brave - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

brave

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "brave" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 28 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
brave adj. yiğit
brave adj. cesur
brave adj. cesaretli
General
brave n. kızılderili savaşçı
brave v. göğüs germek
brave v. cesaret göstermek
brave v. meydan okumak
brave v. cesaretle karşı koymak
brave v. cesaretle karşılamak
brave v. cesurca durmak
brave adj. batur
brave adj. keleş
brave adj. yağız
brave adj. koçak
brave adj. görkemli
brave adj. şeci
brave adj. bahadır
brave adj. şecaatli
brave adj. yürekli
brave adj. bıçkın
brave adj. mert
brave adj. kahraman
brave adj. cesur
brave adj. yakışıklı
brave adj. babayiğit
brave adj. mükemmel
brave adj. harika
Archaic
brave v. kabadayılık taslamak

Bedeutungen, die der Begriff "brave" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 106 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
seem brave v. cesur görünmek
look brave v. cesur görünmek
General
brave fellow n. babayiğit
brave man n. aslan
brave man n. er
brave man n. erkek adam
brave heart n. cesur yürek
brave man n. yiğit
brave man n. dadaş
brave hero n. cesur kahraman
brave design n. cesur tasarım
brave man n. mert adam
brave move n. cesur hareket
brave knight n. cesur şövalye
brave pilot n. cesur pilot
the brave n. cesur insanlar
brave woman n. cesur kadın
brave [obsolete] n. kabadayı
brave [obsolete] n. zorba
brave [obsolete] n. övünme
brave [obsolete] n. böbürlenme
brave [obsolete] n. meydan okuma
brave the elements v. kötü havada dışarıda bulunmak
be brave v. cesur olmak
be brave v. mert olmak
brave [obsolete] v. gösterişli hale getirmek
brave [obsolete] v. görkemlileştirmek
brave [obsolete] v. böbürlenmek
brave [obsolete] v. övünmek
as brave as adj. kadar cesur
brave enough adj. yeterince cesur
Phrasals
brave something out v. cesurca dayanmak/üstesinden gelmek
brave out v. cesaretle karşılamak
brave out v. idare etmek
brave out v. durumu iyi yönetmek
brave out v. göğüs germek
brave out v. cesurca davranmak/durmak
brave out v. dayanmak
brave out v. yıkılmamak
brave out v. ayakta kalmak
brave out v. sağlam durmak
Proverb
fortune favors the brave şans cesur olandan yanadır
none but the brave deserve the fair güzeli cesurdan başkası hak etmez
fortune favors the brave şans cesurdan yanadır
Colloquial
brave it out v. tehlikeyle/zorlukla yüzleşmek
brave it out v. tehlikeyle/zorlukla yüzleşme cesareti göstermek
brave it out v. tehlikeyi/zorluğu cesaretle karşılamak
brave it out v. tehlike/zorluk karşısında cesaretini kaybetmemek
brave it out v. tehlike/zorluk karşısında cesur olmak
brave it out v. (uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek
brave it out v. işi pişkinliğe vurmak
brave it out v. işi yüzsüzlüğe vurmak
brave it out v. işi arsızlığa vurmak
be insanely brave v. deli cesareti olmak
brave enough expr. yeterince cesur
brave men run expr. yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır
Idioms
as brave as a lion n. çok cesur
brave new world n. cesur yeni dünya
brave new world n. cesur yeni dünya
brave new world n. toplumsal açıdan umut vadeden çağ/dönem
brave new world n. cüretkar/distopik yeni dünya
a brave new world n. cesur yeni dünya
a brave new world n. insan yaşamını ileri götüreceği düşünülen fakat genellikle yeni problemlere yol açan değişen/yeni dünya/toplum düzeni
a brave new world n. karanlık bir gelecek (ironik)
a brave new world n. karanlığa sürükleyen yeni dünya düzeni (ironik)
a brave new world n. distopik yeni dünya (ironik)
a brave new world n. umutsuz bir gelecek (ironik)
a brave new world n. distopik yeni dünya düzeni (ironik)
put a brave face on something v. boyun eğmemek
put a brave front on something v. boyun eğmemek
put on a brave front v. cesur gibi görünmek
put a brave front on something v. cesaretle karşılamak
put a brave face on something v. cesaretle karşılamak
put up a brave front v. casurca davranmak
put up a brave front v. cesur gibi görünmek
put a brave front on something v. göğüs germek
put a brave face on something v. göğüs germek
put a brave face on things v. işleri yolundaymış gibi göstermek
put a brave face on something v. mutluymuş gibi davranmak
put up a brave front v. korktuğunu belli etmemek
put a brave front on something v. mutluymuş gibi davranmak
put on a brave front v. korktuğunu belli etmemek
put a brave face on things v. pembe tablo çizmek
put a brave face on something v. yıkılmamak
put a brave front on something v. üzülmemiş numarası yapmak
put a brave face/front on v. üzüntüsünü/mutsuz olduğunu belli etmemek
put a brave face on something v. üzülmemiş numarası yapmak
put a brave front on something v. yıkılmamak
put on a brave face v. sıkıntılı bir durumu olumlu karşılamak
put on a brave face v. zor bir durum karşısında neşeli bir tavır takınmak
put on a brave face v. bir tersliğe/aksiliğe gülüp geçmek
put on a brave face v. korkmuyormuş gibi yapmak
put on a brave face v. cesaretliymiş gibi/korkmuyormuş gibi bir tavır takınmak
put on a brave face v. korktuğunu gizlemek
put on a brave face v. korkmuyormuş numarası yapmak
brave the elements v. kötü havada dışarı çıkmak
brave as a lion expr. aslan yürekli
as brave as a lion expr. aslan yürekli
fortune favours the brave expr. cesurlar şanslıdır
none but the brave deserve the fair expr. cesur olan kazanır
fortune favours the brave expr. şans cesurların yanındadır
fortune favours the brave expr. şans cesur insanların tarafını tutar
none but the brave deserve the fair expr. zafer onu hak edenindir
Speaking
it was so brave of you expr. çok cesurca davrandın
he was a brave commander expr. o cesur bir komutandı
Technical
brave new world n. yeni olmasından dolayı göz korkutan durum