well- - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

well-

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "well-" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
well- adj. iyi
well- adj. dürüst
well- adj. doğru

Bedeutungen, die der Begriff "well-" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
well n. kuyu
well out v. fışkırmak (sıvı bir yerden)
do well v. becermek
get on well v. geçinmek
well-groomed adj. bakımlı
well-kept adj. bakımlı
well-behaved adj. uslu
well-informed adj. bilgili
well adj. iyi
well-known adj. tanınmış
well interj. peki
well done interj. aferin
General
well rounded n. güzel vücutlu
well n. iyi durum
well over n. taşma
well n. pınar
artesian well n. artezyen
well n. asansör yuvası
well n. asansör boşluğu
single well surfactant soaking treatment n. tek kuyuluk surfaktan emdirme operasyonu
draw well n. su kuyusu
well n. çeşme
well bore n. kuyu sondajı
well n. bagaj
tubular well n. borulu kuyu
well n. merdiven boşluğu
well being n. esenlik
well traveled road n. işlek yol
well n. asansör kuyusu
bleeder well n. boşaltma kuyusu
well n. hokka
well n. petrol kuyusu
well water n. kuyu suyu
well n. kaynak
relief well n. boşaltma kuyusu
well wisher n. iyi dilekte bulunan
dry well n. körkuyu
oil well n. kuyu
well n. sahanlık
well n. memba
water well n. su kuyusu
well preserved older person n. eski toprak
exploratory well n. keşif kuyusu
abandoned well n. terk edilmiş kuyu
caisson well n. keson kuyusu
well water n. yeraltı suyu
well n. apartman boşluğu
perfect well n. kusursuz kuyu
perfect well n. mükemmel kuyu
dump well n. kör kuyu
dug well n. kazma kuyu
being well-cooked n. pişkinlik
a well-wisher n. duacı
light-well n. aydınlık
material well-being n. maddi refah
sense of well-being n. sağlık
never-do-well n. serseri
sense of well-being n. mutluluk
never-do-well n. işe yaramaz kimse
ne'er-do-well n. beceriksiz
never-do-well n. beceriksiz
oil-well n. petrol kuyusu
ne'er-do-well n. serseri
ne'er-do-well n. hiçbir işi beceremeyen (kimse)
social well-being n. sosyal refah
well-timed word n. isabet
well-behaved child n. uslu çocuk
well-heeled person n. kalantor
well-being n. sağlık
well-timed action n. isabet
well-wisher n. başkasının iyiliğini isteyen kimse
well-off society n. varlıklı toplum
well-balanced budget state n. denk bütçeli devlet
well-being n. iyi oluş
well-doing n. iyi gitme
well-developed personality n. oturmuş kişilik
well-being n. hayır
well-paid job n. yüksek maaşlı iş
well-worn expression n. basmakalıp bir deyim
well-mannered person n. adam evladı
well-groomed lady n. bakımlı kadın
well-read person n. ayaklı kütüphane
well-to-do family n. varlıklı aile
well-spring n. kaynak
well-being n. esenlik
city water supply and well water n. şehir şebeke suyu ve kuyu suyu
well being n. refah
well established firm n. sağlam müessese
well furnished stock n. zengin mal çeşidi
well-to-do man n. zengin adam
well established firm n. sağlam firma
well being n. iyilik
well-wisher n. iyilik dileyen kimse
well n. kuyu
well-wisher n. mutluluk dileyen kimse
well n. baca
well n. su deposu
well n. hazne
well-foundedness n. sağlam bir temele dayanma
well-deserved place n. hak ettiği yer
bottomless well n. dipsiz kuyu
a well-known member n. ünlü bir üye
a well-known member n. tanınmış bir üye
a well-hidden informer n. çok gizli bir muhbir
a well-thought-out phrase n. iyi düşünülmüş bir söz
wishing well pond n. dilek havuzu
wishing well n. dilek havuzu
wishing well fountain n. dilek çeşmesi
wishing well n. dilek kuyusu
well-trimmed bush n. güzel budanmış çalı
well-furnished apartment n. iyi/eksiksiz döşenmiş daire
well-raised/cared/nourished child n. iyi bakılmış çocuk
emotional well-being n. duygusal iyi oluş
picture and draw the well dry n. bir kağıt oyunu
well of zamzam n. zemzem kuyusu
zamzam well n. zemzem kuyusu
well-built body n. kaslı/yapılı vücut
well-trodden path/track/route n. işlek yol
well-trodden path/track/route n. sık kullanılan yol
well-balanced diet n. düzenli beslenme
well-known figure n. meşhur kişi
well-established family n. köklü aile
get well soon wishes n. geçmiş olsun dilekleri
get well wish n. geçmiş olsun dileği
get well soon wish n. geçmiş olsun dileği
get well wishes n. geçmiş olsun dilekleri
well chosen words n. iyi seçilmiş kelimeler
well-off person n. hali vakti yerinde olan kimse
a well-known businesswoman n. tanınmış bir iş kadını
subjective well-being n. öznel iyi oluş
well pit n. kuyu deliği
well-posedness n. iyi konumlanmışlık
stair well n. merdiven boşluğu
air well n. hava boşluğu
hail-fellow-well-met n. samimiyet
hail-fellow-well-met n. dostluk
get-well card n. geçmiş olsun kartı
well sinker n. kuyucu
well-being n. afiyet
ink well n. hokka
ink well n. mürekkep hokkası
fit well with v. tam anlamıyla uymak
fit well v. tam gelmek
fit well v. oturmak
get well v. iflah olmak
well out v. kaynamak
well out v. akmak
mean well v. niyeti iyi olmak
pan out well v. başarmak
get along well with each other v. yıldızları barışmak
get on well v. anlaşmak
sit well with v. bir şeyi uygun bulmak
well in v. ile dolmak (gözyaşı/bir duygu)
go well v. rast gitmek
be pretty well suited to v. iyi uymak
drill an oil well v. petrol kuyusu açmak
not to go well v. ters gitmek
do well v. durumu iyi olmak
begin to go well v. adama dönmek
speak well of v. övgü dolu sözler söylemek
well up v. ile dolmak (gözyaşı/bir duygu)
well forth v. akmak
play one's cards well v. kozunu iyi oynamak
sit well with v. birinin hoşuna gitmek
well within v. ile dolmak (gözyaşı/bir duygu)
wear well v. uygun gelmek
act well v. iyi rol yapmak
bode well v. iyi olmak
go well v. iyi gitmek
speak well for v. biri için olumlu bir puan olmak
know somebody well v. yakından tanımak
speak well of v. övmek
well v. kaynamak
get on well with v. bağdaşmak
fit well v. iyi göstermek (elbise vb)
well suit v. tamı tamına uymak
wear well v. iyi uymak
dig a well v. kuyu açmak
fare well v. birisi için iyi gitmek
sleep well v. rahat uyumak
get well oiled v. sarhoş olmak
be well off v. durumu iyi olmak
begin to go well v. bir adama benzemek
play one's cards well v. kartlarını iyi oynamak
get along quite well v. gül gibi geçinmek
get on well with somebody v. anlaşmak
do well v. iyi etmek
let well enough alone v. olanla yetinmek
wear well v. iyi dayanmak
be well worth the trouble v. zahmete değmek
manage one's affairs well v. gemisini yürütmek
sink a well v. kuyu kazmak
well up v. boşanmak
get well v. iyileşmek
behave well v. iyi davranmak
treat well v. hoş tutmak
well over v. taşmak
go well v. yaver gitmek
match well together v. birbirine tam anlamıyla uymak (renk vb)
think out well v. tedbirli olmak
acquit oneself well v. yüzünün akıyla çıkmak
wear well v. süregelmek
drill or bore a well v. sondaj kuyusu açmak
stick well v. tutmak
wish somebody well v. şans dilemek
fit well v. cuk oturmak
go well together v. uyuşmak
get well v. düzelmek
progress well v. iyi gitmek
do well and easily v. döktürmek
feel well v. keyfi iyi olmak
going well v. iyi kazanmak
doing well v. iyi kazanmak
going well v. iyi dinlenmiş olmak
going well v. iyi olmak
doing well v. iyi dinlenmiş olmak
going well v. becermek
doing well v. iyi olmak
doing well v. becermek
going well v. iyi gitmek
doing well v. iyi gitmek
(one's exam/test) go well v. sınavı iyi geçmek
make use of the time well v. zamanı iyi değerlendirmek
bode well v. hayra alamet olmak
bode well v. iyiye işaret olmak
be well balanced v. dengede durmak
do well in the exam v. sınavda başarılı olmak
pay well v. yüklü ödeme yapmak
pay well v. iyi ödemek
get well soon v. çabuk iyileşmek
get along well (with) v. iyi anlaşmak
manage well v. iyi idare etmek
know well v. iyi bilmek
not go well v. yolunda gitmemek
see well v. iyi görmek
do well in the exam v. sınavda iyi yapmak
(something) to begin to go well v. yoluna girmek
sleep well v. iyi uyumak
be well trained v. iyi eğitilmek
manage well v. iyi yönetmek
go down the well v. kuyuya inmek
eat well v. iyi beslenmek
be well-received v. iyi karşılanmak
be well-liked by the public v. halk tarafından çok sevilmek
be well-known v. tanınmak
become well-behaved v. uslanmak
become well-arranged v. düzgünleşmek
be well-arranged v. düzgün olmak
do something well-timed v. isabet etmek
might well v. -abilmek
place well-ordered v. düzenli yerleştirmek
well-suit v. tam anlamıyla örtüşmek
be well-versed in v. bir konuda bilgili olmak
be well-versed in v. bir şeyde uzman olmak
be well-heard v. iyi duyulmak
get well v. eski sağlığına kavuşmak
get well v. sağlığına kavuşmak
get well v. eski durumuna kavuşmak
get well v. yeniden sağlığını kazanmak
get well v. durumu iyiye gitmek
wear well v. iyi davranmak
wear well v. yıpranmamak
wear well v. yıllara meydan okumak
wear well v. yaşını göstermemek
look well v. sağlıklı görünmek
be well understood v. iyi anlaşılmış olmak
be well understood v. iyi anlaşılmak
be well informed v. günü gününe bilgi edinmek
be well informed v. düzenli haber almak
look well v. güzel görünmek
look well v. hoş görünmek
look well v. iyi görünmek
look well v. çekici görünmek
be very well received v. çok hoş karşılanmak
be very well received v. çok olumlu bulunmak
be well-known with its v. ile meşhur olmak
be well-known with its v. ile bilinmek
perform well v. iyi çalışmak
perform well v. iyi performans göstermek
turn out well v. iyi şekilde sonuçlanmak
suit very well v. çok yakışmak
be well-controlled v. kontrollü olmak
learn something very well v. çok iyi öğrenmek
express well v. iyi ifade etmek
augur well for v. iyiye işaret olmak
dress well v. iyi/güzel giyinmek
know someone very well v. birini çok iyi tanımak
wish someone get well soon v. geçmiş olsun dilemek
express oneself well v. kendini iyi ifade etmek
not do as well as expected at the box office v. gişede umduğunu bulamamak
be well received v. iyi tepki almak
be well received v. olumlu tepki almak
be well received v. olumlu tepkiler almak
seem well v. iyi görünmek
think well of someone v. hakkında iyi/olumlu düşünmek
be well-versed in v. bir konudan oldukça anlamak
dance very well v. çok iyi dans etmek
might well v. -ebilmek
go well v. becermek
know something very well v. bir şeyi çok iyi bilmek
use one's time well v. zamanını iyi kullanmak
use the time well v. zamanı iyi kullanmak
serve well v. çok işine yaramak
sing well v. iyi şarkı söylemek
get well fast v. çabuk iyileşmek
get well quickly v. çabuk iyileşmek
behave well v. uslu durmak
be well-looked after v. iyi bakılmak
speak well of v. (birisi hakkında) iyi konuşmak
speak well v. iyi konuşmak
drill a well v. kuyu açmak
well lit living-room v. iyi aydınlatılmış salon
not do as well as expected at the box office v. gişede beklediğini bulamamak
well v. fışkırmak
speak well for v. takdir etmek
speak well for v. birine referans olmak
play a musical instrument very well v. bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak
be well v. sağlıklı olmak
be well v. iyi hissetmek
wish well v. geleceğe veya talihe ilişkin bir istek veya umut hissetmek
wish well v. geleceğe veya talihe ilişkin bir istek veya umut ifade etmek
well v. süzülmek
well v. kaplamaya başlamak
well known adj. ünlü
well educated adj. iyi eğitimli
well adj. uygun
well on in life adj. yaşı hayli ilerlemiş
well bound adj. yolunda giden
well adj. sıhhatli
well adj. iyice
well off adj. iyi durumda
well advised adj. tavsiye edilmiş
well adj. pekala
well mannered adj. iyi huylu
hail fellow well met adj. yakın arkadaş
well groomed adj. derli toplu
well defined adj. iyi tanımlanmış
well pleased adj. çok memnun
well adj. elverişli
well situated adj. hali vakti yerinde
well adj. hoş
well kept adj. iyi korunmuş
well accepted adj. kabul gören
well adj. sağlıklı
well made adj. iyi yapılmış
well past adj. hayli geçmiş
well adj. yerinde
well adj. esen
well grounded adj. iyi bilgilenmiş
well written adj. iyi yazılmış
well read adj. çok bilgili
well stacked adj. iyi istiflenmiş
well developed adj. iyi geliştirilmiş
well adj. güzelce
well matched adj. iyi uymuş
well mannered adj. kibar
well informed adj. iyi bilgilenmiş
well adj. tamam
well formed adj. iyi biçimlendirilmiş
well adj. karlı
well adj. pek
well knit adj. adaleli
well rounded adj. iyi fizikli
well founded adj. iyi tesis edilmiş
well proportioned adj. orantılı
rather well adj. iyice
well made adj. iyi yapımlı
well adj. adamakıllı
well timed adj. iyi zamanlanmış
well informed adj. aydın
well rounded adj. endamlı
well groomed adj. iyi giyimli
well enough adj. oldukça iyi
hail fellow well met adj. herkesle çabuk ahbap olan kimse
well settled adj. oturaklı
well informed adj. bilgili
well fed adj. iyi beslenmiş
well and sound adj. sapasağlam
well disposed adj. iyi düzenlenmiş
well adj. iyi durumda
well informed adj. tahsilli
well adj. güzel
well bred adj. soylu
well read adj. çok okumuş
well toasted adj. nar gibi
well adj. yolunda
well accepted adj. kabul görmüş
well worn adj. iyi giyilmiş
well rounded adj. boylu poslu
well oiled adj. sarhoş
well read adj. iyi okunmuş
hail fellow well met adj. samimi dost
well preserved adj. iyi korunmuş
well oiled adj. küfelik
well proven adj. kesin olarak kanıtlanmış
well coordinated adj. derli toplu
well adjusted adj. iyi ayarlanmış
well nourished adj. iyi desteklenmiş
well chosen adj. iyi seçilmiş
well balanced adj. iyi dengelenmiş
well made adj. biçimli
well made adj. iyi yapılı
well mannered adj. efendi
well behaved adj. iyi davranılmış
well roasted adj. nar gibi
well adj. ala
well done adj. iyi yapılmış
well lighted adj. iyi ışıklandırılmış
well adj. iyi
well conditioned adj. iyi durumda
well arranged adj. iyi düzenlenmiş
well organized adj. iyi düzenlenmiş
well arranged adj. iyi ayarlanmış
well documented adj. yazılı olarak desteklenmiş
well documented adj. detaylı olarak hazırlanmış
well documented adj. yazılı kanıtlara dayanan
well mannered adj. terbiyeli
well earned adj. hak edilmiş
well skilled adj. çok becerikli
light-well adj. ferah
hail-fellow-well-met adj. cana yakın
hail-fellow-well-met adj. içten
not well-known adj. adı belirsiz
tall and well-built adj. dalyan gibi
well-cooked adj. pişkin
well-founded adj. sağlam bir nedene dayanan
well-read adj. aydın
well-preserved adj. iyi muhafaza edilmiş
well-founded adj. temelli
well-balanced adj. dengeli (beslenme)
well-heeled adj. varlıklı
well-known adj. meşhur
well-done adj. başarılı
well-rounded adj. geniş kapsamlı
well-spoken adj. güzel konuşan
well-shaped adj. biçimli
well-connected adj. nüfuzlu arkadaşları olan
well-meaning adj. iyi niyetli
well-heeled adj. zengin
well-chosen adj. oturaklı
well-positioned adj. iyi konumlandırılmış
well-respected adj. çok saygı duyulan
well-travelled adj. dolaşmış kimse
well-endowed adj. zengin
well-born adj. soylu
well-kept adj. bakımlı
well-formed adj. iyi şekil verilmiş
well-settled adj. oturaklı
well-timed adj. vakitlice
well-grooved adj. oluklu
well-established adj. iyi yapılandırılmış
well-done adj. pişkin
well-defined adj. iyi tanımlanmış
well-received adj. iyi karşılanmış
well-timed adj. vakitli
well-considered adj. saygıdeğer
well-bred adj. terbiyeli
well-mannered adj. edepli
well-educated adj. iyi eğitimli
well-ordered adj. düzenli
well-controlled adj. iyi kontrol edilen
well-pruned adj. iyi budanmış
well-known adj. herkesçe malum
well-appointed adj. iyi döşenmiş
well-favored adj. yakışıklı
well-knit adj. kaslı
well-done adj. iyi yapılmış
well-said adj. yerinde söylenmiş
well-cut adj. biçimli
well-turned adj. iyi şekilde ifade edilmiş
well-read adj. bilgili (çeşitli konularda çok kitap okuduğu için)
well-founded adj. sağlam zeminli
well-favored adj. güzel
well-sugared adj. çok şekerli
well-proportioned adj. endamlı
well-disposed adj. iyi düzenlenmiş
well-worn adj. iyice eskimiş
well-meaning adj. niyeti iyi
well-groomed adj. bakımlı
well-versed adj. uzman
well-known adj. iyi bilinen
well-positioned adj. sağlam konumlandırılmış
well-off adj. ensesi kalın
well-built adj. kaslı
well-behaved adj. ahlaklı
well-liked adj. tanınan
well-drilled adj. iyi delinmiş
well-read adj. kültürlü
well-behaved adj. mum direk
well-built adj. boyu bosu yerinde
well-favoured adj. güzel
well-structured adj. iyi yapılandırılmış
well-off adj. zengin
well-natured adj. iyi huylu
well-thought-of adj. iyi düşünülmüş
well-prepared adj. hazırlıklı
well-informed adj. epey bilgi sahibi olan
well-read adj. okumuş
well-marked adj. açık
well-protected adj. mazbut