eşit olan |
ten s.
|
|
34 |
Genel |
ona ait |
her s.
|
|
35 |
Genel |
ona ait |
her s.
|
|
36 |
Genel |
bir siyasi parti hangi adayı çıkarırsa çıkarsın ona oy veren |
brass-collar s.
|
|
37 |
Genel |
ona özgü |
hers [obsolete] s.
|
|
38 |
Genel |
ona ait |
hers [obsolete] s.
|
|
39 |
Genel |
ona has |
hers [obsolete] s.
|
|
40 |
Genel |
ona ait |
hir s.
|
|
41 |
Genel |
ona ait |
his s.
|
|
42 |
Genel |
ona bağlı |
his s.
|
|
43 |
Genel |
ona özgü |
his s.
|
|
44 |
Genel |
yeni giriş veya çıkış aygıtının eklendiğini tespit edip ona göre uygun kontrol yazılımını otomatik etkinleştirebilen |
plug and play s.
|
|
45 |
Genel |
ona gelince |
for that matter zf.
|
|
46 |
Genel |
ona dayanarak |
thence zf.
|
|
47 |
Genel |
ona rağmen |
anyhow zf.
|
|
48 |
Genel |
ona sebep |
for that reason zf.
|
|
49 |
Genel |
ona yakın bir tarihte |
thereabouts zf.
|
|
50 |
Genel |
ona yakın bir miktarda |
thereabouts zf.
|
|
51 |
Genel |
ona göre |
accordingly zf.
|
|
52 |
Genel |
ona sebep |
accordingly zf.
|
|
53 |
Genel |
ona uyarak |
thereby zf.
|
|
54 |
Genel |
ona kadar |
thereuntil zf.
|
|
55 |
Genel |
sözüm ona |
supposedly zf.
|
|
56 |
Genel |
ona yakın |
thereabouts zf.
|
|
57 |
Genel |
ona karşı |
against him/her zf.
|
|
58 |
Genel |
ona karşı |
for him/her zf.
|
|
59 |
Genel |
ona doğru |
theretoward zf.
|
|
60 |
Genel |
ona dayanarak |
therefrom zf.
|
|
61 |
Genel |
ona dayanarak |
thereof zf.
|
|
62 |
Genel |
ona (katılmıyorum) |
so zf.
|
|
63 |
Genel |
ona (erkek) |
un [dialect] zm.
|
|
64 |
Genel |
ona ait olan şey |
hern [dialect] zm.
|
|
65 |
Genel |
ona ait olan şey |
his zm.
|
|
66 |
Genel |
ki ona |
which bağ.
|
|
67 |
Genel |
ki o/onu/ona |
whom bağ.
|
|
68 |
Genel |
ki ona |
who bağ.
|
|
Phrasals |
|
69 |
Öbek Fiiller |
birisi başladıktan sonra ona katılmak |
strike in f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
biri şarkı söylerken (ona) enstrüman vb ile eşlik etmek |
sing along with someone f.
|
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
birden ona kadar saymak |
count out f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi üstlenmek yada ona dahil olmak istemek |
want in on f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
birinin hakkında ona karşı bir bilgi edinmek |
get something on someone f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
birinin hakkında ona zarar verecek bir bilgi edinmek |
get something on someone f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek |
stack up to someone or something f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
birinin eskiden yaptığı bir şeyi ona karşı kullanmak |
hold something over someone f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
birinin yaşadığı yerin yakınlarına gittiğinde onu aramak/ona haber vermek |
hunt up f.
|
|
Phrases |
|
78 |
İfadeler |
başına bir şey gelirse/bir yerin kırılırsa ben karışmam (bak ona göre) |
don't come running to me if you break your leg expr.
|
|
79 |
İfadeler |
ne diyorsunuz ona, işte o |
what do you call it expr.
|
|
80 |
İfadeler |
bir yarayı iyileştirmek için ona dokunmayı bırakman gerek |
to heal a wound you must stop touching it expr.
|
|
81 |
İfadeler |
ona de ki |
tell him that expr.
|
|
82 |
İfadeler |
ona de ki |
tell her that expr.
|
|
83 |
İfadeler |
her şey ona işaret ediyor |
five will get you ten expr.
|
|
84 |
İfadeler |
ona şahsen kefilim |
I personally vouch for him expr.
|
|
Proverb |
|
85 |
Atasözü |
tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset |
man plans and god laughs f.
|
|
86 |
Atasözü |
bir şeyin yapmaya değer olup olmadığı ona nasıl baktığına bağlıdır |
whether a thing is worth doing or not really depends on how you look at it
|
|
Colloquial |
|
87 |
Konuşma Dili |
helal sana/ona/onlara |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
88 |
Konuşma Dili |
sana/ona/onlara helal olsun |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
89 |
Konuşma Dili |
aferin sana/ona/onlara |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
90 |
Konuşma Dili |
bravo sana/ona/onlara |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
91 |
Konuşma Dili |
ona hiç güvenemezsin |
you can never tell with (someone or something) expr.
|
|
92 |
Konuşma Dili |
aklı/mantığı ona aksini söylese bile |
against one's better judgment expr.
|
|
93 |
Konuşma Dili |
bu iş ona uygun değil |
somebody's face doesn't fit expr.
|
|
94 |
Konuşma Dili |
doktor ona yardım edemez |
doctor can't help him expr.
|
|
95 |
Konuşma Dili |
doktor ona yardım edemez |
doctor can't help her expr.
|
|
96 |
Konuşma Dili |
kadehimi ona kaldırıyorum |
here's to him expr.
|
|
97 |
Konuşma Dili |
peki daha sonra ona ne oldu? |
so what happened to her? expr.
|
|
98 |
Konuşma Dili |
tanrım ona yardım et |
god help him expr.
|
|
99 |
Konuşma Dili |
işte o, ne diyorsunuz ona |
what do you call it expr.
|
|
100 |
Konuşma Dili |
hayat ona/bana/sana iyi davrandı |
life has been good expr.
|
|
101 |
Konuşma Dili |
ona yakın bir şey |
anything like that expr.
|
|
102 |
Konuşma Dili |
ona benzer bir şey |
anything like that expr.
|
|
103 |
Konuşma Dili |
ona yakın bir şey |
something like that expr.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
ona benzer bir şey |
something like that expr.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
ona ben karar vereceğim/veririm |
I'll be the judge of that expr.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
ona karışma |
stay out of it expr.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
ona karışma |
stay out of this expr.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
ona ne oldu? |
what's got into him/her? expr.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
ona ne oldu? |
what's gotten into him/her? expr.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
bundan ona ne? |
what's it to him/her? expr.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
ona ne oluyor? |
what's it to him/her? expr.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
ona mı kalmış? |
what's it to him/her? expr.
|
|
Idioms |
|
113 |
Deyim |
(araba kazası ya da ona benzer bir yol kenarı hadisesini izlemek için yavaşlayan şoförlerin yarattığı) hıncahınç trafik |
gapers' block i.
|
|
114 |
Deyim |
birisi ayrılırken ona güle güle anlamında söylenen söz |
don't take any wooden nickels i.
|
|
115 |
Deyim |
birinin güvenini kazanıp ona kazık atma |
a confidence game i.
|
|
116 |
Deyim |
birinin yaptığı şeyin aynısını ona yapma |
a dose of (one's) own medicine i.
|
|
117 |
Deyim |
genç sevgilisi olan ve ona para yediren zengin ve yaşlı adam |
a sugar daddy i.
|
|
118 |
Deyim |
(birinin) yaptığının aynısını ona yaşatma |
a taste of (one's) own medicine i.
|
|
119 |
Deyim |
yaptığının aynısını ona yaşatma |
a taste of own medicine i.
|
|
120 |
Deyim |
suçu ondan ona atma |
blame shifting i.
|
|
121 |
Deyim |
suçu ona buna atma |
blame shifting i.
|
|
122 |
Deyim |
birinin yaptığı şeyin aynısını ona yapma |
dose of one's own medicine i.
|
|
123 |
Deyim |
ona göre olmak |
be (one's) scene f.
|
|
124 |
Deyim |
ona göre olmamak |
be (not) somebody’s scene f.
|
|
125 |
Deyim |
tam ona göre olmak |
be (one's) scene f.
|
|
126 |
Deyim |
hiç ona göre olmamak |
be (not) somebody’s scene f.
|
|
127 |
Deyim |
ona öyle buna böyle konuşmak |
talk out of both sides of one's mouth f.
|
|
128 |
Deyim |
bedeni veya karakteri ona müsait olmamak |
not built that way f.
|
|
129 |
Deyim |
biriyle işi olmamak/ona bulaşmak istememek |
not touch someone with a ten-foot pole f.
|
|
130 |
Deyim |
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek |
take the hint f.
|
|
131 |
Deyim |
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek |
take a hint f.
|
|
132 |
Deyim |
ona öyle buna böyle konuşmak |
speak out of both sides of your mouth f.
|
|
133 |
Deyim |
ona öyle buna böyle konuşmak |
talk out of both sides of your mouth f.
|
|
134 |
Deyim |
ona yüksek paye vermek |
set someone on a pedestal f.
|
|
135 |
Deyim |
ona göre olmamak |
be out of one's element f.
|
|
136 |
Deyim |
ona göre olmamak |
get out of one's element f.
|
|
137 |
Deyim |
bir hedef belirleyip ona yönelik hareket etmek |
hunt where the ducks are f.
|
|
138 |
Deyim |
bir şeyi birinin yerine yapmaktansa ona nasıl yapacağını öğretmek |
teach a man to fish f.
|
|
139 |
Deyim |
birine bir şeyi hazır vermektense ona nasıl yapacağını öğretmek |
teach a man to fish f.
|
|
140 |
Deyim |
bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret |
teach a man to fish f.
|
|
141 |
Deyim |
ondan ona dolaşmak |
do the rounds f.
|
|
142 |
Deyim |
ondan ona aktarılmak |
do the rounds f.
|
|
143 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) anlayıp ona göre davranmak |
get (someone or something) taped [uk/australia] f.
|
|
144 |
Deyim |
nasıl biri/bir şey olduğunu anlayıp ona göre davranmak |
get (someone or something) taped [uk/australia] f.
|
|
145 |
Deyim |
(birinin) eski hatalarını/davranışlarını ona karşı kullanmak |
have a hold over (someone) f.
|
|
146 |
Deyim |
birinin başarısından/potansiyelinden yararlanmak için ona yakın durmak |
hitch (one's) wagon to (someone or something) f.
|
|
147 |
Deyim |
(birinin) hakkında bildiklerini ona karşı kullanmak |
have a hold on (someone) f.
|
|
148 |
Deyim |
(birinin) hakkında bildikleriyle ona baskı yapmak |
have a hold on (someone) f.
|
|
149 |
Deyim |
(bir şey yapmak bana, ona) uyar |
be not above (doing something) f.
|
|
150 |
Deyim |
birinin yaptığının aynısını ona yaparak intikam almak |
take an eye for an eye f.
|
|
151 |
Deyim |
ona öyle buna böyle konuşmak |
be talking out of both sides of (one's) mouth f.
|
|
152 |
Deyim |
(birini/bir şeyi tanımak için) ona bir şans vermek |
give (someone or something) a chance f.
|
|
153 |
Deyim |
birinin/bir şeyin başarısından/potansiyelinden yararlanmak için ona yakın durmak |
hitch your wagon to someone/something f.
|
|
154 |
Deyim |
birinin eskiden yaptığı bir şeyi ona karşı kullanmak |
hold something over someone's head f.
|
|
155 |
Deyim |
(biriyle) samimi olmamak için ona mesafeli davranmak |
keep (one) at arm's length f.
|
|
156 |
Deyim |
ona öyle buna böyle konuşmak |
speak out of both sides of (one's) mouth f.
|
|
157 |
Deyim |
ona göre |
to someone's way of thinking zf.
|
|
158 |
Deyim |
herkes ona yükleniyor |
the knives are out [brit] expr.
|
|
159 |
Deyim |
herkes ona yükleniyor |
the knives are out (for somebody) expr.
|
|
160 |
Deyim |
bütün silahlar ona yöneltildi |
the knives are out [brit] expr.
|
|
161 |
Deyim |
bütün silahlar ona yöneltildi |
the knives are out (for somebody) expr.
|
|
162 |
Deyim |
yalnızca ona ait |
to call one's own expr.
|
|
163 |
Deyim |
ona iyi dileklerimi ilet |
give my best to someone expr.
|
|
164 |
Deyim |
ona benden selam söyleyin |
remember me to him expr.
|
|
165 |
Deyim |
ona iyi dileklerimi ilet |
all the best to someone expr.
|
|
166 |
Deyim |
ona rağmen |
in the teeth of expr.
|
|
167 |
Deyim |
onun derdi ona yeter |
have one's plate full expr.
|
|
168 |
Deyim |
onun derdi ona yeter |
have a lot/enough on one's plate expr.
|
|
169 |
Deyim |
sıra ona/size geliyor/sıradaki |
in the hopper expr.
|
|
170 |
Deyim |
tüm oklar ona döndü |
the knives are out for someone expr.
|
|
171 |
Deyim |
(birinin) yöntemlerini ona karşı kullanarak |
at (one's) own game expr.
|
|
172 |
Deyim |
(birinin) kendi taktiklerini ona karşı kullanarak |
at (one's) own game expr.
|
|
173 |
Deyim |
(birinin) kendi tekniklerini ona karşı kullanarak |
at (one's) own game expr.
|
|
174 |
Deyim |
ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan |
more sinned against than sinning expr.
|
|
175 |
Deyim |
ona yapılanlara bakınca yaptıkları pek de suç sayılmayan |
more sinned against than sinning expr.
|
|
176 |
Deyim |
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur |
(one) could sell snow to eskimos expr.
|
|
177 |
Deyim |
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur |
(someone) could sell freezers to eskimos expr.
|
|
178 |
Deyim |
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak |
sell freezers to eskimos expr.
|
|
179 |
Deyim |
ona tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım |
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.
|
|
180 |
Deyim |
ona asla bulaşmam/bulaşmazdım |
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.
|
|
181 |
Deyim |
ona bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım |
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.
|
|
182 |
Deyim |
hayat ona/bana/sana iyi davrandı |
life's been good expr.
|
|
183 |
Deyim |
(birinin) bilmediği şey ona zarar veremez |
what (someone) doesn't know can't hurt them expr.
|
|
184 |
Deyim |
ona bir metre bile yaklaşmaz |
wouldn't touch it with a bargepole [uk] expr.
|
|
185 |
Deyim |
ona tırnağının ucuyla bile dokunmaz |
wouldn't touch it with a bargepole [uk] expr.
|
|
186 |
Deyim |
ona bir metre bile yaklaşmaz |
wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.
|
|
187 |
Deyim |
ona tırnağının ucuyla bile dokunmaz |
wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.
|
|
Speaking |
|
188 |
Konuşma |
ona iyi bak |
take (good) care of him/her f.
|
|
189 |
Konuşma |
ona güveniyorum |
I trust him ünl.
|
|
190 |
Konuşma |
ona güveniyorum |
I trust her ünl.
|
|
191 |
Konuşma |
artık ona yardım edemem |
I can't help her anymore expr.
|
|
192 |
Konuşma |
aferin ona |
good for him expr.
|
|
193 |
Konuşma |
aferin ona |
good for her expr.
|
|
194 |
Konuşma |
bu ses ona aitti |
that voice belonged to him expr.
|
|
195 |
Konuşma |
bunu ona sordum |
I asked him that expr.
|
|
196 |
Konuşma |
bu ses ona aitti |
it was his voice expr.
|
|
197 |
Konuşma |
bunu ona kim yaptı? |
who did this to him? expr.
|
|
198 |
Konuşma |
ben de bir ayar çektim ona |
so I tuned him up expr.
|
|
199 |
Konuşma |
burası ona yaramıyor |
this place is not good for her expr.
|
|
200 |
Konuşma |
bu sana/ona ders olsun |
that'll teach (someone) expr.
|
|
201 |
Konuşma |
bana inanmıyorsan ona sor |
if you don't believe me ask him/her expr.
|
|
202 |
Konuşma |
bunu ona karşı kullanma |
don't hold this against him expr.
|
|
203 |
Konuşma |
borç verme ona |
don't lend him any money expr.
|
|
204 |
Konuşma |
ben ona gösteririm |
I'll make him dance to a different tune expr.
|
|
205 |
Konuşma |
bu ses ona aitti |
it was her voice expr.
|
|
206 |
Konuşma |
bu, ona göre pek de önemli bir şey sayılmaz |
this won't weight very heavily with her expr.
|
|
207 |
Konuşma |
dokunma ona |
don't touch that expr.
|
|
208 |
Konuşma |
eğer ona bir şey olursa |
if something happens to him expr.
|
|
209 |
Konuşma |
gözünüz gibi bakın ona |
make sure she's well taken care of expr.
|
|
210 |
Konuşma |
eğer ona bir şey olursa |
if something happens to her expr.
|
|
211 |
Konuşma |
evet eminim (ona ne şüphe) |
oh, sure expr.
|
|
212 |
Konuşma |
eğer insanların seni ciddiye almasını istiyorsan ona göre davran |
if you want people to take you seriously then act accordingly expr.
|
|
213 |
Konuşma |
gözünüz gibi bakın ona |
make sure he's well taken care of expr.
|
|
214 |
Konuşma |
ona ne şüphe! |
no wonder expr.
|
|
215 |
Konuşma |
ona selamlarımı söyle |
say hello to her for me expr.
|
|
216 |
Konuşma |
ona söyledin mi? |
did you tell her? expr.
|
|
217 |
Konuşma |
ona sevgilerimi söyle! |
give her my love! expr.
|
|
218 |
Konuşma |
ona saygılarımı ilet |
all the best to someone expr.
|
|
219 |
Konuşma |
ona yalan söylediğine inanamıyorum |
I can't believe you lied to her expr.
|
|
220 |
Konuşma |
ona beni aramasını söyle |
tell him to call me expr.
|
|
221 |
Konuşma |
ona durumu anlatırım |
I'll tell him what's what expr.
|
|
222 |
Konuşma |
ona bunu kimin yaptığını öğrenmeliyiz |
we have to find out who did this to her/him expr.
|
|
223 |
Konuşma |
ona göz kulak olmalıydım |
I should've taken care of her expr.
|
|
224 |
Konuşma |
ona benziyorsun |
you look like him expr.
|
|
225 |
Konuşma |
ona elimi bile sürmedim |
I never laid a hand on her expr.
|
|
226 |
Konuşma |
ona kalsa |
if he had his druthers expr.
|
|
227 |
Konuşma |
ona nasıl güvenebilirsin? |
how can you trust him? expr.
|
|
228 |
Konuşma |
ona ihtiyacım var |
I need it expr.
|
|
229 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do him a favor expr.
|
|
230 |
Konuşma |
ona bir metre bile yaklaşmam |
I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr.
|
|
231 |
Konuşma |
ona gözün gibi bak |
keep a good eye on her expr.
|
|
232 |
Konuşma |
ona en ufak bir ilgi duyuyor gibi bir halim mi var? |
do I look like I have any interest in dating her? expr.
|
|
233 |
Konuşma |
ona ne oldu? |
what happened to him? expr.
|
|
234 |
Konuşma |
ona ne oldu? |
what happened to her? expr.
|
|
235 |
Konuşma |
ona neler oluyor? |
what's happening to her/him? expr.
|
|
236 |
Konuşma |
ona yalan söylediğine inanamıyorum |
I can't believe you lied to him expr.
|
|
237 |
Konuşma |
ki ona |
that expr.
|
|
238 |
Konuşma |
ona hiç elimi kaldırmadım |
I never laid a hand on her expr.
|
|
239 |
Konuşma |
o ses ona aitti |
it was his voice expr.
|
|
240 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
say hello to him for me expr.
|
|
241 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
all the best to someone expr.
|
|
242 |
Konuşma |
ona saygılarımı ilet |
give my best to someone expr.
|
|
243 |
Konuşma |
ona ne söyledin? |
what did you tell her? expr.
|
|
244 |
Konuşma |
ona hiç/asla elimi kaldırmadım |
I never laid a hand on her expr.
|
|
245 |
Konuşma |
ona bir şey olmasına izin verme |
don't let anything happen to him expr.
|
|
246 |
Konuşma |
ona sırtını göster |
show him your back expr.
|
|
247 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do him a favour expr.
|
|
248 |
Konuşma |
ona böyle mi sesleniyorlar? |
is that what they call him? expr.
|
|
249 |
Konuşma |
ona kendini toparlamasını söyle |
tell him to get his shit together expr.
|
|
250 |
Konuşma |
özür dilediğimi söyle ona |
tell him i apologize expr.
|
|
251 |
Konuşma |
ona ihtiyacım var |
I need her expr.
|
|
252 |
Konuşma |
ona sorarsan |
as far as he is concerned expr.
|
|
253 |
Konuşma |
ona bir şey olmasına izin verme |
don't let anything happen to her expr.
|
|
254 |
Konuşma |
ne olmuş ona? |
what about her? expr.
|
|
255 |
Konuşma |
ona lafım yok |
but it's true expr.
|
|
256 |
Konuşma |
ona hayatından uzak durmasını söyledi |
she told him to stay out of her life expr.
|
|
257 |
Konuşma |
ona inanıyor musun? |
do you believe her? expr.
|
|
258 |
Konuşma |
ona ne yaptın? |
what did you do to him? expr.
|
|
259 |
Konuşma |
ona, parasını ödemenin bir yolunu bulmalısın |
you should figure out a way to pay him his money expr.
|
|
260 |
Konuşma |
ona çıkma teklif ettim ve kabul etti |
I asked her out and she accepted expr.
|
|
261 |
Konuşma |
ne olmuş ona? |
what about him? expr.
|
|
262 |
Konuşma |
ona bir şey olmasına izin verme |
don't let anything happen to it expr.
|
|
263 |
Konuşma |
ona ne şüphe |
that's for sure expr.
|
|
264 |
Konuşma |
ona bir şiir yazdım |
I wrote her a poem expr.
|
|
265 |
Konuşma |
ona inanıyor musunuz? |
do you believe her? expr.
|
|
266 |
Konuşma |
ona selam söyle |
all the best to someone expr.
|
|
267 |
Konuşma |
ona birkaç dakika ver |
give him a few minutes expr.
|
|
268 |
Konuşma |
ona bir içki daha ver |
give her/him another drink expr.
|
|
269 |
Konuşma |
ona benim için iyi geceler öpücüğü ver |
give him a kiss goodnight for me expr.
|
|
270 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
give my best to someone expr.
|
|
271 |
Konuşma |
ona nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum |
I don't know how to tell her expr.
|
|
272 |
Konuşma |
ona saygı göstermelisin |
you need to show him respect expr.
|
|
273 |
Konuşma |
ona sorma fırsatım olmadı |
I didn't get a chance to ask him expr.
|
|
274 |
Konuşma |
ona kendimle ilgili her şeyi anlattım |
I told her everything about myself expr.
|
|
275 |
Konuşma |
ona vız gelir |
he doesn't give a damn expr.
|
|
276 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
give her my regards expr.
|
|
277 |
Konuşma |
ona iyilik yaptığını sanıyorsun |
you think you're doing her a favor expr.
|
|
278 |
Konuşma |
ona çıkma teklif ettim o kabul etti |
I asked her out and she accepted expr.
|
|
279 |
Konuşma |
ona böyle davranamazsın |
you shouldn't treat her this way expr.
|
|
280 |
Konuşma |
ona adıyla mı hitap ediyorsun? |
are you on a first name basis with him? expr.
|
|
281 |
Konuşma |
ona nerede olduğunu söyledin mi? |
did you tell him where he is? expr.
|
|
282 |
Konuşma |
ona selamlarımı söyle |
say hello to him for me expr.
|
|
283 |
Konuşma |
ona biraz yiyecek ver |
give him some food expr.
|
|
284 |
Konuşma |
ona birkaç dakika ver |
give her a few minutes expr.
|
|
285 |
Konuşma |
ona ismiyle mi hitap ediyorsun? |
are you on a first name basis with him? expr.
|
|
286 |
Konuşma |
ona zerre kadar güvenmiyorum |
I wouldn't trust as far as I could throw expr.
|
|
287 |
Konuşma |
ona artık yardım edemezsiniz |
you can't help her anymore expr.
|
|
288 |
Konuşma |
ona güvenemezsin |
you can't trust him/her expr.
|
|
289 |
Konuşma |
ona hakkını vermelisin çok iyi bir iş çıkardı |
you've really got to hand it to him he has done a fine job expr.
|
|
290 |
Konuşma |
ona inanmadım |
I didn't believe her/him expr.
|
|
291 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
say hello to someone (for me) expr.
|
|
292 |
Konuşma |
ona müstehak |
it serves him right expr.
|
|
293 |
Konuşma |
ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım |
I'm gonna make him an offer he can't refuse expr.
|
|
294 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do her a favour expr.
|
|
295 |
Konuşma |
ona aptal deme |
don't call him stupid expr.
|
|
296 |
Konuşma |
ona inanıyor musun? |
do you believe him? expr.
|
|
297 |
Konuşma |
ona benziyorsun |
you look like her expr.
|
|
298 |
Konuşma |
ona bunu ödeteceğim! |
I will make him pay for it! expr.
|
|
299 |
Konuşma |
ona bir metre bile yaklaşmam |
I wouldn't touch him with a barge pole expr.
|
|
300 |
Konuşma |
ona uyumasına yardımcı olacak bir şey verdim |
I gave her something that will help her sleep expr.
|
|
301 |
Konuşma |
ona yatıştırıcı verdim |
I gave her a sedative expr.
|
|
302 |
Konuşma |
ona güvenebileceğini biliyorsun |
you know you can trust him expr.
|
|
303 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
give him my best expr.
|
|
304 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
give him my best expr.
|
|
305 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
give her my best expr.
|
|
306 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
give her my best expr.
|
|
307 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
give him my best expr.
|
|
308 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
give him my best expr.
|
|
309 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
give her my best expr.
|
|
310 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
give her my best expr.
|
|
311 |
Konuşma |
ona söylemeye dilim varmıyor |
I couldn't bring myself to tell him expr.
|
|
312 |
Konuşma |
ona kadar saymak |
count to ten expr.
|
|
313 |
Konuşma |
ona katlanamıyorum |
I can't stand her expr.
|
|
314 |
Konuşma |
ona çıkma teklif ettim beni reddetti |
I asked her out and she refused expr.
|
|
315 |
Konuşma |
ona numaranı veririm |
I'll give him your number expr.
|
|
316 |
Konuşma |
ona üzgün olduğumu söyle |
tell him i'm sorry expr.
|
|
317 |
Konuşma |
ona gözün gibi bak |
keep a good eye on him expr.
|
|
318 |
Konuşma |
o ses ona aitti |
that voice belonged to him expr.
|
|
319 |
Konuşma |
ona selam söyle |
give my best to someone expr.
|
|
320 |
Konuşma |
ona benden bahsetme |
don't tell him about me expr.
|
|
321 |
Konuşma |
ona sorma fırsatım olmadı |
I didn't get a chance to ask her expr.
|
|
322 |
Konuşma |
ona selamımı söyle |
say hello to her for me expr.
|
|
323 |
Konuşma |
ona ihtiyacım var |
I need him expr.
|
|
324 |
Konuşma |
ona kalırsa |
as far as he is concerned expr.
|
|
325 |
Konuşma |
ona inanıyor musunuz? |
do you believe him? expr.
|
|
326 |
Konuşma |
ona zerre kadar güvenmiyorum |
I wouldn't trust him/her as far as I could throw him/her expr.
|
|
327 |
Konuşma |
ona numaranı vereceğim |
I'll give him your number expr.
|
|
328 |
Konuşma |
kapasitesi ona yetmez |
it's not within her capacity expr.
|
|
329 |
Konuşma |
ona benden selam söyleyin |
say hello to her for me expr.
|
|
330 |
Konuşma |
ona ne olduğunu biliyorum |
I know what happened to him expr.
|
|
331 |
Konuşma |
ona gününü göstereceğim! |
I will make him pay for it! expr.
|
|
332 |
Konuşma |
ona ne söyleyeceksin? |
what are you going to tell her? expr.
|
|
333 |
Konuşma |
ona çıkma teklif ettim beni reddetti |
I asked her out and she rejected expr.
|
|
334 |
Konuşma |
ona ne olduğunu bilmemiz lazım |
we need to know what happened to her expr.
|
|
335 |
Konuşma |
ona yakın kaynaklar |
sources close to him/her expr.
|
|
336 |
Konuşma |
ona yalan söylemeye devam edemem |
I can't keep lying to her expr.
|
|
337 |
Konuşma |
o ses ona aitti |
it was her voice expr.
|
|
338 |
Konuşma |
ona bundan bahsettim |
I mentioned that to her expr.
|
|
339 |
Konuşma |
ona ne şüphe |
I'll tell you that expr.
|
|
340 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do her a favor expr.
|
|
341 |
Konuşma |
ona ne söyleyeceksin? |
what are you going to tell him? expr.
|
|
342 |
Konuşma |
ona ne olduğunu bilmemiz gerekiyor |
we need to know what happened to her expr.
|
|
343 |
Konuşma |
ona ne söyledin? |
what did you tell him? expr.
|
|
344 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
say hello to her for me expr.
|
|
345 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
say hello to him for me expr.
|
|
346 |
Konuşma |
ona numaramı verme |
do not give him my number expr.
|
|
347 |
Konuşma |
ona benden selam söyle |
say hello to someone (for me) expr.
|
|
348 |
Konuşma |
ona elimi bile kaldırmadım |
I never laid a hand on her expr.
|
|
349 |
Konuşma |
ona kendini özel hissettirin |
make her feel special expr.
|
|
350 |
Konuşma |
ona güvenmemeni söylemiştim |
I told you not to trust her expr.
|
|
351 |
Konuşma |
ona sırtını göster |
show her your back expr.
|
|
352 |
Konuşma |
ona böyle diyorlar |
that's what they call him expr.
|
|
353 |
Konuşma |
ona kadar say |
count to ten expr.
|
|
354 |
Konuşma |
ona benden bahsetme |
don't tell her about me expr.
|
|
355 |
Konuşma |
ona benden selam söyleyin |
say hello to him for me expr.
|
|
356 |
Konuşma |
ona selam söyle |
say hello to someone (for me) expr.
|
|
357 |
Konuşma |
ona katlanamıyorum |
I can't stand him expr.
|
|
358 |
Konuşma |
sen ona aldırma |
don't listen to her expr.
|
|
359 |
Konuşma |
sıra ona gelmişti |
it was his turn expr.
|
|
360 |
Konuşma |
saat ona yaklaşıyor |
it's getting on for ten expr.
|
|
361 |
Konuşma |
sanırım ona yardımcı olabilirim |
I think I can help her expr.
|
|
362 |
Konuşma |
tanrım ona yardım et |
heaven help him expr.
|
|
363 |
Konuşma |
telefonda ona ne söyledin? |
what did you say to him on the phone? expr.
|
|
364 |
Konuşma |
yürüyüşün ona benziyor |
you resemble her in the way you walk expr.
|
|
365 |
Konuşma |
ona tahammül edemiyorum |
I can't stand him expr.
|
|
366 |
Konuşma |
ona dayanamıyorum |
I can't stand him expr.
|
|
367 |
Konuşma |
ona tahammül edemiyorum |
I can't stand the sight/sound of him expr.
|
|
368 |
Konuşma |
ona dayanamıyorum |
I can't stand the sight/sound of him expr.
|
|
369 |
Konuşma |
ona katlanamıyor |
I can't stand the sight/sound of him expr.
|
|
370 |
Konuşma |
başarı sana gelmez, sen ona gidersin |
success doesn't come to you, you go to it expr.
|
|
371 |
Konuşma |
ona benim kadar güvendin mi? |
did you trust him as much as I did? expr.
|
|
372 |
Konuşma |
ona benim kadar güvendin mi? |
did you trust her as much as I did? expr.
|
|
373 |
Konuşma |
ona katlanamıyorum |
I can't stand him expr.
|
|
Trade/Economic |
|
374 |
Ticaret/Ekonomi |
bir kimsenin belli bir işi kabul etmesi için ona önerilmesi gereken en düşük ücret |
acceptance wage i.
|
|
375 |
Ticaret/Ekonomi |
emre yazılı bir senedin devredilebilirliğini artırmak amacıyla üçüncü bir kimsenin ona imza koyması |
accommodation endorsement i.
|
|
Politics |
|
376 |
Siyasal |
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem |
juche sasang i.
|
|
377 |
Siyasal |
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem |
chuch'e i.
|
|
378 |
Siyasal |
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem |
joo-cheh i.
|
|
379 |
Siyasal |
kuzey kore'de uygulanan resmi devlet ideolojisi ve ona dayalı olarak oluşturulan politik sistem |
juche idea i.
|
|
380 |
Siyasal |
hindistan'da mihracenin ona bağlılık sözü veren tebaası için verdiği yemekli şenlik |
durbar i.
|
|
381 |
Siyasal |
bir kişiyi rakibini eleştirerek ya da ona saldırarak destekleyen |
negative s.
|
|
Advertising |
|
382 |
Reklam |
başka bir reklamla aynı sayfada olup ona bitişik olmayan reklam |
semisolus i.
|
|
Technical |
|
383 |
Teknik |
bir maddeyi işleyerek ona şekil verme |
shaping i.
|
|
384 |
Teknik |
ona tümler |
tens complement i.
|
|
Computer |
|
385 |
Bilgisayar |
ona tümler |
tens complement i.
|
|
Informatics |
|
386 |
Bilişim |
ona tümler |
ten's complement i.
|
|
Automotive |
|
387 |
Otomotiv |
özellikle dört değerli platin içeren veya ona benzeyen ya da bu tür platine ait |
platinic s.
|
|
Anatomy |
|
388 |
Anatomi |
birçok balıkta işitsel kapsülün ön tarafında bulunan ve sfenoid kemikle bağlantılı veya ona bitişik olan kemik veya kıkırdak |
sphenotic i.
|
|
Psychology |
|
389 |
Psikoloji |
iyi bir davranışın yapılma olasılığını ona olumsuz etki yapan bir uyarıcıyı ortadan kaldırarak artırma |
negative reinforcement i.
|
|
Math |
|
390 |
Matematik |
ona eşit veya ondan büyük tamsayı |
large integer i.
|
|
391 |
Matematik |
kare matrisin her bir sırasının ona denk gelen sütun ile değiştirilmesi |
matrix transposition i.
|
|
Physics |
|
392 |
Fizik |
(dalda mekaniği teorisinde) hareket eden elektron ve proton gibi bir temel parçacığa eşlik eden ve ona dalga özelliği kazandıran varsayımsal dalgalar dizisi |
matter waves i.
|
|
Chemistry |
|
393 |
Kimya |
nitröz asidin hidrokinon üzerindeki etkisiyle üretilen beyaz kristalli madde ile ilgili veya ona ait |
nitranilic s.
|
|
394 |
Kimya |
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait |
tetraboric s.
|
|
395 |
Kimya |
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait |
pyroboric s.
|
|
396 |
Kimya |
dört farklı atomu veya ona bağlı yapısal grubu olan bir karbon atomuna ait veya ilgili |
asymmetric s.
|
|
397 |
Kimya |
dört farklı atomu veya ona bağlı yapısal grubu olan bir karbon atomuna ait veya ilgili |
asymmetrical s.
|
|
Biology |
|
398 |
Biyoloji |
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp ona bağlanarak öldüren cd8 reseptörlü t hücresi |
cd8 cell i.
|
|
399 |
Biyoloji |
virüs bulaşmış hücrenin yüzeyindeki antijenleri tanıyıp ona bağlanarak öldüren cd8 reseptörlü t hücresi |
cd8 T cell i.
|
|
400 |
Biyoloji |
başka bir antikoru tanıyarak ona bağlanan antikor |
anti-antibody i.
|
|
401 |
Biyoloji |
(hücre) bir organ veya dokuda bulunduğu halde onunla sınırlı veya ona özgü olmayan |
intersticial s.
|
|
Literature |
|
402 |
Edebiyat |
hikayenin temeline etkisi olmayıp ona hareket katan nesne, olay veya karakter |
macguffin i.
|
|
403 |
Edebiyat |
hikayenin temeline etkisi olmayıp ona hareket katan nesne, olay veya karakter |
mcguffin i.
|
|
Linguistics |
|
404 |
Dilbilim |
önceden bahsedilen bir şey ile ona atıfta bulunan zamir arasındaki ilişki |
anaphoric relation i.
|
|
Religious |
|
405 |
Dini |
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme |
anthropolatry i.
|
|
406 |
Dini |
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme |
worship of man i.
|
|
407 |
Dini |
dostların dini derneği'ne mensup kimselerin ruhu aydınlatıp ona rehberlik edeceğine inandıkları kutsal varlık |
light within i.
|
|
408 |
Dini |
dostların dini derneği'ne mensup kimselerin ruhu aydınlatıp ona rehberlik edeceğine inandıkları kutsal varlık |
christ within i.
|
|
409 |
Dini |
dostların dini derneği'ne mensup kimselerin ruhu aydınlatıp ona rehberlik edeceğine inandıkları kutsal varlık |
inner light i.
|
|
410 |
Dini |
tanrı'nın evreni yaratıp daha sonra ona hiçbir müdahalesi bulunmadığı yönündeki inanç |
deism i.
|
|
411 |
Dini |
(yeni ahit'te) hz. isa'nın henüz bebekken mesih olduğunu görüp ona ilahi okumuş dini bütün bir yahudi |
simeon i.
|
|
Geography |
|
412 |
Coğrafya |
akarsuyun ana koldan ayrıldıktan sonra ona dönmeyen dalı |
distributory i.
|
|
Boxing |
|
413 |
Boks |
nakavttan itibaren birden ona kadar sayma |
count i.
|
|
Abbreviation |
|
414 |
Kısaltma |
birleşik devletler hava kuvvetleri'nde bir ana komutanlığa tabi olan ve ona operasyonel birimleri atayan organizasyon türü |
naf (numbered air force) i.
|
|
Reptiles |
|
415 |
Sürüngenler |
permiyen ve triyas dönemlerinde güney afrika'da yaşamış, günümüzde soyu tükenmiş olan theriodontia alt grubuyla ilgili veya ona ait |
theriodont s.
|
|
Slang |
|
416 |
Argo |
rakip şampiyondan kaçarken ona hasar verme ve kendine yaklaşmasına engel olma durumu |
kiting i.
|
|
417 |
Argo |
rakip şampiyondan kaçarken ona hasar verme ve kendine yaklaşmasına engel olma durumu |
kite f.
|
|
418 |
Argo |
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak |
(someone) could sell an icebox to an eskimo expr.
|
|
419 |
Argo |
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak |
(someone) could sell ice to eskimos expr.
|
|
420 |
Argo |
bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak |
(someone) could sell sawdust to a lumber mill expr.
|
|
421 |
Argo |
ona bulaşma |
don't mess with her expr.
|
|
422 |
Argo |
ona bulaşma |
don't mess with him expr.
|
|
423 |
Argo |
ona bulaşma |
don't piss on his leg expr.
|
|
424 |
Argo |
ona da sana da siktir |
fuck him and fuck you too expr.
|
|
425 |
Argo |
söyle ona alsın işini kıçına soksun |
tell him he can take his job and shove it up his arse! expr.
|
|
426 |
Argo |
sahi ona ne diyorlardı? |
whatchamacallit expr.
|
|
Modern Slang |
|
427 |
Modern Argo |
gey bir erkeğin gey olduğunu gizlemesi için ona bir randevuda eşlik eden kadın |
a beard i.
|
|