söylem - Türkisch Englisch Wörterbuch

söylem

Bedeutungen von dem Begriff "söylem" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 13 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
söylem discourse n.
He gave a speech on oral discourse tactics in Middle English.
Orta İngilizcede sözlü söylem taktikleri üzerine bir konuşma yaptı.

More Sentences
Literature
söylem rhetoric n.
To confuse them would be to give way to populist rhetoric.
Bunları birbirine karıştırmak popülist söylemlere yol vermek olur.

More Sentences
Linguistics
söylem discourse n.
I would ask that we bring forward discourse on the finality of science, and also on ethics in Europe.
Bilimin sonluluğu ve Avrupa'da etik üzerine söylemleri öne çıkarmamızı rica ediyorum.

More Sentences
söylem speech n.
The Union's foreign and defence policy exists more in speeches than in actions, and I regret this.
Birliğin dış ve savunma politikası eylemlerden ziyade söylemlerde kalmaktadır ve bundan üzüntü duyuyorum.

More Sentences
General
söylem pronunciation n.
söylem expression n.
söylem appeal n.
söylem thing n.
söylem mell [uk] n.
söylem sermocination [obsolete] n.
söylem -logue suf.
söylem -logy suf.
Technical
söylem statement n.

Bedeutungen, die der Begriff "söylem" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 95 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Linguistics
söylem evreni universe of discourse n.
You and I, Mr. Quistgaard, are not in the same universe of discourse.
Siz ve ben, Bay Quistgaard, aynı söylem evreninde değiliz.

More Sentences
General
aksi yönde söylem counter-discourse n.
aksi söylem counter-discourse n.
boş konuşma/söylem empty rhetoric n.
söylem analizi discourse analysis n.
dünyaca benimsenmiş/kabul görmüş ifade/söylem universally valid statement n.
anlatısal söylem analizi/çözümlemesi narrative discourse analysis n.
savaş yanlısı söylem warlike rhetoric n.
edebi söylem analizi literary discourse analysis n.
şiirsel söylem poetic discourse n.
söylem belirleyici discourse marker n.
söylem belirleyicisi discourse marker n.
söylem işaretçisi discourse marker n.
söylem etiği discourse ethics n.
iyi niyetli fakat hakaret içeren söylem microaggression n.
ironik ve kinayeli söylem caustic remark n.
beyhude söylem mataeology n.
faydasız söylem mateology n.
beyhude söylem mateology n.
faydasız söylem mataeology n.
ahlaki söylem morality n.
cahil söylem ignorantism n.
karşı-söylem counter-discourse n.
yanlış anlaşılabilecek söylem dilogy n.
belirsiz söylem dilogy n.
samimi söylem converse n.
sert söylem sulfur n.
sert söylem sulphur n.
aşırı söylem superlative n.
saldırgan söylem belligerent rhetoric n.
tutkuları harekete geçiren söylem pathopoeia n.
kaba söylem proletarianism n.
çıkarım kısmının muallakta bırakıldığı söylem suspension n.
yeni bir söylem geliştirmek develop a new discourse v.
(söylem) kesin ve net serried adj.
(söylem) özlü serried adj.
(söylem) tutarlı serried adj.
(söylem) nokta atışı serried adj.
söylem anlamı veren son ek -log suf.
söylem anlamı veren son ek -ology suf.
Colloquial
yutturması zor iddia, hikaye, söylem horse pill n.
inanılması zor iddia, hikaye, söylem horse pill n.
yutturulamayacak iddia, hikaye, söylem horse pill n.
asılsız iddia, hikaye, söylem horse pill n.
Idioms
birinin kocası (mizahi bir söylem) a ball and chain [uk] n.
birinin eşi (mizahi bir söylem) a ball and chain [uk] n.
birinin karısı (mizahi bir söylem) a ball and chain [uk] n.
konuyla alakası olmayan bir ifade/söylem/açıklama a non sequitur [latin] n.
hatalı söylem/yazım a slip of the tongue n.
hatalı söylem/yazım a slip of the pen n.
bu söylem az bile that's putting it mildly expr.
bu söylem çok kibar kaldı that's putting it mildly expr.
bu söylem çok hafif kaldı that's putting it mildly expr.
Law
yanlış söylem lapsus linguae n.
Politics
kamusal söylem public discourse n.
resmi söylem official discourse n.
ırkçı söylem racist discourse n.
milliyetçi söylem nationalist discourse n.
sömürgecilik karşıtı söylem anti-colonist discourse n.
politik söylem political rhetoric n.
kışkırtıcı dil ya da söylem red meat rhetoric n.
belirli bir grubun duygularını, özellikle de partizan duyguların pekiştirmeyi amaçlayan söylem red meat n.
Mental Health
(yazıda veya konuşmada) birbirinden uzak konulardan meydana gelen söylem biçimi derailment n.
Logic
(teorinin söylem alanında) unsur individual n.
Social Sciences
cinsiyetçi söylem sexist discourse n.
belirli bir azınlığa yada baskın olmayan gruba yönelik bilinçsizce yapılan ayrımcı/saldırgan söylem microaggression n.
belirli bir azınlığa yada baskın olmayan gruba yönelik bilinçsizce yapılan ayrımcı/saldırgan söylem microaggression n.
Literature
söylem naratolojisi discourse narratology n.
söylem zamanı discourse time n.
niteleyici söylem attributive discourse n.
doğrudan söylem direct discourse n.
dolaylı söylem indirect discourse n.
anlatısal söylem raporu narrative report of discourse n.
Linguistics
söylem alanı field of discourse n.
bağıntılı söylem connected discourse n.
söylem alanı field of discourse n.
dolaysız söylem direct discourse n.
söylem çözümlemesi discourse analysis n.
söylem edinci discourse competence n.
söylem biçimi manner of discourse n.
dolaylı söylem indirect discourse n.
söylem biçemi tenor n.
söylem derin yapısı scheme n.
sözlü-yazılı söylem spoken-written discourse n.
söylem yapısı discourse structure n.
genellikle önceki söylem veya ortak yaşantıdan bilgi veren, cümlenin geri kalanının atıfta bulunduğu kelime topic n.
genellikle önceki söylem veya ortak yaşantıdan bilgi veren, cümlenin geri kalanının atıfta bulunduğu kelime theme n.
dilsel birimin etrafında geliştirilen ve yorumlanmasına yardımcı olan söylem context of use n.
Religious
sapkınlığı ele alan söylem heresiography n.
Slang
ırkçı bir söylem karşılığında zenciler tarafından dile getirilen tepki blacklash n.
harap edici darbe/söylem/hareket sunday punch n.
yıkıcı zarar veren darbe/söylem/hareket sunday punch n.
ezici darbe/söylem/hareket sunday punch n.
Modern Slang
saf amerikan (ırkçı bir söylem) amerimutt n.
başka bir ırkla karışmamış amerikalı (ırkçı bir söylem) amerimutt n.