Türkisch - Englisch
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch Sätze
Synonyme
Sätze
Werkzeuge
Quellen
Über uns
Kontakt
Einloggen / Registrieren
Licht Ausschalten
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyme
Werkzeuge
Quellen
Über uns
Kontakt
Einloggen / Registrieren
EN-TR
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Spanisch - Englisch
Französisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch Sätze
Türkisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Verlauf Ausblenden
Velaufsdetails
Verlauf Löschen
Verlauf :
35 grad im schatten
önünü göremeyecek kadar sarhoş olmak
jamaica shorts
have to do
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Verlauf
Sätze
Bedeutungen von dem Begriff
"have to do"
im Türkisch Englisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)
Kategorie
Englisch
Türkisch
General
1
General
have to do
v.
yapmak zorunda olmak
Why should it
have to do
anything else?
Neden başka bir şey
yapmak zorunda olsun
ki?
More Sentences
Bedeutungen, die der Begriff
"have to do"
mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 430 Ergebniss(e)
Kategorie
Englisch
Türkisch
Colloquial
1
Colloquial
have (something) to do
v.
(bir şeyi) yapması gerekmek
Perhaps Europe will
have to do
something about it.
Belki de Avrupa'nın bu konuda bir şeyler
yapması gerekecek.
More Sentences
General
2
General
have nothing to do with
v.
ile hiçbir ilgisi olmamak
3
General
have something to do with
v.
alakası olmak
4
General
have the face to do something
v.
yüzü tutmak
5
General
have nothing to do with
v.
ilişkisini kesmek
6
General
have to do with
v.
ile ilgisi olmak
7
General
have nothing to do with
v.
ilgisi olmamak
8
General
have nothing to do with
v.
alakası olmamak
9
General
have something to do with
v.
ilişkisi olmak
10
General
have something to do with
v.
ilgisi olmak
11
General
have sudden wish to do something
v.
aklına esmek
12
General
have no business to do something
v.
hakkı olmamak
13
General
have nothing to do with
v.
ile hiçbir ilişkisi olmamak
14
General
have to do (with)
v.
dahili olmak
15
General
have nothing to do
v.
yapacak bir şeyi kalmamak
16
General
have nothing else to do
v.
yapacak başka bir şeyi kalmamak
17
General
have nothing else to do
v.
yapacak bir şeyi kalmamak
18
General
have nothing else (left) to do
v.
yapacak bir şeyi kalmamak
19
General
have nothing to do with
v.
ile ilgisi olmamak
20
General
have to do with
v.
ile bir ilgisi olmak
21
General
do oneself to have the honour
v.
şeref addetmek
22
General
have a lot to do
v.
yapacak çok şeyi olmak
23
General
have many things to do
v.
yapacak çok şeyi olmak
24
General
have lots of things to do
v.
yapacak çok şeyi olmak
25
General
have many things to do
v.
yapacak çok işi olmak
26
General
not to have anything to do with something
v.
uzaktan yakından ilgisi olmamak
27
General
have lots of things to do
v.
yapacak çok işi olmak
28
General
have a lot to do
v.
yapacak çok işi olmak
29
General
have little to do
v.
yapacak çok az şeyi olmak
30
General
have nothing to do
v.
yapacak bir şeyi olmamak
31
General
have nothing to do with something
v.
birşeyle ilgisi olmamak
32
General
have a lot to do
v.
yapılacak çok şey/şeyi olmak
33
General
have other thing to do
v.
yapacak başka işleri olmak
34
General
have yet to (do something)
v.
henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem
35
General
have to do with
v.
… ile ilgilenmek
36
General
have to do with
v.
uğraşmak
Phrases
37
Phrases
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
38
Phrases
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmanın) zararı yok
39
Phrases
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok
40
Phrases
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok
41
Phrases
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmakta) beis yok
Colloquial
42
Colloquial
have more interesting things to do
v.
yapacak daha ilginç şeyleri olmak
43
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
doğrudan bir ilişkisi olmamak
44
Colloquial
have (something) to do
v.
(bir şey) yapmak zorunda olmak
45
Colloquial
have (something) to do
v.
yapılacak bir işi olmak
46
Colloquial
have a (hard/difficult) job doing/to do something
v.
(bir şeyi) yapmakta zorlanmak
47
Colloquial
have a (hard/difficult) job doing/to do something
v.
(bir şeyi) yapana kadar canı çıkmak
48
Colloquial
be/have to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle ilgisi olmak
49
Colloquial
be/have to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle ilgili olmak
50
Colloquial
be/have to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle alakası olmak
51
Colloquial
be/have to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle alakalı olmak
52
Colloquial
be/have to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle bağlantılı olmak
53
Colloquial
be/have to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle ilişkili olmak
54
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(biriyle/bir şeyle) bir bağı olmamak
55
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(biriyle/bir şeyle) alakası olmamak
56
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(birinden/bir şeyden) uzak durmak
57
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(biriyle/bir şeyle) ilgisi olmamak
58
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(biriyle/bir şeyle) bir bağlantısı olmamak
59
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(biriyle/bir şeyle) görüşmemek
60
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
(biriyle/bir şeyle) ilişkisi olmamak/kalmamak
61
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle bir ilgisi olmamak
62
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle bir bağlantısı olmamak
63
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle bir ilişkisi olmamak
64
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle bağlantı kurmayı reddetmek/istememek
65
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle ilişki kurmayı reddetmek/istememek
66
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle işi olmamak
67
Colloquial
have nothing to do with somebody/something
v.
biriyle/bir şeyle bir ilgisi/bağlantısı olsun istememek
68
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
biriyle/bir şeyle işi olmamak
69
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
biriyle/bir şeyle bir bağlantısı olmamak
70
Colloquial
have nothing to do with someone or something
v.
biriyle/bir şeyle bir ilgisi/bağlantısı olsun istememek
71
Colloquial
not have anything to do with someone or something
v.
biriyle/bir şeyle işi olmamak
72
Colloquial
not have anything to do with someone or something
v.
biriyle/bir şeyle bir bağlantısı olmamak
73
Colloquial
not have anything to do with someone or something
v.
biriyle/bir şeyle bir ilgisi/bağlantısı olsun istememek
74
Colloquial
have something to do with something
v.
bir şeyle bir ilgisi olmak
75
Colloquial
have something to do with something
v.
bir şeyle bir bağlantısı olmak
76
Colloquial
have something to do with something
v.
bir şeyle ilgili olmak
77
Colloquial
have something to do with something
v.
bir şeye bağlı olmak
78
Colloquial
have something to do with something
v.
bir şeyle alakalı olmak
79
Colloquial
not have anything to do with something
v.
bir şeyle bir ilgisi olmak
80
Colloquial
not have anything to do with something
v.
bir şeyle bir bağlantısı olmak
81
Colloquial
not have anything to do with something
v.
bir şeyle ilgili olmak
82
Colloquial
not have anything to do with something
v.
bir şeye bağlı olmak
83
Colloquial
not have anything to do with something
v.
bir şeyle alakalı olmak
84
Colloquial
have got to (do something)
v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak
85
Colloquial
have got to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) mecbur olmak
86
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapma yeteneği olmak
87
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapma becerisi içinde olmak
88
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
89
Colloquial
have it in you (to do something)
v.
(bir şey yapma) yeteneği olmak
90
Colloquial
have it in you (to do something)
v.
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak
91
Colloquial
have it in you (to do something)
v.
(bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak
92
Colloquial
have it in one to do something
v.
birinin bir şey yapma yeteneği olmak
93
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak
94
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
95
Colloquial
have it in mind to do something
v.
bir şey yapmak aklında olmak
96
Colloquial
have it in mind to do something
v.
bir şey yapmaya niyeti olmak
97
Colloquial
have it in mind to do something
v.
bir şey yapmayı düşünmek
98
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma yeteneği olmak
99
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma becerisine sahip olmak
100
Colloquial
have it in one to do
v.
yapmak birinin içinde olmak
101
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma yeteneğini içinde barındırmak
102
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma kapasitesi olmak
103
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma potansiyeli olmak
104
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma yeteneği olmak
105
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak
106
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak
107
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma kapasitesi olmak
108
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma potansiyeli olmak
109
Colloquial
have it in you to do something
v.
bir şey yapma yeteneği olmak
110
Colloquial
have it in you to do something
v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak
111
Colloquial
have it in you to do something
v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak
112
Colloquial
have it in you to do something
v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
113
Colloquial
have it in you to do something
v.
bir şey yapma kapasitesi olmak
114
Colloquial
have it in you to do something
v.
bir şey yapma potansiyeli olmak
115
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak
116
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak
117
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapma kapasitesi olmak
118
Colloquial
have (got) it in you to do something
v.
bir şey yapma potansiyeli olmak
119
Colloquial
have to do with something
v.
bir şeyle bir ilgisi olmak
120
Colloquial
have to do with something
v.
bir şeyle bir bağlantısı olmak
121
Colloquial
have to do with something
v.
bir şeyle ilgili olmak
122
Colloquial
have to do with something
v.
bir şeye bağlı olmak
123
Colloquial
have to do with something
v.
bir şeyle alakalı olmak
124
Colloquial
what does that have to do with anything?
expr.
ne alaka?
125
Colloquial
just do what you have to do
expr.
sadece yapman gerekeni yap
126
Colloquial
do I have to draw (you) a picture?
expr.
(sana) her şeyi tane tane anlatmak mı gerekiyor?
127
Colloquial
do I have to draw (you) a picture?
expr.
(sana) her şeyi açık açık söylemek mi gerekiyor?
128
Colloquial
do I have to draw (you) a picture?
expr.
resimli açıklama mı lazım (sana)?
129
Colloquial
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
ne alaka?
130
Colloquial
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
ne alakası var?
131
Colloquial
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
alakaya çay demle?
132
Colloquial
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
ne ilgisi var?
133
Colloquial
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
kel alaka?
134
Colloquial
if you have a mind to (do something)
expr.
eğer (bir şeyi yapma) niyetin varsa
135
Colloquial
if you have a mind to (do something)
expr.
eğer (bir şeyi yapmaya) niyetliysen
136
Colloquial
if you have a mind to (do something)
expr.
eğer (bir şeyi) yapmak) istiyorsan
137
Colloquial
if you have a mind to (do something)
expr.
eğer (bir şeyi yapmak) niyetindeysen
138
Colloquial
what does that have to do with the price of corn?
expr.
bunun konuyla ne alakası var?
139
Colloquial
what does that have to do with the price of corn?
expr.
bunun konumuzla ne ilgisi var?
140
Colloquial
what does that have to do with the price of corn?
expr.
ne alaka?
141
Colloquial
do I have to draw a picture?
expr.
her şeyi tane tane anlatmak mı gerekiyor?
142
Colloquial
do I have to draw a picture?
expr.
her şeyi açık açık söylemek mi gerekiyor?
143
Colloquial
do I have to draw a picture?
expr.
resimli açıklama mı lazım?
144
Colloquial
do I have to paint a picture?
expr.
her şeyi tane tane anlatmak mı gerekiyor?
145
Colloquial
do I have to paint a picture?
expr.
her şeyi açık açık söylemek mi gerekiyor?
146
Colloquial
do I have to paint a picture?
expr.
resimli açıklama mı lazım?
147
Colloquial
do I have to spell it out?
expr.
bunu açıklamam gerekiyor mu?
148
Colloquial
do I have to spell it out?
expr.
bunu açıklamalı mıyım?
149
Colloquial
do I have to spell it out?
expr.
bunu anlatmak için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)?
150
Colloquial
do I have to spell it out?
expr.
hecelerine mi ayırayım?
151
Colloquial
do I have to spell it out (for you)
expr.
bunu sana açıklamam mı gerekiyor mu?
152
Colloquial
do we have to go through all that again?
expr.
tekrar baştan mı başlayalım?
153
Colloquial
do we have to go through all that again?
expr.
hepsini tekrar baştan tartışmak/konuşmak zorunda mıyız?
154
Colloquial
do we have to go through all that again?
expr.
başa mı dönelim?
155
Colloquial
it won't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmez
156
Colloquial
it won't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmaz
157
Colloquial
it won't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası yok
158
Colloquial
it won't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru yok
159
Colloquial
it wouldn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmezdi
160
Colloquial
it wouldn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmazdı
161
Colloquial
it wouldn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası olmazdı
162
Colloquial
it wouldn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru olmazdı
163
Colloquial
we have to do lunch sometime
expr.
bir ara bir öğle yemeği yiyelim
164
Colloquial
we have to do lunch sometime
expr.
bir ara mutlaka görüşelim
165
Colloquial
we have to do lunch sometime
expr.
bir ara mutlaka birlikte bir öğlen yemeği yiyelim
166
Colloquial
we have to do lunch sometime
expr.
bir ara mutlaka buluşalım
167
Colloquial
you have to do what you have to do
expr.
yapman gerekeni yap
168
Colloquial
you have to do what you have to do
expr.
gerekeni yapmak lazım
169
Colloquial
you have to do what you have to do
expr.
ne gerekiyorsa/durum ne gerektiriyorsa onu yapmak lazım
Idioms
170
Idioms
have license to do something
v.
bir konuda yetkisi olmak
171
Idioms
have license to do something
v.
bir konuda ruhsatı olmak
172
Idioms
have license to do something
v.
bir konuda ehliyeti olmak
173
Idioms
have license to do something
v.
bir konuda izni olmak
174
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) yüzü olmak
175
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) yüz bulmak
176
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) yüzü tutmak
177
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) cesareti olmak
178
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek
179
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) çekinmemek
180
Idioms
have the brass face to (do something)
v.
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
181
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) yüzü olmak
182
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) yüz bulmak
183
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) yüzü tutmak
184
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) cesareti olmak
185
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek
186
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) çekinmemek
187
Idioms
have the face to (do something)
v.
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
188
Idioms
have no cause to (do something)
v.
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak
189
Idioms
have no cause to (do something)
v.
(bir şey yapacak) bir sebebi olmamak
190
Idioms
have no cause to (do something)
v.
(bir şey yapma) gerekçesi olmamak
191
Idioms
not have anything to do with
v.
alakası olmamak
192
Idioms
have a good mind to do something
v.
bir şeye meyilli olmak
193
Idioms
have the brass balls to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesaret etmek
194
Idioms
have the brass balls to do something (us)
v.
bir şeyi yapmaya cesareti olmak
195
Idioms
have a good mind to do something
v.
bir şey yapmayı aklına koymak
196
Idioms
have no business to do something
v.
bir şey yapmaya hakkı olmamak
197
Idioms
have the brass neck to do something (brit)
v.
bir şeyi yapmaya cesareti olmak
198
Idioms
have the brass balls to do something
v.
bir şeyi yapmaya cüret etmek
199
Idioms
have the brass to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesaret etmek
200
Idioms
have the brass neck to do something
v.
bir şeyi yapmaya cüret etmek
201
Idioms
have an itch to do something
v.
bir şey yapmayı arzulamak
202
Idioms
have the brass to do something
v.
bir şeyi yapmaya cüret etmek
203
Idioms
have the brass neck to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesaret etmek
204
Idioms
have the gall to do something
v.
cüret etmek
205
Idioms
have an itch to do something
v.
can atmak
206
Idioms
have an itch to do something
v.
heves etmek
207
Idioms
not have anything to do with
v.
hiçbir ilgisi olmamak
208
Idioms
have cause to do something
v.
gerekçesi olmak
209
Idioms
have no clue how to do
v.
nasıl yapılacağı konusunda hiçbir fikri olmamak
210
Idioms
have the presence of mind to do something
v.
soğukkanlı olmak
211
Idioms
have the presence of mind to do something
v.
soğukkanlı düşünebilmek
212
Idioms
have the presence of mind to do something
v.
soğukkanlı düşünmek
213
Idioms
have a mind to do (something)
v.
(bir şeyi yapma) niyetinde olmak
214
Idioms
have the devil's own job to do something
v.
(bir yeri bulabilmek/bir şeyi yapabilmek için) akla karayı seçmek
215
Idioms
have cause to do something
v.
(bir şeyi yapmaya) nedeni olmak
216
Idioms
have half a notion to do something
v.
yapmaya niyet etmek
217
Idioms
have half a mind to do something
v.
yapmaya niyet etmek
218
Idioms
have the gall to do something
v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak
219
Idioms
have nothing to do with somebody/something
v.
(biriyle/birşeyle) işi olmamak
220
Idioms
have no magic wand (to do something)
v.
(bir şeyi gerçekleştirmek/yapmak için) sihirli bir değneği olmamak
221
Idioms
have the gall to do something
v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak
222
Idioms
have the gall to do something
v.
(kaba/mantıksız/yakışıksız bir şeyi yapmaya) cesaret etmek
223
Idioms
have an itch to do something
v.
yapası/edesi olmak
224
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
(bir şey yapma) nezaketini göstermek
225
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
(bir şey yapma) inceliği göstermek
226
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
birine bir teveccühte bulunmak
227
Idioms
have the courtesy to do something
v.
bir şey yapma nezaketi göstermek
228
Idioms
have the courtesy to do something
v.
bir şey yapma inceliği göstermek
229
Idioms
have the courtesy to do something
v.
-ecek kadar saygılı olmak
230
Idioms
have occasion to (do something)
v.
(bir şeyi) yapmasına gerek olmak
231
Idioms
have occasion to (do something)
v.
(bir şeyi) yapması gerekmek
232
Idioms
have occasion to (do something)
v.
bir nedenle (bir şeyi) yapmak
233
Idioms
have occasion to (do something)
v.
(bir şeyi) yapma fırsatı olmak
234
Idioms
have occasion to (do something)
v.
bir fırsatını bulup (bir şey) yapmak
235
Idioms
have occasion to (do something)
v.
(bir şey) yapmasına bir sebep olmak
236
Idioms
have occasion to (do something)
v.
gücenecek vs. bir nedeni olmak
237
Idioms
have the (good) grace to (do something)
v.
(bir şeyi) yapma nezaketini göstermek
238
Idioms
have the (good) grace to (do something)
v.
(bir şeyi) yapma inceliğine sahip olmak
239
Idioms
have the (good) grace to (do something)
v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak
240
Idioms
have the (good) grace to (do something)
v.
özür dileme vs. kibarlığını göstermek
241
Idioms
have the (good) grace to do something
v.
(bir şeyi) yapma nezaketini göstermek
242
Idioms
have the (good) grace to do something
v.
(bir şeyi) yapma inceliğine sahip olmak
243
Idioms
have the (good) grace to do something
v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak
244
Idioms
have the (good) grace to do something
v.
özür dileme vs. kibarlığını göstermek
245
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
(bir şeyi) yapma nezaketini göstermek
246
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
(bir şeyi) yapma inceliğine sahip olmak
247
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak
248
Idioms
have the courtesy to (do something)
v.
özür dileme vs. kibarlığını göstermek
249
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için çok/gerçek bir çaba sarf etmek zorunda olmak
250
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için bir fırın ekmek yemesi gerekmek
251
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için çok emek vermesi gerekmek
252
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için çok uğraşması gerekmek
253
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için çok gayret sarf etmesi gerekmek
254
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için çok çabalaması gerekmek
255
Idioms
have to go some to (do something)
v.
(bir şeyi yapmak) için çok çalışması gerekmek
256
Idioms
have (got) to (do something)
v.
(bir şey yapmak) zorunda olmak
257
Idioms
have (got) to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) mecbur olmak
258
Idioms
have your work cut out (to do something/doing something)
v.
(bir şeyi yapmak) zor olmak
259
Idioms
have your work cut out (to do something/doing something)
v.
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak
260
Idioms
have a job doing/to do something
v.
(bir şeyi) yapmakta zorlanmak
261
Idioms
have a job doing/to do something
v.
(bir şeyi) yapana kadar canı çıkmak
262
Idioms
have a job doing/to do something
v.
(bir şeyi yapmakta) işi zor olmak
263
Idioms
have a mind to do
v.
niyetinde olmak
264
Idioms
have a wild hair to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) heveslenmek/heves etmek
265
Idioms
have a wild hair to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) can atmak
266
Idioms
have a right to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) hakkı olmak
267
Idioms
have the right to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) hakkı olmak
268
Idioms
have an itch to (do something)
v.
(bir şey yapmayı) arzulamak
269
Idioms
have an itch to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) can atmak
270
Idioms
have an itch to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) heves etmek
271
Idioms
have an itch to (do something)
v.
(bir şey) yapası/edesi olmak
272
Idioms
have the itch to (do something)
v.
(bir şey yapmayı) arzulamak
273
Idioms
have the itch to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) can atmak
274
Idioms
have the itch to (do something)
v.
(bir şey yapmaya) heves etmek
275
Idioms
have the itch to (do something)
v.
(bir şey) yapası/edesi olmak
276
Idioms
have cause to do
v.
yapmaya nedeni olmak
277
Idioms
have cause to do
v.
yapma gerekçesi olmak
278
Idioms
have got it (all) together to (do something)
v.
(bir şey yapmak için) aklı başında olmak
279
Idioms
have got it (all) together to (do something)
v.
(bir şey yapmak için) kafası yerinde olmak
280
Idioms
have half a notion to do
v.
yapmaya niyet etmek
281
Idioms
have no business doing something/to do something
v.
bir şey yapmaya hakkı olmamak
282
Idioms
have some checking up to do
v.
yapacağı bazı kontroller olmak
283
Idioms
have some checking up to do
v.
yapılacak bazı kontroller olmak
284
Idioms
have the gall to do
v.
yapmaya cüret etmek
285
Idioms
have the gall to do
v.
yapmak için cesareti olmak
286
Idioms
have the grace to do something
v.
bir şeyi yapma nezaketini göstermek
287
Idioms
have the grace to do something
v.
bir şeyi yapma inceliğine sahip olmak
288
Idioms
have the grace to do something
v.
bir şeyi yapacak kadar iyi olmak
289
Idioms
have the grace to do something
v.
kibarlığını göstermek
290
Idioms
have the guts (to do something)
v.
(bir şeyi yapma) cesareti olmak
291
Idioms
have the guts (to do something)
v.
(bir şeyi yapmayı) götü yemek
292
Idioms
have the heart (to do something)
v.
(bir şey yapacak kadar) duygusuz olmak
293
Idioms
have the heart (to do something)
v.
(bir şey yapacak kadar) kalpsiz olmak
294
Idioms
have the heart (to do something)
v.
(bir şey yapacak kadar) taş kalpli olmak
295
Idioms
have the heart (to do something)
v.
(bir şey yapacak kadar) katı yürekli olmak
296
Idioms
have the heart (to do something)
v.
(bir şey yapacak kadar) acımasız olmak
297
Idioms
have the neck to do something
v.
bir şeyi yapmaya cüret etmek
298
Idioms
have the neck to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesaret etmek
299
Idioms
have the neck to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesareti olmak
300
Idioms
have the nerve to do something
v.
bir şeyi yapmaya cüret etmek
301
Idioms
have the nerve to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesaret etmek
302
Idioms
have the nerve to do something
v.
bir şeyi yapmaya cesareti olmak
303
Idioms
have the presence of mind to do
v.
yapma soğukkanlılığını göstermek
304
Idioms
have the presence of mind to do
v.
yapacak kadar soğukkanlı olmak
305
Idioms
have the presence of mind to do
v.
yapacak kadar soğukkanlı düşünmek
306
Idioms
have the wherewithal to (do something)
v.
(yapmak) için gereken paraya, beceriye sahip olmak
307
Idioms
have your work cut out (to do something/doing something)
v.
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak
308
Idioms
have your work cut out (to do something/doing something)
v.
baş etmesi zor bir işi olmak
309
Idioms
have your work cut out (to do something/doing something)
v.
işi başından aşkın olmak
310
Idioms
not have the face (to do something) [old-fashioned]
v.
(bir şeyi yapmaya) yüzü/cesareti olmamak
311
Idioms
not have the face (to do something) [old-fashioned]
v.
(bir şeyi yapmaktan) utanmak
312
Idioms
not have the face (to do something) [old-fashioned]
v.
(bir şeyi yapmaktan) çekinmek
313
Idioms
not have the face (to do something) [old-fashioned]
v.
(bir şey yapmaya) yüzü tutmamak
314
Idioms
not have the heart to do
v.
yapmaya gönlü/isteği olmamak
315
Idioms
not have the heart to do
v.
yapmaya gönlü elvermemek
316
Idioms
not have the heart to do
v.
yapmaya kıyamamak
317
Idioms
not have the heart to do something
v.
bir şey yapmaya gönlü/isteği olmamak
318
Idioms
not have the heart to do something
v.
bir şey yapmaya gönlü elvermemek
319
Idioms
not have the heart to do something
v.
bir şey yapmaya kıyamamak
320
Idioms
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
ne alakası var?
321
Idioms
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı?
322
Idioms
what does that have to do with the price of tea in china?
expr.
bunun konumuzla ne alakası var?
323
Idioms
you don't have to be a rocket scientist (to do something)
expr.
(bir şey yapmak için) bilim adamı olmak gerekmiyor
324
Idioms
you don't have to be a rocket scientist (to do something)
expr.
(bir şey yapmak için) bilim adamı olmana gerek yok
Speaking
325
Speaking
what does your mom have to do with this?
expr.
annenin bu konuyla ne ilgisi var?
326
Speaking
I have something urgent to do
expr.
acil bir işim var
327
Speaking
do you have five minutes to spare?
expr.
ayıracak beş dakikan var mı?
328
Speaking
do I have to paint you a picture?
expr.
bunu sana tek tek açıklamalı mıyım?
329
Speaking
i don't have to do anything
expr.
bir şey yapmak zorunda değilim
330
Speaking
what does that have to do with anything?
expr.
bunun konumuzla ne ilgisi var?
331
Speaking
you have to do whatever it takes
expr.
bedeli ne olursa olsun her şeyi yapmalısın
332
Speaking
do I have to spell it out for you?
expr.
bunu sana açıklamalı mıyım?
333
Speaking
you didn't have to do that
expr.
bunu yapmak zorunda değildin
334
Speaking
you have to do something
expr.
bir şeyler yapmak zorundasınız
335
Speaking
do you have any jacket to match these trousers?
expr.
bu pantolona uyacak ceketiniz var mı?
336
Speaking
what does it have to do with me?
expr.
benimle ne ilgisi var?
337
Speaking
I would not have the conscience to do it
expr.
bunu yapmaya vicdanım razı olmaz
338
Speaking
do I have to paint (you) a picture?
expr.
bunu anlaman için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)?
339
Speaking
why do you always have to lay your problems at my doorstep?
expr.
ben dert babası mıyım?
340
Speaking
we'll have to do lunch sometime
expr.
bir ara bir öğle yemeği yiyelim
341
Speaking
I have to do that
expr.
bunu yapmam gerekir
342
Speaking
we have to do this on our own
expr.
bunu kendi başımıza yapmak zorundayız
343
Speaking
you have to do more than this shit
expr.
bu boktan daha fazlasını yapmalısın
344
Speaking
do you have a jacket to suit these trousers?
expr.
bu pantolona uyacak ceketiniz var mı?
345
Speaking
what does that have to do with anything?
expr.
bunun konumuzla ne alakası var?
346
Speaking
what's that have to do with going there?
expr.
bunun oraya gitmekle ne ilgisi var?
347
Speaking
do you have to make so much noise?
expr.
bu kadar çok ses çıkartmak zorunda mısın?
348
Speaking
do you have any place to stay tonight?
expr.
bu gece kalacak yerin var mı?
349
Speaking
you don't have to do that
expr.
bunu yapmanız gerekmez
350
Speaking
you have no right (to do...)
expr.
buna hakkın yok
351
Speaking
you're not the one who'd have to do it
expr.
bunu yapması gereken kişi sen değilsin
352
Speaking
do you want to have dinner with me?
expr.
benimle yemeğe çıkmak ister misin?
353
Speaking
we have to do something
expr.
bir şeyler yapmak zorundayız
354
Speaking
I have to try harder to do better than that
expr.
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım
355
Speaking
do I have to spell it out (for you)?
expr.
bunu anlaman için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)?
356
Speaking
how many times do i have to say it?
expr.
bunu daha kaç kere söylemem gerek?
357
Speaking
we have to do something
expr.
bir şeyler yapmalıyız
358
Speaking
I have nothing to do with this
expr.
bununla benim hiçbir alakam yok
359
Speaking
you don't have to do this
expr.
bunu yapmak zorunda değilsin
360
Speaking
I have to go some to do better than that
expr.
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım
361
Speaking
don't you have anything better to do?
expr.
başka işin yok mu?
362
Speaking
you didn't have to do this
expr.
bunu yapmak zorunda değildin
363
Speaking
you didn't have to do this
expr.
bunu yapmana gerek yoktu
364
Speaking
I have to do much better
expr.
çok daha iyisini yapmam gerek
365
Speaking
how much longer do we have to wait?
expr.
daha ne kadar beklememiz gerekiyor?
366
Speaking
what do you have to think about?
expr.
düşünecek ne var?
367
Speaking
do I have to do everything myself?
expr.
her şeyi ben mi yapmalıyım?
368
Speaking
have you seen me do anything to anyone?
expr.
herhangi birine bir şey yaptığımı gördün mü?
369
Speaking
do you have to go?
expr.
gitmek zorunda mısın?
370
Speaking
do you want to have fun?
expr.
eğlenmek ister misin?
371
Speaking
I really have other things to do
expr.
gerçekten yapmam gereken başka şeyler var
372
Speaking
do I have to go?
expr.
gitmek zorunda mıyım?
373
Speaking
do you really have no place to go?
expr.
gidecek hiçbir yerin yok mu gerçekten?
374
Speaking
do I have to do everything myself?
expr.
her şeyi ben mi yapacağım?
375
Speaking
do you have any candy to spare?
expr.
elinde fazla şeker var mı?
376
Speaking
I have something to do
expr.
işim var
377
Speaking
don't you have anything better to do
expr.
işin gücün yok mu
378
Speaking
do you have anything to drink?
expr.
içecek bir şeyler var mı?
379
Speaking
don't you have anything better to do
expr.
işin gücün yok mu senin
380
Speaking
do you have something to drink?
expr.
içecek bir şeyler var mı?
381
Speaking
do you have anything to drink?
expr.
içecek bir şeylerin var mı?
382
Speaking
what does it have to do with me?
expr.
ne alakası var benimle?
383
Speaking
why do you have to make everything so difficult?
expr.
neden her şeyi bu kadar zorlaştırıyorsunuz ki?
384
Speaking
why do you have to make everything so difficult?
expr.
niye her şeyi bu kadar zorlaştırıyorsun ki?
385
Speaking
I have nothing to do with him
expr.
onunla işim olmaz
386
Speaking
you have to do something to get her attention
expr.
onun dikkatini çekecek bir şey yapmalısın
387
Speaking
why do you always have to lay your problems at my doorstep?
expr.
neden sorunlarını hep bana getiriyorsun?
388
Speaking
that wouldn't have anything to do with it
expr.
onunla bir alakası yoktur
389
Speaking
why do you have to make everything so difficult?
expr.
neden her şeyi bu kadar zorlaştırıyorsun ki?
390
Speaking
he should have known better than to do it
expr.
o işi yapmayacak kadar aklı olmalıydı
391
Speaking
why do you always have to lay your problems at my doorstep?
expr.
niçin sorunlarını hep benim çözmemi bekliyorsun?
392
Speaking
why do you have to make everything so difficult?
expr.
niye her şeyi bu kadar zorlaştırıyorsunuz ki?
393
Speaking
you have to do something to get her attention
expr.
onun dikkatini çekecek bir şeyler yapmalısın
394
Speaking
I'm sorry but what does this have to do with us?
expr.
kusura bakmayın ama bunun bizimle ne ilgisi var?
395
Speaking
you have to do something to get her attention
expr.
onun dikkatini çekecek bir şey yapman gerekiyor
396
Speaking
why do I have to wear this?
expr.
neden bunu giymek zorundayım?
397
Speaking
you have to do something to get her attention
expr.
onun dikkatini çekecek bir şeyler yapman gerekiyor
398
Speaking
do I have any reason to lie to you
expr.
sana yalan borcum mu var
399
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana daha kaç defa söylemem gerekiyor?
400
Speaking
do I have to tell you?
expr.
sana anlatmak zorunda mıyım?
401
Speaking
do I have to lose you too?
expr.
seni de mi kaybetmek zorundayım?
402
Speaking
it doesn't have anything to do with you
expr.
seninle bir ilgisi yok
403
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana daha kaç kez söylemem gerekiyor?
404
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana kaç defa söylemek zorundayım?
405
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana daha kaç kere söylemem gerekiyor?
406
Speaking
do I have to rewrite the questions?
expr.
soruları yeniden yazmak zorunda mıyım?
407
Speaking
do I have any reason to lie to you
expr.
sana yalan söylemek için bir nedenim mi var
408
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana kaç kere daha söylemem gerek?
409
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana bunu kaç kez söyleyeceğim?
410
Speaking
what do you have to say for yourself?
expr.
şimdi kendini savun bakalım!
411
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
size daha kaç kez söylemek zorundayım?
412
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana bunu kaç kez söylemeliyim?
413
Speaking
how many times do I have to tell you?
expr.
sana kaç kere söylemek zorundayım?
414
Speaking
do you have anything to say?
expr.
söyleyeceğin bir şey var mı?
415
Speaking
here’s what you have to do
expr.
yapmak zorunda olduğun şey şu
416
Speaking
do I have to wear a uniform?
expr.
üniforma giymek zorunda mıyım?
417
Speaking
there is something i have to do
expr.
yapmam gereken bir şey var
418
Speaking
do not use (it) unless you have to
expr.
zorunda kalmadıkça kullanmayın
419
Speaking
if you don't have the nerve to do it i'll do it
expr.
yapacak cesaretin yoksa ben yaparım
420
Speaking
here’s what you have to do
expr.
yapman gereken şu
421
Speaking
you don't have to do it
expr.
yapmak zorunda değilsin
422
Speaking
I have scores of things to do
expr.
yapacak bir dolu işim var
423
Speaking
do I have to?
expr.
zorunda mıyım?
424
Speaking
I have scores of things to do
expr.
yapacak bir sürü işim var
425
Speaking
you don't have to do it
expr.
yapmak zorunda değilsiniz
426
Speaking
do I have to spell it out for you?
expr.
bunu sana açıklamam gerekiyor mu?
Slang
427
Slang
have no right to do anything
v.
bok yemek düşmek
428
Slang
have no right to do anything against
v.
bok yemek düşmek
429
Slang
not to have the guts to do something
v.
götü yememek
430
Slang
not to have the guts to do something
v.
maçası yememek
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of have to do
×
Term Options
Übersetzung Vorschlagen / Korrigieren
Französisch Englisch Wörterbuch
Spanisch Englisch Wörterbuch
Deutsch Englisch Wörterbuch
Englisch Synonyme Wörterbuch
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy