Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | fry n. | kızartma | ||
Calvin ordered a large fry with hot sauce. Calvin acı soslu büyük bir kızartma sipariş etti. More Sentences |
||||
General | fry n. | yavru balık | ||
Look! A school of fry is swimming under the bridge. Baksana! Köprünün altında bir yavru balık sürüsü yüzüyor. More Sentences |
||||
General | fry v. | kızartmak | ||
Would you like fried or baked potatoes? Kızartılmış mı yoksa fırında patates mi istersiniz? More Sentences |
||||
General | fry v. | elektrikli sandalyede idam etmek | ||
The state fried the serial killer. Devlet seri katili elektrikli sandalyede idam etti. More Sentences |
||||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | fry | tavada kızartmak | ||
The pan is used for frying. Tava kızartma için kullanılır. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | fry v. | yağda kızartmak | ||
General | ||||
General | fry n. | solda sıfır | ||
General | fry n. | kızartılmış yiyecek | ||
General | fry n. | çoluk çocuk | ||
General | fry n. | önemsiz şey | ||
General | fry v. | kavurmak | ||
General | fry v. | kızarmak | ||
Technical | ||||
Technical | fry n. | balık larvası | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | fry | kızarmak | ||
Gastronomy | fry | tavada kızarmak | ||
Gastronomy | fry | tava yapmak | ||
Marine Biology | ||||
Marine Biology | fry | yeni doğmuş veya yumurtadan yeni çıkmış yavru balık |