|
- Helena didn't care about her doctor's warning against smoking.
- Helena doktorunun sigara içmemesi yönündeki uyarısını umursamadı.
- Helena didn't care about her doctor's warning against smoking.
- Helena doktorunun sigara içmemesi yönündeki ikazını umursamadı.
- There were enough warnings before the crisis in Kosovo really got under way.
- Kosova'daki kriz başlamadan önce yeterince uyarı yapılmıştı.
- Official controls and Community inspections must be carried out without prior warning.
- Resmi kontroller ve Topluluk denetimleri önceden uyarı yapılmaksızın gerçekleştirilmelidir.
- The Council has ignored that warning in this case.
- Konsey bu davada bu uyarıyı göz ardı etmiştir.
- Once it has been proven that the product is safe, a warning is no longer relevant.
- Ürünün güvenli olduğu kanıtlandıktan sonra bir uyarı artık geçerli değildir.
- We can now see that there is perhaps some reason for this warning from Parliament.
- Parlamentonun bu uyarısının belki de bir nedeni olduğunu artık görebiliyoruz.
- Can we at least, if this happens in the future, have far more warning?
- En azından gelecekte böyle bir şey olursa çok daha fazla uyarı alabilir miyiz?
- I will repeat the warning tomorrow but I would appreciate it if the groups could take note of this matter.
- Bu uyarıyı yarın da tekrarlayacağım ancak gruplar bu konuyu dikkate alırlarsa memnun olurum.
- That is just a little warning.
- Bu sadece küçük bir uyarı.
- I should like to add my congratulations and conclude with a warning.
- Tebriklerimi iletmek ve bir uyarı ile sözlerime son vermek istiyorum.
- I will repeat the warning tomorrow but I would appreciate it if the groups could take note of this matter.
- Uyarımı yarın da tekrarlayacağım ancak gruplar bu konuyu dikkate alırlarsa memnun olurum.
- We have progressed from realisation to warnings.
- Farkındalıktan uyarılara doğru ilerledik.
- The extremely poor situation in respect of maritime transport must indeed be a warning to us.
- Deniz taşımacılığı konusundaki son derece kötü durum gerçekten de bizim için bir uyarı olmalıdır.
- The army has issued a number of warnings to the government in the framework of the National Security Council.
- Milli Güvenlik Kurulu çerçevesinde ordu, hükümete bazı uyarılarda bulunmuştur.
- I hope that the governments will heed this warning.
- Hükûmetlerin bu uyarıya kulak vereceğini umuyorum.
- The Brok report should be a warning to them in relation to corruption and reform of public administration.
- Brok raporu, yolsuzluk ve kamu yönetimi reformu konusunda onlar için bir uyarı olmalıdır.
- Concerned internal and external Balkan experts have expressed this warning.
- İlgili iç ve dış Balkan uzmanları bu uyarıyı dile getirdiler.
- I think this is so serious that I would like to formulate a kind of warning.
- Bunun o kadar ciddi olduğunu düşünüyorum ki bir tür uyarı formüle etmek istiyorum.
- We believe that health warnings should be bolder, clearer and larger.
- Sağlık uyarılarının daha cesur, daha net ve daha büyük olması gerektiğine inanıyoruz.
- That warning has to be taken seriously.
- Bu uyarı ciddiye alınmalıdır.
- For terrorists do not give warnings, something which a Minister for the Interior should realise.
- Çünkü teröristler uyarıda bulunmazlar, bu da bir İçişleri Bakanının fark etmesi gereken bir şeydir.
- I say this in response to the rapporteur's warning about the risk of the overuse of funds.
- Bunu raportörün fonların aşırı kullanımı riskine ilişkin uyarısına cevaben söylüyorum.
- This serves as a serious warning issued by a large and important cultural-political association.
- Bu, büyük ve önemli bir kültürel-politik dernek tarafından yapılan ciddi bir uyarıdır.
- France must therefore face an early warning.
- Bu nedenle Fransa erken bir uyarıyla karşı karşıya kalmalıdır.
- We have laid it down that slots can be withdrawn after one warning if they are being misused.
- Kötüye kullanılmaları halinde slotların bir uyarıdan sonra geri çekilebileceğini belirttik.
- At the same time eleven other authors received warnings because of the same attitude as that of Ali Selim.
- Aynı zamanda on bir başka yazar da Ali Selim'inkiyle aynı tutum nedeniyle uyarı almıştır.
- In addition to the fine words about what can be done, two warnings.
- Neler yapılabileceğine ilişkin güzel sözlere ek olarak, iki uyarı.
- Was it a legitimate warning, given the way in which Portugal and Germany are being treated?
- Portekiz ve Almanya'ya yapılan muamele göz önüne alındığında bu meşru bir uyarı mıydı?
- Heavy snow warning has been issued here in Jeju Island.
- Jeju Adası'nda şiddetli kar uyarısı yapıldı.
- Heavy snow warning has been issued here in Jeju Island.
- Jeju Adası için yoğun kar uyarısı yapılmış.
- Heavy snow warning has been issued here in Jeju Island.
- Jeju Adası'nda yoğun kar uyarısı yapıldı.
- We therefore issued the first warning.
- Bu nedenle ilk uyarıyı yaptık.
- I was fired without warning.
- Uyarı yapılmadan kovuldum.
- There was no warning.
- Uyarı falan yoktu.
- He paid no attention to my warning.
- Uyarımı dikkate almadı.
- We had a warning.
- Bir uyarı aldık.
- Warning, the guy in front of you is a certified nutter!
- Uyarı, önünüzdeki adam sertifikalı bir kaçık!
- This is your final warning.
- Bu senin son uyarın.
- That will be your final warning.
- Bu son uyarın olacak.
- Tom ignored the warning.
- Tom uyarıyı dikkate almadı.
- Tom said that he needed to give Mary one more warning before he could fire her.
- Tom, Mary'yi kovmadan önce ona bir uyarı daha yapması gerektiğini söyledi.
- Tom should've gotten a warning.
- Tom bir uyarı almalıydı.
- Thank you for the warning.
- Uyarı için teşekkürler.
- You should've paid attention to Tom's warning.
- Tom'un uyarısına kulak vermeliydin.
- I think it's a warning.
- Sanırım bu bir uyarı.
- You should have paid attention to her warning.
- Uyarısını dikkate almalıydın.
- Tom won't heed the warning.
- Tom uyarıyı dikkate almayacak.
- Thanks for the warning.
- Uyarı için teşekkürler.
- I thank you for the warning.
- Uyarı için teşekkür ederim.
- A little warning would've been nice.
- Küçük bir uyarı iyi olurdu.
- Tom was mindful of my warning.
- Tom uyarımı dikkate aldı.
- She ignored the warning.
- Uyarıyı görmezden geldi.
- Consider this a warning, Tom.
- Bunu bir uyarı olarak kabul et, Tom.
- He got off with a warning.
- O bir uyarı ile indi.
- The Met Office has issued a severe weather warning.
- Met Office şiddetli hava uyarısı yaptı.
- It must be a warning.
- Bu bir uyarı olmalı.
- Did you have any warning that this could happen?
- Bunun olabileceğine dair herhangi bir uyarı aldınız mı?
- They gave no heed to the warning.
- Uyarıya dikkat etmediler.
- That's all the warning Tom and the others need.
- Tom ve diğerlerinin ihtiyacı olan tüm uyarı bu.
- He was punished as a warning to other students.
- Diğer öğrencilere bir uyarı olarak cezalandırıldı.
- The police officer fired a warning shot into the air.
- Polis memuru havaya bir uyarı ateşi açtı.
- Consider this a warning, Tom.
- Bunu bir uyarı olarak düşün, Tom.
- He paid attention to my warning.
- O, uyarıma dikkat etti.
- Warning, the guy in front of you is a certified nutter!
- Uyarı, önünüzdeki adam raporlu bir deli!
- Tom was mindful of my warning.
- Tom, uyarıma dikkat etti.
- Tom should've gotten a warning.
- Tom'un bir uyarı alması gerekirdi.
- He got off with a warning.
- Bir uyarı ile kurtuldu.
- We didn't have any warning.
- Herhangi bir uyarı almadık.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
- Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.
- I'm giving you my final warning.
- Sana son uyarımı yapıyorum.
- Sami ignored the warning.
- Sami uyarıyı görmezden geldi.
- He took no notice of our warning.
- Uyarımızı hiç dikkate almadı.
- He would go fishing in spite of our warning.
- Uyarımıza rağmen balığa gidecekti.
- That was a warning.
- Bu bir uyarıydı.
- Tom ignored Mary's warning.
- Tom Mary'nin uyarısına aldırmadı.
- Tom needs to be given a warning.
- Tom'un uyarılması gerekiyor.
- Tom needs to be given a warning.
- Tom'un uyarı alması gerekiyor.
- There were no prior warnings.
- Önceden uyarı yoktu.
- The police officer fired a warning shot into the air.
- Polis havaya uyarı ateşi açtı.
- Tom paid no attention to Mary's warning.
- Tom, Mary'nin uyarısını dikkate almadı.
- It was just a warning.
- O sadece bir uyarıydı.
- The police officer fired a warning shot.
- Polis memuru uyarı ateşi açtı.
- Let that be a warning.
- Bu bir uyarı olsun.
- I'm giving you my final warning.
- Sana son uyarımı veriyorum.
- Were warning shots fired?
- Uyarı ateşi açıldı mı?
- I thank you for the warning.
- Ben uyarı için size teşekkür ederim.
- I was fired without warning.
- Uyarısız işten atıldım.
- That was a warning.
- O bir uyarıydı.
- Tom ignored my warning.
- Tom uyarımı dikkate almadı.
- We had a warning.
- Bir uyarımız vardı.
- Tom paid no attention to Mary's warning.
- Tom Mary'nin uyarısına dikkat etmedi.
- Tom got off with a warning.
- Tom bir uyarıyla kurtuldu.
- We had plenty of warning.
- Bir sürü uyarı aldık.
- The player was issued a warning for cussing out a ball boy.
- Oyuncu, top toplayıcı çocuğa hakaret ettiği için hakemden uyarı aldı.
- There was no advance warning.
- Önceden bir uyarı yoktu.
- Tom didn't pay any attention to the warning.
- Tom uyarıya hiç dikkat etmedi.
- They gave no heed to the warning.
- Uyarıya kulak asmadılar.
- She ignored the warning.
- O, uyarıyı görmezden geldi.
- Thank you for your warning.
- Uyarın için teşekkür ederim.
- No attention was paid to his warning.
- Onun uyarısına hiç dikkat edilmedi.
- That will be your final warning.
- Bu sana son uyarı olacak.
- You should've paid attention to Tom's warning.
- Tom'un uyarısına dikkat etmeliydin.
- Tom ignored my warning.
- Tom uyarımı görmezden geldi.
- Tom ignored Mary's warning.
- Tom, Mary'nin uyarısını görmezden geldi.
- Warning, no obscenity.
- Uyarı, müstehcenlik yok.
- Did you have any warning that this could happen?
- Bunun olabileceğine dair bir uyarı aldın mı?
- Time violation warning, Mr Djokovic.
- Zaman ihlali uyarısı, Bay Djokovic.
- Tom held up a warning finger.
- Tom uyarı parmağını kaldırdı.
- The player was issued a warning for cussing out a ball boy.
- Oyuncu, top toplayıcı çocuğa küfrettiği için uyarı aldı.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
- Akıllı bir insan için çok kısa bir uyarı veya açıklama yeterlidir.
- No attention was paid to his warning.
- Uyarısı dikkate alınmadı.
- The weather service has issued a severe weather warning.
- Hava durumu servisi şiddetli bir hava uyarısı yayınladı.
- You should have paid attention to her warning.
- Onun uyarısına kulak vermeliydin.
- This is a warning that we must take seriously.
- Bu ciddiye almamız gereken bir uyarı.
- I cannot, however, neglect his warning.
- Yine de onun uyarısını göz ardı edemem.
- It's probably a warning.
- Bu muhtemelen bir uyarı.
- This is just a warning.
- Bu sadece bir uyarıdır.
- He paid attention to my warning.
- Uyarımı dikkate aldı.
- Tom abandoned cigarettes after the doctor's warning.
- Tom doktorun uyarısından sonra sigarayı bıraktı.
- That's all the warning Tom and the others need.
- Tom ve diğerlerinin ihtiyacı olan tek uyarı bu.
- There was no warning.
- Hiçbir uyarı yoktu.
- The warning came too late.
- Uyarı çok geç geldi.
- He was punished as a warning to other students.
- Diğer öğrencilere uyarı olsun diye o cezalandırıldı.
- Thank you for the warning.
- Uyarı için size teşekkür ederim.
Show More (122)
|