brain - English Turkish Sentences
English Turkish
brain beyin n.
  • The din can cause permanent damage to the ear bones, and brain and lung haemorrhage.
  • Gürültü kulak kemiklerinde kalıcı hasara, beyin ve akciğer kanamasına neden olabilir.
  • The din can cause permanent damage to the ear bones, and brain and lung haemorrhage.
  • Dinleme, kulak kemiklerinde kalıcı hasara, beyin ve akciğer kanamasına neden olabilir.
  • That effect may be even more profound in an impaired brain.
  • Bu etki, işlevi bozulmuş bir beyinde çok daha belirgin olabilir.
Show More (110)
brain kafa n.
  • We should, therefore, really not rack our brains over this any longer.
  • Bu nedenle, bu konu üzerinde daha fazla kafa yormamalıyız.
  • I'm racking my brain.
  • Kafamı yoruyorum.
  • He's racking his brains about how to deal with the matter.
  • Konuyu nasıl ele alacağı konusunda kafa yoruyor.
Show More (3)
brain zeki n.
  • She has brains.
  • O zekidir.
  • She has brains.
  • Zeki biridir.
Show More (-1)
brain kafasına patlatmak v.
  • Tom has been racking his brains for a solution to the problem.
  • Tom soruna bir çözüm bulmak için kafa patlatıyor.
  • He racked his brains, trying to find a solution.
  • Bir çözüm bulmak için kafa patlattı.
Show More (-1)
brain zeki kimse n.
  • Books are children of the brain.
  • Kitaplar zeki kimsenin çocuklarıdır.
  • He is one of the best brains in our country.
  • Ülkemizdeki en zeki kimselerden biridir.
Show More (-1)
brain beynini patlatmak v.
  • I have to beat my brains out to understand math.
  • Matematiği anlamak için adeta beynimi patlatmam gerekiyor.
Show More (-2)
brain zeka n.
  • My sister has a very good brain.
  • Kız kardeşimin çok iyi zekası var.
Show More (-2)