1 |
running |
çalışır durumda |
adj. |
|
- I think that the major leap forward will take place when the public health programme is up and running.
- Bence ileriye doğru büyük sıçrama, halk sağlığı programı hazır ve çalışır durumda olduğunda gerçekleşecektir.
- The network is up and running and is constantly improving, and I therefore feel that access must be further facilitated.
- Ağ çalışır durumda ve sürekli gelişiyor; bu nedenle erişimin daha da kolaylaştırılması gerektiğini düşünüyorum.
- Tom left the motor running.
- Tom motoru çalışır durumda bıraktı.
- Leave the engine running.
- Motoru çalışır durumda bırak.
- Tom jumped out of the bus while it was still running.
- Tom hala çalışır durumdaki otobüsten atladı.
- Don't leave the engine running.
- Motoru çalışır durumda bırakma.
- Keep the meter running.
- Sayacı çalışır durumda tutunuz.
- I have to go soon because I left the engine running.
- Birazdan gitmem gerek çünkü motoru çalışır durumda bıraktım.
- Tom jumped out of the bus while it was still running.
- Tom, otobüs hâlâ çalışır durumdayken dışarı atladı.
- He left the motor running.
- Motoru çalışır durumda bıraktı.
- Tom left the motor running.
- Tom motoru çalışır durumda bırakmış.
Show More (8)
|
2 |
running |
koşu |
n. |
|
- Tom goes running every day.
- Tom her gün koşuya gider.
- I like running.
- Koşuyu severim.
- He stopped smoking and started running.
- Sigara içmeyi bıraktı ve koşuya başladı.
- All this running has made me hungry.
- Tüm bu koşu beni acıktırdı.
- Running was my only defense.
- Koşu benim tek savunmamdı.
- She goes running every morning.
- O da her sabah koşuya gidiyor.
- These shoes are not suitable for running.
- Bu ayakkabılar koşu için uygun değil.
- You should've seen Tom running.
- Tom'un koşuşunu görmeliydin.
- Tom goes running every day.
- Tom her gün koşuya gidiyor.
- He goes running every morning.
- Her sabah koşuya gider.
Show More (7)
|
3 |
running |
işleyiş |
n. |
|
- It is right that we should look at how our regions are involved in the running of this Union.
- Bölgelerimizin bu Birliğin işleyişine nasıl dahil olduğuna bakmamız doğrudur.
- It is right that we should look at how our regions are involved in the running of this Union.
- Bölgelerimizin bu Birliğin işleyişine nasıl dahil olduklarına bakmamız doğru olacaktır.
Show More (-1)
|
4 |
running |
akan |
adj. |
|
- She looked at me with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- He read the letter with tears running down his cheeks.
- O, yanaklarından aşağıya doğru akan gözyaşlarıyla mektubu okudu.
Show More (-1)
|
5 |
running |
koşma |
n. |
|
- She is not only good at running; she is also good at singing.
- Sadece koşmada değil, şarkı söylemede de çok iyi.
Show More (-2)
|