match - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
match maç n.
  • He said that it is a suitable stadium for a high-level match.
  • Üst düzey bir maç için uygun bir stadyum olduğunu söyledi.
  • Many football fans in Europe are following the matches in South Korea very closely.
  • Avrupa'daki birçok futbolsever Güney Kore'deki maçları yakından takip ediyor.
  • On Friday, the unit was preparing for two key matches on Saturday.
  • Birim, cuma günü boyunca cumartesi günü yapılacak iki önemli maça hazırlanıyordu.
Show More (42)
match uymak v.
  • This House should challenge other Member States to match Britain's example.
  • Bu Meclis diğer Üye Devletleri de İngiltere'nin örneğine uymaya davet etmelidir.
  • That hat matches your outfit.
  • Bu şapka kıyafetine uymuş.
  • Tom's shoes don't match his suit.
  • Tom'un ayakkabıları takım elbisesine uymuyor.
Show More (7)
match kibrit n.
  • Tom lit the candle and then blew out the match.
  • Tom mumu yaktı ve sonra kibriti üfledi.
  • I lit a match.
  • Bir kibrit çöpü yaktım.
  • Tom lit the candle with a match.
  • Tom bir kibritle mumu yaktı.
Show More (7)
match uygun olmak v.
  • The time will come when it will be necessary to make available means that match our stated ambitions.
  • Belirtilen hedeflerimize uygun araçların kullanıma sunulmasının gerekli olacağı zaman gelecektir.
  • Our citizens are very concerned and our policies and funding should match their concerns.
  • Vatandaşlarımız çok endişeli ve politikalarımız ve finansmanımız onların endişelerine uygun olmalı.
  • The fact is that the Union does not provide itself with resources that match its ambitions.
  • Gerçek şu ki Birlik, hedeflerine uygun kaynakları kendisine sağlamıyor.
Show More (3)
match denk n.
  • I was no match for Tom.
  • Tom'un dengi değildim.
  • Tom is no match for me.
  • Tom benim dengim değil.
  • Tom is no match for Mary.
  • Tom Mary'nin dengi değil.
Show More (3)
match eş n.
  • He is a good match for me in tennis.
  • Teniste benim için iyi bir eş.
  • Tom and Mary are a good match.
  • Tom ve Mary iyi bir eştirler.
  • Sami is a bad match for Layla.
  • Sami, Layla için kötü bir eş.
Show More (3)
match boy ölçüşmek v.
  • In America, the down-and-out who passes by the tycoon's lavish mansion will aspire to match him.
  • Amerika'da bir iş adamının lüks malikanesinin önünden geçen bir yoksul, onunla boy ölçüşmeyi arzulayacaktır.
  • When it comes to disco dancing, I'm no match for Susan.
  • Konu disko dansına gelince, Susan'la boy ölçüşemem.
  • He is no match for his wife.
  • Karısıyla boy ölçüşemez.
Show More (1)
match eşleştirmek v.
  • Large-scale agriculture and the conservation of biodiversity are difficult to match.
  • Büyük ölçekli tarım ile biyoçeşitliliğin korunmasını eşleştirmek zordur.
  • I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
  • Yarışta seni Yoshida ile eşleştirmeyi düşünüyorum.
  • Mary is very good at matching people.
  • Mary insanları eşleştirmede çok iyidir.
Show More (0)
match karşılaşma n.
  • When will the match start?
  • Karşılaşma ne zaman başlayacak?
  • The match didn't take place.
  • Karşılaşma gerçekleşmedi.
Show More (-1)
match uygun olmak n.
  • Macedonia remains a potential minefield and has a history to match.
  • Makedonya potansiyel bir mayın tarlası olmaya devam ediyor ve buna uygun bir geçmişe sahip.
Show More (-2)
match benzer n.
  • We shall never see her match.
  • Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
Show More (-2)
match birbirine uymak v.
  • Tom's socks don't match.
  • Tom'un çorapları birbirine uymuyor.
Show More (-2)
match eş olmak v.
  • I think they'd be a perfect match for each other.
  • Onların birbirleri için mükemmel bir eş olacağını düşünüyorum.
Show More (-2)
match eşleşmek v.
  • Nothing in the room matches with anything else.
  • Odadaki hiçbir şey başka bir şeyle eşleşmiyor.
Show More (-2)
match denk olmak v.
  • Tom is more than a match for me in chess.
  • Tom satrançta benim dengim olmaktan ötedir.
Show More (-2)
match oyun n.
  • When will the match start?
  • Oyun ne zaman başlayacak?
Show More (-2)
match yarışma n.
  • John represented his class in the swimming match.
  • John, yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
Show More (-2)