Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
Colloquial | ||
Konuşma Dili | yazık! | shame! ünl. |
Idioms | ||
Deyim | yazık! | hard cheese ünl. |
Archaic | ||
Eski Kullanım | yazık! | lackadaisy ünl. |
Eski Kullanım | yazık! | lackaday ünl. |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | yazık | pity i. | ||
It is a pity, but it is the fault of all the political parties on the ground. Yazık ancak bu durum sahadaki tüm siyasi partilerin hatasıdır. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | yazık olmak | be a pity f. | ||
It was a pity that he couldn't come to our party. Partimize gelememesi çok yazık oldu. More Sentences |
||||
Genel | ne yazık ki | unfortunately zf. | ||
Unfortunately, I don't have the time to give a speech. Ne yazık ki konuşma yapacak zamanım yok. More Sentences |
||||
Genel | ne yazık ki | regrettably zf. | ||
Regrettably, the latter consideration is particularly timely at the moment and, I would insist, this is regrettable. Ne yazık ki bu son husus şu anda özellikle günceldir ve ısrarla belirtmek isterim ki bu üzüntü vericidir. More Sentences |
||||
Genel | ne yazık ki | woefully zf. | ||
Let us be honest; Europe's armed forces have a woefully depleted capability. Dürüst olalım; Avrupa'nın silahlı kuvvetleri ne yazık ki tükenmiş bir kapasiteye sahip. More Sentences |
||||
Genel | ne yazık ki | sadly zf. | ||
Sadly, we are far from achieving this. Ne yazık ki bunu başarmaktan çok uzağız. More Sentences |
||||
Genel | yazık | alas ünl. | ||
Alas, we have never been in a position to conclude a partnership and cooperation agreement with Belarus. Ne yazık ki, Belarus ile hiçbir zaman bir ortaklık ve işbirliği anlaşması imzalayacak konumda olmadık. More Sentences |
||||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | yazık | a shame i. | ||
It's a shame that concrete doesn't burn. Ne yazık ki beton yanmaz. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | ne yazık ki | to our regret expr. | ||
To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to. Ne yazık ki oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | yazık | that's a pity expr. | ||
That's a pity. Yazık. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | çok yazık | too bad exclam. | ||
Too bad. Çok yazık. More Sentences |
||||
Speaking | ||||
Konuşma | çok yazık | it's a pity expr. | ||
It's a pity. Çok yazık. More Sentences |
||||
Konuşma | ne yazık! | what a pity! expr. | ||
What a pity so few Members were here, but perhaps more will turn up in the Chamber when word gets around. Ne yazık ki bu kadar az Üye buradaydı, ama belki de haber yayıldığında daha fazlası Meclise gelecektir. More Sentences |
||||
Konuşma | ne yazık | what a bummer expr. | ||
What a bummer. Ne yazık. More Sentences |
||||
Konuşma | ne yazık! | what a shame! expr. | ||
What a shame that Andrea left this early. Andrea'nın bu kadar erken gitmesi ne yazık. More Sentences |
||||
Konuşma | ne yazık | it's a pity expr. | ||
It's a pity that Tom is leaving. Ne yazık ki Tom gidiyor. More Sentences |
||||
Konuşma | yazık olmuş | it's a shame expr. | ||
It's a shame, because I really wanted to play. Yazık oldu, çünkü gerçekten oynamak istiyordum. More Sentences |
||||
Konuşma | yazık | what a pity! expr. | ||
What a pity! Yazık. More Sentences |
||||
Konuşma | yazık | it's a pity expr. | ||
It's a pity. Yazık oldu. More Sentences |
||||
Konuşma | çok yazık | that's a shame expr. | ||
Oh, that's a shame. Ah, çok yazık. More Sentences |
||||
Konuşma | yazık oldu | that's a shame expr. | ||
That's a shame. Yazık oldu. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | yazık | shame i. | ||
Genel | yazık etmek | spoil f. | ||
Genel | yazık etmek | ruin f. | ||
Genel | yazık etmek | shame f. | ||
Genel | yazık olmak | be wasted f. | ||
Genel | ne yazık ki | more's the pity zf. | ||
Genel | ne yazık ki | unhappily zf. | ||
Genel | ne yazık ki | pitiably zf. | ||
Genel | ne yazık! | too bad! ünl. | ||
Genel | yazık | alack ünl. | ||
Genel | yazık | alackaday ünl. | ||
Genel | yazık | ewhow ünl. | ||
Genel | yazık | weyleway ünl. | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | kesip yazık etmek | hack up f. | ||
Phrases | ||||
İfadeler | ama ne yazık ki | but sadly expr. | ||
İfadeler | ne yazık ki | I'm afraid expr. | ||
İfadeler | yazık ki | it is to be regretted that expr. | ||
İfadeler | yazık ki | I am afraid so that expr. | ||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | ne yazık ki | worse luck expr. | ||
Konuşma Dili | yazık ki | more's the pity expr. | ||
Konuşma Dili | yazık sana | you poor thing expr. | ||
Konuşma Dili | ne yazık ki | afraid so expr. | ||
Konuşma Dili | ne yazık ki | afraid so expr. | ||
Konuşma Dili | (bir şey) eksikliğinden dolayı sana yazık | I find your lack of (something) disturbing expr. | ||
Konuşma Dili | ne yazık ki | lord love you [old-fashioned] [us] expr. | ||
Konuşma Dili | çok yazık | that's a pity expr. | ||
Konuşma Dili | ne yazık | that's a pity expr. | ||
Konuşma Dili | ne yazık/tüh (anlamında trombon sesini taklit ederek yapılan ve hayal kırıklığı belirten bir ifade) | womp womp expr. | ||
Konuşma Dili | ne yazık | too bad exclam. | ||
Konuşma Dili | aman ne yazık | too bad, so sad exclam. | ||
Konuşma Dili | yazık olurdu | would be a shame exclam. | ||
Idioms | ||||
Deyim | (bir şeye) yazık etmek | make a dog's dinner (of something) f. | ||
Deyim | yazık olmak | be a crying shame f. | ||
Deyim | vah yazık sana | my heart bleeds for you expr. | ||
Speaking | ||||
Konuşma | çok yazık! | it's a crying shame expr. | ||
Konuşma | çok yazık | it is a pity expr. | ||
Konuşma | çok yazık! | it's a real pity! expr. | ||
Konuşma | ne yazık | what a shame expr. | ||
Konuşma | ne yazık | what a pity expr. | ||
Konuşma | ne yazık | what a pity expr. | ||
Konuşma | ne yazık | it is a pity expr. | ||
Konuşma | ne yazık | that's a shame expr. | ||
Konuşma | pek yazık | that's tough expr. | ||
Konuşma | yazık sana | shame on you expr. | ||
Konuşma | yeteneğine burada yazık oluyor | your talent is wasted here expr. | ||
Konuşma | yazık | it is a pity expr. | ||
Archaic | ||||
Eski Kullanım | yazık | aidos i. | ||
Slang | ||||
Argo | kendine yazık etmek | chuck oneself away f. | ||
Argo | aman ne yazık | tfb (too fucking bad) exclam. |