|
- Blade gave a lot of examples of successful soccer players.
- Blade, başarılı futbolculardan birçok örnek verdi.
- What happened in Afghanistan with the rise of the Taliban is one very typical example.
- Afganistan'da Taliban'ın yükselişiyle birlikte yaşananlar bunun çok tipik bir örneğidir.
- I hope that other industrialised countries will also follow the EU's example.
- Umarım diğer sanayileşmiş ülkeler de AB örneğini takip ederler.
- We should move towards UN summits that address specific goals, the prime example being Kyoto.
- Belirli hedefleri ele alan BM zirvelerine doğru ilerlemeliyiz, bunun en önemli örneği Kyoto'dur.
- The Commission mentions resistance to shocks as an example.
- Komisyon örnek olarak şoklara karşı dirençten bahsetmektedir.
- A prime example of this, in the Irish context, is environmental legislation.
- İrlanda bağlamında bunun en önemli örneği çevre mevzuatıdır.
- A further example is the directive's scope.
- Bir başka örnek de direktifin kapsamıdır.
- I would like to talk about the Dutch example briefly.
- Hollanda örneğinden kısaca bahsetmek istiyorum.
- In conclusion, I believe that we have to teach by example.
- Sonuç olarak, örnek olarak öğretmemiz gerektiğine inanıyorum.
- An example is Annex V of the Council's common position.
- Konsey'in ortak tutumunun Ek V'i buna bir örnektir.
- The recommendation to reduce the age of testing of bovines to 24 months is an example of this.
- Büyükbaş hayvanların test edilme yaşının 24 aya indirilmesi önerisi buna bir örnektir.
- You are a splendid example of female political leadership.
- Siz kadın siyasi liderliğinin muhteşem bir örneğisiniz.
- The European integration project is viewed by all as the sole example of democratic management of globalisation.
- Avrupa entegrasyon projesi herkes tarafından küreselleşmenin demokratik yönetiminin tek örneği olarak görülmektedir.
- Let us not follow the bad example that cast a pall over the Durban Conference.
- Durban Konferansı'na gölge düşüren kötü örneği takip etmeyelim.
- We should move towards UN summits that address specific goals, the prime example being Kyoto.
- Belirli hedefleri ele alan BM zirvelerine doğru ilerlemeliyiz, Kyoto bunun başlıca örneğidir.
- I would cite, by way of example, the issue of job creation schemes, savings banks and regional banks, and Gütesiegel.
- Örnek olarak istihdam yaratma programları, tasarruf bankaları, bölgesel bankalar ve Gütesiegel konularını verebilirim.
- Let us take as an example the Community acquis, the most taboo subject of all.
- Örnek olarak en tabu konu olan Topluluk müktesebatını ele alalım.
- One good example of these services is the re-use of digital maps for mobile applications.
- Bu hizmetlere iyi bir örnek, dijital haritaların mobil uygulamalar için yeniden kullanılmasıdır.
- The off the Flemish coast was a chilling example of this.
- Flaman kıyılarında yaşananlar bunun tüyler ürpertici bir örneğiydi.
- One example of a very important issue is a fourth exemption regulation.
- Çok önemli bir konuya örnek olarak dördüncü muafiyet yönetmeliği verilebilir.
- I would take the example of my own country, Belgium, and the sponsoring of major sports events in Belgium.
- Kendi ülkem olan Belçika'yı ve Belçika'daki büyük spor etkinliklerinin sponsorluğunu örnek alıyorum.
- As I have already said, it may be a positive example.
- Daha önce de söylediğim gibi bu olumlu bir örnek olabilir.
- We might take an example from a country like Switzerland, where the people can indeed initiate the legislative process.
- İsviçre gibi, halkın yasama sürecini gerçekten başlatabildiği bir ülkeyi örnek alabiliriz.
- You, Italy, are a clear example.
- Siz, İtalya, bunun açık bir örneğisiniz.
- We can take the new IT sector as an example.
- Yeni bilişim sektörünü örnek olarak alabiliriz.
- Kaliningrad is merely one concrete example of the consequences Fortress Europe will have for poor people outside the EU.
- Kaliningrad, Avrupa Kalesi'nin AB dışındaki yoksul halklar için doğuracağı sonuçların sadece somut bir örneğidir.
- The Portuguese example of delocalising businesses is just a drop in the ocean, but it is representative.
- İşletmelerin yerlerinden edilmesine ilişkin Portekiz örneği okyanusta sadece bir damla olsa da temsili bir örnektir.
- We would ask, for example, that energy efficiency be used as an indicator in the Lisbon and Barcelona processes.
- Örneğin enerji verimliliğinin Lizbon ve Barselona süreçlerinde bir gösterge olarak kullanılmasını talep ediyoruz.
- We must not forget that we are the only working example of democratic, supranational management of globalisation.
- Küreselleşmenin demokratik, uluslarüstü yönetiminin çalışan tek örneği olduğumuzu unutmamalıyız.
- The European Year of Languages was, I think, a very good example.
- Avrupa Diller Yılı'nın çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.
- The example of the coffee crisis, however, demonstrates that this is not enough.
- Ancak kahve krizi örneği bunun yeterli olmadığını göstermektedir.
- One such example is enlargement.
- Bu örneklerden biri de genişlemedir.
- Here we have an example of outsourcing that is not working.
- Burada işe yaramayan bir dış kaynak kullanımı örneğiyle karşı karşıyayız.
- Let us hope that the Council follows Parliament's example, takes a decision and does not delay the directive.
- Umalım ki Konsey de Parlamento'nun örneğini izleyerek bir karar alsın ve direktifi geciktirmesin.
- The directive on urban waste water treatment is an example of a directive that has been poorly applied.
- Kentsel atık su arıtımına ilişkin yönerge, kötü uygulanmış bir örnektir.
- This is an example of extreme inconsistency.
- Bu aşırı bir tutarsızlık örneğidir.
- With regard to the question of the Swedish example, I am not going to insist on the issue of joint storage.
- İsveç örneği ile ilgili olarak, ortak depolama konusunda ısrarcı olmayacağım.
- Let me once again give as an example the pensions burden, which we will have to shoulder.
- Bir kez daha omuzlamak zorunda kalacağımız emekli maaşları yükünü örnek olarak vermek istiyorum.
- This is the example to follow.
- İzlenecek örnek budur.
- I am thinking of the postal services and the risk that oligopolies will form, and another example is telecommunications.
- Posta hizmetlerini ve oligopollerin oluşma riskini düşünüyorum ve bir başka örnek de telekomünikasyondur.
- A very good example this year is the EUR 125 million for the never-signed fishing agreement with Morocco.
- Bu yıl Fas ile imzalanmayan balıkçılık anlaşması için 125 milyon Avro harcanması buna iyi bir örnektir.
- Kaliningrad is merely one concrete example of the consequences Fortress Europe will have for poor people outside the EU.
- Kaliningrad, Avrupa Kalesi'nin AB dışındaki yoksul insanlar için doğuracağı sonuçların sadece somut bir örneğidir.
- This is an example of extreme inconsistency.
- Bu son derece tutarsız bir örnektir.
- In fact, this is a bad example to the world.
- Aslında, bu durum dünya nezdinde kötü bir örnektir.
- It is the most recent example of that.
- Bu, bunun en son örneğidir.
- A positive example is the recent presence of the European Union in the FYROM.
- Avrupa Birliği'nin yakın zamanda FYROM'daki varlığı bunun olumlu bir örneğidir.
- Let us hope that the Council follows Parliament's example, takes a decision and does not delay the directive.
- Umalım ki Konsey de Parlamentonun örneğini izleyerek bir karar alsın ve direktifi geciktirmesin.
- Take the example of the vibrations directive.
- Titreşim yönergesi örneğini ele alalım.
- We are grateful to you for that, and we hope that all following Presidencies will learn from your example.
- Bunun için size minnettarız ve umuyoruz ki bundan sonraki tüm Dönem Başkanlıkları sizin örneğinizden ders alırlar.
- This is an excellent example of the benefit of practical and solid European cooperation.
- Bu, pratik ve sağlam Avrupa işbirliğinin faydalarına mükemmel bir örnektir.
- The airline market is an example of how national egoism is crumbling.
- Havayolu piyasası, ulusal egoizmin nasıl çöktüğünün bir örneğidir.
- The European Union is probably the world's best example of learning from past mistakes.
- Avrupa Birliği muhtemelen geçmişteki hatalardan ders çıkarma konusunda dünyadaki en iyi örnektir.
- The recent initiative on "Everything But Arms" is just one latest example.
- "Silahlar Dışında Her Şey" konulu son girişim bunun son örneklerinden sadece biridir.
- I am thinking, by way of example, of the British railways, of employment and territorial cohesion.
- Örnek olarak İngiliz demiryollarını, istihdamı ve bölgesel uyumu düşünüyorum.
- A recent example is that of cosmetics and detergents.
- Kozmetik ve deterjanlarla ilgili güncel bir örnek.
- The European Union is the only example of potentially innovative governance.
- Avrupa Birliği potansiyel olarak yenilikçi yönetimin tek örneğidir.
- It is fair to say that this report has been a good example of successful cooperation between our two institutions.
- Bu raporun iki kurumumuz arasındaki başarılı işbirliğinin güzel bir örneği olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
- I will mention one place, Chechnya, by way of example.
- Örnek olarak bir yerden, Çeçenistan'dan bahsedeceğim.
- Could I invite the other fourteen governments finally to follow this Belgian example?
- Son olarak diğer on dört hükümeti de Belçika örneğini izlemeye davet edebilir miyim?
- An example of a totally different nature is the Balkans.
- Tamamen farklı nitelikte bir örnek de Balkanlardır.
- This is the example to follow.
- Bu, takip edilmesi gereken bir örnektir.
- This, in my view, is yet another example of the nanny super-state, where Brussels supposedly knows best.
- Bana göre bu, Brüksel'in en iyisini bildiği varsayılan dadı süper devletinin bir başka örneğidir.
- The National Hydrological Plan is not, as the amendment says, an example of unsustainable development.
- Ulusal Hidrolojik Plan, değişikliğin söylediği gibi sürdürülemez kalkınmanın bir örneği değildir.
- The European Union budget for 2003 is yet another example of this anti-grass roots policy in practice.
- Avrupa Birliği'nin 2003 yılı bütçesi, bu taban karşıtı politikanın uygulamadaki bir başka örneğidir.
- Let us take as our example the film 'Four Weddings and a Funeral'.
- Örnek olarak "Dört Nikah Bir Cenaze" filmini ele alalım.
- Providing a deterrent example for the future, that would be better targeted.
- Gelecek için caydırıcı bir örnek oluşturarak daha isabetli bir hale getirilebilir.
- I should like in particular to take the example which you too referred to of the caretta caretta.
- Özellikle sizin de atıfta bulunduğunuz caretta caretta örneğini ele almak istiyorum.
- A prime example of this, in the Irish context, is environmental legislation.
- İrlanda bağlamında bunun en iyi örneği çevre mevzuatıdır.
- New Zealand's initiative is the one that comes closest to the EU's example.
- Yeni Zelanda'nın girişimi AB örneğine en yakın olanıdır.
- Let us oppose this latest example of red tape from the top.
- Bürokrasinin bu son örneğine en tepeden karşı çıkalım.
- The TRIPS Agreement was a clear example of the powerful vested interests of the developed world at this time.
- TRIPS Anlaşması, o dönemde gelişmiş dünyanın güçlü çıkarlarının açık bir örneğiydi.
- Take the example of the accounting system.
- Muhasebe sistemi örneğini ele alalım.
- An example of this is cooperation in justice and home affairs.
- Adalet ve içişleri alanındaki işbirliği buna bir örnektir.
- Let us take as an example the Community acquis, the most taboo subject of all.
- En tabu konu olan Topluluk müktesebatını örnek olarak ele alalım.
- That is not the only example I could quote.
- Alıntılayabileceğim tek örnek bu değil.
- The recent initiative on "Everything But Arms" is just one latest example.
- Silahlar Dışında Her Şey konulu son girişim bunun en son örneklerinden sadece bir tanesidir.
- I should like to quote the Middle East as a final example.
- Son bir örnek olarak Orta Doğu'dan bahsetmek istiyorum.
- But Parliament has to follow the example of the Commission on that, otherwise it will not work.
- Ancak Parlamento bu konuda Komisyon örneğini takip etmelidir, aksi takdirde işe yaramayacaktır.
- It was also hoped that other developed countries would follow the EU example.
- Ayrıca diğer gelişmiş ülkelerin de AB örneğini takip etmesi umuluyordu.
- These numerous trade disputes with the United States are a prime example.
- Amerika Birleşik Devletleri ile yaşanan sayısız ticari anlaşmazlık bunun en iyi örneğidir.
- The latest example was seen as recently as last Monday.
- En son örnek geçtiğimiz Pazartesi günü görüldü.
- Take another example, which also applies to the Parliament's budget.
- Parlamento bütçesi için de geçerli olan bir başka örneği ele alalım.
- Zimbabwe is the most clear example of this.
- Zimbabve bunun en açık örneğidir.
- This is not exactly an example of proper governance.
- Bu tam olarak uygun bir yönetişim örneği değildir.
- This is a highly topical example of the measures to be adopted in the field of asylum and immigration policies.
- Bu, iltica ve göç politikaları alanında benimsenmesi gereken tedbirlere ilişkin oldukça güncel bir örnektir.
- Jenin is undoubtedly a dramatic example.
- Jenin şüphesiz dramatik bir örnektir.
- Take another example, which also applies to the Parliament's budget.
- Meclis bütçesi için de geçerli olan bir başka örneği ele alalım.
- This example shows how we are already involved in this area.
- Bu örnek, bizim bu alana nasıl dahil olduğumuzu göstermektedir.
- Other countries in the region intend to follow Croatia's example shortly.
- Bölgedeki diğer ülkeler de kısa süre içinde Hırvatistan örneğini takip etmeyi planlıyor.
- The example of the free movement of workers has shown the difficulty of the issues we now have to deal with.
- İşçilerin serbest dolaşımı örneği, şu anda uğraşmak zorunda olduğumuz konuların zorluğunu göstermiştir.
- I should like to quote one example by way of illustration.
- Örnek olması açısından bir alıntı yapmak istiyorum.
- This is an example and a reflection of what we want in terms of the division and structuring of Europe.
- Bu, Avrupa'nın bölünmesi ve yapılandırılması açısından ne istediğimizin bir örneği ve yansımasıdır.
- This is an example of hasty, rather than careful, decision-making, with a negative result.
- Bu, dikkatli karar vermek yerine aceleci davranmanın bir örneğidir ve olumsuz bir sonuç doğurmuştur.
- A third example is nuclear safety.
- Üçüncü bir örnek ise nükleer güvenliktir.
- It is a nice example of wishful thinking, but it is too good to be true.
- Bu güzel bir hüsnükuruntu örneğidir, ancak gerçek olamayacak kadar iyidir.
- The introduction of the right to permanent residence is a concrete example of this.
- Daimi ikamet hakkının getirilmesi bunun somut bir örneğidir.
- This will almost be a further example of the Monnet method, but on a smaller scale.
- Bu neredeyse Monnet yönteminin bir başka örneği olacak, ancak daha küçük bir ölçekte.
- The agricultural area is a shining example.
- Tarım alanı bu konuda parlak bir örnektir.
- A total ban on the meat-and-bone meal is an example of this.
- Et ve kemik yemeklerinin tamamen yasaklanması buna bir örnektir.
- Take the example of drugs money.
- Uyuşturucu parası örneğini ele alalım.
- A personal example of this is the earthquake which took place in Italy a few years ago.
- Bunun kişisel bir örneği, birkaç yıl önce İtalya'da meydana gelen depremdir.
- I am thinking of the postal services and the risk that oligopolies will form, and another example is telecommunications.
- Posta hizmetlerini ve oligopollerin oluşma riskini düşünüyorum ve bir başka örnek de telekomünikasyon.
- The waste water directive is a prime example where the concerns of the processing sector were overlooked.
- Atık su yönergesi, işleme sektörünün endişelerinin göz ardı edildiği en önemli örnektir.
- Is the Netherlands an example to the rest of Europe?
- Hollanda Avrupa'nın geri kalanı için bir örnek midir?
- This is just one example of highly polluting substances being discharged, but there are many others.
- Bu, yüksek derecede kirletici maddelerin boşaltıldığı örneklerden sadece biri, ancak daha pek çoğu var.
- In terms of best practices, I believe that a country such as Sweden can certainly be held up as an example.
- En iyi uygulamalar açısından İsveç gibi bir ülkenin kesinlikle örnek olarak gösterilebileceğine inanıyorum.
- We should take it as our example.
- Bunu örnek almalıyız.
- This is an example of the implementation of the farm-to-fork approach highlighted in the White Paper on Food Safety.
- Bu, Gıda Güvenliğine ilişkin Beyaz Kitapta vurgulanan çiftlikten çatala yaklaşımının uygulanmasına bir örnektir.
- Mr Michel mentioned that there is a gulf between the EU and its people and quoted the Irish example.
- Sayın Michel, AB ile halkı arasında bir uçurum olduğundan bahsetti ve İrlanda örneğini aktardı.
- I must say that, sadly, my country is no example when it comes to reducing emissions, but rather the opposite.
- Üzülerek söylemeliyim ki, emisyonların azaltılması konusunda benim ülkem örnek değil, tam tersi.
- That would be a very good example of a fast-track procedure.
- Bu hızlı prosedür için çok iyi bir örnek olacaktır.
- The European Union is a clear and inspiring example of this.
- Avrupa Birliği bunun açık ve ilham verici bir örneğidir.
- This is a method that we Europeans should defend and spread as an example for other factories.
- Bu, biz Avrupalıların savunması ve diğer fabrikalara örnek olarak yayması gereken bir yöntemdir.
- It will suffice to consider the example of our shared external frontier.
- Ortak dış sınırımız örneğini ele almak yeterli olacaktır.
- Tonight's debate on fisheries brings up an interesting example which shows what the reality of the issue is.
- Bu gece balıkçılık üzerine yapılan tartışma, konunun gerçekliğini gösteren ilginç bir örneği gündeme getiriyor.
- An example is the discussion on the term "governance" .
- "Yönetim" terimi üzerine yapılan tartışma buna bir örnektir.
- It is often forgotten, that the European Union is the best example in the history of the world of conflict resolution.
- Avrupa Birliği'nin dünya tarihinde çatışma çözümüne en iyi örnek olduğu çoğu zaman unutulmaktadır.
- A second example is public finances.
- İkinci bir örnek ise kamu maliyesidir.
- This may become the first positive example of self-regulation in the European Union.
- Bu, Avrupa Birliği'nde özdenetimin ilk olumlu örneği olabilir.
- Let me give an example, a case in point.
- Bir örnek, bir vaka sunayım.
- An example of this is cooperation in justice and home affairs.
- Adalet ve içişleri alanındaki işbirliği bunun bir örneğidir.
- Perhaps you would also let us know where you like eating lobster, as you use it as such an elegant example.
- Belki bize ıstakozu nerede yemeyi sevdiğinizi de söylersiniz, zira onu çok şık bir örnek olarak kullanıyorsunuz.
- One typical example is that we have yet to reach an agreement on what constitute basic skills in education.
- Bunun tipik bir örneği, eğitimde temel becerilerin neler olduğu konusunda henüz bir anlaşmaya varamamış olmamızdır.
- In the example which you mentioned, it is only logical that the teacher in a Catholic school should be Catholic.
- Bahsettiğiniz örnekte, bir Katolik okulundaki öğretmenin Katolik olması mantıklıdır.
- Let us take the example of Caesareans.
- Sezaryen örneğini ele alalım.
- And Morocco is a clear example, as demonstrated by what is happening on its borders with Spain.
- Ve Fas, İspanya ile olan sınırlarında yaşananların da gösterdiği gibi açık bir örnektir.
- The European Union is the only example of potentially innovative governance.
- Avrupa Birliği, potansiyel olarak yenilikçi yönetimin tek örneğidir.
- Take the Balkans as an example.
- Örnek olarak Balkanlar'ı ele alalım.
- I would quote Gaza as an example.
- Örnek olarak Gazze'den alıntı yapmak istiyorum.
- The treatment of the free movement of workers issue is an instructive example of this.
- İşçilerin serbest dolaşımı konusunun ele alınışı bunun öğretici bir örneğidir.
- Just think of the example of the collection of value-added tax.
- Sadece katma değer vergisi tahsilatı örneğini düşünün.
- There was another example in the press this morning.
- Bu sabah basında başka bir örnek daha vardı.
- What does the example of the freezing of assets tell us about the rather dysfunctional quality of governance?
- Mal varlıklarının dondurulması örneği bize yönetişimin oldukça işlevsiz niteliği hakkında ne söylüyor?
- This is the only example in Europe in which civilians can be tried at least in part by military judges.
- Avrupa'da, sivillerin en azından kısmen askeri hakimler tarafından yargılanabildikleri tek örnek budur.
- As an example, I will now briefly mention three of these aspects.
- Örnek olarak şimdi bu hususlardan üçüne kısaca değineceğim.
- Prawns are a prime example of this, in that they are taken from northern Germany to Morocco to be peeled.
- Kuzey Almanya'dan Fas'a soyulmak üzere götürülen karidesler bunun en iyi örneğidir.
- This is just one more example of the grave human rights situation in Northern Ireland.
- Bu, Kuzey İrlanda'daki vahim insan hakları durumuna sadece bir örnektir.
- Take the example of the Western Balkans which we have debated so often in this Chamber.
- Bu Mecliste sık sık tartıştığımız Batı Balkanlar örneğini ele alalım.
- A more tragic example of the failure of the market is hard to imagine.
- Piyasanın başarısızlığının daha trajik bir örneğini hayal etmek zor.
- The energy sector where the state has a dominant position is a noteworthy example.
- Devletin hakim bir konumda olduğu enerji sektörü kayda değer bir örnektir.
- An example of setting objectives based on wishful thinking is the promotion of cogeneration now being discussed.
- Temenniye dayalı hedef belirlemenin bir örneği de şu anda tartışılmakta olan kojenerasyonun teşvik edilmesidir.
- We must take action and the example should come from above.
- Harekete geçmeliyiz ve örnek yukarıdan gelmelidir.
- This is not the only example of a city in Europe that has seen a population explosion.
- Bu, Avrupa'da nüfus patlaması yaşayan tek şehir örneği değildir.
- An example of this might be the Northern Dimension, which, with the right financing, would strengthen this partnership.
- Buna bir örnek olarak, doğru finansmanla bu ortaklığı güçlendirecek olan Kuzey Boyutu verilebilir.
- This is only a further example of how the communist regime in Cuba systematically persecutes democrats.
- Bu, Küba'daki komünist rejimin demokratlara sistematik olarak nasıl zulmettiğinin bir başka örneğidir.
- We can take this Parliament as an example.
- Bu Parlamentoyu örnek olarak alabiliriz.
- One such example is the idea of infrastructure charging.
- Buna bir örnek de altyapı ücretlendirmesi fikridir.
- It would be all to the good if more countries were to follow that example.
- Bu örneği daha fazla ülkenin takip etmesi iyi olacaktır.
- This is one more example of the mediaeval methods used by Iran.
- Bu, İran tarafından kullanılan ortaçağ yöntemlerinin bir başka örneğidir.
- This is an example that we ought to follow in all the Member States.
- Bu, tüm Üye Devletlerde takip etmemiz gereken bir örnektir.
- I am using this example to demonstrate the absurdity of the situation.
- Bu örneği durumun saçmalığını göstermek için kullanıyorum.
- An example is the proposal regarding the Commission’s accountant in paragraph 16.
- Buna bir örnek olarak 16. paragrafta yer alan Komisyon'un muhasebecisine ilişkin öneri verilebilir.
- Spain, which some of you have given as an example, has 3% electrical interconnection.
- Bazılarınızın örnek olarak verdiği İspanya'da %3 elektrik bağlantısı var.
- In this respect, the example of Ireland is a prime example of the way that Europe works.
- Bu açıdan İrlanda örneği, Avrupa'nın işleyiş biçiminin en iyi örneğidir.
- This case is a perfect example of the impact on individuals of the quality or otherwise of European integration.
- Bu dava, Avrupa entegrasyonunun kalitesinin ya da kalitesizliğinin bireyler üzerindeki etkisine mükemmel bir örnektir.
- One fairly prosaic example is the toilet paper tube.
- Oldukça yavan bir örnek tuvalet kağıdı tüpüdür.
- I must say, however, Mrs Maes, that the example you chose was not a particularly apt one.
- Ancak Bayan Maes, seçtiğiniz örneğin pek de uygun bir örnek olmadığını söylemeliyim.
- It is the best example, in my view, of the European Parliament addressing the concerns of voters in a practical way.
- Bana göre bu, Avrupa Parlamentosunun seçmenlerin endişelerini pratik bir şekilde ele almasının en iyi örneğidir.
- Take the example of pregnant women.
- Hamile kadınlar örneğini ele alalım.
- The police service in Northern Ireland is an example of a service which has that sort of all-round capacity.
- Kuzey İrlanda'daki polis teşkilatı, bu tür çok yönlü kapasiteye sahip bir hizmet örneğidir.
- In any case, this Convention has been quoted as an example that can point the way forward for other European texts.
- Her halükarda bu Sözleşme diğer Avrupa metinleri için yol gösterebilecek bir örnek olarak alıntılanmıştır.
- The Community patent, COMPAT, is perhaps the best example.
- Topluluk patenti, COMPAT, belki de en iyi örnektir.
- That is an example of tremendous citizens' participation in legislation.
- Bu, vatandaşların mevzuata muazzam katılımının bir örneğidir.
- A pertinent example of this is the Nice Summit.
- Nice Zirvesi buna uygun bir örnektir.
- With the war in Iraq, hegemonic power has set an example.
- Irak'taki savaşla birlikte hegemonik güç bir örnek oluşturdu.
- In this regard, I should cite, for example, EMAS and ISO 14001.
- Bu bağlamda, örneğin EMAS ve ISO 14001'den bahsetmeliyim.
- The case of the Former Yugoslav Republic of Macedonia provides us with an example of unsuccessful conflict prevention.
- Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti vakası bize başarısız bir çatışma önleme örneği sunmaktadır.
- Let us take the example of biotechnology.
- Biyoteknoloji örneğini ele alalım.
- One enlightening example was your refusal to recognise the general strike on the occasion of the Summit of Seville.
- Sevilla Zirvesi vesilesiyle yapılan genel grevi tanımayı reddetmeniz aydınlatıcı bir örnektir.
- This House should challenge other Member States to match Britain's example.
- Bu Meclis diğer Üye Devletleri de İngiltere'nin örneğine uymaya davet etmelidir.
- This boosts market confidence in its decisions and is a great example of open government.
- Bu, piyasanın kararlarına olan güvenini artırır ve açık hükümetin harika bir örneğidir.
- What we have here is a classic example of European work.
- Burada sahip olduğumuz şey, Avrupa'daki çalışmanın klasik bir örneğidir.
- This is just an example of how horizontal policies and vertical sectoral solutions complement each other.
- Bu, yatay politikaların ve dikey sektörel çözümlerin birbirini nasıl tamamladığının sadece bir örneğidir.
- We see a further example of this with the planned layoffs in Europe proposed by the corporation ABB Alsthom Power.
- Bunun bir başka örneğini de ABB Alsthom Power şirketi tarafından Avrupa'da planlanan işten çıkarmalarda görüyoruz.
- It has thus become a bad example of liberalisation.
- Dolayısıyla serbestleşmenin kötü bir örneği haline geldi.
- The Community patent, COMPAT, is perhaps the best example.
- Topluluk patenti COMPAT, belki de en iyi örnektir.
- In this respect, the Lannoye report provides one more classic example.
- Bu bağlamda, Lannoye raporu klasik bir örnek daha sunmaktadır.
- Another example which gives cause for hope comes from Brazil.
- Umut veren bir başka örnek de Brezilya'dan geliyor.
- The classic example is table oil directly derived from GM maize, GM soya beans, or GM rapeseed.
- Bunun klasik örneği doğrudan GD mısır, GD soya fasulyesi ya da GD kolza tohumundan elde edilen sofra yağıdır.
- It has also become an example for legislation on a world scale.
- Aynı zamanda dünya ölçeğindeki mevzuat için de bir örnek haline gelmiştir.
- Let us hope that this example will be followed whenever decisions must be made on the outermost regions of Europe.
- Umarız bu örnek, Avrupa'nın en dış bölgeleri hakkında karar verilmesi gereken her durumda takip edilir.
- I hope that other industrialised countries will also follow the EU's example.
- Umarım diğer sanayileşmiş ülkeler de AB örneğini takip eder.
- Take the very topical example of the common European trade policy.
- Çok güncel bir örnek olan Avrupa ortak ticaret politikasını ele alalım.
- SNCF is an example of a public corporation with its own statute and considerable internal autonomy.
- SNCF, kendi tüzüğüne ve önemli ölçüde iç özerkliğe sahip bir kamu kuruluşu örneğidir.
- This is a representative example of what has not been achieved.
- Bu, nelerin başarılamadığına dair temsili bir örnektir.
- The Feira Summit is my last example.
- Feira Zirvesi benim son örneğimdir.
- Let us take as an example an area which concerns us and you particularly, the area of education.
- Örnek olarak bizi ve sizi özellikle ilgilendiren bir alanı, eğitim alanını ele alalım.
- I take as an example the agreements concerning chemicals.
- Örnek olarak kimyasallarla ilgili anlaşmaları ele alıyorum.
- I shall refer, by way of example, to four areas of action.
- Örnek olarak dört eylem alanından söz edeceğim.
- Another example is the person in charge in Ghana, who told me that women yield more than tomatoes.
- Bir başka örnek de Gana'daki sorumlu kişi, bana kadınların domatesten daha fazla ürün verdiğini söyledi.
- The European Union is the best example of this.
- Avrupa Birliği bunun en güzel örneğidir.
- One fairly prosaic example is the toilet paper tube.
- Oldukça alelade bir örnek, karton tuvalet kağıdı rulosudur.
- Let us take Sapard as our first practical example.
- İlk pratik örneğimiz olarak Sapard'ı ele alalım.
- This is a wonderful example of the democratic deficit.
- Bu, demokratik açığın harika bir örneğidir.
- We can do so much by example that it is important for this House to maintain these links.
- Örnek olarak o kadar çok şey yapabiliriz ki bu Meclis için bu bağlantıları sürdürmek önemlidir.
- Let us take the example of the Marrakech Agreements on agriculture.
- Tarıma ilişkin Marakeş Anlaşmaları örneğini ele alalım.
- One oft-quoted example of such a bad patent is Amazon's 'one-click' shopping method.
- Bu tür kötü patentlere sıkça verilen örneklerden biri Amazon'un "tek tıkla" alışveriş yöntemidir.
- This is a blatantly typical example of how this Europe of ours does not yet fit together.
- Bu, Avrupa'mızın henüz nasıl birbirine uymadığının bariz tipik bir örneğidir.
- The accessibility guidelines recommendation from the Commission a few weeks ago is another example here.
- Birkaç hafta önce Komisyon'dan gelen erişilebilirlik kılavuzları tavsiyesi de bunun bir başka örneğidir.
- The situation of heading 4 is a prime example of this.
- Başlık 4'ün durumu bunun en iyi örneğidir.
- It is a great example for the rest of the African countries.
- Afrika'nın geri kalan ülkeleri için harika bir örnek.
- Germany is an example of what happens if a rigid labour market is not reformed.
- Almanya, katı bir işgücü piyasasında reform yapılmazsa ne olacağına dair bir örnektir.
- You, Italy, are a clear example.
- You, İtalya, bunun açık bir örneğidir.
- Allow me to quote the summit in Nice as an example.
- Nice'deki zirveyi örnek olarak vermeme izin verin.
- I refer, of course, to the example of Denmark.
- Elbette Danimarka örneğine atıfta bulunuyorum.
- Providing a deterrent example for the future, that would be better targeted.
- Gelecek için caydırıcı bir örnek sunmak, daha iyi hedeflenmiş olacaktır.
- This is a representative example of what has not been achieved.
- Bu, nelerin başarılamadığının temsili bir örneğidir.
- I am simply referring to this particular example because I have read about it in the press.
- Ben sadece basında okuduğum için bu özel örneğe atıfta bulunuyorum.
- I say that with one eye very firmly on the candidate countries because we must set a very clear example here too.
- Bunu bir gözüm aday ülkelerde olduğu için söylüyorum çünkü burada da çok net bir örnek oluşturmalıyız.
- Hebron is a blatant example of apartheid.
- El Halil, ırk ayrımcılığının bariz bir örneğidir.
- This is a clear example of why European Funds should not be used for projects that damage the environment.
- Bu, Avrupa Fonlarının neden çevreye zarar veren projeler için kullanılmaması gerektiğinin açık bir örneğidir.
- The fact that the EU needs a common asylum policy is shown by the Danish example.
- AB'nin ortak bir iltica politikasına ihtiyacı olduğu Danimarka örneğinde görülmektedir.
- As regards, prospectuses Parliament should follow the example set by the committee.
- İzahnameler konusunda Parlamento, Komite tarafından belirlenen örneği takip etmelidir.
- An example of this is the current situation in Portugal.
- Bunun bir örneği Portekiz'deki mevcut durumdur.
- This is a perfect example of the sort of work we do not want to see.
- Bu, görmek istemediğimiz türden bir çalışmanın mükemmel bir örneğidir.
- Let us take the example of Germany.
- Almanya örneğini ele alalım.
- Secondly, also by way of example, we need to accelerate economic reforms.
- İkinci olarak, yine örnek olarak, ekonomik reformları hızlandırmamız gerekiyor.
- Another example is the Basque Country.
- Bir başka örnek de Bask Bölgesi.
- A concrete example of this so-called multicultural society is the fact that Muslims occupy high government offices.
- Bu sözde çok kültürlü toplumun somut bir örneği, Müslümanların yüksek devlet makamlarını işgal etmesidir.
- The structure of eLearning is the same as in the example we were given earlier, Erasmus Mundus.
- E-Öğrenmenin yapısı, daha önce verdiğimiz Erasmus Mundus örneğinde olduğu gibidir.
- As an example I will simply mention Kaliningrad.
- Örnek olarak sadece Kaliningrad'dan bahsedeceğim.
- Jonathan Evans highlights the example of major investments.
- Jonathan Evans büyük yatırımlar örneğini vurgulamaktadır.
- A very good example is Iraq, which we demand comply with international stipulations and UN resolutions.
- Uluslararası şartlara ve BM kararlarına uymasını talep ettiğimiz Irak buna çok iyi bir örnektir.
- This example shows how we are already involved in this area.
- Bu örnek, bu alanda halihazırda nasıl yer aldığımızı göstermektedir.
- The latest example is the van Buitenen report of 31 August 2001.
- Bunun son örneği 31 Ağustos 2001 tarihli van Buitenen raporudur.
- By way of example, I would like to mention the pension fund directive on company pensions.
- Örnek olarak, şirket emekliliklerine ilişkin emeklilik fonu direktifinden bahsetmek istiyorum.
- The Green Paper is a clear example of this.
- Yeşil Kitap bunun açık bir örneğidir.
- The latest example is the van Buitenen report of 31 August 2001.
- En son örnek 31 Ağustos 2001 tarihli van Buitenen raporudur.
- We must not forget that we are the only working example of democratic, supranational management of globalisation.
- Küreselleşmenin demokratik ve uluslarüstü yönetiminin tek çalışan örneği olduğumuzu unutmamalıyız.
- I would highlight the recent example of the Prestige.
- Prestige'in son örneğini vurgulamak isterim.
- I hope that other Member States will follow this example.
- Diğer Üye Devletlerin de bu örneği takip etmesini umuyorum.
- Why should access to Community justice not follow this example, or at least its spirit?
- Topluluk adaletine erişim neden bu örneği ya da en azından ruhunu takip etmesin?
- The new strategy on chemical products launched by your services is the best example of this.
- Hizmetleriniz tarafından başlatılan kimyasal ürünlere ilişkin yeni strateji bunun en iyi örneğidir.
- An example is Norway's loss of free trade in fish with Poland.
- Norveç'in Polonya ile serbest balık ticaretini kaybetmesi buna bir örnektir.
- In conclusion, I believe that we have to teach by example.
- Sonuç olarak örnek üzerinden öğretmemiz gerektiğine inanıyorum.
- One current example is Northern Ireland, where we are beginning to find a solution.
- Güncel örneklerden biri, çözüm bulmaya başladığımız Kuzey İrlanda'dır.
- This step is an excellent example of the efficacy that can result from a reorganisation of procedures.
- Bu adım, prosedürlerin yeniden düzenlenmesinden kaynaklanabilecek etkinliğin mükemmel bir örneğidir.
- One oft-quoted example of such a bad patent is Amazon's 'one-click' shopping method.
- Bu tür kötü patentlere sıkça verilen örneklerden biri Amazon'un 'tek tıkla' alışveriş yöntemidir.
- By adopting this legislation, the EU can become a positive global example in this area.
- AB bu mevzuatı kabul ederek bu alanda olumlu bir küresel örnek haline gelebilir.
- As an example, I will now briefly mention three of these aspects.
- Örnek olarak, şimdi bu hususlardan üçüne kısaca değineceğim.
- The experience sets a massive example of how far virtual reality technology has come.
- Bu deneyim, sanal gerçeklik teknolojisinin ne kadar ilerlediğinin büyük bir örneğini oluşturuyor.
- A perfect example of an analog device is a thermometer.
- Analog cihazlara mükemmel bir örnek termometredir.
- A perfect example of an analog device is a thermometer.
- Analog cihazların mükemmel bir örneği termometredir.
- Furthermore, mutual aid is an example of living in harmony with one another instead of having conflict.
- Ayrıca karşılıklı yardımlaşma, çatışma yerine birbirimizle ahenk içinde yaşamanın bir örneğidir.
- The experience sets a massive example of how far virtual reality technology has come.
- Bu deneyim sanal gerçeklik teknolojisinin nereye kadar geldiğinin büyük bir örneği.
- A strong example of this is a drunkard or drug addict.
- Bunun güçlü bir örneği bir ayyaş ya da uyuşturucu bağımlısıdır.
- The world of email marketing is a perfect example of this.
- E-posta pazarlama dünyası bu konuda mükemmel bir örnektir.
- If that sounds confusing, check out the example below.
- Bu kulağa kafa karıştırıcı geliyorsa aşağıdaki örneğe göz atın.
- The world of email marketing is a perfect example of this.
- E-posta pazarlama dünyası bunun için mükemmel bir örnektir.
- The world of email marketing is a perfect example of this.
- E-posta ile pazarlama dünyası bunun mükemmel bir örneğidir.
- Philosophy provides an example of how musical principles can become knowledge.
- Felsefe, müzik ilkelerinin nasıl bilgiye dönüşebileceğinin bir örneğini sunar.
- See the example given above.
- Yukarıda verilen örneğe bak.
- The country's only international airport has become the latest example of debt-trap diplomacy.
- Ülkenin tek uluslararası havaalanı borç tuzağı diplomasisinin son örneği haline geldi.
- This example is a little more complex.
- Bu örnek biraz daha karmaşık.
- This is an example of the progress that we're making.
- Bu, kaydettiğimiz ilerlemenin bir örneği.
- She was a shining example to people everywhere.
- O her yerde insanlar için parlayan bir örnekti.
- Here is an example.
- İşte bir örnek.
- Australia is an example.
- Avustralya bir örnek.
- If I create an example, will you correct it for me?
- Bir örnek oluşturursam, benim için düzeltir misiniz?
- This is not a very good example.
- Bu çok iyi bir örnek değil.
- John always tried to live up to the example of Lincoln.
- John, her zaman Lincoln örneğine uyarak yaşamaya çalıştı.
- It's obviously a bad example.
- Belli ki kötü bir örnek.
- This is an example of her translation.
- Bu da onun çevirisinden bir örnek.
- Let's consider a concrete example.
- Somut bir örnek düşünelim.
- An example should make this clear.
- Bir örnek buna açıklık getirmeli.
- That's not the best example.
- Bu en iyi örnek değil.
- Splish-splash is an example of an ideophone.
- Splish-splash, sesi anlamını çağrıştıran sözcüklere bir örnektir.
- He was a rare example of an honest politician.
- Dürüst politikacıların nadir örneklerinden biriydi.
- An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
- Genetik modifikasyona örnek olarak, çilek ve domateslere bu meyvelerin donmasını engellemek için balık genleri enjekte edilmesi verilebilir.
- Finishing a book or movie you've started but don't like is a good example of the sunk cost fallacy.
- Başlanıp da beğenilmeyen bir kitap ya da filmi sonuna kadar okuyup izlemek, batık maliyet yanılgısına güzel bir örnektir.
- Review this example carefully, as all sections below will be referring to the example presented here.
- Aşağıdaki tüm bölümler burada sunulan örneğe atıfta bulunacağından bu örneği dikkatle inceleyin.
- Everyone coming together is an example of fusion.
- Herkesin bir araya gelmesi bir füzyon örneğidir.
- Splish-splash is an example of an ideophone.
- Splish-splash bir idyofon örneğidir.
- This is an example of her translation.
- Bu, onun çevirisinin bir örneğidir.
- Sami should follow Layla's example.
- Sami; Leyla'nın örneğini takip etmeli.
- It's a perfect example of cruel fate.
- Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.
- Show me another example.
- Bana bir örnek daha göster.
- His life is a moral example to everyone.
- Onun hayatı herkes için ahlaki bir örnektir.
- You should follow Tom's example.
- Tom'un örneğini takip etmelisin.
- If I write an example sentence, can you correct it for me?
- Örnek bir cümle yazarsam, benim için düzeltebilir misiniz?
- I am adding an example sentence.
- Örnek bir cümle ekliyorum.
- By example, parents should teach their children kindness.
- Aileler çocuklarına örnek ile kibarlığı öğretmeli.
- It was just an example.
- Sadece bir örnekti.
- That's not the best example.
- O en iyi örnek değil.
- Example is the best precept.
- Örnek en iyi kuraldır.
- It's evidently a bad example.
- Belli ki kötü bir örnek.
- Please give an example of usage.
- Örnek bir kullanım gösterin lütfen.
- This is the perfect example.
- Bu, harika bir örnek.
- Man is an example of nature's incomparable patience.
- İnsan, doğanın benzersiz sabrına bir örnektir.
- Everyone coming together is an example of fusion.
- Birlikte gelen herkes füzyonun bir örneğidir.
- The country's only international airport has become the latest example of debt-trap diplomacy.
- Ülkenin tek uluslararası havalimanı borç tuzağı diplomasisinin son örneği oldu.
- The Sanssouci Palace is an example of rococo architecture.
- Sanssouci Sarayı, rococo mimarisinin bir örneğidir.
- This is an example of his translation.
- Bu onun çevirisinin bir örneği.
- You've set a bad example.
- Sen kötü bir örnek oldun.
- That accident is a very good example of what happens when you're not careful.
- Bu kaza, dikkatli olunmadığında neler olabileceğinin çok iyi bir örneği.
- See the example given above.
- Yukarıda verilen örneğe bakın.
- Compare your composition with the example.
- Kompozisyonunuzu örnekle karşılaştırın.
- Follow his example.
- Onun örneğini izleyin.
- It's evidently a bad example.
- Bu açıkça kötü bir örnek.
- Why don't you follow his example?
- Neden onun örneğini takip etmiyorsun?
- The AT&T building in New York is an example of postmodern architecture.
- New York'taki AT&T binası postmodern mimarinin bir örneğidir.
- This is a classic example.
- Bu tipik bir örnektir.
- It's an obviously bad example.
- Bu kesinlikle kötü bir örnek.
- Don't follow his example.
- Onun örneğini takip etme.
- Nobody's perfect, and I'm a perfect example.
- Kimse mükemmel değildir ve ben buna mükemmel bir örneğim.
- Lemon juice is an example of an acidic liquid.
- Limon suyu, asidik bir sıvı örneğidir.
- Children learn by example.
- Çocuklar örnek alarak öğrenirler.
- Example is the best precept.
- Örnek en iyi ilkedir.
- John always tried to live up to the example of Lincoln.
- John her zaman Lincoln'ü örnek almaya çalışmıştır.
- President Barack Obama praised Poland as an example for aspiring democracies in the Middle East and elsewhere.
- Başkan Barack Obama, Polonya'yı Orta Doğu ve diğer yerlerdeki demokrasi heveslileri için bir örnek olarak övdü.
- We should lead by example.
- Örnek olarak liderlik etmeliyiz.
- If I create an example, will you correct it for me?
- Ben bir örnek oluşturursam, onu benim için düzeltir misin?
- If I write an example sentence, can you correct it for me?
- Örnek bir cümle yazarsam, onu benim için düzeltir misin?
- Why don't you follow her example?
- Neden onun örneğini takip etmiyorsun?
- This dictionary has example sentences.
- Bu sözlükte örnek tümceler var.
- By example, parents should teach their children kindness.
- Örnek olarak, ebeveynler çocuklarına nezaketi öğretmelidir.
- It's a bad example.
- Bu kötü bir örnek.
- It's obviously a bad example.
- Açıkçası o kötü bir örnek.
- A blizzard is an example of extreme weather conditions.
- Tipi, aşırı hava koşullarına bir örnektir.
- We should follow his example.
- Onun örneğini takip etmeliyiz.
- An example should make this clear.
- Bir örnek bunu açıklığa kavuşturmalı.
- This is a classic example.
- Bu klasik bir örnek.
- Review this example carefully, as all sections below will be referring to the example presented here.
- Aşağıdaki tüm bölümler burada sunulan örneğe atıfta bulunacağı için bu örneği dikkatlice inceleyin.
- The Sanssouci Palace is an example of rococo architecture.
- Sanssouci Sarayı rokoko mimarisinin bir örneğidir.
- Australia is an example.
- Avustralya bir örnektir.
- That was an example of the crazy thinking that was going on in Fadil's head.
- Bu, Fadıl'ın kafasında dönüp duran çılgın düşüncelerin bir örneğiydi.
- President Barack Obama praised Poland as an example for aspiring democracies in the Middle East and elsewhere.
- Başkan Barack Obama Orta Doğuda ve başka yerde demokrasileri isteyenler için örnek olarak Polonya'yı övdü.
- This is the perfect example.
- Bu mükemmel bir örnek.
- I can't think of a suitable example.
- Uygun bir örnek düşünemiyorum.
- He was a rare example of an honest politician.
- O, dürüst bir politikacının nadir bir örneğiydi.
- Here's an example.
- İşte bir örnek.
- Man is an example of nature's incomparable patience.
- İnsan, doğanın eşsiz sabrının bir örneğidir.
- Children learn by example.
- Çocuklar örnek alarak öğrenir.
- Let me give you another example.
- Sana bir örnek daha vereyim.
- It's an evidently bad example.
- Bu açıkçası kötü bir örnek.
- It's an evidently bad example.
- Belli ki kötü bir örnek.
- It's a perfect example of cruel fate.
- Zalim kaderin mükemmel bir örneği.
- She was a shining example to people everywhere.
- O her yerdeki insanlar için parlak bir örnekti.
- A blizzard is an example of extreme weather conditions.
- Kar fırtınası aşırı hava koşullarına bir örnektir.
- It's an obviously bad example.
- Bu açıkça kötü bir örnek.
- The AT&T building in New York is an example of postmodern architecture.
- New York'taki AT&T binası bir postmodern mimari örneğidir.
- This is not a very good example.
- Bu pek iyi bir örnek değil.
- I'm afraid I've set a bad example.
- Korkarım kötü örnek oldum.
- We have an interesting example.
- İlginç bir örneğimiz var.
- A straight line is a trivial example of a curve.
- Düz bir çizgi, eğrinin önemsiz bir örneğidir.
- Give me another example.
- Bana bir örnek daha ver.
- It's easy to find an example.
- Bir örnek bulmak kolay.
- Nobody's perfect, and I'm a perfect example.
- Kimse mükemmel değil, ben de mükemmel bir örneğim.
- I followed Tom's example.
- Tom'un örneğini takip ettim.
- This is an example sentence.
- Bu örnek bir cümledir.
- Fadil wanted to set the good example.
- Fadıl iyi bir örnek oluşturmak istedi.
- Let's simply look at this example.
- Sadece bu örneğe bakalım.
- Why don't you follow Tom's example?
- Neden Tom'un örneğini takip etmiyorsun?
- Lemon juice is an example of an acidic liquid.
- Limon suyu asidik bir sıvı örneğidir.
- An example is a suggestion, not an order.
- Örnek bir öneridir, emir değil.
- You have here an interesting example.
- Burada ilginç bir örnek var.
- Why don't you follow Tom's example?
- Tom'un örneğini niçin takip etmiyorsunuz?
- This is an example of his translation.
- Bu, onun çevirisinden bir örnektir.
- He learned golf by watching others and following their example.
- Golfü başkalarını izleyerek ve onların örneklerini takip ederek öğrendi.
Show More (356)
|
