| 1 |
bottom |
alt |
n., adj. |
|
- Temporary agency working would become an ever-growing bottom tier in a two-tier labour force.
- Geçici taşeron işçiliği, iki kademeli bir işgücünde giderek büyüyen bir alt kademe haline gelecektir.
- Tom had some gum stuck on the bottom of one of his shoes.
- Tom'un ayakkabılarından birinin altına sakız yapışmıştı.
- Put the book on the bottom shelf.
- Kitabı alt rafa koyun.
- The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
- The bottom lip is bigger than the top lip.
- Alt dudak üst dudaktan daha büyük.
- Sign at the bottom, please.
- Alt tarafı imzalayın lütfen.
- Read the bottom of the page.
- Sayfanın altını okuyun.
- If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
- Bebeğiniz pişiklere yatkınsa, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, pudra veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
- Read the bottom of the page.
- Sayfanın alt kısmını okuyun.
- Sami placed Layla's body on the bottom of the boat.
- Sami, Leyla'nın cesedini teknenin altına yerleştirdi.
- Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- Tom'un ayakkabısının altına sakız yapıştı.
- It's on the bottom shelf.
- O, alt rafta.
- Read the bottom of the page.
- Sayfanın altını oku.
- I think that's the bottom line.
- Sanırım alt çizgi budur.
- There's gum stuck to the bottom of my shoe.
- Ayakkabımın altına yapışmış sakız var.
- There's gum stuck to the bottom of my shoe.
- Ayakkabımın altına sakız yapışmış.
- Put the book on the bottom shelf.
- Kitabı alt rafa koy.
- It's on the bottom shelf.
- Alt raftadır.
- After you dispose of the diaper, you will need to properly wipe the baby's bottom with a wipe or damp cloth.
- Bebek bezini attıktan sonra, bebeğin altını bir mendil veya nemli bir bezle düzgün bir şekilde silmeniz gerekecektir.
- In order to avoid confusion, the bottom is labelled too.
- Karışıklığı önlemek için alt kısım da etiketlenmiştir.
- Can you see the toolbar at the bottom of the screen?
- Ekranın alt kısmındaki araç çubuğunu görebiliyor musun?
- The bottom lip is bigger than the top lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
- Grab the bottom.
- Altından tut.
Show More (20)
|
| 2 |
lower |
alt |
adj. |
|
- Lower authorities should be able to acquire sustainable products and services.
- Alt makamlar sürdürülebilir ürün ve hizmetler satın alabilmelidir.
- This is only the lower level.
- Bu sadece alt seviye.
- The lower and middle sections of the river Júcar are of major environmental interest.
- Júcar nehrinin alt ve orta kısımları çevre açısından büyük önem taşımaktadır.
- Lower authorities should be able to acquire sustainable products and services.
- Alt makamlar sürdürülebilir ürün ve hizmetler elde edebilmelidir.
- The elbow is the joint between the upper arm and the lower arm.
- Dirsek; üst kol ve alt kol arasındaki eklemdir.
- The elbow is the joint between the upper arm and the lower arm.
- Dirsek, üst kol ile alt kol arasındaki eklemdir.
- My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
- Tom squatted down to put something on the lower shelf.
- Tom alt rafa bir şey koymak için çömeldi.
- The cervix is the lower, narrower part of the uterus.
- Serviks, rahmin alt ve dar kısmıdır.
- My lower left back tooth hurts.
- Sol alt arka dişim ağrıyor.
- The cervix is the lower, narrower part of the uterus.
- Serviks rahmin daha alt, daha dar parçasıdır.
- Sami shaved his lower region.
- Sami alt bölgesini tıraş etti.
- Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.
- Tom geçen yılın ders planlarını bu yılın alt düzey öğrencileriyle kullanabilmek için uyarladı.
- During one session of the Duma, the lower house of the Russian parliament, an average of eight laws are adopted.
- Rus parlamentosunun alt kanadı Duma'nın bir oturumunda ortalama sekiz yasa kabul edilir.
- I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
Show More (12)
|
| 3 |
below |
alt |
adv. |
|
- He lives in my apartment building but on the floor below me.
- Benim oturduğum apartmanda, hemen alt katımda oturuyor.
- It is therefore cause for concern that EU self-sufficiency in plant proteins has fallen to below 23%.
- Bu nedenle AB'nin bitki proteinlerinde kendi kendine yeterliliğinin %23'ün altına düşmüş olması endişe vericidir.
- If this is carried out as proposed, I think the CAP would be holed below its waterline.
- Eğer bu önerildiği şekilde gerçekleştirilirse, OTP'nin su hattının altından delineceğini düşünüyorum.
- The Commission, however, intends to reduce spending to below the all-time minimum.
- Bununla birlikte Komisyon, harcamaları tüm zamanların en düşük seviyesinin altına indirmeyi amaçlamaktadır.
- The sun sunk below the clouds.
- Güneş bulutların altına gömüldü.
- Skirts last year reached just below the knees.
- Geçen yıl etekler dizlerin hemen altına kadar uzanıyordu.
- Tom hid the book below his pillow.
- Tom kitabı yastığının altına sakladı.
- Tom kissed Mary on the neck just below her left ear.
- Tom, Mary'yi boynundan, sol kulağının hemen altından öptü.
- Jani lives above me and Mari lives below me.
- Jani benim üstümde, Mari ise altımda oturuyor.
- Mari moved into the apartment below me a couple of summers ago.
- Mari birkaç yaz önce benim altımdaki daireye taşındı.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş yavaşça ufkun altına battı.
- Tom kissed Mary on the neck just below her left ear.
- Tom Mary'yi sol kulağının tam altından boynundan öptü.
- The price of oil has dipped below $30 a barrel.
- Petrolün varil fiyatı 30 doların altına düştü.
Show More (10)
|
| 4 |
underneath |
alt |
adv. |
|
- It was hard to get the chains underneath her last night.
- Dün gece zincirleri alttan dolamak zor oldu.
- It was hard to get the chains underneath her last night.
- Dün gece, zincirleri alttan dolaması zor oldu.
- Underneath we wrote the names of the students in our class.
- Altına sınıfımızdaki öğrencilerin isimlerini yazdık.
- Tom sat down underneath a tree.
- Tom bir ağacın altına oturdu.
- Sami lives underneath me.
- Sami benim altımda yaşıyor.
- Tom looked underneath the table.
- Tom masanın altına baktı.
- The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
- Underneath we wrote the names of the students in our class.
- Altına bizim sınıftaki öğrencilerin adlarını yazdık.
Show More (5)
|
| 5 |
under |
alt |
adj. |
|
- I think you should check under the bed.
- Bence yatağın altını kontrol etmelisin.
- I think you should check under the couch.
- Kanapenin altını kontrol etmen gerektiğini düşünüyorum.
- I'm not sleeping well currently and now have rings under the eyes.
- Bugünlerde iyi uyuyamıyorum ve göz altlarımda halkalar var.
Show More (0)
|
| 6 |
low |
alt |
adj. |
|
- This indicates how low down it has been on the list of our political priorities.
- Bu da konunun siyasi önceliklerimiz listesinde ne kadar alt sıralarda yer aldığını göstermektedir.
- For most, it comes very low down on their list of priorities.
- Çoğu için bu, öncelikler listesinde çok alt sıralarda yer alır.
Show More (-1)
|
| 7 |
pants |
alt |
adj. |
|
- Tom pooped his pants.
- Tom altına sıçtı.
- He almost pooped his pants when he saw that spider.
- O örümceği gördüğünde neredeyse altına kaçırıyordu.
Show More (-1)
|
| 8 |
bottom |
alt |
adj. |
|
- You can find extra toilet paper in the bottom drawer.
- Alt çekmecede fazladan tuvalet kağıdı bulabilirsin.
Show More (-2)
|
| 9 |
underside |
alt |
n. |
|
- They cross the seas in inflatable boats, they cling to the underside of trains like the Eurostar and jumbo jets.
- Denizleri şişme botlarla geçiyorlar, Eurostar ve jumbo jetler gibi trenlerin altlarına tutunuyorlar.
Show More (-2)
|
