| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | famine n. | kıtlık | ||
|
Months of drought resulted in famine. Aylarca süren kuraklık kıtlığa yol açtı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | famine n. | kıtlık | ||
|
The UN estimates that seven and a half million people are at risk of famine in this devastated country. BM, bu harap olmuş ülkede yedi buçuk milyon insanın kıtlık riski altında olduğunu tahmin ediyor. More Sentences |
||||
| General | famine n. | açlık | ||
|
Their departure will spell the end of farms, famine for 12 million inhabitants of Zimbabwe and widespread poverty. Onların gidişi çiftliklerin sonu, 12 milyon Zimbabwe sakini için açlık ve yaygın yoksulluk anlamına gelecektir. More Sentences |
||||
| General | famine n. | yokluk | ||
| General | famine n. | sıkıntı | ||
| General | famine n. | ciddi yiyecek kıtlığı | ||
| General | famine n. | kıtlık dönemi | ||
| General | famine n. | yoksun olma | ||
| General | famine n. | (kaynak) az bulunma | ||
| General | famine n. | kitlesel yiyecek kıtlığı | ||
| General | famine n. | şiddetli gıda yokluğu | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | famine n. | gıda sıkıntısı | ||
| Archaic | famine n. | aşırı açlık | ||
| Archaic | famine n. | açlıktan ölme | ||
| Archaic | famine n. | aşırı iştah | ||