fall - Türkisch Englisch Wörterbuch

fall

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "fall" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 174 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
fall n. güz
It feels like fall.
Güz havası var.

More Sentences
fall n. sonbahar
They will be married in the fall.
Sonbaharda evlenecekler.

More Sentences
fall v. inmek
Terrorists do not fall from the sky.
Teröristler gökten zembille inmez.

More Sentences
fall v. düşmek
Several coconuts fell from the tree.
Ağaçtan birkaç hindistan cevizi düştü.

More Sentences
fall n. düşüş
General
fall n. çöküş
Saddam's immediate entourage is evidently preparing itself for the fall of the 'Republic of Fear'.
Saddam'ın yakın çevresi belli ki kendisini 'Korku Cumhuriyeti'nin çöküşüne hazırlıyor.

More Sentences
fall n. yıkılma
We liberals have been fighting for enlargement since the fall of the Berlin Wall.
Biz liberaller Berlin Duvarı'nın yıkılmasından bu yana genişleme için mücadele ediyoruz.

More Sentences
fall n. yağış
Heavy rains preceded the fall of snow.
Şiddetli yağmurlar kar yağışından önce geldi.

More Sentences
fall n. azalma
By 2010, life expectancy in Africa will fall by 20 years.
2010 yılına kadar Afrika'da beklenen yaşam süresi 20 yıl azalacaktır.

More Sentences
fall n. düşüş (fiyat/talep/ısı vb'nde)
We are experiencing an unexpected fall in demand.
Talepte beklenmedik bir düşüş yaşıyoruz.

More Sentences
fall n. şelale
I saw a wonderful fall there.
Orada harika bir şelale gördüm.

More Sentences
fall n. (güreşte) tuş
The referee signaled a fall by striking the mat.
Hakem mindere vurarak tuşu işaret etti.

More Sentences
fall n. alçalma
The rise and fall of prices caused a financial crisis.
Fiyatların yükselip alçalması, mali bir krize neden oldu.

More Sentences
fall v. dökülmek
Then I got ill and my hair fell down.
Sonra hastalandım ve saçlarım döküldü.

More Sentences
fall v. çökmek
Otherwise, the bottom will fall out of budget policy altogether.
Aksi takdirde bütçe politikası tamamen çökecektir.

More Sentences
fall v. yağmak
The cries, too, fall like rain in summer.
Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar.

More Sentences
fall v. kesilmek
Equally, the bill for enlargement must not fall to the richest.
Aynı şekilde, genişlemenin faturası da en zenginlere kesilmemelidir.

More Sentences
fall v. ayrılmak
The history of this armed struggle, too, falls into three stages.
Bu silahlı mücadelenin tarihi de üç aşamaya ayrılır.

More Sentences
fall v. devrilmek
The government fell shortly after the revolution.
İhtilalden kısa bir süre sonra hükümet devrildi.

More Sentences
fall v. gelmek
There was also the loss of the , the anniversary of which falls tomorrow, 19 November 2002.
Yıldönümü yarın 19 Kasım 2002'ye denk gelenin kaybı da söz konusuydu.

More Sentences
fall v. kapanmak
It happened just when the curtain was falling.
Tam perde kapanırken oldu.

More Sentences
fall v. yıkılmak
The EU stands or falls according to whether or not a common, effective legal system is established.
AB, ortak ve etkin bir hukuk sisteminin kurulup kurulmamasına göre ayakta kalır ya da yıkılır.

More Sentences
fall v. vurmak
His career unexpectedly fell apart.
Kariyeri beklenmedik bir şekilde dibe vurdu.

More Sentences
fall v. dalmak
As he was so tired, he fell fast asleep.
Çok yorulduğundan derin bir uykuya daldı.

More Sentences
fall v. başlamak
Tom fell off the wagon.
Tom içkiye yeniden başladı.

More Sentences
fall v. ölmek
Thousands of men fell during the Civil War.
İç Savaş sırasında binlerce insan öldü.

More Sentences
fall v. rastlamak
On what day of the week does your birthday fall this year?
Bu yıl doğum günün haftanın hangi gününe rastlıyor?

More Sentences
fall v. düşmek
He tripped on a stone and fell.
Ayağı bir taşa takıldı ve düştü.

More Sentences
fall v. düşüş yaşamak
The Turkish lira has fallen more than 40 percent since the start of the year.
Türk Lirası senenin başından itibaren %40'tan fazla düşüş yaşadı.

More Sentences
fall v. düşüş göstermek
Last year, poverty in this country fell at the fastest rate in nearly 50 years.
Geçen yıl, bu ülkede yoksulluk yaklaşık 50 yılın en hızlı düşüşünü gösterdi.

More Sentences
fall v. azalmak
Public confidence in food safety has fallen tremendously in the past.
Kamuoyunun gıda güvenliğine olan güveni geçmişte büyük ölçüde azalmıştır.

More Sentences
fall v. (sıcaklık) düşmek
Tonight, temperatures will fall below zero degrees.
Bu gece sıcaklık sıfır derecenin altına düşecek.

More Sentences
fall v. (aşık) olmak
They literally fell in love at first sight.
Resmen ilk görüşte aşık olmuşlardı.

More Sentences
fall v. (huy) edinmek
I fell into the habit of having ice cream after supper.
Akşam yemeğinden sonra dondurma yeme huyu edindim.

More Sentences
fall v. sarkmak
She had blonde hair and a fringe falling over her forehead.
Sarı saçları ve alnına sarkan bir perçemi vardı.

More Sentences
fall v. (gölge vb.) düşmek
A lunar eclipse happens when the shadow of the Moon falls on earth.
Ay tutulması, Ay'ın gölgesi Dünya'nın üzerine düştüğünde gerçekleşir.

More Sentences
fall v. denk gelmek
This year his birthday fell on a Sunday.
Bu yıl doğum günü Pazar gününe denk geliyordu.

More Sentences
fall v. ele geçmek
The town fell to the enemy troops.
Kasaba düşman birliklerinin eline geçti.

More Sentences
fall v. (ses) kısılmak
Her voice fell as she confessed.
İtiraf ederken sesi kısıldı.

More Sentences
fall v. (güçten) düşmek
The team fell from power after several players were injured.
Birkaç oyuncu sakatlandıktan sonra takım güçten düştü.

More Sentences
Technical
fall v. düşmek
Optimum food safety standards and falling consumer protection standards cannot be reconciled.
Optimum gıda güvenliği standartları ile düşen tüketici koruma standartları uzlaştırılamaz.

More Sentences
General
fall n. yıkma
fall n. düşme
fall n. yamaç
fall n. çağlayan
fall n. düşürme
fall n. fırfır
fall n. çökme
fall n. inkıraz
fall n. döküm
fall n. sarkma
fall n. sukut
fall n. yaprak dökümü
fall n. dökülme
fall n. yavrulama
fall n. akma
fall n. kat
fall n. iniş
fall n. tuş
fall n. inme
fall n. eğim
fall n. hazan
fall n. meyil
fall n. kadının şapkasına asılı olup sırtına doğru sarkan tül
fall n. elbise yakasına takılan süslü dantel şerit veya harç
fall n. uzun ve salınmış postiş
fall n. ahlaki sapma
fall n. yukarı kaldırma işlemindeki güçle çekilen kablo, halat veya zincir ucu
fall n. uçan çulluk ailesi
fall n. bir şeyin düşüş mesafesi
fall n. uzun takma saç
fall n. çıtçıt
fall n. kıyafette bol şekilde sarkan şey
fall n. teslim olma
fall n. kadının iffetini kaybetmesi
fall n. masumiyetini yitirme
fall n. kesilen ağaç sayısı
fall v. asılmak (surat)
fall v. ortalık kararmak
fall v. ucuzlamak
fall v. vurmak (piyango)
fall v. karanlık bastırmak
fall v. atlatmak
fall v. yatağa düşmek
fall v. yüzü asılmak
fall v. dağılmak
fall v. sıyrılmak
fall v. alınmak
fall v. gerilemek
fall v. karanlık basmak
fall v. alçalmak
fall v. tünmek
fall v. kar düşmek
fall v. eğimli olmak
fall v. bitmek
fall v. tam yerine denk gelmek
fall v. suratı asılmak
fall v. atışmak
fall v. saldırmak
fall v. bölünmek
fall v. fenalaşmak
fall v. basmak
fall v. tutulmak
fall v. eksilmek
fall v. mahvolmak
fall v. girişmek
fall v. sukut etmek
fall v. çıkmak
fall v. zaptolunmak (kale)
fall v. bozuşmak
fall v. düşüş kaydetmek
fall v. aşağıya düşmek
fall v. denk düşmek
fall v. (miras) hakkına düşmek
fall v. ödenmesi gerekmek
fall v. (ödemelerin) vadesi gelmek
fall v. ters düşmek
fall v. belirli bir duruma geçmek
fall v. canından olmak
fall v. darbe inmek
fall v. darbe yemek
fall v. (gece) çökmek
fall v. (hasta) olmak
fall adj. güz dönemine ait
fall adj. güz dönemi ile ilişkili
fall adj. güz döneminde gerçekleşen
fall adj. güz dönemine uygun
fall adj. güz döneminde yetişen
Irregular Verb
fall v. fell - fallen
Colloquial
fall n. tutuklanma
fall n. tutukluluk
fall n. tutuklanıp ceza alma
fall n. yakayı ele verme
fall n. polisin eline düşme
fall v. suç işleyip yakalanmak
fall v. yakayı ele vermek
fall v. tutuklanmak
fall v. bir suç yüzünden ceza almak
fall v. tutuklanmak
Technical
fall n. hidrolik yük
fall n. hidrostatik yük
Mechanic
fall n. halat takımını yukarı kaldırmak için kuvvet uygulanan uç
Textile
fall n. özellikle şövalyelerin 17. yüzyılda giydiği ince kumaş ve dantelden yapılmış çok geniş yaka
fall n. katlanmış yakanın pli kısmından dış kenarına doğru olan kısmı
fall n. özellikle denizci pantolonlarında görülen önden sarkan geniş parça
fall n. paltonun etek kısmının serbest olan alt kenarı
Marine
fall n. tirenti
fall n. güvertenin seviyesinde görülen batma veya yükselme
fall n. kargoyu veya filikaları yukarı çekmek ve nakletmek için kullanılan gereç
fall v. çarpışmak
fall v. çatışmak
Astrology
fall n. bir gezegenin etkisinin en olumsuz olduğu zodyak alanı
Zoology
fall n. bir defada doğan yavrular
fall n. bazı teriyer türlerinde yüze dökülen uzun tüyler
Botanic
fall n. yaprak dökümü
Breeding
fall v. (kuzu) doğmak
Linguistics
fall n. düşen perde
Religious
fall n. (teolojide) adem ve havva'nın cennet bahçesi'ndeki yasaklı meyveyi yemesi sonucu insanlığın başlangıçta var olan masumiyetini ve mutluluğunu kaybetmesi
fall v. (teolojide) yasaklı meyveyle ezeli masumiyeti ve mutluluğu kaybetmek
fall v. (hristiyanlık'ta) şeytana uymak
fall v. (hristiyanlık'ta) günaha girmek
Meteorology
fall n. düşüş
Geology
fall n. göçme
Hunting
fall n. tuzak
fall n. ağırlıklı tuzak
Sport
fall n. güreşte rakibin omuzlarının mat ile temasının kesilmeyeceği şekilde sırt üstü kalmasını sağlamak
fall n. tuş
fall n. tuş ile sonuçlanan çeşitli güreş hareketleri
fall v. (krikette vurucunun kalesine) yuvarlanan topla gol yemek
Music
fall n. müziksel kadans
fall n. esas notanın altına ve üstüne eklenen iki küçük ayrı nota
fall n. farklı seslerde veya kısımlarda meydana gelen iki küçük nota
Archaic
fall v. (tımar) derebeyine intikal etmek
fall v. (mevki) boşalmak

Bedeutungen, die der Begriff "fall" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
fall down v. çökmek
Look at the reddish skies, the night is falling down.
Şu kızıl gökyüzüne bakın, gece çöküyor.

More Sentences
General
fall guy n. keriz
Someone had followed me and turned me into a patsy, a fall guy, a clay pigeon.
Birisi beni takip etti ve beni bir kerize dönüştürdü.

More Sentences
fall guy n. enayi
And you need a fall guy to play the role of "killer,"
Ve "katil" rolünü oynamak için bir enayiye ihtiyacınız var.

More Sentences
fall guy n. şamar oğlanı
I'll take getting beaten up by a girl over being the fall guy to this mess any day.
Bir kızdan dayak yemeyi bu karmaşanın şamar oğlanı olmaya her zaman tercih ederim.

More Sentences
fall guy n. kurban
That's why he's the perfect fall guy.
Bu yüzden o mükemmel bir kurban.

More Sentences
rock fall n. kaya düşmesi
Three climbers were killed in a rock fall.
Üç dağcı kaya düşmesi sonucu öldü.

More Sentences
fall guy n. günah keçisi
Chad is the perfect fall guy.
Chad kusursuz bir günah keçisi.

More Sentences
fall pregnant v. hamile kalmak
When Gordina fell pregnant, everyone was positive that Vincent was the father.
Gordina hamile kaldığında, herkes babanın Vincent olduğundan emindi.

More Sentences
fall for v. kanmak
I'm not falling for this again.
Buna tekrar kanmayacağım.

More Sentences
fall to pieces v. paramparça olmak
This common foreign and security policy has fallen to pieces once again today.
Bu ortak dış ve güvenlik politikası bugün bir kez daha paramparça olmuştur.

More Sentences
fall ill v. hastalanmak
Nobody knows how many more will fall ill in those regions.
O bölgelerde daha kaç kişinin hastalanacağını kimse bilmiyor.

More Sentences
fall down v. yıkılmak
The house fell down in an earthquake.
Depremde ev yıkıldı.

More Sentences
fall down v. aşağı düşmek
Why doesn't the moon fall down?
Ay neden aşağıya düşmüyor?

More Sentences
fall asleep v. uykuya dalmak
Depression makes it difficult to fall asleep.
Depresyon uykuya dalmayı zorlaştırır.

More Sentences
fall over v. devrilmek
The tree fell over in the typhoon.
Ağaç tayfunda devrildi.

More Sentences
fall into ruin v. tahrip olmak
The tower fell into ruin.
Kule tahrip oldu.

More Sentences
fall through v. suya düşmek
The deal I was working on fell through.
Üzerinde çalıştığım anlaşma suya düştü.

More Sentences
fall on v. gelmek
This year, Super Tuesday falls on March 3.
Bu yıl Süper Salı 3 Mart'a denk geliyor.

More Sentences
fall sick v. hastalanmak
Just like human beings, animals also fall sick.
Tıpkı insanlar gibi hayvanlar da hastalanır.

More Sentences
fall behind v. geride kalmak
However, we are still falling behind competitively.
Ancak yine de rekabet açısından geride kalıyoruz.

More Sentences
fall down v. düşmek
Tom had a fear that he would fall down.
Tom'un düşme korkusu vardı.

More Sentences
fall in love v. tutulmak (aşık olmak)
Sami was falling in love with Islam.
Sami İslam'a tutuluyordu.

More Sentences
fall asleep v. uyumak
The soul and the body fall asleep together.
Ruh ve beden birlikte uykuya dalarlar.

More Sentences
fall on v. rastlamak
Christmas fell on Saturday that year.
Noel o yıl cumartesiye rastladı.

More Sentences
fall apart v. hayatı kararmak
Tom's life began falling apart.
Tom'un hayatı kararmaya başladı.

More Sentences
fall ill v. hasta düşmek
He fell ill three years ago.
O üç yıl önce hasta düştü.

More Sentences
fall apart v. dağılmak
Where I come from in Northern Ireland the rural community is falling apart.
Kuzey İrlanda'da geldiğim yerde kırsal toplum dağılıyor.

More Sentences
fall within v. yer almak
These networks fall within the framework of the general objective of social and economic cohesion.
Bu ağlar, sosyal ve ekonomik uyum genel hedefi çerçevesinde yer almaktadır.

More Sentences
fall back on v. başvurmak
If, as in Nice, the IGC does not solve institutional bottlenecks, is there a plan B we can fall back on?
Nice'de olduğu gibi IGC kurumsal darboğazları çözemezse, başvurabileceğimiz bir B planı var mı?

More Sentences
fall behind v. geri kalmak
We are seeking a dedicated Learning Specialist to provide individualized academic support to students who are falling behind in class.
Sınıfta geri kalan öğrencilere bireyselleştirilmiş akademik destek sağlamak için özel bir Öğrenme Uzmanı arıyoruz.

More Sentences
fall on v. düşmek
Without the United States the burden will fall on Japan, Germany, the United Kingdom, France, Canada and Australia.
Amerika Birleşik Devletleri olmadan yük Japonya, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, Kanada ve Avustralya'ya düşecektir.

More Sentences
fall off v. dökülmek
The leaves fall off the trees in the fall.
Yapraklar sonbaharda ağaçlardan dökülür.

More Sentences
fall from v. düşmek
The Commission’s proposal would mean the number of samples we take each season falling from ten to two.
Komisyonun önerisi, her sezon aldığımız numune sayısının ondan ikiye düşmesi anlamına gelmektedir.

More Sentences
fall for v. çok beğenmek
Tom always falls for my jokes.
Tom her zaman benim fıkralarımı çok beğenir.

More Sentences
fall behind v. gerisinde kalmak
Don't fall behind other companies!
Diğer şirketlerin gerisinde kalmayın!

More Sentences
fall back v. geri çekilmek
But what is the position on the call back or fall back position which Parliament keeps calling for?
Peki Parlamentonun sürekli talep ettiği geri çağırma ya da geri çekilme tutumu nedir?

More Sentences
fall to v. payına düşmek
Likewise also, the right shoulder of the victim of peace offerings shall fall to the priest as first-fruits.
Aynı şekilde, esenlik kurbanının sağ omzu da ilk ürün olarak kâhinin payına düşecektir.

More Sentences
fall victim to v. kurban gitmek
Over 5 000 people have fallen victim to the violence since 1996.
1996'dan bu yana 5 000'den fazla insan şiddete kurban gitti.

More Sentences
fall asleep v. uyuyakalmak
He fell asleep while reading the newspaper.
Gazete okurken uyuyakaldı.

More Sentences
fall ill v. hasta olmak
If he continues drinking too much, he will fall ill sooner or later.
O çok fazla içmeye devam ederse, o er ya da geç hasta olacak.

More Sentences
fall in love v. abayı yakmak
Sami fell in love with a Muslim girl named Layla.
Sami Leyla isimli Müslüman bir kıza abayı yakmıştı.

More Sentences
fall a victim v. kurban gitmek
He fell a victim to a deadly disease.
Ölümcül bir hastalığa kurban gitti.

More Sentences
fall in love v. aşık olmak
Can we fall in love a second time?
İkinci kez aşık olabilir miyiz?

More Sentences
fall over v. düşmek
The speed at which malnutrition has been falling over the past decade is disappointing.
Yetersiz beslenmenin son on yılda düşme hızı hayal kırıklığı yaratmaktadır.

More Sentences
fall behind v. yetersiz kalmak
American students are falling behind in math.
Amerikalı öğrenciler matematikte yetersiz kalıyor.

More Sentences
fall back v. gerilemek
The unemployment rate rose to 8% after the 1994 financial crisis but fell back to 6% in 1996.
İşsizlik oranı, 1994 mali krizinden sonra % 8'e yükseldi fakat 1996'da % 6'ya geriledi.

More Sentences
fall out v. dışarıya çıkmak
The commander ordered the soldiers to fall out.
Komutan askerlere dışarı çıkmalarını emretti.

More Sentences
fall out v. dökülmek
Her hair is falling out due to stress.
Stresten dolayı saçları dökülüyor.

More Sentences
fall out v. bozuşmak
I haven't seen Karen since we fell out last month.
Geçen ay bozuştuğumuzdan beri Karen'i görmedim.

More Sentences
fall short v. yetersiz kalmak
The proposal for the ARGO action programme falls short on crucial points.
ARGO eylem programı önerisi çok önemli noktalarda yetersiz kalmaktadır.

More Sentences
fall down v. aşağıya düşmek
Two tears fell down her cheeks.
İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.

More Sentences
trip and fall v. takılarak düşmek
This is where I tripped and fell yesterday.
Dün burada takılıp düştüm.

More Sentences
(one's price) fall v. fiyatı düşmek
The company's share price has fallen.
Şirketin hisse fiyatı düştü.

More Sentences
fall for v. aşık olmak
I wrote a novel and fell for my editor, Lindsey.
Bir roman yazdım ve editörüm Lindsey'e aşık oldum.

More Sentences
fall off v. düşmek
Look, that's where we fell off the roof last year.
Bak, geçen sene çatıdan düştüğümüz yer burası.

More Sentences
fall behind v. derslerden geri kalmak
Chris risks falling behind in the science class.
Chris fen dersinden geri kalma riskiyle karşı karşıya.

More Sentences
slip and fall v. kayıp düşmek
I saw Tom slip and fall.
Tom'un kayıp düştüğünü gördüm.

More Sentences
trip and fall v. ayağı takılıp düşmek
Tom is trying not to be trip and fall.
Tom ayağı takılıp düşmemeye çalışıyor.

More Sentences
rate of fall n. düşüş hızı
fall guy n. başkasının cezasını çeken kimse
rain fall n. yağmur
the fall n. hz adem ve havva'nın işlediği günah ve sonuçları
fall of man n. hz adem ve havva'nın işlediği günah ve sonuçları
team fall back n. tim geri çekilin
causing to fall n. düşürme
fall guy n. abalı
fall budding n. güz aşısı
fall guy n. dolandırılan kimse
fall wind n. düşüş rüzgarı
fall range n. güzlek
fall irrigation n. güz sulaması
rise and fall n. iniş çıkış
slope of fall n. düşüş meyili
slope of fall n. düşüş eğikliği
fall guy n. dolandırılan
dew-fall n. akşam
fall-out n. radyoaktif tortu
fall-out n. yan ürün
fall-out n. döküntü
fall-out n. radyoaktif çökelek
fall-out n. nükleer atık
fall-out n. atık
fall of an empire n. bir imparatorluğun çöküşü
fall of darkness n. karanlığın bastırması
fall-board n. piyano klavyesini koruyan menteşeli kapak
risk of fall n. düşme riski/tehlikesi
large fall n. büyük düşüş
big fall n. büyük düşüş
heavy fall of snow n. yoğun kar yağışı
fall tournament n. sonbahar turnuvası
last fall n. son düşüş
marked fall n. belirgin düşüş
fall foliage n. yaprak dökümü
to-fall [scottish] n. akşam üzeri
to-fall [scottish] n. akşam vakti
fall equinox n. gündüz ve gece süresinin eşit olduğu tarih
fall equinox n. 22 eylül
fall equinox n. sonbahar ekinoksu
fall equinox n. eylül ekinoksu
fall [scotland] n. başa gelen şey
fall guy n. suç üzerine yıkılan kimse
flag fall [australia] n. asgari taksi ücreti
fall out with v. bozuşmak
fall into error v. hataya düşmek
cause to fall v. düşürmek
let fall v. ağzından kaçırmak
fall for v. vurulmak
fall like a bombshell v. gündeme bomba gibi düşmek
fall into discredit v. pabucu dama atılmak
fall ill v. şifayı kapmak
fall afoul v. zıt düşmek
fall into decay v. dökülmek
fall away v. gerilemek
get somebody to fall for it v. dalgaya düşmek
fall into ruin v. dökülmek
fall at somebody's feet v. dizlerine kapanmak
fall into oblivion v. unutulup gitmek
fall fast asleep v. derin uykuya dalmak
fall on v. hücum etmek
fall with v. uyum sağlamak
fall over v. yıkılmak
fall into desuetude v. yürürlükten kalkmak
fall into step with v. ayak uydurmak
fall in step v. ayak uydurmak
fall desperately in love v. abayı yakmak
fall from v. yoldan çıkmak
fall for v. kendini kaptırmak
fall out in the end v. külahları değişmek
fall back upon a thing v. güvenmek
fall overboard v. gemiden denize düşmek
fall out v. araları açılmak
fall to pieces v. yıkılmak
fall about laughing v. gülmekten ölmek
fall into disuse v. kullanılmaz olmak
fall on v. vurmak (piyango)
fall flat v. başarısız olmak
fall in love with v. yanmak
fall on one's knees v. dize gelmek
fall through v. başarısız olmak
fall in love v. aşka düşmek
fall ill v. hastalığa yakalanmak
fall loosely v. halsiz düşmek
fall in step with v. ayak uydurmak
fall foul of v. ile çatışmak
fall for somebody v. aşka düşmek
fall from favour v. yıldızı sönmek
fall behind v. geriye düşmek
fall sick v. rahatsızlanmak
fall on one's feet v. atlatmak
fall in with v. uyuşmak
fall away v. eksilmek
fall into a trap v. çürük tahtaya basmak
fall in a heap v. düşmek
fall foul v. çatışmak
fall into a habit v. adet edinmek
fall behind with v. gecikmek
fall to v. kalmak
fall short v. yetmemek
fall to v. başlamak
fall away v. azalmak
fall in love with v. ateşine yanmak
fall into a reverie v. hayale dalmak
fall into disuse v. bırakılmak
fall asleep v. dalmak
fall to loggerheads v. araları bozulmak
fall flat v. başarı sağlayamamak
fall for v. tutulmak
fall back upon a thing v. sığınmak
fall in love with v. aşık olmak
fall on one's feet v. başarmak
fall to one's share v. payına düşmek
fall down v. eğilmek
fall over oneself v. kendini çok istekli göstermek
fall by the wayside v. başarısız olmak
fall short of v. eksik gelmek
fall into disrepute v. adı kötüye çıkmak
fall into v. edinmek
fall short of v. yeterli olmamak
fall on one's feet v. sıyrılmak
fall off v. damlamak
fall into abeyance v. hükümsüz olmak
fall for somebody v. aşık olmak (birisine)
fall from favour v. gözden düşmek
fall for v. aldatılmak
fall into a trap v. tuzağa düşmek
fall ill v. yatağa düşmek
fall into the hands of v. eline düşmek
fall into ruin v. haraplaşmak
fall with v. uymak
fall upon v. saldırmak
fall back on v. son çare olarak başvurmak
fall prey to v. tutsağı olmak
fall short of v. aşağı kalmak
fall into v. uğramak
fall into sin v. sapmak
fall into one's lap v. anafordan gelmek
fall with v. karşılaşmak
fall down in a fit v. fenalık geçirerek yere düşmek
fall out with v. kavga etmek
fall abundantly and continuously v. sapır sapır dökülmek
fall due v. vadesi dolmak
fall under v. dahil olmak
fall among v. düşmek
fall short of v. yetmemek
fall with v. rastlamak
get someone's to fall for it v. dalgaya gelmek
fall out with v. külahları değişmek
fall in a faint v. yığılmak
fall behind with v. sürüncemede kalmak
fall off a horse v. attan düşmek
fall from grace v. suç işlemek
fall to one's lot v. çıkmak
fall on v. saldırmak
fall foul v. zıt düşmek
fall into the hands of an expert v. adamına düşmek
fall back up v. son çare olarak başvurmak
fall out with somebody v. biriyle bozuşmak
fall for somebody v. kesilmek
fall in step v. adım uydurmak
fall off v. bozulmak
fall for v. bağlanmak
fall down v. geri çevirmek
fall apart v. parçalara ayrılmak
fall off v. terketmek
fall in love with v. meyil vermek
fall into place v. yere düşmek
fall on v. tarihin belirli bir güne rastlaması
fall to v. isabet etmek
fall prostrate v. yüzükoyun kapaklanmak
fall into confusion v. karmakarışık olmak
fall behind intentionally v. ağırdan almak
fall astern v. gerisinde kalmak
fall into v. akmak
fall due v. günü gelmek
fall flat on one's face v. kapaklanmak
fall back on v. müracaat etmek
fall into v. yer almak
fall through v. başarısızlığa uğratmak
fall a victim to v. kurban gitmek
fall into disfavor v. gözden düşmek
fall in love with v. sevdalanmak
fall away v. eğimli olmak
fall about laughing v. katılmak
fall in v. sıraya girmek
let fall v. düşürmek
fall out with somebody v. arası açılmak
fall for it v. çapraza gelmek
fall in value v. devalüe olmak
fall in v. çökmek
fall in love v. sevdalanmak
fall victim to another's wrath v. gazaba uğramak
fall into v. maruz kalmak
fall prey to v. kapılmak
fall in v. göçmek
fall in with v. rastlamak
fall away v. inmek
fall for v. bayılmak
fall under v. çatısı altında toplanmak
fall into v. dökülmek
fall back upon v. başvurmak
fall off v. azalmak
fall in v. kapılmak
fall down v. başarısızlığa uğramak
ride for a fall v. felakete sürüklenmek
fall for a trick v. oltayı yutmak
fall into decay v. bozulmak (durum vb)
fall short of v. umduğu gibi çıkmamak
fall out of favor v. ikbalden düşmek
fall through v. gerçekleşmemek
fall flat v. umulan rağbeti hiç görmemek
fall into a habit v. alışkanlık edinmek
fall out v. kavga etmek
fall into oblivion v. unutulmak
fall in with v. kabul etmek
fall to bits v. parçalanmak
fall to pieces v. parçalanmak
fall into v. bölünmek
fall on one's feet v. dört ayağının üstüne düşmek
fall in love with v. abayı yakmak
fall afoul v. ters düşmek
fall in love with v. vurulmak
fall down v. reddetmek
fall about with laughter v. katıla katıla gülmek
fall of one's chair v. küçükdilini yutmak
fall afoul v. çatışmak
fall prostrate v. yüzüstü düşmek
fall away v. çekilmek
fall behind v. arkasında kalmak
fall from v. devrilmek
fall for v. bitmek
fall short v. yeterli olmamak
fall foul v. ters düşmek
fall on all fours v. dört ayak üzerine düşmek
fall ill v. rahatsızlanmak
fall in v. dizilmek
fall under v. kapsamı içerisinde olmak
fall out v. dışarıya düşmek
fall back on v. el atmak
fall back upon v. el atmak
fall back upon v. müracaat etmek
fall headlong v. kafa üstü düşmek
fall out v. eksilmek
fall out v. ortaya çıkmak
fall out v. külahları değişmek
fall out v. sıradan çıkmak
fall into abeyance v. artık kullanılmamak
fall from grace v. önceden işlediği suçu tekrar işlemek
fall from grace v. düzelmişken yine eski kötü tavrına dönmek
fall from grace v. itibarı yerle bir olmak
fall from grace v. gözden düşmek
fall from grace v. itibarını yitirmek
fall from someone's grace v. gözünden düşmek
fall out with v. papaz olmak
fall from grace v. popülerliğini yitirmek
fall into a trance v. transa geçmek
fall under the hegemony of v. yönetimi altına girmek
fall under the hegemony of v. hakimiyeti altına girmek
fall under someone's rule v. yönetimi altına girmek
fall under someone's rule v. hakimiyeti altına girmek
fall in poverty v. acından ölmek
fall out of favor v. gözden düşmek
fall in disfavor v. gözden düşmek
fall for a trick v. zokayı yutmak
fall for a trick v. zokaya gelmek
fall out with v. birbirine girme
fall out with v. arası açılmak
fall into a pit v. çukura düşmek
fall into a hole v. çukura düşmek
fall into a hollow v. çukura düşmek
fall sick v. hasta düşmek
fall sick v. hasta olmak
fall short v. eksik gelmek
fall short v. az gelmek
fall short v. yetersiz gelmek
fall a prey to time v. zamana yenik düşmek
fall a prey to time v. zamana yenilmek
fall under suspicion v. zan altına girmek
(burden) fall on somebody v. üzerine yük binmek
fall into sleep v. uykuya dalmak
fall into silence v. sessizliğe bürünmek
fall head over heels v. tepetaklak düşmek
fall from high v. yüksekten düşmek
fall off v. yüksekten düşmek
fall apart to pieces v. bin parçaya bölünmek
fall in with v. tesadüfen karşılaşmak
fall in with v. rastlaşmak
fall into place v. anlamlı gelmeye başlamak
fall into disuse v. kullanımdan kalkmak
fall into one's arm v. koluna girmek
fall down into one's knees v. dizlerinin üzerine düşmek
fall into one's arm v. kola girmek
fall over oneself to do something v. birşeyi yapmakta çok istekli olmak
fall apart to pieces v. mücadele yeteneğini kaybetmek
take the fall v. suçu üzerine almak
(plan) fall through v. plan bozulmak
fall off motorbike v. motordan düşmek
fall in importance v. önemi azalmak
(one's profit) fall v. karı düşmek
(one's profit) fall v. karı azalmak
fall into debt v. borç batağına sürüklemek
fall into a debt trap v. borç batağına sürüklenmek
fall into decrease v. inişe geçmek
fall into decline v. inişe geçmek
fall short v. eksik çıkmak
fall under domination v. hakimiyete girmek
fall under domination v. hakimiyeti altına girmek
fall leaf v. yaprak dökmek
fall into depression v. depresyona girmek
fall into depression v. bunalıma girmek
stumble and fall v. takılarak düşmek
stumble and fall v. takılıp düşmek
trip and fall v. takılıp düşmek
be riding for a fall v. kendine fazla güvenip tehlikeli bir işe kalkışmak
be riding for a fall v. dikkatsizce davranak başarısızlığa davetiye çıkarmak
ride for a fall v. saçmalamak
ride for a fall v. çıldırmak
ride for a fall v. deli gibi davranmak
fall on deaf ear v. duymamazlıktan gelinmek
fall on deaf ear v. görmezlikten gelinmek
fall on deaf ear v. yok sayılmak
fall into trouble v. derde düşmek
fall foul of a rule v. kuralı çiğnemek
fall on evil days v. dara düşmek
fall foul of the rule v. kuralı ihlal etmek
fall down stairs v. merdivenden yuvarlanmak
fall into dispute v. ihtilafa düşmek
fall to pieces v. parçalara ayrılmak
fall to pieces v. tuzla buz olmak
fall in love with v. aşka düşmek
fall for v. gönlünü kaptırmak
fall for v. aşka düşmek
fall in love with v. gönlünü kaptırmak
fall in love with v. birine aşık olmak
fall for v. birine aşık olmak
fall for v. abayı yakmak
fall for v. tongaya basmak
fall in with somebody v. rastlamak
fall in with somebody v. uyuşmak
fall in with somebody v. kabul etmek
fall for v. aldanmak
fall into error v. yanılgıya düşmek
fall back upon v. çare olarak -e başvurmak
fall on v. -e hücum etmek
fall in with somebody v. -e rastlamak
half-fall v. neredeyse düşmek
fall to v. -e koyulmak
fall short of v. tükenmek
fall to pieces v. dağılmak
fall down v. kötü gitmek
get/fall in the wrong hands v. kötü ellere düşmek
get/fall in the wrong hands v. yanlış ellere düşmek
fall within the remit of someone v. görev alanına girmek
fall into one’s area of responsibility v. görev alanına girmek
fall into one's remit v. görev alanına girmek
fall behind in the class v. derslerden geri kalmak
fall into instability v. istikrarsızlığa düşmek
fall into someone's lap v. (fırsat vb) ayağına gelmek
fall into someone's lap v. şans ile başarmak
fall into line with v. aynı şekilde hareket etmek
fall down v. saygıyla eğilmek
fall into place v. anlamını bulmaya başlamak
fall out of favor with v. gözden düşmek
fall into step with v. ortama ayak uydurmak
fall in step with v. ortama ayak uydurmak
fall into oblivion v. unutulmaya yüz tutmak
fall victim to an incurable disease v. tedavisi olmayan bir hastalığın pençesine düşmek
fall asleep at the wheel v. direksiyonda uyuyakalmak
fall asleep at the wheel v. direksiyonda uyumak
fall from favor v. güncellik kaybetmek
fall to loggerheads v. bozuşmak
fall asleep at the wheel v. direksiyon başında uyuyakalmak
fall victim to an incurable disease v. tedavi edilemeyen bir hastalığın pençesine düşmek
fall into trap v. tuzağa düşmek
fall victim to a stray bullet from a celebratory gunfire v. maganda kurşununa kurban gitmek
fall asleep at the wheel v. direksiyon başında uyumak
fall to loggerheads v. araları açılmak
fall short of the expectations v. beklentilerine yetmemek
fall below the critical level v. kritik seviyenin altına düşmek
fall in despair v. ümitsizliğe düşmek
fall in love v. aşkın içine düşmek
fall in love v. aşka tutulmak
fall to the level of v. seviyesine gerilemek
fall into a vegetative state v. bitkisel hayata girmek
lose one's balance and fall v. dengesini kaybedip düşmek
fall in price v. fiyatı düşürmek
fall behind the schedule v. programın gerisinde kalmak
darkness to fall v. karanlık çökmek
fall victim to v. azizliğine uğramak
fall into danger v. tehlikeye düşmek
price to fall v. fiyat düşmek
fall faint v. düşüp bayılmak
fall onto one's knees v. diz üstü çökmek
fall onto one's knees v. dizlerinin üstüne çökmek
make someone fall v. birini düşürmek
make someone fall v. düşmesine neden olmak
fall out with each other v. birbirine düşmek
fall into this category v. bu kategoriye girmek
fall into the category of v. kategorisine girmek
fall off the agenda v. gündemden kalkmak
fall apart v. uzak düşmek
fall apart v. ırak düşmek
fall short of v. beklentileri karşılayamamak
fall short of v. yetersiz kalmak
fall short of v. bekleneni verememek
fall short of v. başaramamak
fall short of v. beklentileri karşılamamak
fall short of v. bekleneni vermemek
fall victim to slander v. iftiraya kurban gitmek
fall back v. saatleri geri almak
fall out of bed v. hızla düşmek
fall out of bed v. hızla taban yapmak
fall out of bed v. yataktan düşmek
fall out of touch with v. -ile irtibatı yitirmek
fall out of touch with v. -ile irtibatı kaybetmek
fall out of work v. işsiz kalmak
fall out of a window v. pencereden düşmek
fall heir to something v. mirasçı olmak
fall heir to something v. varis olmak
fall from the top shelf v. üst raftan düşmek
fall by 1.0 percent v. %1 değer kaybetmek/yitirmek
fall by 1.0 percent v. değeri %1 düşmek
fall out of a helicopter v. bir helikopterden düşmek
fall off the monkey bars v. oyun parkındaki demirlerden düşmek
fall to the ground like a sack of spuds v. patates çuvalı gibi düşmek
fall/come under the influence of v. etkisi altına girmek
fall behind the times v. zamanın gerisinde kalmak
(for night) to fall v. gece çökmek
fall vacant v. (koltuk/oda vb) boşalmak
fall down the stairs v. merdivenlerden düşmek
fall asleep on the bed v. yatakta uyuyakalmak
fall in the trap of prostitution v. fuhuş batağına saplanmak/düşmek
fall into the prostitution trap v. fuhuş tuzağına düşmek
fall into the trap of prostitution v. fuhuş batağına saplanmak/düşmek
fall in the trap of prostitution v. fuhuş tuzağına düşmek
fall into the trap of prostitution v. fuhuş tuzağına düşmek
fall into the prostitution trap v. fuhuş batağına saplanmak/düşmek
fall back and regroup v. geri çekilip yeniden toparlanmak
fall back and regroup v. geri çekilip yeniden toplanmak
fall into carelessness v. gaflete düşmek
fall into heedlessness v. gaflete düşmek