concentrate - English Turkish Sentences
English Turkish
concentrate odaklanmak v.
  • It concentrates on pragmatic and sensible steps to inform people and reduce harm.
  • İnsanları bilgilendirmek ve zararı azaltmak için pragmatik ve mantıklı adımlara odaklanmaktadır.
  • I will concentrate, then, on a few points I disagree about.
  • O halde, katılmadığım birkaç noktaya odaklanacağım.
  • I would like to concentrate on the cod crisis.
  • Morina balığı krizine odaklanmak istiyorum.
Show More (68)
concentrate konsantre olmak v.
  • Listening to Bach's II. Adagio helps me concentrate.
  • Bach'ın II. Adagio'sunu dinlemek konsantre olmama yardımcı oluyor.
  • Tom isn't concentrating.
  • Tom konsantre olmuyor.
  • I can't concentrate.
  • Konsantre olamıyorum.
Show More (67)
concentrate yoğunlaştırmak v., n.
  • I wish to concentrate my remarks on the issue of terrorism.
  • Sözlerimi terörizm konusuna yoğunlaştırmak istiyorum.
  • In recent months, the work has been concentrated on the patent system's court-related aspects.
  • Son aylarda çalışmalar patent sisteminin mahkeme ile ilgili yönleri üzerinde yoğunlaştı.
  • For this reason, I welcome the fact that you have concentrated 30% of your resources on this sector.
  • Bu nedenle kaynaklarınızın %30'unu bu sektöre yoğunlaştırmış olmanızı memnuniyetle karşılıyorum.
Show More (17)
concentrate konsantre n.
  • Pineapple concentrates are quite expensive in northern countries.
  • Ananas konsantreleri kuzey ülkelerinde oldukça pahalı.
  • Another factor that makes the problem of correct dosage harder is the growing market in concentrates.
  • Doğru dozaj sorununu zorlaştıran bir diğer faktör de konsantre ürün pazarının giderek büyümesidir.
  • This measure also applies to nectars made from concentrate.
  • Bu önlem konsantreden yapılan nektarlar için de geçerlidir.
Show More (13)
concentrate yoğunlaşmak v.
  • The dialogue must, however, have a stable technical basis, and that is what we are at present concentrating upon.
  • Bununla birlikte, diyaloğun sağlam bir teknik temeli olmalıdır ve şu anda üzerinde yoğunlaştığımız konu da budur.
  • We must concentrate it in order to reduce the cost of recycling.
  • Geri dönüşüm maliyetini azaltmaya yoğunlaşmamız gerekir.
  • For us, it is important for the EU to concentrate instead on areas in which it can really do some good.
  • Bizim için AB'nin bunun yerine gerçekten iyi şeyler yapabileceği alanlara yoğunlaşması önemlidir.
Show More (4)
concentrate toplamak v.
  • The current ruler is concentrating all power in his own hands.
  • Mevcut yönetici tüm gücü kendi elinde toplamaktadır.
  • The current ruler is concentrating all power in his own hands.
  • Mevcut yönetici tüm gücü kendi elinde topluyor.
Show More (-1)
concentrate dikkatini vermek v.
  • I found it difficult to concentrate.
  • Dikkatimi vermekte zorluk çekmiştim.
  • You must concentrate your attention on what you are doing.
  • Yaptığın şeye dikkatini vermelisin.
Show More (-1)
concentrate yoğunlaştırmak v.
  • Houses of celebrities in Paris are concentrated in this district.
  • Paris'teki ünlülerin evleri bu bölgede yoğunlaşıyor.
Show More (-2)
concentrate konsantre hale getirmek v.
  • My engineers are trying to concentrate our apple juice even more.
  • Mühendislerim elma suyumuzu daha da konsantre hale getirmeye çalışıyorlar.
Show More (-2)
concentrate yoğunlaştırılmış adj.
  • Concentrated Internet marketing would be the cheapest way.
  • Yoğunlaştırılmış internet pazarlaması en ucuz yol olacaktır.
Show More (-2)