|
- We need to have a long memory when it comes to the demands being made in the ports.
- Limanlarda dile getirilen talepler söz konusu olduğunda uzun bir hafızaya sahip olmamız gerekiyor.
- The memories of all of us are still scarred by the Kurds of Halabja, who were killed by poison gas.
- Hepimizin hafızasında zehirli gazla öldürülen Halepçe Kürtlerinin izleri hala duruyor.
- It seems that many of us have a very short memory.
- Görünen o ki birçoğumuz çok kısa süreli bir hafızaya sahibiz.
- We cannot develop a short memory once we realise our mistake.
- Hatamızı fark ettiğimizde kısa bir hafıza geliştiremeyiz.
- The collective memory on the US side appears to have been erased.
- ABD tarafındaki kolektif hafıza silinmiş gibi görünüyor.
- A long memory will serve us well, ladies and gentlemen.
- Uzun bir hafıza bize iyi hizmet edecektir, bayanlar ve baylar.
- It seems that many of us have a very short memory.
- Görünen o ki birçoğumuz çok kısa bir hafızaya sahibiz.
- Another study reported that lemon balm helps stimulate memory and enhance mood.
- Başka bir çalışma, melisa otunun hafızayı uyarmaya ve ruh halini iyileştirmeye yardımcı olduğunu bildirmiştir.
- The melody and words of the song need to be in your long-term memory.
- Şarkının melodisi ve sözlerinin uzun süreli hafızanızda olması gerekir.
- Now, on the second memory stick is another file.
- Şimdi, diğer dosya hafıza kartının içinde.
- You said a lot of things about memory and truth.
- Hafıza ve gerçek hakkında bir sürü şey söyledin.
- Charlotte doesn't have enough memory space left to make the transfer.
- Charlotte'un aktarımı gerçekleştirmek için yeterli hafıza alanı kalmadı.
- Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
- Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliğin harekete geçirilmesinde etkin rol oynayan üç alandır.
- You said a lot of things about memory and truth.
- Hafıza ve hakikat hakkında pek çok şey söyledin.
- Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
- Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliği harekete geçiren, etkin rol oynayan üç alandır.
- Now, on the second memory stick is another file.
- Şimdi, ikinci hafıza kartında diğer dosya var.
- Plus, environmental factors, stress, even the order of lineup photos can effect memory.
- Ayrıca çevresel faktörler, stres, hatta fotoğrafların sırası bile hafızayı etkileyebilir.
- And since his second stroke his memory is not so good.
- Ve ikinci felçten bu yana hafızası pek iyi değil.
- You said a lot of things about memory and truth.
- Hafıza ve gerçek hakkında da pek çok şey söyledin.
- The melody and words of the song need to be in your long-term memory.
- Şarkının melodisi ve sözleri uzun süreli hafızanızda olmalıdır.
- Take a good camera and a lot of memory space.
- Size iyi bir fotoğraf makinesi ve hafızada bolca alan lazım.
- The melody and words of the song need to be in your long-term memory.
- Şarkının melodisinin ve sözlerinin uzun süreli hafızanızda yer alması gerekiyor.
- Your memory, for once, serves you ill, Mr Myers.
- Bu defa hafızanız sizi yanıltıyor, Bay Myers.
- Charlotte doesn't have enough memory space left to make the transfer.
- Charlotte'un aktarım için yeterli hafıza alanı kalmadı.
- Plus, environmental factors, stress, even the order of lineup photos can effect memory.
- Ayrıca, çevresel faktörler, stres, hatta fotoğrafların diziliş sırası bile hafızayı etkileyebilir.
- Plus, environmental factors, stress, even the order of lineup photos can effect memory.
- Ek olarak çevre faktörleri, stres, hatta fotoğrafların diziliş sırası bile hafızayı etkileyebilir.
- Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
- Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliğin sağlanmasında etkin rol oynayan üç alandır.
- And since his second stroke his memory is not so good.
- Ve geçirdiği ikinci felçten beri hafızası pek iyi değil.
- I'd like to have a better memory.
- Daha iyi bir hafızam olsun isterdim.
- She looked at the picture to refresh her memory.
- O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- People have short memories.
- İnsanların zayıf hafızaları vardır.
- You have a poor memory!
- Zayıf bir hafızan var!
- Tom has a poor memory.
- Tom'un zayıf bir hafızası var.
- The older we become, the worse our memory gets.
- Yaşlandıkça hafızamız zayıflar.
- There's nothing wrong with my memory.
- Hafızamda hiçbir sorun yok.
- You have a good memory.
- İyi bir hafızan var.
- I have a great memory.
- Çok iyi bir hafızam var.
- You don't have a good memory.
- İyi bir hafızan yok.
- Tom has a great memory.
- Tom'un harika bir hafızası var.
- My memory card reader displays an error message.
- Hafıza kartı okuyucum bir hata mesajı görüntülüyor.
- Sami has a very bad memory.
- Sami'nin hafızası çok kötü.
- I have a poor memory.
- Zayıf bir hafızam var.
- I don't remember losing my memory.
- Hafızamı kaybettiğimi hatırlamıyorum.
- Amnesia is a partial or total loss of memory.
- Amnezi, hafızanın kısmen ya da tamamen kaybedilmesidir.
- I have a memory like a goldfish.
- Japon balığı gibi hafızam var.
- My grandmother lost her memory.
- Büyükannem hafızasını kaybetti.
- He had a wonderful memory.
- Harika bir hafızası vardı.
- She removed him from her memory.
- Onu hafızasından çıkardı.
- The older we get, the weaker our memory becomes.
- Yaşımız ilerledikçe hafızamız zayıflıyor.
- She also has a good memory.
- Ayrıca iyi bir hafızası vardır.
- My memory card reader displays an error message.
- Hafıza kartı okuyucum hata uyarısı veriyor.
- He had to commit the whole message to memory.
- Tüm mesajı hafızasına kaydetmek zorunda kaldı.
- Tom's memory's getting worse as he gets older.
- Tom'un hafızası yaşlandıkça kötüleşiyor.
- The older we get, the weaker our memory becomes.
- Yaşlandıkça hafızamız zayıflar.
- He had a wonderfully powerful memory.
- Olağanüstü güçlü bir hafızası vardı.
- I'd like to have a better memory.
- Daha iyi bir hafızam olmasını istiyorum.
- Can someone refresh my memory?
- Biri hafızamı tazeleyebilir mi?
- My brother has a good memory.
- Kardeşimin iyi bir hafızası var.
- The event is still fresh in our memory.
- Olay hala hafızalarımızda taze.
- You have a pretty good memory.
- Oldukça iyi bir hafızan var.
- My memory is terrible.
- Hafızam berbattır.
- Tom has a good memory, too.
- Tom'un da iyi bir hafızası var.
- As we grow older, our memory becomes weaker.
- Biz yaşlandıkça, hafızamız zayıflar.
- Tom used a page of dot points to jog his memory when he made his speech.
- Tom konuşmasını yaparken hafızasını canlandırmak için bir sayfa dolusu nokta işareti kullandı.
- Tom has a remarkable memory.
- Tom'un olağanüstü bir hafızası var.
- They have a poor memory.
- Onların kötü bir hafızaları var.
- I have a very good memory.
- Çok iyi bir hafızam var.
- The older we become, the worse our memory gets.
- Yaşlandıkça hafızamız daha da kötüleşir.
- Did you draw it from memory?
- Hafızandan mı çizdin?
- You do not have a good memory.
- İyi bir hafızanız yok.
- Memory is not stable.
- Hafıza sabit değildir.
- Judy’s memory is patchy, her speech is slurred.
- Judy'nin hafızası zayıf, konuşması bozuk.
- I have a pretty good memory.
- Oldukça iyi bir hafızam var.
- Your memory is as good as mine, I think.
- Hafızan benimki kadar iyi sanırım.
- Books are the paper memory of mankind.
- Kitaplar insanlığın kağıt hafızasıdır.
- Can someone refresh my memory?
- Birisi hafızamı yenileyebilir mi?
- If my memory serves me right, Tom and Mary got married in October of 2003.
- Hafızam beni yanıltmıyorsa, Tom ve Mary 2003 yılının ekim ayında evlendi.
- Doctor, I have memory problems.
- Doktor, hafıza sorunlarım var.
- You don't have a good memory.
- Senin iyi bir hafızan yok.
- I have terrible memory.
- Berbat hafızam var.
- No-one's memory is less reliable than mine.
- Hiç kimsenin hafızası benimkinden daha az güvenilir değil.
- I inscribed 2,000 English words into my memory.
- Hafızama 2,000 İngilizce kelime yazdım.
- Maybe it'll refresh your memory!
- Belki hafızanı tazeler!
- You have a great memory!
- Harika bir hafızan var!
- The taste of the first kiss remains vivid in my memory.
- İlk öpücüğün tadı hafızamda canlılığını koruyor.
- Tom doesn't have a good memory.
- Tom'un hafızası iyi değil.
- Memory fades but the written word remains.
- Hafıza kaybolur ama yazılı kelimeler kalır.
- Tom never did regain his memory after the accident.
- Tom kazadan sonra hafızasını asla geri kazanamadı.
- Thank you for refreshing our memories.
- Hafızamızı tazelediğiniz için teşekkürler.
- My grandmother lost her memory.
- Anneannem hafızasını kaybetti.
- I've got a bad memory for names.
- İsimler konusunda kötü bir hafızam var.
- She looked at the picture to refresh her memory.
- Hafızasını tazelemek için resme baktı.
- Your memory hasn't improved much, has it?
- Hafızan çok gelişmedi, değil mi?
- She refreshed her memory with the photo.
- Fotoğrafla hafızasını tazeledi.
- She has a good memory.
- Onun iyi bir hafızası var.
- The explosion of the space shuttle is still fresh in my memory.
- Uzay mekiğinin patlaması benim hafızamda hala tazedir.
- I have no memory of doing that.
- Bunu yaptığıma dair hafızamda hiçbir şey yok.
- The way our relational memory works is very interesting.
- İlişkisel hafızamızın çalışma biçimi çok ilginç.
- His memory is deteriorating with age.
- Yaşlandıkça hafızası zayıflıyor.
- He has a good memory.
- İyi bir hafızası var.
- Have you committed this number to memory?
- Bu sayıyı hafızana kaydettin mi?
- That woman who has a child on her knee has a photographic memory.
- Dizinde bir çocuğu olan kadının fotografik bir hafızası var.
- Memory is an essential function of our brain.
- Hafıza, beynimizin önemli bir fonksiyonudur.
- He possessed a good memory.
- İyi bir hafızası vardı.
- I'd like to find a way to improve my memory.
- Hafızamı geliştirmek için bir yol bulmak istiyorum.
- What memory!
- Ne hafıza ama!
- I also have a bad memory.
- Benim de kötü bir hafızam var.
- My first computer had only 128 kilobytes of memory!
- İlk bilgisayarımın sadece 128 kilobayt hafızası vardı!
- I am disgusted with myself for my short memory.
- Kötü hafızam yüzünden kendimden tiksiniyorum.
- She has a photographic memory.
- Fotoğrafik bir hafızası var.
- Is it true that elephants have good memory?
- Fillerin hafızasının iyi olduğu doğru mu?
- My memory is failing.
- Hafızam zayıflıyor.
- You do not have a good memory.
- İyi bir hafızan yok.
- You have a very good memory.
- Çok iyi bir hafızan var.
- He has a photographic memory.
- Onun fotografik bir hafızası var.
- My brother has a good memory.
- Erkek kardeşimin iyi bir hafızası var.
- He lost his memory.
- O hafızasını kaybetti.
- The event still remains vivid in my memory.
- Olay hala hafızamda canlılığını koruyor.
- This book will be useful to anyone who wants to improve their memory and logical thinking.
- Bu kitap, hafızasını ve mantıksal düşüncesini geliştirmek isteyen herkes için faydalı olacaktır.
- Sami has a very bad memory.
- Sami'nin çok kötü bir hafızası var.
- Refresh my memory.
- Hafızamı tazele.
- I have terrible memory.
- Berbat bir hafızam var.
- She removed him from her memory.
- Onu hafızasından sildi.
- If you're going to lie, you need a good memory.
- Yalan söyleyeceksen iyi bir hafızaya ihtiyacın var.
- He has a remarkable memory.
- Onun dikkate değer bir hafızası vardır.
- Tom has an amazing memory.
- Tom'un inanılmaz bir hafızası var.
- She has a good memory, too.
- Hafızası da iyidir.
- He has a naturally good memory.
- Doğuştan iyi bir hafızası var.
- How can I improve my memory?
- Hafızamı nasıl geliştirebilirim?
- You've got a pretty good memory.
- Oldukça iyi bir hafızan var.
- Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything.
- Tom, hafızamın elek gibi olduğunu söylüyor çünkü her şeyi unutuyorum.
- I have a photographic memory.
- Fotoğrafik bir hafızam var.
- A good memory is his weapon.
- İyi bir hafıza onun silahıdır.
- I have a memory like a sieve.
- Elek gibi bir hafızam var.
- He has a remarkable memory.
- Olağanüstü bir hafızası var.
- Strawberry juice is good for your memory.
- Çilek suyu hafızanız için iyidir.
- She lost her memory.
- Hafızasını kaybetti.
- Tom has a terrible memory.
- Tom'un berbat bir hafızası var.
- I wish I had a better memory.
- Keşke hafızam daha iyi olsaydı.
- I don't have a good memory.
- İyi bir hafızam yok.
- The older we become, the worse our memory gets.
- Ne kadar yaşlanırsak, hafızamız o kadar kötüleşir.
- There's nothing wrong with my memory.
- Hafızamda yanlış bir şey yok.
- Is it true that elephants have good memory?
- Fillerin iyi hafızaları olduğu doğru mu?
- Mary has a very good memory.
- Mary'nin çok iyi bir hafızası var.
- Liars must have a good memory.
- Yalancılar iyi bir hafızaya sahip olmalıdırlar.
- Strawberry juice is good for the memory.
- Çilek suyu hafızaya iyi gelir.
- His memory amazes me.
- Hafızası beni şaşırtıyor.
- Do you have a good memory?
- İyi bir hafızan var mı?
- People have short memories.
- İnsanların hafızası zayıftır.
- No-one's memory is less reliable than mine.
- Kimsenin hafızası benimkinden daha az güvenilir değildir.
- Your memory hasn't improved much, has it?
- Hafızan pek gelişmemiş, değil mi?
- The explosion of the space shuttle is still fresh in my memory.
- Uzay mekiğinin patlaması hala hafızamda taze.
- She has a good memory, too.
- Onun da iyi bir hafızası var.
- He had to commit the whole message to memory.
- O tüm mesajı hafızaya almak zorunda kaldı.
- Tom has a very good memory.
- Tom'un çok iyi bir hafızası var.
- If my memory serves me right, Tom and Mary got married in October of 2003.
- Hafızam beni yanıltmıyorsa, Tom ve Mary 2003 yılının Ekim ayında evlendiler.
- Tom has a photographic memory but never developed it.
- Tom'un fotoğrafik bir hafızası var ama hiç geliştirmedi.
- I wish I had a better memory.
- Keşke daha iyi bir hafızam olsaydı.
- She had begun to recede in my memory.
- Hafızamdan silinmeye başlamıştı.
- My memory is terrible.
- Hafızam çok kötü.
- How much memory does your computer have?
- Bilgisayarınızın hafızası ne kadar?
- No man has a good enough memory to be a successful liar.
- Hiçbir erkek başarılı bir yalancı olacak kadar iyi bir hafızaya sahip değildir.
- Your memory is good.
- Hafızan iyi.
- His memory baffles me.
- Hafızası beni şaşırtıyor.
- You've got a poor memory!
- Zayıf bir hafızan var!
- It is still fresh in my memory.
- Hafızamda hâlâ taze.
- Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything.
- Tom, ben her şeyi unuttuğum için elek gibi bir hafızam olduğunu söylüyor.
- I have a memory like a goldfish.
- Japon balığı gibi bir hafızam var.
- Only those with poor memories are happy.
- Sadece hafızası zayıf olanlar mutludur.
- Your memory is fine.
- Hafızan iyi.
- He lost his memory.
- Hafızasını kaybetti.
- She wiped him out of her memory.
- O da onu hafızasından sildi.
- His memory had betrayed him.
- Hafızası ona ihanet etmişti.
- Lately I've been having trouble with my memory.
- Son zamanlarda hafıza sorunları yaşıyorum.
- Judy’s memory is patchy, her speech is slurred.
- judynin hafızası karman çorman, gevelereyerek konuşuyor.
- I have a terrible memory.
- Berbat bir hafızam var.
- I have a good memory.
- İyi bir hafızam var.
- As we grow older, our memory becomes weaker.
- Yaşlandıkça hafızamız zayıflıyor.
- He has a photographic memory.
- Fotoğrafik bir hafızası var.
- Liars must have a good memory.
- Yalancıların iyi bir hafızası olmalı.
- She lost her memory in a traffic accident.
- Bir trafik kazasında hafızasını yitirdi.
- Your memory is fine.
- Senin hafızan iyi.
- Sometimes, my memory plays tricks on me.
- Bazen hafızam bana oyun oynuyor.
- Your memory is as good as mine, I think.
- Hafızan benimki kadar iyi, sanırım.
- I have a good memory.
- İyi bir hafızam vardır.
- She has a good memory.
- İyi bir hafızası var.
- Tom has a pretty good memory.
- Tom'un oldukça iyi bir hafızası var.
- The event is still fresh in our memory.
- Olay hafızamızda hala taze.
- This experience will always remain in my memory.
- Bu deneyim her zaman hafızamda kalacak.
- Does this document refresh your memory?
- Bu belge hafızanızı tazeledi mi?
- If you're going to lie, you need a good memory.
- Eğer yalan söyleyeceksen, iyi bir hafızaya ihtiyacın var.
- Happiness is good health and a poor memory.
- Mutluluk, sağlıklı olmak ve zayıf bir hafızaya sahip olmaktır.
- It is still fresh in my memory.
- Hafızamda hala taze.
- His memory amazes me.
- Onun hafızası beni şaşırtıyor.
- I have terrible memory.
- Berbat bir hafızam vardır.
- Tom has a photographic memory.
- Tom fotoğrafik bir hafızaya sahip.
- Does this document refresh your memory?
- Bu belge, hafızanı tazeler mi?
- You have a good memory.
- Sen iyi bir hafızaya sahipsin.
- She lost her memory in a traffic accident.
- Trafik kazasında hafızasını kaybetti.
- You've got a great memory.
- Harika bir hafızan var.
- What a memory you have.
- Ne hafızan var!
- The way our relational memory works is very interesting.
- İlişkisel hafızamızın çalışma şekli çok ilginç.
- Tom lost his memory.
- Tom hafızasını kaybetti.
- Tom has a pretty good memory.
- Tom'un hafızası oldukça iyidir.
- My first computer only had 128 kilobytes of memory.
- İlk bilgisayarımda sadece 128 kilobayt hafıza vardı.
- Tom has a poor memory.
- Tom'un hafızası zayıftır.
- Strawberry juice is good for your memory.
- Çilek suyu hafızana iyi gelir.
- Your poor memory is due to poor listening habits.
- Senin kötü hafızan senin kötü dinleme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır.
- Lately I've been having trouble with my memory.
- Son zamanlarda hafızamla ilgili sorunlar yaşıyorum.
- Everyone complains about their memory, no one about their understanding.
- Herkes hafızasından şikayetçi, kimse anlayışından değil.
- She lost her memory.
- Hafızasını yitirdi.
- I inscribed 2,000 English words into my memory.
- Hafızama 2.000 tane İngilizce sözcük kaydettim.
- You have a great memory.
- Harika bir hafızan var.
- Refresh my memory.
- Hafızamı tazeleyin.
- Tom has a photographic memory.
- Tom'un fotoğrafik bir hafızası var.
- My memory isn't what it used to be.
- Hafızam eskisi gibi değil.
- Tom has a good memory.
- Tom'un iyi bir hafızası vardır.
Show More (214)
|