|
- This report proves once again that Eurofederalism is divorced from the reality of the man in the street.
- Bu rapor bir kez daha Eurofederalizmin sokaktaki adamın gerçekliğinden kopuk olduğunu kanıtlıyor.
- You must be a very happy man.
- Çok mutlu bir adam olmalısınız.
- The man in the street in the countries of Latin America is the one who will pay.
- Latin Amerika ülkelerinde sokaktaki adam bunun bedelini ödeyecek olan kişidir.
- A doctor was not allowed to attend to a bleeding man on the street until this man had bled to death.
- Bir doktorun sokakta kanaması olan bir adama, bu adam kan kaybından ölene kadar müdahale etmesine izin verilmemiştir.
- The man was sentenced at the end of last year for forging documents.
- Adam geçen yılın sonunda sahte belge düzenlemekten hüküm giymişti.
- I would like to start by saying that you are a brave man, Prime Minister.
- Sözlerime cesur bir adam olduğunuzu söyleyerek başlamak istiyorum Sayın Başbakan.
- He went with a friend to meet a supposed gay man.
- Bir arkadaşıyla sözde eşcinsel bir adamla buluşmaya gitmiş.
- I was Gulliver-Fatuzzo, a minuscule man, and giants surrounded me.
- Ben Gulliver-Fatuzzo'ydum, ufacık bir adamdım ve etrafımı devler sarmıştı.
- Mr Miller has played the role of the man riding the last dinosaur, if I may put it that way.
- Bay Miller, tabiri caizse son dinozora binen adam rolünü oynadı.
- After all, Saddam Hussein is a completely heartless man, and weapons that are easy to conceal are right up his street.
- Ne de olsa Saddam Hüseyin tamamen kalpsiz bir adam ve gizlenmesi kolay silahlar tam da onun tarzına uygun.
- Pierre Werner was a man of great vision.
- Pierre Werner büyük vizyon sahibi bir adamdı.
- He went with a friend to meet a supposed gay man.
- Bir arkadaşıyla birlikte sözde eşcinsel bir adamla buluşmaya gitmiş.
- It is a job for the top man, but in this case the top men have failed on two counts.
- Bu en tepedeki adamın işidir, ancak bu durumda en tepedeki adamlar iki konuda başarısız olmuştur.
- The man in the street in Vienna would say that there is something missing from our information policy.
- Viyana'da sokaktaki adam bilgi politikamızda bir şeylerin eksik olduğunu söyleyecektir.
- No wise man would deny that the value of forests is priceless.
- Hiçbir akıllı adam ormanların değerinin paha biçilemez olduğunu inkar edemez.
- As a Swede and as a Member of the European Parliament in Strasbourg and Brussels, I knew that here was a courageous man.
- Bir İsveçli ve Strasbourg ve Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyesi olarak, karşımda cesur bir adam olduğunu biliyordum.
- We must not let this man get away with it.
- Bu adamın yaptıklarının yanına kar kalmasına izin vermemeliyiz.
- This report proves once again that Eurofederalism is divorced from the reality of the man in the street.
- Bu rapor bir kez daha Avrupa federalizminin sokaktaki adamın gerçekliğinden kopuk olduğunu kanıtlıyor.
- You are in character enough of a man to play the part of an outrider throughout the world.
- Dünyanın her yerinde kaçak rolünü oynayacak kadar karakterli bir adamsınız.
- His wife was here, which was a feat in itself, but the man around whom everything revolved was absent.
- Karısı buradaydı, bu başlı başına bir başarıydı, ama her şeyin etrafında döndüğü adam yoktu.
- We look to him as the man to root out cartels.
- Ona kartellerin kökünü kazıyacak adam olarak bakıyoruz.
- A man approached and I asked him whether it was his bag.
- Bir adam yaklaştı ve ona bunun kendi çantası olup olmadığını sordum.
- The third man is still alive but his health is shot to pieces.
- Üçüncü adam hala hayatta ama sağlığı berbat ötesi durumda.
- A man characterised in the European press as "the internationally infamous and hounded holocaust denier".
- Avrupa basınında "uluslararası alanda kötü şöhretli ve takip edilen holokost inkârcısı" olarak nitelendirilen bir adam.
- I never met this man before tonight.
- Bu adamla bu geceden önce hiç tanışmamıştım.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Nedenini söyleyeyim, çünkü sen küçük bir adamsın.
- Yes, the man who performed the wedding ceremony was a real justice of the peace.
- Evet, nikâhı kıyan adam gerçek bir sulh hâkimiydi.
- Such a man is blessed, there is truth for him and ecstasy.
- Böyle bir adam kutsanmıştır, onun için hakikat ve vecd vardır.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı her ne olursa olsun bu maskeli adam sıkı çalışıyor.
- Let's build our career on these and be a great man.
- Kariyerimizi bunların üzerine kuralım ve büyük adam olalım.
- My father used to tell me that a man must know his enemies.
- Babam bana bir adamın düşmanlarını tanıması gerektiğini söylerdi.
- Let's build our career on these and be a great man.
- Kariyerimizi bunların üzerine inşa edelim ve büyük adam olalım.
- Now scare me up some bourbon, space man.
- Şimdi biraz burbonla aklımı başımdan al, uzaylı adam.
- She meets a nice man, and they become friends.
- Hoş bir adamla tanışır ve arkadaş olurlar.
- Then you deliver that package and the money to another man.
- Sonra bu paketi ve parayı başka bir adama teslim ediyorsun.
- And the man who said that, got elected president.
- Ve bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı seçildi.
- Now scare me up some bourbon, space man.
- Şimdi beni biraz burbonla korkut, uzaylı adam.
- There is nothing left for an honest man in this country.
- Bu ülkede dürüst bir adama göre hiçbir şey kalmadı.
- There is nothing left for an honest man in this country.
- Bu ülkede dürüst bir adam için hiçbir şey kalmadı.
- This better be something real, Earth man.
- Umarım bu gerçek bir şeydir, Dünyalı adam.
- Such a man is blessed, there is truth for him and ecstasy.
- Böyle bir adam kutludur, onun için hakikat ve vecd vardır.
- We know The Man plans to make his move tonight.
- Adamın bu gece hamlesini yapmayı planladığını biliyoruz.
- Did that man in the wheelchair pass away?
- Tekerlekli sandalyedeki adam öldü mü?
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu bu hoş adama söylemek benim için çok cesaret gerektirdi.
- I never met this man before tonight.
- Bu adamla bu geceden önce hiç tanışmadım.
- Remember the scene in a teepee with the medicine man and a pregnant girl that was sick?
- Çadırda büyücü adam ve hasta hamile bir kızın olduğu sahneyi hatırlıyor musun?
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğuk bir adam olan Mordred'in herhangi bir yaşı yokmuş gibi görünüyordu.
- This man is a drug addict.
- Bu adam bir uyuşturucu bağımlısı.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu o tatlı adama söylemek için tüm cesaretimi toplamam gerekti.
- We know The Man plans to make his move tonight.
- Adam'ın bu gece hamlesini yapmayı planladığını biliyoruz.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı ne olursa olsun maskeli adam çok sıkı çalışıyor.
- If I die tonight, it'll be as a happy man.
- Eğer bu gece ölürsem, mutlu bir adam olarak öleceğim.
- Mike Tyson is praised as the baddest man on the planet.
- Mike Tyson gezegendeki en serseri adam olarak övülüyor.
- Look, man, you-you seem like a nice enough guy.
- Bak dostum, sen yeterince iyi bir adama benziyorsun.
- My father had two domestic obligations, and being a systematic man, he liked to dispense them both at once.
- Babamın evde iki görevi vardı, ve sistemli bir adam olarak, ikisini bir arada halletmeyi seviyordu.
- Still, only a good man can be a great president.
- Yine de sadece iyi bir adam büyük bir lider olabilir.
- No, I'm sure he's the happiest man under the earth.
- Hayır, eminim ki o yer altındaki en mutlu adamdır.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı ne olursa olsun, maskeli adam sıkı çalışıyor.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bu iyi kalpli adama bunu söylemek büyük cesaret isterdi.
- Then you deliver that package and the money to another man.
- Sonra o paketi ve parayı başka bir adama teslim edersiniz.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğukkanlı bir adam olan Mordred, yaşını hiç göstermiyordu.
- This better be something real, Earth man.
- Bu gerçek bir şey olsa iyi olur, Dünyalı adam.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Sana nedenini anlatacağım çünkü sen küçük bir adamsın.
- Football is an excellent game that teaches a kid how to become a man.
- Futbol bir çocuğa nasıl adam olunacağını öğreten mükemmel bir oyundur.
- Still, only a good man can be a great president.
- Yine de yalnızca iyi bir adam harika bir başkan olabilir.
- The man in there is a medicine man.
- Şuradaki adam bir sihirbaz hekim.
- Did that man in the wheelchair pass away?
- Tekerlekli sandalyeli o adam öldü mü?
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani bu adamın soğukkanlılıkla bir adamı öldürüşünü izledim.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, adam gerçekten iyi biriydi.
- Then you deliver that package and the money to another man.
- Sonra da o paketi ve parayı başka bir adama teslim edersin.
- Janis, this man, he's sworn to kill you.
- Janis, bu adam seni öldürmeye yemin etti.
- That man who you saw me with earlier is my teacher.
- Daha önce beni beraber gördüğün o adam benim öğretmenim.
- And the man who said that, got elected president.
- Ve bunu söyleyen adam başkan seçildi.
- No, I'm sure he's the happiest man under the earth.
- Hayır, eminim ki o yerin altındaki en mutlu adamdır.
- There is nothing left for an honest man in this country.
- Bu ülkede namuslu bir adam için hiçbir şey kalmadı.
- All my life, I've been a man of peace.
- Hayatım boyunca barış yanlısı bir adam oldum.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Nedenini ben söyleyeyim, çünkü küçük bir adamsın.
- Stanzler needs a thief to steal a flash drive from this man.
- Stanzler'ın bu adamdan bir flash bellek çalması için bir hırsıza ihtiyacı var.
- Mike Tyson is praised as the baddest man on the planet.
- Mike Tyson dünyadaki en kötü adam olarak övülüyor.
- It's hard to like a man who doesn't even drink a little.
- Azıcık dahi içmeyen bir adamı sevmek zordur.
- Because of you, I'm a free man tonight.
- Senin sayende bu gece hür bir adamım.
- All my life, I've been a man of peace.
- Ömrüm boyunca barışçıl bir adam oldum.
- Yes, the man who performed the wedding ceremony was a real justice of the peace.
- Evet, düğünü yapan adam gerçek bir sulh hakimiydi.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğuk bir adam olan Mordred'in hiç yaşı yokmuş gibi görünüyordu.
- If you are a man seeking a wife, write me at once.
- Eğer eş arayan bir adamsan, hemen bana yaz.
- A man like me needs a hat.
- Benim gibi bir adamın şapkaya ihtiyacı var.
- He is a man of faith.
- O inançlı bir adam.
- The injured man moaned quietly.
- Yaralı adam sessizce inledi.
- I believe this man is lost.
- Bu adamın kaybolduğuna inanıyorum.
- It seems that this time I'm the man behind the eight ball.
- Öyle görünüyor ki bu defa meteliksiz olan adam benim.
- I am a sinful man.
- Ben günahkar bir adamım.
- Horus was often depicted as a falcon, or as a man with a falcon head.
- Horus genellikle şahin olarak veya şahin başlı bir adam olarak tasvir edilir.
- Mary always dreamed of meeting a tall, dark, and handsome man.
- Mary her zaman uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir adama kavuşmanın hayalini kurdu.
- I'm waiting for the right man.
- Doğru adamı bekliyorum.
- The clumsy man envied her extraordinary talent.
- Beceriksiz adam, onun olağanüstü yeteneğini kıskandı.
- The man you met yesterday was Tom Jackson.
- Dün tanıştığınız adam Tom Jackson'dı.
- The man is right.
- Adam haklı.
- Who is that man over there?
- Oradaki adam kim?
- A homeless man and a three-year-old boy argued for an hour about whether or not Batman has superpowers, which he does not.
- Evsiz bir adam ve üç yaşındaki bir çocuk Batman'in süper güçleri olup olmadığı konusunda bir saat boyunca tartıştılar.
- Tommy is a nice man.
- Tommy, iyi bir adam.
- One man was killed.
- Bir adam öldürüldü.
- A hungry man is an angry man.
- Aç adam sinirli adamdır.
- A man came to visit you last night.
- Dün gece bir adam seni ziyarete geldi.
- Tom felt like a new man.
- Tom yeni bir adam gibi hissetti.
- He is a man of wealth.
- O zengin bir adam.
- Sami knows who this man is.
- Sami bu adamın kim olduğunu biliyor.
- A wise man should profit from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından faydalanmalıdır.
- He's just an ordinary man.
- O sadece sıradan bir adam.
- We lost sight of the man in the crowd.
- Kalabalığın içinde adamı gözden kaybettik.
- My assistant is a thirty-year-old Canadian man.
- Asistanım 30 yaşında Kanadalı bir adam.
- My friend is a chatty man.
- Arkadaşım geveze bir adamdır.
- The poor man eats when he can, but the rich man eats when he wants.
- Fakir adam yiyebildiği zaman yer, ama zengin adam istediği zaman yer.
- It's obvious the man is wrong.
- Adamın hatalı olduğu açık.
- The man you saw yesterday was my uncle.
- Dün gördüğünüz adam benim amcamdı.
- The man they're talking about has been dead for a long time.
- Bahsettikleri adam uzun zamandır ölü.
- You're a very attractive man.
- Sen çok çekici bir adamsın.
- Tom isn't the same man he was three years ago.
- Tom üç yıl önceki aynı adam değil.
- As far as I know, he is a very kind man.
- Bildiğim kadarıyla, o çok nazik bir adamdır.
- You're a hard man to please, aren't you?
- Memnun edilmesi zor bir adamsın, değil mi?
- Who is that man?
- Şu adam kimdir?
- He is what is called a man of culture.
- O bir kültür adamıdır.
- What sort of man is Tom?
- Tom nasıl bir adam?
- I wonder who that man was.
- O adamın kim olduğunu merak ediyorum.
- The drunken man couldn't walk straight.
- Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- This is the tallest man I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla birlikte Senegal'e gitti.
- Tom is a strange man, isn't he?
- Tom garip bir adam, değil mi?
- What is the man doing?
- Adam ne yapıyor?
- Tom isn't a man to be trifled with.
- Tom hafife alınacak bir adam değil.
- This man is my immediate superior.
- Bu adam benim bir üstüm.
- She's in love with another man.
- O, başka bir adama aşık.
- He is a man of virtue.
- O erdemli bir adam.
- If you don't resolve to become a good man, then you just won't get a good woman.
- İyi bir adam olmaya karar vermezsen, iyi bir kadın bulamazsın.
- The man Mary is talking with is Tom.
- Mary'nin konuştuğu adam Tom'dur.
- Tom knows the man Mary came with.
- Tom Mary'nin birlikte geldiği adamı tanır.
- Fadil wasn't acting like a guilty man.
- Fadıl suçlu bir adam gibi davranmıyordu.
- A man came up to me and asked for a match.
- Bir adam yanıma geldi ve bir kibrit istedi.
- A man as diligent as he is, is sure to succeed.
- Onun kadar çalışkan bir adamın başarılı olacağından eminim.
- A man drew near.
- Bir adam yaklaştı.
- Fadil became a dangerous man.
- Fadıl tehlikeli bir adam oldu.
- That's the man I saw yesterday.
- Dün gördüğüm adam buydu.
- Tom is a 33-year-old man.
- Tom 33 yaşında bir adam.
- Is that man over there a teacher?
- Oradaki o adam bir öğretmen mi?
- The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street.
- Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından karanlık Londra sokağına doğru gözden kayboldu.
- The man is writing in the notebook.
- Adam deftere yazıyor.
- You're such a mean man.
- Çok kötü bir adamsın.
- This man is drunk.
- Bu adam sarhoş.
- Tom asked me who that man was.
- Tom bana o adamın kim olduğunu sordu.
- I showed my ticket to the man at the door, then entered the theater.
- Kapıdaki adama biletimi gösterdim, sonra tiyatroya girdim.
- This Russian man has a large mustache.
- Bu Rus adamın büyük bir bıyığı var.
- The man is chasing the woman.
- Adam kadını kovalıyordu.
- I will only be able to love a man who can protect me.
- Sadece beni koruyabilecek bir adamı sevebileceğim.
- We think Tom an honest man.
- Tom'un dürüst bir adam olduğunu düşünüyoruz.
- He is an intelligent man.
- O zeki bir adamdır.
- There's a man at the door who wants to talk to you.
- Kapıda seninle konuşmak isteyen bir adam var.
- This man was asking for more.
- Bu adam daha fazlasını istiyordu.
- Tom shot and killed a man who attacked him.
- Tom ona saldıran bir adamı vurdu ve öldürdü.
- Sami took the life of an innocent man.
- Sami masum bir adamın canını aldı.
- She's engaged to another man.
- O başka bir adamla nişanlandı.
- He is the man we were talking about.
- Bahsettiğimiz adam o.
- Many a man has lost his life at sea.
- Birçok adam denizde hayatını kaybetti.
- The man to whom I spoke was a German, not an American.
- Konuştuğum adam Amerikalı değil Almandı.
- Tom is a man of great wealth.
- Tom büyük servet sahibi bir adamdır.
- The man speaks English with a German accent.
- Adam, Alman aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- He is the kind of man who cannot do anything in moderation, but always goes to extremes.
- Hiçbir şeyi ölçülü yapamayan ama her zaman aşırıya kaçan bir adamdır.
- The suspect is a man in his late thirties.
- Şüpheli, otuzlu yaşlarının sonunda bir adam.
- I hope to meet this man.
- Umarım bu adamla tanışırım.
- Tom isn't a very smart man.
- Tom çok akıllı bir adam değil.
- Don't judge a man by the opinions of his enemies.
- Bir adamı düşmanlarının fikirlerine göre yargılama.
- Tom is a man of few words.
- Tom az konuşan bir adamdır.
- Tom is the man of the hour.
- Tom günün adamı.
- Tom isn't the kind of man who would say that kind of thing.
- Tom böyle bir şey söyleyecek türden bir adam değil.
- Sami is a brave man.
- Sami cesur bir adam.
- The poor man was in need.
- Zavallı adam muhtaç durumdaydı.
- You're a brave man.
- Sen cesur bir adamsın.
- I see a man behind the trees.
- Ağaçların arkasında bir adam görüyorum.
- That man is definitely a bachelor.
- O adam kesinlikle bir bekar.
- Cover up the injured man with this blanket.
- Bu battaniye ile yaralı adamı örtün.
- He is a tall and strongly built man.
- Uzun boylu ve güçlü yapılı bir adam.
- Tom is a very patient man.
- Tom çok sabırlı bir adamdır.
- Be my right-hand man.
- En güvenilir adamım ol.
- Tom is a man of many talents.
- Tom birçok yeteneği olan bir adamdır.
- He is a man who can always be trusted.
- Her zaman güvenilebilecek bir adamdır.
- Is that man over there Tom?
- Oradaki şu adam, Tom mu?
- I know that man over there.
- Oradaki adamı tanıyorum.
- He was a big, slow-moving man.
- O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
- Sami was a mad man.
- Sami deli bir adamdı.
- Tom's father was a cruel man.
- Tom'un babası zalim bir adamdı.
- A man must work.
- Bir adam çalışmak zorundadır.
- He's the fifth man in line.
- O, kuyruktaki beşinci adam.
- Tom is an elegant man.
- Tom zarif bir adamdır.
- Don't mention rope in the home of a hanged man.
- Asılmış bir adamın evinde ipten söz etmeyin.
- According to an old Christmas custom, if a woman is caught standing under hanging mistletoe, a man may kiss her.
- Eski bir Noel geleneğine göre, eğer bir kadın dikilen ökseotunun altında dururken yakalanırsa, bir adam onu öpebilir.
- A man like that gets on my nerves.
- Öyle bir adam sinirime dokunuyor.
- The man robbed me of my purse.
- Adam çantamı çaldı.
- The man you saw in my office yesterday is from Belgium.
- Dün ofisimde gördüğünüz adam Belçikalı.
- Tom isn't a greedy man.
- Tom açgözlü bir adam değil.
- He killed that man.
- O adamı öldürdü.
- He was an honest man.
- O dürüst bir adamdı.
- That gray-haired man is Tom's father.
- O kır saçlı adam Tom'un babası.
- I'm not a man less stronger than you.
- Ben senden daha güçsüz bir adam değilim.
- She's in love with another man.
- Başka bir adama aşık.
- He is a man to be reckoned with.
- O hesaba katılması gereken bir adam.
- I had a man build me a house.
- Bir adama ev inşa ettirdim.
- Tom is the right man for the job.
- Tom iş için doğru adam.
- Tom is the man of my dreams.
- Tom hayallerimin adamı.
- Tom is an extraordinary man.
- Tom olağanüstü bir adam.
- He did not notice that there was a sick man sleeping in the next room.
- O, yan odada uyuyan hasta bir adam olduğunu fark etmedi.
- Tom showed his passport to the man at the gate.
- Tom pasaportunu kapıdaki adama gösterdi.
- Is there way to manage this man?
- Bu adamı idare etmenin bir yolu var mı?
- Do you recognize that man?
- O adamı tanıyor musun?
- Tom is a man with a mission.
- Tom misyon sahibi bir adam.
- The man robbed me of my bag.
- Adam, çantamı çaldı.
- Do you know this man in the picture?
- Resimdeki bu adamı tanıyor musunuz?
- Tom is a gruff man.
- Tom kaba bir adamdır.
- I don't know who that man is.
- O adamın kim olduğunu bilmiyorum.
- I'm a smart man.
- Ben zeki bir adamım.
- Tom is a self-educated man.
- Tom kendi kendini eğitmiş bir adamdır.
- The cruel man beat the dog with a whip.
- Zalim adam köpeği kırbaçla dövdü.
- That man is skinny, but his wife is fat.
- Şu adam sıska ama karısı şişman.
- Jamal isn't just an ordinary man anymore.
- Jamal artık sadece sıradan bir adam değil.
- Tom is a silly man.
- Tom aptal bir adam.
- He is a man of good reputation.
- O iyi üne sahip bir adam.
- Tommy is a nice man.
- Tommy, sevimli bir adam.
- He is a man of great importance.
- O çok önemli bir adam.
- The man was a total stranger.
- Adam tamamen yabancıydı.
- The man decided to wait at the station until his wife came.
- Adam, karısı gelene kadar terminalde beklemeye karar verdi.
- A man was killed by a beaver in Belarus.
- Belarus'ta bir adam kunduz tarafından öldürüldü.
- There came a man who was sent from God; his name was John.
- Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı.
- Who is the man sitting in the corner?
- Köşede oturan adam kim?
- A man with a gun urged him into the car.
- Silahlı bir adam, onu zorla arabaya soktu.
- Dan was seen talking to an unknown man near the restaurant.
- Dan restoranın yakınında tanımadığı bir adamla konuşurken görüldü.
- My husband is a good man.
- Kocam iyi bir adamdır.
- Tom is not our man.
- Tom bizim adamımız değil.
- The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street.
- Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından dışarı karanlık Londra caddesine doğru gözden kayboldu.
- He is a man hard to get on with.
- O zor geçinen bir adam.
- The man went begging from door to door.
- Adam, kapı kapı dilenmeye gitti.
- She went at the invitation of an unknown man.
- Kim olduğu bilinmeyen bir adamın daveti üzerine gitti.
- A strange man was walking back and forth in front of my house.
- Garip bir adam evimin önünde ileri geri yürüyordu.
- Behind every great man there's a great woman.
- Her büyük adamın arkasında büyük bir kadın vardır.
- He is a very modest man.
- O çok mütevazı bir adam.
- The man hit me on the head.
- Adam benim kafama vurdu.
- The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savundu.
- Do you want to know who that man is?
- O adamın kim olduğunu bilmek ister misin?
- The man is not concerned in this project.
- Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- This man is very humble.
- Bu adam çok mütevazı.
- The man admitted having broken into the house.
- Adam eve zorla girdiğini itiraf etti.
- Estévez is the man from Chile.
- Estévez, Şili'den gelen adam.
- I see a man.
- Bir adam görüyorum.
- Once upon a time there were a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- Tom is a nice man.
- Tom iyi bir adam.
- The world's happiest man is me.
- Dünyanın en mutlu adamı benim.
- President Lincoln was what we call a self-made man.
- Başkan Lincoln, kendi kendini yetiştirmiş dediğimiz bir adamdı.
- Frankly, I don't like that man.
- Açıkçası, o adamdan hoşlanmıyorum.
- Smith was an honest man.
- Smith dürüst bir adamdı.
- He is the man whom we all respect.
- O hepimizin saygı duyduğu adamdır.
- Tom was a handsome and kind man.
- Tom yakışıklı ve nazik bir adamdı.
- I have another man in my life.
- Hayatımda başka bir adam var.
- Now I know that you're a man who has feelings.
- Artık senin duyguları olan bir adam olduğunu biliyorum.
- He is a man who loves ritual.
- O, ayini seven bir adam.
- He is a man hard to get on with.
- Anlaşılması zor bir adam.
- Tom is an evil man.
- Tom kötü bir adam.
- That man is completely drunk.
- O adam tamamen sarhoş.
- That man is still interested in you.
- Bu adam hala seninle ilgileniyor.
- It occurred to me that he was the right man.
- Onun doğru adam olduğu aklıma geldi.
- Sami was a scared man.
- Sami korkak bir adamdı.
- He is the right man for the job.
- O, iş için uygun adamdır.
- Watch out for that man.
- O adama dikkat et.
- Don't give fish to a poor man; teach him how to fish.
- Fakir bir adama balık verme; ona balık tutmayı öğret.
- Tom is an amazing man.
- Tom inanılmaz bir adam.
- I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man.
- Tom'un geçmişini araştırdım ve saygın bir adam gibi görünüyor.
- I met a tall man named Ken.
- Ben Ken adlı uzun boylu bir adamla tanıştım.
- Why does that man look so familiar?
- Bu adam neden bu kadar tanıdık geliyor?
- I'm sure that Tom is a very busy man.
- Tom'un çok meşgul bir adam olduğuna eminim.
- Linda identified Dan as the man who had raped her.
- Linda, Dan'i kendisine tecavüz eden adam olarak teşhis etti.
- Tom is a very interesting man.
- Tom çok ilginç bir adam.
- He is no ordinary man.
- O sıradan bir adam değil.
- He is an industrious man.
- Çalışkan bir adam.
- I'm a lonely man.
- Ben yalnız bir adamım.
- A careless man often makes mistakes.
- Dikkatsiz bir adam sık sık hata yapar.
- He's the perfect man for me.
- O benim için mükemmel bir adam.
- Every man has his weak side.
- Her adamın zayıf bir yanı vardır.
- She panicked when she was kissed by another man.
- Başka bir adam tarafından öpüldüğünde panikledi.
- He's a reliable man, you can reckon on him.
- O güvenilir bir adam, ona güvenebilirsin.
- Who do you think that man is?
- Sence bu adam kim?
- A man is bringing wine.
- Bir adam şarap getiriyor.
- I am a bad man.
- Ben kötü bir adamım.
- My work is being reviewed by that man.
- Çalışmam o adam tarafından gözden geçiriliyor.
- Mr Ford is what is called a self-made man.
- Bay Ford, kendi kendini yetiştirmiş bir adam.
- That man's helped my family a lot.
- O adam aileme çok yardımcı oldu.
- The man died waiting for an ambulance.
- Adam ambulans beklerken öldü.
- I am not a nice man.
- Ben iyi bir adam değilim.
- The bad-tempered man snapped at his daughter.
- Aksi adam kızına çemkirdi.
- There is a strange man in front of the house.
- Evin önünde garip bir adam var.
- The man died in a car accident.
- Adam bir araba kazasında öldü.
- A man came up and spoke to me.
- Bir adam geldi ve benimle konuştu.
- He accused the man of stealing.
- Adamı hırsızlıkla suçladı.
- A man appeared at the door.
- Kapıda bir adam göründü.
- Tom is a bad man.
- Tom kötü bir adamdır.
- The man drove his car at a uniform speed.
- Adam, arabasını aynı hızda sürdü.
- Tom is a very nice man.
- Tom çok iyi bir adam.
- The man is wearing a pair of glasses.
- Adam gözlük takıyor.
- The series of crimes were thought to have been committed by the same man.
- Bir dizi suçun aynı adam tarafından işlendiği düşünülüyor.
- The man loves the house.
- Adam evi seviyor.
- I know a man who has many faces but only one hat.
- Birçok yüzü olan ama tek bir şapkası olan bir adam tanıyorum.
- He is such a tall man that he can touch the ceiling.
- O kadar uzun bir adam ki tavana dokunabiliyor.
- Would you date a man thirty years older than you?
- Senden otuz yaş büyük bir adamla buluşur musun?
- The fact that he did not accept any money shows that he is an honest man.
- Onun herhangi bir parayı kabul etmemesi gerçeği onun dürüst bir adam olduğunu gösterir.
- I'm not a patient man.
- Ben sabırlı bir adam değilim.
- She found an injured man.
- Yaralı bir adam buldu.
- He is a quick-witted man.
- Kıvrak zekalı bir adam.
- What makes one man smarter than the other?
- Bir adamı diğerinden daha zeki yapan nedir?
- The man aimed a gun at the detectives.
- Adam dedektiflere silah doğrulttu.
- A man was killed by a beaver in Belarus.
- Beyaz Rusya'da bir adam bir kunduz tarafından öldürüldü.
- Ali is playing the man, not the ball.
- Ali topla değil adamla oynuyor.
- Before you criticize a man, you should always walk a mile in his shoes.
- Bir adamı eleştirmeden önce, her zaman onun ayakkabılarıyla bir mil yürümelisin.
- The man takes the horses to the water.
- Adam, atları suya götürür.
- Was that man harassing you?
- O adam seni taciz mi ediyordu?
- I'm a patient man.
- Ben sabırlı bir adamım.
- The man was dying.
- Adam ölüyordu.
- Tom is an interesting man.
- Tom enteresan bir adamdır.
- I'm a sinful man.
- Ben günahkâr bir adamım.
- Tom is a religious man.
- Tom dindar bir adam.
- Who is this man?
- Bu adam kim?
- The man was a total stranger.
- Adam tam bir yabancıydı.
- He is the very man I want.
- O, tam benim istediğim adamdır.
- He was the sort of man you could get along with.
- Anlaşabileceğiniz türden bir adamdı.
- The man waiting for the bus lost his temper.
- Otobüs bekleyen adam, sinirlendi.
- He is not man to lose heart at a single failure.
- Tek bir başarısızlıkta cesaretini kaybedecek bir adam değil.
- He looked at the tall man suspiciously.
- Şüpheyle uzun boylu adama baktı.
- I've never met a man as stupid as you.
- Senin kadar aptal bir adamla hiç tanışmadım.
- The man threw his flute into the lake.
- Adam flütünü göle atmış.
- A man appeared from behind the door.
- Kapının arkasından bir adam çıktı.
- He's a man you can always trust.
- O her zaman güvenebileceğin bir adam.
- Is the good-looking man Arab or Indian?
- Bu yakışıklı adam Arap mı yoksa Hintli mi?
- Tom is a kind man.
- Tom nazik bir adamdır.
- John said that he had met this man at the conference.
- John bu adamla konferansta tanıştığını söyledi.
- Do you love that man there?
- Oradaki o adamı seviyor musun?
- The man lost all hope.
- Adam tüm umudunu kaybetti.
- Your father is a good-looking man.
- Baban yakışıklı bir adam.
- You're a very handsome man.
- Çok yakışıklı bir adamsın.
- He was not a man to be disheartened by a single failure.
- Tek bir hatayla cesareti kırılacak bir adam değildi.
- Are you seeing a man?
- Bir adam mı görüyorsun?
- The man who wrote this book is a doctor.
- Bu kitabı yazan adam bir doktordur.
- The man took the boy by the hand.
- Adam çocuğu elinden tuttu.
- He is a man to be reckoned with.
- Hesaba katılması gereken bir adam o.
- What a nasty man he is!
- Ne kötü bir adam!
- I met a man whose brother knows you.
- Kardeşi seni tanıyan bir adamla tanıştım.
- A man who knows two languages is worth two men.
- İki dil bilen bir adam iki adama bedeldir.
- The man likes to play soccer.
- Adam futbol oynamayı seviyor.
- Tom was a mean man before his daughter was born.
- Tom, kızı doğmadan önce kötü bir adamdı.
- No man ever steps in the same river twice, for it's not the same river and he's not the same man.
- Hiç kimse aynı nehre iki kez adım atmaz, çünkü ne nehir aynı nehirdir ne de o aynı adamdır.
- Was that man harassing you?
- O adam seni taciz ediyor muydu?
- The man shot three birds with a gun.
- Adam silahla üç kuş vurdu.
- Tom is a very strong man.
- Tom, çok güçlü bir adam.
- The homeless man played the piano excellently.
- Evsiz adam piyanoyu mükemmel çalıyordu.
- What sort of man is Tom Jackson?
- Tom Jackson nasıl bir adam?
- Tom was a nice man.
- Tom hoş bir adamdı.
- I am a man, my name is Adan.
- Ben bir adamım, adım Adan.
- That man is a famous cabaret performer.
- O adam ünlü bir kabare oyuncusu.
- Sami was a very attractive man.
- Sami çok çekici bir adamdı.
- Tom is the best-looking man I know.
- Tom tanıdığım en yakışıklı adam.
- A man with a gun told Tom to get into the car.
- Silahlı bir adam Tom'a arabaya binmesini söyledi.
- I am the happiest man in the world.
- Ben dünyanın en mutlu adamıyım.
- That's the man who lives next door.
- Bu, yan dairede oturan adam.
- The man saw the driver who caused the accident.
- Adam, kazaya sebep olan şoförü gördü.
- Tom is a determined man.
- Tom azimli bir adamdır.
- This man is Pedro.
- Bu adam Pedro'dur.
- I'm a busy man.
- Ben meşgul bir adamım.
- A man was shot in a case of mistaken identity.
- Kimliği bir başkasıyla karıştırılan bir adam vuruldu.
- Tom wasn't a very nice man.
- Tom çok iyi bir adam değildi.
- Usain Bolt is still the fastest man in the world.
- Usain Bolt hâlâ dünyadaki en hızlı adam.
- Tom had never seen the man before in his life.
- Tom o adamı daha önce hiç görmemişti.
- The man slumped to the floor.
- Adam yere yığıldı.
- The man painting the wall is my father.
- Duvarı boyayan adam babamdır.
- He is a man of wit.
- O, kıvrak zekalı bir adamdır.
- He was a tall, thin man.
- Uzun boylu, zayıf bir adamdı.
- Who's the man who was talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kim?
- Tom is an very kind man.
- Tom çok nazik bir adam.
- Sami is gonna be a different man.
- Sami farklı bir adam olacak.
- There's a man with a gun in his hand standing at the door.
- Kapıda duran elinde silahı olan bir adam var.
- I asked the man in the shop if he could lower the price.
- Dükkandaki adama fiyatı düşürüp düşüremeyeceğini sordum.
- In the country of the blind, the one-eyed man is king.
- Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- Who's that man over there?
- Oradaki adam kim?
- The man you see over there is my uncle.
- Orada gördüğün adam benim amcam.
- The clumsy man envied her unusual talent.
- Sakar adam onun sıra dışı yeteneğini kıskandı.
- Tom wasn't a very nice man.
- Tom çok hoş bir adam değildi.
- That man sleeps all day.
- O adam bütün gün uyur.
- Usain Bolt is still the world's fastest man.
- Usain Bolt hâlâ dünyanın en hızlı adamı.
- That man was wearing a tiger mask.
- O adam bir kaplan maskesi takıyordu.
- Tom woke up feeling like a new man.
- Tom uyandığında kendini yeni bir adam gibi hissediyordu.
- Tom is a patient man.
- Tom sabırlı bir adamdır.
- Tom is a really nice man.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- The man was used to treating this kind of wound.
- Adam bu tür yarayı tedavi etmeye alışkındı.
- Tom is a very brave man.
- Tom çok cesur bir adam.
- That man said his name was Tom.
- O adam adının Tom olduğunu söyledi.
- He's an intelligent man.
- Zeki bir adam.
- Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
- Fakir bir adamın oğlu olan Dan, üniversite eğitimi almayı hayal ediyordu.
- Tom knew a man whose father was a helicopter pilot during the Vietnam War.
- Tom, babası Vietnam Savaşı sırasında helikopter pilotu olan bir adam tanıyordu.
- Tom isn't a man to be trifled with.
- Tom hafife alınacak bir adam değildir.
- He was a man of average height.
- Ortalama boyda bir adamdı.
- He's a man who doesn't make mistakes.
- O hata yapmayan bir adam.
- The man holding the umbrella is Ken.
- Şemsiye tutan adam Ken'dir.
- I have no wish to see the man again.
- Adamı bir daha görmek istemiyorum.
- The man built up a large fortune.
- Adam büyük bir servet yaptı.
- That man has a foul mouth.
- Bu adamın ağzı bozuk.
- The man was jailed as spy.
- Adam casus olarak hapse atıldı.
- A blind man can't play cards.
- Kör bir adam iskambil oynayamaz.
- Tom knew a man whose father was a helicopter pilot during the Vietnam War.
- Tom, babası Vietnam Savaşı sırasında helikopter pilotluğu yapmış bir adam tanıyordu.
- Mary and Alice fell in love with the same man.
- Mary ve Alice aynı adama aşık oldular.
- A man who smacks his wife around is contemptible.
- Karısını tokatlayan bir adam aşağılıktır.
- Do you want to know who that man is?
- O adamın kim olduğunu bilmek istiyor musun?
- Tom is the right man for the job.
- Tom bu iş için doğru adam.
- I am a 22 year-old man.
- Ben, 22 yaşında bir adamım.
- He was a man who was about fifty years of age.
- O yaklaşık elli yaşında bir adamdı.
- The man did not so much as apologize for stepping on my foot.
- Adam ayağıma bastığı için özür bile dilemedi.
- You have a phone call from a man who says he's your neighbor.
- Komşunuz olduğunu söyleyen bir adamdan telefon aldınız.
- Tom is the man over there.
- Oradaki adam Tom'dur.
- Tom was the best man.
- Tom en iyi adamdı.
- Do you think that man was a newspaper photographer?
- Sence o adam bir gazete fotoğrafçısı mıydı?
- Sami was a scared man.
- Sami korkmuş bir adamdı.
- He's a man with an iron will.
- Demir gibi iradesi olan bir adam.
- The man is making a telephone call.
- Adam telefon görüşmesi yapıyor.
- How would you describe what the man in the video is doing?
- Videodaki adamın ne yaptığını nasıl açıklardınız?
- He is precisely the man we're looking for.
- Tam da aradığımız adam.
- Tom is the man wearing the red tie.
- Tom kırmızı kravat takan adam.
- This man loves my sister.
- Bu adam kardeşimi seviyor.
- He is an honest man and will always remain so.
- O dürüst bir adam ve her zaman öyle kalacak.
- A tall man with a sallow complexion walked into the room and sat down next to Tom.
- Solgun tenli, uzun boylu bir adam odaya girdi ve Tom'un yanına oturdu.
- I made a big mistake thinking he was an honest man.
- Onun dürüst bir adam olduğunu düşünerek büyük bir hata yaptım.
- Don't obey that man.
- O adama itaat etmeyin.
- Sami is a man with a very particular set of skills.
- Sami çok özel yetenekleri olan bir adam.
- I know a man who can speak Russian well.
- Rusça'yı iyi konuşabilen bir adam tanıyorum.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma adamda duygusal yaralar bıraktı.
- Man is doomed to die.
- Adam ölmeye mahkum.
- The man on whom you see the Spirit come down and remain is he who will baptize with the Holy Spirit.
- Ruh'un üzerine inip kaldığını gördüğünüz adam, Kutsal Ruh'la vaftiz edilecek olan kişidir.
- Tom is a lucky man, isn't he?
- Tom şanslı bir adam, değil mi?
- She saw a very tall man yesterday.
- Dün çok uzun boylu bir adam gördü.
- The man walked round the corner.
- Adam, yürüyüp köşeyi döndü.
- You should never look down on a man merely because he is poor.
- Sırf fakir diye bir adamı asla hor görmemelisin.
- Steve is a man of good character.
- Steve, iyi karakterli bir adamdır.
- I'm a wealthy man.
- Ben zengin bir adamım.
- Do you see that man over there?
- Oradaki o adamı görüyor musun?
- The man walked similar to Tom.
- Adam Tom'a benzer şekilde yürüyordu.
- Tom is a greedy man.
- Tom açgözlü bir adam.
- A man with a big bank account can't be ugly at all.
- Büyük bir banka hesabı olan bir adam hiç de çirkin olamaz.
- As I left the railway station, I saw a man.
- Tren istasyonundan ayrılırken bir adam gördüm.
- That man has a bad reputation.
- Bu adamın kötü bir ünü var.
- Tom isn't a very nice man.
- Tom çok iyi bir adam değil.
- He is such a tall man that he can reach the ceiling.
- O kadar uzun bir adam ki tavana kadar ulaşabiliyor.
- The man that I met is a lawyer.
- Tanıştığım adam bir avukat.
- He is a man who is fond of ceremony.
- O, törene düşkün bir adamdır.
- The boy sold the man a newspaper.
- Çocuk adama bir gazete sattı.
- That man is Perry Mason, the lawyer.
- O adam, avukat Perry Mason.
- When the sun goes down in the west, the lazy man works the best.
- Güneş batıdan battığında, tembel adam en iyi şekilde çalışacak.
- Steve is a man of good character.
- Steve, iyi karakterli bir adam.
- The man is making a telephone call.
- Adam bir telefon görüşmesi yapıyor.
- The man was ashamed of being born poor.
- Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- Tom is a smart man, isn't he?
- Tom akıllı bir adam, değil mi?
- Tom is a powerful man.
- Tom güçlü bir adam.
- Layla hoped to work for a wealthy single man.
- Leyla zengin ve bekâr bir adam için çalışmayı umuyordu.
- The man is wanted for murder.
- Adam, cinayetten dolayı aranıyor.
- To start with, who is that man?
- Öncelikle, kim bu adam?
- Tom is a wild man.
- Tom vahşi bir adam.
- Fadil was a man with a complicated past.
- Fadıl geçmişi karmaşık bir adamdı.
- Tom is a formidable man.
- Tom heybetli bir adam.
- The man entered the next room.
- Adam, yan odaya girdi.
- Felicja is married to a handsome man called Lazarz.
- Felicja, Lazarz adında yakışıklı bir adamla evli.
- I'm a patient man.
- Sabırlı bir adamım.
- I met a tall man named Ken.
- Ken adında uzun boylu bir adamla tanıştım.
- The man got mad when his wife called him names.
- Karısı ona ağzına geleni söylediğinde, adam çıldırdı.
- Don't obey that man.
- O adama itaat etme.
- We're looking for a man named Tom Jackson.
- Biz Tom Jackson adında bir adamı arıyoruz.
- Sami was a lucky man.
- Sami şanslı bir adamdı.
- I wanna be a smart man like Jamal when I grow up.
- Büyüdüğümde Jamal gibi akıllı bir adam olmak isterim.
- The door opened and a man came in.
- Kapı açıldı ve bir adam içeri geldi.
- One man was seen digging with his bare hands.
- Bir adam çıplak elleri ile kazı yaparken görüldü.
- There came a man who was sent from God; his name was John.
- Tanrı tarafından gönderilen bir adam geldi; adı John'du.
- I met the man, who showed me the way.
- Bana yolu gösteren adamla tanıştım.
- He is a hard man to approach.
- Yaklaşılması zor bir adam.
- So far as I know, he is an honest man.
- Bildiğim kadarıyla dürüst bir adam.
- He is an industrious man.
- O çalışkan bir adamdır.
- The man kept talking for an hour.
- Adam bir saat konuştu durdu.
- You're a kind man.
- Sen nazik bir adamsın.
- He is what is called a self-made man.
- Kendi kendini yetiştirmiş denen türden bir adam.
- The man shoved her aside.
- Adam, onu bir kenara itti.
- This is the man who raped you.
- Sana tecavüz eden adam bu.
- Tom is a practical man.
- Tom pratik bir adamdır.
- This man is Pedro.
- Bu adam Pedro.
- He is a man of his word.
- O, sözünün adamıdır.
- The passive man seldom, if ever, expresses himself.
- Pasif adam kendini nadiren ifade eder.
- Tom shot and killed a man who insulted Mary.
- Tom, Mary'ye hakaret eden bir adamı vurdu ve öldürdü.
- Tom is a short, heavy man.
- Tom kısa, ağır bir adamdır.
- The charity is named after a man who gave away some two billion yen.
- Hayır kurumuna, yaklaşık iki milyar yen bağışlayan bir adamın adı verildi.
- The man driving the bus is a good friend of mine.
- Otobüsü kullanan adam benim iyi bir arkadaşım.
- I have already seen this man.
- Bu adamı daha önce görmüştüm.
- He remained a poor man.
- Fakir bir adam olarak kaldı.
- He is a man of noble blood.
- Asil kandan gelen bir adamdır.
- Sami killed the wrong man.
- Sami yanlış adamı öldürdü.
- That man is strong.
- Bu adam güçlü.
- The man was branded as a traitor.
- Adam bir hain olarak damgalandı.
- This photo shows a man who owns a small food store.
- Bu fotoğrafta küçük bir yiyecek dükkânı olan bir adam görülüyor.
- Tom is a man you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir adam.
- Either this man is dead or my watch has stopped.
- Ya bu adam öldü ya da benim saatim durdu.
- I was mistaken in thinking that he was a trustworthy man.
- Onun güvenilir bir adam olduğunu düşünerek yanılmışım.
- A man who wanted to see you came while you were out.
- Siz dışarıdayken sizi görmek isteyen bir adam geldi.
- I saw a man enter the room.
- Odaya bir adamın girdiğini gördüm.
- The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
- The injured man was carried to the hospital.
- Yaralı adam hastaneye taşındı.
- I saw the man jump.
- Adamın atladığını gördüm.
- The man was acting strangely.
- Adam garip davranıyordu.
- The jury found the man guilty of murder.
- Jüri adamı cinayetten suçlu buldu.
- The man finally confessed what he had done.
- Adam, sonunda ne yaptığını itiraf etti.
- Tom is an very kind man.
- Tom çok nazik bir adamdır.
- Tom asked the man at the front desk where he could get his suit pressed.
- Tom resepsiyondaki adama takım elbisesini nerede ütületebileceğini sordu.
- You shouldn't judge a man by his appearance.
- Bir adamı dış görünüşüne göre yargılamamalısın.
- What a rude man!
- Ne kaba bir adam!
- That man looks familiar.
- Bu adam tanıdık geliyor.
- After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
- Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- The man that you saw there yesterday was Mr Brown.
- Dün orada gördüğün adam Bay Brown idi.
- The man you just saw is a great musician.
- Az önce gördüğün adam harika bir müzisyendir.
- The man is buying beautiful roses for his wife.
- Adam eşi için güzel güller alıyor.
- Fadil became a dangerous man.
- Fadıl tehlikeli bir adam haline geldi.
- The man connected two wires.
- Adam iki kabloyu birbirine bağladı.
- This man is very generous.
- Bu adam çok cömert.
- You're a grown man now.
- Artık yetişkin bir adamsın.
- This man is Kenyan.
- Bu adam Kenyalı.
- He's not a religious man.
- O, dindar bir adam değil.
- I know a man you work with.
- Birlikte çalıştığın bir adamı tanıyorum.
- Tom is a true man.
- Tom gerçek bir adamdır.
- Do you know the man who was talking to me?
- Benimle konuşan adamı tanıyor musun?
- Either this man is dead or my watch has stopped.
- Ya bu adam ölü ya da benim saat durdu.
- Jackson was a rough man.
- Jackson sert bir adamdı.
- I think that there is a man there.
- Sanırım orada bir adam var.
- The man got mad when his wife called him names.
- Karısı ona küfürler edince adam çılgına döndü.
- A man came in and sat on the stool next to her.
- Bir adam geldi ve onun yanındaki tabureye oturdu.
- He is a man of wit.
- Zeki bir adamdır.
- Who's that man painting the fence?
- Çitleri boyayan o adam kim?
- The man stood up.
- Adam ayağa kalktı.
- The man is reading a newspaper.
- Adam gazete okuyor.
- Tom Jackson is a very influential man.
- Tom Jackson çok nüfuzlu bir adamdır.
- The homeless man played the piano excellently.
- Evsiz adam mükemmel şekilde piyano çaldı.
- You are the very man I want to see.
- Tam görmek istediğim adamsın.
- He was a tall man.
- Uzun boylu bir adamdı.
- Tom was attacked by an unknown man in the subway.
- Tom metroda kimliği belirsiz bir adam tarafından saldırıya uğradı.
- The man seized him by the neck.
- Adam onu boynundan yakaladı.
- She's in love with a man who loves her.
- Onu seven bir adama aşık oldu.
- Is that tall man this boy's father?
- O uzun boylu adam, bu çocuğun babası mı?
- Tom shot and killed a man who insulted him.
- Tom kendisine hakaret eden bir adamı vurup öldürdü.
- No matter what you say, I did see the man.
- Ne dersen de, ben adamı gördüm.
- Douglas was a short, heavy man.
- Douglas kısa boylu, ağır bir adamdı.
- Cover up the injured man with this blanket.
- Yaralı adamı bu battaniyeyle örtün.
- The man lent me two books this morning.
- Bu sabah adam bana iki kitap ödünç verdi.
- Are you acquainted with the man?
- Adamla tanıştın mı?
- We met a man named Tom.
- Tom adında bir adamla tanıştık.
- Have you ever seen a grown man cry?
- Hiç yetişkin bir adamın ağladığını gördün mü?
- He became a very trustworthy man.
- Çok güvenilir bir adam oldu.
- What happened to the man who shot Tom?
- Tom'u vuran adama ne oldu?
- Tom is a middle-aged man.
- Tom orta yaşlı bir adam.
- He's the man I told you about.
- Sana bahsettiğim adam o.
- He grew up to be a very reliable man.
- Çok güvenilir bir adam olarak büyüdü.
- The winner of the 100m race is often called the world's fastest man.
- 100 metre yarışının kazananına genellikle dünyanın en hızlı adamı denir.
- You're a grown man now.
- Sen artık yetişkin bir adamsın.
- Such an honest man as John cannot have told a lie.
- John gibi dürüst bir adam yalan söylemiş olamaz.
- The man reading a paper over there is my uncle.
- Şurada gazete okuyan adam benim amcam.
- I gave up smoking and I feel like a new man.
- Sigarayı bıraktım ve kendimi yeni bir adam gibi hissediyorum.
- She looked at the man.
- Adama baktı.
- Sami spent six days with a mad man.
- Sami deli bir adamla altı gün geçirdi.
- Charles de Gaulle was a great man and also a tall man.
- Charles de Gaulle büyük ve aynı zamanda uzun boylu bir adamdı.
- To the best of my knowledge, he's an honest man.
- Bildiğim kadarıyla dürüst bir adam.
- Canadian officials weighed the supplies of each man.
- Kanadalı yetkililer her adamın erzakını tarttı.
- A man was killed by a falling icicle.
- Bir adam düşen bir buz saçağı tarafından öldürüldü.
- Tom was an honest man.
- Tom dürüst bir adamdı.
- He is the last man to take a bribe.
- O, rüşvet alacak son adamdır.
- Who is that man in the background of the picture?
- Resmin arka planındaki o adam kimdir?
- I'm a stubborn man.
- Ben inatçı bir adamım.
- How much difference can one man make?
- Bir adam ne kadar fark yaratabilir ki?
- Please let the man talk.
- Lütfen adamın konuşmasına izin ver.
- Sami shot this man on purpose.
- Sami bu adamı bilerek vurdu.
- The man wanted to have a drink.
- Adam bir içki içmek istedi.
- He is an intelligent man.
- O zeki bir adam.
- Tom is a very religious man.
- Tom çok dindar bir adamdır.
- Tom is a good-looking man.
- Tom yakışıklı bir adamdır.
- That man has one box.
- Şu adamın bir kutusu var.
- The man caught the girl by the wrist.
- Adam kızı bileğinden yakaladı.
- He is the last man to tell a lie.
- Yalan söyleyecek en son adamdır.
- One man was seriously injured.
- Bir adam ciddi şekilde yaralandı.
- I wonder if this man is your friend?
- Acaba bu adam senin arkadaşın mı?
- She has another man in her life.
- Hayatında başka bir adam var.
- The tall man wears a tie.
- Uzun boylu adam bir kravat takıyor.
- The man had not spoken to his wife in three days.
- Adam karısıyla üç gündür konuşmamıştı.
- What kind of man was he?
- O ne tür bir adamdı ?
- A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam cehenneme gitmek için iyi bir sebeptir.
- This is the man I've been waiting for.
- Beklediğim adam bu.
- He was a big, heavy man.
- İri yarı, ağır bir adamdı.
- The man who lives next door is Mary's lover.
- Yan dairede yaşayan adam Mary'nin sevgilisi.
- Who is that man over there?
- Şuradaki adam kim?
- That's the man who lives next door.
- O, bitişikte yaşayan adamdır.
- There's the man who gave me the book.
- İşte bana kitabı veren adam.
- You look like a man who could use a drink.
- İçkiye ihtiyacı olan bir adama benziyorsun.
- The man is enjoying windsurfing alone.
- Adam, tek başına rüzgar sörfü yapmanın tadını çıkarıyor.
- Who is the man sitting in the corner?
- Köşede oturan adam kimdir?
- He's a man of very good character.
- Çok iyi karakterli bir adam.
- Tom is a very jealous man.
- Tom çok kıskanç bir adam.
- The man at the front desk gave Tom his room key.
- Resepsiyondaki adam Tom'a oda anahtarını verdi.
- Sami's father was a violent man.
- Sami'nin babası şiddet yanlısı bir adamdı.
- The most careful man sometimes makes mistakes.
- En dikkatli adam bile bazen hata yapar.
- If you see a man approaching you with the obvious intention of doing you good, you should run for your life.
- Size açıkça iyilik yapma niyetiyle yaklaşan bir adam görürseniz, canınızı kurtarmak için kaçmalısınız.
- I'm a seriously ill man.
- Ben ağır hasta bir adamım.
- The man behind them is playing the piano.
- Onların arkasındaki adam piyano çalıyordu.
- I'm not a wealthy man.
- Ben zengin bir adam değilim.
- The bad-tempered man snapped at his daughter.
- Kötü huylu adam kızına çıkıştı.
- For a man of seventy, he still has surprising vigour.
- Yetmiş yaşında bir adam için hala şaşırtıcı bir dinçliği var.
- He is a man to be reckoned with.
- Dikkat edilesi biri o adam.
- I think he's an honest man.
- Bence o dürüst bir adam.
- The man denied that he took the money.
- Adam parayı aldığını inkar etti.
- He is anything but a reliable man.
- O kesinlikle güvenilir bir adam değil.
- He is a man of the world.
- O halden anlayan bir adamdır.
- It's a story about a man who dies without ever finding true love.
- Bu şimdiye kadar gerçek aşkı bulmadan ölen bir adam hakkındaki bir hikayedir.
- Sami was Farid's best man.
- Sami, Ferit'in en iyi adamıydı.
- John is not a man to betray you.
- John ihanet edecek bir adam değil.
- Tom is the new man in charge.
- Tom yeni sorumlu adam.
- The man is liable to the death penalty.
- Adam ölüm cezasına çarptırılabilir.
- I don't see a man.
- Bir adam görmüyorum.
- He's a bad man.
- O kötü bir adamdır.
- Tom Jackson is a very influential man.
- Tom Jackson çok etkili bir adam.
- Who is the man playing the violin?
- Keman çalan adam kim?
- A strange man threatened her with a knife.
- Tuhaf bir adam onu bıçakla tehdit etmiş.
- He is a small man.
- O küçük bir adam.
- I wish I could be the man you want me to be.
- Keşke senin istediğin gibi bir adam olabilseydim.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.
- You've found a good man.
- İyi bir adam bulmuşsun.
- Is that man over there Tom?
- Şuradaki adam Tom mu?
- The man I trusted betrayed me.
- Güvendiğim adam bana ihanet etti.
- I'm looking for a man who is supposed to live here.
- Burada kaldığını düşündüğüm bir adam arıyorum.
- She married a Muslim man.
- Müslüman bir adamla evlendi.
- This man loves my sister.
- Bu adam kız kardeşimi seviyor.
- That man ruined them completely.
- O adam onları tamamen mahvetti.
- What a nice man!
- Ne iyi bir adam!
- So is this man your friend?
- Peki bu adam senin arkadaşın mı?
- I think that there is a man in there.
- Bence orada bir adam var.
- He is basically a nice man.
- Aslında iyi bir adam.
- Tom is a very passionate man.
- Tom çok tutkulu bir adam.
- This man is very humble.
- Bu adam çok alçakgönüllü.
- The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
- I can't trust such a man.
- Ben böyle bir adama güvenemem.
- I met a man from Boston this afternoon.
- Bu öğleden sonra Bostonlu bir adamla tanıştım.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma, adamda duygusal yaralar bıraktı.
- Watch out, the man has a gun.
- Dikkat et, adamın silahı var.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
- Çok bilgili bir adam, yani yürüyen bir sözlük.
- Tom is a smart man.
- Tom akıllı bir adam.
- Only one man survived.
- Sadece bir adam hayatta kaldı.
- The man was in rags.
- Adam parçalanmış elbiseler içindeydi.
- Tom is a man you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir adamdır.
- Tom was not the man of my dreams.
- Tom hayallerimdeki adam değildi.
- Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
- A man suddenly appeared in the doorway.
- Kapı girişinde aniden bir adam göründü.
- He said he did not know the man, which was a lie.
- Adamı tanımadığını söyledi, ki bu bir yalandı.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla Senegal'e gitti.
- A man just asked me where Tom lives.
- Az önce bir adam bana Tom'un nerede yaşadığını sordu.
- A man was here earlier looking for Tom.
- Daha önce Tom'u arayan bir adam buradaydı.
- That man was fired last week.
- O adam geçen hafta kovuldu.
- I am a simple man.
- Ben basit bir adamım.
- Washington was the most famous man in America.
- Washington Amerika'nın en ünlü adamıydı.
- That man is a soldier.
- O adam bir asker.
- A man called on you last night.
- Dün gece bir adam seni ziyaret etti.
- The man was devoid of such human feelings as sympathy.
- Adam, sempati gibi insani hislerden yoksundu.
- This man killed my brother.
- Bu adam kardeşimi öldürdü.
- All the doctor's efforts were in vain and the man soon died.
- Doktorun tüm çabaları boşunaydı ve adam çok geçmeden öldü.
- You must act like a man.
- Adam gibi davran.
- The man is old.
- Adam yaşlıdır.
- Tom was the only man there.
- Tom oradaki tek adamdı.
- The man passed away a few hours ago.
- Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- A great man will be remembered for his achievements.
- Büyük bir adam başarılarıyla hatırlanacaktır.
- His strength is much greater than that of an ordinary man.
- Onun gücü sıradan bir adamdan çok daha fazla.
- This man is incompetent.
- Bu adam beceriksiz.
- The child talks as if he were a man.
- Çocuk, sanki bir adammış gibi konuşuyor.
- You are the man behind the curtain.
- Perdenin arkasındaki adamsın sen.
- I know that man who is sitting there on the other side.
- Diğer tarafta oturan adamı tanıyorum.
- He is not the man that he used to be.
- Eskisi gibi bir adam değil.
- The man must be over sixty, for his hair is gray.
- Adam altmışını geçmiş olmalı, çünkü saçları ağarmış.
- As far as I know, he is a reliable man.
- Bildiğim kadarıyla güvenilir bir adam.
- You should not respect a man because he is rich.
- Bir adama zengin olduğu için saygı duymamalısınız.
- This man is alive.
- Bu adam yaşıyor.
- The man who answered the door was holding a gun.
- Kapıyı açan adamın elinde silah vardı.
- The man standing over there next to the bookcase has a photographic memory.
- Kitaplığın yanında duran adamın fotoğrafik hafızası var.
- To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
- According to the papers, the man has finally confessed.
- Gazetelere göre, adam nihayet itiraf etmiş.
- I'm a happy man.
- Ben mutlu bir adamım.
- Bill was killed by that man.
- Bill o adam tarafından öldürüldü.
- A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
- He was a handsome man.
- Yakışıklı bir adamdı.
- I'm not an eloquent man.
- Ben etkili konuşan bir adam değilim.
- He is the man I saw yesterday.
- O dün gördüğüm adam.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
- Dün çöp kutusundan yemek yiyen bir adam gördüm.
- He's not the right man for this job.
- O bu iş için doğru adam değil.
- That man is very tanned.
- Şu adam çok bronzlaşmış.
- He's not a smart man.
- O akıllı bir adam değil.
- Tom is the kind of man you can trust.
- Tom güvenebileceğiniz türden bir adam.
- Sami committed suicide after finding Layla in bed with another man.
- Sami, Layla'yı başka bir adamla yatakta bulduktan sonra intihar etti.
- He is the man you met the other day.
- Geçen gün tanıştığınız adam.
- That man brushes his teeth.
- Şu adam dişlerini fırçalıyor.
- Tom is an honest man.
- Tom dürüst bir adam.
- John is not the man he was three years ago.
- John üç yıl önceki olduğu adam değil.
- The man said something to the driver in a weak voice.
- Adam şoföre zayıf bir sesle bir şeyler söyledi.
- That man sleeps all day.
- O adam bütün gün uyuyor.
- The man was devoid of such human feelings as sympathy.
- Adam, sempati gibi insani duygulardan yoksundu.
- What should I do to arouse desire in the man I'm interested in?
- İlgilendiğim adamda arzu uyandırmak için ne yapmalıyım?
- Would you date a man thirty years older than you?
- Senden 30 yaş büyük bir adamla çıkar mıydın?
- Sami caught Layla with another man.
- Sami, Leyla'yı başka bir adamla yakaladı.
- The man got away from the city.
- Adam şehirden uzaklaştı.
- For a man of seventy, he still has surprising vigour.
- Yetmiş yaşındaki bir adam için o hala şaşırtıcı bir enerjiye sahip.
- That man standing over there is my father.
- Orada duran adam benim babam.
- That man stole my wallet.
- O adam cüzdanımı arakladı.
- The man must be insane.
- Adam deli olmalı.
- A man who doesn't spend time with his family cannot be a real man.
- Ailesiyle vakit geçirmeyen bir adam gerçek bir adam olamaz.
- The man who is standing over there is my father.
- Orada duran adam benim babam.
- Once upon a time, there was a bad man.
- Bir zamanlar kötü bir adam vardı.
- From this time the man and his wife lived so happily together that it was a pleasure to see them.
- O zamandan beri adam ve karısı birlikte o kadar mutlu yaşıyorlardı ki, onları görmek bir zevkti.
- Tom has become a wealthy man.
- Tom varlıklı bir adam oldu.
- He warned his sister about that man.
- Kız kardeşini o adam hakkında uyardı.
- The wife of a missing man has delivered a heartfelt plea to the public for information on his whereabouts.
- Kayıp bir adamın eşi, adamın nerede olduğuna dair bilgi verilmesi için kamuoyuna içten bir çağrıda bulundu.
- Tom is a well-respected man.
- Tom saygın bir adam.
- He was a man who was about fifty years of age.
- Elli yaşlarında bir adamdı.
- The tall man left in a hurry.
- Uzun adam aceleyle terk etti.
- Tom is a real good man.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- Mary was dating a younger man.
- Mary daha genç bir adamla çıkıyordu.
- Who's the man who was talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kimdi?
- A good man is hard to find.
- İyi bir adam bulmak zordur.
- I found that he was a kind man.
- Ben onun nazik bir adam olduğunu anladım.
- This man asked for more.
- Bu adam daha fazlasını istedi.
- Tom is a simple man.
- Tom basit bir adam.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
- Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- A man named Carlos came to a mountain village looking for that old man.
- Carlos adında bir adam o yaşlı adamı arayarak bir dağ köyüne geldi.
- The man standing over there is Tom.
- Orada dikilen adam Tom.
- The man is reading a book.
- Adam kitap okuyor.
- Look at the man crossing the street.
- Karşıdan karşıya geçen adama bak.
- The man stole my purse.
- Adam benim cüzdanımı çaldı.
- The injured man was carried to the hospital.
- Yaralı adam hastaneye götürüldü.
- The middle aged man was charged with assault.
- Orta yaşlı adam saldırı ile itham edilmiştir.
- Such a man does not go hunting and seldom owns a gun.
- Böyle bir adam ava gitmez ve nadiren silah sahibidir.
- Man is inserting a tape into the VCR.
- Adam video oynatıcıya bir kaset koyuyor.
- Tom is a very good man.
- Tom çok iyi bir adam.
- She saw a very tall man yesterday.
- Dün çok uzun bir adam görmüş.
- He looks like an honest man.
- O, dürüst bir adam gibi görünüyor.
- The man lit a cigarette with a lighter.
- Adam çakmakla bir sigara yaktı.
- Tom is a funny man.
- Tom komik bir adam.
- I'm a very busy man.
- Ben bir çok meşgul adamım.
- The man who is standing there is my father.
- Orada duran adam benim babam.
- A man who smacks his wife around is contemptible.
- Karısını döven bir adam aşağılıktır.
- He is a man of warm heart.
- O sıcak kalpli bir adam.
- He was a stately man.
- Heybetli bir adamdı.
- That's the man whose kids are so nice.
- Çocukları çok iyi olan adam.
- He is a man of wisdom.
- O, bilge bir adam.
- He is a man whose heart is filled with hope.
- Kalbi umutla dolu bir adam.
- Who was the man killed on the hill?
- Tepede öldürülen adam kimdi?
- Tom was looking for the man who tried to break into his car.
- Tom arabasına zorla girmeye çalışan adamı arıyordu.
- It never occurred to me that he was the right man in the right place.
- Doğru yerdeki doğru adam olduğu aklımın ucundan geçmedi.
- Tom is a dangerous man.
- Tom tehlikeli bir adam.
- He's not the right man for you.
- O senin için doğru adam değil.
- Have you seen the man in this picture?
- Bu resimdeki adamı gördün mü?
- Dan saw Linda talking to an unknown man outside her home.
- Dan, Linda'yı evinin dışında tanımadığı bir adamla konuşurken görmüş.
- I was the only man.
- Ben tek adamdım.
- The man ate bread.
- Adam ekmek yedi.
- That man was wearing a tiger mask.
- O adam kaplan maskesi takıyordu.
- He died a happy man.
- O mutlu bir adam olarak öldü.
- We know that Tom is a brave man.
- Tom'un cesur bir adam olduğunu biliyoruz.
- He is such a tall man that he can touch the ceiling.
- Öyle uzun bir adam ki tavana dokunabilir.
- Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun gibi iyi kalpli bir adam ol.
- The man on whom you see the Spirit come down and remain is he who will baptize with the Holy Spirit.
- Ruh'un üzerine inip orada kaldığını gördüğünüz adam, Kutsal Ruh'la vaftiz olacak kişidir.
- The man was arrested as a spy.
- Adam, bir casus olarak tutuklandı.
- He's an honest man.
- O dürüst bir adamdır.
- I found that he was a kind man.
- Onun nazik bir adam olduğunu anladım.
- The man set himself on fire.
- Adam kendini ateşe verdi.
- You're a hard man to please.
- Memnun etmesi zor bir adamsın.
- Tom was a very good man.
- Tom çok iyi bir adamdı.
- Warren Harding was an honest man.
- Warren Harding dürüst bir adamdı.
- Hurry up, man.
- Acele et, adamım.
- The man surrendered without resistance.
- Adam direnmeden teslim oldu.
- The poor man finally became a great artist.
- Fakir adam sonunda büyük bir sanatçı oldu.
- He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
- The man spoke in a low voice.
- Adam alçak sesle konuştu.
- You're a daring man!
- Sen cesur bir adamsın!
- A man was fishing on the opposite bank.
- Bir adam karşı kıyıda balık avlıyordu.
- A man is as old as he feels.
- Bir adam hissettiği kadar yaşlıdır.
- You are working for a very powerful man.
- Çok güçlü bir adam için çalışıyorsun.
- She looked at the man.
- O, adama baktı.
- Tom was a strong man.
- Tom güçlü bir adamdı.
- A man can't escape his past.
- Bir adam geçmişinden kaçamaz.
- Sami is a religious man.
- Sami dindar bir adamdır.
- The man stood up and began to sing.
- Adam ayağa kalktı ve şarkı söylemeye başladı.
- Tom is a practical man.
- Tom pratik bir adam.
- I don't know who this man is.
- Bu adamın kim olduğunu bilmiyorum.
- There is a man at the door.
- Kapıda bir adam var.
- Excitement is not good for a man of my age.
- Heyecan benim yaşımdaki bir adam için iyi değil.
- I can't make out what the man is saying.
- Adamın söylediklerini anlayamıyorum.
- Tom hired a man to kill Mary.
- Tom Mary'yi öldürmesi için bir adam tuttu.
- Wisdom is a curse when wisdom does nothing for the man who has it.
- Bilgelik, ona sahip olan adam için hiçbir şey yapmadığında bir lanettir.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu, ama Tom'un bağırdığını duyunca döndü.
- This man is a spy; he must die.
- Bu adam bir casus; o ölmeli.
- The man denied having stolen the car.
- Adam arabayı çaldığını inkar etti.
- He did not notice that there was a sick man sleeping in the next room.
- Yan odada uyuyan hasta bir adam olduğunu fark etmedi.
- I met a man whose father knows Tom.
- Babası Tom'u tanıyan bir adamla tanıştım.
- He was a wonderful man.
- O harika bir adamdı.
- Adams was an intelligent man.
- Adams, akıllı bir adamdı.
- He's a very lucky man.
- O çok şanslı bir adam.
- The man eats beans.
- Adam fasulye yiyor.
- The man you met at the station is my father.
- İstasyonda tanıştığınız adam benim babam.
- The dog bit the man.
- Köpek adamı ısırdı.
- I think Tom isn't the right man for the job.
- Bence Tom bu iş için doğru adam değil.
- I'm a very busy man.
- Ben çok meşgul bir adamım.
- Tom isn't a very smart man.
- Tom çok zeki bir adam değil.
- She didn't marry the man.
- Adamla evlenmedi.
- The man decided to wait at the station until his wife came.
- Adam, karısı gelinceye kadar istasyonda beklemeye karar verdi.
- The lady tolerated the man.
- Kadın adama tahammül etti.
- Tom is the man over there.
- Tom oradaki adam.
- Tom knows a man whose daughter lives in Boston.
- Tom kızı Boston'da yaşayan bir adam tanıyor.
- Tom is the smartest man I know.
- Tom tanıdığım en zeki adam.
- He is a man of action.
- O bir eylem adamıdır.
- He's a very talented man.
- O çok yetenekli bir adam.
- The dog growled at the strange man.
- Köpek yabancı adama hırladı.
- He is the man who drew the picture.
- Resmi çizen adam o.
- Tom knows a man whose daughter lives in Boston.
- Tom, kızı Boston'da yaşayan bir adam tanıyor.
- The man you see over there is a famous writer.
- Orada gördüğün adam ünlü bir yazar.
- A man appeared at the site.
- Olay yerinde bir adam belirdi.
- I love this man!
- Bu adamı severim!
- The man is a woman.
- O adam bir kadın.
- The timid man trembled with fear.
- Ürkek adam korkudan titredi.
- A man was shot in a case of mistaken identity.
- Yanlışlıkla bir adam vuruldu.
- There is a man waiting for you at the door.
- Kapıda seni bekleyen bir adam var.
- The man on the bench was obviously dead.
- Banktaki adamın öldüğü belliydi.
- Tom isn't the only man in the room.
- Odadaki tek adam Tom değil.
- That man standing over there is my father.
- Orada duran o adam benim babamdır.
- The short man wears a black suit.
- Kısa adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- The man raised his hand to ask a question.
- Adam soru sormak için elini kaldırdı.
- The man is checking in at a hotel.
- Adam bir otele kayıt yaptırıyor.
- We finally found a man who fits this description.
- Sonunda bu tanıma uyan bir adam bulduk.
- The man you see over there is my uncle.
- Orada gördüğün adam benim amcamdır.
- There is a man at the door who wants to see you.
- Kapıda sizi görmek isteyen bir adam var.
- Tom is a very generous man.
- Tom çok cömert bir adam.
- Watch out for that man.
- Şu adama dikkat et.
- You'll make Tom a very happy man.
- Tom'u çok mutlu bir adam yapacaksın.
- Where has this man gone?
- Bu adam nereye gitti?
- My father is a proud man.
- Babam gururlu bir adamdır.
- A man cannot be comfortable without his own approval.
- Bir adam kendi onayı olmadan rahat edemez.
- He is anything but a reliable man.
- Güvenilir bir adam değildir.
- Did you see this man?
- Bu adamı gördünüz mü?
- Do you recognize the man in this photo?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
- Tom was a brave man.
- Tom cesur bir adamdı.
- The man behind them plays the piano.
- Arkalarındaki adam piyano çalıyor.
- Who's that man painting the fence?
- Çitleri boyayan adam kim?
- The man is drinking coffee.
- Adam kahve içiyor.
- Tom saw Mary with another man.
- Tom Mary'yi başka bir adamla gördü.
- This man's shouting at me!
- Bu adam bana bağırıyor!
- Is the handsome man an Arab or an Indian?
- Yakışıklı adam bir Arap mı yoksa Hintli mi?
- Dan was an extremely violent man.
- Dan son derece vahşi bir adamdı.
- The tall man came out of the house.
- Uzun boylu adam evden çıktı.
- What sort of man is Tom Jackson?
- Tom Jackson ne tür bir adamdır?
- He is a hard man to approach.
- O yaklaşması zor bir adamdır.
- Tom is a wealthy man.
- Tom zengin bir adamdır.
- Who is that man in the background of the picture?
- Resmin arka planındaki adam kim?
- The man Mary is talking with is Tom.
- Mary ile konuşan adam Tom'dur.
- The man playing the piano is named Tom Jackson.
- Piyano çalan adamın adı Tom Jackson'dur.
- Tom is a very intelligent man.
- Tom çok akıllı bir adam.
- Tom wasn't the first man Mary robbed.
- Mary'nin soyduğu ilk adam Tom değildi.
- He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
- Yetenekli bir adam ama öte yandan bizden çok şey istiyor.
- The man stole my wallet.
- Adam benim cüzdanımı çaldı.
- The man is under the tree.
- Adam ağacın altında.
- They arrested a man named Lee Harvey Oswald.
- Onlar Lee Harvey Oswald adında bir adamı tutukladı.
- The boy talks as if he were a man.
- Oğlan, yetişkin bir adammış gibi konuşuyor.
- Tom is a man of integrity.
- Tom dürüst bir adamdır.
- He is a man of ability.
- O yetenekli bir adam.
- She met the man of her dreams.
- Hayallerindeki adamla tanıştı.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
- Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
- Layla has found a new man and she's determined not to let him go.
- Leyla yeni bir adam buldu ve onun gitmesine izin vermemekte kararlı.
- That tall man over there is Tom.
- Şuradaki uzun adam Tom.
- A lie, told by a sensible man, remains a lie.
- Mantıklı bir adam tarafından söylenen bir yalan, yalan olarak kalır.
- Tom is a grown man now.
- Tom artık yetişkin bir adam.
- He is a nice man, except that he talks too much.
- Çok konuşması dışında iyi bir adam.
- He is a man you can rely upon.
- O güvenebileceğiniz bir adam.
- I know a man who might help.
- Yardım edebilecek bir adam tanıyorum.
- The door opened and a man came in.
- Kapı açıldı ve bir adam içeri girdi.
- I'm a smart man.
- Ben akıllı bir adamım.
- You're a very lucky man.
- Sen çok şanslı bir adamsın.
- Tom is a generous man.
- Tom cömert bir adam.
- The man was imprisoned for murder.
- Adam, cinayetten hapse girdi.
- The man was surprised at the news.
- Adam haberlere şaşırdı.
- The man sold his soul to the devil.
- Adam ruhunu şeytana sattı.
- The man was sitting on a fallen tree.
- Adam devrilmiş bir ağacın üzerinde oturuyordu.
- Tom felt like a new man.
- Tom kendini yeni bir adam gibi hissetti.
- That doctor is a cultured man.
- O doktor kültürlü bir adam.
- This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
- The clumsy man envied her extraordinary talent.
- Sakar adam, kadının olağanüstü yeteneğini kıskanıyordu.
- I want to marry this man.
- Bu adamla evlenmek istiyorum.
- Tom is the best man in his field.
- Tom kendi alanındaki en iyi adam.
- You're a brave man.
- Cesur bir adamsın.
- Yesterday she saw a big man.
- Dün büyük bir adam gördü.
- He's a crude man.
- Kaba bir adam.
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam onun babası.
- An elderly man was sitting alone on a dark path.
- Yaşlı bir adam karanlık bir yolda tek başına oturuyordu.
- He is an evil man.
- O kötü bir adam.
- He is a strange man.
- O garip bir adam.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Düzgün bir adam bulmak piyango kazanmaktan daha zordur.
- He was a tall man.
- O uzun boylu bir adamdı.
- He is the very man I want.
- Tam da istediğim adam.
- Tom wasn't a brave man.
- Tom cesur bir adam değildi.
- A man is as old as he feels.
- Bir adam hissettiği yaştadır.
- The man fell in love at first sight.
- Adam, ilk görüşte aşık oldu.
- Tom is a warm-hearted man.
- Tom sıcakkanlı bir adamdır.
- The tall man wears a tie.
- Uzun boylu adam kravat takıyor.
- The tall man looked at Tom and smiled.
- Uzun boylu adam Tom'a baktı ve gülümsedi.
- The ingenious man received the prestigious award for the first time.
- Dahi adam ilk kez prestijli bir ödül aldı.
- I think that there is a man in there.
- Orada bir adam olduğunu düşünüyorum.
- I saw a man standing naked under the waterfall.
- Şelalenin altında çıplak duran bir adam gördüm.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- He is a tall and strongly built man.
- O uzun boylu ve yapılı bir adam.
- Tom is a man of action.
- Tom bir eylem adamı.
- The man said he was innocent of the crime.
- Adam, suçsuz olduğunu söyledi.
- That man is in love with my sister.
- O adam kız kardeşime âşık.
- I asked the man what his name was.
- Adama adının ne olduğunu sordum.
- Tom is a God-fearing man.
- Tom Allah korkusu taşıyan bir adam.
- That's the man whose suitcase I found.
- Bavulunu bulduğum adam bu.
- What a strange man!
- Ne tuhaf bir adam!
- Do not cross the road when the green man is flashing.
- Yeşil adam yanıp sönerken yolu geçmeyin.
- Careful, the man has a gun.
- Dikkatli ol, adamın silahı var.
- That man is skinny, but his wife is fat.
- O adam zayıf ama karısı şişman.
- The man couldn't so much as write his own name.
- Adam kendi adını bile yazamadı.
- Kiss the fifth man from the left.
- Soldan beşinci adamı öp.
- This man is my direct boss.
- Bu adam benim doğrudan patronum.
- He asked the man to help him.
- Adamdan kendisine yardım etmesini istedi.
- The words of a drunk man are the thoughts of a sober man.
- Sarhoş bir adamın sözleri ayık bir adamın düşünceleridir.
- We know Tom is a decent man.
- Tom'un iyi bir adam olduğunu biliyoruz.
- Tom is an extremely bright man.
- Tom son derece zeki bir adam.
- Tom is the 1,800,132,420th richest man in the world.
- Tom dünyanın en zengin 1.800.132.420. adamı.
- Tom is a strange man.
- Tom garip bir adam.
- My dad was a hard man.
- Babam sert bir adamdı.
- What kind of man are you?
- Ne tür bir adamsın sen?
- I wish this man would not die before his children grow up!
- Keşke bu adam çocukları büyümeden ölmese!
- He is a man who loves ceremonies.
- O, törenleri seven bir adam.
- Sami was hired by a man to kill someone.
- Sami birini öldürmesi için bir adam tarafından tutulmuştu.
- Tom is the man we want to hire.
- Tom kiralamak istediğimiz adam.
- We finally found a man who fits this description.
- Sonunda bu tanımlamaya uyan bir adam bulduk.
- The injured man is now at rest.
- Yaralı adam şimdi dinlenmede.
- Tom is a man of his word.
- Tom sözünün eri bir adamdır.
- He's a weak-willed man.
- O iradesi zayıf bir adamdır.
- The man must have succeeded in business by virtue of his efforts.
- Adam çabaları sayesinde işinde başarılı olmuş olmalı.
- This is the man who they say stole the car.
- Arabayı çaldığını söyledikleri adam bu.
- He looks like an honest man.
- Dürüst bir adama benziyor.
- I don't know who the man is.
- Adamın kim olduğunu bilmiyorum.
- That man over there asked me who I was.
- Oradaki adam bana kim olduğumu sordu.
- I cannot bring myself to help such a man.
- Böyle bir adama yardım etmeyi kendime yediremiyorum.
- He was a tall, thin man.
- O uzun boylu, zayıf bir adamdı.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- You're a good man.
- Sen iyi bir adamsın.
- I can't imagine myself ever killing another man.
- Kendimi başka bir adamı öldürürken hayal bile edemiyorum.
- Tom isn't the right man for Mary.
- Tom Mary için doğru adam değil.
- A big wave swept the man off the boat.
- Büyük bir dalga adamı bottan attı.
- He's not the right man for me.
- O benim için doğru adam değil.
- The man sitting next to me on the plane slept the whole way.
- Uçakta yanımda oturan adam bütün yol boyunca uyudu.
- There came a man who was sent from God; his name was John.
- Allah tarafından gönderilen bir adam geldi; onun adı Yahya'ydı.
- I'm waiting for the right man.
- Ben de doğru adamı bekliyorum.
- The man finally confessed what he had done.
- Adam, sonunda yaptıklarını itiraf etti.
- He said he did not know the man, which was a lie.
- O, adamı tanımadığını söyledi, bu bir yalandı.
- That man is Kenyan.
- O adam Kenyalı.
- I'm a God-fearing man.
- Ben Tanrı'dan korkan bir adamım.
- Tom gave the homeless man some food.
- Tom evsiz adama biraz yiyecek verdi.
- You seem an honest man.
- Dürüst bir adama benziyorsun.
- He can't be an honest man.
- O, dürüst bir adam olamaz.
- Tom is a great man.
- Tom harika bir adam.
- The man over there is Tom.
- Şuradaki adam Tom.
- Tom is a very hardworking man.
- Tom çalışkan bir adamdır.
- I met a man who made himself known to me as Tom.
- Kendisini bana Tom olarak tanıtan bir adamla karşılaştım.
- He is a self-made man.
- O kendi kendini yetiştirmiş bir adam.
- The tall man looked at her and smiled.
- Uzun boylu adam ona baktı ve gülümsedi.
- He wants to sell his old car to a man in Kobe.
- Eski arabasını Kobe'de bir adama satmak istiyor.
- This man is your friend, right?
- Bu adam senin arkadaşın, değil mi?
- Was this man threatening you?
- Bu adam seni tehdit ediyor muydu?
- The man raised his hand to ask a question.
- Adam bir soru sormak için elini kaldırdı.
- Who is the man that you were talking with?
- Konuştuğun adam kim?
- He must be an honest man.
- O, dürüst bir adam olmalı.
- He is a quick-witted man.
- O kıvrak zekalı bir adam.
- I can't trust such a man.
- Böyle bir adama güvenemem.
- The man who's sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam onun babası.
- Tom did that like a man.
- Tom bunu bir adam gibi yaptı.
- Tom is just the man I've been looking for.
- Tom tam benim aradığım adam.
- I can't get along with that man any more.
- Artık o adamla geçinemiyorum.
- I know a man who can speak Russian well.
- İyi Rusça konuşabilen bir adam tanıyorum.
- Tom is a very kind and generous man.
- Tom çok nazik ve cömert bir adamdır.
- Don't give fish to a poor man; teach him how to fish.
- Fakir bir adama balık vermeyin; ona nasıl balık tutacağını öğretin.
- You're a very attractive man.
- Çok çekici bir adamsın.
- That man is an egotist through and through.
- O adam tümüyle bir egoist.
- Why does that man look so familiar?
- Neden o adam bu kadar tanıdık geliyor?
- He's a man of flesh and blood.
- O etten kemikten bir adam.
- Tom is a tall, good-looking man.
- Tom uzun boylu, yakışıklı bir adam.
- Tom is an intelligent man.
- Tom zeki bir adam.
- It looks like Tom's been a busy man.
- Görünüşe göre Tom meşgul bir adammış.
- The man who makes no mistakes does not usually make anything.
- Hiç hata yapmayan adam, genellikle hiçbir şey yapmaz.
- Do you know this man?
- Bu adamı tanıyor musun?
- Tom has become a wealthy man.
- Tom zengin bir adam oldu.
- I made a big mistake thinking he was an honest man.
- Onun dürüst bir adam olduğunu düşünmekle büyük bir hata yaptım.
- This man has been blind for five years at least.
- Bu adam en az beş yıldır kör.
- The man confessed that he had robbed the old woman.
- Adam yaşlı kadını soyduğunu itiraf etti.
- Tom is a nice man.
- Tom güzel bir adam.
- Tom is a quiet man.
- Tom sessiz bir adam.
- Tom doesn't get along with the man who lives next door.
- Tom yan dairede yaşayan adamla anlaşamıyor.
- He isn't a man to take a bribe.
- Rüşvet alacak bir adam değil.
- The president appointed each man to the post.
- Genel müdür her bir adamı görevine atadı.
- Tom was a very nice man.
- Tom çok iyi bir adamdı.
- The man who shot McKinley was Leon Czolgosz.
- McKinley'i vuran adam Leon Czolgosz'du.
- The injured man lay in the street before the police arrived.
- Yaralı adam polis gelmeden önce sokakta yatıyordu.
- The man is using the landline to call.
- Adam aramak için sabit hattı kullanıyor.
- I was attacked by a homeless man on the streets.
- Sokakta evsiz bir adam tarafından saldırıya uğradım.
- The man lit a cigarette with a lighter.
- Adam bir çakmakla bir sigara yaktı.
- The man to whom I spoke was a German, not an American.
- Konuştuğum adam bir Alman'dı, Amerikalı değil.
- Tom is a tall, good-looking man.
- Tom boylu boslu bir adam.
- Tom shot and killed a man who insulted Mary.
- Tom, Mary'ye hakaret eden bir adamı vurup öldürdü.
- He's not an unreasonable man.
- O mantıksız bir adam değil.
- The man stole my wallet.
- Adam cüzdanımı çaldı.
- Sami is a really tall man.
- Sami gerçekten uzun bir adamdır.
- An elderly man was sitting alone on a dark path.
- Yaşlı bir adam karanlık bir yolda yalnız oturuyordu.
- It is not clear when the man was born.
- Adamın ne zaman doğduğu belli değil.
- I cannot bring myself to help such a man.
- Böyle bir adama yardım etmeye kalkışmam.
- They arrested a man named Lee Harvey Oswald.
- Lee Harvey Oswald adında bir adamı tutukladılar.
- The man reading a book over there is my father.
- Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- They regarded the man as a danger to society.
- Adamı toplum için bir tehlike olarak gördüler.
- A man began to follow Tom.
- Bir adam Tom'u takip etmeye başladı.
- That man wouldn't give his name.
- O adam adını vermedi.
- That man is Pedro.
- O adam Pedro'dur.
- That's the man whose wife died.
- Bu karısı ölen adam.
- They robbed the man of all his belongings.
- Adamın bütün eşyalarını soydular.
- The man is buying beautiful roses for his wife.
- Adam karısına güzel güller alıyor.
- Mary started to date a man she met at a dinner party.
- Mary bir akşam yemeği partisinde tanıştığı bir adamla çıkmaya başladı.
- Tom is the right man for this job.
- Tom bu iş için doğru adam.
- Give the man a medal.
- Adama bir madalya verin.
- He received a book from this man.
- Bu adamdan bir kitap aldı.
- He can't be an honest man.
- Dürüst bir adam olamaz.
- Was this man not a communist?
- Bu adam komünist değil miydi?
- Tom is a good-hearted man.
- Tom iyi kalpli bir adamdır.
- He's a good-looking man.
- O yakışıklı bir adam.
- This is one feisty man.
- Bu çok alıngan bir adam.
- Once upon a time there were a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- It goes without saying that he's a clever man.
- Onun akıllı bir adam olduğunu söylemeye gerek yok.
- Tom is a selfish man.
- Tom bencil bir adam.
- He is a man of his word, so if he said he'd help, he will.
- O sözünün eri bir adamdır, yani yardım edeceğini söylediyse eder.
- If you see a man approaching you with the obvious intention of doing you good, you should run for your life.
- Size iyilik yapma niyetiyle yaklaşan bir adam görürseniz, canınızı kurtarmak için kaçmalısınız.
- The man she's going to marry is an astronaut.
- Onun evleneceği adam bir astronot.
- He's a man of importance.
- Önemli bir adam.
- Tom isn't the same man he used to be.
- Tom eskiden olduğu adam değil.
- This man is Chinese.
- Bu adam Çinli.
- I love this man!
- Bu adamı seviyorum!
- The man had not spoken to his wife in three days.
- Adam üç gündür karısıyla konuşmamıştı.
- That man knew too much.
- O adam çok şey biliyordu.
- He's a man of flesh and blood.
- O etten ve kandan oluşan bir adam.
- You are just the man I wanted to see.
- Sen tam görmek istediğim adamsın.
- Tom was a wonderful man.
- Tom harika bir adamdı.
- I'm a wealthy man.
- Ben varlıklı bir adamım.
- Come back here, man!
- Geri gel buraya, adamım!
- I remember meeting that man before.
- O adamla daha önce tanıştığımı hatırlıyorum.
- Do you know who that man is?
- O adamın kim olduğunu biliyor musun?
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erkenden uyumak ve erken kalkmak bir adamı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- The man is quite capable of telling lies.
- Adam yalan söylemekte oldukça yetenekli.
- He is the happiest man on earth.
- Dünyadaki en mutlu adam.
- A man is known by the company he keeps.
- Bir adam arkadaşlarıyla tanınır.
- It's worse to send an innocent man to prison than to let a criminal go free.
- Masum bir adamı hapishaneye göndermek bir suçluyu serbest bırakmaktan daha kötüdür.
- What kind of man is Tom?
- Tom ne tür bir adam?
- Tom wondered who the man standing near the gate was.
- Tom kapının yanında duran adamın kim olduğunu merak etti.
- Tom is a wild man.
- Tom vahşi bir adamdır.
- He's an intelligent man.
- O akıllı bir adamdır.
- He was a mean man before his daughter was born.
- Kızı doğmadan önce kötü bir adamdı.
- The man tried to catch hold of me by the collar.
- Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.
- We know Fadil wasn't the first man Layla robbed.
- Layla'nın soyduğu ilk adamın Fadıl olmadığını biliyoruz.
- I don't know who the man is.
- O adamın kim olduğunu bilmiyorum.
- Layla was just happy to have a man by her side.
- Leyla yanında bir adam olduğu için mutluydu.
- I know a man who speaks Latin.
- Latince konuşan bir adam tanıyorum.
- The injured man is now at rest.
- Yaralı adam şimdi istirahatte.
- What kind of man do you think I am?
- Nasıl bir adam olduğumu düşünüyorsun?
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
- The head of our department is a man named Tom Jackson.
- Bölümümüzün başkanı Tom Jackson adında bir adam.
- A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
- This is a man dressed as a woman.
- Bu, kadın gibi giyinmiş bir adamdır.
- Tom is a good man, isn't he?
- Tom iyi bir adam, değil mi?
- That man grabbed the young girl's wrist.
- O adam genç kızın bileğini yakaladı.
- Tom isn't a man of many words.
- Tom çok konuşan bir adam değil.
- The poor man has no relatives.
- Zavallı adamın hiç akrabası yok.
- The man you see over there is a famous writer.
- Orada gördüğün adam ünlü bir yazardır.
- I want to know more about the man who lives in that house.
- O evde yaşayan adam hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorum.
- I think that Tom is an honest man.
- Tom'un dürüst bir adam olduğunu düşünüyorum.
- You seem to be a busy man.
- Meşgul bir adam gibi görünüyorsun.
- The man who stepped out was frowning.
- Dışarı çıkan adam kaşlarını çatıyordu.
- Tom is a better man now.
- Tom artık daha iyi bir adam.
- You're a very handsome man.
- Sen çok yakışıklı bir adamsın.
- The man was arrested by the police.
- Adam polis tarafından tutuklandı.
- He is the right man for the job.
- O bu iş için doğru adam.
- He would be the last man to steal money.
- Para çalacak son adamdır.
- That man standing over there next to the maple tree is Tom.
- Akçaağacın yanında duran şu adam Tom.
- To the best of my knowledge, he's an honest man.
- Bildiğim kadarıyla, o dürüst bir adam.
- The poor man was never to see his wife again.
- Zavallı adam karısını bir daha asla görmeyecekti.
- You're a dead man.
- Sen ölü bir adamsın.
- Who is that man?
- O adam kim?
- A man I didn't know was walking back and forth in front of my house.
- Tanımadığım bir adam evimin önünde bir ileri bir geri yürüyordu.
- Careful, the man has a gun.
- Dikkat, adamın bir silahı var.
- One man was seriously injured.
- Bir adam ağır yaralandı.
- Tom isn't the right man for this job.
- Tom bu iş için uygun adam değil.
- The man fell down on the ground.
- Adam yere düştü.
- The man Tom is talking to is a lawyer.
- Tom'un konuştuğu adam bir avukattır.
- Tom isn't a happy man.
- Tom mutlu bir adam değil.
- That man is dangerous.
- Şu adam tehlikeli.
- That man wouldn't give his name.
- Şu adam adını vermedi.
- The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam gümüş solüsyonu içtikten sonra kalıcı olarak maviye döndü.
- The man, whom I didn't know at all, knew about me well.
- Hiç tanımadığım adam, beni çok iyi tanıyordu.
- He is the last man to deceive me.
- O beni kandıracak son adamdır.
- Who's the man playing the violin?
- Keman çalan adam kim?
- You can't expect a man to change his habits at once, girl.
- Bir adamın alışkanlıklarını hemen değiştirmesini bekleyemezsin, kızım.
- I saw a man get hit by a car.
- Araba tarafından çarpılan bir adam gördüm.
- Who was the man?
- Adam kimdi?
- He is a man with a classical education.
- Klasik eğitim almış bir adamdır.
- The man you met yesterday was Tom.
- Dün tanıştığın adam Tom'du.
- He's a man who doesn't speak with anybody.
- O, hiç kimseyle konuşmayan bir adamdır.
- A generous man contributed some two billion yen to charity.
- Cömert bir adam hayır kurumlarına iki milyar yen bağışladı.
- Do you recognize that man?
- Bu adamı tanıdın mı?
- Who's that man?
- O adam kim?
- Tom is a highly gifted man.
- Tom son derece yetenekli bir adamdır.
- He is a brave man.
- O cesur bir adam.
- The driver who caused the accident saw the man.
- Kazaya sebep olan sürücü adamı gördü.
- Tom is a real good man.
- Tom gerçekten iyi bir adamdır.
- He's a jovial man.
- O neşeli bir adam.
- Tom was a very nice man.
- Tom çok kibar bir adamdı.
- Don't let that man dominate you.
- O adamın sana hükmetmesine izin verme.
- Happy is a man who marries a good wife.
- Ne mutlu iyi bir kadınla evlenen adama!
- Don't mention rope in the home of a hanged man.
- Asılan bir adamın evinde ipten bahsetmeyin.
- Tom is a dependable man.
- Tom güvenilir bir adamdır.
- The father asked for revenge against the man who deflowered his daughter.
- Baba, kızının bekaretini bozan adamdan öç almak istedi.
- You seem to be a busy man.
- Meşgul bir adama benziyorsun.
- That man is a soldier.
- Bu adam bir asker.
- He was a sick man when he got to New Orleans.
- New Orleans'a vardığında hasta bir adamdı.
- How did the dog bite the man?
- Köpek adamı nasıl ısırdı?
- A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumda duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
- The man drinks water.
- Adam su içiyor.
- Tom is a handsome man.
- Tom yakışıklı bir adamdır.
- A fund was launched to set up a monument in memory of the dead man.
- Ölen adamın anısına bir anıt dikilmesi için bir fon oluşturuldu.
- My father used to be a strong man.
- Babam eskiden güçlü bir adamdı.
- Tom really was a kind man.
- Tom gerçekten nazik bir adamdı.
- I didn't notice the man looking at me.
- Bana bakan adamı fark etmedim.
- The man has the capability to talk.
- Adamın konuşma yeteneği var.
- Tom knows a man who speaks French.
- Tom Fransızca konuşan bir adam tanıyor.
- That man over there is Tom.
- Oradaki o adam Tom'dur.
- That man should be sentenced to death.
- O adam idama mahkum edilmeli.
- He's a wealthy man.
- O varlıklı bir adam.
- That man is Raul.
- O adam Raul.
- Dan shot at the man who tried to steal his car.
- Dan arabasını çalmaya çalışan adama ateş etti.
- I have already seen this man.
- Bu adamı zaten gördüm.
- The man hit me on the head.
- Adam kafama vurdu.
- This is the man who they say stole the car.
- Arabayı çaldığı söylenen adam bu.
- I don't want to respect a man like him.
- Onun gibi bir adama saygı duymak istemiyorum.
- Tom is a highly-educated man.
- Tom oldukça eğitimli bir adam.
- There's a man that I don't know in front of the house.
- Evin önünde tanımadığım bir adam var.
- Do you think that man was a newspaper photographer?
- Sence şu adam bir foto muhabiri miydi?
- This man is a real freak!
- Bu adam gerçek bir hilkat garibesi.
- He is the tallest man that I have ever seen.
- Şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- Tom was a big man.
- Tom büyük bir adamdı.
- The baker is a good man.
- Fırıncı iyi bir adamdır.
- Who was the man you sat next to?
- Yanına oturduğun adam kimdi?
- Is that man over there your friend?
- Oradaki o adam senin arkadaşın mı?
- It's worse to send an innocent man to prison than to let a criminal go free.
- Masum bir adamı hapse göndermek, bir suçluyu serbest bırakmaktan daha kötüdür.
- How would you describe what the man in the video is doing?
- Videodaki adamın ne yaptığını nasıl tarif edersiniz?
- My father is a good man.
- Benim babam iyi bir adamdır.
- The man whom she is marrying is an astronaut.
- Onun evlendiği adam bir astronot.
- Who was the man you were talking to?
- Konuştuğun adam kimdi?
- The man slumped to the floor.
- Adam aniden yere düştü.
- A manservant is a man who works as a servant in a private house.
- Hizmetçi, özel bir evde hizmetçi olarak çalışan bir adamdır.
- He was a big man called Little John.
- Küçük John adında büyük bir adamdı.
- I got the young man to carry the baggage for me.
- Bavulları benim için taşıması için genç bir adam buldum.
- He is a big man in journalism.
- Gazetecilikte önemli bir adamdır.
- I became aware of being closely observed by a man sitting next to me.
- Yanımda oturan bir adam tarafından yakından izlendiğimi fark ettim.
- That man stole my purse.
- O adam cüzdanımı çaldı.
- Today you're the second man who wants to marry me.
- Bugün benimle evlenmek isteyen ikinci adamsın.
- The man kisses the woman.
- Adam kadını öper.
- Tom is a man now.
- Tom artık bir adam.
- Do you know this man in the picture?
- Resimdeki bu adamı tanıyor musun?
- The man who telephoned an hour ago was Frank.
- Bir saat önce telefon eden adam Frank'ti.
- The man I was talking to is my English teacher.
- Konuştuğum adam İngilizce öğretmenim.
- The man was bitten by a dog.
- Adam bir köpek tarafından ısırıldı.
- Tom is, without question, the best man for the job.
- Tom, kuşkusuz, iş için en iyi adam.
- He's a bad man.
- O kötü bir adam.
- The man injured in the accident was taken to the hospital.
- Kazada yaralanan adam hastaneye götürüldü.
- There's the man who gave me the book.
- Bana kitabı veren adam orada.
- The father asked for revenge against the man who deflowered his daughter.
- Baba kızının kızlığını bozan adamdan intikam almak istedi.
- He is a man with no standards.
- Standartları olmayan bir adam.
- I met a man whose brother knows you.
- Erkek kardeşi seni tanıyan bir adamla tanıştım.
- There was a man who had three sons.
- Üç oğlu olan bir adam vardı.
- He took the trouble to assist the poor man.
- Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
- A lazy man always finds excuses.
- Tembel bir adam her zaman mazeret bulur.
- The man chased the robber into the street.
- Adam soyguncuyu sokağa kadar kovaladı.
- The man who I thought was my friend deceived me.
- Arkadaşım olduğunu sandığım adam beni kandırdı.
- Tom's father was a cruel man.
- Tom'un babası acımasız bir adamdı.
- A man appeared at the door.
- Kapıda bir adam belirdi.
- Tom is a brave man.
- Tom cesur bir adamdır.
- My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve çok miktarda kahve içerdi.
- Tom wasn't a very good man.
- Tom çok iyi bir adam değildi.
- The man has no house to live in.
- Adamın içinde yaşayabileceği bir evi yok.
- What man do you see?
- Hangi adamı görüyorsun?
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu fakat Tom'un bağırdığını duyunca geri döndü.
- This man only has to open his mouth for you to see that he lacks education.
- Bu adamın eğitimsiz olduğunu görmeniz için sadece ağzını açması yeterli.
- Tom is a quiet man.
- Tom sessiz bir adamdır.
- Yesterday you saw a big man.
- Dün büyük bir adam gördün.
- The man dancing on the stage is my uncle.
- Sahnede dans eden adam benim amcam.
- He was not a man to be disheartened by a single failure.
- Tek bir başarısızlıkla cesareti kırılacak bir adam değildi.
- The man was traveling with a stolen passport.
- Adam çalıntı bir pasaportla seyahat ediyordu.
- I gave a homeless man twenty dollars.
- Evsiz bir adama yirmi dolar verdim.
- He was a short, elderly man with thick glasses.
- Kalın gözlüklü, kısa boylu, yaşlı bir adamdı.
- The man assured us that she didn't commit the murder.
- Adam cinayeti onun işlemediğine dair bize güvence verdi.
- The man who makes but one mistake a year because he makes but two decisions is wrong fifty per cent of the time.
- Yılda sadece iki karar verdiği için bir hata yapan adam, zamanın yüzde ellisinde yanılıyor demektir.
- They think he's not the right man for the job.
- Bu iş için doğru adam olmadığını düşünüyorlar.
- That man died of pellagra.
- O adam pellagradan öldü.
- The man stole my purse.
- Adam çantamı çaldı.
- A man came to see me yesterday.
- Dün bir adam beni görmeye geldi.
- Success makes a man egotistic.
- Başarı, bir adamı egoist yapar.
- Didn't you see the man?
- Adamı görmedin mi?
- That man looks familiar.
- O adam tanıdık geliyor.
- Tom is a reasonable man.
- Tom mantıklı bir adamdır.
- I asked the man what his name was.
- Adama isminin ne olduğunu sordum.
- He's a grown man.
- O yetişkin bir adam.
- That man over there is Tom.
- Şuradaki adam Tom.
- He is a simple man.
- O basit bir adam.
- Aren't you a very kind man?
- Çok nazik bir adam değil misin?
- The man charged me with being irresponsible.
- Adam beni sorumsuz olmakla suçladı.
- Tom says he's a changed man.
- Tom değişmiş bir adam olduğunu söylüyor.
- He remained a poor man.
- O, fakir bir adam kaldı.
- Tom is an honorable man.
- Tom onurlu bir adamdır.
- The man you met at the station is my father.
- İstasyonda karşılaştığın adam benim babam.
- My father is a good man.
- Babam iyi bir adamdır.
- Sami was the background man.
- Sami arka plandaki adamdı.
- A man can't always be a hero, but he can always be a man.
- Bir adam her zaman kahraman olamaz, ama her zaman adam olabilir.
- The man used much money to gain power.
- Adam güç kazanmak için çok para kullandı.
- He's the most handsome man I've ever met.
- O tanıdığım en yakışıklı adam.
- A man named Carlos came to a mountain village looking for that old man.
- Carlos adında bir adam o yaşlı adamı aramak için bir dağ köyüne geldi.
- The man who is waving to me is my uncle.
- Bana el sallayan adam benim amcam.
- The man is hungry.
- Adam aç.
- Tom is a portly man.
- Tom iri yarı bir adamdır.
- What they wanted was a man like himself.
- İstedikleri şey, kendileri gibi bir adamdı.
- He's the best man in his field.
- Alanındaki en iyi adam.
- The man said something to the driver in a weak voice.
- Adam zayıf bir sesle şoföre bir şeyler söyledi.
- I once knew a man like you.
- Bir zamanlar senin gibi bir adam tanıyordum.
- He is the very man for the job.
- O, iş için doğru adamdır.
- I know a man you used to work with.
- Senin birlikte çalıştığın bir adam tanıyorum.
- This man is good looking.
- Bu adam yakışıklı.
- He's a man we can trust.
- Güvenebileceğimiz bir adam.
- This man ruled the country for more than 50 years.
- Bu adam ülkeyi 50 yıldan fazla yönetti.
- Mary's life partner is a man of few words.
- Mary'nin hayat arkadaşı az konuşan bir adamdır.
- That man speaking French to Tom is a friend of mine.
- Tom'la Fransızca konuşan adam benim bir arkadaşım.
- In other words, he is a man of faith.
- Bir başka deyişle, o imanlı bir adamdır.
- Tom is just an ordinary man.
- Tom sadece sıradan bir adam.
- The man speaks English with a German accent.
- Adam, İngilizce'yi Alman aksanı ile konuşuyor.
- The man saw the driver who caused the accident.
- Adam kazaya sebep olan sürücüyü gördü.
- The man you saw yesterday was my uncle.
- Dün gördüğün adam benim amcamdı.
- In Massachusetts, a man is not allowed to marry his wife's grandmother.
- Massachusetts'te bir adamın, karısının büyükannesi ile evlenmesine izin verilmez.
- Horus was often depicted as a falcon, or as a man with a falcon head.
- Horus genellikle bir şahin ya da şahin kafalı bir adam olarak tasvir edilirdi.
- The man threw his flute into the lake.
- Adam flütü göle attı.
- This man is my immediate superior.
- Bu adam benim en yakın amirimdir.
- When she noticed that the man followed after her, she began to become frightened.
- O, adamın onu izlediğini fark ettiğinde korkmaya başladı.
- The man left the restaurant without paying his bill.
- Adam, hesabını ödemeden restoranı terk etti.
- He is not a man to admit his mistakes easily.
- Hatalarını kolay kolay kabul edecek bir adam değildir.
- A man called Slim was killed in the accident.
- Slim denilen bir adam kazada öldü.
- Tom is a crude man.
- Tom kaba bir adam.
- The man sitting over there is a famous singer.
- Orada oturan adam ünlü bir şarkıcıdır.
- You are the man behind the curtain.
- Perdenin arkasındaki adam sensin.
- The main character is a man whose name we do not know.
- Ana karakter ismini bilmediğimiz bir adam.
- Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Boston'da yaşayan bir adam tanıyor.
- I showed my ticket to the man at the door, then entered the theater.
- Biletimi kapıdaki adama gösterdim, sonra tiyatroya girdim.
- Tom told Mary to marry another man.
- Tom, Mary'ye başka bir adamla evlenmesini söyledi.
- That man is an egotist through and through.
- O adam baştan aşağı egoist.
- This man is not reliable.
- Bu adam güvenilir değil.
- I'm not the same man I used to be.
- Eskiden olduğum adam değilim.
- The friendship of a great man is a gift from the gods.
- Büyük bir adamın dostluğu tanrıların bir hediyesidir.
- You are the man I've been looking for.
- Aradığım adamsın.
- This man has a horse.
- Bu adamın bir atı vardır.
- Is that tall man this boy's father?
- O uzun adam bu çocuğun babası mı?
- Tom is a very patient man.
- Tom, çok sabırlı bir adam.
- The man is old.
- Adam yaşlı.
- Constant experience shows us that every man invested with power is apt to abuse it.
- Sürekli deneyimlerimiz bize gösteriyor ki, güç sahibi olan her adam bunu kötüye kullanmaya meyillidir.
- I see a man and a woman.
- Bir adam ve bir kadın görüyorum.
- Sami spent six days with a mad man.
- Sami altı gününü deli bir adamla geçirdi.
- He was a cruel man.
- O acımasız bir adamdı.
- The tall man wore a pink carnation in his lapel.
- Uzun boylu adam, yakasına pembe bir karanfil takmıştı.
- You can kill a man, but you can't kill an idea.
- Bir adamı öldürebilirsin; ama bir fikri öldüremezsin.
- Máire married the man who got first prize.
- Máire birincilik ödülü alan adamla evlendi.
- We were alone and a man broke in.
- Yalnızdık ve bir adam içeri girdi.
- Have you seen this man?
- Bu adamı gördün mü?
- Tom was a greedy man.
- Tom açgözlü bir adamdı.
- The man was surprised at the news.
- Adam, habere şaşırdı.
- He pretended to be a stupid man.
- Aptal bir adammış gibi davrandı.
- I know a man you work with.
- Birlikte çalıştığın bir adam tanıyorum.
- He is as brave a man as ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en cesur adam.
- A blind man can't play cards.
- Kör bir adam kart oynayamaz.
- He is the last man I want to see.
- O, görmek istediğim son adamdır.
- He is precisely the man we're looking for.
- O kesinlikle aradığımız adam.
- Tom was the only man at the company that Mary respected.
- Tom Mary'nin şirkette saygı duyduğu tek adamdı.
- Tom is a bad man.
- Tom kötü bir adam.
- The man living in the cottage is blind.
- Kulübede yaşayan adam kör.
- Sami saw a man prowling the parking lot.
- Sami otoparkta sinsice dolaşan bir adam gördü.
- Sami was the nicest man ever.
- Sami gelmiş geçmiş en iyi adamdı.
- That man is on trial for the murder of a little girl.
- O adam, küçük bir kızı öldürmekten yargılanıyor.
- He is a man of wisdom.
- O bilge bir adam.
- The man running over there is my uncle.
- Orada koşan adam, benim amcam.
- That man is in a panic.
- Adam panik içinde.
- The series of crimes were thought to have been committed by the same man.
- Bir dizi cinayetin aynı adam tarafından işlendiği düşünüldü.
- The man was saying it when I came in.
- Ben içeri girdiğimde adam söylüyordu.
- The man sitting on that bench is Tom.
- Şu bankta oturan adam Tom.
- The man who lives next door to us is a famous actor.
- Yan komşumuz olan adam ünlü bir aktör.
- I was mistaken in thinking that he was a trustworthy man.
- Ben onun güvenilir bir adam olduğunu düşünerek yanıldım.
- Tom isn't the type of man who'd betray you.
- Tom sana ihanet edecek bir adam değil.
- The soldier aimed his gun at the man.
- Asker silahını adama doğrulttu.
- That's the man I saw yesterday.
- Bu dün gördüğüm adam.
- That's the man whose wife died.
- Karısı ölen adam o.
- If this is a dream, I will kill the man who wakes me up.
- Eğer bu bir rüyaysa, beni uyandıran adamı öldüreceğim.
- I thought you were a man of honor.
- Senin onurlu bir adam olduğunu sandım.
- Now I know that you're a man who has feelings.
- Şimdi biliyorum ki sen hisleri olan bir adamsın.
- Man, I hate this guy.
- Abicim, ben bu adamdan nefret ediyorum.
- He is a man of his word.
- Sözünün eri bir adamdır.
- That rude man gave me a bad impression.
- O kaba adam bende kötü bir izlenim bıraktı.
- Tom is the best man in his field.
- Tom, alanındaki en iyi adamdır.
- There is a tall man in the classroom.
- Sınıfta uzun boylu bir adam var.
- I found the man I want to marry.
- Evlenmek istediğim adamı buldum.
- The man behind them plays the piano.
- Onların arkasındaki adam piyano çalıyor.
- Tom wasn't the first man Mary robbed.
- Tom Mary'nin soyduğu ilk adam değildi.
- The seeing-eye dog helps the blind man to cross the street.
- Rehber köpek kör adama karşıdan karşıya geçmesi için yardım eder.
- I got a call from a man named Tom Jackson last night.
- Bana dün gece Tom Jackson adında bir adamdan arama geldi.
- The humble man is getting along with his neighbors.
- Alçak gönüllü adam komşuları ile iyi geçiniyor.
- The man is sick.
- Adam hasta.
- Emi gave her seat to a handicapped man.
- Emi, özürlü bir adama yerini verdi.
- He is the man whom we all respect.
- O hepimizin saygı duyduğu bir adam.
- Tom is the son of a very rich man.
- Tom çok zengin bir adamın oğludur.
- Tom isn't the man for the job.
- Tom bu işin adamı değil.
- That man is very tanned.
- Bu adam çok bronzlaşmış.
- Tom is a wise man.
- Tom akıllı bir adamdır.
- That man is completely drunk.
- Bu adam tamamen sarhoş.
- He's not a smart man.
- O zeki bir adam değil.
- There's a sick man here.
- Burada hasta bir adam var.
- The man and his wife helped each other.
- Adam ve karısı birbirlerine yardım ettiler.
- Tom is an amazing man.
- Tom harika bir adam.
- A man as old as Tom doesn't make new friends easily.
- Tom kadar yaşlı bir adam kolay kolay yeni arkadaşlar edinmez.
- He is the man we were talking about.
- O, hakkında konuştuğumuz adam.
- I hate to see a grown man cry.
- Yetişkin bir adamın ağladığını görmekten nefret ediyorum.
- There's one man and two women waiting for you in the lobby.
- Lobide sizi bekleyen bir adam ve iki kadın var.
- A man on horseback came along the path.
- Atlı bir adam patika boyunca geldi.
- What do you call a man who takes care of sheep in the field?
- Tarlada koyunlara bakan adama ne denir?
- The man at the door didn't tell me his name.
- Kapıdaki adam bana adını söylemedi.
- Adams was an intelligent man.
- Adams zeki bir adamdı.
- That man standing over there next to the maple tree is Tom.
- Orada akçaağacın yanında duran o adam Tom'dur.
- The man puffed smoke into her face.
- Adam kadının yüzüne duman üfledi.
- Tom was convinced that he was the happiest man in the world.
- Tom kendisinin dünyanın en mutlu adamı olduğuna ikna oldu.
- Douglas was a short, heavy man.
- Douglas, kısa, ağır bir adamdı.
- The man wore a gun on his hip.
- Adam belinde bir silah taşıyordu.
- That man is a convict.
- O adam bir mahkûm.
- Tom is the perfect man for Mary.
- Tom Mary için mükemmel adam.
- I wish I could be the man you want me to be.
- Keşke olmamı istediğin adam olabilsem.
- Tom is a portly man.
- Tom iri yarı bir adam.
- Act like a man!
- Bir adam gibi davran!
- Tom is a very, very lucky man.
- Tom çok ama çok şanslı bir adam.
- The man is well-known in the whole village.
- Adam tüm köyde iyi tanınıyor.
- The man buys beautiful roses for his wife.
- Adam karısına güzel güller alıyor.
- I am the happiest man in the world.
- Dünyadaki en mutlu adamım.
- Tom was the only man at the company that Mary respected.
- Tom şirkette Mary'nin saygı duyduğu tek adamdı.
- That man has many debts.
- O adamın çok borcu var.
- He was the first man in history to do this.
- O, tarihte bunu yapan ilk adamdı.
- Tom didn't tell the man who he was.
- Tom adama kim olduğunu söylemedi.
- I think that a man is watching our apartment.
- Sanırım bir adam evimizi izliyor.
- A homeless man and a three-year-old boy argued for an hour about whether or not Batman has superpowers, which he does not.
- Evsiz bir adam ve üç yaşında bir erkek çocuğu Batman'in süper güçleri olup olmadığı hakkında bir saat tartıştı, ki o sahip değil.
- He's a man of importance.
- O önemli bir adam.
- I think he is a good man.
- Sanırım o iyi bir adam.
- I buy my silver from a man who has a mine on his property.
- Gümüşlerimi arazisinde maden olan bir adamdan alıyorum.
- A wise man would not say such a thing.
- Akıllı bir adam böyle bir şey söylemezdi.
- A great man doesn't care about his appearance.
- Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.
- Tom was not a perfect man.
- Tom kusursuz bir adam değildi.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri tutma.
- That man is definitely a bachelor.
- Bu adam kesinlikle bir bekar.
- The man who runs may fight again.
- Kaçan adam tekrar dövüşebilir.
- No matter what you say, I did see the man.
- Ne dersen de, adamı gördüm.
- The man isn't made for this.
- Adam bunun için yaratılmamış.
- The man is using the landline to call.
- Adam, aramak için sabit hat kullanıyor.
- I am not the man I was when you knew me first.
- Beni ilk tanıdığınız zamanki adam değilim.
- Tom claimed that he saw a man being eaten alive by piranhas.
- Tom, piranalar tarafından canlı canlı yenen bir adam gördüğünü iddia etti.
- Sami is a man with a very particular set of skills.
- Sami çok özel yeteneklere sahip bir adamdır.
- The young lady has less fruit than the man.
- Genç kadının adamdan daha az meyvesi var.
- Tom is a big man.
- Tom büyük bir adam.
- I'm not a patient man.
- Sabırlı bir adam değilim.
- The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam o kadar yolu yürümek istemedi; bu yüzden otobüse bindi.
- I think that man was talking in French.
- Sanırım o adam Fransızca konuşuyordu.
- Pay no mind to the man behind the curtain.
- Perdenin arkasındaki adamı önemseme.
- The lazy man frequently neglects his duties.
- Tembel adam sık sık görevlerini ihmal eder.
- The man left the restaurant without paying.
- Adam hesabı ödemeden restorandan ayrıldı.
- This man's shouting at me!
- Bu adam bana bağırıyor ya!
- I'm a very lucky man.
- Ben çok şanslı bir adamım.
- The body of that man still hasn't been found.
- O adamın cesedi hala bulunamadı.
- A man I didn't know was walking back and forth in front of my house.
- Tanımadığım bir adam evimin önünde ileri geri yürüyordu.
- I stared at the man.
- Adama gözlerimi dikip baktım.
- What does a man like you see in a woman like me?
- Senin gibi bir adam benim gibi bir kadında ne görüyor.
- The man who nearly drowned began to breathe.
- Boğulmak üzere olan adam nefes almaya başladı.
- The man was handed over to the police.
- Adam polise teslim edildi.
- Is that man over there a teacher?
- Şuradaki adam bir öğretmen mi?
- This is an energetic man.
- Bu, enerjik bir adam.
- The man at the door didn't tell me his name.
- Kapıda bulunan adam bana onun adını söylemedi.
- Your father is a good-looking man.
- Baban iyi görünümlü bir adam.
- Tom is a good man.
- Tom iyi bir adamdır.
- I saw a man knocked down by a car.
- Bir adama araba çarptığını gördüm.
- He is a man of great ability.
- O büyük yeteneği olan bir adamdır.
- There were once upon a time a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- I stared at the man.
- Adama dik dik baktım.
- He's a crude man.
- O kaba bir adam.
- Tom is a handsome man.
- Tom yakışıklı bir adam.
- He's a funny man.
- Komik bir adam.
- On his way home, he met a man who he thought was an immigrant.
- Eve dönerken, göçmen olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı.
- You're the best man for the job.
- Bu iş için en iyi adamsın.
- Alexander Hamilton was a proud man.
- Alexander Hamilton gururlu bir adamdı.
- He was a cruel man.
- Zalim bir adamdı.
- The humble man is getting along with his neighbors.
- Mütevazı adam komşularıyla iyi geçiniyor.
- The man was hiding in a dense forest.
- Adam sık bir ormanda saklanıyordu.
- The door opened, and the man walked out.
- Kapı açıldı ve adam dışarı çıktı.
- She married to the kind of man you would expect her to pick.
- Seçmesini beklediğiniz türden bir adamla evlendi.
- That man is Pedro.
- O adam Pedro.
- The man lost all hope.
- Adam bütün ümidini kaybetmişti.
- He must be an honest man.
- Dürüst bir adam olmalı.
- The man is not concerned in this project.
- Adam bu projeyle ilgilenmiyor.
- The baker is a good man.
- Fırıncı iyi bir adam.
- Tom is the man we want to hire.
- Tom işe almak istediğimiz adam.
- Tom is a very talented man.
- Tom çok yetenekli bir adam.
- You are the very man I want to see.
- Görmek istediğim adam sensin.
- We know that he's a brave man.
- Onun cesur bir adam olduğunu biliyoruz.
- As far as I know, he's an honest man.
- Bildiğim kadarıyla, o dürüst bir adam.
- I'm a man born in the Showa era.
- Showa döneminde doğmuş bir adamım.
- John said that he had met this man at the conference.
- John konferansta bu adamla tanıştığını söyledi.
- Tom is a short, heavy man.
- Tom kısa boylu, ağır bir adamdır.
- It goes without saying that he's a clever man.
- Onun zeki bir adam olduğunu söylemeye gerek yok.
- The man is wanted for murder.
- Adam, cinayetten aranıyor.
- An ugly man knocked on my door.
- Çirkin bir adam benim kapımı çaldı.
- Learn to be a man of your word and find opportunities to realize your dreams.
- Sözünün adamı olmayı öğren ve hayallerini gerçekleştirmek için fırsatlar bul.
- Tom is a man who can be trusted.
- Tom güvenilebilecek bir adamdır.
- This man brushes his teeth.
- Bu adam dişlerini fırçalıyor.
- The man is intelligent and industrious.
- Adam zeki ve çalışkan.
- The man terrified the little children.
- Adam küçük çocukları çok korkuttu.
- A man suddenly appeared in the doorway.
- Aniden kapıda bir adam belirdi.
- The man I was talking to earlier never told me his name.
- Daha önce konuştuğum adam bana adını söylemedi.
- A lazy man always finds excuses.
- Tembel bir adam her zaman bahaneler bulur.
- That is the man I see every day on the train.
- Her gün trende gördüğüm adam bu.
- He is a man of wealth.
- O bir servet adamı.
- The man is wearing grubby clothes.
- Adam pis giysiler giyiyor.
- Do you know that man?
- O adamı tanıyor musun?
- Tom was a rough man.
- Tom kaba bir adamdı.
- He is a busy man, so you can only get in touch with him by telephone.
- Meşgul bir adam, bu yüzden ona sadece telefonla ulaşabilirsiniz.
- Thomas is a man of action.
- Thomas bir eylem adamıdır.
- If you don't do that, you will be a dead man.
- Eğer bunu yapmazsan, ölü bir adam olacaksın.
- He was an extremely able man.
- O oldukça yetenekli bir adamdı.
- The man holding the umbrella is Ken.
- Şemsiyeyi tutan adam Ken.
- Tom was a church-going man.
- Tom kiliseye giden bir adamdı.
- Detective Dan Anderson got an anonymous tip from a man who claimed to know Linda.
- Dedektif Dan Anderson, Linda'yı tanıdığını iddia eden bir adamdan isimsiz bir ihbar aldı.
- He's a very attractive man.
- O çok çekici bir adam.
- The man answered to the description.
- Adam tanımlamaya uyuyordu.
- Tom is a man with many talents.
- Tom birçok yeteneği olan bir adam.
- Tom is a very modest man.
- Tom çok mütevazi bir adam.
- Have you seen this man?
- Bu adamı gördünüz mü?
- He is not a man to be trusted.
- O güvenilir bir adam değildir.
- He is a man who is fond of ceremony.
- Törene düşkün bir adamdır.
- That man stole all of his money.
- O adam bütün parasını çaldı.
- He now was sixty-eight years old and a sick man.
- O şimdi altmış sekiz yaşındaydı ve hasta bir adamdı.
- I heard that a woman stabbed a man for eating her lunch.
- Bir kadının öğle yemeğini yediği için bir adamı bıçakladığını duydum.
- What happened to that man?
- O adama ne oldu?
- The man the police arrested has now been released.
- Polisin tutukladığı adam şimdi serbest bırakıldı.
- I have never met a more sinful man.
- Daha hiç günahkâr bir adamla tanışmadım.
- In my opinion, he's the right man for the job.
- Bence bu iş için doğru adam o.
- The man was imprisoned for murder.
- Adam, cinayetten hapse atıldı.
- I am a lonely man.
- Ben yalnız bir adamım.
- He's a real man.
- O gerçek bir adam.
- A man came up to me and asked for a match.
- Bir adam bana geldi ve bir kibrit istedi.
- I asked her who the man wearing the white hat was.
- Ona beyaz şapka giyen adamın kim olduğunu sordum.
- The man crossing the street saw the driver who caused the accident.
- Caddeyi geçmekte olan adam, kazaya sebep olan şoförü gördü.
- The last to leave was a tall man, with a pale face and smooth, black hair.
- En son çıkan uzun boylu, solgun yüzlü ve pürüzsüz, siyah saçlı bir adamdı.
- Tom is already a man.
- Tom zaten bir adam.
- He was about to apologize when the man punched him in the face.
- Tam özür dileyecekti ki adam yüzüne yumruk attı.
- Do you know that man with a big hat on?
- Şu büyük şapkalı adamı tanıyor musun?
- The head of our department is a man named Tom Jackson.
- Bizim dairenin başkanı Tom Jackson adında bir adam.
- He's the man that was here last week.
- Geçen hafta burada olan adam odur.
- The man on the floor had a knife in his back.
- Yerdeki adamın sırtında bir bıçak vardı.
- The man regained the use of his left arm.
- Adam, sol kolunun kullanımını yeniden kazandı.
- My liege is a man of many talents.
- Lordum çok yetenekli bir adamdır.
- The man you saw in my office yesterday is from Belgium.
- Dün ofisimde gördüğün adam Belçikalıdır.
- Sami is a harmless man.
- Sami zararsız bir adam.
- Tom seems to be an honest man.
- Tom dürüst bir adam gibi görünüyor.
- Tom is the best man for the job.
- Tom iş için en iyi adamdır.
- If a man had 11 sheep and all but 9 died, how many sheep would he have left?
- Bir adamın 11 tane koyunu varsa ve onların 9'u öldüyse geriye kaç tane koyunu kalmış olur?
- Is this man your friend?
- Bu adam senin arkadaşın mı?
- The man we saw this morning was Mr Green.
- Bu sabah gördüğümüz adam Bay Green'di.
- They say that that man has a master key which opens all the doors of the city.
- Derler ki, bu adamda şehrin tüm kapılarını açan bir ana anahtar varmış.
- Tom is the kind of man I like.
- Tom sevdiğim türden bir adam.
- He is the last man to steal.
- O çalacak son adamdır.
- I regarded the man as an enemy.
- Adamı bir düşman olarak gördüm.
- Mary wanted to marry a man with ambition.
- Mary hırslı bir adamla evlenmek istiyordu.
- A drowning man will catch at a straw.
- Boğulan bir adam saman çöpüne tutunur.
- The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
- You are the only man in the world that I can call my friend.
- Sen dünyada dostum diyebileceğim tek adamsın.
- Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eşle evlenen adam mutludur.
- Do you recognize the man in this picture?
- Bu resimdeki adamı tanıyor musun?
- That man is one cunning devil!
- O adam kurnaz bir şeytan!
- I was the happiest man on earth.
- Ben dünyanın en mutlu adamıydım.
- Tom is a very dignified man.
- Tom çok asil bir adamdır.
- He is by nature quite an easy-going man.
- Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- Tom is a really nice man.
- Tom gerçekten hoş bir adam.
- She found an injured man.
- O, yaralanmış bir adam buldu.
- A strange man was walking back and forth on the pavement.
- Garip bir adam kaldırımda ileri geri yürüyordu.
- A hungry man is an angry man.
- Aç bir adam, kızgın bir adamdır.
- A blind man shouldn't play cards.
- Kör bir adam kart oynamamalı.
- The man finally confessed.
- Adam sonunda itiraf etti.
- I don't consider Tom a great man.
- Tom'u büyük bir adam olarak görmüyorum.
- The man entered the next room.
- Adam, bitişik odaya girdi.
- The short man wears a sweater.
- Kısa adam bir kazak giyiyor.
- She's in love with a man who loves her.
- Onu seven bir adama aşık.
- Tom wasn't a greedy man.
- Tom açgözlü bir adam değildi.
- The man matches the description.
- Adam tarife uyuyor.
- I don't see a man.
- Ben bir adam görmüyorum.
- A man was found dead between the bushes.
- Çalıların arasında bir adam ölü bulundu.
Show More (1518)
|
|
- When reading this report, I wonder whether, in the rapporteur's mind, man is still included in this biodiversity.
- Bu raporu okurken, sözcünün zihninde insanın hala bu biyoçeşitliliğe dahil olup olmadığını merak ediyorum.
- One is born one and, from that moment, one faces a huge number of obstacles which would not be there if one were a man.
- İnsan tek doğar ve o andan itibaren, erkek olsaydı karşılaşmayacağı çok sayıda engelle karşılaşır.
- Men were massacred and we had no power to intervene.
- İnsanlar katledildi ve bizim müdahale edecek gücümüz yoktu.
- We must remember that the foot and mouth that affects livestock is not dangerous to man.
- Çiftlik hayvanlarını etkileyen şap hastalığının insanlar için tehlikeli olmadığını unutmamalıyız.
- Man and culture are priorities, and culture can result in economic growth.
- İnsan ve kültür önceliklidir ve kültür ekonomik büyümeyle sonuçlanabilir.
- Man decides to go to war; and man can put a stop to war.
- Savaşa girmeye insan karar verir; ve insan savaşı durdurabilir.
- You are in character enough of a man to play the part of an outrider throughout the world.
- Dünyanın her yerinde bir atlı rolünü oynayacak kadar karakterli bir insansınız.
- I believe however, that greater attention needs to be brought to bear on the responsibilities of men in this domain.
- Ancak bu alanda insanların sorumluluklarına daha fazla dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum.
- Training is the work of men and is susceptible to change.
- Eğitim insanların işidir ve değişime açıktır.
- I have known you for some 20 years now and I know you to be a man of honour who has always been opposed to terrorism.
- Sizi yaklaşık 20 yıldır tanıyorum ve her zaman terörizme karşı çıkmış onurlu bir insan olduğunuzu biliyorum.
- As a result, man is able to find solutions to problems.
- Sonuç olarak, insan sorunlara çözüm bulabilmektedir.
- The consequences are catastrophic, to both fish and man.
- Bunun sonuçları hem balıklar hem de insanlar için felakettir.
- Man, killing people was not supposed to be part of this.
- Adamım, insanları öldürmek bunun bir parçası olmamalıydı.
- Early man had to compete with the whole animal world for his food.
- İlk insan, yiyeceği için tüm hayvanlar alemi ile rekabet etmek zorundaydı.
- Early man had to compete with the whole animal world for his food.
- İlk insanlar yiyecek için tüm hayvan dünyasıyla rekabet etmek zorundaydı.
- All my life, I've been a man of peace.
- Hayatım boyunca barış insanı olmuşumdur.
- This whole operation was a waste of resources, men and equipment.
- Tüm bu operasyon kaynak, insan ve ekipman israfıydı.
- In the eyes of these Greek and Roman writers, freedom was not something that had to be granted to all men.
- Bu Yunanlı ve Romalı yazarların gözünde hürriyet, bütün insanlara bahşedilmesi zorunlu olan bir şey değildi.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani, bu adamı bir insanı soğukkanlı bir şekilde öldürürken izledim.
- In the eyes of these Greek and Roman writers, freedom was not something that had to be granted to all men.
- Bu Yunan ve Romalı yazarların gözünde hürriyet, tüm insanlara tanınması gereken bir şey değildi.
- This whole operation was a waste of resources, men and equipment.
- Bu operasyon tam bir kaynak, insan ve ekipman ziyanı oldu.
- In the eyes of these Greek and Roman writers, freedom was not something that had to be granted to all men.
- Bu Yunan ve Romalı yazarların gözünde özgürlük, tüm insanlara verilmesi gereken bir şey değildi.
- Nonetheless, that man in the technological age is challenged in a particularly striking way in the reveal.
- Bununla birlikte, teknoloji çağındaki bu insana, özellikle çarpıcı bir şekilde meydan okunuyor.
- Early man had to compete with the whole animal world for his food.
- İlk insanların yiyecek için hayvan dünyasının bütünüyle rekabet etmesi gerekmekteydi.
- Such a man is blessed, there is truth for him and ecstasy.
- Böyle bir insan kutsanmıştır, onun için hakikat ve vecd vardır.
- On the other hand, that question is directly related to our understanding of man, the world, and the universe.
- Öte yandan bu soru doğrudan insanı, dünyayı ve evreni anlamamızla ilgilidir.
- Man stands in his own shadow and wonders why it is dark.
- İnsan kendi gölgesinde durur ve neden karanlık olduğunu merak eder.
- A man, especially the administrator, should not waste time.
- Bir insan, özellikle de yönetici, boşa zaman harcamamalı.
- Manners make the man.
- İnsanı insan yapan görgüdür.
- Tom is a man who makes the impossible possible.
- Tom imkansızı mümkün yapan insandır.
- Man is the only animal that uses fire.
- İnsan ateşi kullanan tek hayvandır.
- It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal.
- Bir insanın on yaşında bir hayvan, yirmi yaşında bir deli, otuz yaşında bir başarısızlık, kırk yaşında bir sahtekâr ve elli yaşında bir suçlu olduğu söylenir.
- Every man must eat and drink.
- Her insan yemeli ve içmelidir.
- My friend is a chatty man.
- Arkadaşım konuşkan bir insan.
- A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir insan hatalarından istifade eder.
- A man cannot be made in a mold.
- İnsan bir kalıba sokulamaz.
- Man is a social being.
- İnsan sosyal bir varlıktır.
- Men are greedy.
- İnsanlar aç gözlüdür.
- Man is a product of his environment.
- İnsan çevresinin bir ürünüdür.
- That was the first time that a man walked on the moon.
- Ay'da ilk kez bir insan yürüdü.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- He's a typical Japanese man.
- O tipik bir Japon insanı.
- Every man seeks for truth; but God only knows who has found it.
- Her insan gerçeği arar; ama onu kimin bulduğunu sadece Tanrı bilir.
- He's not a man to waste time.
- O boşa zaman harcayacak bir insan değil.
- They were conservative men.
- Onlar muhafazakâr insanlardı.
- He was respected both as a teacher and as a man.
- Ona hem bir öğretmen hem de bir insan olarak saygı duyuluyordu.
- Such an honest man as John cannot have told a lie.
- John kadar dürüst bir insan yalan söylemiş olamaz.
- Men can't live without water.
- İnsanlar su olmadan yaşayamaz.
- Man has control over everything but his own heart.
- İnsanın kendi kalbi dışında her şey üzerinde kontrolü vardır.
- Time is the most valuable thing a man can spend.
- Zaman, bir insanın harcayabileceği en değerli şeydir.
- Skunks fear neither dogs, nor men.
- Kokarcalar ne köpeklerden ne de insanlardan korkarlar.
- Tom is a man of few words.
- Tom az konuşan bir insan.
- Milk invigorates tired men.
- Süt yorgun insanları canlandırır.
- I believe men are basically good.
- İnsanların temelde iyi olduğuna inanıyorum.
- He was the first man to float in space.
- Uzayda yüzen ilk insandı.
- All men are equal under the law.
- Yasalar önünde bütün insanlar eşittir.
- No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent.
- Hiçbir insan kendi başına bir ada değildir; her insan kıtanın bir parçasıdır.
- Man was not made to live alone.
- İnsan yalnız yaşamak için yaratılmadı.
- Everyone knows that this chemical is harmful to man.
- Bu kimyasal maddenin insana zararlı olduğunu herkes bilir.
- A man should not be judged by his station in life.
- Bir insan hayattaki konumuna göre değerlendirilmemelidir.
- Guns don't kill men.
- Silahlar insanları öldürmez.
- In France, we study men, in Germany, books.
- Biz Fransa'da insanları, Almanya'da kitapları araştırıyoruz.
- I am a sinful man.
- Ben günahkâr bir insanım.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- İnsan dışındaki tüm hayvanlar, hayatın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu bilirler.
- Are you a man or a spider?
- Sen insan mısın yoksa örümcek mi?
- Many great men went through hardship during their youth.
- Birçok büyük insan gençliklerinde zorluklardan geçmişlerdir.
- The only thing that remains unknown to man is man himself.
- İnsanın bilmediği tek şey insanın kendisidir.
- The men are searching for the Fountain of Youth.
- İnsanlar Gençlik Pınarı'nı arıyorlar.
- Michael is a man of few words, but when he speaks, people listen.
- Michael az konuşan bir adam ama konuştuğunda insanlar onu dinler.
- He was not the kind of man that people liked.
- İnsanların sevdiği türden bir adam değildi.
- President Lincoln was what we call a self-made man.
- Başkan Lincoln, kendi kendini yetiştirmiş bir insandı.
- God's inhumanity to man makes countless thousands mourn.
- Tanrı'nın insanlara zalimliği binlercesine yas tutturuyor.
- Many a man comes and goes.
- Birçok insan gelir ve gider.
- You should set a high value on every man's life.
- Her insanın yaşamına çok değer vermelisin.
- He was the first man to float in space.
- Uzayda süzülen ilk insan oldu.
- This town gave birth to several great men.
- Bu kasaba birçok büyük insan doğurdu.
- In the beginning, man was almost the same as the other animals.
- Başlangıçta, insan diğer hayvanlarla neredeyse aynıydı.
- Not every man can be happy.
- Her insan mutlu olamaz.
- The law says that all men are equal.
- Yasa tüm insanların eşit olduğunu söylüyor.
- God made time, but man made haste.
- Tanrı zamanı yarattı ama insan acele etti.
- Now is the time for all good men to come to the aid of their country.
- Şimdi tüm iyi insanların kendi ülkelerinin yardımına gelme zamanıdır.
- Men first visited the moon in 1969.
- İnsanlar Ay'ı ilk kez 1969'da ziyaret etti.
- Nearly all men die of their remedies, and not of their illness.
- Neredeyse tüm insanlar hastalıklarından değil, tedaviden ölür.
- Man is the only animal subject to becoming an imbecile.
- İnsan embesil olmaya maruz kalan tek hayvandır.
- The greatest and most beautiful temple of man is inside himself.
- İnsanın en büyük ve en güzel tapınağı kendi içindedir.
- All men are created equal.
- Tüm insanlar eşit yaratılmıştır.
- Tom and John are intelligent men.
- Tom ve John akıllı insanlardır.
- Every man cannot be a good pianist.
- Her insan bir iyi bir piyanist olamaz.
- How many men are trying to learn English?
- Kaç tane insan İngilizce öğrenmeye çalışıyor?
- The heart of man is corrupt.
- İnsanın kalbi yozlaşmış.
- Language is the world in which men live.
- Dil, insanların içinde yaşadığı dünyadır.
- Man has the ability to speak.
- İnsan oğlunun konuşma yeteneği vardır.
- I'm a changed man.
- Ben değişmiş bir insanım.
- Man is a social animal by nature.
- İnsan doğası gereği sosyal bir hayvandır.
- A man with a full belly thinks no one is hungry.
- Midesi dolu olan bir insan kimsenin aç olduğunu düşünmez.
- Money makes men mad.
- Para insanı delirtir.
- Man is mortal.
- İnsan ölümlüdür.
- You should set a high value on every man's life.
- Tüm insanların hayatına yüksek bir değer biçmelisiniz.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
- We should not despise a man because he is poor.
- Fakir olduğu için bir insanı hor görmemeliyiz.
- In order to know a man, you have only to travel with him a week.
- Bir insanı tanımak için onunla sadece bir hafta seyahat etmeniz yeterlidir.
- I think men can live on the moon.
- Bence insanlar ayda yaşayabilir.
- The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
- İnsanın bedeni ve zihni birbirine o kadar sıkı bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
- A horse can run faster than a man can.
- Bir at bir insandan daha hızlı koşabilir.
- Man has a great capacity to adapt to environmental changes.
- İnsan çevresel değişikliklere uyum sağlama konusunda büyük bir kapasiteye sahiptir.
- Every man is his own worst enemy.
- Her insan kendinin en kötü düşmanıdır.
- A man can't escape his past.
- Bir insan geçmişinden kaçamaz.
- All men are equal under the law.
- Tüm insanlar kanun önünde eşittir.
- In him was life, and that life was the light of men.
- Onda yaşam vardı ve bu yaşam insanların ışığıydı.
- Man is the only animal that writes books.
- İnsan kitap yazan tek hayvandır.
- Men trust their ears less than their eyes.
- İnsanlar kulaklarına gözlerinden daha az güveniyorlar.
- And the Lord God took man, and put him into the paradise of pleasure, to dress it, and to keep it.
- Ve Rab Tanrı insanı aldı ve onu zevk cennetine koydu, onu giydirmek ve korumak için.
- Man is not as almighty as God.
- İnsan Allah kadar her şeye kadir değildir.
- Don't judge a man by his appearance.
- Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
- You shouldn't speak ill of a man behind his back.
- Bir insanın arkasından kötü konuşmamalısın.
- All men want money.
- Bütün insanlar para ister.
- He was the first man to cross the Pacific.
- Pasifik'i geçen ilk insandı.
- I wonder whether man could live with only two hours' sleep a night.
- Acaba insan gecede sadece iki saat uykuyla yaşayabilir mi?
- All men are equal before God.
- Tüm insanlar Tanrı önünde eşittir.
- Tom's a glass half full man.
- Tom bir şeye iyi tarafından bakan iyimser bir insan.
- Even if there is life in other galaxies, it is impossible for man to travel at the speed of light to study them.
- Diğer galaksilerde hayat olsa bile, insanın onları incelemek için ışık hızında seyahat etmesi imkansızdır.
- All men can be criminals, if tempted; all men can be heroes, if inspired.
- Tüm insanlar suçlu olabilir, eğer baştan çıkarılırlarsa; tüm insanlar kahraman olabilir, eğer ilham alırlarsa.
- Clothes make the man.
- Kıyafetler insanı adam eder.
- Is man really the pinnacle of Creation, or just a freak of nature?
- İnsan gerçekten yaratılışın zirvesi mi, yoksa doğanın bir ucubesi mi?
- Man may invent anything, save for the art of being happy.
- İnsan mutlu olma sanatı hariç herhangi bir şeyi icat edebilir.
- Men can't live without water.
- İnsan susuz yaşayamaz.
- If there was no air, man could not live for even ten minutes.
- Hava olmasaydı, insan on dakika bile yaşayamazdı.
- Man is an example of nature's incomparable patience.
- İnsan, doğanın eşsiz sabrının bir örneğidir.
- The actions of men are the best interpreters of their thoughts.
- İnsanların eylemleri onların düşüncelerinin en iyi yorumlarıdır.
- In every man, there are many flaws to correct.
- Her insanda düzeltilmesi gereken birçok kusur vardır.
- Culture makes a man free.
- Kültür insanı özgür kılar.
- Don't judge a man by his appearance.
- Bir insanı görünümü ile yargılamayın.
- Wine is wont to show the mind of man.
- Şarap insanın zihnini göstermeye alışkındır.
- We know that all men are mortal.
- Bütün insanların ölümlü olduğunu biliyoruz.
- Man is the only animal that writes books.
- İnsan, kitaplar yazan tek hayvandır.
- Don't despise a man because he is poor.
- Bir insanı fakir olduğu için küçümseme.
- I am a man who can't stand being alone.
- Yalnız olmaya dayanamayan bir insanım.
- Hope is the last thing that man has to flee unto.
- Umut, insanın kaçması gereken son şeydir.
- If there were no air, man could not live even ten minutes.
- Hava yoksa insan on dakika bile yaşayamaz.
- He is as brave a man as ever lived.
- O şu ana kadar yaşamış cesur bir insandır.
- I'm no longer a man, but a monster!
- Ben artık bir insan değilim, bir canavarım!
- All men are mortal.
- Bütün insanlar ölümlüdür.
- All men are equal according to law.
- Yasaya göre tüm insanlar eşittir.
- Canadian officials weighed the supplies of each man.
- Kanadalı yetkililer, her insanın malzemelerini tarttı.
- Even a large sum of money cannot take the place of a man's life.
- Büyük miktarda para bile bir insanın hayatının yerini alamaz.
- You shouldn't judge a man by his appearance.
- Bir insanı görünüşü ile yargılamamalısın.
- If man had wings, he would fly as a bird.
- Eğer insanın kanatları olsaydı, bir kuş gibi uçardı.
- He is not man to lose heart at a single failure.
- O tek bir tek hatada cesaret kaybedecek insan değil.
- Every man a king, but no one wears a crown.
- Her insan kraldır, ama kimse taç giymez.
- Every man can't be an artist.
- Her insan bir sanatçı olamaz.
- Man is a complex organism.
- İnsan karmaşık bir organizmadır.
- Every man is important in his own eyes.
- Her insan kendi gözünde önemlidir.
- Such a man ought to succeed.
- Böyle bir insan başarılı olmalıdır.
- Hard times create strong men, strong men create good times, good times create weak men, and weak men create hard times.
- Zor zamanlar güçlü insanları, güçlü insanlar huzurlu zamanları, huzurlu zamanlar zayıf insanları ve zayıf insanlar da zor zamanları yaratır.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanların tarihten çok fazla ders çıkarmaması, tarihin öğretmesi gereken tüm derslerin en önemlisidir.
- The purpose of Satan is to kill God's image in man.
- Şeytanın amacı, Tanrı'nın insandaki imajını öldürmektir.
- Men are mortal.
- İnsanlar ölümlüdür.
- He was the sort of man you could get along with.
- O geçinebileceğin türden bir insandı.
- In God's eyes all men are equal.
- Allah'ın gözünde tüm insanlar eşittir.
- Man is a slave to habits.
- İnsan, alışkanlıklarının kölesidir.
- God gave the man two ears and a mouth so that he would listen more and talk less.
- Allah bir insana daha çok dinlesin ve daha az konuşsun diye iki kulak ve bir ağız verdi.
- Heaven and hell exist in the hearts of man.
- Cennet ve cehennem, insanın kalbinde bulunur.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz, hayat, insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- Man is 70% water.
- İnsanın %70'i sudur.
- You should not despise a man because he is poor.
- Bir insanı fakir olduğu için hor görmemelisin.
- What history teaches us is that men have never learned anything from it.
- Tarihin bize öğrettiği şey, insanların ondan hiçbir şey öğrenmediğidir.
- He is a man of faith.
- O bir inanç insanıdır.
- A man can know the price of everything and the value of nothing.
- Bir insan her şeyin fiyatını bilebilir ve hiçbir şeyin değerini bilemez.
- He spoke softly to the men around him.
- Etrafındaki insanlarla yumuşak bir şekilde konuştu.
- All men have equal rights.
- Bütün insanların eşit hakları vardır.
- A dog is a faithful animal, so it is said to be a friend of man.
- Bir köpek sadık bir hayvandır, bu yüzden insan dostu olduğu söylenir.
- Armstrong was the first man to reach the moon.
- Armstrong aya ulaşan ilk insandı.
- God created all men equal but men think it differently.
- Tanrı tüm insanları eşit yarattı ama insanlar bunu farklı düşünüyor.
- He was respected both as a teacher and as a man.
- O hem bir öğretmen olarak hem de bir insan olarak saygı görüyordu.
- He's just an ordinary man.
- O sadece sıradan bir insan.
- If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.
- İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.
- Tom has been accused of shooting an unarmed man.
- Tom silahsız bir insanı vurmakla suçlandı.
- Man can live without friends.
- İnsan arkadaş olmadan yaşayabilir.
- The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz insana dönüştü.
- He's a man who doesn't make mistakes.
- Hata yapmayan bir insandır.
- Man is an example of nature's incomparable patience.
- İnsan, doğanın benzersiz sabrına bir örnektir.
- A man's life has its ups and downs.
- Bir insanın hayatının inişleri ve çıkışları vardır.
- Man is the dog's best friend.
- İnsan köpeğin en iyi arkadaşıdır.
- Every man has seen the wall that limits his mind.
- Her insan zihnini sınırlayan duvarı görmüştür.
- I will show you that man can be reborn from his ashes.
- Size insanın küllerinden yeniden doğabileceğini göstereceğim.
- Skunks fear neither dogs, nor men.
- Kokarcalar ne köpeklerden ne de insanlardan korkar.
- What history teaches us is that men have never learned anything from it.
- Tarihin bize öğrettiği şey insanların ondan bir şey öğrenmemiş olmasıdır.
- I can teach you how to bewitch men.
- İnsanları nasıl büyüleyeceğini öğretebilirim.
- In the beginning, man was almost the same as the other animals.
- Başlangıçta insan diğer hayvanlarla neredeyse aynıydı.
- Early to bed and early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- When there are no men around, the night is kinda scary.
- Etrafta hiç insan olmadığında gece biraz korkutucudur.
- All men are equal according to law.
- Tüm insanlar kanun önünde eşittir.
- A man must have a code.
- İnsanın prensipleri olmalı.
- Men fight for gold with iron.
- İnsanlar altın için demirle savaşır.
- Man is the only animal that talks.
- İnsan konuşan tek hayvandır.
- Tom believes that all men are created equal.
- Tom tüm insanların eşit yaratıldığına inanıyor.
- Man is sinful.
- İnsan günahkardır.
- Noah was a just and perfect man in his generations, he walked with God.
- Nuh'un öyküsü şuydu: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.
- Dead men can accomplish nothing.
- Ölü insanlar hiçbir şey yapamazlar.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
- İnsana da aşırı sıcaklara karşı koruyucu cihazlar verilmiştir.
- The new president was a warm and friendly man.
- Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
- Wine makes man's heart happy.
- Şarap insanın kalbini mutlu eder.
- Hookworm is a worm, a parasite of man, that sticks to the small intestine.
- Kancalı kurt, ince bağırsağa yapışan bir insan paraziti olan bir solucandır.
- Man will die sooner or later.
- İnsan er ya da geç ölecektir.
- Man returns to his phylogenetic roots in panic situations.
- İnsan panik durumlarında filogenetik köklerine döner.
- You can't eat the orange and throw the peel away—a man is not a piece of fruit.
- Portakalı yiyip kabuğunu atamazsın. İnsan bir meyve parçası değildir.
- Man is a product of his environment.
- İnsan, çevresinin bir ürünüdür.
- He was the first man to land on the moon.
- Aya ayak basan ilk insandı.
- Most men need variety.
- Birçok insanın çeşitliliğe ihtiyacı var.
- Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
- A man cannot be comfortable without his own approval.
- Bir insan kendi onayı olmadan rahat olamaz.
- Don't judge a man by his clothes.
- Bir insanı dış görünüşüyle yargılama.
- You must not trust every man.
- Her insana güvenmemelisin.
- All men have equal rights.
- Bütün insanlar eşit haklara sahiptir.
- Don't despise a man because he is poor.
- Fakir olduğu için bir insanı hor görmeyin.
- Can man live without having a social life?
- İnsan sosyal hayatı olmadan yaşayabilir mi?
- Man has a great capacity to adapt to environmental changes.
- İnsan çevresel değişikliklere uyum sağlamak için büyük bir kapasiteye sahiptir.
- A man must learn throughout his whole life.
- Bir insan tüm yaşamı boyunca öğrenmelidir.
- Life is too short for men to take it seriously.
- Hayat, insanların onu ciddiye alması için çok kısa.
- I think he's a man of ability.
- Sanırım o yetenekli bir insan.
- Every man has his weak points.
- Her insanın kendi zayıf noktaları var.
- A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı bir insan, sağlığın değerini bilmez.
- God provides the wind, but man must raise the sails.
- Tanrı rüzgarı sağlar ama yelkenleri insan açmalıdır.
- Man has control over everything but his own heart.
- İnsan kendi kalbinden başka her şeyi kontrol eder.
- Man has two feet.
- İnsanın iki ayağı vardır.
- Man is 70% water.
- İnsan vücudunun yüzde 70'i sudur.
- God's inhumanity to man makes countless thousands mourn.
- Tanrı'nın insana karşı acımasızlığı kaç binlerce kişinin yas tutmasına neden oluyor.
- He was the first man to cross the Pacific.
- Pasifik'i geçen ilk insan oldu.
- Man is different from animals in that he has the faculty of speech.
- İnsan, konuşma yetisine sahip olmasıyla hayvanlardan farklıdır.
- I want a man, not an immature asshole who hasn't figured out what he wants out of life.
- Ben hayattan ne istediğini bilmeyen bir olgunlaşmamış pislik değil, bir insan istiyorum.
- All men are created equal.
- Bütün insanlar eşit yaratılmıştır.
- Desperate men often do desperate things.
- Çaresiz insanlar genellikle tehlikeli şeyler yaparlar.
- Man is the only animal that can use fire.
- İnsan ateşi kullanabilen tek hayvandır.
- Man is born a sinner.
- İnsan günahkâr olarak doğar.
- Everything man can imagine can be done.
- İnsanın hayal edebileceği her şey yapılabilir.
- John is not a man to betray you.
- John, sana ihanet edecek bir insan değildir.
- As far as I know, he is an honest man.
- Bildiğim kadarıyla kendisi dürüst bir insan.
- Man has the ability to speak.
- İnsan konuşma yeteneğine sahiptir.
- He was not the kind of man that people liked.
- O insanların sevdiği türden biri değildi.
- Every man has his weak points.
- Her insanın zayıf noktaları vardır.
- I don't go for men of his type.
- Onun tipindeki insanları sevmem.
- An honest man would not do such a thing.
- Dürüst bir insan böyle bir şey yapmazdı.
- If there were no air, man could not live even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insan on dakika bile yaşayamazdı.
- I was the happiest man on earth.
- Ben dünyadaki en mutlu insandım.
- Everyone knows that this chemical is harmful to man.
- Bu kimyasalın insana zararlı olduğunu herkes bilir.
- Man returns to his phylogenetic roots in panic situations.
- İnsan, panik durumunda filogenetik köklerine döner.
- The men looked at Jessie in silence.
- İnsanlar sessizce Jessie'ye baktı.
- They sent the first man into space.
- Onlar uzaya ilk insanı gönderdi.
- Language is the world in which men live.
- Dil, insanların yaşadığı dünyadır.
- Michael is a man of few words, but when he speaks, people listen.
- Michael az konuşan bir adamdır ama konuştuğunda insanlar onu dinler.
- A man and a woman are people of different genders.
- Bir erkek ve bir kadın farklı cinsiyetlerden insanlardır.
- Everyone knows that this chemical is harmful to man.
- Herkes bu kimyasalın insan için zararlı olduğunu biliyor.
- A man must be honest.
- Bir insan dürüst olmalıdır.
- They're grown men.
- Onlar yetişkin insanlar.
- A robot can do more work than a man can.
- Bir robot bir insanın yapabileceğinden daha çok iş yapabilir.
- Constant experience shows us that every man invested with power is apt to abuse it.
- Sürekli deneyimlerimiz bize, güç sahibi olan her insanın bunu kötüye kullanmaya eğilimli olduğunu göstermektedir.
- Men are born and remain free and equal in rights.
- İnsanlar özgür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar ve öyle kalırlar.
- Many animals have been destroyed by men.
- Birçok hayvan, insanlar tarafından yok edildi.
- Only man knows how to use fire.
- Sadece insanlar ateşi nasıl kullanacağını bilir.
- Men tire themselves in pursuit of rest.
- İnsanlar dinlenmenin peşinde kendilerini yorarlar.
- I don't like men like him.
- Onun gibi insanları sevmem.
- The law says that all men are equal.
- Yasalar tüm insanların eşit olduğunu söyler.
- Man eats to live, he does not live to eat.
- İnsan yaşamak için yer, yemek için yaşamaz.
- Man is the only fire-using animal.
- İnsan ateş kullanan tek hayvandır.
- You should never look down on a man merely because he is poor.
- Bir insana sadece fakir olduğu için tepeden bakmamalısın.
- Success makes a man egotistic.
- Başarı insanı egoist yapar.
- Why do men behave like apes, and vice versa?
- Neden insanlar maymun gibi davranır, ya da tam aksi?
- Every man is his own worst enemy.
- Her insan kendisinin en büyük düşmanıdır.
- All men must die.
- Bütün insanlar ölmeli.
- I wonder whether man could live with only two hours' sleep a night.
- Bir insanın gecede sadece iki saatlik bir uyku ile yaşayıp yaşayamayacağını merak ediyorum.
- Man will die sooner or later.
- İnsan er ya da geç ölecek.
- Greed blinds men.
- Açgözlülük insanı kör eder.
- I'm sure that Tom is a very busy man.
- Tom'un çok meşgul bir insan olduğuna eminim.
- They're innocent men.
- Masum insanlar.
- Man is not as almighty as God.
- İnsan Tanrı kadar yüce değildir.
- Every man is master in his own house.
- Her insan kendi evinin efendisidir.
Show More (273)
|