1 |
quit |
bırakmak |
v. |
|
- Jeremy quit smoking last week.
- Jeremy geçen hafta sigarayı bıraktı.
- I hear Tom has quit school.
- Tom'un okulu bıraktığını duydum.
- I've quit doing many things I used to do.
- Eskiden yaptığım birçok şeyi yapmayı bıraktım.
- Is it really important to you why I quit smoking?
- Sigarayı neden bıraktığım senin için gerçekten önemli mi?
- Quit treating me like a kid.
- Bana çocukmuşum gibi davranmayı bırak.
- Quit making fun of me.
- Benimle dalga geçmeyi bırak.
- I'm going to try to quit drinking.
- İçki içmeyi bırakmaya çalışacağım.
- Wouldn't it be great if Tom quit doing that?
- Tom bunu yapmayı bıraksa harika olmaz mı?
- Quit whining.
- Sızlanmayı bırak.
- Layla considered quitting her job.
- Leyla işini bırakmayı düşünüyordu.
- Tom wasn't ready to quit.
- Tom bırakmaya hazır değildi.
- Tom could quit if he wanted to.
- Eğer isterse Tom bırakabilir.
- Why don't you quit?
- Niçin bırakmıyorsun?
- Neither Tom nor Mary has quit smoking.
- Ne Tom ne de Mary sigara içmeyi bıraktı.
- I don't want you to quit baseball.
- Beyzbolu bırakmanı istemiyorum.
- She talked her into quitting her job.
- İşini bırakması için onunla konuştu.
- Tom quit studying French.
- Tom, Fransızca okumayı bıraktı.
- I won't quit until we find out who's responsible.
- Biz kimin sorumlu olduğunu buluncaya kadar bırakmayacağım.
- Tom needs to quit worrying.
- Tom'un endişelenmeyi bırakması gerek.
- I should've quit smoking a long time ago.
- Sigarayı uzun zaman önce bırakmalıydım.
- Would the two of you quit fighting?
- Siz ikiniz dövüşmeyi bırakır mısınız?
- She quit her job because of the low pay and long hours.
- O, düşük ücret ve uzun saatler yüzünden mesleğini bıraktı.
- I wouldn't quit.
- Ben bırakmazdım.
- I can't ask her to quit.
- Kadından bırakmasını isteyemem.
- I hear Tom and Mary have both quit school.
- Tom ve Mary'nin okulu bıraktığını duydum.
- Tom will never quit.
- Tom asla bırakmayacak.
- Tom says he's thinking about quitting his job.
- Tom işini bırakmayı düşündüğünü söylüyor.
- I already told you I'm not quitting.
- Bırakmadığımı zaten sana söyledim.
- I have no idea why Tom quit his job.
- Tom işini niçin bıraktı, en ufak bir fikrim yok.
- Winners quit fast, quit often, and quit without guilt.
- Kazananlar suçluluk hissetmeden sıkça ve hızla bir şeyleri bırakmayı bilir.
- When do you intend to quit smoking?
- Sigarayı ne zaman bırakmayı planlıyorsunuz?
- I can't ask him to quit.
- Ondan bırakmasını isteyemem.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be angry.
- Tom Mary'ye, kızgın gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- Don't quit English.
- İngilizceyi bırakma.
- You really ought to quit.
- Gerçekten bırakmalısın.
- I intend to quit.
- Bırakmaya niyetliyim.
- Tom wanted to quit.
- Tom bırakmak istedi.
- Quit playing games.
- Oyun oynamayı bırak.
- Has Mike quit drinking?
- Mike içmeyi bıraktı mı?
- I quit smoking half a year ago.
- Sigarayı yarım yıl önce bıraktım.
- Tom knew when to quit.
- Tom ne zaman bırakacağını biliyordu.
- Tell Tom to quit doing that.
- Tom'a onu yapmayı bırakmasını söyle.
- Even if I don't get a high salary, I'm not willing to quit this way of making a living.
- Yüksek bir maaş almasam bile, bu şekilde geçinmeyi bırakmaya niyetim yok.
- Quit chattering.
- Gevezeliği bırak.
- I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
- Tell Tom to quit doing that.
- Tom'a bunu yapmayı bırakmasını söyle.
- Why not just quit?
- Neden bırakmıyorsun?
- How can I quit this job?
- Bu işi nasıl bırakabilirim?
- Quit following him.
- Onu takip etmeyi bırak.
- I need to quit doing this.
- Bunu yapmayı bırakmalıyım.
- Please quit bothering us.
- Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırakın.
- Why did you quit your job?
- İşini neden bıraktın?
- I don't want you to quit working here.
- Burada çalışmayı bırakmanı istemiyorum.
- I told you to quit doing that.
- Sana bunu yapmayı bırakmanı söylemiştim.
- We've got to quit doing this.
- Bunu yapmayı bırakmak zorundayız.
- Quit acting like a teenager.
- Ergen ergen hareketler yapmayı bırak.
- Tom quit attending university classes.
- Tom üniversite derslerine girmeyi bıraktı.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be deaf.
- Tom Mary'ye sağır gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- I already told you I'm not quitting.
- Bırakmayacağımı söyledim.
- I couldn't understand why Tom wanted to quit school.
- Tom'un niçin okulu bırakmak istediğini anlayamadım.
- Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
- Quit sitting on the fence and make a decision!
- Kararsızlığı bırakın ve bir karar verin!
- Tom has quit doing that.
- Tom onu yapmayı bıraktı.
- I don't regret quitting my job.
- İşimi bıraktığıma pişman değilim.
- If you don't like your job, quit.
- İşini sevmiyorsan, bırak.
- She quit school for health reasons.
- Sağlık nedenleriyle okulu bıraktı.
- Quit goofing off and get back to work!
- Saçmalamayı bırak ve işinin başına dön!
- We can't just quit.
- Öylece bırakamayız.
- It is a mystery why he quit his job.
- İşini neden bıraktığı bir muamma.
- You never know when to quit.
- Ne zaman bırakacağınızı hiç bilmiyorsunuz.
- I've quit using French with you.
- Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I told her it was time to quit.
- Ona bırakma zamanının geldiğini söyledim.
- Please quit bothering me.
- Lütfen beni rahatsız etmeyi bırak.
- Tom told Mary that he would be quitting his job and going back to Boston.
- Tom Mary'ye işi bırakacağını ve Boston'a geri döneceğini söyledi.
- You can't quit.
- Bırakamazsın.
- Tom said he was going to quit.
- Tom bırakacağını söyledi.
- Tom is trying to quit.
- Tom bırakmaya çalışıyor.
- Tom wants to quit.
- Tom bırakmak istiyor.
- I should've quit earlier.
- Daha erken bırakmalıydım.
- Tom said he would quit doing that.
- Tom bırakacağını söyledi.
- I don't want you to quit the team.
- Takımı bırakmanı istemiyorum.
- Tom quit running.
- Tom koşmayı bıraktı.
- Quit talking, will you?
- Konuşmayı bırak, tamam mı?
- You should quit while you're ahead.
- Öndeyken bırakmalısın.
- I have to quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakmak zorundayım.
- I thought we should quit.
- Bırakmamız gerektiğini düşündüm.
- We're not ready to quit.
- Biz bırakmaya hazır değiliz.
- I'm going to quit doing that.
- Bunu yapmayı bırakacağım.
- When did you quit smoking?
- Sigarayı ne zaman bıraktın?
- Would you please quit asking me that?
- Lütfen bana onu sormayı bırakır mısın?
- We're going to quit trying to do that.
- Bunu yapmaya çalışmayı bırakacağız.
- Tom told Mary that he would be quitting his job and going back to Boston.
- Tom, Mary'ye işi bırakacağını ve Boston'a geri döneceğini söyledi.
- Tom is always threatening to quit, but he never does.
- Tom her zaman bırakmakla tehdit ediyor ama asla yapmıyor.
- You must quit smoking cigarettes.
- Sigara içmeyi bırakmalısın.
- Tom wants Mary to quit watching so much TV.
- Tom Mary'nin o kadar çok TV izlemeyi bırakmasını istiyor.
- I'm quitting my job.
- İşimi bırakıyorum.
- We should quit while we're ahead.
- Öndeyken bırakmalıyız.
- I quit smoking.
- Sigara içmeyi bıraktım.
- I've decided to quit doing that.
- Bunu yapmayı bırakmaya karar verdim.
- I don't want you to quit.
- Bırakmanı istemiyorum.
- Sami was angry that Layla quit the band.
- Sami, Layla'nın grubu bırakmasına kızdı.
- Quit acting like a child.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- Tom regretted quitting his job.
- Tom işini bıraktığına pişman oldu.
- Quit following them.
- Onları takip etmeyi bırak.
- Tom told me to quit doing that.
- Tom bana bunu yapmayı bırakmamı söyledi.
- I wish you'd quit whining.
- Keşke sızlanmayı bıraksan.
- Tom regretted quitting his job.
- Tom işi bıraktığına pişman oldu.
- Have you ever thought about quitting your job?
- Hiç işini bırakmayı düşündün mü?
- Quit acting like a teenager.
- Ergen gibi davranmayı bırak.
- I can't ask Tom to quit.
- Tom'dan bırakmasını isteyemem.
- Hey, quit complaining.
- Hey, şikayet etmeyi bırak.
- I quit smoking two years ago.
- İki yıl önce sigara içmeyi bıraktım.
- I used to smoke a lot, but now I've quit.
- Eskiden çok sigara içerdim ama artık bıraktım.
- Quit following her.
- Onu takip etmeyi bırak.
- I'm quitting.
- Ben bırakıyorum.
- I knew Tom wouldn't have the courage to quit.
- Tom'un bırakmaya cesareti olmayacağını biliyordum.
- Quit picking on Tom.
- Tom'a sataşmayı bırak.
- Tom never quit anything.
- Tom asla hiçbir şeyi bırakmadı.
- Quit treating me like a kid.
- Bana bir çocuk gibi davranmayı bırakın.
- You've already decided to quit, haven't you?
- Zaten bırakmaya karar verdin, değil mi?
- Tom told Mary that she should quit pretending to be deaf.
- Tom, Mary'ye sağırmış gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- I can't quit now.
- Şimdi bırakamam.
- It's not easy to quit smoking.
- Sigarayı içmeyi bırakmak kolay değil.
- I'm trying to quit.
- Bırakmaya çalışıyorum.
- I only quit because you asked me to.
- Sadece sen istediğin için bıraktım.
- I need to quit doing this.
- Bunu yapmayı bırakmam gerekiyor.
- Tom has quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bıraktı.
- I should've quit while I was ahead.
- Öndeyken bırakmalıydım.
- I should have quit smoking years ago.
- Sigarayı yıllar önce bırakmalıydım.
- Let's quit here and continue tomorrow.
- Burada bırakalım ve yarın devam edelim.
- I have no idea why he quit his job suddenly.
- İşini neden aniden bıraktığı hakkında hiçbir fikrim yok.
- Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmayı bıraktı ve kalemini yere bıraktı.
- I used to smoke a lot, but now I've quit.
- Çok sigara içerdim ama şimdi bıraktım.
- I should have quit smoking years ago.
- Sigara içmeyi yıllar önce bırakmam gerekirdi.
- Everyone needs to quit whining.
- Herkes sızlanmayı bırakmalı.
- Tom wouldn't tell Mary why he had quit his job.
- Tom işini neden bıraktığını Mary'ye söylemedi.
- Tom says he's considering quitting his job.
- Tom işi bırakmayı düşündüğünü söylüyor.
- It's time to quit.
- Bırakma vakti geldi.
- Quit wasting my time.
- Vaktimi boşa harcamayı bırakın.
- Tom told me to quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bırakmamı söyledi.
- I told you it was time to quit.
- Sana bırakma zamanının geldiğini söyledim.
- Tom never did know when to quit.
- Tom ne zaman bırakacağını hiç bilemedi.
- Tom is going to quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bırakacak.
- Tom told Mary to quit eating so much junk food.
- Tom, Mary'ye bu kadar abur cubur yemeyi bırakmasını söyledi.
- I quit playing football.
- Futbol oynamayı bıraktım.
- Tom quit going out with Mary because he didn't like her sense of humor.
- Tom, Mary'nin mizah anlayışından hoşlanmadığı için onunla çıkmayı bıraktı.
- I'm not ready to quit yet.
- Henüz bırakmak için hazır değilim.
- Why don't you quit Facebook?
- Neden Facebook'u bırakmıyorsun?
- Sami quit surfing after the incident.
- Sami olaydan sonra sörfü bıraktı.
- Maybe I should just quit.
- Belki de bırakmalıyım.
- I thought you were going to quit working for Tom.
- Tom için çalışmayı bırakacağını sanıyordum.
- I quit school.
- Okulu bıraktım.
- Tom says he wants to quit the band.
- Tom grubu bırakmak istediğini söylüyor.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be surprised.
- Tom, Mary'ye şaşırmış gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- Tom is always threatening to quit, but he never does.
- Tom her zaman bırakmakla tehdit eder ama asla bırakmaz.
- Maybe Tom should quit before he hurts himself.
- Belki de Tom kendine zarar vermeden önce bırakmalıydı.
- Are you quitting your job?
- İşini bırakıyor musun?
- I may quit.
- Ben bırakabilirim.
- You must quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakmalısın.
- He quit school and started staying in his room.
- Okulu bıraktı ve odasında kalmaya başladı.
- We won't quit now.
- Şimdi bırakmayacağız.
- I think you should quit.
- Bence bırakmalısın.
- That's why we can't quit.
- Bu yüzden bırakamayız.
- Tom chose to quit.
- Tom bırakmayı seçti.
- I'm not ready to quit yet.
- Henüz bırakmaya hazır değilim.
- Quit whining.
- Mızmızlanmayı bırak.
- The sun went down, so they quit working.
- Güneş battı, bu yüzden çalışmayı bıraktılar.
- Tom has made up his mind to quit working here.
- Tom burada çalışmayı bırakmaya karar verdi.
- Tom says he's thinking about quitting his job.
- Tom işi bırakmayı düşündüğünü söylüyor.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be thirsty.
- Tom, Mary'ye susamış gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- I'm going to quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakacağım.
- Most smokers say they want to quit.
- Sigara içenlerin çoğu bırakmak istediğini söyler.
- Why did you quit working for Tom?
- Neden Tom için çalışmayı bıraktın?
- He quit smoking cold turkey.
- Bir anda sigara içmeyi bıraktı.
- We're not ready to quit.
- Bırakmaya hazır değiliz.
- I quit playing the bass guitar.
- Bas gitar çalmayı bıraktım.
- Sami unexpectedly quit his band.
- Sami beklenmedik bir şekilde grubunu bıraktı.
- I wish you'd quit crying.
- Keşke ağlamayı bıraksan.
- Winners quit fast, quit often, and quit without guilt.
- Kazananlar hızlı, sık ve suçluluk duymadan bırakanlardır.
- Has Tom quit drinking?
- Tom içki içmeyi bıraktı mı?
- I'm the one who made Tom quit drinking.
- Tom'a içmeyi bıraktıran kişi benim.
- Tom announced that he was quitting football.
- Tom futbolu bıraktığını duyurdu.
- I'm quitting my job as a teacher.
- Öğretmenlik işimi bırakıyorum.
- Quit asking stupid questions.
- Aptalca sorular sormayı bırak.
- I don't want you to quit what you're doing.
- Yaptığın şeyi bırakmanı istemiyorum.
- I should quit.
- Bırakmalıyım.
- Let's quit talking about this.
- Bu konu hakkında konuşmayı bırakalım.
- I've decided to quit working here.
- Burada çalışmayı bırakmaya karar verdim.
- Quit before it's too late.
- Çok geç olmadan önce bırak.
- Quit dragging your feet.
- Ayak sürümeyi bırak.
- Tom quit studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeyi bıraktı.
- Jane is very content with her job and has no desire to quit it.
- Jane işinden çok memnun ve onu bırakmak gibi bir niyeti yok.
- He quit smoking for the sake of his health.
- Sağlığının hatırına sigara içmeyi bıraktı.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be tired.
- Tom, Mary'ye yorgun gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- The heater has quit working.
- Isıtıcı çalışmayı bıraktı.
- She talked him into quitting his job.
- İşini bırakması için ikna etti.
- Why are you quitting?
- Neden bırakıyorsun?
- Quit touching me.
- Bana dokunmayı bırak.
- Why does Tom want to quit?
- Tom neden bırakmak istiyor?
- It's time to quit.
- Bırakma zamanı.
- He swore to quit smoking.
- O, sigara içmeyi bırakmaya yemin etti.
- I quit playing the guitar.
- Ben gitar çalmayı bıraktım.
- Quit treating me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranmayı bırak.
- If you really hate your job so much, then quit.
- İşinden gerçekten çok nefret ediyorsan, bırak.
- I quit after a week.
- Bir hafta sonra bıraktım.
- What do you mean Tom quit?
- Ne demek Tom bıraktı?
- You're going to have to quit skipping classes.
- Dersleri asmayı bırakman gerekecek.
- I never quit the band.
- Grubu hiç bırakmadım.
- I need to quit.
- Bırakmam gerek.
- I know when to quit.
- Ne zaman bırakacağımı bilirim.
- Everyone needs to quit whining.
- Herkesin sızlanmayı bırakması gerekiyor.
- Tom quit school for health reasons.
- Tom sağlık nedenlerinden dolayı okulu bıraktı.
- I'm trying to quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakmaya çalışıyorum.
- Are you seriously thinking about quitting your job?
- İşini bırakmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
- You should've quit earlier.
- Daha önce bırakmalıydın.
- Tom quit doing that months ago.
- Tom bunu aylar önce bıraktı.
- Tom tried to force Mary to quit.
- Tom, Mary'yi bırakmaya zorladı.
- Tom says he's trying to quit smoking.
- Tom sigara içmeyi bırakmaya uğraştığını söylüyor.
- Tom quit doing that months ago.
- Tom aylar önce bunu yapmayı bıraktı.
- Tom can always quit his job if he doesn't like it.
- Tom işini sevmiyorsa her zaman bırakabilir.
- I have no idea why Tom quit his job.
- Tom'un işini niye bıraktığını hiç bilmiyorum.
- I'll quit doing that.
- Bunu yapmayı bırakacağım.
- I quit playing football.
- Ben futbol oynamayı bırakıyorum.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be angry.
- Tom, Mary'ye kızgınmış gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- I don't understand why you just don't quit.
- Neden sadece bırakmadığını anlamıyorum.
- I don't want to quit.
- Bırakmak istemiyorum.
- I had to quit for health reasons.
- Sağlık nedenlerinden dolayı bırakmak zorunda kaldım.
- You really should quit smoking.
- Sigarayı gerçekten bırakmalısın.
- I'm going to quit doing that.
- Onu yapmayı bırakacağım.
- I knew Tom wasn't ready to quit.
- Tom'un bırakmaya hazır olmadığını biliyordum.
- I've quit drinking beer.
- Bira içmeyi bıraktım.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be hurt.
- Tom, Mary'ye incinmiş gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- Tom has no choice but to quit.
- Tom'un bırakmaktan başka çaresi yok.
- You can always quit the job.
- İşi her zaman bırakabilirsin.
- I told him it was time to quit.
- Ona bırakma zamanının geldiğini söyledim.
- I've decided not to quit.
- Bırakmamaya karar verdim.
- Since I got married, I've quit working.
- Evlendiğimden beri çalışmayı bıraktım.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be hurt.
- Tom Mary'ye, incinmiş gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- I should have quit drinking years ago.
- Yıllar önce içki içmeyi bırakmalıydım.
- She quit school for health reasons.
- Sağlık sorunları nedeniyle okulu bıraktı.
- Why did Tom quit his job?
- Tom işini niçin bıraktı?
- Tom told his children to quit jumping on the bed.
- Tom çocuklarına yatağın üzerinde zıplamayı bırakmalarını söyledi.
- Maybe we should quit.
- Belki de bırakmalıyız.
- Tom never did know when to quit.
- Tom ne zaman bırakacağını asla bilmiyordu.
- Tom's mother told him to quit jumping on his bed.
- Tom'un annesi ona yatağında zıplamayı bırakmasını söyledi.
- We all quit.
- Hepimiz bıraktık.
- I can't just quit.
- Öylece bırakamam.
- My doctor told me to quit taking aspirin.
- Doktorum bana aspirin almayı bırakmamı söyledi.
- Why quit now?
- Neden şimdi bırakmıyorsun?
- There's no reason for you to quit.
- Bırakman için bir sebep yok.
- I wish you'd quit doing that.
- Keşke bunu yapmayı bıraksan.
- He's not gonna quit.
- O bırakmayacak.
- Tom is quitting.
- Tom bırakıyor.
- Tom talked Mary into quitting her job.
- Tom Mary'yi işini bırakması için ikna etti.
- Quit kicking Tom.
- Tom'u tekmelemeyi bırak.
- He announced that he was quitting football.
- Futbolu bıraktığını açıkladı.
- I wouldn't quit.
- Bırakmayacağım.
- Tom pressured Mary to quit.
- Tom Mary'ye bırakması için baskı yaptı.
- Wouldn't it be nice if Tom quit doing that?
- Tom bunu yapmayı bıraksa iyi olmaz mı?
- I want the two of you to quit arguing.
- İkinizin de tartışmayı bırakmanızı istiyorum.
- Tell your son to quit harassing my daughter.
- Oğluna kızımı taciz etmeyi bırakmasını söyle.
- Tom knows when to quit.
- Tom ne zaman bırakacağını bilir.
- I'm seriously considering quitting my job.
- İşimi bırakmayı ciddi ciddi düşünüyorum.
- I give my pledge that I will quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakacağıma söz veriyorum.
- I quit smoking and drinking.
- Sigara ve içkiyi bıraktım.
- Tom said he'd quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bırakacağını söyledi.
- Tom said that he had quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bıraktığını söyledi.
- If you know what's good for you, you'll quit doing that.
- Senin için neyin iyi olduğunu bilirsen, bunu yapmayı bırakırsın.
- I hear Tom will quit doing that.
- Tom'un bunu yapmayı bırakacağını duydum.
- You need to quit cold turkey.
- Şak diye bırakman gerekiyor.
- So why don't you quit?
- Peki neden bırakmıyorsun?
- Why don't you quit?
- Neden bırakmıyorsun?
- Most smokers say they want to quit.
- Çoğu sigara içicisi bırakmak istediklerini söylüyor.
- He quit smoking cold turkey.
- O sigara içmeyi birden bıraktı.
- Are you seriously thinking about quitting your job?
- İşini bırakmayı ciddi ciddi düşünüyor musun?
- My father recently quit smoking.
- Babam sonunda sigara içmeyi bıraktı.
- I'm going to quit trying to do that.
- Bunu yapmaya çalışmayı bırakacağım.
- Tom and Mary have quit talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.
- I wish you'd quit whining.
- Keşke sızlanmayı bıraksaydın.
- Tom's mother told him to quit jumping on his bed.
- Tom'un annesi ona yatağının üzerinde zıplamayı bırakmasın söyledi.
- Tom is the one who convinced Mary to quit doing that.
- Mary'yi onu yapmayı bırakmak için ikna eden kişi Tom'dur.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be single.
- Tom, Mary'ye bekarmış gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- Tell Tom to quit singing.
- Tom'a şarkı söylemeyi bırakmasını söyle.
- Can we quit talking about this?
- Bunu konuşmayı bırakabilir miyiz?
- What made you decide to quit using Twitter?
- Twitter'ı bırakmaya karar vermene ne sebep oldu?
- Tom told Mary to quit eating so much junk food.
- Tom, Mary'ye bu kadar çok abur cubur yemeyi bırakmasını söyledi.
- I want to quit.
- Bırakmak istiyorum.
- Sami wants to quit.
- Sami bırakmak istiyor.
- Tom told Mary to quit doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmayı bırakmasını söyledi.
- Can we quit talking about this?
- Biz bunun hakkında konuşmayı bırakabilir miyiz?
- Tom didn't want to quit.
- Tom bırakmak istemedi.
- Why did Tom quit?
- Tom neden bıraktı?
- I'm glad to see you two have finally quit fighting.
- İkinizin sonunda kavgayı bıraktığınızı gördüğüme sevindim.
- I couldn't understand why Tom wanted to quit school.
- Tom'un neden okulu bırakmak istediğini anlayamıyordum.
- Tom isn't ready to quit.
- Tom bırakmaya hazır değil.
- If you're not happy, quit.
- Eğer mutlu değilsen, bırak.
- The doctor says I need to quit worrying so much.
- Doktor bu kadar endişelenmeyi bırakmam gerektiğini söyledi.
- I've quit drinking beer.
- Birayı bıraktım.
- Tom tried to convince Mary to quit doing that.
- Tom, Mary'yi bunu yapmayı bırakması için ikna etmeye çalıştı.
- Please quit bothering us.
- Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırak.
- I've quit using French with you.
- Seninle Fransızca konuşmayı bıraktım.
- Quit smoking if you don't want to die early.
- Erken ölmek istemiyorsan sigara içmeyi bırak.
- My doctor told me to quit taking aspirin.
- Doktorum aspirin almayı bırakmamı söyledi.
- Some people gain weight when they quit smoking.
- Bazı insanlar sigara içmeyi bıraktıklarında kilo alır.
- Tom will quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bırakacak.
- I've quit doing that.
- Bunu yapmayı bıraktım.
- You need to quit cold turkey.
- Bir anda bırakmalısın.
- Tom knows why Mary quit her job.
- Tom Mary'nin işini neden bıraktığını biliyor.
- I told you to quit doing that.
- Bunu yapmayı bırakmanı söylemiştim sana.
- Tom quit school for health reasons.
- Tom sağlık sorunları yüzünden okulu bıraktı.
- Tom doesn't know when to quit.
- Tom ne zaman bırakacağını bilmiyor.
- I really want you to quit.
- Gerçekten bırakmanı istiyorum.
- Maybe you should quit.
- Belki de bırakmalısın.
- Have you ever thought about quitting your job?
- İşinizi bırakmayı hiç düşündünüz mü?
- I intend to quit.
- Bırakmayı düşünüyorum.
- Is it really important to you why I quit smoking?
- Sigarayı neden bıraktığım gerçekten senin için önemli mi?
- Do you want to know why Tom quit?
- Tom'un neden bıraktığını bilmek ister misin?
- I do wish Tom and Mary would quit arguing.
- Keşke Tom ve Mary tartışmayı bıraksalar.
- Tell Tom to quit crying.
- Tom'a söyle, ağlamayı bıraksın.
- I can't believe you quit playing harp.
- Arp çalmayı bıraktığına inanamıyorum.
- My father recently quit smoking.
- Babam sigarayı yeni bıraktı.
- Quit following Tom.
- Tom'u izlemeyi bırak.
- Do you really care why I quit smoking?
- Sigarayı neden bıraktığımı gerçekten umursuyor musun?
- I want the two of you to quit arguing.
- Siz ikinizin tartışmayı bırakmasını istiyorum.
- Quit looking at me like that.
- Bana öyle bakmayı bırak.
- You should probably tell Tom to quit doing that.
- Tom'a bunu yapmayı bırakmasını söylesen iyi olur.
- I've quit drinking carbonated drinks.
- Gazlı içecekleri bıraktım.
- Why is Tom quitting?
- Tom neden işi bırakıyor?
- I can't ask Tom to quit.
- Tom'un bırakmasını isteyemem.
- Wouldn't it be great if Tom quit doing that?
- Tom onu yapmayı bıraksaydı harika olmaz mıydı?
- Tom will quit.
- Tom bırakacak.
- We won't quit searching until Tom is found.
- Tom bulunana kadar aramayı bırakmayacağız.
- Can you afford to quit?
- Bırakmayı göze alabilir misin?
- Tom's not ready to quit.
- Tom bırakmaya hazır değil.
- I just want you to quit talking for a minute.
- Sadece bir dakika konuşmayı bırakmanı istiyorum.
- You should've quit when you were ahead.
- Öndeyken bırakmalıydın.
- Tom can't just quit.
- Tom öylece bırakamaz.
- Tom tried to convince Mary to quit doing that.
- Tom Mary'yi onu yapmayı bırakması için ikna etmeye çalıştı.
- Tom is always threatening to quit, but he never does.
- Tom her zaman bırakmakla tehdit ediyor ama asla bırakmıyor.
- Tom can always quit his job if he doesn't like it.
- Tom eğer işinden hoşlanmadıysa her zaman onu bırakabilir.
- Quit wasting time.
- Zaman kaybetmeyi bırak.
- Tom eventually quit trying.
- Tom sonunda denemeyi bıraktı.
- Why are you thinking about quitting your job?
- İşinizi niye bırakmayı düşünüyorsunuz?
- We should've quit earlier.
- Daha önce bırakmalıydık.
- Wouldn't it be nice if Tom quit doing that?
- Tom onu yapmayı bıraksa hoş olmaz mıydı?
- I wouldn't quit if I were you.
- Yerinde olsam bırakmazdım.
- Quit your bullying!
- Zorbalığı bırak!
- I'm trying to quit.
- Ben bırakmaya çalışıyorum.
- I'm going to quit trying.
- Denemeyi bırakacağım.
- I'll never quit.
- Asla bırakmam.
- Do you want to know why Tom quit going to school?
- Tom'un neden okula gitmeyi bıraktığını bilmek ister misin?
- Tom announced that he was quitting football.
- Tom futbolu bıraktığını açıkladı.
- I wish you'd quit doing what you're doing.
- Keşke yaptığın şeyi yapmayı bıraksan.
- The sun went down, so they quit working.
- Güneş battı, onlar da çalışmayı bıraktı.
- Do you want to know why I quit?
- Neden bıraktığımı bilmek ister misin?
- I don't want you to quit your job.
- Görevini bırakmanı istemiyorum.
- I should quit.
- Bırakmalıydım.
- Tom couldn't understand why Mary had to quit her job.
- Tom Mary'nin işini neden bırakmak zorunda kaldığını anlayamadı.
- I know why you're planning to quit your job.
- İşini neden bırakmayı planladığını biliyorum.
- He quit school and started staying in his room.
- O okulu bıraktı ve odasında kalmaya başladı.
- Bob often tries to quit smoking.
- Bob sık sık sigara içmeyi bırakmaya çalışır.
- I'm not quitting now.
- Şimdi bırakmıyorum.
- I think I should quit while I'm ahead.
- Bence hazır başlamışken bırakmalıyım.
- Quit teasing me.
- Benimle alay etmeyi bırak.
- Tom should quit talking.
- Tom konuşmayı bırakmalı.
- I knew when to quit.
- Ne zaman bırakacağımı biliyordum.
- Tom said he would quit doing that.
- Tom onu yapmayı bırakacağını söyledi.
- Who's quitting?
- Kim bırakıyor?
- Don't you ever quit?
- Hiç bırakmayacak mısın?
- Quit behaving like a kid.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- Maybe you shouldn't quit.
- Belki de bırakmamalısın.
- Do you want me to quit?
- Bırakmamı ister misiniz?
- That's why Tom quit.
- Tom bu yüzden bıraktı.
- Let's quit and go home.
- Bırakalım ve eve gidelim.
- Tom quit going out with Mary because he didn't like her sense of humor.
- Tom onun mizah duygusunu sevmediği için Mary ile çıkmayı bıraktı.
- Sami quit surfing after the incident.
- Sami kazadan sonra sörf yapmayı bıraktı.
- Tom doesn't know why Mary quit her job.
- Tom Mary'nin işini niçin bıraktığını bilmiyor.
- Tom doesn't want to quit.
- Tom bırakmak istemiyor.
- I wish I could get Tom to quit doing that.
- Keşke Tom'a bunu yapmayı bıraktırabilsem.
- I quit playing the guitar.
- Gitar çalmayı bıraktım.
- I can't quit thinking about you.
- Seni düşünmeyi bırakamıyorum.
- Tom quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bıraktı.
- We're quitting.
- Biz bırakıyoruz.
- I knew Tom wasn't ready to quit.
- Tom'un bırakmak için hazır olmadığını biliyordum.
- Tom has made up his mind to quit working here.
- Tom burada çalışmayı bırakmak için kararını verdi.
- You should quit.
- Bırakmalısın.
- Tom was ready to quit.
- Tom bırakmaya hazırdı.
- Tom promised Mary that he'd quit drinking.
- Tom, Mary'ye içki içmeyi bırakacağına söz verdi.
- I thought you might be interested to know that Tom and Mary have quit dating each other.
- Tom ve Mary'nin birbirleriyle çıkmayı bıraktıklarını bilmek ilginizi çekebilir diye düşündüm.
- If you really hate your job so much, then quit.
- Eğer işinizden gerçekten bu kadar nefret ediyorsanız, o zaman bırakın.
- Tom has become a vegetarian and has also quit smoking.
- Tom vejetaryen oldu ve sigarayı da bıraktı.
- Tom wanted to quit practicing law.
- Tom avukatlığı bırakmak istedi.
- I don't think Tom knows why Mary quit her job.
- Tom'un Mary'nin işini neden bıraktığını bildiğini sanmıyorum.
- Quit following Tom.
- Tom'u takip etmeyi bırak.
- Tom quit school.
- Tom okulu bıraktı.
- I don't understand why you just don't quit.
- Neden bırakmadığını anlamıyorum.
- Quit making fun of me.
- Benimle kafa bulmayı bırakın.
- I quit a long time ago.
- Uzun zaman önce bıraktım.
- I'm glad to see you two have finally quit fighting.
- Siz ikinizin sonunda dövüşmeyi bıraktığınızı gördüğüme memnun oldum.
- Tom wants Mary to quit watching so much TV.
- Tom, Mary'nin çok fazla televizyon izlemeyi bırakmasını istiyor.
- That's why I quit.
- Bu yüzden bıraktım.
- Layla considered quitting her job.
- Layla işini bırakmayı düşündü.
- You can't just quit.
- Öylece bırakamazsın.
- I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.
- Abur cubur yemeyi bırakacak iradeye sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum.
- Don't quit on me.
- Beni bırakma.
- I don't want you to quit because of me.
- Benim yüzümden bırakmanı istemiyorum.
- Tom quit school last year.
- Tom geçen yıl okulu bıraktı.
- My TV has quit working.
- Televizyonum çalışmayı bıraktı.
- Tom quit that job after just three weeks.
- Tom o işi sadece üç hafta sonra bıraktı.
- Tom asked Mary to quit bothering him.
- Tom, Mary'den onu rahatsız etmeyi bırakmasını istedi.
- He quit school last week.
- Geçen hafta okulu bıraktı.
- Quit gambling.
- Kumarı bırak.
- Tom had no intention of quitting.
- Tom'un bırakmaya hiç niyeti yoktu.
- My father quit drinking.
- Babam içki içmeyi bıraktı.
- We won't quit searching until Tom is found.
- Tom bulununcaya kadar aramayı bırakmayacağız.
- Tom has quit using Facebook.
- Tom Facebook kullanmayı bıraktı.
- Quit going around in circles and get to the point.
- Boşa uğraşmayı bırak ve sadede gel.
- Tom has just quit.
- Tom az önce bıraktı.
- Why do you want to quit?
- Neden bırakmak istiyorsun?
- Dan tried to force Linda to quit.
- Dan, Linda'yı bırakmaya zorlamaya çalıştı.
- Tom has become a vegetarian and has also quit smoking.
- Tom vejetaryen oldu ve aynı zamanda sigarayı içmeyi bıraktı.
- I wish Tom would quit talking about Mary.
- Keşke Tom Mary hakkında konuşmayı bıraksa.
- Quit treating me like a child.
- Bana bir çocuk gibi davranmayı bırakın.
- I'm not going to quit.
- Bırakmayacağım.
- Quit complaining.
- Şikayet etmeyi bırak.
- Quit before it's too late.
- Çok geç olmadan bırak.
- Tom said he'd quit doing that.
- Tom bunu yapmayıı bırakacağını söyledi.
- I quit smoking a year ago.
- Ben sigara içmeyi bir yıl önce bıraktım.
- You should quit gambling.
- Kumarı bırakmalısın.
- Do you want to quit?
- Bırakmak mı istiyorsun?
- You shouldn't quit English.
- İngilizceyi bırakmamalısın.
- I'm not going to quit now.
- Şimdi bırakmayacağım.
- Why did you quit?
- Neden bıraktın?
- I heard Tom will quit doing that.
- Tom'un bunu yapmayı bırakacağını duydum.
- I was going to quit anyway.
- Zaten bırakacaktım.
- Do you really want to quit school?
- Gerçekten okulu bırakmak istiyor musun?
- Do you want me to quit?
- Bırakmamı istiyor musun?
- Tom said he had quit doing that.
- Tom bunu yapmayı bıraktığını söyledi.
- I'm not ready to quit.
- Bırakmaya hazır değilim.
- You can't quit now.
- Şimdi bırakamazsın.
- Maybe I should quit.
- Belki de bırakmalıyım.
- I don't want you to quit playing the piano.
- Piyano çalmayı bırakmanı istemiyorum.
- You said you were going to quit.
- Bırakacağını söylemiştin.
- Tom has quit laughing.
- Tom gülmeyi bıraktı.
- Tom never quit anything.
- Tom hiçbir şeyi bırakmadı.
- Quit behaving like a kid.
- Bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- I'm not quitting.
- Bırakmıyorum.
- Tom told Mary that she should quit pretending to be tired.
- Tom, Mary'ye yorgunmuş gibi davranmayı bırakması gerektiğini söyledi.
- Tom has quit smoking.
- Tom sigara içmeyi bıraktı.
- Quit bothering me.
- Beni rahatsız etmeyi bırak.
- My parents pushed me to quit the baseball club.
- Ailem beyzbol kulübünü bırakmam için beni zorladı.
- Please don't quit.
- Lütfen bırakma.
- I'll quit doing that.
- Onu yapmayı bırakacağım.
- Do you want to know why Tom quit going to school?
- Tom'un okula gitmeyi neden bıraktığını bilmek ister misin?
- I don't regret quitting my job.
- İşimi bıraktığım için pişman değilim.
- I told Tom to quit bothering me.
- Tom'a beni rahatsız etmeyi bırakmasını söyledim.
- If you don't like your job, quit.
- İşini sevmiyorsan bırak.
- He refused to quit despite many obstacles.
- Birçok engele rağmen bırakmayı reddetti.
- Most smokers say that they want to quit.
- Sigara içenlerin çoğu bırakmak istediklerini söylerler.
- I've quit drinking carbonated drinks.
- Gazlı içecekleri içmeyi bıraktım.
- Quit acting like a baby.
- Bebek gibi davranmayı bırak.
- When are you going to quit smoking?
- Sigarayı ne zaman bırakacaksın?
- That's why we can't quit.
- Bırakamamızın nedeni bu.
- Tom quit smoking.
- Tom sigara içmeyi bıraktı.
- I do wish Tom and Mary would quit arguing.
- Keşke Tom ile Mary tartışmayı bıraksa.
- Has Tom quit smoking?
- Tom sigara içmeyi bıraktı mı?
- Who said anything about quitting?
- Bırakmaktan bahseden kim?
- You're the one who quit.
- Bırakan sensin.
- Tom wished Mary would quit staring at him.
- Tom, Mary'nin ona bakmayı bırakmasını diledi.
- I may quit.
- Bırakabilirim.
- Why should Tom quit?
- Tom neden bıraksın ki?
- Sami quit his band.
- Sami grubunu bıraktı.
- We won't quit now.
- Biz şimdi bırakmayacağız.
- I can't believe you quit playing harp.
- Senin harp çalmayı bırakmana inanamıyorum.
- Tom quit school last year.
- Tom, geçen yıl okulu bıraktı.
- Tom told Mary to quit doing that.
- Tom, Mary'den onu yapmayı bırakmasını söyledi.
- Tom told me he wanted to quit.
- Tom bırakmak istediğini söyledi.
- Tom quit smoking cold turkey.
- Tom sigara içmeyi hemen bıraktı.
- Would the two of you quit fighting?
- Siz ikiniz kavga etmeyi bırakır mısınız?
- I've quit doing that.
- Onu yapmayı bıraktım.
- Quit joking around.
- Şaka yapmayı bırak.
- Tom talked Mary out of quitting her job.
- Tom Mary'yi işini bırakmaya ikna etti.
- Tom wouldn't let me quit.
- Tom bırakmama izin vermedi.
- Tom can't quit now.
- Tom şimdi bırakamaz.
- I wish you'd quit throwing things at me.
- Keşke bana bir şeyler fırlatmayı bıraksan.
- I didn't quit.
- Ben bırakmadım.
- I don't want you to quit what you're doing.
- Yapmakta olduğun şeyi bırakmanı istemiyorum.
Show More (488)
|
2 |
quit |
işi bırakmak |
v. |
|
- Everyone knew Tom was planning to quit his job.
- Herkes Tom'un işi bırakmayı planladığını biliyordu.
- You said you were going to quit.
- İşi bırakacağını söyledin.
- I don't want you to quit your job.
- İşini bırakmanı istemiyorum.
- They say that she quit her job.
- İşini bıraktığını söylüyorlar.
- Sami quit his job.
- Sami işi bıraktı.
- Tom has just quit.
- Tom işi bıraktı.
- She decided to quit her job.
- İşini bırakmaya karar verdi.
- I don't think you should quit your job.
- Bence işi bırakmamalısın.
- Tom had no choice but to quit his job.
- Tom'un işi bırakmaktan başka çaresi yoktu.
- Tom wanted Mary to quit her job.
- Tom Mary'nin işini bırakmasını söyledi.
- Do you really want to quit your job?
- Gerçekten işinizi bırakmak istiyor musunuz?
- If I were you, I would quit my job and leave London.
- Yerinde olsam, işimi bırakır, Londra'dan ayrılırdım.
- He regretted having quit his job.
- İşini bıraktığı için pişman oldu.
- I almost quit my job today.
- Bugün neredeyse işimi bırakıyordum.
- Tom isn't going to quit.
- Tom işi bırakmayacak.
- Tom wants me to quit this job.
- Tom bu işi bırakmamı istedi.
- Tom couldn't understand why Mary had to quit her job.
- Tom, Mary'nin neden işi bırakmak zorunda kaldığını anlayamadı.
- I wonder why Tom quit his job.
- Tom'un neden işini bıraktığını merak ediyorum.
- I am certain that he will quit his job.
- Onun işini bırakacağından eminim.
- Now that she has quit her job, we can't depend on her.
- O, işini bıraktığından biz ona güvenemeyiz.
- Everyone knew Tom was planning to quit his job.
- Tom'un işini bırakmayı planladığını herkes biliyordu.
- I'm willing to quit if you want me to.
- İstersen işi bırakmaya hazırım.
- If you quit your job, you'll be burning your bridges.
- İşini bırakırsan, köprüleri yakmış olursun.
- Tom asked Mary to not quit her job.
- Tom Mary'den işini bırakmamasını istedi.
- Maybe you should quit.
- Belki de işi bırakmalısın.
- Tom pressured Mary to quit.
- Tom, Mary'ye işi bırakması için baskı yaptı.
- I told Tom I wanted him to quit.
- Tom'a işi bırakmasını istediğimi söyledim.
- I know the reason that she quit her job.
- Onun işi bırakma nedenini biliyorum.
- Tom had no choice but to quit his job.
- Tom'un işini bırakmaktan başka hiçbir seçeneği yoktu.
- Tom shouldn't tell Mary he wants to quit his job.
- Tom, Mary'ye işini bırakmak istediğini söylememeli.
- Should I quit my job?
- İşimi bırakmalı mıyım?
- Tom told me that he was planning to quit his job.
- Tom bana işi bırakmayı planladığını söyledi.
- She asked him to not quit his job because they were poor and needed the money.
- Ondan işini bırakmamasını istedi çünkü fakirlerdi ve paraya ihtiyaçları vardı.
- Let's quit and go home.
- İşi bırakıp eve gidelim.
- I'll quit my job for the sake of my health.
- Sağlığım uğruna işimi bırakacağım.
- Tom told Mary she couldn't quit on such short notice.
- Tom Mary'ye bu kadar kısa sürede işi bırakamayacağını söyledi.
- Tom knew why Mary wanted to quit her job.
- Tom Mary'nin neden işini bırakmak istediğini biliyordu.
- Are you going to quit your job?
- İşi bırakacak mısın?
- Tom asked Mary to quit her job.
- Tom, Mary'den işi bırakmasını istedi.
- Tom could quit if he wanted to.
- Tom istese işi bırakabilirdi.
- You quit your job, didn't you?
- İşini bıraktın, değil mi?
- She quit her job.
- O işini bıraktı.
- Tom couldn't take it anymore so he quit his job.
- Tom daha fazla dayanamadı ve işi bıraktı.
- Tom pushed Mary to quit her job.
- Tom, Mary'yi işini bırakmaya itti.
- Why did you quit your job?
- Neden işini bıraktın?
- Tom wouldn't let Mary quit.
- Tom, Mary'nin işi bırakmasına izin vermedi.
- Why did Tom decide to quit his job?
- Tom neden işini bırakmaya karar verdi?
- Tom couldn't take it anymore so he quit his job.
- Tom daha fazla dayanamadı bu yüzden işini bıraktı.
- I wanna quit my job.
- İşimi bırakmak istiyorum.
- I decided that I would quit my part-time job.
- Yarı zamanlı işimi bırakmaya karar verdim.
- Tom is going to quit on Monday.
- Tom pazartesi günü işi bırakacak.
- John did not know how to explain to his wife that he had quit his job.
- John, işini bıraktığını eşine nasıl açıklayacağını bilmiyordu.
- Maybe you shouldn't quit.
- Belki de işi bırakmamalısın.
- Why did he quit his job?
- O, niçin işini bıraktı?
- That's why I quit.
- Bu yüzden işi bıraktım.
- Tom quit his job.
- Tom işini bıraktı.
- Tom wouldn't tell Mary why he had quit his job.
- Tom, Mary'ye neden işi bıraktığını söylemedi.
- Tom told me that he was planning to quit his job.
- Tom bana işini bırakmayı planladığını söyledi.
- He quit without notice.
- Haber vermeden işi bıraktı.
- I know why Tom quit his job.
- Tom'un neden işi bıraktığını biliyorum.
- They're not going to quit.
- İşi bırakmayacaklar.
- I don't want to quit this job.
- Ben bu işi bırakmak istemiyorum.
- I never told you to quit.
- İşi bırakmanı hiç söylemedim.
- She quit her job for some reason.
- Bazı nedenlerden dolayı işini bıraktı.
- Our problem now is how to persuade Tom to quit.
- Şu anki sorunumuz Tom'u işi bırakmaya nasıl ikna edeceğimiz.
- Tom tried to force Mary to quit.
- Tom Mary'yi işi bırakması için zorlamaya başladı.
- That's why Tom quit.
- Tom bu yüzden işi bıraktı.
- Tom is going to quit.
- Tom işi bırakacak.
- I don't think Tom knows why Mary quit her job.
- Tom'un Mary'nin neden işi bıraktığını bildiğini sanmıyorum.
- Tom was surprised that Mary quit her job.
- Tom, Mary'nin işi bırakmasına şaşırdı.
- I thought we should quit.
- İşi bırakmamız gerektiğini düşünüyordum.
- It is not necessary for you to quit the job.
- İşi bırakman gerekli değil.
- She pressured him to quit.
- İşi bırakması için baskı yaptı.
- I have no idea why Tom quit his job.
- Tom'un neden işi bıraktığı hakkında hiçbir fikrim yok.
- I thought you might quit.
- İşi bırakabileceğini düşündüm.
- Are you sure that you want to quit your job?
- İşini bırakmak istediğinden emin misin?
- Tom didn't know that Mary had decided to quit her job.
- Tom Mary'nin işini bırakmaya karar verdiğini bilmiyordu.
- He has every reason to quit his job.
- İşini bırakmak için her türlü sebebi var.
- I know why you're planning to quit your job.
- Neden işini bırakmayı planladığını biliyorum.
- I can't ask them to quit.
- Onlardan işi bırakmalarını isteyemem.
- Tom got tired of working with Mary and quit.
- Tom Mary ile çalışmaktan yoruldu ve işi bıraktı.
- I've decided to quit my job.
- İşimi bırakmaya karar verdim.
- Tom told everyone that he quit his job.
- Tom herkese işini bıraktığını söyledi.
- Tom wouldn't quit.
- Tom işi bırakmadı.
- I don't think you should quit your job.
- İşini bırakman gerektiğini düşünmüyorum.
- Tom said that Mary was going to quit.
- Tom, Mary'nin işi bırakacağını söyledi.
- Do you think I should quit my job?
- Sence işimi bırakmalı mıyım?
- Tom decided to quit his job.
- Tom işini bırakmaya karar verdi.
- My assistant threatened to quit.
- Asistanım işi bırakmakla tehdit etti.
- Someone told me Tom has quit his job.
- Birisi bana Tom'un işi bıraktığını söyledi.
- I know you want to quit your job.
- İşini bırakmak istediğini biliyorum.
- I thought you might quit.
- İşi bırakabileceğini düşünüyordum.
- I have to quit my job.
- İşimi bırakmak zorundayım.
- I want to quit my current job.
- Ben şu anki işimi bırakmak istiyorum.
- This is why I quit the job.
- İşi bırakmamın nedeni budur.
- She asked him to not quit his job.
- Ona işini bırakmamasını rica etti.
- Did Tom quit?
- Tom işi bıraktı mı?
- I am certain that he will quit his job.
- İşini bırakacağından eminim.
- Tom told me he wanted to quit his job.
- Tom bana işini bırakmak istediğini söyledi.
- I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
- I quit my job.
- İşimi bıraktım.
- I got tired of working with Tom, so I quit.
- Tom'la çalışmaktan bıktım ve işi bıraktım.
- I told Tom it was time to quit.
- Tom'a işi bırakma zamanının geldiğini söyledim.
- Tom says he wants to quit his job.
- Tom işini bırakmak istediğini söylüyor.
- This is why I quit the job.
- Bu yüzden işi bıraktım.
- How did you know Tom quit his job?
- Tom'un işini bıraktığını nereden biliyorsun?
- I quit right then and there.
- O anda işi bıraktım.
- I wonder why Tom is planning to quit his job.
- Tom'un neden işini bırakmayı planladığını merak ediyorum.
- His decision to quit his old job and start his own business really paid off.
- Eski işini bırakıp kendi işini kurma kararı gerçekten işe yaradı.
- Tom told me he wanted to quit his job.
- Tom bana işi bırakmak istediğini söyledi.
- I would rather quit than work under him.
- Onun emri altında çalışmaktansa işi bırakmayı tercih ederim.
- Tom quit his job because he didn't like his boss.
- Tom patronunu sevmediği için işini bıraktı.
- Tom wanted Mary to quit her job.
- Tom, Mary'nin işi bırakmasını istedi.
- She quit her job last month.
- O, geçen ay işini bıraktı.
- Do you think I should quit my job?
- İşimi bırakmam gerektiğini düşünüyor musun?
- She asked him to not quit his job.
- Ondan işini bırakmamasını istedi.
- Someone told me Tom has quit his job.
- Biri bana Tom'un işini bıraktığını söyledi.
- Tom quit his job last week.
- Tom geçen hafta işini bıraktı.
- He quit his job.
- O, işini bıraktı.
- Are you still planning to quit your job?
- Hâlâ işi bırakmayı düşünüyor musun?
- I've decided to quit my job and take a trip around the world.
- İşimi bırakıp dünya turuna çıkmaya karar verdim.
- Tom has decided to quit his job.
- Tom işini bırakmaya karar verdi.
- Are you going to quit your job?
- İşinizi bırakacak mısınız?
- I've decided to quit my job and take a trip around the world.
- İşimi bırakmaya ve dünya çapında bir gezi yapmaya karar verdim.
- He quit his job.
- İşini bıraktı.
- Tom already knows you want to quit your job.
- İşini bırakmak istediğini Tom zaten biliyor.
- Don't quit your day job.
- Günlük işini bırakma.
- Tom told Mary he wanted to quit his job.
- Tom, Mary'ye işini bırakmak istediğini söyledi.
- Everybody wanted to know why Tom quit his job.
- Herkes Tom'un neden işi bıraktığını bilmek istiyordu.
- Tom had difficulty convincing Mary to quit her job.
- Tom, Mary'yi işi bırakmaya ikna etmekte zorlandı.
- She quit her job to look after her child.
- Çocuğuna bakmak için işini bıraktı.
- He regretted having quit his job.
- İşini bıraktığına pişman oldu.
- I've got to quit.
- İşi bırakmalıyım.
- He has every reason to quit his job.
- İşini bırakması için her türlü nedeni var.
- Tom quit that job after just three weeks.
- Tom sadece üç hafta sonra o işi bıraktı.
- She may have to quit her job next month.
- Gelecek ay işini bırakmak zorunda kalabilir.
- He quit his job this week.
- Bu hafta işi bıraktı.
- She decided to quit her job.
- O işini bırakmaya karar verdi.
- You didn't quit your job, did you?
- İşini bırakmadın, değil mi?
- I don't want to quit this job.
- Bu işi bırakmak istemiyorum.
- Tom should quit for the good of the agency.
- Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom asked Mary to quit her job.
- Tom Mary'nin işini bırakmasını söyledi.
- How did you know that Tom quit his job?
- Tom'un işini bıraktığını nereden biliyorsun?
- Tom may have to quit his job.
- Tom işini bırakmak zorunda kalabilir.
- It is not necessary for you to quit the job.
- İşi bırakmana gerek yok.
- Tom shouldn't have quit his job.
- Tom işini bırakmamalıydı.
- I think Tom would like to quit his job.
- Sanırım Tom işini bırakmak istiyor.
Show More (144)
|
3 |
quit |
işinden ayrılmak |
v. |
|
- Sami quit his job.
- Sami işinden ayrıldı.
- You still haven't told me why you quit your job.
- Bana hala neden işten ayrıldığını söylemedin.
- Tom abandoned the mission and quit his job.
- Tom görevini terk etti ve işinden ayrıldı.
- How did you know that Tom quit his job?
- Tom'un işten ayrıldığını nereden anladın?
- Aren't you still planning to quit your job?
- Hâlâ işinden ayrılmayı düşünmüyor musun?
- Tom quit his job.
- Tom işinden ayrıldı.
- You still haven't told me why you quit your job.
- İşinizden ayrılma nedeninizi hâlâ bana söylemediniz.
- Two days ago I quit my job.
- İki gün önce işimden ayrıldım.
- Tom told Mary he wanted to quit his job.
- Tom Mary'ye işten ayrılmak istediğini söyledi.
- Why did Tom decide to quit his job?
- Tom neden işinden ayrılmaya karar verdi?
- Tom has already decided to quit his job.
- Tom çoktan işinden ayrılmaya karar verdi.
- Tom abandoned the mission and quit his job.
- Tom görevi bıraktı ve işinden ayrıldı.
- Are you sure that you want to quit your job?
- İşinden ayrılmak istediğine emin misin?
- Why don't you just quit your job?
- Neden işinden ayrılmıyorsun?
- I wonder why Tom quit his job.
- Tom'un neden işinden ayrıldığını merak ediyorum.
- Why did Tom quit his job?
- Tom neden işinden ayrıldı?
- Are you quitting your job?
- İşten ayrılıyor musun?
- She quit her job for some reason.
- Bir sebepten dolayı işinden ayrılmış.
- Tom quit without notice.
- Tom ihbarsız işten ayrıldı.
- How did you know Tom quit his job?
- Tom'un işten ayrıldığını nereden anladın?
- She pressured him to quit his job.
- İşten ayrılması için baskı yaptı.
- By the way, did you hear that Mary quit her job?
- Bu arada, Mary'nin işinden ayrıldığını duydun mu?
- Did you know that Tom quit his job?
- Tom'un işten ayrıldığını biliyor muydun?
- Tom never should've quit his job.
- Tom asla işinden ayrılmamalıydı.
- Tom knows why Mary quit her job.
- Tom, Mary'nin neden işten ayrıldığını biliyor.
- Aren't you still planning to quit your job?
- Hâlâ işinden ayrılmayı planlamıyor musun?
- Why did he quit his job?
- Neden işten ayrıldı?
- I almost quit my job today.
- Bugün neredeyse işimden ayrılıyordum.
- I quit my job two days ago.
- İki gün önce işten ayrıldım.
- The day before yesterday I quit my job.
- Dünden önceki gün işimden ayrıldım.
- Now that he has quit his job, I can't depend on him.
- İşinden ayrıldığı için ona güvenemiyorum.
- Tom knew why Mary wanted to quit her job.
- Tom, Mary'nin neden işten ayrılmak istediğini biliyordu.
- She decided to quit her job.
- İşinden ayrılmaya karar verdi.
- He quit his job this week.
- Bu hafta işinden ayrıldı.
- After five years in the special forces, I quit.
- Özel kuvvetlerde beş yıldan sonra işten ayrıldım.
- Tom said that he quit his job.
- Tom işten ayrıldığını söyledi.
- Everybody wanted to know why Tom quit his job.
- Herkes Tom'un neden işinden ayrıldığını bilmek istiyordu.
- I know the reason that she quit her job.
- İşten ayrılma sebebini biliyorum.
- Why are you thinking about quitting your job?
- Neden işinden ayrılmayı düşünüyorsun?
- Tom says he's considering quitting his job.
- Tom işinden ayrılmayı düşündüğünü söylüyor.
- Tom told everyone that he quit his job.
- Tom herkese işten ayrıldığını söyledi.
- You quit your job, didn't you?
- İşinden ayrıldın, değil mi?
- Tom pushed Mary to quit her job.
- Tom, Mary'yi işten ayrılmaya zorladı.
- Tom quit his job because he didn't like his boss.
- Tom patronunu sevmediği için işten ayrıldı.
- Tom didn't know that Mary had decided to quit her job.
- Tom, Mary'nin işinden ayrılmaya karar verdiğini bilmiyordu.
- I can't believe Tom quit his job without talking it over with Mary first.
- Tom'un Mary ile konuşmadan işinden ayrıldığına inanamıyorum.
- Tom talked Mary out of quitting her job.
- Tom, Mary'yi işinden ayrılmaktan vazgeçirdi.
- My wife quit her job after her sister died.
- Karım, kız kardeşi öldükten sonra işinden ayrıldı.
- Tom doesn't know why Mary quit her job.
- Tom, Mary'nin neden işten ayrıldığını bilmiyor.
- Are you still planning to quit your job?
- Hala işinden ayrılmayı düşünüyor musun?
- I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Temiz bir sayfa açabilmek için işimden ayrıldım ve taşındım.
- Now that she has quit her job, we can't depend on her.
- İşten ayrıldığı için ona güvenemeyiz.
- Tom shouldn't tell Mary he wants to quit his job.
- Tom, Mary'ye işten ayrılmak istediğini söylememeli.
- If you quit your job, you'll be burning your bridges.
- Eğer işinizden ayrılırsanız, köprüleri yakmış olursunuz.
- I quit my job the day before yesterday.
- Dünden önceki gün işimden ayrıldım.
- I wonder whether or not Tom has quit his job.
- Tom'un işinden ayrılıp ayrılmadığını merak ediyorum.
- She may have to quit her job next month.
- Gelecek ay işinden ayrılmak zorunda kalabilir.
- She quit her job because of the low pay and long hours.
- Düşük maaş ve uzun çalışma saatleri nedeniyle işinden ayrılmış.
- Tom talked Mary into quitting her job.
- Tom, Mary'yi işinden ayrılmaya ikna etti.
- I think Tom would like to quit his job.
- Sanırım Tom işinden ayrılmak istiyor.
- Tom decided to quit his job.
- Tom işinden ayrılmaya karar verdi.
- I wonder why Tom is planning to quit his job.
- Tom'un neden işten ayrılmayı planladığını merak ediyorum.
- I want to quit my current job.
- Şu anki işimden ayrılmak istiyorum.
- I've decided to quit my job at the end of this month.
- Bu ayın sonunda işimden ayrılmaya karar verdim.
- I have no idea why Tom quit his job.
- Tom'un neden işten ayrıldığı hakkında hiçbir fikrim yok.
- Tom already knows you want to quit your job.
- Tom zaten işten ayrılmak istediğini biliyor.
- Tom had difficulty convincing Mary that she should quit her job.
- Tom, Mary'yi işten ayrılması gerektiğine ikna etmekte zorlandı.
- She quit her job last month.
- Geçen ay işinden ayrıldı.
- By the way, did you hear that Mary quit her job?
- Bu arada Mary'nin işten ayrıldığını duydun mu?
- Tom told Mary that he would be quitting his job and going back to Boston.
- Tom, Mary'ye işinden ayrılıp Boston'a döneceğini söyledi.
- Tom quit his job last month.
- Tom geçen ay işinden ayrıldı.
- Now that you've decided to quit your job, you look happy.
- İşten ayrılmaya karar verdiğine göre mutlu görünüyorsun.
- John did not know how to explain to his wife that he had quit his job.
- John karısına işten ayrıldığını nasıl açıklayacağını bilmiyordu.
- I'll quit my job at the end of the month.
- Ay sonunda işimden ayrılacağım.
- Did Tom tell you why he quit his job?
- Tom sana neden işten ayrıldığını söyledi mi?
Show More (72)
|
4 |
quit |
istifa etmek |
v. |
|
- He was planning to quit his job after new year's.
- Yılbaşından sonra işten istifa etmeyi planlıyordu.
- I can't ask them to quit.
- Onların istifa etmesini isteyemem.
- I should've quit earlier.
- Daha önce istifa etmeliydim.
- Are you sure you want to quit?
- İstifa etmek istediğine emin misin?
- Tom is going to quit, isn't he?
- Tom istifa edecek, değil mi?
- Why are you quitting?
- Neden istifa ediyorsun?
- What would you say if I told you I was quitting?
- İstifa edeceğimi söylesem ne derdin?
- I'll quit my job for the sake of my health.
- Sağlığım için işimden istifa edeceğim.
- If you don't like it then you can quit.
- Hoşuna gitmiyorsa istifa edebilirsin.
- I'm going to quit.
- İstifa edeceğim.
- Why does Tom want to quit?
- Tom neden istifa etmek istiyor?
- I'm not quitting now.
- Ben şimdi istifa etmiyorum.
- Don't you want to know why Tom quit?
- Tom'un neden istifa ettiğini bilmek istemiyor musun?
- I thought you quit.
- İstifa ettiğini sanmıştım.
- I quit right then and there.
- Derhâl istifa ettim.
- If you really hate your job so much, then why don't you quit?
- İşinden gerçekten bu kadar nefret ediyorsan, neden istifa etmiyorsun?
- I'm quitting.
- İstifa ediyorum.
- You can't fire me, I quit!
- Beni kovamazsın, ben istifa ediyorum!
- Tom wants to quit.
- Tom istifa etmek istiyor.
- We should've quit earlier.
- Daha önce istifa etmeliydik.
- Why not just quit?
- Neden istifa etmiyorsun ki?
- I came to tell you that I'm quitting.
- İstifa ettiğimi söylemeye geldim.
- Why should I quit?
- Neden istifa edeyim ki?
- Who quit?
- Kim istifa etti?
- If you want to quit, just say so.
- İstifa etmek istiyorsan, bunu söyle.
- Why did you quit?
- Neden istifa ettin?
- Why would Tom quit?
- Tom neden istifa etsin ki?
- Tom is always threatening to quit, but he never does.
- Tom her zaman istifa etmekle tehdit ediyor ama asla etmiyor.
- Who said anything about quitting?
- İstifa etmekten kim bahsetti?
- That's why I quit.
- Bu yüzden istifa ettim.
- She decided to quit her job.
- İşinden istifa etmeye karar verdi.
- It's quitting time.
- İstifa etme zamanı.
- I thought you were going to quit.
- İstifa edeceğini sanmıştım.
- The manager of the team quit suddenly.
- Takım yöneticisi aniden istifa etti.
- I had no idea Tom would quit.
- Tom'un istifa edeceğini hiç düşünmemiştim.
- Why is Tom quitting?
- Tom neden istifa ediyor?
- I knew you'd quit.
- İstifa edeceğini biliyordum.
- My assistant threatened to quit.
- Asistanım istifa etmekle tehdit etti.
- You've already decided to quit, haven't you?
- İstifa etmeye karar verdin, değil mi?
- I can't ask her to quit.
- Ben onun istifa etmesini isteyemem.
- You're the one who quit.
- İstifa eden sensin.
- Tom said that Mary was going to quit.
- Tom, Mary'nin istifa edeceğini söyledi.
- Tom got tired of working with Mary and quit.
- Tom, Mary ile çalışmaktan usandı ve istifa etti.
- Tom pressured Mary to quit.
- Tom, Mary'e istifa etmesi konusunda baskı yaptı.
- Tom should quit for the good of the agency.
- Tom ajansın iyiliği için istifa etmeli.
- Don't you want to know why I quit?
- Neden istifa ettiğimi bilmek istemiyor musun?
- Why quit now?
- Neden şimdi istifa ettin?
- Why should I quit?
- Neden istifa etmeliyim?
- What do you mean Tom quit?
- Tom istifa etti de ne demek?
- You don't quit, do you?
- Sen istifa etmiyorsun, değil mi?
- Actually, I have no intention of quitting right now.
- Aslında, şu anda istifa etmeye niyetim yok.
- How long do you think Tom will work for us before he quits and goes to another company?
- Sizce Tom istifa edip başka bir şirkete gitmeden önce ne kadar süre bizimle çalışacak?
- The manager of the team quit suddenly.
- Takımın menajeri aniden istifa etti.
- I'll quit.
- İstifa edeceğim.
- Tom'll quit.
- Tom istifa edecek.
- You said you wanted to quit.
- İstifa etmek istediğini söylemiştin.
- I don't want you to quit because of me.
- Benim yüzümden istifa etmeni istemiyorum.
- I would rather quit than work under him.
- Onun altında çalışmaktansa istifa etmeyi tercih ederim.
- I would rather quit than work under him.
- Onun altında çalışmaktansa istifa ederim.
- I wanted to quit.
- İstifa etmek istedim.
- I quit.
- Ben istifa ettim.
- Tom will quit on Monday.
- Tom pazartesi istifa edecek.
- Two days ago I quit my job.
- İki gün önce işimden istifa ettim.
Show More (61)
|
5 |
quit |
ayrılmak |
v. |
|
- My parents pushed me to quit the baseball club.
- Anne babam beni beyzbol klübünden ayrılmaya zorladı.
- He's not gonna quit.
- O ayrılmayacak.
- Did Tom say why he wanted to quit?
- Tom neden ayrılmak istediğini söyledi mi?
- He quit the company on the grounds that he was ill.
- Hasta olduğu gerekçesiyle şirketten ayrıldı.
- Tom quit without notice.
- Tom haber vermeden ayrıldı.
- I had to quit for health reasons.
- Sağlık nedenleriyle ayrılmak zorunda kaldım.
- I've been asked to quit the company.
- Şirketten ayrılmam istendi.
- We can't just quit.
- Şimdi ayrılamayız.
- She's made up her mind to quit the company.
- Şirketten ayrılmaya karar verdi.
- I'd be depressed if they asked me to quit the team.
- Takımdan ayrılmamı isterlerse üzülürüm.
- Tom quit the company.
- Tom şirketten ayrıldı.
- Maybe we should quit.
- Belki de ayrılmalıyız.
- I mean to quit this company.
- Bu şirketten ayrılmak istiyorum.
- Tom told me he wanted to quit.
- Tom bana ayrılmak istediğini söyledi.
- Sami wants to quit.
- Sami ayrılmak istiyor.
- He quit the company on the grounds that he was ill.
- O hasta olduğundan dolayı şirketten ayrıldı.
- Tom told me he wanted to quit the company.
- Tom bana şirketten ayrılmak istediğini söyledi.
- I have no idea why Tom quit his job.
- Tom'un işinden neden ayrıldığı konusunda hiçbir fikrim yok.
- I'm not going to quit.
- Ayrılmayacağım.
- It's because of you that I quit the team.
- Senin yüzünden takımdan ayrıldım.
- Don't you want to know why I quit?
- Neden ayrıldığımı bilmek istemiyor musun?
- We kept going and didn't quit.
- Devam ettik ve ayrılmadık.
- Tom has just quit.
- Tom daha yeni ayrıldı.
- I really want you to quit.
- Gerçekten ayrılmanı istiyorum.
- I don't want to quit.
- Ayrılmak istemiyorum.
- Tom quit without notice.
- Tom habersizce ayrıldı.
- I never quit the band.
- Ben gruptan asla ayrılmadım.
- I knew when to quit.
- Ne zaman ayrılacağımı biliyordum.
- After five years in the special forces, I quit.
- Özel kuvvetlerde beş yıl görev yaptıktan sonra ayrıldım.
- I quit the baseball club last week.
- Geçen hafta beyzbol kulübünden ayrıldım.
- Sami quit his band.
- Sami grubundan ayrıldı.
- He quit without notice.
- O, uyarmadan ayrıldı.
- I wouldn't quit if I were you.
- Yerinde olsaydım ayrılmazdım.
- Sami unexpectedly quit his band.
- Sami beklenmedik bir şekilde grubundan ayrıldı.
- Don't you want to know why Tom quit?
- Tom'un neden ayrıldığını bilmek istemiyor musun?
- He quit school last week.
- Okuldan geçen hafta ayrıldı.
- That's why I quit.
- Bu nedenle ayrılıyorum.
- He told me he wanted to quit the company.
- Bana şirketten ayrılmak istediğini söyledi.
- I wanted to quit.
- Ayrılmak istedim.
- Tom's not ready to quit.
- Tom ayrılmaya hazır değil.
- She quit the company.
- O şirketten ayrıldı.
- She quit the company.
- Şirketten ayrıldı.
Show More (41)
|
6 |
quit |
vazgeçmek |
v. |
|
- Hey, quit complaining.
- Hey, şikayet etmekten vazgeç.
- Quit gambling.
- Kumardan vazgeç.
- Don't quit English.
- İngilizceden vazgeçmeyin.
- You don't quit, do you?
- Vazgeçmiyorsun, değil mi?
- Tell your son to quit harassing my daughter.
- Oğluna kızımı taciz etmekten vazgeçmesini söyle.
- Tom has quit laughing.
- Tom gülmekten vazgeçti.
- I thought you were going to quit working for Tom.
- Tom için çalışmaktan vazgeçeceğini düşündüm.
- I don't want you to quit correcting my mistakes.
- Yanlışlarımı düzeltmekten vazgeçmeni istemiyorum.
- We're never going to quit.
- Asla vazgeçmeyeceğiz.
- Let's quit talking about this.
- Bu konuda konuşmaktan vazgeçelim.
- Would the two of you quit bickering?
- Siz ikiniz atışmaktan vazgeçer misiniz?
- Her stern look got him to quit talking.
- Kadının sert bakışı onu konuşmaktan vazgeçirdi.
- If you know what's good for you, you'll quit doing that.
- Eğer sizin için neyin iyi olduğunu biliyorsanız, onu yapmaktan vazgeçeceksiniz.
- The doctor says I need to quit worrying so much.
- Doktor bu kadar çok endişe etmekten vazgeçmem gerektiğini söylüyor.
- We've got to quit doing this.
- Bunu yapmaktan vazgeçmeliyiz.
- Tom wouldn't quit.
- Tom vazgeçmedi.
- Tom wasn't ready to quit.
- Tom vazgeçmeye hazır değildi.
- I'm going to quit trying.
- Denemekten vazgeçeceğim.
- They're not going to quit.
- Vazgeçmeyecekler.
- Tom had no intention of quitting.
- Tom'un vazgeçmeye niyeti yoktu.
- Quit wasting time.
- Boşa zaman harcamaktan vazgeç.
- He refused to quit despite many obstacles.
- Birçok engele rağmen vazgeçmeyi reddetti.
- I don't want you to quit correcting my mistakes.
- Hatalarımı düzeltmekten vazgeçmeni istemiyorum.
- You should tell Tom that Mary would prefer it if he would quit calling her.
- Tom'a Mary'nin onu aramaktan vazgeçmesini tercih edeceğini söylemelisin.
- I think we should quit.
- Bence vazgeçmeliyiz.
- I won't quit, no matter what you say.
- Ne dersen de vazgeçmeyeceğim.
- Quit goofing off and get back to work!
- Tembellik yapmaktan vazgeç ve işe geri dön!
- Quit acting like a child.
- Çocuk gibi davranmaktan vazgeç.
- Winners quit fast, quit often, and quit without guilt.
- Suçluluk duygusuna kapılmadan sık sık ve hızla bir şeylerden vazgeçmesini bilen kazanır.
- Tom and Mary decided to quit dating each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle flört etmekten vazgeçtiler.
- You should've quit when you were ahead.
- Öndeyken vazgeçmemeliydin.
- Don't quit.
- Sakın vazgeçme.
- It's because of you that I quit the team.
- Senin yüzünden takımdan vazgeçtim.
- Please quit bothering me.
- Lütfen beni rahatsız etmekten vazgeç.
Show More (31)
|
7 |
quit |
kesmek |
v. |
|
- Quit complaining.
- Şikayet etmeyi kes.
- Tell Tom to quit crying.
- Tom'a söyle ağlamayı kessin.
- Quit acting like a teenager.
- Liseli gibi davranmayı kes.
- Quit talking, will you?
- Konuşmayı kes, olur mu?
- Quit making fun of me.
- Benimle alay etmeyi kes.
- Tell Tom to quit crying.
- Tom'a ağlamayı kesmesini söyle.
- Quit looking at me like that.
- Bana öyle bakmayı kes.
- Quit whining.
- Sızlanmayı kes.
- Quit following her.
- Onu takip etmeyi kesin.
- Would the two of you quit bickering?
- İkiniz tartışmayı keser misiniz?
- Tom wished Mary would quit staring at him.
- Tom, Mary'nin ona bakmayı kesmesini dilerdi.
- Quit following him.
- Onu takip etmeyi kesin.
- I wish Tom would quit talking about Mary.
- Keşke Tom Mary hakkında konuşmayı kesse.
- Quit your whining.
- Sızlanmayı kes.
- Would you please quit asking me that?
- Lütfen bana bunu sormayı keser misin?
- Quit staring at me.
- Bana bakmayı kes.
Show More (13)
|
8 |
quit |
çıkmak |
v. |
|
- Do you want to know why Tom quit?
- Tom'un neden çıktığını bilmek ister misin?
- Are you sure you want to quit?
- Çıkmak istediğinden emin misin?
- Do you want to quit?
- Çıkmak istiyor musun?
- Tom and Mary decided to quit dating each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle çıkmaktan vazgeçtiler.
- Tom quit without notice.
- Tom haber vermeden çıktı.
- If you're not happy, quit.
- Eğer mutlu değilseniz, çıkın.
- I'm willing to quit if you want me to.
- Eğer yapmamı istiyorsan çıkmaya hazırım.
- Let's quit.
- Hadi çıkalım.
- You said you wanted to quit.
- Sen çıkmak istediğini söyledin.
- You should've quit earlier.
- Daha önce çıkmalıydın.
Show More (7)
|
9 |
quit |
terk etmek |
v. |
|
- They had to quit the country in a few days.
- Birkaç gün içinde ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar.
- Our drummer is quitting the band.
- Bateristimiz grubu terk ediyor.
- If I were you, I would quit my job and leave London.
- Yerinizde olsam, işimi bırakır, Londra'yı terk ederdim.
- You can always quit the job.
- İşi her zaman terk edebilirsin.
- I've decided to quit doing that.
- Onu yapmayı terk etmeye karar verdim.
- Sami quit his band.
- Sami grubunu terk etti.
Show More (3)
|
10 |
quit |
bırakıp gitmek |
v. |
|
- You can't quit.
- Sen bırakıp gidemezsin.
- Don't you quit on me.
- Beni bırakıp gitme.
Show More (-1)
|
11 |
quit |
durmak |
v. |
|
- We'll leave as soon as it quits raining.
- Yağmur durur durmaz gideceğiz.
- We'll leave as soon as it quits raining.
- Biz yağmur durur durmaz gideceğiz.
Show More (-1)
|
12 |
quit |
boşaltmak |
v. |
|
- They have been given notice to quit the house before next month.
- Gelecek aydan önce evi boşaltmaları için kendilerine bildirimde bulunulmuştur.
Show More (-2)
|
13 |
quit |
paydos etmek |
v. |
|
- The sun set, so they quit work.
- Güneş battı, bunun üzerine paydos ettiler.
Show More (-2)
|
14 |
quit |
terketmek |
v. |
|
- I won't quit, no matter what you say.
- Terketmeyeceğim, ne söylersen söyle.
Show More (-2)
|
15 |
quit |
son vermek |
v. |
|
- Quit acting like a baby.
- Bebek gibi davranmaya son ver.
Show More (-2)
|
16 |
quit |
çıkış |
n. |
|
- He got time and a half when he worked beyond his usual quitting time.
- Normal çıkış saatinden sonra çalıştığında bir buçuk saat izin aldı.
Show More (-2)
|