1 |
hunt |
avlanmak |
v. |
|
- My view is that in certain Member States hunting brings an important extra source of food to the dining table.
- Benim görüşüm, bazı Üye Devletlerde avlanmanın yemek masalarına önemli bir ekstra besin kaynağı getirdiği yönündedir.
- It has consented to the indiscriminate promotion of hunting in parks by regional authorities.
- Bölgesel otoriteler tarafından parklarda gelişigüzel avlanmanın teşvik edilmesine rıza göstermiştir.
- This is an awfully nice hotel room for a hunting weekend.
- Avlanmayla geçen bir hafta sonu için fazlasıyla güzel bir otel odası.
- This is an awfully nice hotel room for a hunting weekend.
- Burası avlanarak geçirilecek bir hafta sonu için gerçekten güzel bir otel odası.
- Hunting is not allowed in national parks.
- Milli parklarda avlanmaya izin verilmez.
- The heron had to hunt for food every day.
- Balıkçıl her gün yemek için avlanmak zorundadır.
- Tom likes hunting.
- Tom avlanmayı sever.
- Many people hunt.
- Birçok insan avlanır.
- In protected areas hunting is prohibited.
- Koruma altındaki bölgelerde avlanmak yasaktır.
- He likes hunting.
- Avlanmayı sever.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
- Bu sakin vahşi doğada avlanmak yasaktır.
- I don't know how to hunt.
- Avlanmayı bilmiyorum.
- This is a good place for hunting.
- Burası avlanmak için iyi bir yer.
- He likes hunting.
- O avlanmayı seviyor.
- I like hunting.
- Avlanmayı severim.
- Tom has never hunted.
- Tom hiç avlanmadı.
- I hunt almost every day.
- Neredeyse her gün avlanırım.
- I don't know how to hunt.
- Nasıl avlanacağımı bilmiyorum.
- Tom said he didn't hunt anymore.
- Tom artık avlanmadığını söyledi.
- I like to hunt.
- Avlanmak hoşuma gidiyor.
- Tom said that he doesn't hunt anymore.
- Tom artık avlanmadığını söyledi.
- Hunting is forbidden in national parks.
- Avlanmak ulusal parklarda yasaktır.
- I don't hunt anymore.
- Artık avlanmıyorum.
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avlanmayı, şarabı, kadınları ve ziyafetleri severdi.
- He likes to hunt.
- Avlanmayı sever.
- Tom didn't hunt.
- Tom avlanmadı.
- Do you not know how to hunt with anything but nets?
- Ağdan başka bir şeyle avlanmayı bilmiyor musunuz?
- Sami was very keen on hunting.
- Sami avlanmaya çok meraklıydı.
- Hunting is banned in national parks.
- Milli parklarda avlanmak yasaklandı.
- A bat hunts food and eats at night, but sleeps during the day.
- Bir yarasa geceleri avlanır ve yemek yer ama gündüzleri uyur.
- Tom likes to hunt.
- Tom avlanmayı sever.
- Tom is fond of hunting.
- Tom avlanmayı sever.
- Owls hunt at night.
- Baykuşlar geceleri avlanır.
- I've never hunted.
- Hiç avlanmadım.
- Tom doesn't hunt anymore.
- Tom artık avlanmıyor.
- I can teach you how to hunt.
- Sana nasıl avlanacağını öğretebilirim.
- Hunting is forbidden in national parks.
- Milli parklarda avlanmak yasaktır.
- This is a good place for hunting.
- Burası avlanmak için güzel bir yer.
- Hunting is forbidden now.
- Avlanmak artık yasak.
- He has never hunted.
- O hiç avlanmadı.
- Bats hunt at night.
- Yarasalar geceleri avlanır.
- I've done a little hunting.
- Biraz avlandım.
- I hunt almost every day.
- Neredeyse her gün avlanıyorum.
- Bats hunt at night.
- Yarasalar gece avlanır.
- Hunting is prohibited in this area.
- Bu bölgede avlanmak yasaktır.
- Do you know how to hunt?
- Nasıl avlanacağını biliyor musun?
- Tom likes to hunt, doesn't he?
- Tom avlanmayı seviyor, değil mi?
- Hunting wasn't as much fun as I thought it would be.
- Avlanmak düşündüğüm kadar eğlenceli değildi.
- I can teach you how to hunt.
- Nasıl avlanılacağını sana öğretebilirim.
- Hunting is prohibited in national parks.
- Milli parklarda avlanmak yasaktır.
- They had a good hunt.
- İyi avlanmışlar.
- Do you know how to hunt?
- Avlanmayı biliyor musun?
- I like hunting.
- Avlanmaktan hoşlanırım.
- Hunting is prohibited in this area.
- Avlanmak bu alanda yasaklanmıştır.
- Tom likes to hunt, doesn't he?
- Tom avlanmayı sever, değil mi?
- Many people hunt.
- Birçok kişi avlanır.
- Tom likes hunting.
- Tom avlanmayı seviyor.
- I like to hunt.
- Avlanmayı severim.
Show More (55)
|
2 |
hunt |
avlamak |
v. |
|
- With fish, we merely hunt them down.
- Balıklarla sadece onları avlarız.
- With fish, we merely hunt them down.
- Balıklarla sadece onları avlıyoruz.
- It was very easy for man to hunt a slow, lumbering large animal.
- Yavaş, hantal büyük bir hayvanı avlamak insanoğlu için çok kolaydı.
- The men went hunting for lions.
- Erkekler aslanları avlamaya gitti.
- I hunt after flies.
- Sinek avlarım.
- Is it legal to hunt kangaroos in Australia?
- Avustralya'da kanguru avlamak yasal mıdır?
- Wolves hunt reindeer.
- Kurtlar ren geyiklerini avlarlar.
- A hunter hunted hares with his dog.
- Bir avcı, köpeğiyle yabani tavşan avladı.
- Wolves hunt reindeer.
- Kurtlar ren geyiklerini avlar.
- Don't sell the bear's fur before hunting it.
- Ayıyı avlamadan kürkünü satmayın.
- Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
- Hemingway Afrika'da büyük av hayvanları avlamaktan hoşlanırdı.
- A hunter hunted hares with his dog.
- Bir avcı, köpeği ile tavşanları avladı.
- He hunted gulls.
- Martı avlıyordu.
- Polar bears hunt seals.
- Kutup ayıları fok balıklarını avlarlar.
- The hunter hunted rabbits with his dog.
- Avcı tavşanları köpeğiyle avladı.
- They hunted deer and foxes.
- Geyik ve tilki avladılar.
- I hunt elk in my leisure-time.
- Boş zamanlarımda geyik avlarım.
- He went deer hunting.
- Geyik avlamaya gitti.
- The men went hunting for lions.
- Adamlar aslan avlamaya gittiler.
- Tom went duck hunting last month.
- Tom geçen ay ördek avlamaya gitti.
- Tom and Mary went deer hunting.
- Tom ve Mary geyik avlamaya gittiler.
- They hunted foxes.
- Tilki avladılar.
- He hunted gulls.
- O, martı avladı.
- What're you hunting?
- Ne avlıyorsun?
- Sami went duck hunting last weekend.
- Sami geçen hafta sonu ördek avlamaya gitti.
- I hunt after flies.
- Ben de sinek avlıyorum.
- Is it legal to hunt kangaroos in Australia?
- Avustralya'da kanguru avlamak yasal mı?
- Tom said he didn't hunt anymore.
- Tom artık avlamadığını söyledi.
Show More (25)
|
3 |
hunt |
aramak |
v. |
|
- I'm apartment hunting.
- Ben bir daire arıyorum.
- Tom and I are house hunting.
- Tom ve ben ev arıyoruz.
- Tom and Mary are house hunting.
- Tom ve Mary ev arıyorlar.
- I am in Lyon, but maybe I'll go to Paris for hunting a job.
- Lyon'dayım ama belki iş aramak için Paris'e giderim.
- Sami hunted around the house to find the money.
- Sami parayı bulmak için evin etrafını aradı.
- Tom and Mary are house hunting.
- Tom ve Mary ev arıyor.
- Fadil hunted around the house to find the money.
- Fadıl parayı bulmak için evi aradı.
- Fadil hunted around the house to find the money.
- Fadıl parayı bulmak için evin her yerini aradı.
- The police are hunting an escaped convict in this area.
- Polis, bu alanda kaçan bir hükümlüyü arıyor.
- I'm apartment hunting.
- Daire arıyorum.
- The police are hunting an escaped convict in this area.
- Polis bu bölgede kaçan bir mahkumu arıyor.
Show More (8)
|
4 |
hunt |
av |
n. |
|
- Millions more lost their lives during the slave hunt or one of the infamous cargo ships.
- Milyonlarcası da köle avı sırasında ya da kötü şöhretli kargo gemilerinden birinde hayatını kaybetti.
- This would be a tremendous incentive to continuing the illegal hunt.
- Bu, yasadışı avın sürdürülmesi için muazzam bir teşvik olacaktır.
- The hunt is over.
- Av bitti.
- Tom was excited about going to the Easter egg hunt.
- Tom Paskalya yumurtası avına gideceği için çok heyecanlıydı.
- They had a good hunt.
- İyi bir av geçirdiler.
- The police have started a nationwide hunt for the criminal.
- Polis suçlu için ülke çapında bir av başlattı.
Show More (3)
|
5 |
hunt |
avlanma |
n. |
|
- We should protect the hunter's right to hunt but we should not guarantee him an unprotected route into retail outlets.
- Avcının avlanma hakkını korumalıyız, ancak ona perakende satış noktalarına korumasız bir yol garanti etmemeliyiz.
Show More (-2)
|
6 |
hunt |
avcılık |
n. |
|
- Tom doesn't hunt anymore.
- Tom artık avcılık yapmıyor.
Show More (-2)
|