weight - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
weight kilo n.
  • If you keep ignoring your weight, you will have serious problems.
  • Kilonuzu görmezden gelmeye devam ederseniz, ciddi sorunlar yaşarsınız.
  • I thought I'd eat my weight in muffins today.
  • Bugün kilolarca kek yiyeceğimi düşünmüştüm.
  • I thought I'd eat my weight in muffins today.
  • Bugün kilolarca kek yiyeceğimi sanıyordum.
Show More (182)
weight ağırlık n.
  • My weight is 80 kilograms.
  • Ağırlığım 80 kilogram.
  • It was his armors' weight that made him drown.
  • Boğulmasına neden olan şey zırhının ağırlığıydı.
  • On the other hand, they also enable the proper weight to be given to the interests of the consumer.
  • Öte yandan tüketicinin çıkarlarına uygun ağırlığın verilmesini de sağlarlar.
Show More (123)
weight yük n.
  • The heavy weight will hurt you if you try to carry it on your own.
  • Kendi başınıza taşımaya çalışırsanız ağır yük size zarar verecektir.
  • This death and destruction weigh like lead weights on our consciences too.
  • Bu ölüm ve yıkım vicdanlarımızda da kurşun ağırlığında bir yük gibi durmaktadır.
  • Once again the summit has burdened the peoples with the weight of an aggravated anti-grass roots policy.
  • Zirve bir kez daha halklara ağırlaştırılmış bir anti-kök politikasının yükünü yükledi.
Show More (4)
weight önem n.
  • This piece of evidence adds weight to their defense.
  • Bu delil, savunmalarına önem katmaktadır.
  • Her opinions don't carry much weight around here.
  • Onun fikirleri de buralarda pek önem taşımıyor.
  • His opinions don't carry much weight around here.
  • Onun fikirleri buralarda pek önem taşımaz.
Show More (0)
weight sıkıntı n.
  • She feels a great weight due to this divorce.
  • Bu boşanma nedeniyle büyük bir sıkıntı hissediyor.
Show More (-2)
weight sıklet n.
  • I have never lifted a weight this heavy.
  • Hiç bu kadar ağır bir sıklet kaldırmamıştım.
Show More (-2)
weight ağırlık yapmak v.
  • The table cloth is weighted down with glass objects.
  • Masa örtüsüne cam nesnelerle ağırlık yapılmıştır.
Show More (-2)
weight ağır basmak v.
  • His statement was weighted in his favor.
  • İfadesi kendi lehine ağır basmıştır.
Show More (-2)
weight itibar n.
  • His opinions don't carry much weight around here.
  • Onun fikirlerine burada pek itibar edilmez.
Show More (-2)