action - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
action eylem n.
  • As has been said here in several speeches, the targets for action might have been a lot more ambitious.
  • Burada birkaç konuşmada da söylendiği gibi, eylem hedefleri çok daha iddialı olabilirdi.
  • But for this to happen, we need fewer words and more action.
  • Ancak bunun gerçekleşmesi için daha az söze ve daha çok eyleme ihtiyacımız var.
  • The Romanian Government has decided to be judged by action and not by words.
  • Romanya Hükûmeti sözlerle değil eylemlerle yargılanmaya karar vermiştir.
Show More (423)
action hareket n.
  • A low-fiber diet could slow the action of the digestive system.
  • Lif içeriği düşük bir beslenme programı, sindirim sisteminin hareketlerini yavaşlatabilir.
  • I hope the Commission can assure us that action will be taken.
  • Umarım Komisyon harekete geçileceği konusunda bizi temin edebilir.
  • They will narrow only if there is action on the part of the Member States.
  • Ancak Üye Devletlerin harekete geçmesi halinde bu alan daralacaktır.
Show More (148)
action önlem n.
  • Therefore, when there are 25 Member States, we will have to take appropriate action.
  • Bu nedenle, 25 Üye Devlet olduğunda, uygun önlemleri almamız gerekecektir.
  • How serious does it have to get before effective action is taken?
  • Etkili önlemler alınmadan önce durumun ne kadar ciddileşmesi gerekir?
  • If they are not, what action is it taking to penalise them?
  • Eğer değillerse, onları cezalandırmak için ne gibi önlemler alınıyor?
Show More (18)
action faaliyet n.
  • I also strongly support information actions on the common agricultural policy.
  • Ortak tarım politikasına ilişkin bilgilendirme faaliyetlerini de kuvvetle destekliyorum.
  • However, it is worth remembering that our external action goes wider than political dialogue.
  • Bununla birlikte, dış faaliyetlerimizin siyasi diyalogdan daha geniş kapsamlı olduğunu hatırlamakta fayda var.
  • Think of European Union action in Macedonia.
  • Avrupa Birliği'nin Makedonya'daki faaliyetlerini düşünün.
Show More (18)
action aksiyon n.
  • Therefore, I would like to explain the action we have taken.
  • Bu nedenle aldığımız aksiyonu açıklamak istiyorum.
  • The first scene has a lot of action.
  • İlk sahnede çok fazla aksiyon var.
  • Action!
  • Aksiyon!
Show More (13)
action davranış n.
  • I deeply regret the actions of President Chandrika Kumaratunga.
  • Başkan Chandrika Kumaratunga'nın davranışlarından derin üzüntü duyuyorum.
  • President Clinton denied any dishonorable actions.
  • Başkan Clinton onursuz davranışları reddetti.
  • His brave actions are worthy of a medal.
  • Cesur davranışları madalya almaya değer.
Show More (9)
action çalışma n.
  • There is still a need for further action to improve the educational position of women.
  • Kadınların eğitim durumunu iyileştirmek için daha çok çalışma gereği vardır.
  • We are therefore closely monitoring the Commission's action in this area.
  • Bu nedenle Komisyonun bu alandaki çalışmalarını yakından takip ediyoruz.
  • We have tried to defend peace by taking military action.
  • Askeri tedbirler alarak barışı savunmaya çalıştık.
Show More (2)
action işlem n.
  • No action has been taken.
  • Herhangi bir işlem yapılmamıştır.
  • No further action will be taken.
  • Başka bir işlem yapılmayacak.
  • No further action will be taken.
  • Başka bir işlem yapılmayacaktır.
Show More (2)
action n.
  • We saw that the first action to be taken when the tanks entered the refugee camps was to ban the media.
  • Tanklar mülteci kamplarına girdiğinde ilk yapılan işin medyayı yasaklamak olduğunu gördük.
  • I've seen Tom in action.
  • Tom'u başında gördüm.
  • Actions speak louder than words.
  • Söze bakılmaz, işe bakılır.
Show More (1)
action tedbir n.
  • That can mean taking tough military action, as we do from time to time.
  • Bu da, zaman zaman yaptığımız gibi sert askeri tedbirler almak anlamına gelebilir.
  • On the basis of this report, the Council will take any further action it deems necessary.
  • Konsey, bu rapor temelinde gerekli gördüğü her türlü ilave tedbiri alacaktır.
  • On the basis of that assessment, the Commission will take any further action deemed necessary.
  • Bu değerlendirme temelinde Komisyon gerekli gördüğü diğer tedbirleri alacaktır.
Show More (1)
action dava n.
  • I know she has a forceful point relating to the legal standing of this action.
  • Bu davanın yasal statüsü ile ilgili güçlü bir noktaya değindiğini biliyorum.
  • I believe that we will win this action in the Court of Justice.
  • Bu davayı Adalet Divanı'nda kazanacağımıza inanıyorum.
Show More (-1)
action çatışma n.
  • Tom was killed in action.
  • Tom çatışmada öldürüldü.
  • The soldier was killed in action.
  • Asker çatışmada öldürüldü.
Show More (-1)
action olay n.
  • Tom is in the heart of the action.
  • Tom olayın tam göbeğinde.
  • The action took place in a mountain village.
  • Olaylar bir dağ köyünde geçiyordu.
Show More (-1)
action çarpışma n.
  • My grandfather was killed in action during WW2.
  • Büyükbabam 2. Dünya Savaşı'nda çarpışırken öldürülmüş.
Show More (-2)
action yapma n.
  • His boss asked him to justify his recent actions.
  • Patronu ondan son dönemlerde yaptıklarını gerekçelendirmesini istedi.
Show More (-2)
action fiil n.
  • It's easy to misinterpret the actions and intentions of others.
  • Başkalarının niyet ve fiillerini yanlış değerlendirmek çok kolaydır.
Show More (-2)