|
- The second issue that was raised with some passion is vaccination.
- Biraz tutkuyla dile getirilen ikinci konu ise aşılamadır.
- The second issue that was raised with some passion is vaccination.
- Biraz tutkuyla gündeme getirilen ikinci konu ise aşılama.
- If we want to be passionate, then let our passion be based on facts.
- Eğer tutkulu olmak istiyorsak, tutkumuzun gerçeklere dayanmasına izin verin.
- The report has, however, also stirred up some political passions.
- Bununla birlikte rapor bazı siyasi tutkuları da harekete geçirdi.
- People have different views and bring passion to their views.
- İnsanlar farklı görüşlere sahipler ve görüşlerine tutku katıyorlar.
- If we want to be passionate, then let our passion be based on facts.
- Tutkulu olmak istiyorsak, tutkumuzun gerçeklere dayanmasına izin vermeliyiz.
- Reason without passion is sterile, passion without reason is heat.
- Tutku olmadan akıl kısırdır, akıl olmadan tutku ise yakıcıdır.
- My one disappointment about the enlargement process is that the passion has gone out of it.
- Büyütme süreciyle ilgili tek hayal kırıklığım, tutkunun ortadan kalkmış olması.
- The rapporteur spoke with great passion and great conviction about the issues involved in social exclusion.
- Raportör, sosyal dışlanma ile ilgili konular hakkında büyük bir tutku ve inançla konuştu.
- People have different views and bring passion to their views.
- İnsanlar farklı görüşlere sahiptir ve görüşlerine tutku katarlar.
- However, their passion and belief were stronger than that fear.
- Ancak onların tutkusu ve inancı bu korkudan daha güçlüydü.
- Poetry is my passion.
- Şiir benim tutkumdur.
- Love is only one of many passions.
- Aşk birçok tutkudan sadece biridir.
- We had the passion.
- Tutkumuz vardı.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba sarf ediyordu.
- My work is my passion.
- İşim, tutkumdur.
- He has a passion for fishing.
- Balıkçılık tutkusu var.
- Sami loved his family with a passion.
- Sami ailesini tutkuyla seviyordu.
- Painting is my passion.
- Resim yapmak benim tutkumdur.
- Cooking is my secret passion.
- Aşçılık benim gizli tutkumdur.
- Music is his passion.
- Müzik onun tutkusu.
- Sami had a passion for horses.
- Sami'nin atlara karşı bir tutkusu vardı.
- I'm losing my passion for modern languages.
- Modern dillere olan tutkumu kaybediyorum.
- Translating is my passion.
- Çeviri yapmak benim tutkum.
- My work is my passion.
- İşim benim tutkum.
- I'm following my passion.
- Tutkumu takip ediyorum.
- Tom turned his passion into a career.
- Tom tutkusunu bir kariyere dönüştürdü.
- Learning languages is my passion.
- Dilleri öğrenmek benim tutkumdur.
- Passion grew in their hearts.
- Tutku yüreklerinde büyüdü.
- Reading is my passion.
- Okuma benim tutkum.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
- Kırmızı aşkın, tutkunun, doğurganlığın ve gücün rengidir.
- Reading is my passion.
- Okumak benim tutkum.
- Music is her passion.
- Müzik onun tutkusu.
- Singing is my passion.
- Şarkı söylemek benim tutkumdur.
- I'm losing my passion for modern languages.
- Ben modern diller için tutkumu kaybediyorum.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Wherever I go, I won't lose my passion.
- Nereye gidersem gideyim, ben tutkumu kaybetmem.
- Art is my passion.
- Sanat benim tutkumdur.
- Being useless is my passion.
- İşe yaramaz olmak benim tutkum.
- It's my passion.
- O benim tutkum.
- Passion makes him blind.
- Tutku onu kör eder.
- Passion grew in their hearts.
- Tutku kalplerinde büyüdü.
- Philosophy is my passion.
- Felsefe benim tutkum.
- Wherever I go, I won't lose my passion.
- Nereye gidersem gideyim, tutkumu kaybetmeyeceğim.
- Learning languages is my passion.
- Dil öğrenmek benim tutkum.
- Passion creates suffering.
- Tutku acı yaratır.
- Philosophy is my passion.
- Felsefe benim tutkumdur.
- He subdued his passions.
- Tutkularını bastırdı.
- Sami was Layla's passion.
- Sami, Layla'nın tutkusuydu.
- Passion makes him blind.
- Tutku onu kör ediyor.
- She has a passion for cake.
- Pastaya karşı bir tutkusu var.
- We defy our foes, for our passion makes us strong!
- Düşmanlarımıza meydan okuyoruz, çünkü tutkumuz bizi güçlü kılıyor!
- Tom's passions are guitar and baseball.
- Tom'un tutkuları gitar ve beyzboldur.
- Being useless is my passion.
- Haybecilik benim tutkum.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
- Kırmızı aşk, tutku, bereket ve güç rengidir.
- Music is your passion.
- Müzik senin tutkun.
- Music is my passion.
- Müzik benim tutkum.
- After a while passion and infatuation ooze away.
- Bir süre sonra tutku ve karasevda sızar.
- Art is my passion.
- Sanat benim tutkum.
- We must control our passions.
- Tutkularımızı kontrol etmeliyiz.
- It's my passion.
- Bu benim tutkum.
- Singing is my passion.
- Şarkı söylemek benim tutkum.
- He is my only passion in life.
- O, hayattaki tek tutkum.
- My profession is my passion.
- Mesleğim benim tutkum.
- He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
- Bir alay ve küçümseme dışında, daha zararsız tutkulardan hiç bahsetmedi.
- She has a passion for cake.
- Onun pasta tutkusu var.
- He is my only passion in life.
- O benim hayattaki tek tutkum.
- Sami had a passion for guns.
- Sami'nin silahlara karşı bir tutkusu vardı.
- Cooking is my secret passion.
- Yemek pişirmek benim gizli tutkumdur.
- Mary suspects that there is something unnatural about Tom's passion for stoats.
- Mary, Tom'un geyiklere olan tutkusunda doğal olmayan bir şeyler olduğundan şüpheleniyor.
- Sami had a passion for guns.
- Sami'nin silah tutkusu vardı.
- Painting is my passion.
- Resim yapmak benim tutkum.
- He has a passion for fishing.
- Balık tutma tutkusu var.
- I’m driven by my passion.
- Ben tutkum tarafından yönlendirilirim.
- He subdued his passions.
- O, tutkularını bastırdı.
- Sami and Layla shared a passion for firearms.
- Sami ve Layla ateşli silahlara karşı bir tutku paylaşıyorlardı.
- I’m driven by my passion.
- Tutkularım tarafından yönlendiriliyorum.
- Sami had a passion for horses.
- Sami'nin atlara bir tutkusu vardı.
- I'm following my passion.
- Tutkumun peşinden gidiyorum.
- My profession is my passion.
- Mesleğim tutkumdur.
- Tom's passions are guitar and baseball.
- Tom'un tutkuları gitar ve beyzbol.
Show More (78)
|
