green - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
green yeşil adj., n.
  • Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box.
  • Bununla birlikte de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır.
  • How can a German, Green foreign minister accept responsibility for secrecy?
  • Bir Alman, Yeşiller Dışişleri Bakanı gizliliğin sorumluluğunu nasıl kabul edebilir?
  • We, the Green Group, by and large support the common position.
  • Biz Yeşiller Grubu olarak ortak tutumu büyük ölçüde destekliyoruz.
Show More (48)
green yemyeşil adj.
  • The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
  • Sevdiklerinize ve doğaya vereceğiniz hediye yemyeşil bir gelecek olacak.
  • The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
  • Sevdiklerinize ve doğaya vereceğiniz hediye yemyeşil bir gelecek olacaktır.
  • Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
  • Dubai, çölün yanı başındaki yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
Show More (13)
green çevreci adj.
  • You know how strict those green people are about attendance.
  • O çevreci insanların katılıma ne kadar önem verdiğini biliyorsun.
  • So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
  • Dolayısıyla, temiz ve çevreci sürüşte son nokta belki de gerçekten hidrojendir.
  • They want to learn digital technology and green technologies.
  • Dijital teknoloji ve çevreci teknolojileri öğrenmek istiyorlar.
Show More (8)
green yeşillik n.
  • There's no map, it's just green.
  • Harita yok, sadece yeşillik var.
  • See, no green in sight.
  • Bak, görünürde hiç yeşillik yok.
  • So bring a bit of green inside.
  • Bu yüzden içine ufak bir parça yeşillik koyun.
Show More (5)
green acemi adj.
  • But we are about to destroy the bridge, and these are very green troops.
  • Ama köprüyü yok etmek üzereyiz ve bunlar çok acemi birlikler.
  • Case agent at Norfolk sounds pretty green.
  • Norfolk'taki vakaya bakan temsilci oldukça acemi görünüyor.
  • Seems to me that, aside your mission commender, this is very green crew.
  • Bana öyle geliyor ki, görev komutanınız bir yana, bunlar oldukça acemi bir ekip.
Show More (4)
green çevre dostu adj.
  • A much more green oven technology is also used.
  • Çok daha çevre dostu bir fırın teknolojisi de kullanılıyor.
  • Maybe this is the new, green way to zap your victims.
  • Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevre dostu yolu budur.
  • Free, green, infinitely renewable energy.
  • Masrafsız, çevre dostu, birçok defa yenilenebilir olan enerji.
Show More (1)
green yeşil alan n.
  • The green surroundings made it even more beautiful.
  • Etraftaki yeşil alanlar ortamı daha da güzelleştiriyordu.
  • There's no map, it's just green.
  • Harita yok, sadece yeşil alan.
Show More (-1)
green yeni adj.
  • Make your business go green with the new SkyLine Combi Ovens.
  • Yeni SkyLine Kombi Fırınlar ile işletmenizi çevreci hale getirin.
Show More (-2)