1 |
ruin |
mahvetmek |
v. |
|
- The storm ruined our camping trip.
- Fırtına kamp gezimizi mahvetti.
- We would in principle be unable to export, and anyway this news in the press would ruin the industry.
- Prensipte ihracat yapamazdık ve zaten basında çıkan bu haberler sektörü mahvederdi.
- The Erika cost no human lives but it may have ruined many human livelihoods.
- Erika insan hayatına mal olmamıştır ancak birçok insanın geçim kaynağını mahvetmiş olabilir.
- Paragraph 15 ruins the whole text by defiling a very serious issue.
- Paragraf 15, çok ciddi bir konuyu kirleterek tüm metni mahvetmektedir.
- Let us not allow anybody to ruin it, not even the United States.
- Kimsenin, hatta ABD'nin bile bunu mahvetmesine izin vermeyelim.
- Many European women have had their working days ruined by men who will not take no for an answer.
- Birçok Avrupalı kadının iş günleri, hayır cevabını kabul etmeyen erkekler tarafından mahvedildi.
- To show too much of one's 'hard power' is to run the risk of ruining one's 'soft power'.
- Bir ülkenin "sert gücünü" çok fazla göstermesi, "yumuşak gücünü" mahvetme riski taşımaktadır.
- To show too much of one's 'hard power' is to run the risk of ruining one's 'soft power'.
- Bir ülkenin 'sert gücünü' çok fazla göstermesi, 'yumuşak gücünü' mahvetme riski taşımaktadır.
- It is rather like those awful restaurants where they put cream or parsley on everything and in the end ruin every dish.
- Her şeyin üzerine krema veya maydanoz koyan ve sonunda her yemeği mahveden o berbat restoranlar gibi.
- Let us not allow anybody to ruin it, not even the United States.
- Hiç kimsenin, hatta Amerika Birleşik Devletleri'nin bile bunu mahvetmesine izin vermeyelim.
- We know that protecting only the environment while ruining the economy is no use to consumers.
- Ekonomiyi mahvederken sadece çevreyi korumanın tüketicilere hiçbir faydası olmadığını biliyoruz.
- We know that protecting only the environment while ruining the economy is no use to consumers.
- Ekonomiyi mahvederken sadece çevreyi korumanın tüketiciye bir faydası olmadığını biliyoruz.
- Overfishing and pollution ruined the sea and fish stock just like many other natural resources.
- Aşırı avlanma ve kirlilik, diğer pek çok doğal kaynak gibi denizleri ve balık stoklarını da mahvetti.
- They may have just ruined their lives on an impulse decision.
- Ani bir kararla az önce hayatlarını mahvetmiş olabilirler.
- They may have just ruined their lives on an impulse decision.
- Demin ani bir kararla hayatlarını mahvetmiş olabilirler.
- David, the lunatic, the drug addict, who stole and cheated and ruined everything.
- David, deli, uyuşturucu bağımlısı, hırsız, aldatan ve her şeyi mahveden bir adam.
- They may have just ruined their lives on an impulse decision.
- Ani bir kararla az önce hayatlarını mahvetmişlerdir belki.
- Sadly, there are a few who ruin the whole facade.
- Ne yazık ki, tüm cepheyi mahveden birkaç detay var.
- He has financially ruined not only himself but his family.
- Sadece kendisini değil ailesini de maddi olarak mahvetti.
- She ruined my life.
- O hayatımı mahvetti.
- We didn't ruin our clothing.
- Kıyafetlerimizi mahvetmedik.
- Too much drinking will make your life a ruin.
- Çok fazla içmek hayatınızı mahveder.
- I think exams are ruining education.
- Bence sınavlar eğitimi mahvediyor.
- I don't want to ruin your day.
- Gününü mahvetmek istemem.
- I didn't tell Tom about it because I didn't want to ruin his day.
- Tom'a onu söylemedim çünkü gününü mahvetmek istemedim.
- You'll ruin everything.
- Her şeyi mahvedeceksin.
- Let's not ruin it.
- Mahvetmeyelim.
- I ruined one of my best shirts when I spilled some battery acid on the sleeve.
- Koluna biraz batarya asidi döktüğümde en iyi gömleklerimden birini mahvettim.
- That could literally ruin my life.
- O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- We ruined it.
- Biz mahvettik.
- Sami ruined Layla's life.
- Sami, Leyla'nın yaşamını mahvetti.
- Tom ruined my weekend.
- Tom hafta sonumu mahvetti.
- I'm sorry for ruining your birthday party.
- Doğum günü partini mahvettiğim için üzgünüm.
- You didn't ruin your clothing.
- Kıyafetini mahvetmedin.
- I'm afraid Tom will show up and ruin my party.
- Tom'un gelip partimi mahvetmesinden korkuyorum.
- I won't allow you to ruin your life.
- Hayatını mahvetmene izin vermeyeceğim.
- Don't ruin our fun.
- Eğlencemizi mahvetme.
- Are you trying to ruin my life?
- Hayatımı mahvetmeye mi çalışıyorsun?
- The cat ruined my sofa.
- Kedi kanepemi mahvetti.
- Tom ruined our camping trip by forgetting to put the tent in the car.
- Tom arabaya çadır koymayı unutarak kamp gezimizi mahvetti.
- He'll ruin his clothing.
- O elbisesini mahvedecek.
- He worked so hard that he ruined his health.
- O kadar çok çalıştı ki sağlığını mahvetti.
- You're going to ruin it.
- Mahvedeceksin.
- Tom will ruin his clothing.
- Tom kıyafetlerini mahvedecek.
- I ruined it.
- Ben onu mahvettim.
- They are building an apartment building next door, which will ruin our view.
- Yan tarafa manzaramızı mahvedecek bir apartman inşa ediyorlar.
- You've ruined everything.
- Her şeyi mahvettin.
- You ruined my life!
- Hayatımı mahvettin!
- The rains ruined the harvest.
- Yağmurlar hasadı mahvetti.
- That man ruined them completely.
- O adam onları tamamen mahvetti.
- Mary ruined it.
- Mary mahvetti.
- I didn't want to ruin the day for you.
- Senin için günü mahvetmek istemedim.
- Tom ruined my life.
- Tom hayatımı mahvetti.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
- Tom yarışı kazanamayıp mükemmel rekorunu mahvetti.
- My ex-wife wants to ruin my new relationship.
- Eski karım yeni ilişkimi mahvetmek istiyor.
- Please don't ruin this for me.
- Lütfen bunu benim için mahvetme.
- We ruined it.
- Biz onu mahvettik.
- Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.
- Tom'un annesi onun TV'ye çok yakın oturursa gözlerini mahvedeceğini söyledi.
- You've ruined the best chance we had to get rid of Tom.
- Tom'dan kurtulmak için elimizdeki en iyi şansı mahvettin.
- A fussy referee can ruin a bout.
- Telaşlı bir hakem maçı mahvedebilir.
- What they are doing is ruining the economy.
- Onların yaptıkları şey ekonomiyi mahvediyor.
- How many lives have you ruined?
- Kaç hayatı mahvettiniz?
- He ruined his clothes.
- O, elbiselerini mahvetti.
- This medication is ruining my life.
- Bu ilaç hayatımı mahvediyor.
- Sami ruined Layla's life.
- Sami Layla'nın hayatını mahvetti.
- Now you've ruined it.
- Şimdi onu mahvettin.
- I don't want to ruin your day.
- Ben gününü mahvetmek istemiyorum.
- I won't let you ruin this.
- Bunu mahvetmenize izin vermeyeceğim.
- You've ruined my chances at being popular.
- Popüler olma şansımı mahvettin.
- Do you really think this will ruin my reputation?
- Bunun itibarımı mahvedeceğini gerçekten düşünüyor musun?
- You've ruined everything.
- Sen her şeyi mahvettin.
- She ruined it.
- O mahvetti.
- I ruined one of my best shirts when I spilled some battery acid on the sleeve.
- En iyi gömleklerimden birini koluna akü asidi döktüğümde mahvettim.
- You ruined my birthday party.
- Doğum günü partimi mahvettin.
- Mary ruined her clothing.
- Mary kıyafetini mahvetti.
- Money ruins many.
- Para birçok kişiyi mahveder.
- Please don't ruin this for me.
- Lütfen bunu benim için mahvetmeyin.
- You'll ruin your clothing.
- Giysini mahvedeceksin.
- Do you really think this will ruin my reputation?
- Gerçekten bunun itibarımı mahvedeceğini mi düşünüyorsun?
- If you do that, you'll ruin everything.
- Bunu yaparsan, her şeyi mahvedersin.
- The scandal ruined his career.
- Skandal onun kariyerini mahvetti.
- The two of you have ruined my life.
- İkiniz hayatımı mahvettiniz.
- I don't want to ruin the evening for everyone.
- Akşamı herkes için mahvetmek istemiyorum.
- It'll ruin everything.
- Her şeyi mahvedecek.
- Video games ruined my life, at least I still have two lives left.
- Video oyunları hayatımı mahvetti, en azından benim hala iki canım var.
- Tom ruined it.
- Tom mahvetti.
- It ruined my life.
- O, hayatımı mahvetti.
- You ruined everyone's fun.
- Herkesin eğlencesini mahvettin.
- He ruined it.
- O mahvetti.
- Is Tom trying to ruin our evening?
- Tom akşamımızı mahvetmeye mi çalışıyor?
- The study made it clear that smoking ruins our health.
- Çalışma, sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirdi.
- They ruined me.
- Onlar beni mahvetti.
- He ruined me.
- Beni mahvetti.
- You'll ruin your clothing.
- Kıyafetlerini mahvedeceksin.
- You ruined my life.
- Hayatımı mahvettin.
- Why are you ruining my life?
- Neden hayatımı mahvediyorsun?
- You ruined everything.
- Her şeyi mahvettin.
- Debt can ruin your life.
- Borç hayatını mahvedebilir.
- Money ruins many.
- Para birçok şeyi mahveder.
- You ruined me.
- Sen beni mahvettin.
- What they are doing is ruining the economy.
- Yaptıkları şey ekonomiyi mahvediyor.
- Don't let this ruin your friendship.
- Bunun arkadaşlığınızı mahvetmesine izin vermeyin.
- I ruined my clothing.
- Ben giysimi mahvettim.
- She'll ruin her clothing.
- Kıyafetini mahvedecek.
- He ruined his health with drinking.
- İçerek sağlığını mahvetti.
- That incident ruined the moment.
- O olay ânı mahvetti.
- The study made it clear that smoking ruins our health.
- Çalışma, sigaranın sağlığımızı mahvettiğini açıkça ortaya koydu.
- You're going to ruin it.
- Onu mahvedeceksin.
- We will never forget the day the typhoon ruined the crops.
- Tayfunun ekinleri mahvettiği günü asla unutmayacağız.
- I'm not ruining my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvetmeyeceğim.
- Don't ruin it for me.
- Bunu benim için mahvetme.
- The hailstorm ruined crops.
- Dolu fırtınası ürünleri mahvetti.
- You're ruining my whole plan.
- Bütün planımı mahvediyorsun.
- I'll ruin my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvedeceğim.
- Drugs can ruin your life.
- Uyuşturucu hayatını mahvedebilir.
- Will the coffee stain ruin the carpet?
- Kahve lekesi halıyı mahvedecek mi?
- If you did that, it would ruin our friendship.
- Eğer onu yaparsan arkadaşlığımızı mahveder.
- Jason was caught in the rain and ruined his new suit.
- Jason yağmura yakalandı ve yeni takım elbisesini mahvetti.
- Something like this could ruin your career.
- Böyle bir şey kariyerini mahvedebilir.
- Let's not ruin this.
- Bunu mahvetmeyelim.
- You're ruining everything.
- Her şeyi mahvediyorsun.
- I won't let you ruin this.
- Bunu mahvetmene izin vermeyeceğim.
- We can't let this ruin our friendship.
- Bunun arkadaşlığımızı mahvetmesine izin veremeyiz.
- He ruined me.
- O beni mahvetti.
- Mary ruined her clothing.
- Mary elbisesini mahvetti.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
- Tom yarışı kazanmadı, mükemmel rekorunu mahvetti.
- You're ruining a perfectly good paint job.
- Mükemmel bir boyayı mahvediyorsunuz.
- You ruined all my plans.
- Bütün planlarımı mahvettin.
- I ruined it.
- Ben mahvettim.
- I didn't ruin my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvetmedim.
- Tom didn't want to ruin their friendship.
- Tom arkadaşlığını mahvetmek istemedi.
- Drinking was his ruin.
- İçki içmek onu mahvetti.
- You'll ruin your dress.
- Elbiseni mahvedeceksin.
- That could literally ruin my life.
- Bu gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- Mary ruined me.
- Mary beni mahvetti.
- Sami just ruined it.
- Sami her şeyi mahvetti.
- Tom ruined it.
- Tom onu mahvetti.
- You ruined your clothing.
- Kıyafetinizi mahvettiniz.
- I don't want to ruin Tom's holiday.
- Tom'un tatilini mahvetmek istemiyorum.
- You always ruin everything.
- Her zaman her şeyi mahvediyorsun.
- You could've ruined everything.
- Her şeyi mahvedebilirdin.
- This threatens to ruin our plans.
- Bu planlarımızı mahvetmekle tehdit ediyor.
- How many lives have you ruined?
- Kaç hayatı mahvettin?
- I'm afraid Tom will show up and ruin my party.
- Ne yazık ki Tom ortaya çıkacak ve partimi mahvedecek.
- You ruined it.
- Her şeyi mahvettin.
- She ruined the surprise by talking about the party.
- Parti hakkında konuşarak sürprizi mahvetti.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
- Tom parti hakkında konuşarak sürprizi mahvetti.
- The boys have ruined the radio.
- Çocuklar radyoyu mahvetti.
- Those people ruin their government, but they don't know how to build it again.
- Bu insanlar hükümetlerini mahvediyorlar, ama onu nasıl yeniden inşa edeceklerini bilmiyorlar.
- This scandal will likely ruin your chances of being elected.
- Bu skandal muhtemelen seçilme şansınızı mahvedecek.
- Now you've gone and ruined everything.
- Şimdi sen gittin ve her şeyi mahvettin.
- Mary ruined it.
- Mary onu mahvetti.
- I'm going to ruin your life.
- Hayatını mahvedeceğim.
- He ruined my life.
- O, yaşamımı mahvetti.
- The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
- You ruined me.
- Beni mahvettin.
- If you do that, you'll ruin everything.
- Onu yaparsan her şeyi mahvedersin.
- Don't ruin it for me.
- Onu benim için mahvetme.
- The floods ruined the crops.
- Seller ekinleri mahvetti.
- The cat ruined everything.
- Kedi her şeyi mahvetti.
- Television is ruining family life.
- Televizyon aile hayatını mahvediyor.
- I think exams ruin education.
- Bence sınavlar eğitimi mahvediyor.
- You're ruining my life.
- Sen benim hayatımı mahvediyorsun.
- I'm sorry I ruined your party.
- Partini mahvettiğim için üzgünüm.
- He ruined his computer.
- Bilgisayarını mahvetti.
- Tom ruined me.
- Tom beni mahvetti.
- I ruined everything.
- Her şeyi mahvettim.
- Tom ruined his favorite shirt by washing it in water that was too hot.
- Tom en sevdiği gömleğini çok sıcak suda yıkayarak mahvetti.
- You ruined all my plans.
- Tüm planlarımı mahvettin.
- You're ruining my life.
- Hayatımı mahvediyorsun.
- I would've told you earlier, but I didn't want to ruin dinner.
- Sana daha önce söylerdim ama akşam yemeğini mahvetmek istemedim.
- You had to ruin the moment, didn't you?
- Anı mahvetmen gerekiyordu, değil mi?
- Sami ruined Layla's life.
- Sami, Layla'nın hayatını mahvetti.
- I hope nothing ruins our last day together.
- Umarım birlikte geçireceğimiz son günü hiçbir şey mahvetmez.
- She ruined me.
- O beni mahvetti.
- Are you trying to ruin my reputation?
- İtibarımı mahvetmeye mi çalışıyorsun?
- He ruined his clothes.
- Kıyafetlerini mahvetti.
- Now you've ruined it for me.
- Artık bunu benim için mahvettin.
- Let's not ruin it.
- Bunu mahvetmeyelim.
- This divorce is ruining everything.
- Bu boşanma her şeyi mahvediyor.
- I've ruined everything.
- Her şeyi mahvettim.
- A spoilsport is a person who ruins other people's fun.
- Oyunbozan, başkalarının eğlencesini mahveden kişidir.
- You've ruined my concentration.
- Konsantrasyonumu mahvettin.
- Video games ruined my life, at least I still have two lives left.
- Video oyunları hayatımı mahvetti, en azından hala iki hayatım var.
- Wear socks or you'll ruin your shoes.
- Çorap giy yoksa ayakkabılarını mahvedeceksin.
- Tom always says the best way to ruin a good cup of coffee is to put cream and sugar in it.
- Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söylüyor.
- You ruined it.
- Onu mahvettin.
- Now you've ruined it.
- İşte şimdi mahvettin.
- I didn't want to ruin the day for you.
- Günü senin için mahvetmek istemedim.
- You're going to ruin your eyes.
- Gözlerini mahvedeceksin.
- I ruined my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvettim.
- Jason was caught in the rain and ruined his new suit.
- Jason yağmura yakalanmış ve yeni takımını mahvetmişti.
- Tom could've ruined everything.
- Tom her şeyi mahvedebilirdi.
- They didn't ruin their clothing.
- Kıyafetlerini mahvetmediler.
- You didn't ruin your clothing.
- Giysini mahvetmedin.
- She will ruin us all.
- Hepimizi mahvedecek.
- They ruined it.
- Onu mahvettiler.
- They ruined my life.
- Hayatımı mahvettiler.
- Are you trying to ruin my reputation?
- İtibarımı mı mahvetmeye çalışıyorsun?
- It'll ruin everything.
- O her şeyi mahvedecek.
- I won't let all that commercialism ruin my Christmas.
- Tüm bu ticariliğin Noel'imi mahvetmesine izin vermeyeceğim.
- This medication is ruining my life.
- Bu ilaçlar hayatımı mahvediyor.
- I feel bad about ruining your party.
- Partini mahvettiğim için kendimi kötü hissediyorum.
- Tom always says the best way to ruin a good cup of coffee is to put cream and sugar in it.
- Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söyler.
- You're going to ruin everything.
- Her şeyi mahvedeceksin.
- The hailstorm ruined crops.
- Dolu fırtınası ekinleri mahvetti.
- It's people like you who are ruining it for everyone else.
- Senin gibi insanlar bunu herkes için mahvediyor.
- I'm not ruining my clothing.
- Ben elbiselerimi mahvetmiyorum.
- I'm sorry for ruining your birthday party.
- Doğum günü partini mahvettiğim için özür dilerim.
- I'm going to ruin your life.
- Senin hayatını mahvedeceğim.
- It's people like you who are ruining our country.
- Sizin gibi insanlar ülkemizi mahvediyor.
- He ruined my life.
- O benim hayatımı mahvetti.
- It ruined my life.
- Hayatımı mahvetti.
- He'll ruin his clothing.
- O, giysisini mahvedecek.
- Did I ruin your plans?
- Planlarını mı mahvettim?
- Dan fired Linda for ruining the plan.
- Dan planı mahvettiği için Linda'yı kovdu.
- She ruined me.
- Beni mahvetti.
- My ex wants to ruin my new relationship.
- Eski sevgilim yeni ilişkimi mahvetmek istiyor.
- I'm sorry I ruined your party.
- Partini mahvettiğim için özür dilerim.
- They ruined each other by being together.
- Birlikte olarak birbirlerini mahvettiler.
- The flood ruined the crops.
- Sel ekinleri mahvetti.
- Now you've gone and ruined everything.
- Şimdi gittin ve her şeyi mahvettin.
- That incident ruined the moment.
- Bu olay anı mahvetti.
- Tom ruined our camping trip by forgetting to put the tent in the car.
- Tom çadırı arabaya koymayı unutarak kamp gezimizi mahvetti.
- Debt can ruin your life.
- Borç hayatınızı mahvedebilir.
- You're ruining a perfectly good paint job.
- Mükemmel bir boya işini mahvediyorsun.
- They ruined me.
- Beni mahvettiler.
Show More (224)
|
2 |
ruin |
bozmak |
v. |
|
- This would ruin the balance between the institutions.
- Bu, kurumlar arasındaki dengeyi bozacaktır.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce bir şeyler ye evlat, mideni bozacaksın.
- Sadly, there are a few who ruin the whole facade.
- Ne yazık ki birtakım detaylar var ki onlar tüm cepheyi bozuyor.
- The person on the left ruins the balance of the picture.
- Soldaki kişi resmin dengesini bozuyor.
- A spoilsport is a person who ruins other people's fun.
- Oyunbozan, diğer insanların eğlencesini bozan kişidir.
- My ex wants to ruin my new relationship.
- Eski sevgilim yeni ilişkimi bozmak istiyor.
- I would've told you earlier, but I didn't want to ruin dinner.
- Sana daha önce söylerdim ama akşam yemeğini bozmak istemedim.
- Dan fired Linda for ruining the plan.
- Dan, planı bozduğu için Linda'yı kovdu.
- I think exams ruin education.
- Sınavların eğitimi bozduğunu düşünüyorum.
- My ex-wife wants to ruin my new relationship.
- Eski karım yeni ilişkimi bozmak istiyor.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
- Tom yarışı kazanamayarak mükemmel sicilini bozdu.
- You're ruining my whole plan.
- Bütün planımı bozuyorsun.
- A fussy referee can ruin a bout.
- Detaycı bir hakem maçı bozabilir.
- You've ruined my concentration.
- Konsantrasyonumu bozdun.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
- Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- Tom didn't want to ruin their friendship.
- Tom arkadaşlıklarını bozmak istemedi.
- She ruined the surprise by talking about the party.
- Partiden bahsederek sürprizi bozdu.
- Telling you now would ruin the surprise.
- Sana şimdi anlatmam sürprizi bozardı.
- Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.
- Tom'un annesi televizyona çok yakın oturursa gözlerini bozacağını söyledi.
- Don't ruin our fun.
- Eğlencemizi bozma.
- He ruined his computer.
- Bilgisayarını bozdu.
Show More (18)
|
3 |
ruin |
yıkım |
n. |
|
- We must bar the road to ruin!
- Yıkıma giden yolu kapatmalıyız!
- Science and research without a conscience would be humanity's ruin.
- Vicdanı olmayan bilim ve araştırma insanlığın yıkımı olacaktır.
- Idleness leads to ruin.
- Tembellik yıkıma yol açar.
- The war brought ruin to the country.
- Savaş ülkeye yıkım getirdi.
- He led me to financial ruin.
- Beni finansal yıkıma sürükledi.
Show More (2)
|
4 |
ruin |
mahvoluş |
n. |
|
- I hear his business is on the verge of ruin.
- İşinin mahvolmak üzere olduğunu duydum.
- Science without conscience is only the ruin of the soul.
- Vicdansız bilim sadece ruhun mahvolmasıdır.
- Science without conscience is only the ruin of the soul.
- Vicdan olmadan bilim yalnızca ruhun mahvolmasıdır.
- If you did that, it would ruin our friendship.
- Eğer bunu yaparsan, arkadaşlığımız mahvolur.
- If you get sick, it'll ruin your vacation.
- Hastalanırsan, tatilin mahvolur.
Show More (2)
|
5 |
ruin |
berbat etmek |
v. |
|
- You had to ruin the moment, didn't you?
- Anı berbat etmek zorundaydın, değil mi?
- Tom will ruin his clothing.
- Tom elbiselerini berbat edecek.
- You always ruin everything.
- İşleri hep berbat ediyorsun.
- Is Tom trying to ruin our evening?
- Tom gecemizi berbat etmeye mi çalışıyor?
- I've ruined everything.
- Ben her şeyi berbat ettim.
Show More (2)
|
6 |
ruin |
iflas |
n. |
|
- The struggling artist was on the verge of financial ruin.
- Mücadele eden sanatçı mali iflasın eşiğindeydi.
- I hear his business is on the verge of ruin.
- Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duyuyorum.
Show More (-1)
|
7 |
ruin |
harap etmek |
v. |
|
- The city was ruined by the brutal force of nature.
- Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.
- Drinking was his ruin.
- İçki içmek onu harap etti.
Show More (-1)
|
8 |
ruin |
helak etmek |
v. |
|
- He was ruined by an addiction to gambling.
- Kumar bağımlılığı onu helak etti.
Show More (-2)
|
9 |
ruin |
harabe |
n. |
|
- She photographed the ruins of a castle.
- Bir kaleden kalan harabeleri fotoğraflamıştır.
Show More (-2)
|
10 |
ruin |
tahrip etmek |
v. |
|
- It's people like you who are ruining our country.
- Ülkemizi tahrip edenler senin gibi insanlar.
Show More (-2)
|
11 |
ruin |
yıkmak |
v. |
|
- Those people ruin their government, but they don't know how to build it again.
- O insanlar hükümetlerini yıktılar ama onu tekrar nasıl inşa edeceklerini bilmiyorlar.
Show More (-2)
|
12 |
ruin |
bozulma |
n. |
|
- Telling you now would ruin the surprise.
- Şimdi sana söylersem sürpriz bozulur.
Show More (-2)
|