drug - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
drug uyuşturucu n.
  • We still see the evils of warlordism, ethnic division and a flourishing drug trade.
  • Savaş ağalığının, etnik bölünmenin ve gelişen uyuşturucu ticaretinin kötülüklerini hala görüyoruz.
  • We know that these are the gateway to heavy drug abuse.
  • Bunların ağır uyuşturucu kullanımına açılan kapılar olduğunu biliyoruz.
  • The links between starting young and heavy alcohol consumption, drug abuse and crime are an established fact.
  • Genç yaşta başlama ile yoğun alkol tüketimi, uyuşturucu kullanımı ve suç arasındaki bağlantılar bilinen bir gerçektir.
Show More (52)
drug ilaç n.
  • This must, in my view, be accompanied by a reduction in the length of drug patents in poor countries.
  • Benim görüşüme göre buna, yoksul ülkelerdeki ilaç patentlerinin süresinin kısaltılması eşlik etmelidir.
  • In Brazil, Thailand and India their laws allow them to ignore drug patents.
  • Brezilya, Tayland ve Hindistan'da yasalar ilaç patentlerini görmezden gelmelerine izin vermektedir.
  • A new drug costs about USD 500 m to research, test and bring to market.
  • Yeni bir ilacın araştırılması, test edilmesi ve pazara sunulması yaklaşık 500 milyon ABD dolarına mal olmaktadır.
Show More (36)
drug uyuşturmak v.
  • Fadil used a powerful sedative to drug Layla.
  • Fadıl, Leyla'yı uyuşturmak için güçlü bir sakinleştirici kullandı.
  • They kidnapped me, drugged me, and then brainwashed me.
  • Beni kaçırdılar, uyuşturdular ve sonra beynimi yıkadılar.
  • They kidnapped me, drugged me, and then brainwashed me.
  • Onlar beni kaçırdılar, uyuşturdular ve sonra beynimi yıkadılar.
Show More (1)
drug içkisine ilaç katmak v.
  • Tom drugged Mary's drink.
  • Tom, Mary'nin içkisine ilaç kattı.
Show More (-2)
drug ilaçla uyuşturmak v.
  • Layla drugged Sami.
  • Layla Sami'yi ilaçla uyuşturdu.
Show More (-2)