fair - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

fair

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "fair" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 158 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
fair n. panayır
fair n. fuar
fair adj. dürüst
fair adj. açık tenli
fair adj. adaletli
fair adj. adil
fair adv. adilane
General
fair n. çarşı
fair n. festival
fair n. kermes
fair n. fuar
fair n. sergi
fair n. pazar
fair n. sevimlilik
fair n. güzellik
fair v. kesmek
fair v. yontmak
fair v. (parçaları) pürüzsüz veya düzgün olması için bir araya getirmek
fair v. çukur veya tümseklerinden arındırarak pürüzsüz hale getirmek
fair v. (kıvrımı veya çizgiyi) düzlemek
fair v. şekillendirmek
fair v. (hava) açmak
fair adj. sarışın
fair adj. vasat
fair adj. kayda değer
fair adj. adil
fair adj. orta
fair adj. şirin
fair adj. pak
fair adj. sarı (saç)
fair adj. muvafık
fair adj. okunaklı
fair adj. makul
fair adj. zarif
fair adj. uğurlu
fair adj. insaflı
fair adj. yabani
fair adj. alımlı
fair adj. haksever
fair adj. temiz
fair adj. doğru
fair adj. sarı
fair adj. hassas
fair adj. güzel
fair adj. açık ve güneşli (hava)
fair adj. müsait
fair adj. fena olmayan
fair adj. hoş
fair adj. namuslu
fair adj. açık
fair adj. temiz (kopya)
fair adj. kumral
fair adj. vicdanlı
fair adj. nazik
fair adj. sevimli
fair adj. saf
fair adj. kurallara uygun
fair adj. mubah
fair adj. beyaz tenli
fair adj. haklı
fair adj. iyi
fair adj. uygun
fair adj. hakkaniyete uygun
fair adj. eşit
fair adj. mantıklı
fair adj. açık (ten,saç)
fair adj. ümit verici
fair adj. geleceği parlak
fair adj. yalnızca görünüşte doğru olan
fair adj. görünüşte cazip olan
fair adj. aldatıcı
fair adj. ferah
fair adj. tıkanmamış
fair adj. engellenmemiş
fair adj. bol
fair adj. düzenli
fair adj. düzgün
fair adj. kadınsı
fair adj. kulağa hoş gelen
fair adj. sahte umut veya güven aşılayan
fair adj. ortalamanın üzerinde
fair adj. orta sayıda
fair adj. orta büyüklükte
fair adj. gayet iyi
fair adj. fena olmayan
fair adj. lekesiz
fair adj. beneksiz
fair adj. kirsiz
fair adj. lekelenmemiş
fair adj. dümdüz
fair adj. hafif kıvrımlı
fair adj. keskin hatları olmayan
fair adj. düzgünce hizalanmış
fair adj. iç içe geçen
fair adj. kanıta dayanan
fair adj. yeterli veya tarafsız dayanağa sahip
fair adj. yasal değerlendirmeye açık
fair adj. (ten) açık
fair adj. (hava) açık
fair adv. güzelce
fair adv. uygun bir şekilde
fair adv. dosdoğru
fair adv. çok
fair adv. doğrudan doğruya
fair adv. adeta
fair adv. iyice
fair adv. dürüstçe
fair adv. efendice
fair adv. harfi harfine
fair adv. büsbütün
fair adv. şöyle böyle
fair adv. tamamen
fair adv. doğrulukla
fair adv. oldukça iyi
fair adv. uygunca
fair adv. hakça
fair adv. elverişli olarak
fair adv. umut vererek
Colloquial
fair adj. kapsamlı
fair adj. eksiksiz
fair adj. adamakıllı
fair adj. gerçek
Trade/Economic
fair n. fuar
fair n. panayır
fair n. pazar
fair n. sergi
fair adj. adil
fair adj. doğru
fair adj. hakkaniyetli
fair adj. ortalama
fair adj. şöyle böyle
fair adj. sarışın
Law
fair adj. adil
Politics
fair adj. yasalara uygun
Automotive
fair v. kaplama takmak
fair adj. idare eder
Marine
fair adj. gemi seyahatine elverişli (akıntı, rüzgar)
fair adj. geminin genel güzergahı ile aynı yönde olan (akıntı)
Breeding
fair adj. orta kalitede (besi hayvanı)
fair adj. üçüncü sınıf (besi hayvanı)
fair adj. yeterli miktarda (besi hayvanı)
Geography
fair adj. güneşli
fair adj. bulutsuz
Football
fair adj. eyyamsız
Baseball
fair adj. faul çizgileri arasında kalan (saha)
Archaic
fair n. güzel kadın
fair n. sevilen kadın
fair n. talihli şey
fair n. iyi talih
fair n. kadın
fair adj. engelsiz
fair adj. sorunsuz
fair adj. sevgili
fair adj. değerli
fair adj. kibar
fair adj. kirletilmemiş (su)
fair adj. temiz (su)
fair adj. açıkça görülen

Bedeutungen, die der Begriff "fair" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
fair wind n. uygun rüzgar
the fair sex n. kadınlar
vanity fair n. yüksek zümre
fair weather n. iyi hava
fair approach n. adil tutum
fair boy n. gözde
fair chance n. eşit şans
the fair sex n. cinsi latif
a fair amount n. bir hayli
fair building n. fuar arazi binası
fair use n. doğru kullanım
fair conduct n. adil tutum
fair order n. adil düzen
fair copy n. temiz kopya
fair treatment n. iyi muamele
a fair sum n. bir hayli
fair grounds n. bayramyeri
fair trial n. adil yargılama
a fair amount n. bir miktar
fair mindedness n. haklı düşünürlük
book fair n. kitap fuarı
fair agreement n. adil anlaşma
vanity fair n. sosyete hayatı yaşayan kimse
fair boy n. favori
fair play n. tarafsızlık
fair treatment n. adilane hareket
fair deal n. dürüst pazarlık
a fair chance n. başarı şansı
fair game n. yasak olmayan av
fair price n. makul fiyat
fair price n. adil fiyat
street fair n. panayır
fair and congress center n. fuar ve kongre merkezi
fair play n. adil oyun
fair chance n. geniş olanak
vanity fair n. moda dünyası
vanity fair n. özellikle büyük şehirlerdeki kaymak tabakada görülen uçarı yaşam biçimi
vanity fair n. sosyetik yaşam
fair distribution n. adil bölüşüm
agriculture fair n. tarım fuarı
fair-hair n. sarışın
fair-weather friend n. iyi gün dostu
fair-haired boy of the manager n. müdürün gözdesi
fair-hair n. açık renk saç
fair price n. uygun fiyat
fair sample n. iyi örnek
true and fair view n. gerçek ve doğru görünüm
fair play n. hilesiz oyun
fair play n. dürüst oyun
fair game n. alay konusu olabilecek kimse
fair mindedness n. tarafsızlık
fair skin n. açık ten
fair words n. nazik sözler
fair words n. tatlı sözler
fair words n. kibar sözler
fair hair n. sarıya çalan kumral saç
fair hair n. sarıya yakın kumral saç
a fair amount of time n. makul miktarda zaman
a fair amount of time n. makul bir zaman
fair offer n. adil teklif
fair complexion n. açık ten
science fair n. bilim fuarı
fair grounds n. panayır alanı
fair fight n. adil dövüş
activities fair n. aktivite fuarı
fair competition n. adil rekabet
robot fair n. robot fuarı
church fair n. kilise fuarı
church fair n. kilise panayırı
fun fair n. lunapark
fair atmosphere n. açık hava
environmental fair n. çevre fuarı
fair estimate n. makul tahmin
fair estimate n. adil tahmin
vanity fair n. gereksiz gösterişin olduğu yer
fair attitude n. adil tutum
world fair n. dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar
world's fair n. dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar
worlds fair n. dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar
fair copy n. birebir aynı kopya
fair copy n. aslı gibi olan kopya
fair drawing n. reprodüksiyon için belirlenen tüm stil ve formlar açısından tamamlanmış çizim
fair one n. güzel kadın
fair one n. güzeller güzeli
fair play n. konulmuş kurallara riayet
fair play n. adil ve onurlu davranış
fair shake n. adil ve eşit muamele
fair use n. adil ve makul kullanım şartıyla telifli eserlerin belirli kısımlarının telif izni alınmaksızın kullanılabileceğini öngören yasal doktrin
fair-weather sailor n. görünürde denizci
fair-weather sailor n. tecrübesiz denizci
fair-world n. refah durumu
statute fair n. hizmetçi ve çiftlik işçisi alımı yapmak için eskiden ingiliz kasaba ve köylerinde düzenlenen yıllık panayır
craft fair n. el sanatları fuarı
fancy fair n. yardım fuarı
fancy fair n. takı ve süs eşyalarının satıldığı fuar
county fair n. yerel fuar
demand one's fair share v. hakkını aramak
become fair v. güzellemek
be fair v. adil olmak
make a fair copy of v. temize çekmek
do one's fair share of the work v. üzerine düşeni yapmak
go to a fair v. fuara gitmek
attend a fair v. fuara katılmak
host a fair v. fuara ev sahipliği etmek
organize a fair v. fuar düzenlemek
visit a fair v. fuarı ziyaret etmek
organize a fair v. fuar yapmak
turn into a fair v. panayıra dönmek
hold a kermis (fair) v. kermes düzenlemek
organize a fair v. kermes düzenlemek
bid fair v. umut vaat etmek
be fair v. vicdanlı olmak
be fair v. adaletli davranmak
command a fair price v. makul bir fiyatı hak etmek
bid fair v. iyi bir beklenti sunmak
speak fair v. samimi konuşmak
speak fair v. açık sözlülükle konuşmak
bid fair v. dürüst bir söz vermek
speak fair v. açık yüreklilikle konuşmak
bid fair v. muhtemel görünmek
fair [obsolete] v. güzelleştirmek
fair [obsolete] v. süslemek
fair spoken adj. nazik konuşan
fair haired adj. sarışın
fair haired adj. tutulan
fair enough adj. yeterince makul
fair spoken adj. kibar konuşan
fair to middling adj. orta
fair average adj. ortalama
a fair amount of adj. makul sayıda
not fair adj. adil değil
fair-minded adj. adil
fair-skinned adj. sarışın
fair-haired adj. sarışın
fair-minded adj. tarafsız
fair to middling adj. iyi diyelim iyi olsun
fair to middling adj. ne iyi ne kötü
fair enough adj. gayet makul
fair-sized adj. orta ebatta
fair-sized adj. orta boy
fair-sized adj. orta ölçek
fair-sized adj. ortalama ebatlarda
free and fair adj. özgür ve tarafsız
fair-haired adj. gözde (kimse)
fair-haired adj. en çok beğenilen (kimse)
fair [australia] adj. açık ve okunaklı (el yazısı)
fair [uk] adj. ağır aşınmış (banknot)
fair-faced adj. açık tenli
fair-faced adj. güzel yüzlü
fair-natured adj. kibar
fair-natured adj. iyi niyetli
fair-weather adj. sadece iyi havada elverişli
fair-weather adj. yalnızca iyi havada kullanılan
fair-weather adj. iyi gün dostu olan
fair-weather adj. yalnızca bolluk zamanındayken ve zorluk veya tehlike yokken faal, etkili, elverişli veya sadık olan
fair-weather adj. iyi havaya uygun
fair-weather adj. iyi havada yapılan
by fair means adv. dürüst şekilde
by fair means adv. doğrulukla
by fair means adv. hilesiz
at a fair market price adv. normal pazar fiyatına
fair [dialect] adv. gerçekten
fair [dialect] adv. tümüyle
fair [obsolete] adv. yavaşça
fair [obsolete] adv. usul usul
fair [obsolete] adv. kısmen
fair [obsolete] adv. ılımlı olarak
be fair! interj. insaf
a fair bit of expr. oldukça fazla
Phrasals
fair off v. yatışmak
fair off v. durulmak
fair off v. dinmek
fair off v. düzlemek
fair off v. pürüzsüzleştirmek
fair off v. eşitlemek
fair off v. geçinmek
fair off v. uyuşmak
fair off v. üstesinden gelmek
fair off v. gelişmek
fair off v. ilerleme kaydetmek
fair up v. yatışmak
fair up v. durulmak
fair up v. dinmek
fair up v. düzlemek
fair up v. pürüzsüzleştirmek
fair up v. eşitlemek
fair up v. geçinmek
fair up v. uyuşmak
fair up v. üstesinden gelmek
fair up v. gelişmek
fair up v. ilerleme kaydetmek
Phrases
with a fair degree of accuracy expr. az bir yanılma payı ile
fair-and-square expr. dürüstçe
given a fair chance expr. şans verildiğinde
fair-and-square expr. tarafsız bir şekilde
to be fair (to someone or something) expr. (birine/bir şeye) karşı açık konuşmak gerekirse
to be fair (to someone or something) expr. (birine/bir şeye) karşı dürüst olmak gerekirse
Proverb
faint heart never won fair lady korkaklar asla hedefine ulaşamaz anlamında atasözü
all's fair in love and war aşkta ve savaşta her şey mubahtır
none but the brave deserve the fair güzeli cesurdan başkası hak etmez
monday's child is fair of face pazartesi doğan çocuk güzel olur
all is fair in love and war aşkta ve savaşta her şey mubahtır
hoist your sail when the wind is fair su akıyorken testiyi doldur
hoist your sail when the wind is fair su akarken testiyi doldurmalı
fair is foul, foul is fair! her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardır!
a fair exchange is no robbery adil takas hırsızlık değildir
a fair exchange is no robbery eş değer şeyleri takas etmek dürüstçe/adilce bir alışveriştir
faint heart never won fair lady korkaklıkla eline bir şey geçmez
faint heart never won fair lady korkaklıkla hiçbir kadını elde edemezsin/etkileyemezsin
he who gives fair words feeds you with an empty spoon pohpohlanmak kimseye bir fayda sağlamaz/kimsenin işine yaramaz
he who gives fair words feeds you with an empty spoon duyulmak istenen/kulağa güzel gelen sözler kimseye fayda sağlamaz
Colloquial
a fair wage n. iyi bir ücret
fair-haired boy [us] n. bir kimsenin veya grubun favorisi
fair shake n. başarı şansı
fair-haired boy [us] n. baş tacı
fair-haired boy [us] n. gözde adam
eat more than his fair share v. hakkından fazlasını yemek
stand a fair chance of v. olasılığına sahip olmak
stand a fair chance of v. kazanma veya kaybetme olasılığı yüksek olmak
fair dos [uk] v. adil/eşit muamele talep etmek
fair dos [uk] v. adil/eşit muamele görmek
fair play to you [uk] expr. aferin sana
fair play to you [uk] expr. bravo sana
fair play to you [uk] expr. helal olsun sana
to be fair expr. açık konuşmak gerekirse
to be fair expr. dürüst olmak gerekirse
fair to middlin' expr. ne iyi ne kötü
fair enough expr. öyle olsun
for fair expr. tamamen
for fair expr. tamamıyla
for fair expr. düpedüz
for fair expr. hepten
for fair expr. tümüyle
for fair expr. bütünüyle
for fair expr. sonunda
for fair expr. olabilecek en büyük ölçüde
for fair expr. tam anlamıyla
at a (fair) lick expr. hızla
at a (fair) lick expr. hızlıca
at a (fair) lick expr. dörtnala
at a (fair) lick expr. çabucak
at a (fair) lick expr. koştura koştura
fair play [uk/ireland] expr. tebrikler
fair play [uk/ireland] expr. iyi işti
fair play [uk/ireland] expr. aferin
fair play to expr. aferin
fair play to expr. bravo
tbf (to be fair) expr. açık konuşmak gerekirse
tbf (to be fair) expr. dürüst olmak gerekirse
that's fair exclam. öyle olsun
that's fair exclam. gayet makul
that's fair exclam. yeterince makul
Idioms
the fair n. güzel olan şey
the fair n. (toplu olarak) kadınlar
the fair n. cins-i latif
a fair field and no favor [dated] n. eşit şartlarda yarışma
a fair field and no favor [dated] n. adil koşullarda mücadele etme
a fair field and no favor [dated] n. adil şartlarda mücadele
fair deal n. adil anlaşma
a fair shake n. adil davranış
a fair shake n. adil davranma
fair shake of the whip n. eşit fırsat
fair crack of the whip n. eşit şans
a fair crack of the whip n. ele geçen şans
fair crack of the whip n. eşit fırsat
fair shake of the whip n. eşit şans
a fair crack of the whip n. eşit fırsat
fair deal n. insaflı davranış
a fair-weather-friend n. iyi gün dostu
fair sex n. kadınlar
fair sex n. kadın milleti
a fair crack of the whip n. kendini kanıtlayabilme fırsatı
the fair-haired boy in the office n. ofisin gözdesi
fair copy n. temiz kopya
a fair crack of the whip n. verilecek uygun şans
a fair crack at something n. fırsat
a fair crack at something n. hak edilen fırsat
a fair crack at something n. uygun fırsat
fair do's n. eşit şartlar
fair do's n. adil şartlar
fair do's n. kardeş payı
fair do's n. eşit muamele
fair do's n. adil muamele
a fair crack at something n. (bir şeyde) eşit şans
a fair crack at something n. (bir şey için) eşit fırsat
a fair field and no favor [dated] n. herkesin eşit şartlara/fırsatlara sahip olduğu ortam
a fair field and no favor [dated] n. kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğünün/avantajının olmadığı ortam
a fair field and no favor [dated] n. herkesin eşit olduğu ortam
a fair field and no favor [dated] n. adil bir ortam
a fair field and no favor [dated] n. bir yarıştaki/mücadeledeki eşit şartlar
a fair field and no favor [dated] n. bir yarıştaki/mücadeledeki adil koşullar
a fair crack at something n. kendini kanıtlayabilme fırsatı
a fair crack at something n. kendi yeteneğini deneme/gösterme fırsatı
a fair deal n. adil muamele
a fair deal n. eşit muamele
a fair deal n. adil bir anlaşma
a fair deal n. dürüst bir pazarlık
a fair hearing n. adil duruşma
a fair hearing n. adil yargılama
a fair hearing n. adil oturum
a fair hearing n. adil söz hakkı
a fair hearing n. adil savunma
a fair shake [us] n. eşit şans/fırsat
a fair shake [us] n. adil/eşit muamele
fair game n. kurallara uygun eylemler
fair game (for something) n. (bir şey için) kolay hedef
fair game (for something) n. (bir şey için) meşru hedef
one's fair share n. hakkı olan (miktar)
one's fair share n. payına düşen (miktar)
one's fair share n. birinin payına düşen hisse
your fair-haired boy [us] n. baş tacı
your fair-haired boy [us] n. el bebek gül bebek
your fair-haired boy [us] n. gözde adam
your fair-haired boy [us] n. gözbebeği
your fair share of something n. normal düzeyde bir şey
your fair share of something n. gerektiği kadar bir şey
give a fair crack at something v. birine fırsat tanımak/vermek
give a fair crack at something v. birine şans tanımak/vermek
make fair weather v. övmek
make fair weather v. pohpohlamak
make fair weather v. dostça davranmak
make (something) by (one's) own fair hand v. kendi güzel elleriyle/elceğiziyle yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. kendi başına yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. kimseden destek/yardım almadan yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. kendi güzel elleriyle/elceğiziyle yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. kendi başına yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. kimseden destek/yardım almadan yapmak
fair something out v. adilce dağıtmak
give somebody a fair crack of the whip v. birisine şans tanımak
give someone a fair crack of the whip v. birine bir fırsat vermek
give somebody a fair crack of the whip (brit) v. birine bir şans vermek
give somebody a fair crack of the whip v. birisine fırsat vermek
have had more than your fair share of something v. gereğinden fazla acı çekmek
get a fair shot v. hakkını almak
have had more than your fair share of something v. gereğinden fazla talihsizlik yaşamak
get a fair shake v. hakkını almak
give fair quarter v. mazur görmek
hoist your sail when the wind is fair v. koşullar uygun olduğunda harekete geçmek
give (one) a fair shake v. (birine) bir şans tanımak
give (one) a fair shake v. (birine) adilce bir şans vermek
give (one) a fair shake v. (birine) eşit şans tanımak
make (something) by (one's) own fair hands v. (bir şeyi) kendi elleriyle yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. elcağızıyla yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. (bir şeyi) tek başına yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. (bir şeyi) kimseden yardım almadan yapmak
make (something) by (one's) own fair hands v. (bir şeyi) kendi kendine yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. (bir şeyi) kendi elleriyle yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. elcağızıyla yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. (bir şeyi) tek başına yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. (bir şeyi) kimseden yardım almadan yapmak
make (something) by (one's) own fair hand v. (bir şeyi) kendi kendine yapmak
make (something) with (one's) own fair hands v. (bir şeyi) kendi elleriyle yapmak
make (something) with (one's) own fair hands v. elcağızıyla yapmak
make (something) with (one's) own fair hands v. (bir şeyi) tek başına yapmak
make (something) with (one's) own fair hands v. (bir şeyi) kimseden yardım almadan yapmak
make (something) with (one's) own fair hands v. (bir şeyi) kendi kendine yapmak
make (something) with (one's) own fair hand v. (bir şeyi) kendi elleriyle yapmak
make (something) with (one's) own fair hand v. elcağızıyla yapmak
make (something) with (one's) own fair hand v. (bir şeyi) tek başına yapmak
make (something) with (one's) own fair hand v. (bir şeyi) kimseden yardım almadan yapmak
make (something) with (one's) own fair hand v. (bir şeyi) kendi kendine yapmak
make fair weather v. yalakalık yapmak
make fair weather v. methetmek
make fair weather v. gururunu okşamak
make fair weather v. yaltaklanmak
make fair weather v. yağ çekmek
play fair/straight (with somebody) v. (birine) dürüst ve adil davranmak
be set fair [uk] v. hava iyi olacak gibi durmak/görünmek
be set fair [uk] v. başaracak durumda olmak
be set fair [uk] v. başarma/galip gelme şansı olmak
be set fair [uk] v. (hava) iyi gitmek
be set fair [uk] v. başarma ihtimali olmak
be fair game v. kolay hedef olmak
be fair game v. meşru hedef olmak
be fair game v. yasal hedef olmak
get a fair shake v. hakkını almak
get a fair shake v. adil muamele görmek
give someone a fair shake v. birine hakkını vermek
give someone a fair shake v. birine adil davranmak
give someone a fair shake v. birine eşit şans vermek
give (one) a fair crack of the whip v. (birine) bir fırsat vermek
give (one) a fair crack of the whip v. (birine) şans tanımak
give (one) a fair crack of the whip v. (birine) adilce bir şans vermek
have had more than (one's) fair share of (something) v. gereğinden fazla talihsizlik yaşamak
have had more than (one's) fair share of (something) v. gereğinden fazla acı çekmek
make something with your own fair hand v. bir şeyi kendi eliyle/elleriyle yapmak
make something with your own fair hand v. bir şeyi elinde yapmak
make something with your own fair hand v. bir şeyi kendisi yapmak
make something by your own fair hand v. bir şeyi kendi eliyle/elleriyle yapmak
make something by your own fair hand v. bir şeyi elinde yapmak
make something by your own fair hand v. bir şeyi kendisi yapmak
after the fair adj. çok geç
fair-to-middling adj. ortalama
fair enough adj. uygun
by (one's) own fair hand adv. kendi güzel elleriyle
by (one's) own fair hand adv. elceğiziyle
by (one's) own fair hand adv. kendi başına
by (one's) own fair hand adv. kimseden destek/yardım almadan
by (one's) own fair hands adv. kendi güzel elleriyle
by (one's) own fair hands adv. elceğiziyle
by (one's) own fair hands adv. kendi başına
by (one's) own fair hands adv. kimseden destek/yardım almadan
fair and square adv. uygulanan kurallar dahilinde
fair-and-square adv. uygulanan kurallar dahilinde
fair enough expr. akıllıca
fair and square expr. doğru
fair and square expr. doğrudan doğruya
fair and square expr. dürüst bir şekilde
none but the brave deserve the fair expr. cesur olan kazanır
fair's fair expr. doğruya doğru
fair and square expr. doğru ve dürüst
fair and square expr. dobra
fair and square expr. dürüst
fair and square expr. dürüstçe
fair enough expr. doğru
with own one's fair hands expr. hiçbir yardım almadan
a day after the fair expr. geç kalmış
fair and square expr. haklı olarak
fair and square expr. hakkaniyet ve dürüstlükle
by fair means or foul expr. her yolu deneyerek
a fair face may hide a foul heart expr. görünüşe aldanmamalı
by fair means or foul expr. her ne pahasına olursa olsun
by fair means or foul expr. hangi araçla olursa olsun
with own one's fair hands expr. kendi başına
bid fair to expr. olacağa benzer
by fair means or foul expr. öyle ya da böyle
bid fair to expr. olacak gibi
by fair means or foul expr. nasıl olursa olsun
by fair means or foul expr. ne yapıp edip
by fair means or foul expr. ne pahasına olursa olsun
with own one's fair hands expr. kendi elleriyle (hiç yardım almadan)
fair and square expr. tas tamam
fair and square expr. tastamam
it's a fair cop expr. yemin ederim suçsuzum
it's a fair cop expr. valla suçsuzum
it's a fair cop expr. valla bir suçum yok
none but the brave deserve the fair expr. zafer onu hak edenindir
it's a fair cop expr. valla temizim
it's a fair cop [uk] expr. yakalandım
it's a fair cop [uk] expr. suçumu kabul ediyorum
it's a fair cop [uk] expr. basıldım
it's a fair cop [uk] expr. beni yakaladı
it's a fair cop expr. yakalandım
it's a fair cop expr. suçumu kabul ediyorum
it's a fair cop expr. basıldım
it's a fair cop expr. beni yakaladı
that's a fair cop expr. yakalandım
that's a fair cop expr. suçumu kabul ediyorum
that's a fair cop expr. basıldım
that's a fair cop expr. beni yakaladı
turnabout is fair play expr. rabbenâ, hep bana olmaz!
Speaking
that's not fair n. bu haksızlık ama
it is not fair expr. adil değil
it doesn't seem fair expr. adil görünmüyor
that's not fair expr. bu hiç adil değil
no fair! expr. bu haksızlık!
this isn't fair! expr. bu haksızlık!
this isn't fair! expr. bu hiç adil değil!
it's not fair expr. bu hiç adil değil
no fair! expr. bu hiç adil değil!
that isn't fair! expr. bu hiç adil değil!
that isn't fair! expr. bu haksızlık!
fair to middling expr. eh işte
that doesn't sound fair expr. haksızlık ama bu
to be fair expr. allah için
I made it with my own fair hands expr. kendi ellerimle yaptım
it just doesn't seem like a fair trade expr. pek de adil bir alışveriş değil bu
that's a fair question expr. yerinde bir soru
that is fair enough expr. yeterince adil
Trade/Economic
fair use policy n. adil kullanım politikası
fair valuation n. adil değerleme
fair-return price n. adil getiri fiyatı
fair market price n. adil piyasa fiyatı
fair market n. adil piyasa
fair market value n. adil piyasa değeri
fair use policy n. adil kullanım ilkesi
fair value n. adil değer
fair price n. adil fiyat
fair income distribution n. adil gelir dağılımı
fair share n. adil hisse
fair market n. adil pazar
fair trade n. adil ticaret
fair trade certification n. adil ticaret sertifikasyonu
fair wages n. adil ücret
fair value n. borsa rayici
world fair n. büyük panayır
fair value n. birim üretim maliyeti
fair deal n. doğru ve insaflı işlem veya davranış
fair trade n. dürüst ticaret
fair use policy n. dürüst kullanım sözleşmesi
fair competition n. eşit rekabet
fair price n. ehven fiyat
fair booth n. fuar standı
fair organizations n. fuar organizasyonları
fair participant n. fuar katılımcısı
home textile fair n. ev tekstili fuarı
fair organisation n. fuarcılık şirketi
fair hostess n. fuar hostesi
fair bill n. fuar senedi
fair opening n. fuar açılışı