|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
zamanla solmuşlık |
foxiness i.
|
|
2 |
Genel |
zamanla sınırlı |
limited by time i.
|
|
|
3 |
Genel |
zamanla oluşan hasar |
damage over time i.
|
|
4 |
Genel |
zamanla kazanılan nitelik |
acquirement i.
|
|
5 |
Genel |
zamanla kazanılan nitelik |
acquired characteristic i.
|
|
6 |
Genel |
zamanla kazanılan zevk |
acquired taste i.
|
|
7 |
Genel |
zamanla biriken ve hoşa gitmeyen her türlü hurda veya süprüntü |
cruft i.
|
|
8 |
Genel |
doğum oranının ölüm oranına eşit olması sebebiyle bir ırkın zamanla yok olması |
race suicide i.
|
|
9 |
Genel |
bir ırkın zamanla yok olması |
race suicide i.
|
|
10 |
Genel |
zamanla kazanılan nitelik |
acquired character i.
|
|
11 |
Genel |
zamanla daha sevimli hale gelen kimse |
grower i.
|
|
12 |
Genel |
zamanla biriken zararlı etkiler |
insidiousness i.
|
|
13 |
Genel |
zamanla gelenekselleşen davranış kalıpları |
institutions i.
|
|
14 |
Genel |
zamanla yerleşik hale gelen davranış kalıpları |
institutions i.
|
|
15 |
Genel |
(bina) zamanla çökme |
settlement i.
|
|
16 |
Genel |
zamanla büyüyüp bir giysinin ölçülerine uymak |
grow into f.
|
|
17 |
Genel |
zamanla kaybolmak |
dissolve f.
|
|
18 |
Genel |
zamanla yok olmak |
wear off f.
|
|
19 |
Genel |
zamanla yerleşmek |
establish in time f.
|
|
20 |
Genel |
zamanla yarışmak |
race against time f.
|
|
21 |
Genel |
zamanla birinin hoşuna gitmeye başlamak |
grow on someone f.
|
|
22 |
Genel |
zamanla yarışmak |
against time f.
|
|
|
23 |
Genel |
zamanla öğrenmek |
learn in time f.
|
|
24 |
Genel |
zamanla oluşmak |
occur in the course of time f.
|
|
25 |
Genel |
zamanla oturmak |
settle in time f.
|
|
26 |
Genel |
zamanla gelişmek |
march forward in time f.
|
|
27 |
Genel |
zamanla artmak |
build up over time f.
|
|
28 |
Genel |
zamanla aşınmak |
wear away f.
|
|
29 |
Genel |
zamanla gelişmek |
wear f.
|
|
30 |
Genel |
zamanla ve fark etmeden başka bir şeyin içinde kaybolmak |
glide f.
|
|
31 |
Genel |
zamanla şekil almak |
ingender f.
|
|
32 |
Genel |
(zamanla) unutturmak |
outlive f.
|
|
33 |
Genel |
zamanla harcanmak |
seep f.
|
|
34 |
Genel |
zamanla yok olan |
worn off s.
|
|
35 |
Genel |
zamanla azalan |
sinking s.
|
|
36 |
Genel |
zamanla sınırlı |
time-limited s.
|
|
37 |
Genel |
zamanla ilgili |
time-related s.
|
|
38 |
Genel |
zamanla ilgili |
temporal s.
|
|
39 |
Genel |
zamanla kazanılan |
acquired s.
|
|
40 |
Genel |
hem zamanla hem mekanla ilgili |
temporospatial s.
|
|
41 |
Genel |
hem zamanla hem mekanla ilgili |
spatiotemporal s.
|
|
42 |
Genel |
zamanla ilgili olan |
temporaneous s.
|
|
43 |
Genel |
sonsuzluktan ziyade zamanla ilişkili |
temporary [obsolete] s.
|
|
44 |
Genel |
kullanılarak zayıflamış veya zamanla madden değilmiş (kimyasal çözelti) |
mellow s.
|
|
45 |
Genel |
işlerin kesat olduğu zamanla ilgili |
off-season s.
|
|
46 |
Genel |
trafiğin sıkışık olmadığı zamanla ilgili |
off-hour s.
|
|
47 |
Genel |
eski zamanla ilgili |
old-time s.
|
|
48 |
Genel |
geçmiş zamanla ilgili |
old-time s.
|
|
49 |
Genel |
zamanla bakış açısını değiştiren |
insinuating s.
|
|
50 |
Genel |
geçmişte belirtilen bir zamanla çağdaş olan |
present s.
|
|
51 |
Genel |
zamanla katılaşmış |
sclerotic s.
|
|
52 |
Genel |
zamanla sertleşmiş |
sclerotic s.
|
|
53 |
Genel |
zamanla kayıtsızlaşmış |
sclerotic s.
|
|
54 |
Genel |
zamanla hasar görmüş |
beat-up s.
|
|
55 |
Genel |
sonuçta zamanla |
in the course of events zf.
|
|
56 |
Genel |
zamanla ilişki içinde |
temporarily zf.
|
|
57 |
Genel |
zamanla yarışarak |
fine zf.
|
|
58 |
Genel |
-e kala (zamanla ilgili) |
to ed.
|
|
Phrasals |
|
59 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) zamanla unutturmak |
live down f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak |
live something down f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek |
reconcile oneself to something f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
(bir utancı) zamanla unutmak |
live something down f.
|
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak |
live down something f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow upon (someone or something) f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow on (someone or something) f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
zamanla büyüyüp (bir şey) olmak |
grow into (something) f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
zamanla gelişip (bir şey) olmak |
grow into (something) f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak |
grow into (something) f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
bir yeteneği/beceriyi zamanla geliştirmek |
grow into (something) f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
zamanla (bir şeye) uygun hale gelmek |
grow into (something) f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) zamanla azar azar yapmak |
hack away at (something) f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
zamanla yok olup gitmek |
vanish into (something or some place) f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
zamanla azaltmak/küçültmek |
phase down f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
zamanla beceri kazanmak |
break in f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow upon (one) f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow on (one) f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
zamanla bitirmek |
wear out f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/bir yerden) zamanla erimek (para, kaynak) |
trickle out (of something or some place) f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden/bir yerden) zamanla akıp gitmek (para, kaynak) |
trickle out (of something or some place) f.
|
|
Proverb |
|
80 |
Atasözü |
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir |
great oaks from little acorns grow f.
|
|
81 |
Atasözü |
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir |
tall oaks from little acorns grow f.
|
|
82 |
Atasözü |
zamanla beraber biz de değişiriz |
times change and we with time
|
|
83 |
Atasözü |
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir |
great oaks grow from small acorns
|
|
84 |
Atasözü |
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir |
great oaks from little acorns grow
|
|
85 |
Atasözü |
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir |
mighty oaks from little acorns grow
|
|
86 |
Atasözü |
her şey zamanla kolaylaşır |
all things are difficult before they are easy
|
|
87 |
Atasözü |
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar |
all things are difficult before they are easy
|
|
88 |
Atasözü |
her şey zamanla kolaylaşır |
all things are difficult before they are easy
|
|
89 |
Atasözü |
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar |
all things are difficult before they are easy
|
|
90 |
Atasözü |
görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir |
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship
|
|
Colloquial |
|
91 |
Konuşma Dili |
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak |
grow to (do something) f.
|
|
Idioms |
|
92 |
Deyim |
zamanla büyüme/gelişme |
slow burn i.
|
|
93 |
Deyim |
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması |
code rot i.
|
|
94 |
Deyim |
zamanla yarış |
a race against time i.
|
|
95 |
Deyim |
zamanla yarış |
a race against the clock i.
|
|
96 |
Deyim |
zamanla kazanılan zevk |
an acquired taste i.
|
|
97 |
Deyim |
zamanla kazanılan zevk |
an acquired taste i.
|
|
98 |
Deyim |
zamanla yıpratmak/aşındırmak |
put wear (and tear) on something f.
|
|
99 |
Deyim |
zamanla tanınmak |
come out in the wash f.
|
|
100 |
Deyim |
zamanla bilinirlik kazanmak |
come out in the wash f.
|
|
101 |
Deyim |
(biriyle) iletişimi zamanla kesilmek |
lose trace of (someone) f.
|
|
102 |
Deyim |
zamanla (biriyle) teması yitirmek |
lose trace of (someone) f.
|
|
103 |
Deyim |
zamanla yarışmak |
beat the gun f.
|
|
104 |
Deyim |
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak |
grow to do f.
|
|
105 |
Deyim |
zamanla yıpratmak/aşındırmak |
put wear on f.
|
|
106 |
Deyim |
zamanla yarışmak |
race against the clock f.
|
|
107 |
Deyim |
zamanla görülecek olmak |
remain to be seen f.
|
|
108 |
Deyim |
zamanla görülecek/ortaya çıkacak |
(only) time will tell expr.
|
|
109 |
Deyim |
zamanla görülecek/ortaya çıkacak |
time (alone) will tell expr.
|
|
110 |
Deyim |
zamanla düzelir |
it all comes out in the wash expr.
|
|
Speaking |
|
111 |
Konuşma |
beni zamanla tanırsın |
you will know me in time expr.
|
|
112 |
Konuşma |
tanırsın beni zamanla |
you will know me in time expr.
|
|
113 |
Konuşma |
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız |
in time we will know each other better expr.
|
|
114 |
Konuşma |
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız |
in time, we'll get to know each other better expr.
|
|
115 |
Konuşma |
zamanla görülecek |
it remains to be seen expr.
|
|
Trade/Economic |
|
116 |
Ticaret/Ekonomi |
zamanla sınırlı gemi kiralama sözleşmesi |
time charter i.
|
|
Law |
|
117 |
Hukuk |
müruru zamanla kazanmak |
prescribe f.
|
|
Technical |
|
118 |
Teknik |
hızın zamanla değişim miktarı |
acceleration i.
|
|
119 |
Teknik |
motorlardaki silindir çaplarının zamanla aşınma nedeniyle bozulması |
out-of-roundness i.
|
|
120 |
Teknik |
motorlardaki silindir çaplarının yuvarlaklığını zamanla kaybetmesi |
out-of-roundness i.
|
|
121 |
Teknik |
plastik işleme hattının eriyik ile temas halindeki sıcak ve soğuk metal yüzeylerinde zamanla oluşan birikme |
plate-out i.
|
|
122 |
Teknik |
zamanla malzemesini kaybeden anot |
sacrificial anode i.
|
|
123 |
Teknik |
zamanla değişen sistem |
time varying system i.
|
|
124 |
Teknik |
zamanla değişen parametre modeli |
time-varying parameter (tvp) model i.
|
|
125 |
Teknik |
zamanla eskime |
ageing i.
|
|
126 |
Teknik |
zamanla değişen |
time-varying s.
|
|
127 |
Teknik |
zamanla salınımlı |
time-released s.
|
|
Computer |
|
128 |
Bilgisayar |
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması |
code decay i.
|
|
129 |
Bilgisayar |
iş zamanla |
schedule job expr.
|
|
130 |
Bilgisayar |
işleri zamanla |
schedule jobs expr.
|
|
131 |
Bilgisayar |
işi yeniden zamanla |
reschedule work expr.
|
|
132 |
Bilgisayar |
yeniden zamanla |
reschedule expr.
|
|
133 |
Bilgisayar |
veriyi zamanla |
schedule data expr.
|
|
Informatics |
|
134 |
Bilişim |
zamanla değişen sistem |
time-variant system i.
|
|
Telecom |
|
135 |
Telekom |
zamanla-sıcaklık arasındaki ilişkiyi ölçen regresyon analizi |
time temperature regression i.
|
|
Automotive |
|
136 |
Otomotiv |
zamanla malzemesini kaybeden anot |
sacrificial anode i.
|
|
Medical |
|
137 |
Medikal |
sağlığa zamanla etki eden faktörlerin tamamı |
exposome i.
|
|
Psychology |
|
138 |
Psikoloji |
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi |
gaslighting i.
|
|
Pathology |
|
139 |
Patoloji |
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu |
atheroma i.
|
|
140 |
Patoloji |
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu |
plaque i.
|
|
Optics |
|
141 |
Optik |
yansıyan zayıf ışığın zamanla artması |
gleam i.
|
|
Math |
|
142 |
Matematik |
zamanla değişen gecikme |
time-varying delay i.
|
|
143 |
Matematik |
zamanla değişen gecikmeli nonlineer sistem |
nonlinear system with time-varying delay i.
|
|
Physics |
|
144 |
Fizik |
halleri zamanla değiştiğinden zaman türevleri içeren diferansiyel denklemlere uygun parçacık |
dynamical system i.
|
|
145 |
Fizik |
(atom fiziğinde parçacık) zamanla yörüngeden sapmayan |
secular s.
|
|
Chemistry |
|
146 |
Kimya |
zamanla düzensizce değişen |
tempolabile s.
|
|
Zoology |
|
147 |
Zooloji |
atın kesici dişlerinin taç yüzeyinde bulunan ve zamanla aşınması sebebiyle yaş tahmini yapılmasına imkan veren dar ve derin oyuk |
mark i.
|
|
Botanic |
|
148 |
Botanik |
ağaç kabuğunun zamanla mantar tabakası ile kaplanıp yok olan yeşil katmanı |
mesophloeum i.
|
|
Linguistics |
|
149 |
Dilbilim |
ortaçağ'a ait, zamanla iskoç lallans diline dönüşen ingiliz dili lehçesi |
northern i.
|
|
150 |
Dilbilim |
bir şeyin hızla söylenmesinden dolayı zamanla kısalmış hali |
allegro form i.
|
|
151 |
Dilbilim |
bir sözcüğün anlamının veya yaptığı çağrışımının zamanla daha olumlu hale gelmesi |
melioration i.
|
|
152 |
Dilbilim |
yakın geçmiş zamanla çekimlenmiş fiil |
present perfect i.
|
|
Archaeology |
|
153 |
Arkeoloji |
organizmaların zamanla nasıl fosilleştiğini inceleyen çalışma dalı |
taphonomy i.
|
|
Religious |
|
154 |
Dini |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
themistian i.
|
|
155 |
Dini |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoete i.
|
|
156 |
Dini |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoite i.
|
|
157 |
Dini |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoetae i.
|
|
Geography |
|
158 |
Coğrafya |
suyun zamanla çekilmesi |
reliction i.
|
|
159 |
Coğrafya |
bölgenin zamanla bayırlarla dolması |
topographic maturity i.
|
|
160 |
Coğrafya |
iklimin nispeten sıcak olduğu bir zamanla ilgili |
altithermal s.
|
|
Geology |
|
161 |
Jeoloji |
nehir deltasının zamanla denize doğru ilerlemesi |
progradation i.
|
|
162 |
Jeoloji |
mineralin yerini zamanla organik maddenin aldığı fosilleşme süreci |
replacement i.
|
|
163 |
Jeoloji |
ardışık stratigrafik tabakalarda bulunan bir dizi fosilde zamanla meydana gelen bir dizi küçük ve ilerleyici değişiklik |
mutation [dated] i.
|
|
Art |
|
164 |
Sanat |
zamanla sararmayan |
nonyellowing s.
|
|
Music |
|
165 |
Müzik |
başta dinleyiciyi etkilemeyip zamanla hoşa giden müzik parçası |
grower i.
|
|
Cinema |
|
166 |
Sinema |
başlangıçta kızgın sert biri görünen zamanla iyi bir kişi olduğu anlaşılan anime karakteri |
tsundere i.
|
|
Latin |
|
167 |
Latince |
müruru zamanla iktisap |
usucapio i.
|
|
Archaic |
|
168 |
Eski Kullanım |
zamanla aşındıran şey |
moth i.
|
|
169 |
Eski Kullanım |
zamanla tüketen şey |
moth i.
|
|
170 |
Eski Kullanım |
zamanla çürüten kimse |
moth i.
|
|
171 |
Eski Kullanım |
zamanla tüketen kimse |
moth i.
|
|
172 |
Eski Kullanım |
zamanla aşinalık kazanmak |
converse f.
|
|
Modern Slang |
|
173 |
Modern Argo |
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi |
ambient abuse i.
|
|