| 1 |
deck |
güverte |
n. |
|
- Wait for me on the deck.
- Beni güvertede bekle.
- I am going to the main deck.
- Ben ana güverteye gidiyorum.
- Tom is on the ship's deck.
- Tom geminin güvertesinde.
- We were walking on the deck.
- Güvertede yürüyorduk.
- Tom danced alone on the deck.
- Tom güvertede tek başına dans etti.
- The ship had three decks.
- Geminin üç güvertesi vardı.
- They went on deck.
- Güverteye çıktılar.
- All hands on deck!
- Herkes güverteye!
- We were walking on the deck.
- Biz güvertede yürüyorduk.
- I'm on the deck.
- Güvertedeyim.
- Tom danced alone on the deck.
- Tom güvertede yalnız dans etti.
- Let's go up on deck.
- Güverteye çıkalım.
- The pirate, sword in hand, leapt onto the deck.
- Korsan, kılıcı elinde, güverteye atladı.
- Tom is painting the deck.
- Tom güverteyi boyuyor.
- They went on deck.
- Onlar güverteye gitti.
- Lunch is usually eaten on the deck.
- Öğle yemeği genellikle güvertede yenir.
- I'm on the deck.
- Ben güvertedeyim.
Show More (14)
|
| 2 |
deck |
kat |
n. |
|
- I like to commute on the upper deck.
- İşe üst katta gidip gelmeyi seviyorum.
- The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya dükkanı ikinci katta.
- The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
Show More (0)
|
| 3 |
deck |
süslemek |
v. |
|
- The balcony was decked with pink flowers.
- Balkon pembe çiçeklerle süslenmişti.
Show More (-2)
|
| 4 |
deck |
yere sermek |
v. |
|
- He decked his opponent and ran for the finish line.
- Rakibini yere serdi ve bitiş çizgisine doğru koştu.
Show More (-2)
|
| 5 |
deck |
kasetçalar |
n. |
|
- The cassette is stuck in the deck.
- Kasetçaların içinde kaset sıkışmış.
Show More (-2)
|
| 6 |
deck |
(iskambil) deste |
n. |
|
- Place your bets,' he said as he shuffled the deck.
- "Bahislerinizi koyun" dedi desteyi karıştırırken.
Show More (-2)
|
| 7 |
deck |
deck alanı |
n. |
|
- She left her bike on the deck.
- Bisikletini arkadaki deck alanında bırakmış.
Show More (-2)
|
