| 1 |
goose |
kaz |
n. |
|
- They had a goose farm just outside the town.
- Kasabanın hemen dışında bir kaz çiftliği vardı.
- We cannot have one sauce for the goose and one for the gander.
- Kaz için ayrı, av için ayrı sosumuz olamaz.
- Why does that goose sit on her eggs?
- Şu kaz neden yumurtalarının üzerinde oturuyor?
- Why does that goose sit on her eggs?
- O kaz niçin yumurtalarının üstünde oturuyor?
- A goose is a water bird.
- Kaz bir su kuşudur.
- You goose, you're doing it all wrong!
- Seni kaz, her şeyi yanlış yapıyorsun!
Show More (3)
|
| 2 |
goose |
kaz kafalı |
n. |
|
- I don't like hanging with gooses like him.
- Onun gibi kaz kafalılarla takılmayı sevmiyorum ben.
- You're a silly goose!
- Kaz kafalı!
Show More (-1)
|
| 3 |
goose |
pandik atmak |
v. |
|
- When we were young, goosing to your friends as a joke was very popular.
- Biz gençken arkadaşlara şaka amaçlı pandik atmak çok popülerdi.
Show More (-2)
|
| 4 |
goose |
dişi kaz |
n. |
|
- Gooses have slightly bigger eggs than chickens.
- Dişi kazların tavuklara göre biraz daha büyük yumurtaları olur.
Show More (-2)
|
| 5 |
goose |
kaz eti |
n. |
|
- The goose will be served with rice for dinner.
- Akşam yemeğinde kaz eti pilavla servis edilecek.
Show More (-2)
|
