inner - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
inner adj.
  • The inner life of a soccer player must be fascinating.
  • Bir futbolcunun dünyası büyüleyici olmalı.
  • Criticism should never cause the recipient to lose face, inner dignity, or self-respect.
  • Eleştiri hiçbir zaman muhatabın itibarını, saygınlığını ya da öz saygısını kaybetmesine neden olmamalıdır.
  • There's a button on the inner side of the door.
  • Kapının tarafında bir buton var.
Show More (7)
inner içsel adj.
  • The witch doctor who turned inner truth into obsession.
  • İçsel gerçeği saplantıya dönüştüren bir büyücü.
  • The route to inner peace and happiness is not difficult.
  • İçsel huzur ve mutluluğa giden zorlu değil.
  • Being a loner requires inner struggle with yourself.
  • Yalnız olmak, kendinizle içsel bir mücadele gerektirir.
Show More (1)
inner merkeze yakın adj.
  • The house is located in inner London.
  • Ev Londra'nın merkezine yakın.
Show More (-2)
inner manevi adj.
  • It took great inner strength to get divorced.
  • Boşanmak büyük bir manevi güç gerektirir.
Show More (-2)