early - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
early erken adv.
  • Maybe my father's cancer could be cured if it was diagnosed early.
  • Belki de babamın kanseri erken teşhis edilirse tedavi edilebilir.
  • I do hope you think it is worthwhile getting up that early.
  • Umarım o kadar erken kalkmaya değeceğini düşünüyorsundur.
  • We know that in business those that get in early often also reap the highest profits.
  • İş dünyasına erken girenlerin genellikle en yüksek kârı elde ettiklerini de biliyoruz.
Show More (1675)
early ilk adj.
  • She was a junior developer in the early part of her career.
  • Kariyerinin ilk dönemlerinde kıdemsiz bir geliştiriciydi.
  • Agriculture was the main economic activity in the early civilizations.
  • İlk uygarlıkların başlıca ekonomik faaliyeti tarımdı.
  • This is not acceptable and, in my view, we should put an end to this at the earliest opportunity.
  • Bu kabul edilebilir bir durum değildir ve bana göre ilk fırsatta buna bir son vermeliyiz.
Show More (39)
early erken adj.
  • John came 10 minutes early to the appointment.
  • John randevuya 10 dakika erken geldi.
  • It's too early to make any prediction about the future of your father's condition.
  • Babanızın durumunun geleceği hakkında herhangi bir tahminde bulunmak için henüz çok erken.
  • For a long time, it was too early to discuss it.
  • Uzun bir süre boyunca bunu tartışmak için çok erkendi.
Show More (2)
early önce adv.
  • This means in real terms that administrative reconstruction must start as early as in the run-up to enlargement.
  • Bu da gerçek anlamda idari yeniden yapılanmanın genişleme öncesinde başlaması gerektiği anlamına gelmektedir.
  • We expect an early settlement of the affair.
  • Olayın bir an önce çözülmesini bekliyoruz.
Show More (-1)
early eski adj.
  • Modern cars differ from the early ones in many ways.
  • Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
  • Modern cars differ from the early ones in many ways.
  • Modern arabalar birçok yönden eski arabalardan farklıdır.
Show More (-1)
early vaktinden önce adv.
  • The investigation team arrived early.
  • Soruşturma ekibi vaktinden önce geldi.
Show More (-2)
early başlangıç adj.
  • During my early teens, I was not always on the best of terms with my parents.
  • Ergenlik yıllarımın başlangıcında her zaman ebeveynlerimle aram iyi değildi.
Show More (-2)