scorn - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
scorn küçümsemek v.
  • Furthermore, the report heaps scorn on international fisheries.
  • Dahası, rapor uluslararası balıkçılığı küçümsemektedir.
  • It is precisely these values that Bush is scorning, with his warmongering cronies and his disregard for Europe.
  • Bush'un savaş çığırtkanlığı yapan yandaşları ve Avrupa'yı hiçe saymasıyla küçümsediği tam da bu değerlerdir.
  • True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
  • Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemezler; kendilerini yargılamak yerine anlamaya zorlarlar.
Show More (10)
scorn hor görmek v.
  • They scorned the liar.
  • Yalancıyı hor görüyorlardı.
  • A woman scorned can be extremely dangerous.
  • Hor görülen bir kadın son derece tehlikeli olabilir.
Show More (-1)
scorn küçük görmek v.
  • She scorned the boy.
  • O, çocuğu küçük gördü.
Show More (-2)
scorn aşağılamak v.
  • A woman scorned can be extremely dangerous.
  • Aşağılanmış bir kadın son derece tehlikeli olabilir.
Show More (-2)