| 1 |
steam |
buhar |
n. |
|
- She wiped off the steam from the mirror.
- Aynadaki buharı sildi.
- Steam rose from the cup of tea.
- Çay bardağından buhar yükseldi.
- The steam engine is one of the greatest inventions in history.
- Buhar makinesi tarihteki en büyük icatlardan biridir.
- The lid is still on the pan, but the moment when all the steam could escape is imminent.
- Kapak hala tencerenin üzerinde, ancak tüm buharın dışarı çıkabileceği an yakındır.
- Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
- Tom, Mary'yi kendisine gönderilen bir zarfı buharla açmaya çalışırken yakaladı.
- When water boils, it turns into steam.
- Su kaynadığında buhara dönüşür.
- This ship is driven by steam.
- Bu gemi buharla çalışıyor.
- Tom has a steam shower.
- Tom'un bir buhar duşu var.
- There was a hiss of steam.
- Bir buhar tıslaması oldu.
- The steam has fogged my glasses.
- Buhar benim gözlüğümü buğulandırdı.
- There was a hiss of steam.
- Bir buhar tıslaması vardı.
- Tom has a steam shower.
- Tom'un buhar duşu var.
- The engine is driven by steam.
- Motor buharla çalışıyor.
- The steam has fogged my glasses.
- Buhar gözlüklerimi buğulandırdı.
- Steam is coming out of the engine.
- Motordan buhar çıkıyor.
- A cloud is condensed steam.
- Bulut, yoğunlaştırılmış buhardır.
Show More (13)
|
| 2 |
steam |
buharda pişirmek |
v. |
|
- She ordered chicken and a side of steamed vegetables.
- Tavuk ve yanında buharda pişmiş sebze sipariş etti.
- Tom suggested that I steam vegetables rather than boil them.
- Tom sebzeleri haşlamak yerine buharda pişirmemi önerdi.
- She steamed a potato.
- Patatesi buharda pişirdi.
- Tom suggested that I steam vegetables rather than boil them.
- Tom, sebzeleri kaynatmak yerine onları buharda pişirmemi önerdi.
Show More (1)
|
| 3 |
steam |
buhar çıkarmak |
v. |
|
- The kettle started steaming within two minutes.
- Su ısıtıcısı iki dakika içinde buhar çıkarmaya başladı.
Show More (-2)
|
| 4 |
steam |
buhar çıkararak girmek |
v. |
|
- We saw a ship steaming into the harbor.
- Limana buhar çıkararak giren bir gemi gördük.
Show More (-2)
|
| 5 |
steam |
buharlı lokomotif |
n. |
|
- The documentary is about the golden age of steam.
- Belgesel buharlı lokomotiflerin altın çağı hakkında.
Show More (-2)
|
| 6 |
steam |
dalmak |
v. |
|
- Mr. Jackson steamed in and asked for the project file.
- Bay Jackson içeri dalarak proje dosyasını istedi.
Show More (-2)
|
| 7 |
steam |
buğulama yapmak |
v. |
|
- Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
- Tom Mary'yi ona gönderilen bir zarfı açmak için buğulama yapmaya çalışırken yakaladı.
Show More (-2)
|
| 8 |
steam |
subuharı |
n. |
|
- A cloud is condensed steam.
- Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
Show More (-2)
|
