1 |
bitter |
acı |
adj. |
|
- The bitter cold of Ankara is often mentioned in poems.
- Ankara'nın acı soğuğu şiirlerde sık sık geçer.
- We are now dealing with the bitter consequences of this.
- Şu anda bunun acı sonuçlarıyla karşı karşıyayız.
- Let me say a few bitter words as an Austrian.
- Bir Avusturyalı olarak birkaç acı söz söylememe izin verin.
- The hatred between Sharon and Arafat is bitter and long-standing.
- Sharon ve Arafat arasındaki nefret acı ve uzun süredir devam ediyor.
- These practices bring back some bitter memories.
- Bu uygulamalar bazı acı anıları geri getiriyor.
- Their joyfulness is tempered only by the continuation of the bitter legacy of Saddam.
- Onların sevinci ancak Saddam'ın acı mirasının devam etmesiyle azalır.
- The coffee is too bitter.
- Kahve çok acı.
- The tea is really bitter and doesn't taste good.
- Çay gerçekten acı ve tadı iyi değil.
- This coffee is too bitter.
- Bu kahve çok acı.
- This coffee tastes bitter.
- Bu kahvenin tadı acı.
- Good medicine is bitter.
- İyi ilaç acıdır.
- If you're sick, honey tastes bitter.
- Eğer hastaysan, balın tadı acıdır.
- Good medicine tastes bitter.
- İyi ilacın tadı acı olur.
- Patience is bitter, but its fruit is sweet.
- Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
- The coffee is too bitter for me to drink.
- Kahve içemeyeceğim kadar acı.
- We had many bitter experiences during the war.
- Savaş sırasında pek çok acı deneyimlerimiz oldu.
- The medicine tastes bitter.
- İlacın tadı acı.
- We had many bitter experiences during the war.
- Savaş sırasında pek çok acı deneyim yaşadık.
- She shed bitter tears.
- Acı gözyaşları döktü.
- I can't stand arugula or any bitter greens.
- Roka veya herhangi bir acı yeşilliğe dayanamam.
- This beer is bitter.
- Bu bira acı.
- Fadil learned a bitter lesson.
- Fadıl acı bir ders aldı.
- The roots of education are bitter, but the fruit is sweet.
- Eğitimin kökleri acıdır ama meyvesi tatlıdır.
- Better the bitter truth than a sweet lie.
- Acı gerçek, tatlı bir yalandan daha iyidir.
- It's very bitter.
- Bu çok acı.
- This seasoning has a bitter taste.
- Bu baharatın acı bir tadı var.
- Cocoa can be very bitter.
- Kakao çok acı olabilir.
- This beer tastes bitter.
- Bu biranın tadı acı.
- Tom gave a bitter laugh.
- Tom acı bir kahkaha attı.
- What remained was a bitter aftertaste.
- Geriye acı bir tat kaldı.
- I'm not bitter.
- Acı çekiyor değilim.
- It's very bitter.
- Çok acı.
- Mary still remembers Tom's bitter words.
- Mary hâlâ Tom'un acı sözlerini hatırlıyor.
- Good medicine tastes bitter.
- İyi ilacın tadı acıdır.
- Many of them were bitter.
- Birçoğu acı çekiyordu.
- To he who is sick, honey has a bitter taste.
- Hasta olan için balın tadı acıdır.
- The coffee is too bitter for me to drink.
- Kahve benim içebilmem için fazla acı.
- Japanese green gentian tea is very bitter.
- Japon yeşil yılan otu çayı çok acıdır.
- We've had some bitter winters.
- Çok acı kışlar geçirdik.
- It was a bitter pill to swallow.
- Yutulacak acı bir haptı.
- The boldo tea is very bitter to me.
- Boldo çayı bana çok acı geliyor.
- I can't stand arugula or any bitter greens.
- Roka ya da acı yeşilliklere dayanamıyorum.
- Tom said that Mary wasn't bitter.
- Tom, Mary'nin acı çekmediğini söyledi.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
- Aynı anda hem zor hem kolay, hem hoş hem de acısın; seninle ya da sensiz yaşayamam.
- The tea is really bitter and doesn't taste good.
- Çay gerçekten acı ve tadı güzel değil.
- You sound very bitter.
- Sesin çok acı geliyor.
- Even now, Mary remembers Tom's bitter words.
- Şimdi bile Mary, Tom'un acı sözlerini hatırlar.
- Fadıl's return has been bitter.
- Fadıl'ın dönüşü acı oldu.
- It's awfully bitter.
- Bu çok acı.
- Great jubilation is often followed by bitter disappointment.
- Büyük sevincin ardından genellikle acı bir hayal kırıklığı gelir.
- It's bitter cold.
- Acı bir soğuk.
- The coffee is too bitter.
- Kahve çok acı olmuş.
- This medicine tastes bitter.
- Bu ilacın tadı acı.
- It is said that the taste of love is bitter.
- Aşkın tadının acı olduğu söylenir.
- This tea is too bitter.
- Bu çay çok acı.
- Even now, Mary remembers Tom's bitter words.
- Mary şimdi bile Tom'un acı sözlerini hatırlıyor.
- She shed bitter tears.
- O acı gözyaşları döktü.
- To he who is sick, honey has a bitter taste.
- Hasta olana balın acı bir tadı vardır.
- Victory is bitter.
- Zafer acıdır.
- Good medicine tastes bitter, good advice is hard to listen to.
- İyi ilacın tadı acıdır, iyi bir tavsiyeyi dinlemek zordur.
- Great jubilation is often followed by bitter disappointment.
- Büyük başarı kutlamasını sıklıkla acı hayal kırıklığı takip eder.
- Good medicine tastes bitter, good advice is hard to listen to.
- İyi ilacın tadı acıdır, iyi tavsiyeyi dinlemek zordur.
- The taste of love is bitter.
- Aşkın tadı acıdır.
- It was a bitter pill to swallow.
- Yutmak için acı bir haptı.
- It tastes bitter to me.
- Tadı bana acı geldi.
- Japanese green gentian tea is very bitter.
- Japon yeşil kantaron çayı çok acıdır.
- This medicine tastes bitter.
- Bu ilaç acı.
- The roots of education are bitter, but the fruit is sweet.
- Eğitimin kökleri acıdır, ancak meyveleri tatlıdır.
Show More (65)
|
2 |
bitter |
sert |
adj. |
|
- You and your business partner will have some bitter arguments about the firm's future.
- Siz ve iş ortağınız, şirketin geleceği hakkında bazı sert tartışmalar yaşayacaksınız.
- This coffee is so bitter, I ordered a latte!
- Bu kahve çok sertmiş, ben latte söyledim!
- We've had some bitter winters.
- Bazı sert kışlar yaşadık.
- Why are you so bitter against her?
- Ona karşı niçin öyle sertsin?
- Tom said that Mary wasn't bitter.
- Tom, Mary'nin sert olmadığını söyledi.
- She is very bitter toward me.
- Bana karşı çok sert.
- The discussions were long and sometimes bitter.
- Tartışmalar uzun ve bazen sert geçiyordu.
- Layla lost her company after a bitter legal dispute with a supplier.
- Layla bir tedarikçiyle yaşadığı sert bir hukuki anlaşmazlıktan sonra şirketini kaybetti.
- Tom was a bitter old man who was sick of life.
- Tom hayattan bıkmış sert yaşlı bir adamdı.
Show More (6)
|
3 |
bitter |
şiddetli |
adj. |
|
- We were all shaking from the bitter cold.
- Hepimiz şiddetli soğuktan titriyorduk.
- It's bitter cold.
- Hava çok şiddetli soğuk.
Show More (-1)
|
4 |
bitter |
acı bira |
n. |
|
- I'll bring two glasses of bitter and we'll watch a movie!
- İki bardak acı bira getireyim de film izleyelim!
Show More (-2)
|
5 |
bitter |
acılı |
adj. |
|
- This song reminds me of the bitter years of my life.
- Bu şarkı bana hayatımın acılı yıllarını hatırlatıyor.
Show More (-2)
|
6 |
bitter |
buruk |
adj. |
|
- I feel most bitter about his victory, but I have to congratulate him.
- Zaferinden dolayı çok buruk hissediyorum ama onu tebrik etmek zorundayım.
Show More (-2)
|
7 |
bitter |
amansız |
adj. |
|
- They are bitter enemies.
- Onlar amansız düşmanlardır.
Show More (-2)
|
8 |
bitter |
keskin |
adj. |
|
- We were all shaking from the bitter cold.
- Keskin soğuktan hepimiz titriyorduk.
Show More (-2)
|