Verlauf

yerden yere

Bedeutungen von dem Begriff "yerden yere" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Technical
1	Technical	yerden yere	surface-to-surface adj.
Telecom
2	Telecom	yerden yere	ground-to-ground adj.

Bedeutungen, die der Begriff "yerden yere" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 185 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
General
1	General	tayin etme (bir yerden başka bir yere)	transfer n.
2	General	bir yerden başka bir yere geçen	transfer n.
3	General	bir yerden başka bir yere taşıma veya götürme	transfer n.
4	General	bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi	ladder n.
5	General	bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık	road n.
6	General	bir yerden başka bir yere geçirme	transfer n.
7	General	bir yerden başka bir yere giden	transmigrator n.
8	General	aktarma (bir yerden başka bir yere)	transit n.
9	General	atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması	courbette n.
10	General	bir yerden bir yere gönderme	channelization n.
11	General	bir yerden bir yere gönderme	channelisation n.
12	General	jetle popüler bir yerden başka bir popüler yere seyahat etme	jet-setting n.
13	General	bir yerden bir yere dolaşma	vagrancy n.
14	General	bir yerden benzer başka yere giden kimse	hopper n.
15	General	bir yerden başka yere hareket edebilme	locomobility n.
16	General	yerden yere vurmak	slam v.
17	General	geçirmek (bir yerden başka bir yere)	shift v.
18	General	yerden yere vurmak	badmouth v.
19	General	mallar bir yerden başka bir yere taşınmakta olmak	be in transit v.
20	General	tayin etmek (önemli bir yerden önemsiz bir yere/makama)	shunt v.
21	General	insanlar bir yerden başka bir yere geçmekte olmak	be in transit v.
22	General	bir yerden çıkararak başka bir yere dikmek (bitkiyi)	transplant v.
23	General	bir yerden çıkarılıp başka bir yere dikilmeye elverişli olmak (bitki)	transplant v.
24	General	yerden yere çarpmak	slate v.
25	General	yerden yere vurmak	cut up v.
26	General	yerden yere vurmak	chastise v.
27	General	götürmek (bir yerden başka bir yere)	transport v.
28	General	birini yerden yere vurmak	lower the boom on someone v.
29	General	bir yerden alıp başka yere koymak	shuffle v.
30	General	telekinezi yoluyla birini veya bir şeyi bir yerden başka bir yere taşımak	teleport v.
31	General	yerden yere vurmak	castigate v.
32	General	bir yerden başka bir yere göç etmek	immigrate into some place from some place v.
33	General	bir yerden başka bir yere göç etmek	immigrate to some place from some place v.
34	General	bir yerden başka bir yere göç etmek	emigrate from some place to some place v.
35	General	bir yerden bir yere göndermek	channelize v.
36	General	bir yerden bir yere göndermek	channelise v.
37	General	bir yerden bir yere zıplamak	hopscotch v.
38	General	av izi sürerken bir yerden bir yere geçmek	hunt v.
39	General	bir yerden başka yere gitmek	locomote v.
40	General	bir yerden başka yere hareket etmek	locomote v.
41	General	bir yerden bir yere gitmek	log [obsolete] v.
42	General	bir yerden bir yere hareket etmek	log [obsolete] v.
43	General	bir yerden bir yere gitmek	run around v.
44	General	bir yerden bir yere gitmek	palmer [dialect] [scotland] v.
45	General	yürüyerek bir yerden bir yere gitmek	pad v.
46	General	yerden yere vurmak	savage v.
47	General	sürekli bir yerden başka bir yere gitmeyle ilgili	transmigratory adj.
48	General	bir yerden bir yere giden	deambulatory adj.
49	General	bir yerden başka yere giden	hopping adj.
50	General	bir yerden bir yere seyahat eden	mobile adj.
51	General	bir yerden bir yere göç eden	mobile adj.
52	General	bir yerden başka bir yere gitmeyle ilgili	locomotory adj.
53	General	bir yerden başka bir yere gidebilen	locomotory adj.
54	General	bir yerden başka bir yere geçen	of passage adj.
55	General	bir yerden başka bir yere	from pillar to post adv.
56	General	bir yerden bir yere anlamı veren ön ek	loco- pref.
Phrasals
57	Phrasals	bir yerden başka bir yere rüzgarla götürülmek	blow in v.
58	Phrasals	bir yerden başka bir yere rüzgarla götürülmek	blow into v.
59	Phrasals	bir yerden başka bir yere arabayla gitmek	drive between v.
60	Phrasals	(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak	convey (something) from (someone or something) v.
61	Phrasals	(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak	convey (something) from (someone or sth) to (someone or sth) v.
62	Phrasals	(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak	convey (something) to (someone or something) v.
63	Phrasals	bir yerden bir yere savurmak	toss about v.
64	Phrasals	bir yerden bir yere geçmek	cross from some place to some place v.
65	Phrasals	bir yere gitme için (bir yerden) ayrılmak	leave for some place v.
66	Phrasals	bir yerden bir yere gitmek/götürmek	shuttle someone or something from place to place v.
67	Phrasals	bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak	haul something (from some place) to some place v.
68	Phrasals	bir yerden bir yere gitmek/götürmek	shuttle someone or something from (person to person) v.
69	Phrasals	bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak	drag something from one place to another v.
70	Phrasals	bir yerden başka bir yere taşınmak	move (from some place) (to some place) v.
71	Phrasals	bir yerden başka bir yere göç edip durmak	migrate between v.
72	Phrasals	bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak	haul something from some place (to some place) v.
73	Phrasals	kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla gitmek/ gelmek	drive down v.
74	Phrasals	(bir yerden başka bir yere) göç etmek	migrate (from some place) (to some place) v.
75	Phrasals	(sınırı/köprüyü/nehri vb geçerek) bir yerden bir yere geçmek /gitmek	cross over into some place v.
76	Phrasals	sınır, bariyer ya da toprak parçası aşarak bir yerden bir yere gitmek	cross over v.
77	Phrasals	bir araçla bir yerden bir yere geçmek	cross with v.
78	Phrasals	bir araçla bir yerden bir yere geçmek	cross something with something v.
79	Phrasals	(birisini bir yerden başka bir yere) göndermek	deport (someone) from (some place) to (some place) v.
80	Phrasals	(birisini bir yerden başka bir yere) göndermek	deport someone (from some place) (to some other place) v.
81	Phrasals	yerden yere vurmak	thump down v.
82	Phrasals	bir yerden bir yere araçla gitmek	drive between v.
83	Phrasals	bir yerden bir yere genişlemek/yayılmak	extend from (something) v.
84	Phrasals	(bir suçluyu bir yerden) suçu işlediği yere gitmeye zorlamak	extradite (someone) from (some place) to (some place) v.
85	Phrasals	bir yerden bir yere atlamak/zıplamak	swing from (something) v.
86	Phrasals	bir yerden bir yere hoplamak/sıçramak	swing from (something) v.
87	Phrasals	(birini/bir grubu) köklerinin olduğu yerden başka bir yere sürmek	uproot (someone or something) from (something or some place) v.
88	Phrasals	birini köklerinin olduğu yerden başka bir yere sürmek	uproot someone from v.
89	Phrasals	birini/bir şeyi bir yerden bir yere göndermek	dispatch someone from (some place) v.
90	Phrasals	bir yerden bir yere gitmek	get around v.
91	Phrasals	bir yerden bir yere ulaşmak	get around v.
92	Phrasals	bir şeyi (birinden ya da bir yerden birine ya da bir yere) götürmek/taşımak	convey something (from someone or something) (to someone or something) v.
93	Phrasals	yerden yere vurmak	lay out v.
94	Phrasals	bir yerden bir yere zıplamak	jump about v.
95	Phrasals	(birine bir yerden bir yere) geçerken eşlik etmek	see (one) across (something or some place) v.
96	Phrasals	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak	wail on (someone or something) v.
97	Phrasals	'-i yerden yere vurmak	swipe at v.
98	Phrasals	yerden yere vurmak	harsh on v.
99	Phrasals	birini/bir şeyi yerden yere vurmak	cut someone or something up v.
100	Phrasals	birini kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla götürmek	drive someone down (to some place) v.
101	Phrasals	(bir yerden bir yere) göç etmek	emigrate to (some place) from (some place) v.
102	Phrasals	(bir yerden bir yere) göçmek	emigrate to (some place) from (some place) v.
103	Phrasals	(birinden/bir şeyden/bir yerden bir yere) kaçmak	escape (from someone or something) (to some place) v.
104	Phrasals	(birini bir yerden bir yere) tahliye etmek	evacuate someone (from something) (to something) v.
105	Phrasals	(birini bir yerden bir yere) sürmek	exile (someone) from (some place) to (some place) v.
106	Phrasals	(birini bir yerden bir yere) yollamak/göndermek	exile (someone) from (some place) to (some place) v.
107	Phrasals	birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) götürmek	fly someone or something (into some place) (from some place) v.
108	Phrasals	birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) nakletmek	fly someone or something (into some place) (from some place) v.
109	Phrasals	birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) taşımak	fly someone or something (into some place) (from some place) v.
110	Phrasals	birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) götürmek	fly someone or something in v.
111	Phrasals	birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) nakletmek	fly someone or something in v.
112	Phrasals	birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) taşımak	fly someone or something in v.
113	Phrasals	(bir yerden bir yere) uçmak	fly from something (to something) v.
114	Phrasals	birini/bir şeyi yerden yere vurmak	hack someone or something apart v.
115	Phrasals	(bir şeyi bir yerden başka bir yere) sürüklemek/taşımak	haul (something) to (some place) from (some place) v.
116	Phrasals	(bir şeyi bir yerden bir yere) ithal etmek	import (something) from (some place) into (some place) v.
117	Phrasals	(bir şeyden/yerden aşağıdaki bir şeye/yere) atlamak	jump from (something) to (something) v.
118	Phrasals	(bir şeyden/yerden) atlayıp (bir şeye/yere) inmek	jump from (something) to (something) v.
119	Phrasals	(bir yerden/bir şeyden bir yere/bir şeye) göç edip durmak	migrate between (some place or something) and (some place or something else) v.
120	Phrasals	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak/çalmak	rip (someone or something) to shreds v.
121	Phrasals	bir yerden bir yere) geçerken eşlik etmek	see across v.
122	Phrasals	(bir şeyden/yerden bir şeye/ bir yere) taşımak	shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
123	Phrasals	(bir şeyden/bir yerden bir şeye/bir yere) götürmek	shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
124	Phrasals	(bir şeyden/bir yerden bir şeye/bir yere) ulaştırmak	shuttle from (something or some place) to (something or some place) v.
125	Phrasals	(bir şeyden/bir yerden çıkıp bir yere) girmek	step out of (something or some place) (and) into (some place) v.
126	Phrasals	(bir şeyden/bir yerden çıkıp bir yere) adım atmak	step out of (something or some place) (and) into (some place) v.
127	Phrasals	(bir şeyi bir yerden/kullanımdan/bağlamdan başka bir bir yere/kullanıma/bağlama) aktarmak	transpose (something) from (something) (in)to (something) v.
Phrases
128	Phrases	yerden yere dolaşmakta	on the tramp expr.
Colloquial
129	Colloquial	yerden yere vurmak	slam (someone or something) v.
130	Colloquial	yerden yere vurmak	chainsaw v.
131	Colloquial	yerden yere vurmak	chain v.
132	Colloquial	(mecazen) yerden yere vurmak	bash v.
133	Colloquial	yerden yere vurulmak	be slated v.
134	Colloquial	yerden yere vurulmak	get ripped to shreds v.
135	Colloquial	yerden yere vurmak	rip in half v.
136	Colloquial	yerden yere vurmak	bash v.
137	Colloquial	bir yerden bir yere	from pillar to post expr.
Idioms
138	Idioms	yerden yere vurma	demolition job n.
139	Idioms	yerden yere vurma	a demolition job [uk] n.
140	Idioms	yerden yere vurmak/çalmak	rip (someone or something) apart v.
141	Idioms	yerden yere vurmak/çalmak	rip somebody/something to shreds v.
142	Idioms	yerden yere vurmak/çalmak	rip somebody/something to bits v.
143	Idioms	yerden yere vurmak/çalmak	rip (someone or something) to pieces v.
144	Idioms	yerden yere vurmak	drag through the mud v.
145	Idioms	yerden yere vurmak	do a demolition job on (someone or something) v.
146	Idioms	(birini/bir şeyi) basında yerden yere vurmak	do a demolition job on (someone or something) v.
147	Idioms	(birini) yerden yere vurmak	rip (someone) in half v.
148	Idioms	(birini) yerden yere vurmak	tear (someone) in half v.
149	Idioms	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak	lower the boom (on someone or something) v.
150	Idioms	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak	tear (someone or something) to pieces v.
151	Idioms	birini/bir şeyi yerden yere vurmak	tear somebody/something to pieces/shreds v.
152	Idioms	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak	tear (someone or something) to ribbons v.
153	Idioms	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak	tear (someone or something) to shreds v.
154	Idioms	birini/bir şeyi yerden yere vurmak	tear someone or something to shreds v.
155	Idioms	birini/bir şeyi yerden yere vurmak	tear someone or something to pieces v.
156	Idioms	roket hızıyla yükseldiği yerden aynı hızla yere çakılmak	rise like a rocket (and fall like a stick) v.
157	Idioms	yerden yere vurulmak	be dragged through the mud v.
158	Idioms	yerden yere vurulmak	be ripped to shreds v.
159	Idioms	yerden yere vurulmak	be shot down in flames v.
160	Idioms	(bir şey) için yerden yere vurulmak	be slated for (something) v.
161	Idioms	birini yerden yere vurmak	be/come down on somebody like a ton of ˈbricks v.
162	Idioms	yerden yere vurulmak	be/come under fire v.
163	Idioms	yerden yere vurulmak	come under fire v.
164	Idioms	yerden yere vurulmak	be under fire v.
165	Idioms	(birini/bir şeyi) yerden yere vurmak	come down (hard) (on someone or something) v.
166	Idioms	-i yerden yere vurmak	lower the boom on v.
Trade/Economic
167	Trade/Economic	bir yerden başka yere aktarma	translation n.
168	Trade/Economic	bir yerden başka yere taşınmanın maliyeti	moving expense n.
169	Trade/Economic	bir yerden başka yere aktarmak	transfer v.
Law
170	Law	bir yerden bir yere geçerken	in transitu adv.
Technical
171	Technical	yerden yere atılan füze	surface-to-surface missile n.
172	Technical	bir yerden başka yere gitme yetisi	locomotivity n.
173	Technical	bir yerden diğer bir yere almak	convey v.
Transportation
174	Transportation	kişinin/mülkün bir yerden başka bir yere taşınması	transitus n.
Aeronautic
175	Aeronautic	yerden yere güdümlü mermi	surface-to-surface guided missile n.
Marine
176	Marine	bir yerden bir yere sürüklemek	overrake v.
Physiology
177	Physiology	düşük konsantrasyonlu bir yerden yüksek konsantrasyonlu bir yere gerçekleşen madde akışı	endosmosis n.
Physics
178	Physics	sıvı veya gazın düşük konsantrasyonlu bir yerden yüksek konsantrasyonlu bir yere geçişi	endosmose n.
Biology
179	Biology	(besini veya metabolizma ürünlerini) bitki gövdesinde bir yerden başka yere taşımak	translocate v.
Botanic
180	Botanic	(besin veya metabolizma ürünlerinin) bitki gövdesinde bir yerden başka yere taşınması	translocation n.
181	Botanic	bitkilerin ortaya çıktıkları yerden farklı yere yayılması	invasion n.
Environment
182	Environment	(bitkiler, özellikle yabani otlar) ortaya çıktıkları yerden farklı yere yayılmak	invade v.
Military
183	Military	yerden yere füze	surface-to-surface missile n.
Sport
184	Sport	yerden vuruş yapmak için topu yere koyma	placement n.
185	Sport	(yerden zıplayan top) yere doğru düşürmek	boot v.