Tureng - verify - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	verify	doğrulamak	v.
	It is no longer possible to monitor or verify this in many European countries. Birçok Avrupa ülkesinde bunu izlemek ya da doğrulamak artık mümkün değil. The Court of Auditors can then verify subsequently whether the technique is sound. Sayıştay daha sonra tekniğin sağlam olup olmadığını doğrulayabilir. The authorities are still in the process of verifying this information. Yetkililer halen bu bilgileri doğrulama sürecindedir. I can say that my group will be verifying the final Budget against at least three items. Grubumun nihai bütçeyi en az üç maddeye göre doğrulayacağını söyleyebilirim. Let them verify whether or not weapons of mass destruction were there. Bırakın orada kitle imha silahları olup olmadığını doğrulasınlar. I can say that my group will be verifying the final Budget against at least three items. Grubumun nihai Bütçeyi en az üç maddeye karşı doğrulayacağını söyleyebilirim. The only way to verify will be by on-farm inspections with another army of inspectors. Doğrulamanın tek yolu, başka bir müfettiş ordusuyla çiftlikte yapılacak denetimler olacaktır. This is a claim that we must verify. Bu, doğrulamamız gereken bir iddiadır. We for our part will and do verify that each Member State has set up a reliable system of on-the-spot checks. Biz kendi payımıza, her Üye Devletin güvenilir bir yerinde kontrol sistemi kurduğunu doğrulayacağız ve doğruluyoruz. The authorities are still in the process of verifying this information. Yetkililer halen bu bilgiyi doğrulama sürecindedir. What criteria are applied in order to verify that a country to which a national is being returned is safe? Bir vatandaşın geri gönderildiği ülkenin güvenli olduğunu doğrulamak için hangi kriterler uygulanır? Who, for example, is supposed to verify the existence of such relationships? Örneğin, bu tür ilişkilerin varlığını kimin doğrulaması gerekiyor? Tachograph evidence would be used to verify compliance. Uygunluğu doğrulamak için takograf kanıtı kullanılacaktır. Let them verify whether or not weapons of mass destruction were there. Kitle imha silahlarının orada olup olmadığını doğrulamalarına izin verin. Instead of verifying and addressing shortcomings, they criticised our Election Observation Mission. Eksiklikleri doğrulamak ve gidermek yerine Seçim Gözlem Heyetimizi eleştirdiler. Parliament must be able to verify whether all of these conditions are met before registering a party. Parlamento, bir partiyi tescil etmeden önce tüm bu koşulların yerine getirilip getirilmediğini doğrulayabilmelidir. Tom is going to have to verify this. Tom bunu doğrulamak zorunda kalacak. You have no way to verify it. Bunu doğrulamak için bir yolun yok. We have no way to verify this. Bunu doğrulamak için hiçbir yöntemimiz yok. Tom had no way of verifying the information. Tom'un bilgiyi doğrulayacak hiçbir yolu yoktu. Can anyone verify this? Bunu doğrulayabilecek biri var mı? There's no way Tom can verify the information. Tom'un bilgiyi doğrulamasının yolu yok. Let me verify that. Onu doğrulayayım. Let me verify that. Bunu doğrulamama izin verin. Can you verify that? Onu doğrulayabilir misiniz? Tom verified the date of the meeting. Tom toplantı tarihini doğruladı. Can you verify that? Bunu doğrulayabilir misin? We're going to have to verify this. Bunu doğrulamamız gerekecek. There's no way Tom can verify the information. Tom'un bilgiyi doğrulamasının hiçbir yolu yoktur. I need to verify everything you've told us. Bize anlattığın her şeyi doğrulamam gerek. We're going to have to verify this. Bunu doğrulamak zorunda kalacağız. Can you verify that this message came from Tom? Bu mesajın Tom'dan geldiğini doğrulayabilir misiniz? You have no way to verify it. Bunu doğrulamanın bir yolu yok. Detective Dan Anderson verified Linda's statements. Dedektif Dan Anderson Linda'nın ifadelerini doğruladı. Can you verify that this message is from Tom? Bu mesajın Tom'dan geldiğini doğrulayabilir misiniz? We have no way to verify this. Bunu doğrulamanın bir yolu yok. Tom should verify that. Tom bunu doğrulamalı. The police were able to verify Tom's alibi. Polis Tom'un mazeretini doğrulayabildi. He verified the date of the meeting. Toplantı tarihini doğruladı. Tom should verify that. Tom onu doğrulamalı. Can anyone verify that? Bunu doğrulayabilecek biri var mı? Can you verify that this message came from Tom? Bu mesajın Tom'dan geldiğini doğrulayabilir misin? Detective Dan Anderson verified Linda's statements. Dedektif Dan Anderson, Linda'nın ifadelerini doğruladı. I can verify that. Bunu doğrulayabilirim. Tom is going to have to verify this. Tom'un bunu doğrulaması gerekecek. The police verified the car's license plate. Polis arabanın plakasını doğruladı. Can you verify that this message is from Tom? Bu mesajın Tom'dan olduğunu doğrulayabilir misin? Tom had no way of verifying the information. Tom'un bilgiyi doğrulamasının yolu yoktu. Show More (45)
2	verify	onaylamak	v.
	The copy of his driver's license was verified by a notary. Ehliyetinin nüshası bir noter tarafından onaylanmıştır. He verified the date of the meeting. Toplantı tarihini onayladı. Show More (-1)
3	verify	kanıtlamak	v.
	Can you verify that? Onu kanıtlayabilir misiniz. I can verify that. Onu kanıtlayabilirim. Show More (-1)
4	verify	teyit etmek	v.
	The police set out to verify whether the claims were true. Polis, iddiaların doğru olup olmadığını teyit etmek amacıyla harekete geçti. Show More (-2)