lack (of) - Türkisch Englisch Wörterbuch

lack (of)

Bedeutungen, die der Begriff "lack (of)" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 245 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
lack of confidence n. güvensizlik
The Council has demonstrated its lack of confidence in the Commission.
Konsey, Komisyon'a olan güvensizliğini ortaya koymuştur.

More Sentences
lack of water n. susuzluk
The plants died for lack of water.
Bitkiler susuzluktan öldü.

More Sentences
General
lack of understanding n. anlayışsızlık
There are many reasons and first comes lack of understanding.
Birçok nedeni vardır; anlayışsızlık en başta gelmektedir.

More Sentences
lack of courage n. cesaretsizlik
I was very angry with myself for my lack of courage.
Cesaretsizliğim için kendime çok kızmıştım.

More Sentences
lack of n. yokluk
Lack of food made them very hungry.
Yiyecek yokluğu onları çok acıktırdı.

More Sentences
lack of money n. parasızlık
He failed, due to lack of money.
Parasızlık yüzünden başarısız oldu.

More Sentences
lack of experience n. tecrübe eksikliği
Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi iş çıkarması gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
lack of n. yoksunluk
Quite frankly, I have never seen such a lack of reflection.
Açıkçası, hiç bu kadar tefekkür yoksunluğu görmemiştim.

More Sentences
lack of proportion n. oransızlık
A repeat of this debacle and the lack of proportion must be avoided.
Bu fiyaskonun ve orantısızlığın tekrarlanmasından kaçınılmalıdır.

More Sentences
lack of knowledge n. bilgi eksikliği
I do not know if there is a lack of knowledge or a lack of trust here.
Burada bir bilgi eksikliği mi yoksa güven eksikliği mi var bilmiyorum.

More Sentences
lack of information n. bilgi eksikliği
We all know that there is still a lack of information and a lack of acceptance.
Hâlâ bilgi eksikliği ve kabul eksikliği olduğunu hepimiz biliyoruz.

More Sentences
lack of attention n. dikkat eksikliği
By lack of attention, she hit the post with her car.
Dikkat eksikliği yüzünden arabasıyla direğe çarptı.

More Sentences
lack of confidence n. güven eksikliği
We know that the key brake on this expansion is the lack of confidence, particularly amongst consumers.
Bu genişlemenin önündeki en önemli frenin, özellikle tüketiciler arasındaki güven eksikliği olduğunu biliyoruz.

More Sentences
lack of interest n. ilgisizlik
This time round, the Council has already made known to us its lack of interest in Parliament's opinion.
Bu kez Konsey, Parlamento'nun görüşlerine olan ilgisizliğini bize çoktan gösterdi.

More Sentences
lack of trust n. güven eksikliği
I am not one of the people who agrees that there is a vast lack of trust.
Büyük bir güven eksikliği olduğunu kabul eden insanlardan biri değilim.

More Sentences
lack of love n. sevgi eksikliği
All human offenses are the result of a lack of love.
Tüm insan suçları sevgi eksikliğinden kaynaklanır.

More Sentences
lack of capacity n. kapasite eksikliği
The lack of capacity to do things right is also part of why things are done wrongly.
İşleri doğru yapma kapasitesinin eksikliği de işlerin neden yanlış yapıldığının bir parçasıdır.

More Sentences
lack of time n. zaman yetersizliği
I asked for the floor yesterday, but my request was refused due to a lack of time.
Dün söz istemiştim, ancak zaman yetersizliği nedeniyle talebim reddedildi.

More Sentences
lack of communication n. iletişimsizlik
There is a lack of communication between the young and the old.
Gençler ve yaşlılar arasında iletişim eksikliği var.

More Sentences
lack of water n. su kıtlığı
One of the most serious problems continues to be the lack of water for both drinking and other purposes.
En ciddi sorunlardan biri, hem içmeye hem de diğer amaçlara yönelik su kıtlığı olmaya devam ediyor.

More Sentences
lack of water n. su yokluğu
People living in this area are dying because of the lack of water.
Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.

More Sentences
lack of sleep n. uykusuzluk
Lack of sleep is bad for your health.
Uykusuzluk sağlığın için kötüdür.

More Sentences
lack of progress n. ilerleme eksikliği
Community responsibility for this lamentable lack of progress should not be diminished.
Bu acınacak ilerleme eksikliğinde toplumun sorumluluğu azaltılmamalıdır.

More Sentences
lack of visibility n. görünürlük eksikliği
Lack of visibility affects two-wheeled vehicles and all vehicles in general.
Görünürlük eksikliği iki tekerlekli araçları ve genel olarak tüm araçları etkiler.

More Sentences
lack of transparency n. şeffaflık eksikliği/yoksunluğu
That, hitherto, irresponsibility and lack of transparency have been the norm in the Commission?
Şimdiye kadar Komisyon'da sorumsuzluk ve şeffaflık eksikliğinin norm haline geldiğini mi?

More Sentences
for lack of prep. yokluğundan
A lot of wild animals died for lack of food.
Bir sürü vahşi hayvan yiyecek yokluğundan öldü.

More Sentences
Trade/Economic
lack of resources n. kaynak yetersizliği
The second major horizontal issue is a lack of resources.
İkinci büyük yatay sorun ise kaynak yetersizliğidir.

More Sentences
lack of competition n. rekabet eksikliği
That may cause prices to rise again at a later date, due to a lack of competition.
Bu durum, rekabet eksikliği nedeniyle fiyatların daha sonraki bir tarihte tekrar yükselmesine neden olabilir.

More Sentences
lack of demand n. talep yetersizliği
You must remember that the real problem with the coffee sector is the lack of demand.
Kahve sektöründeki asıl sorunun talep yetersizliği olduğunu unutmamalısınız.

More Sentences
Law
lack of evidence n. delil yetersizliği
Tom was acquitted for lack of evidence.
Tom delil yetersizliğinden beraat etti.

More Sentences
lack of evidence n. kanıt eksikliği
Tom was acquited because of lack of evidence.
Tom kanıt eksikliği yüzünden beraat etmişti.

More Sentences
Technical
lack of equipment n. ekipman yetersizliği
Sadly, it also has to be said that lack of equipment is currently hampering the efforts of many citizens eager to help.
Ne yazık ki, ekipman yetersizliği şu anda yardım etmeye hevesli olan birçok vatandaşın çabalarını sekteye uğratmaktadır.

More Sentences
Pathology
lack of coordination n. koordinasyon eksikliği
The lack of coordination leads to friction costs in the work of the NGOs and government offices.
Koordinasyon eksikliği, STK'ların ve devlet dairelerinin çalışmalarında sürtüşme maliyetlerine yol açmaktadır.

More Sentences
Common Usage
lack of attention n. dikkatsizlik
lack of work n. çok az iş/çalışma/emek
lack of thought n. fikirsizlik
General
lack of oil n. yağsızlık
lack of education n. eğitimsizlik
lack of understanding n. anlamazlık
lack of harmony n. geçimsizlik
lack of aim n. ereksizlik
lack of nourishment n. besinsizlik
lack of employees n. adamsızlık
lack of experience n. acemilik
lack of need n. gereksizlik
lack of condition n. hamlık
lack of taste n. lezzetsizlik
lack of purpose n. amaçsızlık
lack of means n. çaresizlik
lack of use n. kal olmuş
lack of taste n. tatsızlık
lack of food n. beslenme yetersizliği
lack of foresight n. basiretsizlik
lack of grounds for legal action n. takipsizlik
lack of roads n. yolsuzluk
lack of harmony n. uyumsuzluk
lack of manners n. görgüsüzlük
lack of aim n. gayesizlik
lack of interest n. alakasızlık
lack of zeal n. gayretsizlik
lack of harmony n. ahenksizlik
lack of esteem n. itibarsızlık
lack of continuity n. devamsızlık
lack of suspicion n. kuşkusuzluk
lack of inspection n. denetimsizlik
lack of adjustment n. ayarsızlık
lack of appetite for sex n. cinsel isteksizlik
lack of communication n. iletişim kopukluğu
lack of workers n. adamsızlık
lack of experience n. tecrübesizlik
lack of control n. başıboşluk
lack of nutrition n. yetersiz beslenme
lack of nutrition n. beslenme kifayetsizliği
lack of nutrition n. beslenme yetersizliği
lack of nutrition n. beslenme eksikliği
lack of a devotion to one´s country or family n. hamiyetsizlik
lack of sanitary conditions n. sağlığa elverişsizlik
lack of sanitary conditions n. sağlık şartlarının yetersizliği
lack of sanitary conditions n. sağlığa elverişsiz
lack of comprehension n. anlayışsızlık
lack of concentration n. konsantrasyon eksikliği
lack of energy n. uyuklama
lack of energy n. uyuşukluk
lack of energy n. rehavet
lack of confidence n. adem-i itimat
lack of self-respect n. haysiyetsizlik
lack of control n. denetim eksikliği
lack of inspection n. denetim eksikliği
lack of necessity n. gereksizlik
lack of success n. muvaffakiyetsizlik
lack of sexual drive n. cinsel isteksizlik
lack of sexual drive n. cinsel soğukluk
lack of necessity n. lüzumsuzluk
lack of time n. vakit darlığı
lack of communication n. haberleşme eksikliği
lack of motivation n. motivasyon eksikliği
lack of unity n. birlik/bütünlük eksikliği/yoksunluğu
lack of capacity n. kapasite yetersizliği
lack of capacity n. kapasitesizlik
lack of knowledge n. bilgisizlik
lack of contentment n. hoşnutsuzluk
lack of contentment n. tatminsizlik
lack of training n. eğitim eksikliği
lack of n. mahrumiyet
lack of rain n. kuraklık
lack of rain n. yağış eksikliği
lack of rain n. yağmur eksikliği
lack of rain n. yağmur yokluğu
lack of rain n. yağmursuzluk
lack of expression n. ifade eksikliği
lack of self-confidence n. kendine güvensizlik
lack of self-confidence n. özgüvensizlik
lack of rainfall n. yağış azlığı
lack of self-confidence n. özgüven eksikliği
lack of discipline n. başıbozukluk
lack of experience n. çaylaklık
lack of solution n. çözümsüzlük
lack of appetite n. iştahsızlık
lack of efficacy n. tesirsizlik
lack of space n. yer sıkıntısı/darlığı
lack of commitment n. taahhütsüzlük
lack of time n. zaman sıkıntısı
lack of conviction n. inanç eksikliği/yokluğu
lack of conviction n. mahkumiyetin olmaması
lack of familiarity n. aşinalık eksikliği
lack/shortage of ski̇ll n. yetenek eksikliği
lack/shortage of ski̇ll n. beceriksizlik
lack/shortage of ski̇ll n. yeteneksizlik
lack of sample n. yetersiz numune
lack of necessity n. zorunluluğun olmaması
lack of satisfaction n. memnuniyetsizlik
lack of satisfaction n. tatminsizlik
lack of satisfaction n. tatmin olmama
lack of satisfaction n. tatmin eksikliği
lack of oversight n. dikkatsizlik
lack of teamwork n. ekip çalışması eksikliği
lack of character n. karaktersizlik
lack of irony n. ironi eksikliği
lack of irony n. ironinin olmaması
lack of irony n. ironi olmaması
lack of ornamentation n. süssüzlük
lack of thought n. fikirsizlik
feel the lack of v. eksikliğini hissetmek
show a lack of respect for v. saygıda kusur etmek
show a lack of comprehension v. anlayışsızlık göstermek
show a total lack of comprehension v. tam bir anlayışsızlık göstermek
show a lack of comprehension v. anlayışssızlık sergilemek
show a lack of respect v. saygısızlık göstermek
throw out the case for lack of evidence v. delil yetersizliğinden davayı düşürmek
die from lack of air or oxygen v. havasızlıktan ölmek
through lack of prep. eksikliğinden dolayı
for lack of prep. etkisizliğinden
lack of prep. -sizlik
Phrases
for lack of a better word expr. kelimenin tam anlamıyla
Colloquial
lok (lack of knowledge) n. bilgisizlik
for lack of a better word expr. nasıl desem
for lack of a better word expr. tabiri caizse
I find your lack of (something) disturbing expr. bence (bir şey) eksikliğin çok sinir bozucu
I find your lack of (something) disturbing expr. bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü
I find your lack of (something) disturbing expr. (bir şey) eksikliğinden dolayı sana yazık
Idioms
close acquaintance causes lack of respect n. aşırı yakınlık saygısızlık doğurur
lack the courage of (one's) convictions v. düşündüklerini savunacak cesareti olmamak
lack the courage of (one's) convictions v. inandıklarının arkasında duracak cesareti olmamak
lack the courage of (one's) convictions v. inandığı gibi hareket edememek
lack the courage of (one's) convictions v. doğru bildiği gibi hareket edememek
lack the courage of (one's) convictions v. inandığı gibi hareket edememek
lack the courage of (one's) convictions v. doğru bildiği şekilde davranamamak
lack the courage of (one's) convictions v. inançları doğrultusunda hareket edecek cesareti olmamak
lack the courage of (one's) convictions v. düşüncelerinin arkasında duramamak
lack the courage of (one's) convictions v. ilkelerine göre hareket edecek cesaretten yoksun olmak
have/lack the courage of your convictions v. ilkelerine göre hareket etme cesaretine sahip olmak/olmamak
have/lack the courage of your convictions v. düşüncelerinin arkasında durmak/durmamak
have/lack the courage of your convictions v. inançlarına göre hareket etme cesaretine sahip olmak/olmamak
have/lack the courage of your convictions v. inançları doğrultusunda sorumluluk alma/elini taşın altına koyma cesareti göstermek/gösterememek
not for (a) lack of trying expr. o kadar çabaya rağmen
not for (a) lack of trying expr. o kadar uğraşmasına rağmen
not for (a) lack of trying expr. yine de çok uğraştı/çaba harcadı
not for (a) lack of trying expr. yine de iyi çabaladı
not for (a) lack of trying expr. çok çabalamadı değil
Trade/Economic
lack of business n. iş darlığı
lack of qualified personnel n. kalifiye eleman sıkıntısı
lack of qualified personnel n. kalifiye eleman eksikliği
lack of money n. para darlığı
lack of competition n. rekabet yokluğu
lack of funding n. sermaye yokluğu
lack of funding n. sermaye eksikliği
lack of competition n. tekelcilik
lack of demand n. talep eksikliği
lack of qualified personnel n. vasıflı eleman eksikliği
lack of conformity n. uygunluk eksikliği
lack of conformity n. uygunsuzluk
lack of qualified personnel n. vasıflı eleman sıkıntısı
due to lack of assets expr. varlık yokluğu nedeniyle
Law
lack of success n. başarı eksikliği
unconditional release on lack of evidence n. delil yetersizliğinden şartsız tahliye
decision of lack of jurisdiction n. görevsizlik kararı
lack of competence n. görevsizlik
lack of jurisdiction n. görevsizlik
lack of evidence n. kanıt yetersizliği
lack of evidence n. kanıt noksanlığı
lack of consent n. rıza yokluğu
lack of assent n. rıza yokluğu
lack of competency n. vazifeli olmama
lack of venue n. yetkisizlik
lack of jurisdiction n. yetkisizlik
reason of lack of venue n. yetkisizlik nedeni
lack of capacity to sue n. husumet yokluğu
lack of capacity n. ehliyet eksikliği
lack of capacity n. ehliyetsizlik
show a lack of mutual assent v. muvafakatsizlik göstermek
Politics
lack of majority n. çoğunluğun sağlanamaması
lack of confidence n. güven eksikliği
lack of majority n. herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması
Technical
lack of maintenance n. bakım eksikliği
lack of style n. biçim yetersizliği
lack of stability n. denge yetersizliği
lack of hardware n. donanım yetersizliği
lack of equipment n. donanım yetersizliği
lack of energy n. enerji azlığı
lack of hardware n. ekipman yetersizliği
lack of fusion n. ergime noksanlığı
lack of coordination n. eşgüdüm eksikliği
lack of penetration n. kıvamlılık yetersizliği
lack of oxygen n. oksijen eksikliği
lack of equipment n. teknik yetersizlik
lack of hardware n. teknik yetersizlik
lack of data n. veri eksikliği
lack of lubrication n. yağlama kesilmesi
lack of lubrication n. yağlama olmaması
lack of oil n. yağlama yağı yetersizliği
lack of fusion n. yetersiz ergime
Electric
lack of current n. elektrik akımı yetersizliği
Automotive
lack of parallelism n. paralellikten yoksun
lack of lubrication n. yağlama yetersizliği
Medical
lack of movement n. hareket yitimi
severe salt loss from lack of mineralocorticoid activity n. mineralokortikoid eksikliğine bağlı ciddi tuz kaybı
lack of fingerprints n. parmak izi yokluğu
lack of surfactant n. surfaktan eksikliği
lack of compliance n. uyum eksikliği
lack of vitamins n. vitaminsizlik
lack of lubrication n. yeterli ıslanmanın olmaması
Psychology
sense of lack of control n. kontrol edememe korkusu
Biology
lack of dominance n. eksik baskınlık
Education
lack of education n. eğitim eksikliği
Meteorology
lack of rainfall n. yağış yetersizliği