love - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
love sevmek v.
  • Why don't you just ask her out if you love her?
  • Eğer onu seviyorsan neden çıkma teklif etmiyorsun ki?
  • Tracy doesn't love most of her family members.
  • Tracy aile üyelerinin çoğunu sevmiyor.
  • I love playing computer games after work.
  • İşten sonra bilgisayar oyunları oynamayı severim.
Show More (1553)
love aşk n.
  • One day you will find the love of your life.
  • Günün birinde hayatının aşkını bulacaksın.
  • For the love of God, how can they say such things?
  • Tanrı aşkına, nasıl böyle şeyler söyleyebiliyorlar?
  • I was trying so hard to live a life of love.
  • Aşk dolu bir hayat yaşamak için çok çabalıyordum.
Show More (212)
love bayılmak v.
  • I'm telling you, kid, women love a grand gesture.
  • Beni dinle evlat, kadınlar büyük jestlere bayılır.
  • I love the second photo, although they are all beautiful.
  • İkinci fotoğrafa bayıldım, gerçi hepsi birbirinden güzel.
  • I love the second photo, although they are all beautiful.
  • İkinci fotoğrafa bayıldım ama hepsi güzel.
Show More (116)
love sevgi n.
  • The puppy just needs some love.
  • Yavru köpeğin sadece biraz sevgiye ihtiyacı var.
  • That is where my love of the sea and fascination with ships started.
  • Deniz sevgim ve gemilere olan hayranlığım burada başladı.
  • All emphasise love, compassion, patience, tolerance, forgiveness, humility, self-discipline and so on.
  • Hepsi sevgi, şefkat, sabır, hoşgörü, bağışlama, alçakgönüllülük, öz disiplin ve benzerlerini vurgular.
Show More (101)
love (yaratıcıya, orduya) sadakatle bağlı olmak v.
  • The old veteran always loved the army and served the country.
  • Yaşlı gazi her zaman orduya sadakatle bağlı olmuş ve ülkesine hizmet etmiştir.
Show More (-2)
love tutku n.
  • Cycling is my greatest love in this life.
  • Bisiklete binmek benim bu hayattaki en büyük tutkum.
Show More (-2)
love sevda n.
  • I have always been in love with you, Emma.
  • Ben sana her zaman sevdalıydım, Emma.
Show More (-2)
love tutkunluk n.
  • Her love for theatre caused her to be an actress.
  • Tiyatroya olan tutkunluğu onun oyuncu olmasına vesile oldu.
Show More (-2)
love (raket sporları) sıfır n.
  • The first set is love-fifteen.
  • İlk set sonucu sıfıra on beş.
Show More (-2)
love tatlım interj.
  • Can you come down a minute, love?
  • Bir dakika aşağı iner misin, tatlım?
Show More (-2)