easily - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
easily kolayca adv.
  • The online service is easily accessible for members.
  • Çevrimiçi hizmete üyeler kolayca erişebilir.
  • A Swedish proverb says that 'if you are too greedy, you easily lose the lot'.
  • Bir İsveç atasözü 'çok açgözlü olursanız, çok şeyi kolayca kaybedersiniz' der.
  • Easily visible signs and markings everywhere will also be characteristic of the building.
  • Her yerde kolayca görülebilen işaretler ve işaretler de binanın karakteristik özelliği olacaktır.
Show More (505)
easily kolaylıkla adv.
  • Globalisation could easily come to be regarded as a harmful process.
  • Küreselleşme kolaylıkla zararlı bir süreç olarak görülebilir.
  • So we could easily have held a topical and urgent debate this afternoon, but that too has been cancelled.
  • Dolayısıyla bu öğleden sonra kolaylıkla güncel ve acil bir tartışma yapabilirdik, ancak bu da iptal edildi.
  • In fact, the Dutch Government could easily have done the honours.
  • Aslında, Hollanda Hükümeti bu onuru kolaylıkla yerine getirebilirdi.
Show More (41)
easily kolay kolay adv.
  • So you can see that we are talking numbers which are not easily disregarded.
  • Dolayısıyla kolay kolay göz ardı edilemeyecek rakamlardan bahsettiğimizi görebilirsiniz.
  • The memory of such flames cannot easily be snuffed from the mind, or from the landscape.
  • Bu tür alevlerin anısı zihinlerden ya da manzaradan kolay kolay silinemez.
  • A strong woman doesn't get easily disturbed by these things.
  • Güçlü bir kadın böyle şeylerden kolay kolay rahatsız olmaz.
Show More (29)
easily rahatlıkla adv.
  • She answered easily when questioned.
  • Sorulduğunda rahatlıkla cevap verdi.
  • The Commission can therefore take the criticism easily.
  • Komisyon bu nedenle eleştirileri rahatlıkla göğüsleyebilir.
  • Today, I can easily outline the argument that I put forward at that time.
  • Bugün, o zaman öne sürdüğüm argümanı rahatlıkla özetleyebilirim.
Show More (11)
easily rahat adv.
  • Tom won the race easily.
  • Tom yarışı rahat kazandı.
  • The light is too dim for me to read easily.
  • Işık çok loş olduğu için rahat okuyamıyorum.
Show More (-1)
easily rahatça adv.
  • I can easily wait till tomorrow.
  • Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
Show More (-2)