| 1 |
bean |
fasulye |
n. |
|
- I don't like beans in my burrito.
- Burritomda fasulye sevmiyorum.
- Beans require a lot of water to grow.
- Fasulyenin büyümesi için çok fazla suya ihtiyaç vardır.
- Peanuts are part of the legume or bean family.
- Fıstık, baklagil veya fasulye ailesinin parçasıdır.
- I had bean soup and cutlet for dinner.
- Akşam yemeği için fasulye çorbası ve külbastı yedim.
- I had bean soup and cutlet for dinner.
- Akşam yemeğinde fasulye çorbası ve pirzola yedim.
- Tom sat in the bean bag chair.
- Tom fasulye torbası sandalyesine oturdu.
Show More (3)
|
| 2 |
bean |
barbunya |
n. |
|
- I like pinto beans, but I don't eat them very often.
- Barbunyayı severim ama onu çok sık yemem.
- I like pinto beans, but I don't eat them very often.
- Barbunya severim ama çok sık yemem.
Show More (-1)
|
| 3 |
bean |
çekirdek (kahve vb) |
n. |
|
- We order our coffee beans directly from Africa.
- Kahve çekirdeklerimizi doğrudan Afrika'dan sipariş ediyoruz.
Show More (-2)
|
| 4 |
bean |
kafasına (bir şeyi) indirmek |
v. |
|
- Emma beaned one of the intruders with a vase.
- Emma davetsiz misafirlerden birinin kafasına vazoyu indirmiş.
Show More (-2)
|
