zamanla - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

zamanla



"zamanla" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 18 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
zamanla in time zf.
General
zamanla in progress of time zf.
zamanla in the process of time zf.
zamanla in the course of time zf.
zamanla by the time of progress zf.
zamanla in process of time zf.
zamanla as the time went by zf.
zamanla in the long run zf.
zamanla in the course of events zf.
zamanla in due course zf.
zamanla over time zf.
zamanla in time zf.
zamanla eventually zf.
zamanla in due course zf.
Phrases
zamanla with the lapse of time expr.
zamanla as time varies expr.
Idioms
zamanla in due course expr.
Computer
zamanla schedule expr.

"zamanla" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 173 sonuç

Türkçe İngilizce
General
zamanla solmuşlık foxiness i.
zamanla sınırlı limited by time i.
zamanla oluşan hasar damage over time i.
zamanla kazanılan nitelik acquirement i.
zamanla kazanılan nitelik acquired characteristic i.
zamanla kazanılan zevk acquired taste i.
zamanla biriken ve hoşa gitmeyen her türlü hurda veya süprüntü cruft i.
doğum oranının ölüm oranına eşit olması sebebiyle bir ırkın zamanla yok olması race suicide i.
bir ırkın zamanla yok olması race suicide i.
zamanla kazanılan nitelik acquired character i.
zamanla daha sevimli hale gelen kimse grower i.
zamanla biriken zararlı etkiler insidiousness i.
zamanla gelenekselleşen davranış kalıpları institutions i.
zamanla yerleşik hale gelen davranış kalıpları institutions i.
(bina) zamanla çökme settlement i.
zamanla büyüyüp bir giysinin ölçülerine uymak grow into f.
zamanla kaybolmak dissolve f.
zamanla yok olmak wear off f.
zamanla yerleşmek establish in time f.
zamanla yarışmak race against time f.
zamanla birinin hoşuna gitmeye başlamak grow on someone f.
zamanla yarışmak against time f.
zamanla öğrenmek learn in time f.
zamanla oluşmak occur in the course of time f.
zamanla oturmak settle in time f.
zamanla gelişmek march forward in time f.
zamanla artmak build up over time f.
zamanla aşınmak wear away f.
zamanla gelişmek wear f.
zamanla ve fark etmeden başka bir şeyin içinde kaybolmak glide f.
zamanla şekil almak ingender f.
(zamanla) unutturmak outlive f.
zamanla harcanmak seep f.
zamanla yok olan worn off s.
zamanla azalan sinking s.
zamanla sınırlı time-limited s.
zamanla ilgili time-related s.
zamanla ilgili temporal s.
zamanla kazanılan acquired s.
hem zamanla hem mekanla ilgili temporospatial s.
hem zamanla hem mekanla ilgili spatiotemporal s.
zamanla ilgili olan temporaneous s.
sonsuzluktan ziyade zamanla ilişkili temporary [obsolete] s.
kullanılarak zayıflamış veya zamanla madden değilmiş (kimyasal çözelti) mellow s.
işlerin kesat olduğu zamanla ilgili off-season s.
trafiğin sıkışık olmadığı zamanla ilgili off-hour s.
eski zamanla ilgili old-time s.
geçmiş zamanla ilgili old-time s.
zamanla bakış açısını değiştiren insinuating s.
geçmişte belirtilen bir zamanla çağdaş olan present s.
zamanla katılaşmış sclerotic s.
zamanla sertleşmiş sclerotic s.
zamanla kayıtsızlaşmış sclerotic s.
zamanla hasar görmüş beat-up s.
sonuçta zamanla in the course of events zf.
zamanla ilişki içinde temporarily zf.
zamanla yarışarak fine zf.
-e kala (zamanla ilgili) to ed.
Phrasals
(bir şeyi) zamanla unutturmak live down f.
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak live something down f.
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek reconcile oneself to something f.
(bir utancı) zamanla unutmak live something down f.
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak live down something f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow upon (someone or something) f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow on (someone or something) f.
zamanla büyüyüp (bir şey) olmak grow into (something) f.
zamanla gelişip (bir şey) olmak grow into (something) f.
zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak grow into (something) f.
bir yeteneği/beceriyi zamanla geliştirmek grow into (something) f.
zamanla (bir şeye) uygun hale gelmek grow into (something) f.
(bir şeyi) zamanla azar azar yapmak hack away at (something) f.
zamanla yok olup gitmek vanish into (something or some place) f.
zamanla azaltmak/küçültmek phase down f.
zamanla beceri kazanmak break in f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow upon (one) f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow on (one) f.
zamanla bitirmek wear out f.
(bir şeyden/bir yerden) zamanla erimek (para, kaynak) trickle out (of something or some place) f.
(bir şeyden/bir yerden) zamanla akıp gitmek (para, kaynak) trickle out (of something or some place) f.
Proverb
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir great oaks from little acorns grow f.
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir tall oaks from little acorns grow f.
zamanla beraber biz de değişiriz times change and we with time
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir great oaks grow from small acorns
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir great oaks from little acorns grow
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir mighty oaks from little acorns grow
her şey zamanla kolaylaşır all things are difficult before they are easy
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar all things are difficult before they are easy
her şey zamanla kolaylaşır all things are difficult before they are easy
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar all things are difficult before they are easy
görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir beware of little expenses; a small leak will sink a great ship
Colloquial
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak grow to (do something) f.
Idioms
zamanla büyüme/gelişme slow burn i.
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması code rot i.
zamanla yarış a race against time i.
zamanla yarış a race against the clock i.
zamanla kazanılan zevk an acquired taste i.
zamanla kazanılan zevk an acquired taste i.
zamanla yıpratmak/aşındırmak put wear (and tear) on something f.
zamanla tanınmak come out in the wash f.
zamanla bilinirlik kazanmak come out in the wash f.
(biriyle) iletişimi zamanla kesilmek lose trace of (someone) f.
zamanla (biriyle) teması yitirmek lose trace of (someone) f.
zamanla yarışmak beat the gun f.
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak grow to do f.
zamanla yıpratmak/aşındırmak put wear on f.
zamanla yarışmak race against the clock f.
zamanla görülecek olmak remain to be seen f.
zamanla görülecek/ortaya çıkacak (only) time will tell expr.
zamanla görülecek/ortaya çıkacak time (alone) will tell expr.
zamanla düzelir it all comes out in the wash expr.
Speaking
beni zamanla tanırsın you will know me in time expr.
tanırsın beni zamanla you will know me in time expr.
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız in time we will know each other better expr.
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız in time, we'll get to know each other better expr.
zamanla görülecek it remains to be seen expr.
Trade/Economic
zamanla sınırlı gemi kiralama sözleşmesi time charter i.
Law
müruru zamanla kazanmak prescribe f.
Technical
hızın zamanla değişim miktarı acceleration i.
motorlardaki silindir çaplarının zamanla aşınma nedeniyle bozulması out-of-roundness i.
motorlardaki silindir çaplarının yuvarlaklığını zamanla kaybetmesi out-of-roundness i.
plastik işleme hattının eriyik ile temas halindeki sıcak ve soğuk metal yüzeylerinde zamanla oluşan birikme plate-out i.
zamanla malzemesini kaybeden anot sacrificial anode i.
zamanla değişen sistem time varying system i.
zamanla değişen parametre modeli time-varying parameter (tvp) model i.
zamanla eskime ageing i.
zamanla değişen time-varying s.
zamanla salınımlı time-released s.
Computer
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması code decay i.
iş zamanla schedule job expr.
işleri zamanla schedule jobs expr.
işi yeniden zamanla reschedule work expr.
yeniden zamanla reschedule expr.
veriyi zamanla schedule data expr.
Informatics
zamanla değişen sistem time-variant system i.
Telecom
zamanla-sıcaklık arasındaki ilişkiyi ölçen regresyon analizi time temperature regression i.
Automotive
zamanla malzemesini kaybeden anot sacrificial anode i.
Medical
sağlığa zamanla etki eden faktörlerin tamamı exposome i.
Psychology
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi gaslighting i.
Pathology
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu atheroma i.
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu plaque i.
Optics
yansıyan zayıf ışığın zamanla artması gleam i.
Math
zamanla değişen gecikme time-varying delay i.
zamanla değişen gecikmeli nonlineer sistem nonlinear system with time-varying delay i.
Physics
halleri zamanla değiştiğinden zaman türevleri içeren diferansiyel denklemlere uygun parçacık dynamical system i.
(atom fiziğinde parçacık) zamanla yörüngeden sapmayan secular s.
Chemistry
zamanla düzensizce değişen tempolabile s.
Zoology
atın kesici dişlerinin taç yüzeyinde bulunan ve zamanla aşınması sebebiyle yaş tahmini yapılmasına imkan veren dar ve derin oyuk mark i.
Botanic
ağaç kabuğunun zamanla mantar tabakası ile kaplanıp yok olan yeşil katmanı mesophloeum i.
Linguistics
ortaçağ'a ait, zamanla iskoç lallans diline dönüşen ingiliz dili lehçesi northern i.
bir şeyin hızla söylenmesinden dolayı zamanla kısalmış hali allegro form i.
bir sözcüğün anlamının veya yaptığı çağrışımının zamanla daha olumlu hale gelmesi melioration i.
yakın geçmiş zamanla çekimlenmiş fiil present perfect i.
Archaeology
organizmaların zamanla nasıl fosilleştiğini inceleyen çalışma dalı taphonomy i.
Religious
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı themistian i.
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı agnoete i.
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı agnoite i.
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı agnoetae i.
Geography
suyun zamanla çekilmesi reliction i.
bölgenin zamanla bayırlarla dolması topographic maturity i.
iklimin nispeten sıcak olduğu bir zamanla ilgili altithermal s.
Geology
nehir deltasının zamanla denize doğru ilerlemesi progradation i.
mineralin yerini zamanla organik maddenin aldığı fosilleşme süreci replacement i.
ardışık stratigrafik tabakalarda bulunan bir dizi fosilde zamanla meydana gelen bir dizi küçük ve ilerleyici değişiklik mutation [dated] i.
Art
zamanla sararmayan nonyellowing s.
Music
başta dinleyiciyi etkilemeyip zamanla hoşa giden müzik parçası grower i.
Cinema
başlangıçta kızgın sert biri görünen zamanla iyi bir kişi olduğu anlaşılan anime karakteri tsundere i.
Latin
müruru zamanla iktisap usucapio i.
Archaic
zamanla aşındıran şey moth i.
zamanla tüketen şey moth i.
zamanla çürüten kimse moth i.
zamanla tüketen kimse moth i.
zamanla aşinalık kazanmak converse f.
Modern Slang
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi ambient abuse i.