1 |
favor |
iyilik |
n. |
|
- Could you do me a favor and drop off this box at Jim's?
- Bana bir iyilik yapıp bu kutuyu Jim'e bırakabilir misin?
- You do me a favor, put these with your things.
- Bana bir iyilik yap ve bunları eşyalarının yanına koy.
- I've come to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemeye geldim.
- I need you to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapman gerek.
- Can you do me a big favor?
- Bana büyük bir iyilik yapar mısın?
- I have a favor to ask.
- Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
- Could you do me a favor and babysit my kids tonight?
- Bana bir iyilik yapıp bu gece çocuklarıma bakabilir misin?
- I need to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemeliyim.
- Tom wanted me to do him a favor.
- Tom ona bir iyilik yapmamı istedi.
- I don't need favors.
- İyiliğe ihtiyacım yok.
- He doesn't appreciate favors.
- O, iyilikleri takdir etmez.
- Don't pretend you're doing me a favor.
- Bana iyilik yapıyormuş gibi davranma.
- I'm trying to do you a favor.
- Size iyilik yapmaya çalışıyorum.
- Can I ask a small personal favor?
- Küçük kişisel bir iyilik isteyebilir miyim?
- Hey, could you do me a favor?
- Hey bana bir iyilik yapar mısın?
- I haven't done you any favors.
- Sana hiç iyilik yapmadım.
- He doesn't appreciate favors.
- İyilikleri takdir etmez.
- Can you do me one last favor?
- Bana son bir iyilik yapabilir misin?
- I need one last favor from you.
- Senden son bir iyilik istiyorum.
- Can I ask you a favor?
- Senden bir iyilik isteyebilir miyim?
- She owes me a favor.
- Bana bir iyilik borcu var.
- I'm going to do you a favor.
- Sana bir iyilik yapacağım.
- Can you do me a favor and take Layla and me to school?
- Bana bir iyilik yapıp Layla'yla beni okula götürebilir misin?
- How would you like to do us a very big favor?
- Bize çok büyük bir iyilik yapmaya ne dersin?
- I came to ask them a favor.
- Onlardan bir iyilik istemeye geldim.
- Thank you for doing me this favor.
- Bana bu iyiliği yaptığın için teşekkür ederim.
- I'm doing you a favor.
- Size bir iyilik yapıyorum.
- I wonder if you'd do me a favor.
- Acaba bana bir iyilik yapar mısın?
- Will you do me a favor and feed the dog?
- Bana bir iyilik yapıp köpeği besler misin?
- Don't do me any favors.
- Bana iyilik yapma.
- Do me a favor and take these suitcases down to the basement.
- Bana bir iyilik yap ve şu bavulları bodruma götür.
- Tom owes me a favor or two.
- Tom'un bana bir iki iyilik borcu var.
- Tom just did you a big favor.
- Tom az önce sana büyük bir iyilik yaptı.
- I only have one more favor to ask.
- İsteyeceğim sadece bir iyilik daha var.
- Tom did Mary a favor.
- Tom Mary'ye bir iyilik yaptı.
- Could you do me a really big favor?
- Bana gerçekten büyük bir iyilik yapabilir misin?
- Can you do me a tiny favor?
- Bana küçük bir iyilik yapabilir misin?
- I came to ask Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik istemeye geldim.
- Let's do Tom a favor.
- Tom'a bir iyilik yapalım.
- I need to ask you one more favor.
- Senden bir iyilik daha isteyeceğim.
- Hey, I need a favor.
- Hey, bir iyiliğe ihtiyacım var.
- I thought I was doing you a favor.
- Sana iyilik yaptığımı sanıyordum.
- I came to ask him a favor.
- Ondan bir iyilik istemeye geldim.
- Tom does me a lot of favors.
- Tom bana bir sürü iyilik yapar.
- I did them a favor.
- Onlara bir iyilik yaptım.
- Tom is going to owe me a big favor.
- Tom bana büyük bir iyilik borçlu olacak.
- I thought I was doing you a favor.
- Sana bir iyilik yaptığımı düşündüm.
- Tom called me and said that he needed me to do him a favor.
- Tom beni aradı ve ona bir iyilik yapmam gerektiğini söyledi.
- Tom wanted to ask Mary a favor.
- Tom, Mary'den bir iyilik rica etmek istiyordu.
- Let's do someone a favor.
- Birine bir iyilik yapalım.
- I'd consider that a real favor.
- Bunu gerçek bir iyilik olarak kabul ediyorum.
- I need one more favor.
- Bir iyiliğe daha ihtiyacım var.
- May I ask you a favor?
- Senden bir iyilik isteyebilir miyim?
- I want you guys to do me a favor.
- Siz beylerin bana bir iyilik yapmasını istiyorum.
- I was wondering if you could do me a favor.
- Bana bir iyilik yapabilir misiniz acaba?
- Actually, I have a favor to ask of you.
- Aslında, senden bir iyilik istiyorum.
- I'm asking you to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
- I want to ask you a big favor.
- Sizden büyük bir iyilik istiyorum.
- I asked Tom for a favor.
- Tom'dan bir iyilik istedim.
- You're going to owe me a big favor.
- Bana büyük bir iyilik borçlu olacaksın.
- I came to ask them a favor.
- Onlardan bir iyilik istemek için geldim.
- Can you do me a favor and go to the supermarket and buy me some eggs?
- Bana bir iyilik yapabilir misin ve süpermarkete gidip bana birkaç yumurta alabilir misin?
- Could you do me a favor and wait until tomorrow morning?
- Bana bir iyilik yapar mısın ve yarın sabaha kadar bekler misin?
- I need to ask Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik istemeliyim.
- I need to ask you one more favor.
- Senden bir iyilik daha istemem gerekiyor.
- Can I ask a small personal favor?
- Senden küçük bir iyilik isteyebilir miyim?
- Anytime you need a favor, call me.
- Bir iyiliğe ihtiyacın olduğunda, beni ara.
- Tom just did you a big favor.
- Tom sana büyük bir iyilik yaptı.
- May I ask you a favor?
- Sizden bir iyilik isteyebilir miyim?
- Can you do me a big favor?
- Bana büyük bir iyilik yapabilir misin?
- I asked him for a favor.
- Ondan bir iyilik istedim.
- I need to ask you a favor.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
- Can you do me a favor and go to the supermarket and buy me some eggs?
- Bana bir iyilik yapıp süpermarkete gidip yumurta alır mısın?
- Look, I want you to do me a favor.
- Bak, bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
- I came to ask her a favor.
- Ondan bir iyilik istemeye geldim.
- Don't pretend you're doing me a favor.
- Sanki bana iyilik yapıyormuşsun gibi havalara girme.
- I came to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemeye geldim.
- Do me a favor and talk to them?
- Bana bir iyilik yapıp onlarla konuşur musun?
- Tom just did Mary a big favor.
- Tom az önce Mary'e büyük bir iyilik yaptı.
- Could you do me a favor and wait until tomorrow morning?
- Bana bir iyilik yapıp yarın sabaha kadar bekleyebilir misin?
- I need to ask Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik isteyeceğim.
- I did Tom a favor.
- Tom'a bir iyilik yaptım.
- I'm trying to do you a favor.
- Sana iyilik yapmaya çalışıyorum.
- Could you do me a big favor?
- Bana büyük bir iyilik yapar mısın?
- Tom wants you to do him a favor.
- Tom ona bir iyilik yapmanı istiyor.
- I want you to do me one last favor.
- Bana son bir iyilik yapmanı istiyorum.
- Could you do me one favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- You're going to owe me a big favor.
- Bana büyük bir iyilik borcun olacak.
- Could I ask you to do me a big favor?
- Bana büyük bir iyilik yapmanı isteyebilir miyim?
- Do me a favor and shut up.
- Bana bir iyilik yap ve çeneni kapa.
- Tom said he needed a favor.
- Tom bir iyiliğe ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Can you do me a favor and mail this letter?
- Bana bir iyilik yapıp bu mektubu postalayabilir misin?
- I don't need them to do me any favors.
- Bana iyilik yapmalarına ihtiyacım yok.
- The old man asked me a favor.
- Yaşlı adam benden bir iyilik istedi.
- I only have one more favor to ask.
- Sadece bir iyilik daha isteyeceğim.
- Would you do me a favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- Do me a favor and take these suitcases down to the basement.
- Bana bir iyilik yap ve bu bavulları bodruma götür.
- Old favors are soon forgotten.
- Eski iyilikler çabuk unutulur.
- I need to ask you one more favor.
- Senden bir iyilik daha istiyorum.
- May I ask a very special favor of you?
- Sizden çok özel bir iyilik isteyebilir miyim?
- Could you do me a little favor, please?
- Bana küçük bir iyilik yapar mısınız, lütfen?
- I'm going to do you a huge favor.
- Sana büyük bir iyilik yapacağım.
- I came to ask him a favor.
- Ondan bir iyilik istemek için geldim.
- Can you do me a favor and take Tom to school?
- Bana bir iyilik yapıp Tom'u okula götürür müsünüz?
- I do need one favor.
- Bir iyiliğe ihtiyacım var.
- Tom thought he was doing Mary a favor.
- Tom Mary'ye iyilik yaptığını düşünüyordu.
- I'm doing you a favor.
- Sana bir iyilik yapıyorum.
- Could you do me a favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- I want you guys to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapmanızı istiyorum.
- Can you do me one last favor?
- Bana son bir iyilik yapar mısın?
- I came here to ask you a big favor.
- Buraya senden büyük bir iyilik istemeye geldim.
- Would you please do me a favor?
- Lütfen bana bir iyilik yapar mısın?
- I'd like to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istiyorum.
- Tom owes me a favor or two.
- Tom bana bir ya da iki iyilik borçlu.
- I have a big favor to ask.
- İsteyecek büyük bir iyiliğim var.
- Will you do me a favor and feed the dog?
- Bana bir iyilik yapar mısın ve köpeğimi besler misin?
- Can you do me a favor and take Tom to school?
- Bana bir iyilik yapıp Tom'u okula götürebilir misin?
- Could you do me a favor and call a doctor?
- Bana bir iyilik yapıp bir doktor çağırabilir misin?
- You said you needed a favor.
- Bir iyiliğe ihtiyacın olduğunu söyledin.
- Do me a favor, will you?
- Bana bir iyilik yap, olur mu?
- Can you do me a favor and take Layla and me to school?
- Bana bir iyilik yapıp Leyla'yla beni okula götürür müsünüz?
- Tom just did me a big favor.
- Tom az önce bana büyük bir iyilik yaptı.
- Hey, could you do me a favor?
- Hey, bana bir iyilik yapar mısın?
- Anytime you need a favor, call me.
- Ne zaman bir iyiliğe ihtiyacın olursa, beni ara.
- He owes me a favor.
- O bana bir iyilik borçlu.
- Could you do me a really big favor?
- Bana çok büyük bir iyilik yapar mısın?
- Do me a favor and talk to them?
- Bana bir iyilik yap ve onlarla konuş.
- I want to ask you one last favor.
- Senden son bir iyilik isteyeceğim.
- Could you do me a favor and babysit my kids tonight?
- Bu gece bana bir iyilik yapar mısın ve çocuklarıma bakar mısın?
- I do owe Tom a favor.
- Ben Tom'a bir iyilik borçluyum.
- Tom owes me a favor.
- Tom bana bir iyilik borçlu.
- I'm doing Tom a favor.
- Tom'a bir iyilik yapıyorum.
- Do me a favor and talk to Tom.
- Bana bir iyilik yap ve Tom'la konuş.
- Tom just did me a big favor.
- Tom bana büyük bir iyilik yaptı.
- He asked me if I could do him a favor.
- Ona bir iyilik yapıp yapamayacağımı sordu.
- Just do me one last favor.
- Bana sadece son bir iyilik yap.
- Tom called me and said that he needed me to do him a favor.
- Tom beni aradı ve ona bir iyilik yapmamı istediğini söyledi.
- What do you think he said when I asked him for a favor?
- Ondan bir iyilik istediğimde sence ne dedi?
- I have one favor to ask.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
- Why don't you do us a favor and just leave?
- Neden bize bir iyilik yapıp gitmiyorsun?
- You owe me a favor.
- Bana bir iyilik borçlusun.
- Tom asked Mary to do him a favor.
- Tom, Mary'den ona bir iyilik yapmasını istedi.
- I did you a favor.
- Sana bir iyilik yaptım.
- I'm not looking for a favor.
- Bir iyilik istemiyorum.
- Could you do me a little favor, please?
- Bana küçük bir iyilik yapar mısın, lütfen?
- Tom thought he was doing Mary a favor.
- Tom Mary'ye bir iyilik yaptığını düşündü.
- Can you do me a favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- Tom has never asked anyone for a favor.
- Tom hiç kimseden bir iyilik istemedi.
- Hey, I need a favor.
- Hey, ben bir iyilik istiyorum.
- Tom wants you to do him a favor.
- Tom senin ona bir iyilik yapmanı istiyor.
- I've come to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemek için geldim.
- Tom has done you a favor.
- Tom size bir iyilik yaptı.
- Tom has done you a favor.
- Tom sana bir iyilik yaptı.
- I asked Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik istedim.
- I only wish I could return the favor.
- Keşke iyiliğinin karşılığını verebilseydim.
- I did him a favor.
- Ona bir iyilik yaptım.
- I don't need favors.
- Benim iyiliğe ihtiyacım yok.
- Don't ask Tom for any favors.
- Tom'dan iyilik isteme.
- I have one more favor to ask.
- Senden bir iyilik daha isteyeceğim.
- Tom just did Mary a big favor.
- Tom az önce Mary'ye büyük bir iyilik yaptı.
- I wonder if you could do me a favor.
- Bana bir iyilik yapıp yapamayacağını merak ediyorum.
- I do owe Tom a favor.
- Tom'a bir iyilik borcum var.
- Tom does me a lot of favors.
- Tom bana çok iyilik yapar.
- Tom did me a big favor.
- Tom bana büyük bir iyilik yaptı.
- I'd like to ask you a favor.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
- Can you do me a tiny favor?
- Bana küçük bir iyilik yapar mısın?
- Could I ask you a big favor?
- Senden büyük bir iyilik isteyebilir miyim?
- Could you do me favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- Tom asked one of his friends for a favor.
- Tom arkadaşlarının birinden bir iyilik istedi.
- He owes me a favor.
- Bana bir iyilik borcu var.
- I came to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemek için geldim.
- I owe you a favor.
- Sana bir iyilik borçluyum.
- Can you lend me your car, as a favor?
- Bir iyilik yapıp arabanı ödünç verir misin?
- I need to ask you for a little favor.
- Senden küçük bir iyilik isteyeceğim.
- I came here to ask you a big favor.
- Senden büyük bir iyilik istemek için buraya geldim.
- Would you do me a favor, Tom?
- Bana bir iyilik yapar mısın, Tom?
- Do me a favor and just leave.
- Bana bir iyilik yap ve git.
- She owes me a favor.
- O bana bir iyilik borçlu.
- I have a big favor to ask.
- Senden büyük bir iyilik isteyeceğim.
- I need a big favor.
- Büyük bir iyiliğe ihtiyacım var.
- I'd like you to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
- Could you do me a favor and call a doctor?
- Bana bir iyilik yapıp bir doktor çağırır mısınız?
- I've never asked you for a favor.
- Senden hiç iyilik istemedim.
- Why don't you do us a favor and just leave?
- Neden bize bir iyilik yapıp da hemen ayrılmıyorsun?
- Don't ask him for any favors.
- Ondan herhangi bir iyilik isteme.
- I'd consider that a real favor.
- Onu gerçek bir iyilik olarak görürdüm.
- I need a huge favor.
- Büyük bir iyiliğe ihtiyacım var.
- Tom needs a favor.
- Tom'un bir iyiliğe ihtiyacı var.
- Would you mind doing me a favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- I'm trying to do you a favor.
- Ben de sana iyilik yapmaya çalışıyorum.
- Hey, would you do me a favor?
- Hey, bana bir iyilik yapar mısın?
- Do me a favor.
- Bana bir iyilik yap.
- Would you please do me a favor?
- Lütfen bana bir iyilik yapar mısınız?
- I don't need them to do me any favors.
- Onların bana bir iyilik yapmalarına ihtiyacım yok.
- Will you do me a favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
- I only have one more favor to ask.
- Bir iyilik daha isteyeceğim sadece.
- I have a favor to ask.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
- May I ask a very special favor of you?
- Senden çok özel bir iyilik isteyebilir miyim?
- I called you because I need a favor.
- Seni aradım çünkü bir iyiliğe ihtiyacım var.
- I did her a favor.
- Ona bir iyilik yaptım.
- I need you to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
- Can I ask you for a favor?
- Senden bir iyilik isteyebilir miyim?
- Tom asked me if I could do him a favor.
- Tom bana ona bir iyilik yapıp yapamayacağımı sordu.
- I'm going to do you a big favor.
- Sana büyük bir iyilik yapacağım.
- I wonder if you could do me a favor.
- Acaba bana bir iyilik yapabilir misin?
- He did all he could to win her favor.
- Onun iyiliğini kazanmak için elinden geleni yaptı.
- I asked him a favor.
- Ondan bir iyilik istedim.
- Could I ask you to do me a big favor?
- Bana büyük bir iyilik yapmanızı isteyebilir miyim?
- Tom wanted to ask Mary for a big favor.
- Tom Mary'den büyük bir iyilik istedi.
- I want to ask you one last favor.
- Senden son bir iyilik istiyorum.
- Don't do us any favors.
- Bize iyilik yapma.
- Tom owes me a favor.
- Tom'un bana bir iyilik borcu var.
- I asked Tom for a favor.
- Ben Tom'dan bir iyilik istedim.
- Could you do me a huge favor?
- Bana büyük bir iyilik yapar mısın?
- Just do me one favor.
- Bana bir iyilik yap.
- Don't ask him for any favors.
- Ondan iyilik isteme.
- I'm trying to do you a favor.
- Sana bir iyilik yapmaya çalışıyorum.
- I have a favor to ask of you.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
- Can I ask you a favor?
- Sizden bir iyilik isteyebilir miyim?
- I've never asked you for a favor.
- Asla senden bir iyilik istemedim.
- Tom has done us a favor.
- Tom bize bir iyilik yaptı.
- I wonder if you'd do me a favor.
- Bana bir iyilik yapıp yapmayacağını merak ediyorum.
- Tom asked one of his friends for a favor.
- Tom arkadaşlarından birinden bir iyilik istedi.
- Old favors are soon forgotten.
- Eski iyilikler çabuk unutuldu.
- Just do me one last favor.
- Bana son bir iyilik yap.
- I need to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemem gerekiyor.
- I was wondering if you might do me another favor.
- Acaba bana bir iyilik daha yapabilir misin diye merak ediyordum.
Show More (224)
|
2 |
favor |
desteklemek |
v. |
|
- Are you in favor of the new law?
- Yeni yasayı destekliyor musun?
- Are you in favor of the plan or not?
- Planı destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz?
- Are you in favor of this motion?
- Bu hareketi destekliyor musun?
- Are you in favor of their policy?
- Politikalarını destekliyor musunuz?
- I have no objection, but I'm not in favor of it, either.
- İtirazım yok ama ama desteklemiyorum da.
- Are you in favor of or against that policy?
- Bu politikayı destekliyor musun yoksa karşı mı çıkıyorsun?
- Are you in favor of this motion?
- Bu önergeyi destekliyor musunuz?
- I'm not in favor of such a plan.
- Böyle bir planı desteklemiyorum.
- No one is in favor of this proposal.
- Hiç kimse bu öneriyi desteklemiyor.
- Are you in favor of that policy or are you opposed to it?
- Bu politikayı destekliyor musunuz yoksa karşı mı çıkıyorsunuz?
- Are you in favor of the plan or not?
- Planı destekliyor musun, desteklemiyor musun?
- I'm not in favor of this plan.
- Ben bu planı desteklemiyorum.
- Are you in favor of their policy?
- Onların politikasını destekliyor musun?
- Are you in favor of that policy or are you opposed to it?
- O politikayı destekliyor musun yoksa ona karşı mısın?
- No one is in favor of this proposal.
- Kimse bu öneriyi desteklemiyor.
- Are you in favor of the proposal?
- Teklifi destekliyor musun?
- Are you in favor of or against that policy?
- Bu politikayı destekliyor musunuz yoksa karşı mı çıkıyorsunuz?
- Are you in favor of the new law?
- Yeni yasayı destekliyor musunuz?
Show More (15)
|
3 |
favor |
leh |
n. |
|
- The board voted in favor of the project.
- Yönetim kurulu projenin lehinde oy kullandı.
- The odds are in Tom's favor.
- İhtimaller Tom'un lehine.
- The statistics are in our favor.
- İstatistikler lehimizde.
- The war is going in our favor.
- Savaş bizim lehimizde gidiyor.
- The balance of public opinion remains in his favor.
- Kamuoyu dengesi onun lehine devam ediyor.
- The statistics are in our favor.
- İstatistikler bizim lehimize.
- The judge ruled in her favor.
- Yargıç onun lehine karar verdi.
- The judge ruled in her favor.
- Hakim onun lehine karar verdi.
- He is in my favor.
- O benim lehime.
- The odds are in his favor.
- İhtimaller onun lehine.
- The statistics are in your favor.
- İstatistikler senin lehine.
- Luck turned in my favor.
- Şans benim lehime döndü.
- The war is going in our favor.
- Savaş bizim lehimize ilerlemekte.
- The evidence was in his favor.
- Kanıt, onun lehineydi.
- Tom voted in favor of the proposal.
- Tom teklifin lehinde oy verdi.
- The evidence was in his favor.
- Kanıtlar, onun lehineydi.
Show More (13)
|
4 |
favor |
yana olmak |
v. |
|
- Fortune favors the brave.
- Şans cesurlardan yanadır.
- Our teacher favors only the girl students.
- Öğretmenimiz sadece kız öğrencilerden yanadır.
- Fortune favors the brave.
- Şans cesurdan yanadır.
Show More (0)
|
5 |
favor |
kayırmak |
v. |
|
- A referee should not favor either side.
- Hakem iki tarafı da kayırmamalıdır.
- Our teacher favors only the girl students.
- Öğretmenimiz sadece kız öğrencileri kayırıyor.
Show More (-1)
|
6 |
favor |
sevilme |
n. |
|
- Ronaldo is very much in favour with the media.
- Ronaldo medya tarafından çok seviliyor.
Show More (-2)
|
7 |
favor |
hediye |
n. |
|
- They handed out party favors at the event.
- Etkinlikte parti hediyeleri dağıttılar.
Show More (-2)
|
8 |
favor |
imtiyaz |
n. |
|
- The professor is clearly showing favor to her.
- Profesör açıkça ona imtiyaz geçiyor.
Show More (-2)
|
9 |
favor |
teveccüh |
n. |
|
- The courtier was enjoying great royal favor.
- Saray mensubu kraliyetin büyük teveccühüne mazhar oluyordu.
Show More (-2)
|