açık - Türkisch Englisch Wörterbuch

açık

Bedeutungen von dem Begriff "açık" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 282 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
açık deficit n.
The foreign trade deficit increased to $50 billion.
Dış ticaret açığı 50 milyar dolara çıktı.

More Sentences
açık obvious adj.
And the terms of reference would appear to me to be obvious.
Ve görev tanımı bana çok açık görünüyor.

More Sentences
açık explicit adj.
I was told the report was quite explicit.
Bana raporun oldukça açık olduğu söylendi.

More Sentences
açık clear adj.
The sky is clear now, but rain is expected in the afternoon.
Şu anda gökyüzü açık, ancak öğleden sonra yağmur bekleniyor.

More Sentences
açık open adj.
Dominant players may appear, even when there are open standards.
Açık standartlar olsa bile baskın oyuncular ortaya çıkabilir.

More Sentences
açık bare adj.
General
açık shortfall n.
Our monthly budget has a shortfall of over a million pounds.
Aylık bütçemizde bir milyon poundun üzerinde açık var.

More Sentences
açık open sea n.
It was thought that the various organs and structures inside a cell float around in an open sea called the cytoplasm.
Hücre içindeki çeşitli organ ve yapıların sitoplazma adı verilen açık bir denizde yüzdüğü düşünülüyordu.

More Sentences
açık vacancy n.
How to find security vacancies in Dubai?
Dubai'de güvenlik açıkları nasıl bulunur?

More Sentences
açık shortfall n.
In the EU at the present time we have a 35 million tonne annual shortfall in plant proteins.
Şu anda AB'de bitki proteinlerinde yıllık 35 milyon ton açığımız var.

More Sentences
açık exposure n.
Credit risk management includes monitoring and control of the credit risk exposures.
Kredi riski yönetimi, kredi riski açıklarının izlenmesini ve kontrolünü içerir.

More Sentences
açık open n.
What is most important, however, is that open coordination should become a Community process.
Ancak en önemlisi, açık koordinasyonun bir Topluluk süreci haline gelmesidir.

More Sentences
açık outright adj.
I do not endorse the call for an outright boycott and the cessation of all financial assistance.
Açık bir boykot ve tüm mali yardımların durdurulması çağrısını desteklemiyorum.

More Sentences
açık outdoor adj.
The outdoor pool may be closed depending on the weather.
Açık havuz hava şartlarına bağlı olarak kapalı olabilir.

More Sentences
açık positive adj.
There was no positive sign that he would come out of the coma.
Komadan çıkabileceğini gösteren açık bir işaret yoktu.

More Sentences
açık unambiguous adj.
First, making consent unambiguous would prove very burdensome in practice.
İlk olarak, rızanın açık ve net hale getirilmesi uygulamada çok külfetli olacaktır.

More Sentences
açık articulate adj.
Europe is the most articulate example of this.
Avrupa bunun en açık örneğidir.

More Sentences
açık express adj.
Students can't leave without the express permission of either parent.
Öğrenciler ebeveynlerinden birinin açık izni olmadan ayrılamazlar.

More Sentences
açık revealing adj.
This means you should avoid clothes that are too tight-fitting, short and revealing.
Bu, çok dar, kısa ve açık kıyafetlerden kaçınmanız gerektiği anlamına gelir.

More Sentences
açık manifest adj.
There are manifest problems originating in the Commission's system and in the way it works.
Komisyon'un sisteminden ve çalışma şeklinden kaynaklanan açık sorunlar vardır.

More Sentences
açık loose adj.
I like to wear my hair loose.
Saçlarımı açık bırakmayı severim.

More Sentences
açık unlocked adj.
In the end I did what prisoners do and even slept with the door unlocked.
Sonunda mahkumların yaptığını yaptım ve hatta kapı kilidi açıkken uyudum.

More Sentences
açık vacant adj.
I will offer him the position that just fell vacant.
Az önce açık duruma gelen pozisyonu ona teklif edeceğim.

More Sentences
açık candid adj.
Tom is candid about his past.
Tom geçmişi konusunda çok açıktır.

More Sentences
açık definite adj.
It is definite that he will go to America.
Onun Amerika'ya gideceği açık.

More Sentences
açık opened adj.
The door was opened.
Kapı açıktı.

More Sentences
açık evident adj.
It's evident that someone had broken in.
Birinin zorla girdiği çok açık.

More Sentences
açık fair adj.
She has a fair complexion.
Açık bir teni var.

More Sentences
açık unmistakable adj.
The Labour Party heartlands of Scotland have sent them an unmistakable message.
İskoçya'nın İşçi Partisi'nin kalbi olan bölgeleri onlara açık bir mesaj göndermiştir.

More Sentences
açık frank adj.
Each individual issue has to be approached and discussed in a frank and transparent way.
Her bir mesele açık ve şeffaf bir şekilde ele alınmalı ve tartışılmalıdır.

More Sentences
açık blank adj.
There are no blank cheques today, because we know the financial framework only up to 2006.
Bugün açık çek yok, çünkü mali çerçeveyi sadece 2006 yılına kadar biliyoruz.

More Sentences
açık precise adj.
What she said did not appear very clear or precise at all in terms of the situation as it stands.
Söyledikleri, mevcut durum açısından hiç de açık ve net görünmüyordu.

More Sentences
açık crystal adj.
The case law of the European Court of Human Rights is crystal clear in this respect.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı bu konuda son derece açıktır.

More Sentences
açık direct adj.
The Quran is very direct in its teachings.
Kuran'ın öğretisi çok açıktır.

More Sentences
açık apparent adj.
I hope that cutting back on safety, which became so apparent in Überlingen, will not have fatal consequences.
Umarım Überlingen'de çok açık bir şekilde ortaya çıkan güvenlik önlemlerinin azaltılması ölümcül sonuçlar doğurmaz.

More Sentences
açık public adj.
I do not need a public answer from you now, ladies and gentlemen, but I would ask you to think it over.
Şu anda sizden açık bir cevap istemiyorum, bayanlar ve baylar, ancak bunu düşünmenizi rica ediyorum.

More Sentences
açık lucid adj.
His texts are never lucid enough to understand fully.
Yazdığı metinler hiçbir zaman tam olarak anlaşılacak kadar açık değildir.

More Sentences
açık plain adj.
He took my money and that is the plain truth.
O benim paramı aldı ve bu açık bir gerçek.

More Sentences
açık unprotected adj.
Tom left the box unprotected.
Tom kutuyu açık bıraktı.

More Sentences
açık straightforward adj.
We have four very straightforward arguments which we feel justify our choice.
Seçimimizi haklı çıkardığını düşündüğümüz çok açık dört argümanımız var.

More Sentences
açık unequivocal adj.
So that clear, unequivocal and straightforward applications can be submitted.
Böylece açık, net ve anlaşılır başvurular sunulabilir.

More Sentences
açık straight adj.
Look, I want to be straight about this.
Bak, bu konuda açık olmak istiyorum.

More Sentences
açık on adj.
If the signal computer is reversed, you will find that the hard disk indicator on the case is on.
Sinyal bilgisayarı ters çevrilmişse, kasadaki sabit disk göstergesinin açık olduğunu göreceksiniz.

More Sentences
açık open adj.
What we do not yet, though, trust ourselves to have, is an open debate.
Yine de henüz kendimize güvenmediğimiz şey açık bir tartışmadır.

More Sentences
açık point-blank adj.
I asked him point-blank.
Ona açık açık sordum.

More Sentences
açık self-evident adj.
It is, however, self-evident that, right now, there is a particularly great need for such an extension.
Bununla birlikte şu anda böyle bir genişletmeye özellikle büyük bir ihtiyaç olduğu açıktır.

More Sentences
açık off adj.
The phone was off the hook.
Telefonun ahizesi açık kalmıştı.

More Sentences
açık overt adj.
The president published an overt letter about the aggression of the neighbouring country.
Başkan, komşu ülkenin saldırganlığı konusunda açık bir mektup yayınladı.

More Sentences
açık unmistakeable adj.
If, though, unmistakeable signals go out from Saloniki, even the Commission will be able to adapt itself as necessary.
Bununla birlikte, Selanik'ten açık sinyaller gelirse, Komisyon bile kendisini gerektiği gibi uyarlayabilecektir.

More Sentences
açık on adv.
If you have a dictionary program on your computer, keep it open and handy.
Bilgisayarınızda bir sözlük programı varsa onu açık ve kullanışlı tutun.

More Sentences
Trade/Economic
açık gap n.
I will focus on the productivity gap.
Verimlilik açığına odaklanacağım.

More Sentences
açık overt adj.
Racism today isn't so overt.
Günümüzde ırkçılık o kadar açık değil.

More Sentences
açık apparent adj.
It is therefore apparent that there is a useful role for Europe to play, subject to certain conditions.
Dolayısıyla, belirli koşullara bağlı olarak Avrupa'nın oynayabileceği faydalı bir rol olduğu açıktır.

More Sentences
açık open adj.
Whether it is a state-to-state or state-group-to-state-group link is an open question.
Bunun devletten devlete mi yoksa devlet grubundan devlet grubuna mı bir bağlantı olduğu açık bir soru.

More Sentences
açık deficit adj.
The United States has had to borrow from other countries in an attempt to finance this deficit.
ABD bu açığı finanse etmek için diğer ülkelerden borç almak zorunda kaldı.

More Sentences
açık specific adj.
Please be more specific about the haircut you want.
Lütfen istediğiniz saç kesimi konusunda daha açık olun.

More Sentences
açık manifest adj.
Although I endorse the resolution we have submitted, I do have concerns, which are based on our manifest powerlessness.
Sunduğumuz kararı desteklemekle birlikte, açık güçsüzlüğümüze dayanan endişelerim var.

More Sentences
açık outright adj.
A great many questions and outright criticism can still be heard from various sectors of the market.
Piyasanın çeşitli kesimlerinden hala pek çok soru ve açık eleştiri duyulabilir.

More Sentences
açık blank adj.
On this basis, producers and eventually their customers, are being asked to sign a blank cheque.
Bu temelde üreticilerden ve nihayetinde müşterilerinden açık bir çek imzalamaları istenmektedir.

More Sentences
açık obvious adj.
That should of course be obvious, especially to us Europeans.
Bu elbette özellikle biz Avrupalılar için açık olmalıdır.

More Sentences
açık plain adj.
These are plain facts that we must not forget.
Bunlar unutmamamız gereken açık gerçeklerdir.

More Sentences
açık evident adj.
It is evident that this will also happen when new Member States join.
Bunun yeni Üye Devletler katıldığında da gerçekleşeceği açıktır.

More Sentences
açık explicit adj.
I should like to make three observations about this well-balanced and explicit report.
Bu dengeli ve açık raporla ilgili üç gözlemde bulunmak istiyorum.

More Sentences
Law
açık deficit adj.
The Spanish trade balance with Ukraine registers a traditional deficit.
İspanya'nın Ukrayna ile ticaret dengesi geleneksel bir açık veriyor.

More Sentences
açık overt adj.
Racism today isn't so overt.
Bugünkü ırkçılık o kadar açık değil.

More Sentences
açık express adj.
The authorities in the exporting third country must give their express consent to the re-exportation.
İhraç eden üçüncü dünya ülkelerindeki yetkililer yeniden ihracata açık rıza göstermelidir.

More Sentences
açık explicit adj.
I should like to make three observations about this well-balanced and explicit report.
Bu dengeli ve açık rapor hakkında üç gözlemde bulunmak istiyorum.

More Sentences
Politics
açık public adj.
Are they afraid that their secrets will become public?
Sırlarının açığa çıkmasından mı korkuyorlar?

More Sentences
Computer
açık clear adj.
Secondly, it is clear that new mechanisms have to be created to do this.
İkinci olarak bunu yapmak için yeni mekanizmaların oluşturulması gerektiği açıktır.

More Sentences
açık on expr.
For Messages, go to Settings > Messages and make sure that iMessage is on.
Mesajlar için Ayarlar > Mesajlar'a gidin ve iMessage'ın açık olduğundan emin olun.

More Sentences
açık open expr.
Whether it is a state-to-state or state-group-to-state-group link is an open question.
Bunun devletten devlete mi yoksa devlet grubundan devlet grubuna mı bir bağlantı olduğu açık bir sorudur.

More Sentences
Aeronautic
açık specific adj.
I hope it is clear that this renders the text more specific.
Bunun metni daha belirgin hale getirdiğinin açık olduğunu umuyorum.

More Sentences
Food Engineering
açık blank adj.
But I hope you will understand if we say that we do not believe in giving blank cheques.
Ancak açık çek verilmesine inanmadığımızı söylediğimizde bizi anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.

More Sentences
Math
açık open adj.
Why do we not hold an open debate?
Neden açık bir tartışma yapmıyoruz?

More Sentences
Meteorology
açık clear adj.
It is clear that this is necessary for institutional balance and the whole decision-making process.
Bunun kurumsal denge ve tüm karar alma süreci için gerekli olduğu açıktır.

More Sentences
General
açık lorry n.
açık debit n.
açık aperture n.
açık bawdy n.
açık deficient amount n.
açık open air n.
açık apparentness n.
açık open-air n.
açık underage n.
açık serenata n.
açık noticeable adj.
açık legible adj.
açık transparent adj.
açık clean adj.
açık shiny adj.
açık uncomplicated adj.
açık gaping adj.
açık blatant adj.
açık round adj.
açık shadowless adj.
açık bluff adj.
açık fine adj.
açık signal adj.
açık bleak adj.
açık pellucid adj.
açık naked adj.
açık square adj.
açık selfevident adj.
açık hospitable adj.
açık expansive adj.
açık upfront adj.
açık unconcealed adj.
açık outspoken adj.
açık smutty adj.
açık wide adj.
açık short and to the point adj.
açık bare adj.
açık pale adj.
açık lucent adj.
açık wishywashy adj.
açık palpable adj.
açık patulous adj.
açık decided adj.
açık downright adj.
açık clarion adj.
açık unobstructed adj.
açık translucent adj.
açık deficient adj.
açık aboveground adj.
açık ostensive adj.
açık raw adj.
açık distinct adj.
açık decollete adj.
açık uncovered adj.
açık avowed adj.
açık visible adj.
açık undisguised adj.
açık serene adj.
açık in blank adj.
açık unsealed adj.
açık uncrossed adj.
açık unashamed adj.
açık forthright adj.
açık categorical adj.
açık confessed adj.
açık free adj.
açık spread adj.
açık declared adj.
açık bald adj.
açık definitive adj.
açık spacious adj.
açık luminous adj.
açık perspicuous adj.
açık patent adj.
açık unclouded adj.
açık exposed adj.
açık broad adj.
açık point blank adj.
açık slipt adj.
açık light adj.
açık demonstrable adj.
açık intelligible adj.
açık heart-to-heart adj.
açık clean-cut adj.
açık clear-cut adj.
açık up-front adj.
açık open-ended adj.
açık plain-dealing adj.
açık well-marked adj.
açık wide-open adj.
açık picturesque adj.
açık unreserved adj.
açık unlatched adj.
açık sightful adj.
açık not-so-subtle adj.
açık categoric adj.
açık champaign adj.
açık champion [obsolete] adj.
açık nonambiguous adj.
açık nonclandestine adj.
açık noncomplicated adj.
açık neat adj.
açık eloquent adj.
açık eminent adj.
açık unabashed adj.
açık unbarricadoed adj.
açık uncoy adj.
açık undisguisable adj.
açık undoubtful adj.
açık unequivocable adj.
açık ungarbled adj.
açık unobscured adj.
açık unperplexed adj.
açık exact adj.
açık unshut adj.
açık unstopped adj.
açık vivid adj.
açık extraforaneous adj.
açık lively adj.
açık lax adj.
açık lucid adj.
açık board adj.
açık hiant adj.
açık luculent adj.
açık luminous adj.
açık right-out [uk] adj.
açık ringent adj.
açık clean adj.
açık gross adj.
açık guardless adj.
açık hearty adj.
açık open-faced adj.
açık illuminous [obsolete] adj.
açık disguiseless adj.
açık cutaway adj.
açık dilucid adj.
açık fenceless adj.
açık fieldy adj.
açık fine adj.
açık flue [dialect] [uk] adj.
açık fogless adj.
açık out-front adj.
açık ouvert adj.
açık pregnant [obsolete] adj.
açık room [obsolete] adj.
açık roomsome [obsolete] adj.
açık roomthy adj.
açık roomy adj.
açık semple [scotland] adj.
açık sheer [obsolete] adj.
açık crystallized adj.
açık crystallised adj.
açık foursquare adj.
açık smolt [dialect] [uk] adj.
açık starch adj.
açık expressive adj.
açık out-and-out adj.
açık out–front adj.
açık straight-faced adj.
açık perspicacious adj.
açık perspicacious adj.
açık straightaway adj.
açık full-frontal adj.
açık in bulk adv.
açık openly adv.
açık expressly adv.
açık lucidly adv.
açık clr (clear) abrev.
Colloquial
açık above board adj.
açık loosy adj.
açık into the open expr.
açık in the open expr.
açık in focus expr.
Idioms
açık chink in armor n.
açık heart to heart adv.
Trade/Economic
açık shortage n.
açık deficiency n.
açık deficient amount n.
açık vacant adj.
açık undischarged adj.
açık bare adj.
açık distinct adj.
açık decided adj.
açık declared adj.
açık uncrossed adj.
Law
açık perspicuous adj.
Politics
açık vacancy n.
Technical
açık net adj.
açık power on expr.
Computer
açık off-hook adj.
açık powered on expr.
açık opens expr.
Aeronautic
açık extended adj.
Chemistry
açık translucid adj.
Biology
açık patent adj.
Zoology
açık pervious adj.
Literature
açık unbedimmed adj.
Linguistics
açık overt adj.
Meteorology
açık enubilous adj.
açık fresh [scotland] adj.
Geology
açık phanerite adj.
Painting
açık high-keyed adj.
açık high-key adj.
Archaic
açık ope adj.
açık apert adj.
açık bright adj.
Slang
açık in-yer-face adj.

Bedeutungen, die der Begriff "açık" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
açık artırma auction n.
I also think that it would have been desirable to allocate emission rights using an auction procedure.
Ayrıca, emisyon haklarının bir açık artırma usulü kullanılarak tahsis edilmesinin arzu edilir olacağını düşünüyorum.

More Sentences
açık tenli fair adj.
I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.
Erkek kardeşi esmerken onun nasıl bu kadar açık tenli olabildiğini anlamıyorum.

More Sentences
açık sözlü outspoken adj.
The politician was known for being outspoken.
Siyasetçi, açık sözlü oluşuyla tanınırdı.

More Sentences
eli açık generous adj.
Tom is extremely generous.
Tom son derece eli açık.

More Sentences
açık saçık racy adj.
She shocked the ladies with his racy stories.
Açık saçık hikayeleriyle kadınları şok etti.

More Sentences
açık sözlü frank adj.
James was always frank with his family.
James ailesine karşı her zaman açık sözlü olmuştur.

More Sentences
açık uçlu open-ended adj.
The discussion was left open-ended.
Tartışma açık uçlu bırakıldı.

More Sentences
açık (renk) light adj.
She picked a light blue dress for the engagement party.
Nişan için açık mavi bir elbise seçmişti.

More Sentences
açık (kapı) open adj.
There was an open bottle of soda on the table.
Masanın üzerinde açık bir gazoz şişesi vardı.

More Sentences
açık bir biçimde clearly adv.
The professor briefly and clearly described the topic of his study.
Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.

More Sentences
açık artırmacı auctioneer n.
eli açık bounteous adj.
eli açık openhanded adj.
kısmeti açık fortunate adj.
açık saçık obscene adj.
açık (hesaplarda) deficit adj.
ucu açık open-ended adj.
tartışmaya açık disputable adj.
General
açık deniz offshore n.
We should spend money on offshore projects in the North Sea and the Baltic.
Kuzey Denizi ve Baltık'taki açık deniz projelerine para harcamalıyız.

More Sentences
açık pencere opened window n.
In the opened window, all installed devices on your PC will be displayed.
Açılan pencerede, bilgisayarınızdaki tüm yüklü cihazlar görüntülenecektir.

More Sentences
açık dolaşım sistemi open circulatory system n.
They are open circulatory system and closed circulatory system.
Bunlar açık dolaşım sistemi ve kapalı dolaşım sistemidir.

More Sentences
açık alan open area n.
Due to the fleet concentration in the open areas, vulnerable areas are being over-fished.
Filonun açık alanlarda yoğunlaşması nedeniyle hassas alanlar aşırı avlanmaktadır.

More Sentences
açık toplum open society n.
We must not become enemies of the open society ourselves.
Biz de açık toplumun düşmanları haline gelmemeliyiz.

More Sentences
açık deniz the open sea n.
Albatrosses are birds of the open sea.
Albatroslar açık deniz kuşlarıdır.

More Sentences
açık sözlülük candor n.
I appreciate your candor.
Açık sözlülüğünüzü takdir ediyorum.

More Sentences
açık hava fresh air n.
He enjoys the fresh air.
Açık havadan keyif alır.

More Sentences
açık pencere open window n.
Toxins and toxic substances may enter your house through open windows.
Toksinler ve toksik maddeler evinize açık pencerelerden girebilir.

More Sentences
açık fikir open mind n.
I should like to conclude by stressing that the Commission has an open mind on this issue.
Komisyonun bu konuda açık fikirli olduğunu vurgulayarak sözlerime son vermek istiyorum.

More Sentences
açık hava clear weather n.
In clear weather, we can see the island from here.
Açık havalarda adayı buradan görebiliriz.

More Sentences
veranda (bir yanı veya yanları açık) porch n.
The children are playing on the porch.
Çocuklar verandada oynuyorlar.

More Sentences
açık sözlülük openness n.
Gloria's openness to talk about any problem builds sincere relationships.
Gloria'nın her türlü sorun hakkında açık sözlülüğü samimi ilişkiler kurmasını sağlıyor.

More Sentences
açık hava outdoors n.
During the summer, Nertera granadensis can be kept outdoors, but it still needs to be protected from direct sunlight.
Yaz aylarında Nertera granadensis açık havada tutulabilir, ancak yine de doğrudan güneş ışığından korunması gerekir.

More Sentences
açık oturum open session n.
The judgment was delivered in open session in Luxembourg on 2 October 2001.
Karar 2 Ekim 2001 tarihinde Lüksemburg'da açık oturumda verilmiştir.

More Sentences
açık sözlülük frankness n.
With the same frankness, we can say to our friends that we do not agree with the activities they are engaged in.
Aynı açık sözlülükle dostlarımıza, yürüttükleri faaliyetlere katılmadığımızı söyleyebiliriz.

More Sentences
açık bilet open ticket n.
Open tickets are valid for 1 year.
Açık biletler 1 yıl süreyle geçerlidir.

More Sentences
açık tribün bleachers n.
Eventually, bleachers will be added.
Sonunda açık tribün eklenecek.

More Sentences
açık kapı open door n.
Sensible texts on sexuality which should be so evident that one could almost describe them as open doors.
Cinsellik konusunda, neredeyse açık kapılar olarak tanımlanabilecek kadar açık olması gereken mantıklı metinler.

More Sentences
açık yara open wound n.
Open wounds and bleeding must be attended to immediately.
Açık yaralara ve kanamalara derhal müdahale edilmelidir.

More Sentences
açık deniz high seas n.
The Commission suggests that any catches of these species in the high seas off the SEAFO area would be small.
Komisyon, SEAFO bölgesi açıklarında bu türlerin açık denizlerde avlanmasının küçük olacağını öne sürmektedir.

More Sentences
açık yüreklilik candor n.
I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
Sizinle son derece açık yüreklilikle konuşacağım, bu nedenle söyleyeceğim her şeyi olduğu gibi kabul etmenizi istiyorum.

More Sentences
açık üniversite open university n.
The Open University of Hong Kong is also a public university, but it is largely self-financed.
Hong Kong Açık Üniversitesi de bir devlet üniversitesidir, ancak büyük ölçüde kendi kendini finanse etmektedir.

More Sentences
açık kapı politikası open door policy n.
The first one is an open door policy.
Birincisi açık kapı politikasıdır.

More Sentences
açık şehir open city n.
On December 26, Manila was declared an open city.
26 Aralık'ta Manila açık şehir ilan edildi.

More Sentences
ağıl (çevresi çit veya tel örgüyle çevrili, üstü açık) pen n.
Creek farm will have 20 cattle pens.
Creek çiftliğinde 20 adet büyükbaş hayvan ağılı yapılacak.

More Sentences
açık artırma ile satış sale n.
The sale of classical instruments will be held on Tuesday.
Klasik enstrümanların açık artırma ile satışı Salı günü yapılacaktır.

More Sentences
açık deniz open sea n.
The Spanish Government, on the contrary, decided to tow the Prestige into open sea, regardless of the consequences.
İspanya Hükümeti ise tam aksine, sonuçları ne olursa olsun Prestige'i açık denize çekmeye karar vermiştir.

More Sentences
açık iletişim open communication n.
What steps will you take to balance security with open communication?
Güvenliği açık iletişimle dengelemek için hangi adımları atacaksınız?

More Sentences
açık yüzme havuzu outdoor pool n.
This bungalow complex offers a large outdoor pool, tennis courts and a free shuttle bus to Maspalomas Beach.
Bu bungalov kompleksi büyük bir açık yüzme havuzu, tenis kortları ve Maspalomas Plajı'na ücretsiz servis otobüsü sunmaktadır.

More Sentences
açık yol open path n.
In Illustrator, only corner joins are used to join open paths.
Illustrator'da açık yolları birleştirmek için yalnızca köşe birleşimleri kullanılır.

More Sentences
açık hava tiyatrosu open air theatre n.
It was like an open air theatre.
Açık hava tiyatrosu gibiydi.

More Sentences
açık alan open field n.
Truth loves the light and the open field.
Gerçek, ışığı ve açık alanı sever.

More Sentences
(orman) açık alan clearing n.
The clearing is used as a campsite.
Açık alan, kamp yeri olarak kullanılıyordu.

More Sentences
açık hava tiyatrosu open-air theater n.
The theater was built as an open-air theater.
Tiyatro bir açık hava tiyatrosu olarak inşa edilmiştir.

More Sentences
açık hava müzesi open-air museum n.
The Zaan Museum, an open-air museum, is the most popular one.
Açık hava müzesi olan Zaan Müzesi en popüler olanıdır.

More Sentences
açık renk light colour n.
Use light colors on walls and floors.
Duvarlarda ve zeminlerde açık renkler kullanın.

More Sentences
açık alan open space n.
Many didn't have access to open space.
Birçoğunun açık alana erişimi yoktu.

More Sentences
(halka açık) yüzme havuzu swimming pool n.
There is also a large public sports complex and swimming pool.
Ayrıca halka açık büyük bir spor kompleksi ve yüzme havuzu da bulunmaktadır.

More Sentences
umuma açık yer public place n.
This is a public place.
Burası umuma açık yer.

More Sentences
açık kestane rengi hazel n.
The operation makes your eyes hazel.
Ameliyat gözlerinizi açık kestane rengine çevirir.

More Sentences
halka açık yerler public places n.
In public places, toilets are especially dangerous.
Halka açık yerlerde tuvaletler özellikle tehlikelidir.

More Sentences
açık ten fair skin n.
A typical Irish woman usually has thick eyebrows, fair skin, and thin lips.
Tipik bir İrlandalı kadının genellikle kalın kaşları, açık teni ve ince dudakları vardır.

More Sentences
açık pembe light pink n.
The color of the stuffing should be light pink and mixed evenly.
Doldurmanın rengi açık pembe olmalı ve eşit şekilde karıştırılmalıdır.

More Sentences
açık kahve weak coffee n.
I prefer weak coffee.
Açık kahveyi tercih ederim.

More Sentences
açık kahve light coffee n.
The light coffee color is quite rare.
Açık kahve rengi oldukça nadirdir.

More Sentences
açık bir mesaj a clear message n.
We must send out a clear message.
Açık bir mesaj vermeliyiz.

More Sentences
açık büfe kahvaltı open buffet breakfast n.
The restaurant of Hotel Mina 1 serves an open buffet breakfast.
Hotel Mina 1'in restoranında açık büfe kahvaltı servis edilmektedir.

More Sentences
halka açık etkinlik public event n.
Ski resorts and spas were closed and military parades, marathons, and other public events were cancelled.
Kayak merkezleri ve kaplıcalar kapatıldı ve askeri geçit törenleri, maratonlar ve diğer halka açık etkinlikler iptal edildi.

More Sentences
açık fikirlilik open-mindedness n.
I would like to thank our rapporteur for his open-mindedness in drawing up this report.
Raportörümüze bu raporu hazırlarken gösterdiği açık fikirlilik için teşekkür ediyorum.

More Sentences
açık ofis open office n.
Open office concepts promote communication and idea sharing.
Açık ofis konseptleri iletişimi ve fikir paylaşımını teşvik eder.

More Sentences
açık hava etkinlikleri outdoor activities n.
This outdoor activity allows you to be creative and imaginative.
Bu açık hava etkinliği yaratıcı ve yaratıcı olmanızı sağlar.

More Sentences
açık kaynak topluluğu open source community n.
Finally, there is relatively little deviation from the open source community.
Son olarak, açık kaynak topluluğundan nispeten az sapma var.

More Sentences
muayenehanenin açık olduğu saatler surgery hours n.
açık saçıklık bawdiness n.
açık etme airing n.
eli açık olma freehandedness n.
açık sözlülük roundness n.
açık kalplilik candor n.
açık sözlülük outspokennes n.
açık kontenjan vacancy n.
yanları açık ve dört tekerlekli yük arabası lorry n.
açık bej cream n.
açık yeşil jade n.
açık saçıklık lewdness n.
açık kalplilik candour n.
internet açık artırmaları internet auction n.
üstü açık dört tekerlekli rus at arabası droshky n.
açık mekan open space n.
açık ağıl hovel n.
açık yeşil pea green n.
açık saçık konuşma lechering n.
açık yeşil chartreuse n.
açık kahverengi fawn n.
açık olma egregiousness n.
açık sözlülük outspokenness n.
açık saçık bawdy n.
açık (bütçe/hesap vb'nde) deficit n.
açık yer opening n.
açık bütçe open budget n.
açık düzge open system n.
açık gagalı leylek shell ibis n.
halka açık yol queen's highway n.
üstü açık oyuncak araba wagon n.
sahne (geçici açık hava sahnesi) stand n.
burnu açık ayakkabı peep toe n.
üstü açık araba drophead n.
açık adım wide step n.
açık deniz the open n.
açık saçık laf obscenity n.
açık sözlülük ingenuousness n.
açık davetiye open invitation n.
açık önerme open sentence n.
açık havada fuar yeri fairground n.
açık pozisyon vacant position n.
açık sözlülük straightness n.
açık boşaltım sistemi outfall n.
açık yara an open sore n.
açık yer gap n.
açık deniz seagoing n.
açık yük vagonu flatcar n.
umuma açık olan yer public place n.
açık kadro opening n.
büyük gösteri (genellikle açık havada yapılan) spectacle n.
açık davranma plain dealing n.
açık elbise revealing dress n.
çakraların açık olması clairsentience n.
açık arazi unprotected terrain n.
sundurma (kapı önündeki yanları açık) porch n.
açık kabuk non closed shell n.
yalnız bir ucu açık oyuk yer caecum n.
kamuya açık toplantı public meeting n.
açık saçıklık obscenity n.
açık tenlilik fairness n.
italya'da halka açık meydan piazza n.
açık ateş direct fire n.
bir tür açık tribün bleachers n.
açık hesap credit account n.
açık havuz outdoor swimming pool n.
açık otopark parking lot n.
açık kalpli olma openheartedness n.
yanları açık garaj carport n.
açık saçıklık filth n.
açık büfe yemek buffet n.
açık saçık oluş bawdiness n.
açık oturum konuşmacısı panelist n.
açık saçık konuşma ribaldry n.
açık imza blank signature n.
açık kalıp open die n.
açık yerlerde bulunan umumi posta kutusu pillar box n.
açık bir ton (renkte) tint n.
(ark/kanal gibi üstü açık) suyolu watercourse n.
ağzı açık kalma gape n.
etkisine açık bırakma exposure n.
açık mekan outer space n.
açık alan opening n.
cevabı açık olan soru rhetorical question n.
açık ve kesin ifade formulation n.
umuma açık olma publicity n.
açık deniz mavisi light teal n.
havuz kapasitesi (özellikle kamuya açık olanlar) bather load n.
açık hava toplantısı public protest meeting n.
açık havada oynanan bir oyun bowls n.
açık havadaki depo yard n.
açık otlak ve arazi anlamında güney afrika terimi veldt/veld n.
açık oylama open vote n.
açık hava ocağı opencast mine n.
açık sözlülük artlessness n.
donuk açık kahverengi kumaş drab n.
bir yarın açık yüzüne yapılmış yol corniche n.
orman içindeki açık alan glade n.
açık mor lilac n.
açık rekabet open competition n.
açık maaşı half pay n.
açık oyalamada lehte oy verme acclaim n.
kapların veya içi boş şeylerin açık yanı mouth n.
açık fikirlilik catholicity n.
açık sandık open caisson n.
açık olma exposal n.
açık saçık yayın pornography n.
papaz ve piskoposların ayin için giydiği geniş kolları olan yanlardan açık bir tür cüppe dalmatic n.
açık alan concourse n.
üstü açık araba roadster n.
açık vagon flatcar n.
açık delil smoking gun n.
burnu açık peep toe n.
yerleşim yerleri dışında açık ve işlenmemiş arazi moor n.
açık liman free port n.
açık saçıklık immodesty n.
açık alan range n.
açık celse public hearing n.
açık oturum panel n.
açık seçiklik lucidity n.
açık sözlülük candour n.
açık deniz offing n.
açık semalar open skies n.
açık adım big step n.
açık adres mailing address n.
açık yer the open n.
banyo (halka açık) bathhouse n.
halka açık seminer open public seminar n.
açık ve içten olma candidness n.
açık gri light grey n.
saçta daha açık renkteki kısımlar highlights n.
açık bölge free zone n.
açık deniz gemisi deep sea steamer n.
açık dil plain language n.
üstü kapalı, üç yanı açık ve evin bir cephesinde boydan boya uzanan balkon veranda n.
açık deniz mavisi aqua n.
şaşkınlıktan ağzı açık kalmış gaper n.
açık sözlülük plainspokenness n.
açık sözlülük bluntness n.
açık oy open vote n.
açık tarife open rates n.
açık işlev manifest function n.
açık arazi exposed terrain n.
halka açık public access n.
açık alan agora n.
açık havada yakılan ateş bonfire n.
açık duruşma open trial n.
açık teşekkür public thanks n.
açık yer vacancy n.
açık veren bütçe unbalanced budget n.
sol açık left winger n.
açık yara raw n.
açık yüreklilik candidness n.
açık önerme open condition n.
açık depo yard n.
açık seçiklik clarity n.
açık mor lavender tints n.
açık işletme surface mining n.
üstü açık büyük boru sluice n.
açık havada çalan müzik topluluklarına özgü ve çoğu zaman üstü kapalı platform bandstand n.
açık ve manzaralı anayol parkway n.
açık bir şekilde anlatma elucidating n.
açık oynama showdown n.
açık kadro vacant position n.
açık anlaşma express agreement n.
halka açık accessible to the public n.
halka açık görüşme public audience n.
açık (mali) deficit n.
açık ocak madenciliği opencast mining n.
açık zemin üstünde koyu renk kare desenlerden oluşmuş bir çeşit kumaş tattersall n.
açık sözlülük expansiveness n.
açık havada yenilen yemek picnic n.
açık bir şekilde dile getirme articulation n.
açık senet blank bill n.
açık saçık konuşma smut n.
açık büfe yemek servisi yapan restoran smorgasbord n.
açık sözlülük freedom n.
önü açık giysi wraparound n.
saldırı veya tenkide açık olma vulnerability n.
açık saçık olma bawdiness n.
açık mevzi exposed position n.
açık ellilik generosity n.
açık kömür ocağı strip mine n.
açık teşekkür public acknowledgement n.
açık deniz demiri drogue n.
açık kredi blank credit n.
rüzgara açık olan taraf weather n.
açık kadro vacancy n.
önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta) cubbyhole n.
açık tavır clear stance n.
mali açık fiscal deficit n.
donuk açık kahverengi drab n.
genellikle açık denizlerde ve deniz kıyılarında yaşayan kuşlar seafowl n.
açık saçık konuşma scurrilousness n.
açık artırma ile satma auctioning n.
açık saçıklık indecency n.
yeni çıkmış açık incipient deficit n.
yeni başlamış açık incipient deficit n.
açık artırma open bidding n.
açık kimlik clear identity n.
açık evlilik open marriage n.
açık oturum yöneticisi panel discussion moderator n.
açık öğretim distance education n.
açık yeşil lime n.
açık eflatun lavender n.
açık mavi aqua n.
açık yeşil bright green n.
bankanın açık olduğu gün bank working day n.
ağzı açık gezen gobemouche n.
açık hava konseri open air concert n.
açık ve kapalı raflar open and closed shelves n.
açık piyasa işlemleri open market operations n.
açık mekanlar open spaces n.
açık hava eğitimi outdoor education n.
açık hava etkinlikleri outdoor recreation n.
ağzı açık kalma hiation n.
açık öğretim open plan schools n.
gelişime açık open for improvement n.
açık güverte open deck n.
açık hava yüzme havuzu outdoor pool n.
açık tenis open tennis n.
açık sarı straw yellow n.
gelişmeye açık open to improvement n.
açık arazi open field n.
açık kanal open conduit n.
açık rıhtım open wharf n.
açık kanal open channel n.
açık dere open valley n.
kapak açık tutma tertibatı pallet cover restraining strap n.
üstü açık vagon lorry n.
açık hücre open cell n.
açık oturum panel discussion n.
açık hava trafosu open air transformer n.
halka açık alan open public space n.
açık iskele open wharf n.
açık uçlu soru open ended question n.
açık göze open cell n.
açık tip open type n.
açık dolaşım sistemi open blood system n.
açık ifade open expression n.
açık ihale usulü open tender procedure n.
açık ilişki open relationship n.
açık olmama durumu unclarity n.
kapısı herkese açık davet open house n.
satılık ya da kiralık bir mekanın insanların görüşüne açık olduğu zaman aralığı open house n.
açık artırma ile satış auction n.
açık davranış overt behaviour n.
açık yüreklilik candour n.
ormanda açık alan clearing n.
halka açık alan common n.
krikete benzer bir açık hava oyunu croquet n.
üstü açık döşeme deck n.
halka açık yüzme havuzu public pool n.
halka açık yüzme havuzu community swimming pool n.
halka açık yüzme havuzu public swimming pool n.
halka açık yüzme havuzu communal swimming pool n.
halka açık yüzme havuzu community pool n.
açık olma exposure n.
açık arazi field n.
açık bir örnek an obvious example n.
açık dirsek gored elbow n.
seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri açık hava sineması drive-in n.
açık hava türbülansı clear-air turbulence n.
açık renk saç fair-hair n.
açık deniz high-sea n.
açık deniz deep-sea n.
herkese açık yarışma free-for-all n.
açık alan open-air space n.
açık hava tiyatrosu open-air theatre n.
halka açık yerledeki hoparlör sistemi public-address system n.
açık yüzme havuzu open-air pool n.
açık devre open-circuit n.
açık tarih open-date n.
açık ellilik open-handedness n.
açık hava sineması open-air cinema n.
açık hava yüzme havuzu open-air pool n.
açık hava toplantısı open-air meeting n.
gece açık bırakılan loş ışık night-light n.
açık vagon high-sided open wagon n.
açık hesap deficit n.
bir yanı veya yanları açık veranda porch n.
teknolojik açık technological gap n.
açık hava yüzme havuzu lido n.
açık ocak open quarry n.
taş döşeli açık avlu patio n.
kamuya açık yazılım public domain software n.
açık artırma public auction n.
umuma açık yol public highway n.
açık görüşlülük unorthodoxy n.
açık artırma sale n.
üstü açık işyeri yard n.
açık hava müzesi outdoor museum n.
(halka açık) yüzme havuzu natatorium n.
(halka açık) yüzme havuzu swimming bath n.
açık artırmaya çıkarma licitation n.
açık uçlu sınıflar open end classes n.
açık şehir open town n.
açık deniz ocean n.
açık yer blank n.
açık saçık söz vulgar word n.
açık saçık söz four letter word n.
açık saçık söz obscene word n.
sırtı açık elbise backless dress n.
ucu açık soru an open ended question n.
açık metin plain text n.
açık ifade plain language n.
halka açık tuvaletler public lavatories n.
açık ten light skin n.
açık konu open subject n.
üstü açık alan open air area n.
üstü açık alan outdoor area n.
halka açık alanlarda insanları rahatlatmak için çalınan müzik muzak n.
açık saçık sahneler obscene scenes n.
açık saçık sahneler sexually explicit scenes n.
açık kitap için altlık bookstand n.
açık kitap altlığı bookrack n.
açık bir kitap için kullanılan altlık bookrack n.
üstü açık depo yard n.
üstü açık iki tekerlekli araba tilbury n.
halka açık tuvalet toilet facility n.
halka açık tuvalet wash room n.
halka açık tuvalet public lavatory n.
halka açık tuvalet convenience n.
halka açık tuvalet public toilet n.
halka açık tuvalet public convenience n.
halka açık tuvalet restroom n.
direkt/açık sözlü yaklaşım straight-forward approach n.
halka açık mahal a public place n.
açık bir mesaj an open message n.
açık bir mesaj an explicit message n.
açık hedef open target n.
ucu/önü açık terlik slide n.
açık beyan explicit declaration n.
açık beyan express declaration n.
açık beyan specific statement n.
açık beyan express statement n.
halka açık yüzme havuzları public swimming pools n.
açık hava dans pisti open-air dance floor n.
açık çeviri overt translation n.
görüşe açık taslak exposure draft n.
açık örnek clearest-cut example n.
tartışmaya açık konu debatable issue n.
açık artırma public roup n.
tuş kilidi açık telefonun cepteyken yanlışlıkla arama yapması butt dialing n.
açık gün open day n.
açık destek overt support n.
açık destek open support n.
açık/yol gösteren/kılavuz explicit guidance n.
açık bej beige light n.
açık bej light beige n.
açık büfe kahvaltısı buffet brunch n.
özellikle halka açık olmayan dini yerler adytum n.
açık ayıp clear defect n.
halka açık telefon public phone n.
açık olaylar bare fact n.
açık gökyüzü blue sky n.
açık hava banyosu air bath n.
yanları veya üstü açık kamyon flatbed n.
açık saçık söz bawdry n.
açık tribün bleacher n.
açık ordugah bivouac n.
halka açık yer common n.
(mektuplu) açık öğretim correspondence school n.
tek dilim/açık sandviç ulrich sandwich n.
tek dilim/açık sandviç bread baser n.
tek dilim/açık sandviç open faced sandwich n.
tek dilim/açık sandviç open face sandwich n.
tek dilim/açık sandviç tartine n.
tek dilim/açık sandviç open sandwich n.
açık ve belirsizliğe mahal vermeyen tanım clear and unambiguous definition n.
açık ve belirsizliğe yer vermeyen tanım clear and unambiguous definition n.
müzayedeye/ihaleye/açık artırmaya telefonla katılıp ismi açıklanmayan kişi/katılımcı unidentified telephone bidder n.
havalanlarında, tren istasyonlarında, bavulları taşımak için kullanılan, birbirlerine bağlı açık treyler/palet dizisi baggage train n.
açık hava hayvanat bahçesi open-air zoo n.
açık adres full address n.
açık şömine open fireplace n.
saçın bir kısmını arkadan birleştirerek, bir kısmını ise açık bırakacak şekilde toplama biçimi half up half down n.
açık ellilik openhandedness n.
yalnız bir ucu açık oyuk yer cecum n.
açık oturum konuşmacısı panellist n.
önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta) cubby-hole n.
önü/burnu açık sandalet open toe sandal n.
açık ten fair complexion n.
açık büfe servis görevlisi buffet runner n.
kamuya açık etkinlik public event n.
üstü açık otobüs open-top bus n.
halka açık alanlarda idrarını yapma public urination n.
açık görünüm plain view n.
açık düşünme clear thinking n.
self servis açık büfe self-service buffet n.
(bir yerin) açık olduğu saatler opening hours n.
açık büfe groaning board n.
açık miktarı (hesapta) deficient amount n.
yanları açık kulübe open-sided hut n.
halka açık yol public way n.
açık teklif open offer n.
geniş açık alan wide open space n.
halka açık tuvalet comfort station n.
açık tehdit thinly-veiled threat n.
açık hava etkinliği outdoor event n.
halka açık yerel dans salonu local palais n.
açık hava fair atmosphere n.
çok açık uçlu bir ifade a very open-ended phrase n.
açık konuşma parrhesia n.
açık kaynak kitaplıkları open source libraries n.
açık yazı clear writing n.
açık analizi gap analysis n.
açık renkli saç light-colored hair n.
açık süt loose milk n.
açık büfe masası buffet station n.
açık büfe buffet station n.
açık büfe istasyonu buffet station n.
halka açık tuvalet public loo n.
açık hava faaliyetleri outdoor activities n.
açık alanda uyuyan kimse rough sleeper n.
açık tehdit clear threat n.
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket tabard n.
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket taberd n.
açık saçık olma raciness n.
açık saçıklık raciness n.
açık kahverengi café au lait [french] n.
açık kahverengi cafeaulait n.
bir çatının açık kısmı tail n.
açık kahverengi tan n.
açık kahverengi camel n.
açık hava ocağı/fırını camp oven [australia/new zeland] n.
açık mavi cambridge blue n.
açık kahverengi tawny n.
(turuncuya çalan) açık kahverengi tawny-brown n.