|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
gözü yüksekte olan kişi |
high-flier i.
|
|
2 |
Genel |
oyun, yarış gibi etkinliklerde yüksekte duran bilgi panosu |
telegraph i.
|
|
3 |
Genel |
yüksekte olan şey |
alp i.
|
|
4 |
Genel |
yerden çok yüksekte olma |
height i.
|
|
5 |
Genel |
yüksekte tutmak |
keep something high above f.
|
|
6 |
Genel |
yüksekte tutmak |
hold something high above f.
|
|
7 |
Genel |
yukarıya bakmak (bakılan şey bakan kişiden büyük veya yüksekte) |
stare up f.
|
|
8 |
Genel |
yüksekte uçmak |
fly high f.
|
|
9 |
Genel |
yüksekte uçan |
soaring s.
|
|
10 |
Genel |
çok yüksekte |
sky-high s.
|
|
11 |
Genel |
yüksekte uçan |
winged s.
|
|
12 |
Genel |
yüksekte olan |
overplaced s.
|
|
13 |
Genel |
burnu yüksekte olan |
puffed up s.
|
|
14 |
Genel |
burnu yüksekte olan |
puffed-up s.
|
|
15 |
Genel |
burnu yüksekte olan |
puffy s.
|
|
|
16 |
Genel |
başı yüksekte |
with his head held high zf.
|
|
17 |
Genel |
daha yüksekte |
higher up zf.
|
|
18 |
Genel |
koltuk çok yüksekte |
the seat is too high expr.
|
|
Phrasals |
|
19 |
Öbek Fiiller |
yüksekte bir yere sokmak |
stick up f.
|
|
20 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yukarda/yüksekte bırakmak |
leave something up f.
|
|
21 |
Öbek Fiiller |
yüksekte bir yere hızlıca veya kısa süreliğine çıkmak |
zip up f.
|
|
22 |
Öbek Fiiller |
yüksekte (bir şeye/yere) atmak/fırlatmak |
throw up to (something) f.
|
|
Colloquial |
|
23 |
Konuşma Dili |
kendini olduğundan yüksekte gören kimse |
cleverdick i.
|
|
24 |
Konuşma Dili |
kendi düzeyinden yüksekte birisiyle evlenmek |
marry above f.
|
|
25 |
Konuşma Dili |
burun kanamasına neden olabilecek kadar yüksekte |
nosebleed [usa] s.
|
|
Idioms |
|
26 |
Deyim |
gözü yüksekte olan kişi |
high-flyer i.
|
|
27 |
Deyim |
stadyumda, konser alanında yüksekte kalan ve sahaya/sahneye en uzak bölüm |
nosebleed seat i.
|
|
28 |
Deyim |
kendi düzeyinden yüksekte birisiyle evlenmek |
marry above oneself f.
|
|
29 |
Deyim |
yüksekte kendini rahat hissetmek |
have a head for heights f.
|
|
30 |
Deyim |
yüksekte kendini rahat hissetmek |
have a (good) head for heights f.
|
|
31 |
Deyim |
gözü yüksekte olmamak |
set (one's) sights low f.
|
|
32 |
Deyim |
gözü pek yüksekte olmamak |
set (one's) sights low f.
|
|
33 |
Deyim |
kendini yüksekte gören |
above (oneself) s.
|
|
34 |
Deyim |
kendini yüksekte gören |
above yourself s.
|
|
Speaking |
|
35 |
Konuşma |
yüksekte kal |
stay high expr.
|
|
|
Trade/Economic |
|
36 |
Ticaret/Ekonomi |
yüksekte güvenli çalışma |
safe working at heights i.
|
|
37 |
Ticaret/Ekonomi |
yüksekte çalışan personel |
personnel working aloft i.
|
|
Technical |
|
38 |
Teknik |
yüksekte çalışma |
working at height i.
|
|
39 |
Teknik |
eski gemilerde güverte kavsinin yüksekte olup küpeşte korkuluğunun sona erdiği yer |
drift i.
|
|
Construction |
|
40 |
İnşaat |
bir yapıda en yüksekte bulunan mimari parça |
amortizement i.
|
|
Railway |
|
41 |
Demiryolu |
bir yol veya demiryolu rayının dış kenarının iç kenarından ne kadar yüksekte olduğu |
superelevation i.
|
|
Medical |
|
42 |
Medikal |
koruma, dinlenme, buz, kompres ve yüksekte tutma |
price (protection, rest, ice, compression, and elevation) i.
|
|
Geography |
|
43 |
Coğrafya |
yüksekte yer alan büyükçe ve düz toprak parçası |
plateau i.
|
|
44 |
Coğrafya |
bitişiğindeki bataklıktan daha yüksekte bulunan ağaçlık alan |
hummock [us] i.
|
|
45 |
Coğrafya |
yüksekte yer alan plato |
paramo i.
|
|
Military |
|
46 |
Askeri |
yüksekte infilak |
high airburst i.
|
|
Sport |
|
47 |
Spor |
kompres ve yüksekte tutma |
compression and elevation (rice) i.
|
|
48 |
Spor |
kompres ve yüksekte tutma |
rest i.
|
|
49 |
Spor |
kompres ve yüksekte tutma |
ice i.
|
|
50 |
Spor |
yüksekte tutma ve teşhis |
compression i.
|
|
51 |
Spor |
yüksekte tutma ve teşhis |
ice i.
|
|
52 |
Spor |
yüksekte tutma ve teşhis |
rest i.
|
|
53 |
Spor |
yüksekte tutma ve teşhis |
elevation and diagnosis (riced) i.
|
|
54 |
Spor |
(buz hokeyinde) sopanın omuzdan yüksekte tutulması sonucu gelişen kural ihlali |
sticks i.
|
|
Music |
|
55 |
Müzik |
cümle veya pasajın her seferinde bir adım veya yarım adım daha yüksekte art arda tekrarlandığı bir melodi |
rosalia i.
|
|
Theatre |
|
56 |
Tiyatro |
tiyatroda en yüksekte bulunan, en ucuz fiyatlı koltuklar |
the gods i.
|
|
Archaic |
|
57 |
Eski Kullanım |
yüksekte bulunan konum |
mount i.
|
|
58 |
Eski Kullanım |
yüksekte olan |
overplast s.
|
|
Ornithology |
|
59 |
Kuşbilim |
diğer parmaklara göre yalnızca ucu yere değecek kadar yüksekte olan (kuş arka parmağı) |
insistent s.
|
|
Slang |
|
60 |
Argo |
(havada) daha yüksekte |
upstairs zf.
|
|