1 |
green |
yeşil |
adj., n. |
|
- Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box.
- Bununla birlikte de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır.
- How can a German, Green foreign minister accept responsibility for secrecy?
- Bir Alman, Yeşiller Dışişleri Bakanı gizliliğin sorumluluğunu nasıl kabul edebilir?
- We, the Green Group, by and large support the common position.
- Biz Yeşiller Grubu olarak ortak tutumu büyük ölçüde destekliyoruz.
- No misleading green labels, but honest information.
- Yanıltıcı yeşil etiketler değil, dürüst bilgiler olmalı.
- I believe the dangers of green gene technology are much overstated.
- Yeşil gen teknolojisinin tehlikelerinin çok abartıldığına inanıyorum.
- There appears to be a majority of Green Members in favour of rejecting the amendment on ethics.
- Yeşil Üyelerin çoğunluğunun etik konusundaki değişikliğin reddedilmesinden yana olduğu görülmektedir.
- In other words, the present requirements would remain for green listed waste.
- Başka bir deyişle yeşil listedeki atıklar için mevcut gereklilikler devam edecektir.
- I believe this is an extremely important measure, together with the provision on green electricity.
- Yeşil elektriğe ilişkin hükümle birlikte bunun son derece önemli bir tedbir olduğuna inanıyorum.
- It will fix the de facto external border of the Union at the green line.
- Birliğin fiili dış sınırını yeşil hatta sabitleyecektir.
- On behalf of the Green Group I would like to welcome both of these reports.
- Yeşil Grup adına bu iki raporu da memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim.
- Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box.
- Bununla birlikte, de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır.
- Why are both major groups now adopting the Green line?
- Neden her iki büyük grup da şimdi Yeşil çizgiyi benimsiyor?
- One by one, the European teams are disappearing from the green pitches in Korea.
- Avrupa takımları birer birer Kore'deki yeşil sahalardan kayboluyor.
- Galicia's green coast is gradually turning black.
- Galiçya'nın yeşil kıyıları yavaş yavaş siyaha dönüyor.
- We are also sympathetic to the amendment from the Green Group, although I fear that this has less chance than ours.
- Yeşil Grup tarafından sunulan değişikliğe de sempati duyuyoruz, ancak korkarım ki bunun bizimkinden daha az şansı var.
- We have launched a consultation and intend to build upon the results of that consultation in a green paper.
- Bir istişare başlattık ve bu istişarenin sonuçlarını yeşil bir belgeye dönüştürmeyi planlıyoruz.
- The resolution by the Green Group was tabled first.
- İlk olarak Yeşil Grup'un önergesi sunuldu.
- If they were to continue to back him, that would be a blot on the European Parliament's green escutcheon.
- Eğer onu desteklemeye devam ederlerse bu Avrupa Parlamentosu'nun yeşil arması için bir leke olacaktır.
- One by one, the European teams are disappearing from the green pitches in Korea.
- Avrupa takımları Kore'deki yeşil sahalardan birer birer kayboluyor.
- I welcome this report on behalf of the Green Group and congratulate the rapporteur.
- Bu raporu Yeşil Grup adına memnuniyetle karşılıyor ve raportörü kutluyorum.
- This is something that the Green Group stated a long time ago in this Parliament and we have now been vindicated.
- Bu, Yeşiller Grubu'nun uzun zaman önce bu Parlamentoda dile getirdiği bir şeydi ve şimdi haklı çıktık.
- A green label for sustainable timber and a red label for incorrectly produced timber.
- Sürdürülebilir kereste için yeşil etiket ve yanlış üretilmiş kereste için kırmızı etiket.
- We discussed this issue previously at my meeting with the Green Group.
- Bu konuyu daha önce Yeşil Grup ile yaptığım toplantıda da ele almıştık.
- I can add that a practical guide to green procurement will be published later this year.
- Bu yılın sonlarına doğru yeşil satın alma konusunda pratik bir rehber yayınlanacağını da ekleyebilirim.
- Unfortunately, a number of fellow MEPs, mainly from the liberal and green groups, have fallen for this lobby.
- Ne yazık ki, başta liberal ve yeşil gruplardan olmak üzere bazı AP üyesi dostlarımız bu lobiye kanmış durumdalar.
- Of course the questions and the statistics by our Green colleagues are loaded and selective.
- Elbette Yeşil meslektaşlarımızın soruları ve istatistikleri yüklü ve seçicidir.
- I have no doubt that many people, including our green fundamentalists, would like to go much further.
- Yeşil köktencilerimiz de dahil olmak üzere pek çok kişinin çok daha ileri gitmek istediğinden hiç şüphem yok.
- The Green Group has re-tabled several of my original amendments that got voted down in committee.
- Yeşil Grup, komitede oylanarak reddedilen orijinal değişiklik önergelerimden bazılarını yeniden gündeme getirmiştir.
- However, the evolution for green elevators doesn't stop with reducing energy consumption.
- Ancak yeşil asansörlerin gelişimi enerji tüketimini azaltmakla kalmıyor.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik gıda yiyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzinli araçları hedef alıyor.
- A green spinner to build suspense and then the big finale.
- Gerilimi artırmak için yeşil bir topaç, ve ardından büyük final.
- And I must have that green jacket.
- O yeşil ceketi de almam lazım.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyet, yeşil noktaların ortaya çıkmasını engellemeye yardımcı olamaz.
- However, the grey and green would not sit well together.
- Ancak, gri ve yeşil birlikte güzel durmazdı.
- And I added a little mineral green, for looks.
- Ve daha güzel görünsün diye biraz mineral yeşili ekledim.
- Spinach, but also any leafy green, is a great metabolism booster.
- Ispanak, ve aynı zamanda herhangi bir yeşil yapraklı bitki, harika bir metabolizma hızlandırıcıdır.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik besleniyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzin yakan araçları hedef alıyor.
- Not a single green plant around.
- Çevrede tek bir yeşil bitki bile yok.
- I mean, look at the set we built with the smiley-face earth and some green things.
- Yani, gülen yüzlü dünya ve bazı yeşil şeylerle inşa ettiğimiz sete bakın.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu döneminde kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- Then they started to grow fangs and their eyes became green.
- Sonra sivri dişleri çıkmaya başladı ve gözleri yeşile döndü.
- Everytime I glazed it everything turned green.
- Ne zaman cilalasam her şey yeşile dönüyordu.
- He then pointed to the green box.
- Daha sonra yeşil kutuyu işaret etti.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Onlar yeşil, kırmızı, mor renktedir ve tümü yuvarlaktır.
- A green spinner to build suspense and then the big finale.
- Gerilim yaratacak yeşil bir döndürücü ve ardından büyük final.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyet, yeşil lekelerin ortaya çıkmasını önleyemez.
- Then they started to grow fangs and their eyes became green.
- Sonra sivri dişleri çıktı ortaya ve gözleri yeşile döndü.
- And I must have that green jacket.
- Ve o yeşil ceketi almalıyım.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor renkliler ve hepsi yuvarlak şekillerdedir.
- It's hard to muster up an argument against green power these days.
- Bugünlerde yeşil enerjiye karşı bir sav ileri sürmek oldukça zor.
- The door is blue on the outside, green on the inside.
- Kapının dışı mavi, içi yeşildir.
Show More (48)
|
2 |
green |
yemyeşil |
adj. |
|
- The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
- Sevdiklerinize ve doğaya vereceğiniz hediye yemyeşil bir gelecek olacak.
- The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
- Sevdiklerinize ve doğaya vereceğiniz hediye yemyeşil bir gelecek olacaktır.
- Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
- Dubai, çölün yanı başındaki yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
- In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
- Yalnızca birkaç hafta içinde binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları sulak yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.
- Residential, teaching and administrative buildings are surrounded by green open spaces, fields and woods.
- Konutlar, eğitim ve idari binalar yemyeşil açık alanlar, tarlalar ve ormanlarla çevrilidir.
- My intention is to color this desert in green.
- Benim niyetim bu çölü yemyeşil yapmak.
- I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills.
- Rüyamda yemyeşil alanların ve tepelerin üzerinden yükselen büyük bir dalga gördüm.
- It is no longer a dream for children to play under green trees.
- Çocuklar için yemyeşil ağaçların altında oyun oynayabilmek artık bir hayal değil.
- Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
- Dubai, çölün yanı sıra yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
- Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
- Dubai, çölün hemen dibindeki yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
- Residential, teaching and administrative buildings are surrounded by green open spaces, fields and woods.
- Konut, eğitim ve idari binalar yemyeşil açık alanlar, tarlalar ve ormanlarla çevrilidir.
- Both the green nature and the beauty of untouched bays can fascinate you.
- Hem yemyeşil doğası hem de el değmemiş koylarının güzelliği sizi büyüleyebilir.
- I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills.
- Rüyamda büyük bir dalganın yemyeşil topraklara ve tepelerin üzerinden aştığını gördüm.
- She has big green eyes and beautiful brown skin.
- Kocaman, yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
- Both the green nature and the beauty of untouched bays can fascinate you.
- Hem yemyeşil doğası hem de el değmemiş koylarının güzelliği sizi büyüleyebiliyor.
- The gift you will give to your loved ones and nature will be a green future.
- Sevdiklerine ve doğaya vereceğin hediye yemyeşil bir gelecek olsun.
Show More (13)
|
3 |
green |
çevreci |
adj. |
|
- You know how strict those green people are about attendance.
- O çevreci insanların katılıma ne kadar önem verdiğini biliyorsun.
- So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
- Dolayısıyla, temiz ve çevreci sürüşte son nokta belki de gerçekten hidrojendir.
- They want to learn digital technology and green technologies.
- Dijital teknoloji ve çevreci teknolojileri öğrenmek istiyorlar.
- It's office and retail space, plus housing all built with the latest green technology.
- Ofis ve geri dönüşüm alanları, ayrıca son çıkan çevreci teknoloji ile tasarlanmış konutlar.
- So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
- Demem o ki temiz, çevreci bir sürüş için belki de nihai çözüm gerçekten hidrojendir.
- Here are some reasons to love green buildings.
- İşte çevreci binaları sevmeniz için bazı nedenler.
- We unveil a new green initiative aimed at accelerating the adoption of plug-in hybrid electric vehicles.
- Fişli hibrid elektrikli araçların benimsenmesini hızlandırmayı amaçlayan yeni bir çevreci girişimi açıklıyoruz.
- So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
- Yani temiz ve çevreci sürüşte son nokta için belki de gerçekten hidrojendir.
- Maybe this is the new, green way to zap your victims.
- Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevreci yolu budur.
- I have a judgey green neighbor.
- Her şeyi yargılayan çevreci bir komşum var da.
- It's office and retail space, plus housing all built with the latest green technology.
- Burası ofis ve perakende alanının yanı sıra tamamı yeni çevreci teknolojiyle inşa edilmiş konutlardan oluşuyor.
Show More (8)
|
4 |
green |
yeşillik |
n. |
|
- There's no map, it's just green.
- Harita yok, sadece yeşillik var.
- See, no green in sight.
- Bak, görünürde hiç yeşillik yok.
- So bring a bit of green inside.
- Bu yüzden içine ufak bir parça yeşillik koyun.
- The green surroundings made it even more beautiful.
- Çevresindeki yeşillik, onu daha da güzelleştiriyor.
- So bring a bit of green inside.
- Bu yüzden içeriye biraz yeşillik getir.
- A thousand years ago this land was green and good.
- Bin yıl önce bu topraklar yeşillik ve güzelmiş.
- The consequence is that there appears to be nothing green to be found in this sea of sand.
- Sonuçta bu kum denizinde hiçbir yeşillik bulunamayacak gibi görünmektedir.
- Our Hotel is a green paradise, designed for comfort and fun.
- Otelimiz huzur ve eğlence için tasarlanmış tam bir yeşillik cennetidir.
Show More (5)
|
5 |
green |
acemi |
adj. |
|
- But we are about to destroy the bridge, and these are very green troops.
- Ama köprüyü yok etmek üzereyiz ve bunlar çok acemi birlikler.
- Case agent at Norfolk sounds pretty green.
- Norfolk'taki vakaya bakan temsilci oldukça acemi görünüyor.
- Seems to me that, aside your mission commender, this is very green crew.
- Bana öyle geliyor ki, görev komutanınız bir yana, bunlar oldukça acemi bir ekip.
- No, he's still too green.
- Hayır, o hala çok acemi.
- Case agent at Norfolk sounds pretty green.
- Norfolk'takı davaya bakan memur epey acemi geldi.
- He's so green, he won't know who she is yet.
- O kadar acemi ki onu henüz tanımayacak bile.
- You and I know the skipper of that destroyer is a green kid.
- Siz de ben de biliyoruz ki o muhribin kaptanı acemi bir çocuk.
Show More (4)
|
6 |
green |
çevre dostu |
adj. |
|
- A much more green oven technology is also used.
- Çok daha çevre dostu bir fırın teknolojisi de kullanılıyor.
- Maybe this is the new, green way to zap your victims.
- Belki de kurbanlarınızı vurmanın yeni, çevre dostu yolu budur.
- Free, green, infinitely renewable energy.
- Masrafsız, çevre dostu, birçok defa yenilenebilir olan enerji.
- Free, green, infinitely renewable energy.
- Bedava, çevre dostu, sonsuz yenilenebilir enerji.
Show More (1)
|
7 |
green |
yeşil alan |
n. |
|
- The green surroundings made it even more beautiful.
- Etraftaki yeşil alanlar ortamı daha da güzelleştiriyordu.
- There's no map, it's just green.
- Harita yok, sadece yeşil alan.
Show More (-1)
|
8 |
green |
yeni |
adj. |
|
- Make your business go green with the new SkyLine Combi Ovens.
- Yeni SkyLine Kombi Fırınlar ile işletmenizi çevreci hale getirin.
Show More (-2)
|