doğru - Türkisch Englisch Wörterbuch

doğru

Bedeutungen von dem Begriff "doğru" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 163 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
doğru truth n.
You have to tell young people in particular the truth.
Özellikle gençlere doğruyu söylemek zorundasınız.

More Sentences
doğru straight adj.
Let us tell Turkey straight, and we can dispense with this performance!
Türkiye'ye doğruyu söyleyelim ve bu gösteriden vazgeçelim!

More Sentences
doğru accurate adj.
Consumers are often worried because they do not have accurate information.
Tüketiciler genellikle doğru bilgiye sahip olmadıkları için endişe duyuyorlar.

More Sentences
doğru correct adj.
Yes, the correct answer is 'Taiwan'.
Evet, doğru cevap 'Tayvan'.

More Sentences
doğru right adj.
The right answer is 'D: All of the above.'
Doğru cevap, "D: Yukarıdakilerin hepsi."

More Sentences
doğru true adj.
Some are more important and more justified than others, it is true.
Bazılarının diğerlerinden daha önemli ve daha haklı olduğu doğrudur.

More Sentences
General
doğru right n.
I think it was the right thing to do.
Bence yapılması gereken doğru şey buydu.

More Sentences
doğru true adj.
What I want to know is, if this is true, then exactly what are the final decisions worth?
Bilmek istediğim şey, eğer bu doğruysa, nihai kararların değeri tam olarak nedir?

More Sentences
doğru direct adj.
The two sides of direct current are designated as positive and negative.
Doğru akımın iki tarafı pozitif ve negatif olarak belirlenmiştir.

More Sentences
doğru fair adj.
It is not fair to say that we have not tried to act according to the situation.
Duruma göre hareket etmeye çalışmadığımızı söylemek doğru olmaz.

More Sentences
doğru sound adj.
I am of the opinion that it is a sound approach.
Bunun doğru bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim.

More Sentences
doğru good adj.
Nor will there be a European code of good conduct for companies.
Şirketler için bir Avrupa doğru davranış kuralları da olmayacaktır.

More Sentences
doğru truthful adj.
The text also highlights the crucial role of information, which should be clearer, more truthful and easy to understand.
Metinde ayrıca, daha açık, daha doğru ve anlaşılması kolay olması gereken bilgilerin hayati rolü vurgulanmaktadır.

More Sentences
doğru exact adj.
These changes are necessary if we are to have the most exact statistics on GDP at our disposal without delay.
GSYİH ile ilgili en doğru istatistiklere gecikmeksizin ulaşabilmemiz için bu değişiklikler gereklidir.

More Sentences
doğru precise adj.
Machine translations are not always precise.
Makine çevirileri her zaman doğru sonuç vermez.

More Sentences
doğru correct adj.
Could you show me the correct way to swing a golf club?
Bana golf sopasını sallamanın doğru yolunu gösterebilir misiniz?

More Sentences
doğru right adj.
It must, of course, be the right form of directive that we adopt.
Elbette benimsediğimiz direktifin doğru biçimde olması gerekir.

More Sentences
doğru proper adj.
The kids should know the proper way to wash their hands.
Çocuklar ellerini yıkamanın doğru yolunu bilmelidirler.

More Sentences
doğru real adj.
Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
Artık tek yaptığı doğru düzgün yemekler yerine cips ve simit yemek.

More Sentences
doğru ok adj.
The sentence is OK.
Cümle doğru.

More Sentences
doğru okay adj.
It is not okay to punish him.
Onu cezalandırmak doğru değil.

More Sentences
doğru around adv.
Natalie walked around to the driver's seat and closed the door.
Natalie sürücü koltuğuna doğru yürüdü ve kapıyı kapattı.

More Sentences
doğru correctly adv.
We urgently need to win back the trust of our fellow-citizens by applying the present rules correctly and efficiently.
Mevcut kuralları doğru ve etkin bir şekilde uygulayarak yurttaşlarımızın güvenini acilen geri kazanmamız gerekmektedir.

More Sentences
doğru about adv.
I got home about midnight.
Gece yarısına doğru eve geldim.

More Sentences
doğru rightly adv.
They regard us with distrust, rightly or wrongly.
Doğru ya da yanlış, bize güvensizlikle bakıyorlar.

More Sentences
doğru towards adv.
This is an important step towards a common foreign and security policy.
Bu, ortak bir dış politika ve güvenlik politikasına doğru atılmış önemli bir adımdır.

More Sentences
doğru right adv.
However, this is not the right occasion for this.
Ancak, bunun için doğru zaman değil.

More Sentences
doğru forth adv.
The adventurer went forth upon a journey to far mountains.
Maceracı uzak dağlara doğru bir yolculuğa çıktı.

More Sentences
doğru for prep.
Our group supports preparations for enlargement to the east.
Grubumuz doğuya doğru genişleme hazırlıklarını desteklemektedir.

More Sentences
doğru through prep.
Tom walked through the woods.
Tom ormana doğru yürüdü.

More Sentences
Colloquial
doğru yep interj.
Yep, that’s right, the person might not be interested.
Evet, bu doğru, kişi ilgilenmeyebilir.

More Sentences
Idioms
doğru in the right expr.
Lastly, workers must be made aware of the problem and be trained in the right way to use the equipment.
Son olarak, işçiler sorundan haberdar edilmeli ve ekipmanı doğru şekilde kullanmaları için eğitilmelidir.

More Sentences
Speaking
doğru all right expr.
The objectives of the CARDS programme were in fact all right.
CARDS programının hedefleri aslında doğruydu.

More Sentences
doğru that's right expr.
That's right but that's in the past.
Doğru ama bu geçmişte kaldı.

More Sentences
Trade/Economic
doğru ray n.
Charles and Ray Eames have had a profound and lasting influence on Vitra.
Charles ve Ray Eames'in Vitra üzerinde derin ve kalıcı bir etkisi oldu.

More Sentences
doğru proper adj.
Parliament should let the legal process run its course and allow the Court to reach a proper decision.
Parlamento yasal sürecin işlemesine ve Mahkemenin doğru bir karara varmasına izin vermelidir.

More Sentences
doğru fair adj.
It is fair to say that in each debate the news has been grimmer then in the preceding debate.
Her tartışmada haberlerin bir önceki tartışmadan daha kötü olduğunu söylemek doğru olacaktır.

More Sentences
doğru accurate adj.
What has been said in the Russian Duma is not accurate.
Rus Dumasında söylenenler doğru değildir.

More Sentences
Law
doğru correct adj.
The assertion that there is not enough non-GM food available is not correct.
Yeterli miktarda GDO'suz gıda bulunmadığı iddiası doğru değildir.

More Sentences
Technical
doğru exact adj.
These changes are necessary if we are to have the most exact statistics on GDP at our disposal without delay.
GSYİH ile ilgili en doğru istatistiklere gecikmeden ulaşabilmemiz için bu değişiklikler gereklidir.

More Sentences
doğru accurate adj.
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
doğru right adj.
However, it is not right that we should allow the current legal uncertainty to continue.
Ancak mevcut yasal belirsizliğin devam etmesine izin vermemiz de doğru değil.

More Sentences
doğru straight adj.
Most of the vitamins may be consumed straight.
Vitaminlerin çoğu doğrudan tüketilebilir.

More Sentences
Automotive
doğru accurate adj.
Labelling must allow for accurate health messages, such as for folic acid.
Etiketleme, folik asit gibi doğru sağlık mesajlarına izin vermelidir.

More Sentences
Math
doğru line n.
I can draw the number line again.
Sayı doğrusunu tekrar çizebilirim.

More Sentences
doğru straight line n.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

More Sentences
Slang
doğru true that expr.
Yes, it is true that our governments have presented a pathetic picture.
Evet, hükûmetlerimizin içler acısı bir tablo ortaya koydukları doğrudur.

More Sentences
General
doğru sooth n.
doğru truer n.
doğru beam n.
doğru free of error n.
doğru correction n.
doğru upright adj.
doğru straight forward adj.
doğru advisable adj.
doğru valid adj.
doğru upstanding adj.
doğru guileless adj.
doğru suitable adj.
doğru perpendicular adj.
doğru moral adj.
doğru orthodox adj.
doğru straightforward adj.
doğru actual adj.
doğru faithful adj.
doğru sincere adj.
doğru square adj.
doğru righteous adj.
doğru honest adj.
doğru unerring adj.
doğru even adj.
doğru attic adj.
doğru plumb adj.
doğru aboveboard adj.
doğru authentic adj.
doğru close adj.
doğru straight-forward adj.
doğru becoming adj.
doğru erect adj.
doğru fitting adj.
doğru just adj.
doğru mathematical adj.
doğru well- adj.
doğru veridic adj.
doğru veridical adj.
doğru rectitudinous adj.
doğru earthy adj.
doğru unguarded adj.
doğru verray adj.
doğru vertilinear adj.
doğru wrongless adj.
doğru hold [obsolete] adj.
doğru o.k. adj.
doğru richt [scotland] adj.
doğru right-running adj.
doğru rightwise adj.
doğru dinky-di [australia] adj.
doğru off adj.
doğru precisive adj.
doğru dead-on adj.
doğru press [obsolete] adj.
doğru on the square adj.
doğru so adj.
doğru soothful adj.
doğru sothe adj.
doğru starch adj.
doğru straucht adj.
doğru straught adj.
doğru streight [obsolete] adj.
doğru straicht [scotland] adj.
doğru straightway adj.
doğru straightarrow adj.
doğru straight-faced adj.
doğru straight up adj.
doğru on the square adv.
doğru aright adv.
doğru forthright adv.
doğru on the beam adv.
doğru on the level adv.
doğru as well adv.
doğru off adv.
doğru ok, ok interj.
doğru word exclam.
Phrases
doğru short and to the point expr.
doğru as sure as i'm sitting here expr.
Colloquial
doğru case n.
doğru trilly adj.
doğru juste adj.
doğru straight-shooting adj.
doğru on the level expr.
doğru above board expr.
doğru honest injun expr.
doğru straight as a die expr.
doğru pository expr.
doğru I'll give you that exclam.
doğru I give you that exclam.
doğru no kidding exclam.
doğru no lie exclam.
Idioms
doğru straight goods n.
doğru in the bag expr.
doğru fair enough expr.
doğru fair and square expr.
doğru according to cocker [uk] expr.
doğru according to gunter [us] expr.
doğru on the gooch expr.
doğru that's about the size of it expr.
doğru on the up-and-up expr.
Speaking
doğru it's for a fact expr.
Trade/Economic
doğru just adj.
Technical
doğru erect adj.
Medical
doğru directus n.
Math
doğru straight une n.
Archaic
doğru germane adj.
Slang
doğru word interj.
doğru deadset expr.
doğru on the reezie expr.
doğru str8 (straight) expr.
doğru tru dat exclam.
doğru true dat exclam.
British Slang
doğru kosher adj.
doğru bang on expr.
Modern Slang
doğru a buck fifty expr.
doğru aha exclam.

Bedeutungen, die der Begriff "doğru" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
doğru olmayan incorrect adj.
I believe your statement is incorrect.
İfadenizin doğru olmadığına inanıyorum.

More Sentences
doğru düzgün decent adj.
He has not eaten a decent meal in a long time.
Uzun zamandır doğru düzgün bir yemek yemedi.

More Sentences
içe doğru inward adv.
Please move inward to the center of the mall.
Alışveriş merkezinin içine doğru gitmelisin.

More Sentences
doğru dürüst properly adv.
This is why it is slightly unfortunate that this analysis has not been thought through properly.
Bu nedenle bu analizin doğru dürüst düşünülmemiş olması biraz talihsiz bir durumdur.

More Sentences
aşağıya doğru down adv.
We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.

More Sentences
ileriye doğru forward adv.
That is a good proposal, and a much-needed step forward.
Bu iyi bir öneri ve ileriye doğru atılmış çok ihtiyaç duyulan bir adım.

More Sentences
doğru yoldan sapmak warp v.
direği kıça doğru eğik görünen (tekne) rakish adj.
geriye doğru giden retrograde adj.
geriye doğru yapılan backward adj.
batıya doğru west adv.
doğru düzgün bir şekilde fittingly adv.
ile doğru orantılı olarak in direct proportion to prep.
General
doğru yol the right way n.
The right way to react is to listen actively.
Tepki vermenin doğru yolu aktif olarak dinlemektir.

More Sentences
doğru çeviri correct translation n.
What is the correct translation of the Mona Lisa?
Mona Lisa'nın doğru çevirisi nedir?

More Sentences
sapma (doğru/doğal/normal olandan) aberration n.
Any temporary aberration meant failure for the government.
Geçici bir sapma, hükümet için başarısızlık anlamına geliyordu.

More Sentences
doğru yön right direction n.
This proposal is a step in the right direction, although it has two shortcomings.
Bu teklif, iki eksiği olmasına rağmen doğru yönde atılmış bir adımdır.

More Sentences
doğru kullanım proper use n.
Nuclear power research and the issue of safety associated with its proper use are largely one and the same thing.
Nükleer enerji araştırmaları ve bunun doğru kullanımıyla ilgili güvenlik konusu büyük ölçüde bir ve aynı şeydir.

More Sentences
doğru kombinasyon right combination n.
The most important point is considered the right combination of artificial and natural light.
En önemli nokta, yapay ve doğal ışığın doğru kombinasyonu olarak kabul edilir.

More Sentences
doğru kullanım correct usage n.
Check out the following correct usage guide for the most convenient use of the Galaxy Buds Pro.
Galaxy Buds Pro'yu en rahat şekilde kullanmak için aşağıdaki doğru kullanım kılavuzuna göz atın.

More Sentences
doğru cevap correct answer n.
By learning the strategies to find correct answers, you will be able to get a high score.
Doğru cevapları bulmak için stratejileri öğrenerek, yüksek bir puan alabileceksiniz.

More Sentences
doğru zaman right time n.
This was encouraging and came just at the right time.
Bu cesaret vericiydi ve tam da doğru zamanda geldi.

More Sentences
doğru kullanım correct use n.
We offer a guarantee for the correct use of all components.
Tüm bileşenlerin doğru kullanımı için bir garanti sunuyoruz.

More Sentences
doğru telaffuz correct pronunciation n.
The correct pronunciation will be listed in your textbook.
Doğru telaffuz ders kitabınızda listelenecektir.

More Sentences
doğru sonuç correct result n.
These are the correct results for identical dates.
Bunlar aynı tarihler için doğru sonuçlardır.

More Sentences
doğru karar correct decision n.
It was the correct decision because it began to dry again.
Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.

More Sentences
doğru boyut right size n.
It can help you make sure your invention is the right size, shape, and form.
Buluşunuzun doğru boyut, şekil ve formda olduğundan emin olmanıza yardımcı olabilir.

More Sentences
doğru boyut correct size n.
You may need to draw a few lines to determine if you have the correct size.
Doğru boyuta sahip olup olmadığınızı belirlemek için birkaç çizgi çizmeniz gerekebilir.

More Sentences
doğru yol the true path n.
In 1995, she became the Women's Branch Chair of the True Path Party (DYP).
1995 yılında Doğru Yol Partisi (DYP) Kadın Kolları Başkanı oldu.

More Sentences
doğru tercih right choice n.
I believe that this political choice is, without doubt, the right choice.
Bu siyasi tercihin şüphesiz doğru tercih olduğuna inanıyorum.

More Sentences
doğru seçim right choice n.
We teach you discernment and the right choices that you can make.
Size ayırt etmeyi ve yapabileceğiniz doğru seçimleri öğretiyoruz.

More Sentences
doğru sıra correct order n.
I believe that we are thus following the correct order.
Bu nedenle doğru sırayı takip ettiğimize inanıyorum.

More Sentences
doğru miktar correct amount n.
For Amendment 589, budget line B5-3111, the correct amount is EUR 300.000.
Değişiklik 589, bütçe kalemi B5-3111 için doğru miktar 300.000 Avro'dur.

More Sentences
doğru tahmin etmek guess right v.
If you guess right, you will win.
Doğru tahmin ederseniz, kazanırsınız.

More Sentences
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) yield v.
At last he yielded.
Sonunda, kabul etti.

More Sentences
doğru çıkmak come true v.
What the newspaper said about the weather has certainly come true.
Gazetenin hava durumu hakkında söyledikleri kesinlikle doğru çıktı.

More Sentences
doğru düşünüp karar verme yetisi judgment n.
kalelerde dışarıya doğru üçgen oluşturacak şekilde inşa edilen siperler ravelin n.
doğru kullanış correct usage n.
ileriye doğru sürme propulsion n.
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk chimbly n.
fikir veya ruhun derinliğine doğru inward n.
içine doğru çekme ensheathing n.
geriye doğru işleme (hukuk) retroaction n.
suyun yana doğru akması interflow n.
havaya doğru vurulmuş top lob n.
ileriye doğru olma forwardness n.
karanın denize doğru çıkıntısı ness n.
güney amerika'da and dağları'ndan atlas okyanusu'na doğru esen sert, soğuk rüzgar pampero n.
içe doğru büyümekte olan ingrownness n.
doğru sözlülük truthfulness n.
ileri doğru izleme forward trace n.
doğru olmayan bir şekilde kullanma abuse n.
havanın belli bir yere doğru yer değiştirmesi current n.
düşey doğru vertical line n.
bir alçak basınç alanına dönerek ve içe doğru hareket eden rüzgarlı alan cyclone n.
bir tarafa doğru hareket etme lateroduction n.
doğru varsayılan kanıtsız önerme postulate n.
doğru bir cevap a straight answer n.
doğru yoldan ayırma perversion of n.
doğru akım continuous current n.
doğru gidiş directness n.
doğru yol true path n.
geriye doğru sayma countdown n.
birdenbire arkaya doğru savurma (tepki olarak başını) toss n.
geriye doğru maskeleme backmasking n.
aşağıya doğru aslılı olma durumu pendulousness n.
aşağıya doğru olma downrightness n.
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey temptation n.
aşağıya doğru akım downdraft n.
iyiye doğru gitme upturn n.
tam doğru olmama inexactness n.
yukarı doğru göç ascent n.
diğerlerinden farklı bir yöne doğru uzamış saç kümesi cowlick n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çareye başvurma expedience n.
bir devletin bir başka devletin topraklarının içine doğru girinti yapan toprak şeridi panhandle n.
karadan denize doğru esen rüzgar land breeze n.
ileri doğru uzanan dar kara parçası panhandle n.
ekvatoryal karşı akıntının orta afrika'nın kuzeybatı kıyısı boyunca güneye doğru akan uzantısı guinea current n.
ileriye doğru iki tane ucu olan ve kolu söküp takılabilen ütü sadiron n.
doğru bulmama disapproval n.
doğru yoldan ayrılma depravity n.
dışa doğru dönmüş olma eversion n.
doğru açı straight angle n.
tavanı arkaya doğru alçalan ve arkada koltuk alanı sınırlı olan araba coupe n.
doğru yoldan sapma swerve n.
mantıkla çelişen ama doğru olan söz paradox n.
fransa'nın güneyinden ve rhone ırmağı vadisinden akdeniz'e doğru esen serin kuzey rüzgarı mistral n.
doğru çizgi line n.
ölçekdeş doğru parçası commensurable line segment n.
ahlakça doğru olan şey right n.
güneye doğru southwards n.
doğru olmadığını kanıtlama negation n.
uçurtmaya geriye doğru eğim vermek için kullanılan ip bowline n.
geriye doğru olma backwardness n.
doğru hat straight line n.
doğru yoldan ayrılma estraying n.
ileriye doğru hareket forward motion n.
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi anticyclone n.
aşağı doğru yönelen eğilim downtrend n.
doğuya doğru inşa etme orientation n.
bir organın dışa doğru dönmesi extorsion n.
yukarı doğru kuyruk çekme (yazı) upstroke n.
doğru kullanım fair use n.
başarıya doğru ilerleyen kimse rising star n.
erkeklerde kulakların kenarında yüze doğru büyüyen saç sideburn n.
yanlış doğru cetveli erratum n.
dik doğru vertical line n.
doğru işareti tick n.
yatay doğru horizontal line n.
yukarıya doğru eğilim upward trend n.
yukarıya doğru giden eğri upward sloping curve n.
yukarıya doğru baskı upward pressure n.
içe doğru inset n.
yukarıdan gelen darbeyle ileriye doğru atılan top topspin n.
doğru olmadığını kanıtlama negations n.
kuzeye doğru katedilen mesafe northing n.
kuzeye doğru alınan yol northing n.
saçın alna doğru üçgen şekli oluşturarak inmesi widow's peak n.
garaja doğru giden araba yolu garage drive n.
garaja doğru giden araba yolu driveway n.
doğru tercüme correct translation n.
yanlış doğru tablosu corrigenda n.
doğru ayar accurate adjustment n.
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş buckteeth n.
yana doğru hareket etme (araç) understeering n.
yana doğru hareket eden (araç) understeering n.
insanların yüksek bir yerden aşağıya doğru atladıkları ve esnek bir halatla yukarı çekildikleri bir etkinlik bungee jumping n.
yerinde ve doğru karar alma acumen n.
geometride bir kavisin iki ucu arasına çekilen doğru çizgi subtend n.
aşağıya doğru yanma downward combustion n.
geriye doğru silme erasing backspace n.
doğru olmayan erroneous n.
doğru-uzay linear space n.
doğru olmama inaccuracy n.
doğru kabul etme credence n.
doğru yoldan saptırma debauch n.
doğru yoldan saptırma corruption n.
noktalı doğru dotted line n.
doğru bileşim right combination n.
doğru birliktelik right combination n.
dışarıya doğru akış outward flow n.
uca doğru incelme taper n.
içe doğru yatıklık toe-in n.
doğru hareket correct etiquette n.
yukarıya doğru yanlılık upward bias n.
doğru kullanma correct usage n.
gerçek ve doğru görünüm true and fair view n.
doğru değerleme proper evaluation n.
doğru ve yanlış anlayışı sense of right and wrong n.
özellikle maratoncuların yarışın sonuna doğru hissettikleri aşırı endorfin salgılanmasından kaynaklanan coşku hali runner's high n.
doğru işlev correct function n.
ileriye doğru büyük bir adım a major step forward n.
doğru zamanlama right timing n.
doğru ifade correct expression n.
doğru anlatım correct expression n.
doğru çalışan bir şeyi düzeltmeye çalışıp bozma incorrection n.
doğru zamanda olma/gerçekleşme temporarity n.
yere doğru eğilme bending down n.
doğru davranış correct behavior n.
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz bulging eye n.
doğru tahmin correct guess n.
alından geriye doğru taranan saç (kümesi) quiff n.
erkeklerde saçları arkaya doğru tarama stili pompadour n.
doğru yol as-sirat al-mustaqim (the straight path) n.
uygun/doğru olan hareket proper action n.
dışa doğru cepleşme outpocketing n.
öne doğru çıkıntı yapma outpocketing n.
doğru bir seçim a correct choice n.
daha küçükten daha büyüğe doğru olan akıl yürütme biçimi a minore ad maius argument n.
doğru davranış orthopraxy n.
doğru eylem orthopraxy n.
doğru davranış proper behavior n.
doğru yanlış tipi sorular true-false questions n.
saçı kabartmak için arkaya doğru tarama backcombing n.
geriye doğru kayma backsliding n.
örümceğin ağ ile aşağıya doğru inmesi abseiling n.
örümceğin ağ ile aşağıya doğru sallanması abseiling n.
yanlış doğru cetveli corrigenda n.
doğru güzergah right route n.
aşağıya doğru akım downdraught n.
doğru kişi right person n.
afetlerde doğru hareket tarzı proper course of action in disasters n.
doğru hareket tarzı proper course of action n.
doğru/mantıklı değerlendirme sound judgement n.
değerlerden ve doğru yoldan sapma deviation from values and the true path n.
aşağı doğru kıvrılmış dudak downturned mouth n.
yukarı (doğru olan) hava akımı upwash n.
yukarıya doğru akım upwash n.
yaklaşan havanın yukarı doğru hareketi upwash n.
doğru haber accurate news n.
doğru haber true news n.
doğru tanımlama accurate description n.
doğru tercüme accurate translation n.
doğru çeviri accurate translation n.
doğru kişi the right person n.
doğru insan the right person n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi curtsey n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi courtesy n.
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi curtsy n.
doğru miktar correct quantity n.
doğru miktar right quantity n.
doğru bilinen yanlışlar false facts n.
Doğru tahmin accurate forecast n.
sahara çölünden kanarya adalarına doğru esen toz fırtınası calima n.
uzun, arkadan yukarı doğru kavis yapan bisiklet koltuğu banana seat n.
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması courbette n.
doğru fırsat right occasion n.
ileriye doğru sürme actuation n.
bir şeye doğru yuvarlanma advolution n.
bir şeye doğru akma adfluxion [obsolete] n.
doğru kabul etme acceptance n.
doğru kabul etme acceptation n.
bir bacağı göğse doğru çekip diğer bacağı uzatıp bedeni hafifçe geriye yaslayarak yapılan bir su atlayışı can opener n.
suya dizlerden birini karına doğru çekerek atlama can opener n.
şarabın, kadehin kenarından aşağıya doğru bıraktığı iz tears of wine n.
köpeklerin avının üzerine doğru uluyup havlaması abay n.
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı rat-tail n.
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı rattail n.
varılan sonucu doğru varsayıp kanıt için geriye dönük muhakeme etme reasoning backward n.
merkeze doğru hareket centripetency n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetency n.
merkeze doğru hareket centripetence n.
merkeze doğru eğilimli olma centripetence n.
doğru prosedür rectitude n.
doğru karar alma rectitude n.
uca doğru incelme tapering off n.
omzunun üstünden arkaya doğru bakan (hayvan şeklinde arma figürü) reguardant n.
yana doğru yapılan dans hareketi chassé n.
doğru olmayan şey nonfact n.
kuzeye doğru olma northerliness n.
doğru ve yanlış arasındaki ayrımların doğal doğal olgular temelinde yapılabileceğini savunan bir etik görüş naturalism n.
ahlaki açıdan doğru olan şeyler the good n.
doğru şekilde hizalanma true n.
doğru şekilde hizalama true n.
doğru konumda olma trueness n.
tabanına doğru daralan su bardağı tumbler cup n.
atın ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmesi two-track n.
iş mektubunda selamlamanın üstüne yerleştirilip mektubu doğru birime yönlendiren satır attention line n.
iyiye doğru değişim easing n.
iyiye doğru gelişim easing n.
son derece doğru olma ultraprecision n.
dışarı doğru akış effluxion n.
doğru olmama unaccurateness n.
baldırdaki kalınlığın bileğe doğru devam etmesi cankle n.
sağ kolunu yukarı kaldırıp elini ileri doğru uzatarak verilen selam sieg heil n.
doğru karar verme yeteneği judgement n.
doğru karar verme yeteneği judgment n.
doğru parçasının iki ucundan her biri endpoint n.
(doğru yoldan) sapma lapse n.
omuzdan bele doğru çaprazlama takılan bir kemer bandolier [obsolete] n.
dışarı doğru sürünme ereptation n.
doğru yoldan saptırmaya çalışmayan untempter n.
doğru olmayan şey untruism n.
doğru olmayan şey untruthfulness n.
doğru olmama unveracity n.
yukarıya doğru olan kavis upcurve n.
yukarıya doğru giden eğri upcurve n.
yukarı doğru olan akış upgush n.
yukarı doğru büyüyen şeyler upgrowings n.
postanın doğru ve hızlı şekilde iletilmesi için kullanılan dokuz basamaklı bir zip kodu zip + 4 n.
doğru ve dürüst kimse zaddik n.
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz bathtub n.
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz sitzmark n.
at nalındaki yukarı doğru çıkıntı beak n.
doğru his eupathy n.
(kumaş) doğru yüz face n.
doğru anlam value n.
doğru görünen şey verisimilitude n.
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği dairenin bulunduğu zemin volt n.
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği daire volt n.
atın yana doğru giderken bir merkezin etrafında döndüğü bir yürüyüş şekli volt n.
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen blaze n.
birbirlerine doğru yaklaştırıldıklarında bir nesneye istenen şekli veren veya bir objenin üzerine istenen damgayı basan kesme veya şekillendirme aleti çifti matrix n.
ipi dokuma tezgahına doğru çözmeye yarayan bir cihaz let-off n.
yukarıya doğru hareket levation n.
doğru ve gerçek olma mark n.
tam olarak doğru olmayan şey half-lie n.
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar wing tip n.
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar wingtip n.
kapının sağa veya sola doğru açılma özelliği hand n.
aşağı doğru kıvrıklık hang n.
aşağı doğru meyil hang n.
aşağı doğru düşüş hang n.
aşağı doğru eğim hanging n.
doğru tanımın ortaya koyduğu şey meaning in intension n.
şifa çemberi ile ilişkili olarak taşları dört yöne doğru özel bir desen oluşturacak şekilde dizerek inşa edilen taş anıt medicine-wheel n.
doğru ifade aracı medium n.
doğru meslek medium n.
doğru cevapları hızlı şekilde verme yetisiyle ölçülen zeka mental quickness n.
kadının şapkasına asılı olup sırtına doğru sarkan tül fall n.
yukarı doğru v şeklini alan ip merdiven haul-up n.
öne doğru hareket head n.
merkeze doğru eğimli zemin yüzeyi bowl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan bir denge adımı brawl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı bransle n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı brawl n.
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı branle n.
geriye doğru eğilen bir dansçının vücuduyla oluşturduğu kemer bridge n.
zirveye doğru güçlenerek ilerleme build n.
doğru eylem high road n.
doğru ancak hoş karşılanmayan açıklama home truth n.
(bir şeyi) doğru veya tümüyle anlayamama misappreciation n.
değerini doğru dürüst anlayamama misappreciation n.
alın borusunun tepesinden başlayıp arka aksa doğru uzanan bir çift küçük yan borudan oluşan bir bisiklet kasası mixte n.
doğru davranış ilkelerine uyma morality n.
doğru-yanlış çatışmasını içerip ahlaki ders çıkarılabilecek şey morality play n.
(kemik) doğru pozisyonuna geri gelme reposition n.
öne doğru çıkık diş gagtooth [obsolete] n.
(tepedeki taşlar) aşağıya doğru yuvarlanma hurl [scotland] n.
ileri doğru ani sıçrayış lunger n.
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle lunger n.
doğru bir çözümü olduğu söylenen kafa karıştırıcı sorun mystifier n.
kalçalarını hızla öne doğru itme bump n.
aşağı doğru çıkıntı yapan su altındaki bir buz kütlesi bummock n.
(koloni döneminde) üst katı alt katına göre öne doğru çıkık olan ev garrison house n.
(krikette) topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirmek için eğik sopa ile yapılan vuruş glance n.
doğru ahlaktan sapma obliquation n.
doğru yorumlama right n.
doğru izah right n.
sağa doğru 180 derece dönme rightabout n.
doğru nitelik righteousness [obsolete] n.
doğru davranış righteousness [obsolete] n.
doğru tutum righteousness [obsolete] n.
doğru eylem righteousness [obsolete] n.
gözü dışarı doğru çıkarma goggle n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chimb n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chime n.
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü chine n.
kibar toplum tarafından doğru bulunan davranış standartları decencies n.
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç decentralisation [uk] n.
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç decentralization [us] n.
değişmez ve kati şekilde bir sona doğru gitme determination n.
dil bilgisi kurallarının doğru kullanımına dikkat etme grammarianism n.
ava doğru ateş etme gunning n.
yukarı doğru hareket heave n.
test setindeki tahmini doğru cevap hit n.
kısa, öz ve doğru ifade one-liner n.
deniz uçağının arkaya ve yukarı doğru attırdığı su tabakası roach n.
şakaktan yukarı doğru taranmış saç roach n.
alından yukarı doğru taranmış saç roach n.
harekete geçmek için doğru zamanı belirlemeyi amaçlayan fal chronomancy n.
-e doğru savurma illision n.
'-e doğru vurma illision n.
içe doğru patlama implosion n.
doğru olmama dishonesty n.
tam doğru olmama inexactitude n.
kelimelerin harflerini doğru söyleme yarışması bee n.
doğru yolu kaybetmiş olma benightment n.
yukarı doğru eğim cock n.
genel ilke veya nedenlerden özele doğru akıl yürütme composition [obsolete] n.
kütüklerin değirmene doğru akış yönünde ilerletilmesi drive n.
belirli bir yere, nesneye doğru sürme drive-by n.
bir taneden çok olana doğru gelişme differentiation n.
aşağı doğru sallama downswing n.
geriye doğru acele etme downrush n.
aşağı doğru akma downpour n.
aşağı doğru hareket downshift n.
aşağı doğru dökülme downpour n.
golf sopasını ileri ve aşağı doğru sallama downswing n.
(dağın tepesiden) aşağı doğru taşınan malzeme downwash n.
doğru örnekten sapma drift n.
amerika'nın erken koloni dönemine ait evlerde öne doğru çıkıntı yapan ikinci katın altındaki dikey kalasın ucu drop n.
doğru olmayan şey falsehood n.
doğru olmayan şey inaccuracy n.
nişancıya doğru gelen hedef incomer n.
içe doğru kavisli olma incurvity [obsolete] n.
iki pencere arasında duvara doğru yerleştirilen masa pier table n.
binadan yukarıya doğru yükselen bir dizi sütun pilotis n.
yemeğini didikleyip doğru düzgün yemeyen kimse pingler [dialect] [uk] n.
geriye doğru taranmış hacimli saç pompadour n.
at nalının önü veya yanındaki yukarı doğru çıkıntı clip n.
içe doğru büyüme ingrownness n.
içe doğru büyüyen şey ingrowth n.
içe doğru katlanma introsusception n.
içe doğru dönüş inturn n.
doğru-alternatif akım dönüşümü inversion n.
içe doğru dönük olma inversion n.
(zihinden maddeye doğru) daha yüksek gerçeklik ile daha düşük gerçeklik tipi arasındaki ilişki involution n.
dorsal dudaktaki hücrelerin içe doğru büyümesiyle meydana gelen gastrula oluşumu involution n.
içe doğru olma inwardness n.
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat isochronon n.
okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık play-lunch [new zealand] n.
doğru olanın yapıldığına dair his conviction n.
yaprak bitinin öne doğru çıkık anteni cornicle n.
neyin doğru olduğuna karar verilemeyen durum corridor of uncertainty n.
doğru düzgünlük fettle n.
at yelesinin kulaklar arasından öne doğru uzayan tutamı forelock n.
tekerlerin çıkıp gitmemesi için dingil yataklarında öne doğru olan eğim gather n.
dışa doğru olan bir görüntü ornament n.
doğru telaffuz sanatı orthophony n.
dışa doğru yürüme outmarch n.
dışa doğru olan baskı outthrust n.
dışa doğru olma outwardness n.
(kereste tesviye aşamasında) aşağı doğru bastırmaya yarayan makine ayağı presser foot n.
yukarı doğru esneme pull n.
ileri doğru uzanma pull n.
doğru görmeye engel olan şeyler scale n.
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi scarp n.
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi scarpe n.
yukarı doğru tırmanışta geriye kaymayı önlemesi için kayağın altına takılan fok kürkünden veya daha kaba kürkten yapılmış bant sealskin n.
parçalar veya yüzeyler arasındaki kesin ve doğru temas seat n.
kuzeye doğru olma septentrionality n.
elbisenin boyun hattını kesintisiz şekilde ve daralarak gövdeye doğru takip eden takma yaka shawl collar n.
yana doğru yatma sideslip n.
yana doğru düşme sideslip n.
doğru kabul edilene aykırı düşünce free thought n.
kan akışını yavaşlatıp kanamayı durdurabilmek için kan damarının altındaki kemiğe doğru sıkıştırılabildiği nokta pressure point n.
doğru kabul etme presumption n.
doğru varsayma presumption n.
veri noktasından ikinci bir noktaya doğru saat yönünde ölçülen yatay açı grid bearing n.
ileri doğru uzatma protension n.
doğru davranış kuralları protocol n.
nesneyi geriye doğru itme pushback n.
bir diğer nesneyi geri doğru hareket ettiren alet pushback n.
yukarı doğru uçuş soar n.
derin sulama için toprağa doğru itilen, bahçe hortumuna bağlı sivri uçlu ve delikli boru spiker n.
amaç için doğru özellikleri taşıma suitableness n.
el ve ön kolunun dışa doğru dönmesi supination n.
geriye doğru dalgalar backwash n.
doğru bulma sympathy n.
doğru cevap sayısı score n.
doğru davranış ilkelerine uyma morality n.
doğru yol right path n.
doğru konumda düzenlenme realignment n.
herkesçe doğru kabul edilen fikirler orthodoxy n.
içe doğru hava veya su akışı indraught n.
dışa doğru kıvrılma outcurve n.
(doğru bir ilişkide) olaylara farklı bakış açısıyla bakabilme perspective n.
nesneleri doğru konumda gösteren bir teleskop çeşidi perspective glass n.
geriye doğru yapılan vuruş reredemain n.
doğru yol strait and narrow n.
dışa doğru kıvrılan şey outcurve n.
bilinenle doğru kabul edilen yargı arasındaki farklılık personal equation n.
makul veya doğru olan görüşü sonradan kabul etme resipiscence n.
makul veya doğru olan görüşü sonradan kabul etme resipiscency n.
ileriye doğru akma promanation [obsolete] n.
ovaya doğru bakan belirgin kayalık tepe promontory n.
el ve bileği içe doğru bükme pronation n.
insanlığın ileri doğru evrimi progressivism n.
ileri doğru destekleyen yapı prop n.
çift noktaya doğru sivrilen flama swallowtail n.
ayak bileği ekleminin içe doğru eğilmesiyle oluşan hatalı duruş pronation n.
geriye doğru saymak count down v.
dışarı doğru büyümek grow outward v.
tahmini doğru olmak hit the mark v.
geriye doğru döndürmek reverse v.
şiddetle içeriye doğru çekmek implode v.
yukarıya doğru hareket ettirmek (uçağı vb) steer up v.
doğru bulmak approve v.
her zaman zamanı doğru göstermek (saat) keep time v.
bir yere doğru ilerlemek head for v.
doğru yolu göstermek show the right way v.
yukarı doğru büyümek grow upward v.
makul göstermek (bir yanlışı/doğru olmayan bir şeyi) gloss over v.
öne doğru eğilmek stoop v.
doğru yoldan saptırmaya çalışmak tempt v.
dışa doğru genişletmek splay v.
yukarıdan aşağıya doğru gelmek disembark v.
aşağıya doğru meyletmek slope down v.
bir şeye doğru şöyle bir sallamak take a swipe at v.
bir yöne doğru eğilmek tilt v.
doğru yolda olmak be on the right road v.
doğru durmak behave oneself v.
doğru farz etmek (iddia) beg the question v.
doğru anlamını anlamak fathom v.
doğru yoldan ayırmak pervert v.
eyerin önünden yukarı doğru uzanan tutamak saddlebow v.
saat her zaman zamanı doğru göstermek keep good time v.
doğru varsaymak postulate v.
içeriye doğru çevirmek turn in v.
yukarıya doğru uçmak fly upwards v.
doğru saymak consider true v.
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek pull someone over v.
doğru yoldan sapmak go astray v.
doğru yanıt vermekten kaçınmak fence v.
doğru tahmin etmek nick v.
tepeden köke doğru kurumak die back v.
doğru gitmek verge on v.
doğru durmak stand straight v.
doğuya doğru yapmak orientate v.
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek pull something over v.
doğru yoldan saptırmak debauch v.
doğru çıkmak prove to be right v.
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) sustain v.
doğru bulmamak disapprove of v.
birini doğru dürüst haberdar etmemek keep someone guessing v.
doğru yoldan sapmak straggle v.
doğru yoldan saptırmak warp v.
doğuya doğru yapmak orient v.
yukarı doğru akmak upflow v.
doğru yoldan ayrılmamak go straight v.
doğru yolu göstermek lead to the right path v.
doğru durmak sit still v.
havaya doğru vurmak lob v.
içine doğru çekmek ensheathe v.
doğru çıkmak (bir tahmin) be on target v.
doğru yönelmek gravitate to v.
doğru yönelmek gravitate towards v.
geriye doğru sürmek back v.