|
- We are loyal partners and not servants.
- Bizler hizmetkâr değil sadık ortaklarız.
- You are a servant, who has now adopted a position on matters that are the business of your masters.
- Siz, efendilerinizin işi olan konularda görüş belirleyen bir hizmetkârsınız.
- No, servant, I will kill you and let you go first.
- Hayır, hizmetçi, seni öldüreceğim ve önce gitmene izin vereceğim.
- No, servant, I will kill you and let you go first.
- Hayır hizmetçi, seni öldüreceğim ve önce senin gitmene izin vereceğim.
- Tom still has three servants.
- Tom'un hâlâ üç hizmetçisi var.
- We used to have our own servants.
- Eskiden kendi hizmetçilerimiz vardı.
- The Emperor ordered one of his servants to kill himself.
- İmparator hizmetkarlarından birine kendini öldürmesini emretti.
- The mind is a good servant, but a poor master.
- Akıl iyi bir hizmetkârdır ama kötü bir efendidir.
- Mr and Mrs Jones pay their servants every week.
- Bay ve Bayan Jones hizmetçilerine her hafta ödeme yapıyor.
- Quintus has two servants.
- Quintus'un iki hizmetçisi var.
- Our faithful servant died in the hospital.
- Sadık hizmetkarımız hastanede öldü.
- Even his servants despised him.
- Hizmetçileri bile onu hor görüyordu.
- The servants tried to carry out their master's order.
- Hizmetçiler efendilerinin emirlerini yerine getirmeye çalıştılar.
- Tom gave his servants the afternoon off.
- Tom hizmetçilerine öğleden sonra izin verdi.
- Tom wasn't a servant.
- Tom bir hizmetçi değildi.
- He has only one servant to attend on him.
- Kendisiyle ilgilenen sadece bir hizmetçisi var.
- His very servants despised him.
- Onun hizmetkarları onu küçümsedi.
- I'm not your servant.
- Ben senin hizmetçin değilim.
- The servant swept the floor.
- Hizmetçi yerleri süpürdü.
- I am your servant.
- Ben senin hizmetçinim.
- Money is a good servant, but a bad master.
- Para iyi bir hizmetkârdır ama kötü bir efendidir.
- How many servants do you have?
- Kaç tane hizmetçiniz var?
- His mother refused to pay for his education so while at college he worked as a servant to pay his way.
- Annesi eğitim masraflarını karşılamayı reddetti, bu yüzden üniversitedeyken masraflarını karşılamak için hizmetçi olarak çalıştı.
- It was said that he had homosexual relations with two of his servants.
- İki hizmetçisiyle homoseksüel ilişkisi olduğu söyleniyordu.
- Shut up, servant of hell!
- Kes sesini, cehennemin hizmetkarı!
- May God enlarge Japheth, and may he dwell in the tents of Shem, and Canaan be his servant.
- Tanrı Yafet'i büyütsün, Şem'in çadırlarında otursun ve Kenan onun hizmetkârı olsun.
- If you behave like a servant, you'll be treated like a servant.
- Bir hizmetçi gibi davranırsan, bir hizmetçi gibi davranılırsın.
- The servants worked like ants.
- Hizmetçiler karınca gibi çalışıyordu.
- Tom is so rich that even his servants have servants.
- Tom o kadar zengin ki onun hizmetçilerinin bile hizmetçisi var.
- Quintus has two servants.
- Quintus'un iki hizmetçisi vardır.
- They were servants.
- Onlar hizmetçiydi.
- Tom still has three servants.
- Tom'un hala üç hizmetçisi var.
- Money is a terrible master but an excellent servant.
- Para korkunç bir efendidir ama mükemmel bir hizmetkârdır.
- How many servants do you have?
- Kaç tane hizmetçin var?
- The servants worked like ants.
- Hizmetçiler karınca gibi çalıştılar.
- Tom isn't your servant.
- Tom senin hizmetçin değil.
- He had three servants to wait on him.
- Ona hizmet edecek üç hizmetçisi vardı.
- Tom is so rich that even his servants have servants.
- Tom o kadar zengin ki hizmetçilerinin bile hizmetçileri var.
- His very servants despised him.
- Hizmetçileri onu hor görüyordu.
- I made him my servant.
- Onu hizmetçim yaptım.
- A manservant is a man who works as a servant in a private house.
- Bir uşak özel bir evde bir hizmetçi olarak çalışan adamdır.
- Tom made his servants eat in the dark.
- Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
- The servant swept the floor.
- Hizmetçi yeri sildi.
- He has only one servant to attend on him.
- Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.
- Tom isn't your servant.
- Tom senin hizmetkarın değil.
- It was said that he had homosexual relations with two of his servants.
- Onun hizmetçilerinden ikisi ile homoseksüel ilişkisi olduğu söyleniyor.
- Mr and Mrs Jones pay their servants every week.
- Bay ve Bayan Jones her hafta hizmetçilerine ödeme yapar.
- A manservant is a man who works as a servant in a private house.
- Hizmetçi, özel bir evde hizmetçi olarak çalışan bir adamdır.
- Dogs have masters, cats have servants.
- Köpeklerin efendileri, kedilerin hizmetçileri vardır.
- We used to have our own servants.
- Eskiden kendi hizmetkarlarımız vardı.
- Do you want to be my servant and follow me?
- Hizmetçim olmak ve beni takip etmek ister misin?
- Money is a good servant but a bad master.
- Para iyi bir hizmetkârdır ama kötü bir efendidir.
- If you behave like a servant, you'll be treated like a servant.
- Eğer bir hizmetkâr gibi davranırsan, sana hizmetkâr gibi davranılır.
- That rich family has many servants.
- Şu zengin ailenin birçok hizmetçisi var.
- He is rich enough to keep a servant.
- Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.
- You are my servant.
- Sen benim hizmetçimsin.
- He had three servants to wait on him.
- Onu bekleyen üç hizmetçisi vardı.
- That rich family has many servants.
- Bu zengin ailenin birçok hizmetçisi var.
- The servants' screams awakened everyone.
- Hizmetçilerin çığlıkları herkesi uyandırdı.
- Money is a terrible master but an excellent servant.
- Para korkunç bir efendi ama mükemmel bir hizmetçidir.
- Our faithful servant died in the hospital.
- Bizim sadık hizmetçimiz hastanede öldü.
- His personal servants hated him.
- Onun kişisel hizmetçileri ondan nefret ediyordu.
- I want to hire a servant.
- Bir hizmetçi tutmak istiyorum.
- He made his servants eat in the dark.
- Hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
Show More (61)
|
