1 |
owe |
borçlu olmak |
v. |
|
- We owe it to the future members not to delay accession for any longer than is absolutely necessary.
- Gelecekteki üyelere, katılımı kesinlikle gerekli olandan daha fazla geciktirmemeyi borçluyuz.
- We owe them our solidarity.
- Onlara dayanışmamızı borçluyuz.
- I believe we owe this to the flexibility, commitment and constructive approach on everyone's part.
- Bunu herkesin gösterdiği esneklik, kararlılık ve yapıcı yaklaşıma borçlu olduğumuza inanıyorum.
- This was a decision based on political pressure; it owed nothing to conservation and everything to politics.
- Bu siyasi baskıya dayalı bir karardı; korumaya hiçbir şey borçlu değildi ve her şeyi siyasete borçluydu.
- That is precisely why we owe it to both Professor Ibrahim and the Egyptian people to get involved here.
- İşte tam da bu nedenle hem Profesör İbrahim'e hem de Mısır halkına burada yer almayı borçluyuz.
- The position we have reached here today owes much to her personal commitment, tenacity and determination.
- Bugün burada ulaştığımız konum, onun kişisel bağlılığı, azmi ve kararlılığına çok şey borçludur.
- We owe this to the people of the European Union; that is our job as their elected representatives.
- Bunu Avrupa Birliği halkına borçluyuz; onların seçilmiş temsilcileri olarak bizim görevimiz budur.
- In building that strength, we owe much to Denmark.
- Bu gücü inşa ederken Danimarka'ya çok şey borçluyuz.
- We owe this to our taxpayers.
- Bunu vergi mükelleflerimize borçluyuz.
- In this area, we owe a debt to the developing countries.
- Bu alanda gelişmekte olan ülkelere borçluyuz.
- In building that strength, we owe much to Denmark.
- Bu gücün inşasında Danimarka'ya çok şey borçluyuz.
- Because we owe a debt to all of them.
- Çünkü hepsine borçluyuz.
- We owe that to the future, and it is something which Parliament and the EU must work for.
- Bunu geleceğe borçluyuz ve bu Parlamento ile AB'nin üzerinde çalışması gereken bir konudur.
- For historic and humanitarian reasons, we owe it to ourselves to bring peace to that region.
- Tarihi ve insani nedenlerden ötürü bu bölgeye barış getirmeyi kendimize borçluyuz.
- We owe it to the Commission and to the dignity of this House.
- Bunu Komisyon'a ve bu Meclis'in saygınlığına borçluyuz.
- We owe this to our consumers.
- Bunu tüketicilerimize borçluyuz.
- That is what we want, and we owe it to our citizens.
- İstediğimiz budur ve bunu vatandaşlarımıza borçluyuz.
- Both the Greek government and the Commission owe us an answer.
- Hem Yunan hükümeti hem de Komisyon bize bir cevap borçludur.
- We owe it to ourselves and to those people in those jobs.
- Bunu kendimize ve bu işlerde çalışan insanlara borçluyuz.
- We owe it to ourselves to respect them, for our cultural and religious diversity enriches us.
- Kültürel ve dini çeşitliliğimiz bizi zenginleştirdiği için bu değerlere saygı göstermeyi kendimize borçluyuz.
- On the contrary, we owe it to them to point out the major results that have been achieved.
- Aksine, elde edilen önemli sonuçlara işaret etmeyi onlara borçluyuz.
- We owe this to the future generations of European citizens.
- Bunu Avrupa vatandaşlarının gelecek nesillerine borçluyuz.
- We owe our conviction to no person or group of persons.
- İnancımızı hiçbir kişiye ya da gruba borçlu değiliz.
- All the same, we owe it to ourselves to try.
- Yine de bunu denemeyi kendimize borçluyuz.
- It is my conviction that we owe that to the European Union's consumers.
- Bunu Avrupa Birliği'nin tüketicilerine borçlu olduğumuza inanıyorum.
- We owe you a big thank you.
- Size büyük bir teşekkür borçluyuz.
- Rapporteur, I owe you an apology.
- Sayın Raportör, size bir özür borçluyum.
- We owe them nothing less.
- Onlara daha azını borçlu değiliz.
- What that means is that, taken together, the countries belonging to the European Community owe EUR 4 700 billion.
- Bunun anlamı şudur: Avrupa Topluluğuna üye ülkeler birlikte ele alındığında 4 milyar 700 milyon Euro borçludur.
- The Commission owes us a very good explanation.
- Komisyon bize çok iyi bir açıklama borçludur.
- What we owe today we will take away from people tomorrow.
- Bugün borçlu olduğumuz şeyi yarın insanlardan alacağız.
- In this area, we owe a debt to developing countries.
- Bu alanda gelişmekte olan ülkelere borçluyuz.
- That is precisely why we owe it to both Professor Ibrahim and the Egyptian people to get involved here.
- İşte tam da bu nedenle, burada yer almayı hem Profesör İbrahim'e hem de Mısır halkına borçluyuz.
- Surely we owe that to our public authorities, to our consumers and indeed to our businesses.
- Şüphesiz bunu kamu otoritelerimize, tüketicilerimize ve hatta işletmelerimize borçluyuz.
- We owe it to ourselves and to those people in those jobs.
- Bunu kendimize ve o işlerde çalışan insanlara borçluyuz.
- We owe the success of the euro above all to our fellow citizens.
- Avro'nun başarısını her şeyden önce yurttaşlarımıza borçluyuz.
- We owe you our respect and gratitude for promoting this process.
- Bu süreci desteklediğiniz için size saygı ve minnet borçluyuz.
- We owe that to all the victims of accidents of this kind.
- Bunu bu tür kazaların tüm kurbanlarına borçluyuz.
- It is my conviction that we owe that to the European Union's consumers.
- İnanıyorum ki bunu Avrupa Birliği tüketicilerine borçluyuz.
- To them, too, we owe the unification of Germany.
- Almanya'nın birleşmesini de onlara borçluyuz.
- We owe it to the future members not to delay accession for any longer than is absolutely necessary.
- Katılımı kesinlikle gerekli olandan daha fazla geciktirmemeyi gelecekteki üyelere borçluyuz.
- We owe it to those future generations to pursue this issue.
- Bu konuyu takip etmeyi gelecek nesillere borçluyuz.
- We owe at least this to the African continent.
- En azından bunu Afrika kıtasına borçluyuz.
- And yet we owe this to the citizens of Europe.
- Yine de bunu Avrupa vatandaşlarına borçluyuz.
- We owe aid and assistance to the victims.
- Mağdurlara yardım ve destek borçluyuz.
- We owe it to our electorate, where possible, to exercise democratic control.
- Mümkün olan yerlerde demokratik kontrolü uygulamayı seçmenlerimize borçluyuz.
- We owe it to our citizens.
- Bunu vatandaşlarımıza borçluyuz.
- No, what you owe me is the truth.
- Hayır, bana asıl gerçeği borçlusun.
- Tom told me he owed Mary money.
- Tom bana Mary'ye para borçlu olduğunu söyledi.
- Tom wants the rest of the money we owe him.
- Tom ona borçlu olduğumuz paranın geri kalanını istiyor.
- I owe my success to her help.
- Başarımı onun yardımına borçluyum.
- You still owe me money.
- Bana hala para borçlusun.
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Bu şehir gerçekten varlığını Mussolini'ye mi borçlu?
- He owes much of his success to his wife.
- Başarısının çoğunu karısına borçludur.
- He owes me one.
- O bana bir tane borçlu.
- I think you owe me ten dollars.
- Sanırım bana on dolar borçlusun.
- Nick owes me ten dollars.
- Nick, bana on dolar borçludur.
- We owe Tom a lot.
- Tom'a çok şey borçluyuz.
- I owe Tom a real debt of gratitude.
- Tom'a gerçek bir minnet borcu borçluyum.
- Tom owes his success to his parents.
- Tom başarısını ailesine borçlu.
- I owe you thirty dollars.
- Sana otuz dolar borçluyum.
- I wish Tom would give me back the money he owes me.
- Keşke Tom bana borçlu olduğu parayı geri verse.
- You owe me thirty bucks.
- Bana 30 dolar borçlusun.
- What do I owe Tom?
- Tom'a ne borçluyum?
- I owed him a thousand dollars.
- Ona bin dolar borçluydum.
- We owe you our lives.
- Size hayatımızı borçluyuz.
- Tom told me he owed Mary $300.
- Tom bana Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- What do I owe her?
- Ona ne borçluyum?
- We owe you nothing.
- Size hiçbir şey borçlu değiliz.
- You owe him an apology.
- Ona bir özür borçlusun.
- I owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borçluyum.
- Tom owes Mary a lot.
- Tom Mary'ye çok şey borçludur.
- Tom told me he owed Mary $300.
- Tom bana Mary'ye 300 dolar borçlu olduğunu söyledi.
- Nobody owes you anything.
- Kimse sana bir şey borçlu değil.
- I owe you $30.
- Sana 30 dolar borçluyum.
- Tom owes me one.
- Tom bana bir tane borçlu.
- I owed Tom nothing.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değilim.
- What do we owe her?
- Ona ne borçluyuz?
- I think I owe you some money.
- Sanırım sana biraz para borçluyum.
- I owe you 300 dollars.
- Sana 300 dolar borçluyum.
- You know we owe them a lot.
- Onlara çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- I owe Tom my life.
- Hayatımı Tom'a borçluyum.
- I owe her a great deal.
- Ona çok şey borçluyum.
- You owe me something.
- Bana bir şey borçlusun.
- I owe somebody something.
- Birine bir şey borçluyum.
- You don't owe Tom anything.
- Tom'a bir şey borçlu değilsin.
- I owe you all nothing!
- Sana hiçbir şeyi borçlu değilim!
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- You owe her the truth.
- Ona gerçeği borçlusun.
- You owe me a kiss.
- Bana bir öpücük borçlusun.
- I do owe Tom a favor.
- Ben Tom'a bir iyilik borçluyum.
- I owe them for this.
- Onlara bunun için borçluyum.
- You know we owe him a lot.
- Ona çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- I don't owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borçlu değilim.
- Tom is going to owe me a big favor.
- Tom bana büyük bir iyilik borçlu olacak.
- I'll pay you back the money I owe you next week.
- Sana borçlu olduğum parayı gelecek hafta ödeyeceğim.
- You still owe me twenty bucks.
- Bana hala 20 dolar borçlusun.
- I owe you a dinner.
- Sana bir akşam yemeği borçluyum.
- To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Seni burada, evimde bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
- He owes what he is today to his wife.
- Bugün olduğu şeyi karısına borçlu.
- You owe Tom three hundred dollars.
- Tom'a 300 dolar borçlusun.
- You know we owe Tom a lot.
- Tom'a çok şey borçlu olduğumuzu biliyorsun.
- How much money do you owe Tom?
- Tom'a ne kadar borçlusun?
- I believe I owe you an apology.
- Sanırım sana bir özür borçluyum.
- I still owe you money.
- Hâlâ sana para borçluyum.
- What do I owe him?
- Ona ne borçluyum?
- I owe her money.
- Ona para borçluyum.
- He owed a lot to her.
- Ona çok şey borçluydu.
- My happiness, I owe it to you.
- Mutluluğumu sana borçluyum.
- I owe a lot of people an apology.
- Birçok kişiye bir özür borçluyum.
- I believe I owe you an apology.
- Sana bir özür borçlu olduğuma inanıyorum.
- I think you owe me some money.
- Sanırım bana biraz para borçlusun.
- I owe everything to Tom.
- Her şeyi Tom'a borçluyum.
- Here's the money I owe you.
- İşte sana borçlu olduğum para.
- You're going to owe me a big favor.
- Bana büyük bir iyilik borçlu olacaksın.
- I forgot I owed you money.
- Sana para borçlu olduğumu unuttum.
- I owe you a favor.
- Sana bir iyilik borçluyum.
- I owe you so much.
- Sana çok şey borçluyum.
- Tom doesn't owe me anything.
- Tom bana hiçbir şey borçlu değildir.
- Tom owes me a favor or two.
- Tom bana bir ya da iki iyilik borçlu.
- I owe a lot of people an apology.
- Bir sürü insana özür borçluyum.
- You know we owe her a lot.
- Ona çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- Look, I owe you an apology.
- Bak, sana bir özür borçluyum.
- I think I owe you an apology.
- Sanırım sana bir özür borçluyum.
- Tom owes his life to Mary.
- Tom hayatını Mary'ye borçludur.
- They don't owe me anything.
- Onlar bana hiçbir şey borçlu değil.
- I owe him $100.
- Ona 100 dolar borçluyum.
- I owe him my life.
- Ona hayatımı borçluyum.
- This company owes its success to him.
- Bu şirket, başarısını ona borçludur.
- I owe you something.
- Sana bir şey borçluyum.
- Tom should pay what he owes.
- Tom borcu olanı ödemeli.
- What do you owe Tom?
- Tom'a ne kadar borçlusun?
- Mom, Dad, I'm addicted to meth and I owe Big Jim a hundred million dollars.
- Anne, baba, ben met bağımlısıyım ve Büyük Jim'e yüz milyon dolar borçluyum.
- I felt I owed Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu hissettim.
- Tom said he owed Mary money.
- Tom Mary'ye para borcu olduğunu söyledi.
- I owe my life to her.
- Hayatımı ona borçluyum.
- He owes what he is today to his wife.
- Bugünkü durumunu karısına borçlu.
- I owe Tom thirty thousand.
- Tom'a otuz bin borçluyum.
- We don't owe Tom anything.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değiliz.
- I owe you an apology, too.
- Ben de sana bir özür borçluyum.
- He wants to pay back the money he owes.
- Borçlu olduğu parayı geri ödemek istiyor.
- Tom wants to know how much he owes you.
- Tom sana ne kadar borçlu olduğunu bilmek istiyor.
- You don't owe them anything.
- Onlara bir şey borçlu değilsin.
- Tom already owes me $300.
- Tom zaten bana 300 dolar borçlu.
- I owe him 1,000 dollars.
- Ona 1000 dolar borçluyum.
- Tom said he owed Mary money.
- Tom, Mary'ye borcu olduğunu söyledi.
- Tom already owes me three hundred dollars.
- Tom bana zaten üç yüz dolar borçlu.
- Here's the money I owe you.
- İşte sana borcum olan para.
- Tom says he owes Mary $300.
- Tom, Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söylüyor.
- She owes me a lot of money.
- O bana çok para borçlu.
- You owe it to yourself.
- Bunu kendinize borçlusunuz.
- You don't owe me anything.
- Bana hiçbir şey borçlu değilsin.
- What do we owe him?
- Ona ne borçluyuz?
- I owe you a lot.
- Sana çok şey borçluyum.
- What I know about morals, I owe to soccer.
- Ahlak hakkında bildiklerimi futbola borçluyum.
- Worrying is like paying a debt you don't owe.
- Endişelenmek, borçlu olmadığınız bir borcu ödemek gibidir.
- What he is today he owes to his father.
- Bugün olduğu şeyi babasına borçlu.
- We owe you our lives.
- Sana hayatlarımızı borçluyuz.
- Tell Tom he owes me one.
- Tom'a bana bir tane borçlu olduğunu söyle.
- I owe everything I know to her.
- Bildiğim her şeyi ona borçluyum.
- She handed him the money that she owed him.
- Ona borçlu olduğu parayı uzattı.
- You owe us an explanation.
- Bize bir açıklama borçlusun.
- You still owe me one.
- Bana hâlâ borçlusun.
- How much money do I owe you?
- Sana ne kadar borçluyum?
- You owe me the truth.
- Bana gerçeği borçlusun.
- You owe me a beer.
- Bana bir bira borçlusun.
- What do we owe you?
- Sana ne borçluyuz?
- What do you owe them?
- Onlara ne borçlusun?
- I don't know what I owe you.
- Sana ne borçluyum bilmiyorum.
- To what do we owe the pleasure?
- Bu zevki neye borçluyuz?
- He owes his success both to working hard and to good luck.
- O, başarısını hem çok çalışmaya hem de şansına borçlu.
- He owes his success to his parents.
- O başarısını ailesine borçludur.
- Tom doesn't owe us anything.
- Tom bize hiçbir şey borçlu değil.
- Tom demanded that Mary give him the money she owed him.
- Tom, Mary'den kendisine borçlu olduğu parayı vermesini istedi.
- Tom said he owes Mary money.
- Tom, Mary'ye borcu olduğunu söyledi.
- How much do you owe me?
- Bana ne kadar borçlusun?
- I owe you a sincere apology.
- Sana içten bir özür borçluyum.
- I owe my success to my friends.
- Başarımı arkadaşlarıma borçluyum.
- I want to know how much Tom owes you.
- Tom'un sana ne kadar borcu olduğunu bilmek istiyorum.
- I owe Tom one.
- Tom'a bir tane borçluyum.
- Tom owes me money.
- Tom bana para borçlu.
- I owe everything to you.
- Her şeyi sana borçluyum.
- I owe you ten dollars.
- Sana on dolar borçluyum.
- They don't owe me anything.
- Bana hiçbir şey borçlu değiller.
- I never want to owe money to anyone.
- Hiç kimseye borçlu olmak istemiyorum.
- Tom and I owe you our lives.
- Tom ve ben hayatlarımızı size borçluyuz.
- I guess I owe you an apology.
- Sanırım sana bir özür borçluyum.
- We owe Tom a lot.
- Tom'a çok borçluyuz.
- Tom owes what he is today to his wife.
- Tom, bu günkü durumunu, karısına borçludur.
- You owe nothing to any of us.
- Herhangi birimize hiçbir şey borçlu değilsin.
- I feel I owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borçlu olduğumu hissediyorum.
- Never forget that you owe what you are to your parents.
- Ne olduğunuzu ailenize borçlu olduğunuzu asla unutmayın.
- You owe him the truth.
- Ona gerçeği borçlusun.
- I may owe you an apology.
- Sana bir özür borçlu olabilirim.
- You owe me an apology for that.
- Bana bunun için bir özür borçlusun.
- I owe my success to my friend.
- Başarımı arkadaşıma borçluyum.
- Tom owed Mary money.
- Tom Mary'ye para borçluydu.
- Tom said he owes Mary $300.
- Tom Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- To what do I owe the pleasure?
- Zevki neye borçluyum?
- Tom says he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok borcu olduğunu söylüyor.
- I owe what I am today to my father.
- Bugünümü babama borçluyum.
- You owe me big time.
- Bana çok borçlusun.
- I owe you a big apology.
- Sana büyük bir özür borçluyum.
- I owe it to my parents that I was able to finish college.
- Üniversiteyi bitirebilmeyi ebeveynlerime borçluyum.
- Tom owes me a lot of money.
- Tom bana çok para borçlu.
- I owe him thirty dollars.
- Ona otuz dolar borçluyum.
- We owe you an apology.
- Sana bir özür borçluyuz.
- You still owe us money.
- Bize hala para borçlusun.
- Tom says he owes Mary $300.
- Tom Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söylüyor.
- You're not the only one who owes me money.
- Bana borcu olan tek kişi sen değilsin.
- Tom wants to pay back the money he owes.
- Tom borçlu olduğu parayı geri ödemek istiyor.
- This beautiful garden owes more to art than to nature.
- Bu güzel bahçe doğadan çok sanata borçludur.
- You owe me $1,000.
- Bana 1,000 dolar borçlusun.
- You're going to owe me a big favor.
- Bana büyük bir iyilik borcun olacak.
- You owe me a lot.
- Bana çok şey borçlusun.
- Don't I owe you something?
- Sana bir şey borçlu değil miyim?
- You owe me another thirty bucks.
- Bana otuz dolar daha borçlusun.
- You don't owe Tom anything.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değilsin.
- I owe Tom big time.
- Tom'a çok şey borçluyum.
- Tom owes a lot of people a lot of money.
- Tom bir sürü insana bir sürü para borçlu.
- Tom and I owe you our lives.
- Tom ve ben hayatımızı size borçluyuz.
- What do you owe her?
- Ona ne borçlusun?
- You owe me an apology.
- Bana bir özür borçlusun.
- Tom still owes Mary a lot of money.
- Tom Mary'ye hâlâ çok fazla para borçlu.
- I owe you thirty thousand.
- Sana otuz bin borçluyum.
- What do I owe them?
- Onlara ne borçluyum?
- You owe us three hundred dollars.
- Bize 300 dolar borçlusun.
- You still owe me about three hundred dollars.
- Bana hala 300 dolar borçlusun.
- What do you owe me?
- Bana ne borçlusun?
- I owe you big time.
- Sana çok şey borçluyum.
- Tom doesn't owe anybody anything.
- Tom kimseye bir şey borçlu değil.
- How much do I owe you for the cup of coffee?
- Bir fincan kahve için sana ne kadar borçluyum?
- I owe her 300 dollars.
- Ona 300 dolar borçluyum.
- You owe Tom a big apology.
- Tom'a büyük bir özür borçlusun.
- I owe them for this.
- Bunun için onlara borçluyum.
- I owe ten dollars to her.
- Ona on dolar borçluyum.
- I owe him a great deal.
- Ona çok şey borçluyum.
- I owe him a great deal because he saved my life.
- Hayatımı kurtardığı için ona çok şey borçluyum.
- I owe you an apology.
- Sana bir özür borçluyum.
- I owe him a great deal because he saved my life.
- Ona çok şey borçluyum çünkü o benim hayatımı kurtardı.
- I owe him for this.
- Bunun için ona borçluyum.
- You owe me $300.
- Bana üç yüz dolar borçlusun.
- Tom paid me back all the money he owed me.
- Tom bana borcu olan tüm parayı geri ödedi.
- I owe my life to Tom.
- Hayatımı Tom'a borçluyum.
- I owe you nothing.
- Sana bir şey borçlu değilim.
- Are you saying you don't owe me anything?
- Bana bir şey borçlu olmadığını mı söylüyorsun?
- You may still owe something.
- Hâlâ bir şey borçlu olabilirsin.
- You must remember the fact that you owe her a lot.
- Ona çok şey borçlu olduğun gerçeğini unutmamalısın.
- You owe me a favor.
- Bana bir iyilik borçlusun.
- You owe me $300.
- Bana 300 dolar borçlusun.
- You owe me money.
- Bana para borçlusun.
- I owe Tom my life.
- Tom'a yaşamımı borçluyum.
- We owe part of our success to luck.
- Başarımızın bir kısmını şansa borçluyuz.
- I owe my success to your help.
- Başarımı sizin yardımınıza borçluyum.
- You owe nothing to any of us.
- Hiçbirimize bir şey borçlu değilsin.
- Do I owe you money?
- Sana para borçlu muyum?
- I owe him nothing.
- Ona bir şey borçlu değilim.
- You don't owe her anything.
- Ona hiçbir şey borçlu değilsin.
- Do you still owe Tom money?
- Hâlâ Tom'a para borçlu musun?
- You don't owe him anything.
- Ona bir şey borçlu değilsin.
- I owe you five dollars.
- Sana beş dolar borçluyum.
- I owe him thirty thousand.
- Ona otuz bin borçluyum.
- You owe them an apology.
- Onlara bir özür borçlusun.
- Tom owes Mary thirty dollars.
- Tom Mary'ye otuz dolar borçlu.
- What do you owe him?
- Ona ne borçlusun?
- You still owe me one.
- Bana hâlâ bir tane borçlusun.
- I owe you $1,000.
- Sana 1.000 $ borçluyum.
- We owe our modern life to electricity.
- Modern yaşamımızı elektriğe borçluyuz.
- You owe me one real.
- Bana bir real borçlusun.
- Tom says he owes Mary money.
- Tom Mary'ye para borcu olduğunu söylüyor.
- Now you owe me one.
- Şimdi bana bir tane borçlusun.
- I owe my life to you.
- Hayatımı sana borçluyum.
- I thought I owed Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu sanıyordum.
- Who do we owe money to?
- Kime para borçluyuz?
- You owe it to yourself to take a vacation.
- Tatile çıkmayı kendine borçlusun.
- You owe her an apology.
- Ona bir özür borçlusun.
- I owe you a beer.
- Sana bir bira borçluyum.
- Tom owes Mary a chance.
- Tom Mary'ye bir şans borçlu.
- What do I owe you?
- Sana ne borçluyum?
- I owe you all nothing!
- Size hiçbir şey borçlu değilim!
- I owe my success to you.
- Başarımı sana borçluyum.
- You must remember the fact that you owe her a lot.
- Ona çok şey borçlu olduğunu unutmamalısın.
- I owe my success to your help.
- Ben başarımı yardımına borçluyum.
- I owe him nothing.
- Ona hiçbir şey borçlu değilim.
- Did you collect the money they owed you?
- Sana borçlu oldukları parayı tahsil ettin mi?
- We don't owe Tom anything.
- Biz Tom'a bir şey borçlu değiliz.
- He owes me a lot of money.
- O bana çok para borçlu.
- To what do I owe this pleasure?
- Bu zevki neye borçluyum?
- Tom felt that he owed Mary an explanation.
- Tom, Mary'ye bir açıklama borçlu olduğunu hissetti.
- You owe us an apology.
- Bize bir özür borçlusun.
- Don't you still owe Tom money?
- Hâlâ Tom'a para borçlu değil misin?
- Tom paid Mary back everything he owed her.
- Tom, Mary'ye borcu olan her şeyi geri ödedi.
- I don't know when I'll be able to pay you back the money I owe you.
- Sana borçlu olduğum parayı sana ne zaman geri ödeyeceğimi bilmiyorum.
- How much do you owe?
- Ne kadar borçlusun?
- I owe you my life.
- Sana hayatımı borçluyum.
- I totally owe you one.
- Sana kesinlikle borçluyum.
- You owe it to yourself to do it.
- Bunu kendine borçlusun.
- I owe you a lot.
- Sana çok borçluyum.
- They could not pay the money they owed.
- Borçlu oldukları parayı ödeyemediler.
- You owe me another thirty bucks.
- Bana 30 dolar daha borçlusun.
- You owe us three hundred dollars.
- Bize üç yüz dolar borçlusun.
- Tom said he needed the rest of the money that I owe him.
- Tom ona borcum olan paranın geri kalanına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom owes Mary an apology.
- Tom Mary'ye bir özür borçludur.
- You owe me three dollars.
- Bana üç dolar borçlusun.
- I owe Tom a great deal.
- Tom'a çok şey borçluyum.
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Geçen hafta bana borç verdiği on doları hâlâ kardeşime borçluyum.
- I owe my life to them.
- Hayatımı onlara borçluyum.
- Tom said he owes Mary money.
- Tom Mary'ye para borcu olduğunu söyledi.
- You owe me three hundred dollars.
- Bana üç yüz dolar borçlusun.
- I owe her one.
- Ben de ona borçluyum.
- I want to know how much you owe Tom.
- Senin Tom'a ne kadar borçlu olduğunu bilmek istiyorum.
- I owe my success to him.
- Başarımı ona borçluyum.
- Tom still owes me money.
- Tom hâlâ bana para borçlu.
- He owes his success to good luck.
- O, başarısını iyi şansa borçludur.
- How much does Tom owe you?
- Tom sana ne kadar borçlu?
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Şehir varlığını tam anlamıyla Mussolini'ye mi borçlu?
- I owe you $30.
- Size 30 dolar borçluyum.
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Ben erkek kardeşime hâlâ bana geçen hafta ödünç verdiği on doları borçluyum.
- I don't owe anyone anything.
- Kimseye bir şey borçlu değilim.
- Tom said he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok borcu olduğunu söyledi.
- I owe Tom for this.
- Bunun için Tom'a borçluyum.
- Tom owes Mary 300 dollars.
- Tom Mary'ye 300 dolar borçlu.
- Tom says he'll pay back all the money he owes me before Monday.
- Tom pazartesi gününden önce bana borçlu olduğu tüm parayı geri ödeyeceğini söylüyor.
- Tom, I owe you an apology.
- Tom, sana bir özür borçluyum.
- I owe it all to you.
- Ben hepsini size borçluyum.
- Let's find out how much we owe Tom.
- Tom'a ne kadar borcumuz olduğunu öğrenelim.
- I think we owe Tom an apology.
- Sanırım Tom'a bir özür borçluyuz.
- He owes his success to his parents.
- Başarısını ailesine borçlu.
- I think we owe Tom an apology.
- Bence Tom'a bir özür borçluyuz.
- You owe it to yourself.
- Bunu kendine borçlusun.
- He still owes me the answer.
- O hala bana bir cevap borçlu.
- Tom said he didn't owe Mary anything.
- Tom, Mary'ye bir şey borçlu olmadığını söyledi.
- We owed him that.
- Bunu ona borçluyduk.
- I feel that I owe Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu hissediyorum.
- You still owe me twenty bucks.
- Bana hala yirmi dolar borçlusun.
- What do you owe us?
- Bize ne borçlusun?
- I owe my success to the fact that I've never had a clock in my workplace.
- Başarımı, iş yerimde hiç saat olmamasına borçluyum.
- This company owes its success to him.
- Bu şirket başarısını ona borçlu.
- Tom said he needed the rest of the money that I owe him.
- Tom, ona borçlu olduğum paranın geri kalanına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- We owe you an apology.
- Size bir özür borçluyuz.
- I owe him at least 50,000 yen.
- Ona en az 50.000 yen borçluyum.
- I don't owe you anything.
- Sana hiçbir şey borçlu değilim.
- I really owe you an apology.
- Sana gerçekten bir özür borçluyum.
- I never want to owe money to anyone.
- Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
- You owe him a big apology.
- Ona büyük bir özür borçlusun.
- I owe Tom so much.
- Ben Tom'a çok şey borçluyum.
- He owes his success both to working hard and to good luck.
- Başarısını hem çok çalışmaya hem de iyi şansa borçlu.
- To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
- How much money does Tom owe you?
- Tom sana ne kadar para borçlu?
- Tom told me he owed Mary money.
- Tom bana Mary'ye borcu olduğunu söyledi.
- Tom owes me three hundred dollars.
- Tom bana üç yüz dolar borçlu.
- I owe you a lunch.
- Sana bir öğle yemeği borçluyum.
- Tom owes Mary big time.
- Tom Mary'ye çok borçlu.
- You don't owe us anything.
- Bize bir şey borçlu değilsin.
- I owe my success to his help.
- Başarımı onun yardımlarına borçluyum.
- He owes much of his success to his wife.
- Başarısının çoğunu karısına borçlu.
- You owe me thirty bucks.
- Bana otuz dolar borçlusun.
- I owe you for this.
- Bunun için sana borçluyum.
- We owe a lot to Tom.
- Tom'a çok şey borçluyuz.
- I owe Tom 300 dollars.
- Tom'a 300 dolar borçluyum.
- I owe it all to you.
- Hepsini sana borçluyum.
- I owe my success to their help.
- Başarımı onların yardımına borçluyum.
- I owe her for this.
- Bunun için ona borçluyum.
- Tom and Mary couldn't pay back the money they owed.
- Tom ve Mary borçlu oldukları parayı geri ödeyemediler.
- I owe him 10 dollars.
- Ona on dolar borçluyum.
- They said he would not pay people the money he owed them.
- İnsanlara borçlu olduğu parayı ödemeyeceğini söylediler.
- You owe it to Tom to tell him the truth.
- Tom'a gerçeği söylemeyi borçlusun.
- Tell Tom he owes me one.
- Tom'a söyle bana borçlu.
- We owe you one.
- Sana bir tane borçluyuz.
- I owe her my life.
- Ona hayatımı borçluyum.
- Let's find out how much we owe Tom.
- Tom'a ne kadar borçlu olduğumuzu öğrenelim.
- I owe him some money.
- Ona biraz para borçluyum.
- Why haven't you told Tom how much he owes?
- Tom'a ne kadar borcu olduğunu neden söylemedin?
- Tom certainly owes Mary an apology.
- Tom kesinlikle Mary'ye bir özür borçlu.
- What do we owe them?
- Onlara ne borçluyuz?
- You owe us more than that.
- Bize bundan daha fazlasını borçlusun.
- You owe me nothing.
- Bana hiçbir şey borçlu değilsin.
- You owe Tom an apology.
- Tom'a bir özür borçlusun.
- Tom said he owed Mary $300.
- Tom, Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- You owe her a big apology.
- Ona büyük bir özür borçlusun.
- You owe me an explanation.
- Bana bir açıklama borçlusun.
- I owe him a great deal.
- Ona oldukça çok borçluyum.
- You still owe me last month's rent.
- Bana hâlâ geçen ayın kirasını borçlusun.
- You owe me big-time.
- Bana çok şey borçlusun.
- Are you saying you don't owe me anything?
- Bana hiçbir şey borçlu olmadığını mı söylüyorsun?
- I owe him 100 yen.
- Ona 100 yen borçluyum.
- I owe them 300 dollars.
- Onlara 300 dolar borçluyum.
- Tom doesn't owe us anything.
- Tom bize bir şey borçlu değil.
- I owe my success to his help.
- Ben başarımı onun yardımına borçluyum.
- What he is today he owes to his father.
- Bugünkü durumunu babasına borçludur.
- Tom wants the rest of the money you owe him.
- Tom ona borçlu olduğun paranın geri kalanını istiyor.
- He owes me a favor.
- O bana bir iyilik borçlu.
- I feel like I owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borcum olduğunu hissediyorum.
- You owe me big time.
- Bana çok şey borçlusun.
- I owe Tom thirty dollars.
- Tom'a otuz dolar borçluyum.
- I owe you one.
- Sana bir tane borçluyum.
- I owe a lot to my coach.
- Koçuma çok şey borçluyum.
- I owe what I am today to my father.
- Bugünkü halimi babama borçluyum.
- You owe Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlusun.
- Tom owes his success to his parents.
- Tom başarısını anne-babasına borçlu.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Günümüz dünyası rahat yaşamını petrole borçlu.
- You don't know how much money I owe.
- Ne kadar borcum olduğunu bilmiyorsun.
- I don't owe anything to anyone.
- Kimseye bir şey borçlu değilim.
- Tom doesn't owe me anything.
- Tom bana hiçbir şey borçlu değil.
- I got the money Tom owed us.
- Tom'un bize borçlu olduğu parayı aldım.
- He owed large amounts of money.
- O, çok miktarda para borçluydu.
- I think you owe me an apology.
- Sanırım bana bir özür borçlusun.
- I want to know how much you owe Tom.
- Tom'a ne kadar borcun olduğunu bilmek istiyorum.
- I owe you money.
- Sana para borçluyum.
- I owe you for this.
- Sana bunun için borçluyum.
- You owe me a big apology.
- Bana büyük bir özür borçlusun.
- Thanks, I owe you one.
- Teşekkürler, ben sana bir tane borçluyum.
- I owe my success to her assistance.
- Başarımı onun yardımına borçluyum.
- I feel like I owe you an explanation.
- Sana bir izahat borçluymuşum gibi hissediyorum.
- I owe her for this.
- Ona bunun için borçluyum.
- Tom said he owes Mary $300.
- Tom, Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- I know I owe you money.
- Sana borçlu olduğumu biliyorum.
- You owe me one.
- Sen bana bir tane borçlusun.
- You don't owe them anything.
- Onlara hiçbir şey borçlu değilsiniz.
- You don't owe her anything.
- Ona bir şey borçlu değilsin.
- You don't owe him anything.
- Ona hiçbir şey borçlu değilsiniz.
- Tom owes what he is today to his wife.
- Tom bugün olduğu şeyi, karısına borçlu.
- I think you owe me some money.
- Bence bana biraz para borçlusun.
- Tom owes me an apology.
- Tom bana bir özür borçlu.
- Tom says he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok para borcu olduğunu söylüyor.
- You don't owe us anything.
- Bize hiçbir şey borçlu değilsiniz.
- I don't know what I owe you.
- Sana ne borçlu olduğumu bilmiyorum.
- You're not the only one who owes me money.
- Bana para borcu olan yalnızca sen değilsin.
- We owe our modern life to electricity.
- Biz, modern yaşamımızı elektriğe borçluyuz.
- We paid them back everything we owed them.
- Biz onlara borçlu olduğumuz her şeyi geri ödedik.
- I wonder how much money Tom owes Mary.
- Tom'un Mary'ye ne kadar borcu olduğunu merak ediyorum.
- You owe me a kiss.
- Sen bana bir öpücük borçlusun.
- Tom owes me a favor.
- Tom bana bir iyilik borçlu.
- I owe him 300 dollars.
- Ona 300 dolar borçluyum.
- I wonder how much money Tom owes.
- Tom'un ne kadar borcu olduğunu merak ediyorum.
- Tom owes Mary a chance.
- Tom, Mary'ye bir şans borçlu.
- I owe Tom a lot of money.
- Tom'a çok para borçluyum.
- I've already paid back all the money that I owed Tom.
- Ben zaten Tom'a borçlu olduğum tüm parayı geri ödedim.
- Tom owes his life to Mary.
- Tom hayatını Mary'ye borçlu.
- What do we owe Tom?
- Tom'a ne kadar borçluyuz?
- You still owe me about three hundred dollars.
- Bana hâlâ üç yüz dolar borçlusun.
- You owe them a big apology.
- Onlara büyük bir özür borçlusun.
- Tom is trying to figure out how much money he owes.
- Tom ne kadar borcu olduğunu anlamaya çalışıyor.
- Why haven't you told Tom that he owes 300 dollars?
- Neden Tom'a 300 dolar borcu olduğunu söylemedin?
- To what do I owe the pleasure?
- Bu zevki neye borçluyum?
- I'm afraid I owe you an apology.
- Korkarım sana bir özür borçluyum.
- Tom owes Mary big time.
- Tom, Mary'e çok şey borçlu.
- I owe my life to him.
- Hayatımı ona borçluyum.
- You owe me big-time.
- Bana çok borçlusun.
- Tom says he owes Mary money.
- Tom, Mary'ye borcu olduğunu söylüyor.
- I know I owe you money.
- Sana para borçlu olduğumu biliyorum.
- Tom said he didn't owe Mary anything.
- Tom, Mary'e hiçbir şey borçlu olmadığını söyledi.
- I owe Tom a great deal.
- Tom'a çok borçluyum.
- You owe Tom three hundred dollars.
- Tom'a üç yüz dolar borçlusun.
- I owe it to my parents that I was able to finish college.
- Üniversiteyi bitirebilmemi aileme borçluyum.
- Never forget that you owe what you are to your parents.
- Bulunduğunuz durumu ebeveynlerinize borçlu olduğunuzu asla unutmayın.
- She owes me a favor.
- O bana bir iyilik borçlu.
- I felt I owed Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu düşündüm.
- I owe her my life.
- Ona yaşamımı borçluyum.
- I owe them thirty dollars.
- Onlara otuz dolar borçluyum.
- What do we owe Tom?
- Tom'a ne borçluyuz?
- I think you owe me an explanation.
- Sanırım bana bir açıklama borçlusun.
- I don't owe Tom anything.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değilim.
- I think you owe me some money.
- Bana biraz para borçlu olduğunu düşünüyorum.
- I owe him for this.
- Ona bunun için borçluyum.
- You still owe me a lot of money.
- Hâlâ bana çok para borçlusun.
- How much do I owe you for the ticket?
- Bilet için sana ne kadar borçluyum?
- You owe us that much.
- Bize bu kadarını borçlusun.
- I owe them thirty thousand.
- Onlara otuz bin borçluyum.
- Do I owe you something?
- Sana bir şey borçlu muyum?
- How much does Fadil owe you?
- Fadıl sana ne kadar borçlu?
- You don't owe me anything.
- Bana bir şey borçlu değilsin.
- I don't owe anyone anything.
- Ben hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim.
- No one owes me anything.
- Kimse bana bir şey borçlu değil.
- I owe her thirty thousand.
- Ona otuz bin borçluyum.
- What does Tom owe you?
- Tom sana ne borçlu?
- Tom wants to know how much he owes you.
- Tom sana ne kadar borcu olduğunu bilmek istiyor.
- He owes his success to good luck.
- Başarısını iyi şansa borçlu.
- You owe us a big apology.
- Bize büyük bir özür borçlusun.
- Tom is trying to figure out how much money he owes.
- Tom ne kadar para borçlu olduğunu anlamaya çalışıyor.
- Tom hasn't yet paid back the money he owes me.
- Tom bana borçlu olduğu parayı henüz geri ödemedi.
- I owe her thirty dollars.
- Ona otuz dolar borçluyum.
Show More (479)
|
2 |
owe |
borcu olmak |
v. |
|
- We owe it to the future members not to delay accession for any longer than is absolutely necessary.
- Katılımı kesinlikle gerekli olandan daha fazla geciktirmemeyi gelecekteki üyelere borçluyuz.
- We owe it to the future members not to delay accession for any longer than is absolutely necessary.
- Gelecekteki üyelere, katılımı kesinlikle gerekli olandan daha fazla geciktirmemeyi borçluyuz.
- We owe it to ourselves and to those people in those jobs.
- Bunu kendimize ve o işlerde çalışan insanlara borçluyuz.
- We owe them our solidarity.
- Onlara dayanışmamızı borçluyuz.
- To them, too, we owe the unification of Germany.
- Almanya'nın birleşmesini de onlara borçluyuz.
- We owe aid and assistance to the victims.
- Mağdurlara yardım ve destek borçluyuz.
- It is my conviction that we owe that to the European Union's consumers.
- İnanıyorum ki bunu Avrupa Birliği tüketicilerine borçluyuz.
- We owe them nothing less.
- Onlara daha azını borçlu değiliz.
- Rapporteur, I owe you an apology.
- Sayın Raportör, size bir özür borçluyum.
- We owe it to ourselves to respect them, for our cultural and religious diversity enriches us.
- Kültürel ve dini çeşitliliğimiz bizi zenginleştirdiği için bu değerlere saygı göstermeyi kendimize borçluyuz.
- We owe it to our electorate, where possible, to exercise democratic control.
- Mümkün olan yerlerde demokratik kontrolü uygulamayı seçmenlerimize borçluyuz.
- In this area, we owe a debt to the developing countries.
- Bu alanda gelişmekte olan ülkelere borçluyuz.
- We owe it to those future generations to pursue this issue.
- Bu konuyu takip etmeyi gelecek nesillere borçluyuz.
- That is precisely why we owe it to both Professor Ibrahim and the Egyptian people to get involved here.
- İşte tam da bu nedenle hem Profesör İbrahim'e hem de Mısır halkına burada yer almayı borçluyuz.
- And yet we owe this to the citizens of Europe.
- Yine de bunu Avrupa vatandaşlarına borçluyuz.
- We owe our conviction to no person or group of persons.
- İnancımızı hiçbir kişiye ya da gruba borçlu değiliz.
- The position we have reached here today owes much to her personal commitment, tenacity and determination.
- Bugün burada ulaştığımız konum, onun kişisel bağlılığı, azmi ve kararlılığına çok şey borçludur.
- We owe this to the people of the European Union; that is our job as their elected representatives.
- Bunu Avrupa Birliği halkına borçluyuz; onların seçilmiş temsilcileri olarak bizim görevimiz budur.
- The Commission owes us a very good explanation.
- Komisyon bize çok iyi bir açıklama borçludur.
- We owe the success of the euro above all to our fellow citizens.
- Avro'nun başarısını her şeyden önce yurttaşlarımıza borçluyuz.
- This was a decision based on political pressure; it owed nothing to conservation and everything to politics.
- Bu siyasi baskıya dayalı bir karardı; korumaya hiçbir şey borçlu değildi ve her şeyi siyasete borçluydu.
- We owe you a big thank you.
- Size büyük bir teşekkür borçluyuz.
- It is my conviction that we owe that to the European Union's consumers.
- Bunu Avrupa Birliği'nin tüketicilerine borçlu olduğumuza inanıyorum.
- In building that strength, we owe much to Denmark.
- Bu gücü inşa ederken Danimarka'ya çok şey borçluyuz.
- In building that strength, we owe much to Denmark.
- Bu gücün inşasında Danimarka'ya çok şey borçluyuz.
- On the contrary, we owe it to them to point out the major results that have been achieved.
- Aksine, elde edilen önemli sonuçlara işaret etmeyi onlara borçluyuz.
- What that means is that, taken together, the countries belonging to the European Community owe EUR 4 700 billion.
- Bunun anlamı şudur: Avrupa Topluluğuna üye ülkeler birlikte ele alındığında 4 milyar 700 milyon Euro borçludur.
- All the same, we owe it to ourselves to try.
- Yine de bunu denemeyi kendimize borçluyuz.
- For historic and humanitarian reasons, we owe it to ourselves to bring peace to that region.
- Tarihi ve insani nedenlerden ötürü bu bölgeye barış getirmeyi kendimize borçluyuz.
- We owe this to our consumers.
- Bunu tüketicilerimize borçluyuz.
- That is precisely why we owe it to both Professor Ibrahim and the Egyptian people to get involved here.
- İşte tam da bu nedenle, burada yer almayı hem Profesör İbrahim'e hem de Mısır halkına borçluyuz.
- Both the Greek government and the Commission owe us an answer.
- Hem Yunan hükümeti hem de Komisyon bize bir cevap borçludur.
- What we owe today we will take away from people tomorrow.
- Bugün borçlu olduğumuz şeyi yarın insanlardan alacağız.
- We owe that to the future, and it is something which Parliament and the EU must work for.
- Bunu geleceğe borçluyuz ve bu Parlamento ile AB'nin üzerinde çalışması gereken bir konudur.
- We owe you our respect and gratitude for promoting this process.
- Bu süreci desteklediğiniz için size saygı ve minnet borçluyuz.
- We owe this to our taxpayers.
- Bunu vergi mükelleflerimize borçluyuz.
- We owe that to all the victims of accidents of this kind.
- Bunu bu tür kazaların tüm kurbanlarına borçluyuz.
- We owe it to our citizens.
- Bunu vatandaşlarımıza borçluyuz.
- I believe we owe this to the flexibility, commitment and constructive approach on everyone's part.
- Bunu herkesin gösterdiği esneklik, kararlılık ve yapıcı yaklaşıma borçlu olduğumuza inanıyorum.
- Because we owe a debt to all of them.
- Çünkü hepsine borçluyuz.
- Surely we owe that to our public authorities, to our consumers and indeed to our businesses.
- Şüphesiz bunu kamu otoritelerimize, tüketicilerimize ve hatta işletmelerimize borçluyuz.
- We owe it to the Commission and to the dignity of this House.
- Bunu Komisyon'a ve bu Meclis'in saygınlığına borçluyuz.
- We owe at least this to the African continent.
- En azından bunu Afrika kıtasına borçluyuz.
- We owe this to the future generations of European citizens.
- Bunu Avrupa vatandaşlarının gelecek nesillerine borçluyuz.
- In this area, we owe a debt to developing countries.
- Bu alanda gelişmekte olan ülkelere borçluyuz.
- We owe it to ourselves and to those people in those jobs.
- Bunu kendimize ve bu işlerde çalışan insanlara borçluyuz.
- That is what we want, and we owe it to our citizens.
- İstediğimiz budur ve bunu vatandaşlarımıza borçluyuz.
- No, what you owe me is the truth.
- Hayır, bana asıl gerçeği borçlusun.
- I owe everything to you.
- Her şeyi sana borçluyum.
- We owe you our lives.
- Size hayatımızı borçluyuz.
- I owe you big time.
- Sana çok şey borçluyum.
- Tom is going to owe me a big favor.
- Tom bana büyük bir iyilik borçlu olacak.
- You owe me another thirty bucks.
- Bana 30 dolar daha borçlusun.
- I feel I owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borçlu olduğumu hissediyorum.
- I wonder how much money Tom owes.
- Tom'un ne kadar borcu olduğunu merak ediyorum.
- Tom and I owe you our lives.
- Tom ve ben hayatlarımızı size borçluyuz.
- I think I owe you an apology.
- Sanırım sana bir özür borçluyum.
- What do I owe him?
- Ona ne borçluyum?
- Tom owes Mary an apology.
- Tom Mary'ye bir özür borçludur.
- I owe you all nothing!
- Size hiçbir şey borçlu değilim!
- I think you owe me ten dollars.
- Sanırım bana on dolar borçlusun.
- Tom owes his life to Mary.
- Tom hayatını Mary'ye borçlu.
- Tom certainly owes Mary an apology.
- Tom kesinlikle Mary'ye bir özür borçlu.
- You owe me thirty bucks.
- Bana 30 dolar borçlusun.
- Tom said he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok borcu olduğunu söyledi.
- I owe you five dollars.
- Sana beş dolar borçluyum.
- You owe me the truth.
- Bana gerçeği borçlusun.
- Tom owes Mary big time.
- Tom, Mary'e çok şey borçlu.
- Tom doesn't owe us anything.
- Tom bize bir şey borçlu değil.
- Tom and Mary couldn't pay back the money they owed.
- Tom ve Mary borçlu oldukları parayı geri ödeyemediler.
- You don't owe me anything.
- Bana hiçbir şey borçlu değilsin.
- I owe my success to my friends.
- Başarımı arkadaşlarıma borçluyum.
- He owed large amounts of money.
- O, çok miktarda para borçluydu.
- To what do I owe the pleasure?
- Bu zevki neye borçluyum?
- Tom says he owes Mary money.
- Tom, Mary'ye borcu olduğunu söylüyor.
- I owe him $100.
- Ona 100 dolar borçluyum.
- What he is today he owes to his father.
- Bugünkü durumunu babasına borçludur.
- I owe Tom thirty thousand.
- Tom'a otuz bin borçluyum.
- I feel like I owe you an explanation.
- Sana bir izahat borçluymuşum gibi hissediyorum.
- Tom told me he owed Mary money.
- Tom bana Mary'ye borcu olduğunu söyledi.
- I owe Tom a great deal.
- Tom'a çok borçluyum.
- I owe him for this.
- Bunun için ona borçluyum.
- How much money do I owe you?
- Sana ne kadar borçluyum?
- I owe him nothing.
- Ona bir şey borçlu değilim.
- Tom wants the rest of the money we owe him.
- Tom ona borçlu olduğumuz paranın geri kalanını istiyor.
- I owe Tom my life.
- Hayatımı Tom'a borçluyum.
- I owe you a lot.
- Sana çok borçluyum.
- You owe them an apology.
- Onlara bir özür borçlusun.
- I owe you a lot.
- Sana çok şey borçluyum.
- I wonder how much money Tom owes Mary.
- Tom'un Mary'ye ne kadar borcu olduğunu merak ediyorum.
- He owes what he is today to his wife.
- Bugün olduğu şeyi karısına borçlu.
- You owe her a big apology.
- Ona büyük bir özür borçlusun.
- To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
- Tom owes Mary thirty dollars.
- Tom Mary'ye otuz dolar borçlu.
- We owe you an apology.
- Size bir özür borçluyuz.
- I owe my life to them.
- Hayatımı onlara borçluyum.
- I owe my life to you.
- Hayatımı sana borçluyum.
- How much do you owe?
- Ne kadar borçlusun?
- Who do we owe money to?
- Kime para borçluyuz?
- You owe me an apology for that.
- Bana bunun için bir özür borçlusun.
- To what do I owe this pleasure?
- Bu zevki neye borçluyum?
- What do I owe her?
- Ona ne borçluyum?
- Don't you still owe Tom money?
- Hâlâ Tom'a para borçlu değil misin?
- You owe me a lot.
- Bana çok şey borçlusun.
- You owe Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlusun.
- How much do I owe you for the ticket?
- Bilet için sana ne kadar borçluyum?
- Tom says he owes Mary money.
- Tom Mary'ye para borcu olduğunu söylüyor.
- You owe nothing to any of us.
- Herhangi birimize hiçbir şey borçlu değilsin.
- I don't owe anyone anything.
- Ben hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim.
- No one owes me anything.
- Kimse bana bir şey borçlu değil.
- We owe you nothing.
- Size hiçbir şey borçlu değiliz.
- You still owe me one.
- Bana hâlâ borçlusun.
- I owe you a sincere apology.
- Sana içten bir özür borçluyum.
- You owe me a favor.
- Bana bir iyilik borçlusun.
- I feel that I owe Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu hissediyorum.
- I owe him 100 yen.
- Ona 100 yen borçluyum.
- What do we owe Tom?
- Tom'a ne kadar borçluyuz?
- You owe us that much.
- Bize bu kadarını borçlusun.
- I owe them 300 dollars.
- Onlara 300 dolar borçluyum.
- I think you owe me an apology.
- Sanırım bana bir özür borçlusun.
- How much do you owe me?
- Bana ne kadar borçlusun?
- He owes his success to his parents.
- Başarısını ailesine borçlu.
- She handed him the money that she owed him.
- Ona borçlu olduğu parayı uzattı.
- I owe everything I know to her.
- Bildiğim her şeyi ona borçluyum.
- You still owe us money.
- Bize hala para borçlusun.
- How much does Tom owe you?
- Tom sana ne kadar borçlu?
- I owe everything to Tom.
- Her şeyi Tom'a borçluyum.
- You owe Tom three hundred dollars.
- Tom'a 300 dolar borçlusun.
- We owe our modern life to electricity.
- Modern yaşamımızı elektriğe borçluyuz.
- Tom owes Mary a lot.
- Tom Mary'ye çok şey borçludur.
- I owe him nothing.
- Ona hiçbir şey borçlu değilim.
- I owe her 300 dollars.
- Ona 300 dolar borçluyum.
- You owe me three hundred dollars.
- Bana üç yüz dolar borçlusun.
- You owe me thirty bucks.
- Bana otuz dolar borçlusun.
- Tom wants to know how much he owes you.
- Tom sana ne kadar borcu olduğunu bilmek istiyor.
- I owe Tom thirty dollars.
- Tom'a otuz dolar borçluyum.
- I owe you $30.
- Size 30 dolar borçluyum.
- This company owes its success to him.
- Bu şirket, başarısını ona borçludur.
- I owe my life to him.
- Hayatımı ona borçluyum.
- I owe them thirty dollars.
- Onlara otuz dolar borçluyum.
- You owe me big-time.
- Bana çok şey borçlusun.
- You owe it to yourself to take a vacation.
- Tatile çıkmayı kendine borçlusun.
- You owe me nothing.
- Bana hiçbir şey borçlu değilsin.
- I owe my success to him.
- Başarımı ona borçluyum.
- What do you owe me?
- Bana ne borçlusun?
- My happiness, I owe it to you.
- Mutluluğumu sana borçluyum.
- Tom owes me three hundred dollars.
- Tom bana üç yüz dolar borçlu.
- You're going to owe me a big favor.
- Bana büyük bir iyilik borçlu olacaksın.
- Never forget that you owe what you are to your parents.
- Ne olduğunuzu ailenize borçlu olduğunuzu asla unutmayın.
- I owe my success to your help.
- Başarımı sizin yardımınıza borçluyum.
- He owes me a favor.
- O bana bir iyilik borçlu.
- Tom doesn't owe me anything.
- Tom bana hiçbir şey borçlu değil.
- You owe me $300.
- Bana 300 dolar borçlusun.
- He owes much of his success to his wife.
- Başarısının çoğunu karısına borçludur.
- I never want to owe money to anyone.
- Hiç kimseye borçlu olmak istemiyorum.
- I owe you my life.
- Sana hayatımı borçluyum.
- Tom already owes me $300.
- Tom zaten bana 300 dolar borçlu.
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Geçen hafta bana borç verdiği on doları hâlâ kardeşime borçluyum.
- Tom said he needed the rest of the money that I owe him.
- Tom, ona borçlu olduğum paranın geri kalanına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I owe my success to his help.
- Başarımı onun yardımlarına borçluyum.
- We owe a lot to Tom.
- Tom'a çok şey borçluyuz.
- Tom told me he owed Mary $300.
- Tom bana Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- You owe nothing to any of us.
- Hiçbirimize bir şey borçlu değilsin.
- I totally owe you one.
- Sana kesinlikle borçluyum.
- I owe her for this.
- Ona bunun için borçluyum.
- Tom says he'll pay back all the money he owes me before Monday.
- Tom pazartesi gününden önce bana borçlu olduğu tüm parayı geri ödeyeceğini söylüyor.
- You owe them a big apology.
- Onlara büyük bir özür borçlusun.
- I think you owe me an explanation.
- Sanırım bana bir açıklama borçlusun.
- Let's find out how much we owe Tom.
- Tom'a ne kadar borçlu olduğumuzu öğrenelim.
- Tom demanded that Mary give him the money she owed him.
- Tom, Mary'den kendisine borçlu olduğu parayı vermesini istedi.
- You know we owe him a lot.
- Ona çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- You don't owe Tom anything.
- Tom'a bir şey borçlu değilsin.
- You owe him an apology.
- Ona bir özür borçlusun.
- Tom owes me a favor or two.
- Tom bana bir ya da iki iyilik borçlu.
- What do you owe her?
- Ona ne borçlusun?
- Tom said he didn't owe Mary anything.
- Tom, Mary'ye bir şey borçlu olmadığını söyledi.
- I owe you money.
- Sana para borçluyum.
- You owe me big time.
- Bana çok şey borçlusun.
- Tom wants to pay back the money he owes.
- Tom borçlu olduğu parayı geri ödemek istiyor.
- I owe you one.
- Sana bir tane borçluyum.
- I owe what I am today to my father.
- Bugünkü halimi babama borçluyum.
- I owe my success to the fact that I've never had a clock in my workplace.
- Başarımı, iş yerimde hiç saat olmamasına borçluyum.
- What do we owe them?
- Onlara ne borçluyuz?
- Tom still owes me money.
- Tom hâlâ bana para borçlu.
- I know I owe you money.
- Sana borçlu olduğumu biliyorum.
- Do I owe you something?
- Sana bir şey borçlu muyum?
- Mom, Dad, I'm addicted to meth and I owe Big Jim a hundred million dollars.
- Anne, baba, ben met bağımlısıyım ve Büyük Jim'e yüz milyon dolar borçluyum.
- I want to know how much you owe Tom.
- Tom'a ne kadar borcun olduğunu bilmek istiyorum.
- We owe you one.
- Sana bir tane borçluyuz.
- I want to know how much you owe Tom.
- Senin Tom'a ne kadar borçlu olduğunu bilmek istiyorum.
- Tom owes a lot of people a lot of money.
- Tom bir sürü insana bir sürü para borçlu.
- Tom owes his success to his parents.
- Tom başarısını ailesine borçlu.
- I feel like I owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borcum olduğunu hissediyorum.
- I owe them for this.
- Bunun için onlara borçluyum.
- You owe him a big apology.
- Ona büyük bir özür borçlusun.
- Tom said he didn't owe Mary anything.
- Tom, Mary'e hiçbir şey borçlu olmadığını söyledi.
- Tom owes Mary 300 dollars.
- Tom Mary'ye 300 dolar borçlu.
- Tom said he owes Mary money.
- Tom Mary'ye para borcu olduğunu söyledi.
- I owe you a big apology.
- Sana büyük bir özür borçluyum.
- You owe Tom a big apology.
- Tom'a büyük bir özür borçlusun.
- To what do I owe the pleasure?
- Zevki neye borçluyum?
- Tom said he owed Mary money.
- Tom Mary'ye para borcu olduğunu söyledi.
- You owe me three dollars.
- Bana üç dolar borçlusun.
- I owe Tom for this.
- Bunun için Tom'a borçluyum.
- You owe Tom an apology.
- Tom'a bir özür borçlusun.
- Tom owes Mary a chance.
- Tom Mary'ye bir şans borçlu.
- Tom hasn't yet paid back the money he owes me.
- Tom bana borçlu olduğu parayı henüz geri ödemedi.
- You still owe me a lot of money.
- Hâlâ bana çok para borçlusun.
- I owe it to my parents that I was able to finish college.
- Üniversiteyi bitirebilmemi aileme borçluyum.
- You owe me a kiss.
- Sen bana bir öpücük borçlusun.
- I owe Tom a lot of money.
- Tom'a çok para borçluyum.
- I owe her one.
- Ben de ona borçluyum.
- I owe him a great deal.
- Ona oldukça çok borçluyum.
- Tom says he owes Mary $300.
- Tom, Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söylüyor.
- I owe her a great deal.
- Ona çok şey borçluyum.
- You may still owe something.
- Hâlâ bir şey borçlu olabilirsin.
- You still owe me twenty bucks.
- Bana hala yirmi dolar borçlusun.
- I owe it all to you.
- Hepsini sana borçluyum.
- What do you owe him?
- Ona ne borçlusun?
- We owe you our lives.
- Sana hayatlarımızı borçluyuz.
- I owe my success to her help.
- Başarımı onun yardımına borçluyum.
- I believe I owe you an apology.
- Sanırım sana bir özür borçluyum.
- I owe it to my parents that I was able to finish college.
- Üniversiteyi bitirebilmeyi ebeveynlerime borçluyum.
- I owe him my life.
- Ona hayatımı borçluyum.
- I owe what I am today to my father.
- Bugünümü babama borçluyum.
- I got the money Tom owed us.
- Tom'un bize borçlu olduğu parayı aldım.
- Tom said he owes Mary money.
- Tom, Mary'ye borcu olduğunu söyledi.
- You don't owe her anything.
- Ona hiçbir şey borçlu değilsin.
- You're not the only one who owes me money.
- Bana borcu olan tek kişi sen değilsin.
- You must remember the fact that you owe her a lot.
- Ona çok şey borçlu olduğun gerçeğini unutmamalısın.
- Tom said he owed Mary money.
- Tom, Mary'ye borcu olduğunu söyledi.
- We paid them back everything we owed them.
- Biz onlara borçlu olduğumuz her şeyi geri ödedik.
- What do we owe him?
- Ona ne borçluyuz?
- You owe me big-time.
- Bana çok borçlusun.
- You still owe me money.
- Bana hala para borçlusun.
- I owe you thirty thousand.
- Sana otuz bin borçluyum.
- How much money do you owe Tom?
- Tom'a ne kadar borçlusun?
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Şehir varlığını tam anlamıyla Mussolini'ye mi borçlu?
- Tom owes me one.
- Tom bana bir tane borçlu.
- Tom owes me an apology.
- Tom bana bir özür borçlu.
- What do we owe her?
- Ona ne borçluyuz?
- I owe them thirty thousand.
- Onlara otuz bin borçluyum.
- I owe him 300 dollars.
- Ona 300 dolar borçluyum.
- I owe my success to their help.
- Başarımı onların yardımına borçluyum.
- I don't owe Tom anything.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değilim.
- Tom felt that he owed Mary an explanation.
- Tom, Mary'ye bir açıklama borçlu olduğunu hissetti.
- I may owe you an apology.
- Sana bir özür borçlu olabilirim.
- We owe our modern life to electricity.
- Biz, modern yaşamımızı elektriğe borçluyuz.
- Tom said he owes Mary $300.
- Tom, Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- Here's the money I owe you.
- İşte sana borçlu olduğum para.
- You don't owe them anything.
- Onlara hiçbir şey borçlu değilsiniz.
- Tom told me he owed Mary $300.
- Tom bana Mary'ye 300 dolar borçlu olduğunu söyledi.
- I owe a lot of people an apology.
- Birçok kişiye bir özür borçluyum.
- How much does Fadil owe you?
- Fadıl sana ne kadar borçlu?
- He owes his success to his parents.
- O başarısını ailesine borçludur.
- You don't owe us anything.
- Bize bir şey borçlu değilsin.
- I don't owe anyone anything.
- Kimseye bir şey borçlu değilim.
- I owe you ten dollars.
- Sana on dolar borçluyum.
- He owes his success to good luck.
- Başarısını iyi şansa borçlu.
- Did you collect the money they owed you?
- Sana borçlu oldukları parayı tahsil ettin mi?
- You owe Tom three hundred dollars.
- Tom'a üç yüz dolar borçlusun.
- You owe me an explanation.
- Bana bir açıklama borçlusun.
- You owe it to yourself.
- Bunu kendinize borçlusunuz.
- You owe us a big apology.
- Bize büyük bir özür borçlusun.
- I don't know what I owe you.
- Sana ne borçlu olduğumu bilmiyorum.
- Are you saying you don't owe me anything?
- Bana hiçbir şey borçlu olmadığını mı söylüyorsun?
- Thanks, I owe you one.
- Teşekkürler, ben sana bir tane borçluyum.
- What do you owe us?
- Bize ne borçlusun?
- I owe her thirty thousand.
- Ona otuz bin borçluyum.
- What he is today he owes to his father.
- Bugün olduğu şeyi babasına borçlu.
- Do you still owe Tom money?
- Hâlâ Tom'a para borçlu musun?
- I owe my life to Tom.
- Hayatımı Tom'a borçluyum.
- We owe Tom a lot.
- Tom'a çok borçluyuz.
- We owe Tom a lot.
- Tom'a çok şey borçluyuz.
- Tom should pay what he owes.
- Tom borcu olanı ödemeli.
- Why haven't you told Tom how much he owes?
- Tom'a ne kadar borcu olduğunu neden söylemedin?
- You owe me $1,000.
- Bana 1,000 dolar borçlusun.
- I really owe you an apology.
- Sana gerçekten bir özür borçluyum.
- I owe you 300 dollars.
- Sana 300 dolar borçluyum.
- Tom wants to know how much he owes you.
- Tom sana ne kadar borçlu olduğunu bilmek istiyor.
- I owe Tom one.
- Tom'a bir tane borçluyum.
- You know we owe Tom a lot.
- Tom'a çok şey borçlu olduğumuzu biliyorsun.
- We don't owe Tom anything.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değiliz.
- You don't owe me anything.
- Bana bir şey borçlu değilsin.
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Ben erkek kardeşime hâlâ bana geçen hafta ödünç verdiği on doları borçluyum.
- You don't know how much money I owe.
- Ne kadar borcum olduğunu bilmiyorsun.
- I think we owe Tom an apology.
- Bence Tom'a bir özür borçluyuz.
- I owe my life to her.
- Hayatımı ona borçluyum.
- I felt I owed Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu hissettim.
- Tom told me he owed Mary money.
- Tom bana Mary'ye para borçlu olduğunu söyledi.
- You don't owe us anything.
- Bize hiçbir şey borçlu değilsiniz.
- I owe her my life.
- Ona yaşamımı borçluyum.
- I owe you for this.
- Bunun için sana borçluyum.
- I owe you an apology, too.
- Ben de sana bir özür borçluyum.
- Tom said he owed Mary $300.
- Tom, Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- I owe Tom a real debt of gratitude.
- Tom'a gerçek bir minnet borcu borçluyum.
- I owed Tom nothing.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değilim.
- What do we owe Tom?
- Tom'a ne borçluyuz?
- I'm afraid I owe you an apology.
- Korkarım sana bir özür borçluyum.
- Tom owed Mary money.
- Tom Mary'ye para borçluydu.
- I owe you a dinner.
- Sana bir akşam yemeği borçluyum.
- What I know about morals, I owe to soccer.
- Ahlak hakkında bildiklerimi futbola borçluyum.
- They don't owe me anything.
- Onlar bana hiçbir şey borçlu değil.
- What do you owe them?
- Onlara ne borçlusun?
- I owe you a favor.
- Sana bir iyilik borçluyum.
- Worrying is like paying a debt you don't owe.
- Endişelenmek, borçlu olmadığınız bir borcu ödemek gibidir.
- I owe ten dollars to her.
- Ona on dolar borçluyum.
- What do I owe you?
- Sana ne borçluyum?
- I never want to owe money to anyone.
- Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
- I think I owe you some money.
- Sanırım sana biraz para borçluyum.
- You don't owe her anything.
- Ona bir şey borçlu değilsin.
- I owe you a lunch.
- Sana bir öğle yemeği borçluyum.
- I owe him 1,000 dollars.
- Ona 1000 dolar borçluyum.
- You don't owe them anything.
- Onlara bir şey borçlu değilsin.
- Tom owes Mary a chance.
- Tom, Mary'ye bir şans borçlu.
- I owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borçluyum.
- You're going to owe me a big favor.
- Bana büyük bir iyilik borcun olacak.
- Tom owes his life to Mary.
- Tom hayatını Mary'ye borçludur.
- She owes me a lot of money.
- O bana çok para borçlu.
- Tom doesn't owe me anything.
- Tom bana hiçbir şey borçlu değildir.
- How much money does Tom owe you?
- Tom sana ne kadar para borçlu?
- I wish Tom would give me back the money he owes me.
- Keşke Tom bana borçlu olduğu parayı geri verse.
- I owe him thirty thousand.
- Ona otuz bin borçluyum.
- You still owe me about three hundred dollars.
- Bana hâlâ üç yüz dolar borçlusun.
- I think you owe me some money.
- Sanırım bana biraz para borçlusun.
- I owe you so much.
- Sana çok şey borçluyum.
- I owe my success to you.
- Başarımı sana borçluyum.
- You owe us an explanation.
- Bize bir açıklama borçlusun.
- We owed him that.
- Bunu ona borçluyduk.
- You don't owe him anything.
- Ona hiçbir şey borçlu değilsiniz.
- I know I owe you money.
- Sana para borçlu olduğumu biliyorum.
- I owed him a thousand dollars.
- Ona bin dolar borçluydum.
- You know we owe them a lot.
- Onlara çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- He owes me one.
- O bana bir tane borçlu.
- You owe us three hundred dollars.
- Bize üç yüz dolar borçlusun.
- You owe us more than that.
- Bize bundan daha fazlasını borçlusun.
- Tom paid Mary back everything he owed her.
- Tom, Mary'ye borcu olan her şeyi geri ödedi.
- You still owe me last month's rent.
- Bana hâlâ geçen ayın kirasını borçlusun.
- Tom is trying to figure out how much money he owes.
- Tom ne kadar para borçlu olduğunu anlamaya çalışıyor.
- I owe Tom my life.
- Tom'a yaşamımı borçluyum.
- You owe me $300.
- Bana üç yüz dolar borçlusun.
- You owe it to yourself to do it.
- Bunu kendine borçlusun.
- Tom owes me a favor.
- Tom bana bir iyilik borçlu.
- You owe us three hundred dollars.
- Bize 300 dolar borçlusun.
- She owes me a favor.
- O bana bir iyilik borçlu.
- You still owe me twenty bucks.
- Bana hala 20 dolar borçlusun.
- I think you owe me some money.
- Bence bana biraz para borçlusun.
- Here's the money I owe you.
- İşte sana borcum olan para.
- I owe a lot to my coach.
- Koçuma çok şey borçluyum.
- You owe it to yourself.
- Bunu kendine borçlusun.
- You know we owe her a lot.
- Ona çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- Tom says he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok borcu olduğunu söylüyor.
- We owe you an apology.
- Sana bir özür borçluyuz.
- He still owes me the answer.
- O hala bana bir cevap borçlu.
- You're not the only one who owes me money.
- Bana para borcu olan yalnızca sen değilsin.
- He owes what he is today to his wife.
- Bugünkü durumunu karısına borçlu.
- I owe you $1,000.
- Sana 1.000 $ borçluyum.
- I think we owe Tom an apology.
- Sanırım Tom'a bir özür borçluyuz.
- I owe you for this.
- Sana bunun için borçluyum.
- He owes much of his success to his wife.
- Başarısının çoğunu karısına borçlu.
- You owe her an apology.
- Ona bir özür borçlusun.
- You don't owe Tom anything.
- Tom'a hiçbir şey borçlu değilsin.
- Tom owes his success to his parents.
- Tom başarısını anne-babasına borçlu.
- You still owe me one.
- Bana hâlâ bir tane borçlusun.
- I owe her money.
- Ona para borçluyum.
- Tom owes me money.
- Tom bana para borçlu.
- I thought I owed Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu sanıyordum.
- Tom already owes me three hundred dollars.
- Tom bana zaten üç yüz dolar borçlu.
- To what do we owe the pleasure?
- Bu zevki neye borçluyuz?
- I believe I owe you an apology.
- Sana bir özür borçlu olduğuma inanıyorum.
- Tom is trying to figure out how much money he owes.
- Tom ne kadar borcu olduğunu anlamaya çalışıyor.
- Tom and I owe you our lives.
- Tom ve ben hayatımızı size borçluyuz.
- What does Tom owe you?
- Tom sana ne borçlu?
- You don't owe him anything.
- Ona bir şey borçlu değilsin.
- You still owe me about three hundred dollars.
- Bana hala 300 dolar borçlusun.
- Tom owes me a lot of money.
- Tom bana çok para borçlu.
- Tom owes what he is today to his wife.
- Tom bugün olduğu şeyi, karısına borçlu.
- I owe it all to you.
- Ben hepsini size borçluyum.
- You owe me one real.
- Bana bir real borçlusun.
- You owe me big time.
- Bana çok borçlusun.
- You must remember the fact that you owe her a lot.
- Ona çok şey borçlu olduğunu unutmamalısın.
- What do I owe Tom?
- Tom'a ne borçluyum?
- I owe you nothing.
- Sana bir şey borçlu değilim.
- He owes his success to good luck.
- O, başarısını iyi şansa borçludur.
- He owes me a lot of money.
- O bana çok para borçlu.
- We don't owe Tom anything.
- Biz Tom'a bir şey borçlu değiliz.
- Tell Tom he owes me one.
- Tom'a bana bir tane borçlu olduğunu söyle.
- He owes his success both to working hard and to good luck.
- Başarısını hem çok çalışmaya hem de iyi şansa borçlu.
- I forgot I owed you money.
- Sana para borçlu olduğumu unuttum.
- Tell Tom he owes me one.
- Tom'a söyle bana borçlu.
- You owe us an apology.
- Bize bir özür borçlusun.
- Never forget that you owe what you are to your parents.
- Bulunduğunuz durumu ebeveynlerinize borçlu olduğunuzu asla unutmayın.
- What do I owe them?
- Onlara ne borçluyum?
- Tom doesn't owe anybody anything.
- Tom kimseye bir şey borçlu değil.
- I guess I owe you an apology.
- Sanırım sana bir özür borçluyum.
- Tom owes what he is today to his wife.
- Tom, bu günkü durumunu, karısına borçludur.
- I owe you all nothing!
- Sana hiçbir şeyi borçlu değilim!
- You owe me one.
- Sen bana bir tane borçlusun.
- Tom said he needed the rest of the money that I owe him.
- Tom ona borcum olan paranın geri kalanına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I owe my success to her assistance.
- Başarımı onun yardımına borçluyum.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- Don't I owe you something?
- Sana bir şey borçlu değil miyim?
- This company owes its success to him.
- Bu şirket başarısını ona borçlu.
- I owe him a great deal because he saved my life.
- Ona çok şey borçluyum çünkü o benim hayatımı kurtardı.
- Nobody owes you anything.
- Kimse sana bir şey borçlu değil.
- I owe them for this.
- Onlara bunun için borçluyum.
- I owe her my life.
- Ona hayatımı borçluyum.
- I owe you something.
- Sana bir şey borçluyum.
- Nick owes me ten dollars.
- Nick, bana on dolar borçludur.
- Tom owes Mary big time.
- Tom Mary'ye çok borçlu.
- Tom says he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok para borcu olduğunu söylüyor.
- I owe Tom so much.
- Ben Tom'a çok şey borçluyum.
- I owe you an apology.
- Sana bir özür borçluyum.
- He wants to pay back the money he owes.
- Borçlu olduğu parayı geri ödemek istiyor.
- You owe me a beer.
- Bana bir bira borçlusun.
- To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Seni burada, evimde bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
- Tom wants the rest of the money you owe him.
- Tom ona borçlu olduğun paranın geri kalanını istiyor.
- This beautiful garden owes more to art than to nature.
- Bu güzel bahçe doğadan çok sanata borçludur.
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
- Bu şehir gerçekten varlığını Mussolini'ye mi borçlu?
- I owe my success to my friend.
- Başarımı arkadaşıma borçluyum.
- I don't know when I'll be able to pay you back the money I owe you.
- Sana borçlu olduğum parayı sana ne zaman geri ödeyeceğimi bilmiyorum.
- He owes his success both to working hard and to good luck.
- O, başarısını hem çok çalışmaya hem de şansına borçlu.
- What do you owe Tom?
- Tom'a ne kadar borçlusun?
- Why haven't you told Tom that he owes 300 dollars?
- Neden Tom'a 300 dolar borcu olduğunu söylemedin?
- I owe him thirty dollars.
- Ona otuz dolar borçluyum.
- I owe you a beer.
- Sana bir bira borçluyum.
- I don't owe you anything.
- Sana hiçbir şey borçlu değilim.
- I owe a lot of people an apology.
- Bir sürü insana özür borçluyum.
- Tom paid me back all the money he owed me.
- Tom bana borcu olan tüm parayı geri ödedi.
- I owe my success to his help.
- Ben başarımı onun yardımına borçluyum.
- You owe me a kiss.
- Bana bir öpücük borçlusun.
- I owe you $30.
- Sana 30 dolar borçluyum.
- They said he would not pay people the money he owed them.
- İnsanlara borçlu olduğu parayı ödemeyeceğini söylediler.
- I owe him some money.
- Ona biraz para borçluyum.
- I owe Tom a great deal.
- Tom'a çok şey borçluyum.
- I owe Tom big time.
- Tom'a çok şey borçluyum.
- We owe part of our success to luck.
- Başarımızın bir kısmını şansa borçluyuz.
- I owe her thirty dollars.
- Ona otuz dolar borçluyum.
- You owe it to Tom to tell him the truth.
- Tom'a gerçeği söylemeyi borçlusun.
- Are you saying you don't owe me anything?
- Bana bir şey borçlu olmadığını mı söylüyorsun?
- I do owe Tom a favor.
- Ben Tom'a bir iyilik borçluyum.
- I owe him 10 dollars.
- Ona on dolar borçluyum.
- Now you owe me one.
- Şimdi bana bir tane borçlusun.
- Look, I owe you an apology.
- Bak, sana bir özür borçluyum.
- Tom says he owes Mary $300.
- Tom Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söylüyor.
- I don't owe anything to anyone.
- Kimseye bir şey borçlu değilim.
- I owe him a great deal.
- Ona çok şey borçluyum.
- Tom still owes Mary a lot of money.
- Tom Mary'ye hâlâ çok fazla para borçlu.
- What do we owe you?
- Sana ne borçluyuz?
- How much do I owe you for the cup of coffee?
- Bir fincan kahve için sana ne kadar borçluyum?
- I've already paid back all the money that I owed Tom.
- Ben zaten Tom'a borçlu olduğum tüm parayı geri ödedim.
- I owe her for this.
- Bunun için ona borçluyum.
- I think you owe me some money.
- Bana biraz para borçlu olduğunu düşünüyorum.
- Tom, I owe you an apology.
- Tom, sana bir özür borçluyum.
- I still owe you money.
- Hâlâ sana para borçluyum.
- I don't owe you an explanation.
- Sana bir açıklama borçlu değilim.
- I want to know how much Tom owes you.
- Tom'un sana ne kadar borcu olduğunu bilmek istiyorum.
- You owe me money.
- Bana para borçlusun.
- You owe me another thirty bucks.
- Bana otuz dolar daha borçlusun.
- I don't know what I owe you.
- Sana ne borçluyum bilmiyorum.
- You owe me an apology.
- Bana bir özür borçlusun.
- I owe Tom 300 dollars.
- Tom'a 300 dolar borçluyum.
- Tom doesn't owe us anything.
- Tom bize hiçbir şey borçlu değil.
- You owe him the truth.
- Ona gerçeği borçlusun.
- I owe my success to your help.
- Ben başarımı yardımına borçluyum.
- I owe him a great deal because he saved my life.
- Hayatımı kurtardığı için ona çok şey borçluyum.
- They could not pay the money they owed.
- Borçlu oldukları parayı ödeyemediler.
- I'll pay you back the money I owe you next week.
- Sana borçlu olduğum parayı gelecek hafta ödeyeceğim.
- Tom said he owes Mary $300.
- Tom Mary'ye 300 dolar borcu olduğunu söyledi.
- You owe me something.
- Bana bir şey borçlusun.
- I owe somebody something.
- Birine bir şey borçluyum.
- I owe you thirty dollars.
- Sana otuz dolar borçluyum.
- He owed a lot to her.
- Ona çok şey borçluydu.
- You owe me a big apology.
- Bana büyük bir özür borçlusun.
- I felt I owed Tom an explanation.
- Tom'a bir açıklama borçlu olduğumu düşündüm.
- Let's find out how much we owe Tom.
- Tom'a ne kadar borcumuz olduğunu öğrenelim.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Günümüz dünyası rahat yaşamını petrole borçlu.
- They don't owe me anything.
- Bana hiçbir şey borçlu değiller.
- I owe him at least 50,000 yen.
- Ona en az 50.000 yen borçluyum.
- Do I owe you money?
- Sana para borçlu muyum?
- I owe him for this.
- Ona bunun için borçluyum.
- You owe her the truth.
- Ona gerçeği borçlusun.
Show More (479)
|
3 |
owe |
borçlanmak |
v. |
|
- We owe this to the victims and those left behind.
- Bunu kurbanlara ve geride kalanlara borçluyuz.
- Tom owed me a lot of money.
- Tom bana çok para borçlandı.
- The government owed millions of dollars.
- Hükümet milyonlarca dolar borçlandı.
- Thanks, I owe you one.
- Teşekkürler, sana bir tane borçlandım.
Show More (1)
|